Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Büyüklere karşı teşekkür ve edepAllah’a karşı şükür ve edepten kaynaklanır. Büyüklerin şahsının
teşekküre
edeb gösterilmeye ihtiyacı yok. Allahü teâlâ böyle istiyor. Allah böyle yaratmış
bazı kullarını
maddi ve manevi iyiliklere vasıta yapmış. Bu iyiliklere kavuşmak isteyen
mutlaka bu vasıtalardan geçmek zorundadır. Geçmeyen ve vasıtayı beğenmeyen mahrum kalır
felakete gider. Bunu Peygamber efendimiz bildiriyor
(İnsanlara teşekkür etmeyen
[edep
saygı göstermeyen] Allah’a şükretmiş [Ona karşı edep göstermiş] olamaz) buyuruyor. Yani
bize gelen nimete vesile olan kişiye teşekkür etmedikçe
o nimet için yapacağımız şükrü
Allahü teâlâ kabul etmez. Bize iyilik edene teşekkür etmezsek
onun gönlünü almazsak
onun rızasını almazsak
Allah bizden razı olmaz.
Asıl teşekkürbize dinimizi öğreten hocanın hakkıdır. Yani Ehl-i sünnet âlimlerinin
İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerin hakkıdır. Her birinden Allahü teâlâ razı olsun. Hazret-i Ali
(Bana bir harf [dinden bir mesele] öğretenin kırk yıl kölesi olurum) buyuruyor. Bu dünyada Allahü teâlânın bir kuluna en büyük nimeti
böyle mübarek bir rehberi
böyle sevgili bir dostunu ona tanıtmasıdır. İmanımızı
ihlâsımızı
her şeyi onlara borçluyuz. Her şeyin hakkı ödenebilse de böyle hocanın hakkı ödenmez
çünkü Peygamber efendimiz
(Ümmeti arasında peygamber neyse
talebesi arasında hoca odur) buyuruyor. Bu büyük zatlara teşekkür etmek
onların söylediklerine kıymet vermekle olur. Onları sevmekle
yollarında gitmekle olur.
Hazret-i OsmanResulullah efendimizle ilk müsafeha ettiği andan itibaren
ölene kadar artık sağ elini edep yerine değdirmedi. İmam-ı a’zam hazretleri
aralarında yedi sokak olmasına rağmen hocası Hammad’ın evine doğru ayaklarını bir kere uzatıp oturmadı. İmam-ı Malik hazretlerinin Medine-i münevverede hayvana bindiği görülmedi. (Resulullah efendimizin mübarek kabrinin bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim) derdi. İmam-ı Şafii hazretleri
bir odada talebelerine ders verirken
tam on defa ayağa kalkıp oturdu. Talebeler şaşırıp hikmetini sordular. İmam-ı Şafii hazretleri
(Kapının önünde seyyid bir çocuk oynuyor. Kapının önüne gelip
kendisini gördüğüm zaman
ona hürmeten ayağa kalkıyorum. Resulullah efendimizin torunu ayakta dururken oturmak reva değildir) buyurdu