3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.904, Level: 87
    Points: 18.904, Level: 87
    Level completed: 11%,
    Points required for next Level: 446
    Level completed: 11%, Points required for next Level: 446
    Overall activity: 7,0%
    Overall activity: 7,0%
    Achievements
    yagmurdamlasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sitemizin Ninesi
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    2.304
    Points
    18.904
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    19

    Standart İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir

    İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir
    İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir
    “İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir.onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir."

    Resulullah sallü aleyhi vesellem efendimiz, İstanbul'un müslümanlar tarafından alınacağını müjdeleyip, İstanbulu alan kumandan ve askere dua buyurmuşlardır. Bu müjdeye ve duaya kavuşmak, islam padişahlarının hepsinin ortak emeli olmuştur.
    Sultân Murad han da, her İslâm pâdişâhı gibi İstanbul’u fethetmek arzusundaydı. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerini çok sever ve 4-5 yaşlarındaki, şehzade Mehmed'i de yanına alarak ziyare gider, duasını alırdı.
    Birgün Hacı Bayram Veli hazretleri ile aralarında şöyle konuşma oldu:
    - Efendim! İstanbul’u fethetmek, tek emelimdir. Bu diyârı İslâmın nûruyla aydınlatmak, çan sesleri yerine, ezân sesi duymak istiyorum.
    - Çok iyi olur.
    - Pekii bu fetih bize nasîb olur mu acabâ?
    - Cenâb-ı Hak ömr-ü devletinizi pâyidâr, bu hâlis niyetinizi mübârek eylesin. Ancak sen ve ben, bu fethi göremeyiz.
    (Sonra bir köşede oynayan) Şehzâde Mehmed ile Molla Akşemseddîni gösterdi padişaha.
    - Şunlar var ya.
    - Evet efendim.
    - İşte onlar görürler bu fethi.
    Sultân Murâd han sevindi o zaman. Ve o gün Akşemseddîn'i, Şehzâde Mehmed'e hoca tayin eyledi.
    Ayrıca, O devrin en meşhur ulemâsı, velîsi, şehzâdeye ders verdiler.
    Târihi, coğrafyayı iyi öğrendi.
    Geçmiş hükümdârları okuyup ders ve ibret çıkardı kendine.
    Hem kudretli bir asker, hem kültürlü insandı.
    Tahta çıktığında Ondokuz yaşındaydı.
    Tek şey vardı gönlünde:
    “İstanbul’u almak!..”
    Hep bunu düşünür, buna zihin yorar, önüne bizans haritasını alır, gece-gündüz bunun hesaplarını yapardı.
    Ve çok kararlı idi.. "Ya Bizans’ı alırız, ya Bizans alır bizi alır" derdi.
    ....

    Muhasara sırasında, herşeye rağmen Bizansa yardım geldiği ve ümidlerin tükenir gibi olduğu bir zamanda, Sultan Mehmed Han, veziri Veliyüddîn Ahmed Paşayı Akşemseddîn hazretlerine göndererek;
    "Şeyh efendiye sor, kal'a feth olmak ve düşmana zafer bulmak ümidi var mıdır?" dedi. Buna Akşemseddîn hazretleri şöyle cevap verdi:
    "Ümmet-i Muhammed'den bu kadar müslüman ve gâziler bir kâfir kâlesine doğru hücum ederse, inşâü teâlâ feth olur."
    Sultan Mehmed Han, umûmî cevapla yetinmeyip, Veliyüddîn Ahmed Paşayı tekrar Akşemseddîn'e gönderip;
    "Vaktini tâyin etsin" dedi. Akşemseddîn murâkabeye daldı. Başını eğip, Allahü teâlâya yalvardı. Mübârek yüzü terledi. Sonra başını kaldırarak;
    "İşbu senenin Cemâziyelevvel ayının yirminci günü, seher vaktinde, inanç ve gayretle filan taraftan yürüsünler. O gün feth ola. Kostantiniyye'nin içi ezan sesiyle dola!" dedi. Ayrıca genç pâdişâha bir mektup gönderdi. Mektubunda;
    "Kul tedbir alır, Allahü teâlâ takdir eder kaziyesi, delili sâbittir. Hüküm Allahü teâlânındır. Velâkin kul, elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir. Resûlullah'ın ve Eshâbının sünneti budur." diyordu.
    Böylece Akşemseddîn hazretleri bir taraftan İstanbul'un fethi hakkında yeni müjdeler veriyor, diğer yandan da ne şekilde davranılması husûsunda pâdişâha tavsiyelerde bulunuyordu.
    Nihâyet Akşemseddîn hazretlerinin tâyin eylediği gün ve saat doldu. Sultan Mehmed Han ordunun başına geçerken, hocası Akşemseddîn'den okumak için bir duâ istirham etti. Bunun üzerine Akşemseddîn hazretleri;
    "Yâ Fakih Ahmed!" diyerek himmet taleb eyle!.. Onu vesile kılarak Allahü teâlâya tazarru ve niyâz eyle" buyurdu. Sonra çadırına giren Akşemseddîn hazretleri yanına hiç kimseyi koymamalarını istedi ve kapılarını iyice kapattırdı.
    Yeniçeriler, azablar, dalkılıçlar, serdengeçtiler, akıncılar, gönüllüler, erenler, evliyâlar Sultan Mehmed Hanın buyruğuyla İstanbul üzerine akıyorlardı. Mehmed Han bu sırada hocası Akşemseddîn'in yanında olmasını arzuladı ve haber gönderdi. Gelmeyince Akşemseddîn'in bulunduğu çadıra gitti. Çadırın her tarafı iyice kapatılmıştı. Fâtih Sultan Mehmed Han çadıra yaklaşıp, hançerini çıkardı. Hançerle çadırdan biraz keserek, içerisinin görülebileceği kadar bir delik açtı. İçeri bakınca, hocası Akşemseddîn hazretlerini kuru toprak üzerinde secdeye kapanmış, başından sarığı düşmüş, ak saçı ve ak sakalı nûr gibi parlıyor gördü. Ak saçını ve ak sakalını toprağa sürüp, saçını sakalını toprak içinde bırakmıştı. Bu hâli ile İstanbul'un fethinin gerçekleşmesi için Allahü teâlâya yalvarıp duâ ediyor, gözyaşı döküyordu. Fâtih Sultan Mehmed Han, hocası Akşemseddîn'in Allahü teâlâya yalvarıp, duâ etmekte olduğu bu yüksek hâlini görünce, doğruca yerine döndü. Kaleye bakınca surlara tırmanan İslâm askerinin yanında ve önünde ak abalı bir topluluğun da hisara girmekte olduğunu gördü. Az sonra fethin askeri de surları geçip şehre girdi. Böylece İstanbul'un fethi ve Peygamber efendimizin büyük mûcizesi gerçekleşti.

    İstanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti. Fâtih Sultan Mehmed ise şehre öğle saatlerinde Topkapı'dan girdi. Beyaz bir at üzerinde idi. Muhteşem bir alayla ve alkışlar içinde ilerleyerek, Ayasofya'ya doğru yol aldı. Zulümden ve haksızlıktan bıkmış olan Bizans halkı yeni bir bekleyişin içinde idi. Fâtih geçtiği sokakları, caddeleri, evleri dikkatle gözden geçiriyordu. Yanında ileri gelen kumandanlarıyla vezirlerinden başka, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Akşemseddîn ve Akbıyık Sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu. Yerli halk yolları doldurmuştu. Fâtih Sultan Mehmed çok genç olduğu için, herkes Akşemseddîn'i pâdişâh sanıyordu. Ona, demet demet çiçek veriyorlardı. Akşemseddîn hazretleri, genç pâdişâhı göstererek;
    "Sultan Mehmed ben değilim, O dur." sözüne karşılık;
    Sultan Mehmed de;
    "Gidiniz, yine ona gidiniz. Sultan Mehmed benim, ama o benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihi O dur." diyordu.

    Akşemseddîn hazretlerine; "İstanbul'un fethedileceği zamânı nasıl bildin?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi;
    "Kardeşim Hızır ile, ilm-i ledünniyye üzere İstanbul'un fetih vaktini çıkarmıştık. Kale fethedildiği gün, Hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm. Kale fetholunduktan sonra da, Hızır kardeşimi kalenin üzerine çıkmış oturur hâlde gördüm."

    Ubeydüllah-i Ahrâr’ın "kuddise sirruh" torunu Hâce Muhammed Kâsım’dan şöyle nakil edilmiştir: “Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri, bir gün öğleden sonra, âniden atının hâzırlanmasını istedi. Atı hâzırlanınca, binip Semerkanddan süratle çıktı. Talebelerinden bir kısmı da ona tâbi’ olup, takip ettiler. Biraz yol aldıktan sonra, Semerkandın dışında bir yerde talebelerine; ”Siz burada durunuz!“ buyurdu. Sonra atını Abbâs Sahrâsı denilen sahrâya doğru sürdü. Talebeleri arasında Mevlâ’nâ Şeyh adıyla tanınmış bir talebesi, bir müddet dahâ peşinden gidip takip etmişti. Bu talebesi şöyle anlattı: “Hâce Ubeydullah-i Ahrâr hazretleri "kuddise sirruh" ile sahrâya vardığımızda, atını sağa sola sürmeye başladı. Sonra birdenbire gözden kayboldu.”
    Ubeydüllah-i Ahrâr "kuddise sirruh" dahâ sonra evine döndüğünde, talebeleri nereye ve niçin gittiğini sorduklarında; “Türk Sultânı Sultân Muhammed Hân (Fâtih), kâfirlerle harp ediyordu. Benden yardım istedi. Ona yardım etmeye gittim. Allahü teâlâ’nın izniyle gâlip geldi. Zafer kazanıldı” buyurdu.
    Bu hâdiseyi nakleden ve Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin torunu olan Hâce Muhammed Kâsım, babası Hâce Abdülhâdînin şöyle anlattığını nakil etmiştir: ”Bilâd-ı Rûma (Anadoluya) gittiğimde, Sultân Muhammed Fâtih Hânın oğlu Sultân Bâyezîd Hân, bana, babam Ubeydüllah-i Ahrâr’ın şeklini ve şemâilini tarîf etti ve; “O zâtın beyâz bir atı var mıydı?” diye sordu. Ben de tarîf ettiği bu zâtın, babam Ubeydüllah-i Ahrâr olduğunu ve beyâz bir atının olup, bazen ona bindiğini söyledim. Bunun üzerine Sultân Bâyezîd Hân, bana şöyle anlattı: Babam Sultân Muhammed Fâtih Hân bana şunları söyledi: “İstanbul’u fethetmek üzere savaştığım sırada, harbin en şiddetli bir ânında, Şeyh Ubeydüllah-i Ahrâr Semerkandînin "kuddise sirruh" imdâdıma yetişmesini istedim. Şekil ve şemâilini tarîf ederek şu vasıfta ve şu şekilde ve beyâz bir at üzerinde bir zât yanıma geldi; “Korkma!” buyurdu. Ben de; “Nasıl endîşelenmeyeyim, küffâr çok,” dedim. Ben böyle söyleyince, elbisesinin yeninden bakmamı söyledi. Baktım, büyük bir ordu gördüm. “İşte bu ordu ile sana yardıma geldim. Şimdi sen falan tepenin üzerine çık, üç defa kös vur ve orduna hücûm emri ver,” buyurdu. Emirlerini aynen yerine getirdim. O da bana gösterdiği ordusuyla hücûma geçti. Böylece düşman hezîmete uğradı. İstanbul’un fetih işi gerçekleşti.”

    557 yıl geçmesine rağmen her Müslüman-Türk evlâdı aynı heyecanı duymaktadır. Bu güzel İstanbulu müslüman türk alemine kazandıran, başta Fatih Sultan Mehmed han olmak üzere, Onu yetiştiren hocalarını ve fetihte emeği geçen şehidlerimizi, gazilerimizi ve yüreğinde bu sevgiyi taşıyanları rahmetle ve fatihalarla anıyoruz. Nimetin kıymetini bilmek ve şefaatlerine kavuşmak temennisiyle inş.


    Allahü tealaya emanet olunuz efendim.



    ali zeki osmanağaoğlu

    İstanbulumuzun fethinin 557.yıldönümü hepimize kutlu olsun
    Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim...Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle. AMİN..


  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart

    Resûlüllah’ın bu övgüsüne nâil olmak için can atan nice Müslüman devlet başkanları ve kumandanlar, İstanbul’un fethi için nice seferlere çıkmışlarsa da bu övgü ve mübârek fetih, o gün de hâkan bu gün de hâkan olan dedemiz Fâtih Sultan Mehmet Han ve askerlerine nasip olmuştu.

    Dünyanın çehresini değiştiren bu büyük hadisenin bizim zihnimizde öyle bir yeri var ki, “Fetih” denilince aklımıza ilk gelen İstanbul’un fethi oluyor. Fetihle, üç ilah inancına sahip olan Hıristiyanların bu sapık inançlarının sembolü olan çanına ot tıkanmış, dolayısıyla asırlarca devam etmek üzere Hıristiyan âleminin yüreği yanmıştı.

    Ancak…Hâlâ da yanmaktadır diyemiyoruz. Çünkü “Fetih”le beraber kiliselikten câmiye çevrilip 500 seneye yakın İslam mâbedi olarak kullanılan ve fethin sembolü olan Ayasofya, bir gün gelip câmilikten çıkarılmış, ruhsuz ve mâneviyatsız, soğuk bir yapı haline getirilmiş, böylece adeta fethin gayesi ortadan kaldırılmıştır.

    İstanbul o zamandan beri tekrar, yeniden ve ikinci bir fetih beklemektedir. Fethin sembolü Ayasofya’dır. Ayasofya ibâdete açık olduğu müddetçe fetih ruhu ayakta, ibâdete kapalı olduğu müddetçe de sönmüş ve söndürülmüş demektir. Onun için, ikinci fetih Ayasofya’nın müzelikten câmiye çevrilip tekrar ibâdete açılmasıyla olacaktır. Ve hiç şüphemiz olmasın ki, bu fetih kimlere nasip olursa, İstanbul’un fethiyle alâkalı olan hadis-i şerifteki müjde onların üzerinde ikinci defa tecellî edecektir. Biz de o zaman, Ayasofya’nın açılması kendisine nasip olan bu topluluğun affa uğramış bir topluluk olduğunu anlayacağız.

    Tasavvuf büyüklerinin bildiklerine göre, İstanbul, birincisi silahla ikincisi de duâ ve tekbirlerle olmak üzere iki defa fethedilecektir. Birinci fetih, Sultan Fâtih ve askerlerine nasip olmuştur. İnancımız odur ki ikinci fetih de Ayasofya’nın tekrar ibâdete açılması şeklinde olacaktır.

    Bakalım, Ayasofya’nın ibâdete açılması hangi bahtiyar topluluğun gayretiyle olacak, ebedî kurtuluşun simgesi ve belgesi olan bu devlet kuşu bakalım kimlerin başına konacaktır…

    Fetih ve Ayasofya ile ilgili, âcizâne, tahmisli/beş mısralı olarak kaleme aldığım bir şiirimi arz ediyorum:

    İKİ FETİH…

    Peygamber lisanından sudûr etti bir medih:

    O ne güzel bir sefer, o ne güzel bir fetih…

    Gülbang ile başladı Edirne’den bir sefer,

    Salevât okuyordu ordudaki her nefer.

    Peygamber müjdesiyle coşuyordu her nefer.

    Yol boyunca kalpleri zikrullah ile yandı,

    Ve ordu ilerleyip İstanbul’a dayandı.

    Lâkin surlar çok kavi, Bizans inatçı idi,

    Veli Akşemseddin ise “Zafer yakındır” dedi.

    Ve ardından genç Fâtih “Yâ Allah! Hücum!” dedi.

    Bu öyle bir fetih ki, ibret olsun bizlere:

    Fetih için doluştu neferler dehlizlere.

    Gemiler yol bulmuştu karadan denizlere.

    Bütün fetih askeri gark oldu feyizlere,

    Gökten yağan feyizle nur doldu benizlere.

    Surlar geçit verdi de râm oldu Atamıza.

    Biz “Elestü” bezminde söz verdik Mevlâmıza.

    Tekrar fetih verecek Rabbim elbette bize.

    Yalvar, yakar duâ et, tekrar güç versin dize.

    Feth-i sânî armağan, gelecek neslimize.

    Bil! Bizans’ta dolmuştu entrika, yalan-dolan,

    Zulüm âbâd olamaz, sonunda olur vîran.

    Fetih ordusundaysa yoktu hile ve talan.

    Erenler himmetiyle fethetti yüce Hâkân,

    Aslında o bir derviş, görünüşte bir sultan,

    Rûhânîler olmasa maddî güç neye yarar?

    Rabbimiz sûret değil, kalpteki zikre bakar.

    Ordusuyla gelmişti Ubeydullâh-ı Ahrâr,

    O gelince orduyu yoğun sekîne sarar.

    Vuruldu mühürler hep, tasdik olundu karar.

    Melekler, rûhânîler olmuşlardı hem-zemîn.

    Toprağı gözyaşıyla ıslattı Akşemseddin.

    Tahakkuku ânıydı o mukaddes kaderin,

    Hükmü baştan veren var, o ki Fahrul Mürselîn…

    Çün görmüştü yazısın Resül, Levh u kalemin.

    Ona lâyık insanlar hani Bizans’da yok ya,

    İslama sinesini açmıştı Ayasofya.

    Vurulmuştu üstüne, “sıbğatüllah” o boya,

    Asırlarca yaşadı Kur’an’la doya-doya.

    Gönül isterdi ki, âh! Bu boya hiç solmaya.

    Fakat bir zaman geldi esiverdi sam yeli.

    Ezan, Kur’an sustu da ruhsuz kaldı heykeli.

    Hâliyle şimdi sessiz, ibâdetler biteli.

    Ve soruyor bizlere: Nerde fetih askeri?

    Durmadan çağırıyor: Tekrar çabuk gel geri.

    Ezanlar okunur da ibâdet olmaz onda,

    Seneler geçiyor ki, hutbe okunmaz onda,

    Hüznünü görmek için göğsüne bir dokun da

    Duy ne kadar sabretmiş yüce İslam yolunda

    Gör ne yaşlar akacak, mahzun Ayasofya’da

    Bil ki Ayasofya’da ikinci fetih gerek,

    Mürşitler Akşemseddin ve mürid Fâtih gerek.

    Diz çöküp göz yumarak Arş’ı titretmen gerek.

    Karanlıktan arınmış nurlu âsuman gerek,

    Asrında iz bırakan mühr-i Süleyman gerek.

    İstermiş Ayasofya yeni bir fetih meğer.

    Fetihte pay sahibi olmak istersen eğer,

    Duâ ve niyazınla eyle semaya sefer,

    Bu seferin zamanı, bilesin vakt-i sefer.

    Mâneviyat eri ol, başın tâ Arş’a değer.

    Hedef Arş’tan da öte… Geç ay, güneş, yıldızı.

    Yeter artık durmak yok! Yum gözünü, kır dizi.

    Aç elini artık sen, kalpte tatlı bir sızı…

    İste ikinci fethi, Rabbim reddetmez bizi.

    Bak! Önünde duruyor, Fâtih’in kudsî izi.

    Ey sen duâ leşkeri, kudsî fetih askeri!

    Küfür pes etmiş artık, patlamıştır tekeri.

    Sen durma ha, ilerle! Duran kalmıştır geri.

    Hedef: İkinci fetih… Durmayalım, ileri!..

    Resûlümüz buyurur: Ey ümmetim gel beri!...

    Evet!.. Mukaddes mâbed yeni bir fetih ister.

    Sanma sessiz kalacak duâdaki akisler.

    Bize destek verecek, üçler, yediler, kırklar.

    Sen azmeyle yeter ki, onlar seni destekler.

    Fethe engel olamaz, bütün maddî köstekler.

    Yeter ki sönmesin hiç, fethe bağlı istekler.

    Asla baş kaldırmaya nefisteki hevesler!

    Şu soru “Biziz!..” diye açık bir cevap ister:

    Kim bu yola baş koyar? Kimi yazar tarihler?

    Nerde o güzel ordu? Nerdesiniz fâtihler?..
    Ali Eren.Haberkita.com
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart

    İSTANBUL’UN MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN MUHÂSARALARI

    1. Muhâsara: 656 (H. 35/36) Halife Hz. Osman (r.a.) zamanında Şam Vâlisi Hz. Muaviye’nin (r.a.) emrindeki donanma ve ordu ile yapılmıştır.
    2. Muhâsara: 668 (H. 48) Hz. Muaviye’nin (r.a.) halifeliği zamanında oğlu Yezid’in de bulunduğu Hz. Süfyan bin Avf kumandasında yapılmıştır. Bu sefere Peygamberimizin mihmandârı Hz. Ebû Eyyûb El-Ensârî (r.a.) de katılmış ve şehîd olmuştur.
    3. Muhâsara: 674’den 680’e kadar Hz. Muaviye’nin (r.a.) son zamanlarında yapıldı.
    4. Muhâsara: Emevî Halifesi Süleyman bin Abdülmelik’in kardeşi Mesleme kumandasında 715’te denizden ve karadan yapılmıştı.
    5. Muhâsara: 722’de Emevî Halifesi İkinci Yezid bin Abdülmelik zamanında yapılmıştır. Bu seferde İstanbul’da bir câmi yaptırılmıştır.
    6. Muhâsara: 782/783’te Abbasî Halifesi Muhammed Mehdi’nin oğlu Harun Reşid’in kumandasındaki ordu ile yapıldı.
    7. Muhâsara: 854’de Abbasi Halifesi Mütevekkil zamanında yapıldı.
    8. Muhâsara: 869/870’te, Abbasi halifelerinden Muhammed el-Mühtedi zamanında yapıldı. Dört ay sürdü ve bir anlaşma yaparak geri döndüler.
    9. Muhâsara: 870’te Abbasi halifelerinden Mu’temid Alellah bin Mütevekkil zamanında yapıldı. Bizans haraca bağlandı.
    10. Muhâsara: 1391’de Osmanlı Sultanlarından ilk defa Yıldırım Bâyezid Han, İstanbul’u muhasara etti.
    11. Muhâsara: 1395’te Yıldırım Bâyezid Han’ın ikinci muhasarası.
    12. Muhâsara: 1397 başlarında Yıldırım Bâyezid Han tarafından yapıldı.
    13. Muhâsara: 1400-1402’de Yıldırım Bâyezid Han tarafından yapıldı.
    14. Muhâsara: 1411’de Fetret Devri’nde Şehzâde Mûsâ Çelebi tarafından yapıldı.
    15. Muhâsara: 1422’de Sultan İkinci Murad Han tarafından yapıldı. Ve nihâyet 1453’te Sultan İkinci Mehmed Han tarafından yapılan muhasara ile fetih oldu. (Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)
    fazilettakvimi.com

    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



Benzer Konular

  1. İstanbul ve Aşk!!
    By mehasin in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.01.10, 13:42
  2. ..İstanbul..
    By Mü$FiKuN in forum Şiir köşesi
    Cevaplar: 9
    Son Mesaj: 04.11.09, 09:25
  3. İstanbul Teknik Üniversitesi-İstanbul Teknik Üniversitesi Hakkında-İTÜ
    By LiNuX in forum Üniversite Eğitimi ve Üniversiteler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 22.10.08, 10:43
  4. İsTanBuL ŞİİRLERİ
    By Admin in forum Sevgi, Dost & Kardeşlik
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 09.06.08, 07:38

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •