Sayfa 1/3 123 SonSon
23 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: İsTanBuL ŞİİRLERİ

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart İsTanBuL ŞİİRLERİ

    Canım İstanbul / Necip Fazıl Kısakürek

    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
    İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüyalar, onda,
    onda misale.

    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...
    İstanbul,
    İstanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat.
    ..
    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    İlle İstanbul'da bul!
    İstanbul,
    İstanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal,
    kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
    Bir ses, bilemem tanbur g
    ibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.
    İstanbul,
    İstanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Ada
    da rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
    Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sümbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,
    İstanbul,
    İ
    stanbul...



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart


    ŞEHR-İ İSTANBUL

    BANA KALK GİDELİM DEME BU ŞEHİRDEN
    BEN SEVGİMİ YÜREĞİNE KAZIMIŞIM BU ŞEHRİN
    AYRILIK BANA KOMAZ
    HANİ DUYMASAM
    MARTI ÇIĞLIĞINI,EZAN SESİNİ
    HANİ GÖRMESEM
    KIZ KULESİNİ,ÇIRPINAN DENİZİNİ
    BELKİ TERK ETMEK KOLAY OLURDU BU ŞEHRİ
    BANA KALK GİDELİM DEME BU ŞEHİRDEN
    KOLAY MIDIR YARDAN AYRILMAK

    BU ŞEHİR MİNARELERİNİ DİKMİŞ YÜREĞİME
    KOLAY MIDIR SANIRSIN YIKMAK
    GEL VAZGEÇ KOPARMA GÜLÜ DALINDAN
    KOMA BENİ YURTSUZLAR YURDUNA

    BANA KALK GİDELİM DEME BU ŞEHİRDEN
    BİR YAZ DAHA GÖREYİM ÖLMEDEN

    BİR ŞİİR DAHA YAZAYIM N'OLUR
    BANA KALK GİDELİM DEME BU ŞEHİRDEN
    BIRAK DA KARA TOPRAĞININ TADINA VARAYIM

    KAHRAMAN TAZEOĞLU



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Kırmızı Araba

    Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
    Ve bu kara bıyıklı Süleyman ın hikayesidir
    İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
    Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
    Karısı Neriman ve oğlu Cevahir le birlikte

    Ne kadar zalim esse de rüzgar
    Ne kadar belini bükse de ekmek parası
    Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman

    Onun Cevahir’i vardır
    Cevahir altı yaşındadır
    Çünkü gözleri çakmak çakmaktır
    Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadir

    Bir pazar sabahi
    Tutar babasi Süleyman; Cevahir in elinden
    Ve yaninda kader yoldaşi karisi Neriman
    Çikarlar gezmeye Istanbul’u inadına
    Bir yol düşünür Süleyman
    Ulan bu bahtı kapalı kentte
    Yürümek de parayla değildir elbette
    Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle
    Canından özgü Cevahirine
    Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar
    Para da vardır cepte

    Yürürler İstanbul şehrinin kalbine
    Önce Nerimanın naylon terliği alınır bir seyyardan
    Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e

    Anlatır işçi baba Süleyman
    İş ararken adım adım arşınladığı sokakları
    Bak Cevahir işte şu Yeni Cami
    Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır

    Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur
    Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır
    Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır
    Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür
    Geçmesi değilse de onun da bakması bedavadır

    O pazar günü
    Kara bıyıklı işçi Süleyman
    Karısı can yoldaşı Neriman
    Ve gözleri çakmak çakmak olan oğulları Cevahir
    Gezerler İstanbul şehrini böyle bedavadan

    Ve birden mumun alevi söner
    İstanbul’un yalanı biter
    Nasıl olur bilinmez takılır Cevahir’in gözü
    Bir oyuncakçı vitrininde
    Pırıl pırıl yanan kırmızı oyuncak arabaya
    Döner karabıyıklı dağ gibi babası Süleyman’a
    Bana şu kirmizi arabayi alsana baba
    Alsana be Süleyman
    Canina can parçana
    Bir oyuncak araba almayacaksan eger
    Yuh olsun sana
    Nasil olsa babasi onu çok sevmektedir
    Işin belasi küçük Cevahir bunu bal gibi bilmektedir

    Bir vitrindeki kirmizi arabaya bakar Süleyman
    Bir karisi Neriman’a
    Sonra takılır gözleri Cevahirin gözlerindeki umuda inadına
    Ulan alt tarafı bir oyuncak araba
    Dünya yansa yorganın yok içinde Süleyman
    Alem çökse üstüne hayıfın çok Süleyman
    Bakarsın cepteki son gazoz parasına
    Cevahir’in o kocaman umuduna
    Yakışır şu kırmızı araba

    Bırakır karısı Neriman’la Cevahir’i dışarda
    Girer iflah etmez bir umutla dükkana
    Sorar dağ gibi Süleyman
    Usta şu vitrindeki nazlı gelin
    Şu zalımın ışıltısı
    Şu bahtımın kara yıldızı
    Şu İstanbul ağrısı
    Şu Cevahir’in çakmak çakmak gözleri
    Şu kirmizi araba kaç para
    Bir Süleyman’a bakar adam bir arabaya
    Çok para der hemşerim yani çok para
    Süleyman cebinde bir gazoz parasi
    Yikilmiş bir dag artigi
    Bir tufan sonrasi perişanligi
    Döner kapiya çikmak için dişari
    Oglu Cevahir
    Kirmizi arabayla getirecek
    Babasini beklemektedir
    Nasil olsa babasi ordan
    O kirmizi arabayla çikacaktir
    Nasil olsa
    Kara biyikli dag gibi
    Işçi Süleyman babasidir
    Yani Cevahir’in gözünde o
    Dünyanın en güçlü
    Dünyanın en zengin
    Dünyanın en büyük adamıdır
    Süleyman

    Ama Süleyman
    Eli boş çıkar dükkandan
    Sorar Cevahir hani baba
    Hani kırmızı araba
    Sorar hesabı bulutlar dağa
    Nasıl desin Süleyman
    Nasıl desin adam yüreği
    Ben onu sana alamadım
    Benim ona param yetmedi diye
    Başlar ağlamaya Cevahir
    Başlar bulutlar ağlamaya
    Yanar yerin yedi arzı
    Ve güvercinlerin kalbi başlar kanamaya
    Ulan istanbul yanar içine Süleyman’ın
    Sorar Cevahir
    Hani baba hani kırmızı araba
    Martıları gösterir Süleyman
    Bak ne güzel uçuyor
    Cevahir martılar havada
    Boş ver kırmızı arabayı
    Baksana martılara
    Bakmaz martılara Cevahir
    Bakar yangın gibi arabaya
    Ama bak der Süleyman
    Ne güzel uçuyor martılar havada
    Cevahir bir çocuktur küçük yüreğinde yer çoktur
    Takılır gözü martılara
    Gözünden sel olup akan kan rengi yaşlarını siler
    Evet der ne güzel uçuyor martılar havada
    Ve unutur gider Cevahir kırmızı arabayı

    Unutur gider dalar gözleri martılara
    Cevahir unutur unutmasına ya
    Kara bıyıklı dağ gibi işçi baba Süleyman
    Ömrü boyunca unutmaz o kırmızı arabayı
    Her gece döşeğine yattığında
    Uyumak için gözlerini kapadığında
    Demir lokma gibi
    Bir kırmızı araba takılır durur kursağına
    Bütün ömrü boyunca

    İşte bu
    Kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
    Ve herkesin bir yerine
    Birgün bir Süleyman acısı değmiştir


    İbrahim Sadri



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Alınyazısı Saati (İstanbul)

    Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun

    Yaklaştıkça büyüyen
    Ayrıntıları setleri bahçeleri
    Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
    İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
    İstanbul’da parça parça
    Çeşmelerinde ayı yaşadım
    Servilerinde ayla birlik bölündüm
    Ayla birlik yaralandım
    İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla
    Soludum bölük bölük ahiretin
    Keskin çizgili özgürlüğünü
    Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi
    İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri
    Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini
    İstanbul’dur bu otuz yıl kana kana yaşadığım
    Taşlarına adeta resmim işledi
    Ben İstanbul’da dağıldım zerre zerre
    İstanbul damla damla içimde birikti Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir
    Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir
    O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp
    Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen
    Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden
    O Tanrı’nın kılıç halindeki hilali
    İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli
    İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri
    İstanbul’a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden
    Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle
    Semerkant’tan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri
    Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri
    Git Sümbülefendi’ye servilerden sor olan biteni
    Merkezefendi’de tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini
    Bağdat’ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
    Şam’da son sınırı manevi medeniyetlerin
    Kozmik bakış metafizik sezgi
    Bağdat’tan dal, Şam’dan yaprak Diyarbekir’den çizgi
    Hep İstanbul’da kırık dökük
    Parçalanmış silinmiş sönmüş
    Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
    Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu
    Sabah Karacaahmet’te öte şafak kırmızısında savaş borusu
    Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler
    Su şırıltısından gök gürültüsüne değin
    Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter
    Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi
    Ben yaşadıkça o yaşayacak bende
    Kimbilir belki o da dirilecek benimle
    İslam Milletinin dirilişinde
    O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya
    İnsanın insan olduğu o günde
    Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir
    Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa
    Doğrul ve kalk ayağa
    Kemiklerinle etin arasında
    Sonsuz güç topla korku ve muştuyla Mucize muştusuyla
    Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim
    Fırtına yaprak yaprak dökülüyor
    Gecenin tüyleri savruluyor havaya
    Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla
    Mübarek toprağın anlamından bile yoksun
    Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman
    Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız
    Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz
    Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz
    Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim
    Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
    Denizle yaşadım denizle öldüm
    Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
    Denizden denize yükseldim
    Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
    Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
    Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin
    -Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-
    Bursa’dan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra
    Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken
    Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda
    Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında
    Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya
    Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla
    Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana
    olup biteni
    O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini
    Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık
    Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık
    Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi
    Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi
    Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi
    Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi
    Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı
    Bir kartal taşırken yere düşmüş
    Ve kalakalmış kaldığı yerde
    Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne
    Yemişler ötesini berisini
    Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı
    Ey Allah’a açılan ve kapanan ulu kapı
    Bir at gibi soluyorsun kulelerinle
    Deniz öfkenin köpükleriyle benekli
    Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda
    Yeniden sularından içelim kana kana
    Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
    Gerekirse
    Ruhumuzun susadığı hakikat olan
    Evrensel İslam Barışının zaferi için
    Aşk için Tanrı hakikati aşkı için
    Göğe çıkan İsa yere insin diye
    -Fazla çıkardılar göğe-
    Gel ey Muhammed ve İsa hakikati
    Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var
    Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar
    Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları
    Savaşırım doğudan daha doğu
    Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
    Zulme karşı savaşabilirim
    İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
    Ebedi hakikat budur
    Bunun için savaşırım ben
    Bunun için kanım helal olsun
    Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak
    İstanbul’u yeniden Tanrı şehri yapmak
    Bunun için savaşırım ben
    Servi için savaşırım çınar için savaşırım
    Tozlanmamış gün doğuşu için
    Yıldızlar geceleri yeniden görünsün diye
    Tuz deniz damlasında gülsün
    Çam denizle gülüşsün
    Su tenimizle barışsın
    Ruhumuzla ışısın diye
    Savaşçıyım ben atalarım gibi
    İstanbul için savaşırım
    Bağdat’ın dervişlik ortağı
    Şam’ın kılıç kardeşi
    Olan İstanbul için
    Benim güneşimden öteye kimse gidemez
    Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
    “Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır”
    Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı’ya kulluk
    İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
    Kıyamete kadar söylenecek türkü


    Sezai Karakoç



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    İstanbul

    Seni görüyorum yine İstanbul
    Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
    Minare minare, ev ev,
    Yol, meydan.
    Geliyor Boğaziçi’nden doğru
    Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
    Mavi sular üstünde yine
    Bembeyaz Kızkulesi.
    Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
    Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
    Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
    Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
    Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
    Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
    Benim de sayılmaz mı oralar?
    Elimi tutar gibi iki yanımdan,
    Babamın yattığı Küçüksu,
    Anamın toprağı Eyüpsultan.
    Önümde, açık kollarıyla boğaz,
    Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı.
    İstanbul, İstanbul’um benim,
    Kadıköy’ü, Üsküdar’ı...
    Gün olur, Köprü ortasında durur
    Anarım, Adalar’da çamların uykusunu.
    Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim,
    Koklamak isterim Tünel’in kokusunu.
    Bulut geçer üstünden,
    Gemi gelir yanaşır
    Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
    Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
    Kırlarında bilirim baharı,
    Herşey içimde, herşey,
    İstanbul yadigarı.
    Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
    Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
    Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
    Öpüp başıma koymak istediğim şehir!

    ZİYA OSMAN SABA



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,

    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.

    Martılar konuyor omuzlarıma,

    Gözlerin İstanbul oluyor birden.

    Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım

    Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen

    Durgun sular gibi azalacağım

    Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.

    Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince

    Yalnız gözlerime bak diyeceksin.

    Ellerim usulca ellerine değince

    Kaybolup gideceksin

    Bir elim seni çizecek bütün pencerelere

    Bir elim seni silecek.

    Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere

    Senin için yeni baştan can kesilecek.

    Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde

    Sonra seni kaybetmek hemen her yerde

    Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak

    Yapayalnız kalmak iskelelerde.

    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,

    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.

    Martılar konuyor omuzlarıma,

    Gözlerin İstanbul oluyor birden.





    yavuz bülent bakiler



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Mavigül'ün aşkı İstanbul için:

    Koca şehr-i islamı bol
    Yedi Tepesi nurla dol
    Tepe tepe sorunların…
    Tepe tepe aşılmaz yol.


    İstanbul çarpar şairi
    Çarpıldım görmeden şehri
    Sen aşkla onu övünce;
    Uyandı sevgimin nehri…



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    KUBBELER

    Dün başlar seferber, eller seferber,



    Kurşun eritildi, mermer çekildi.
    Bunlar, bu kubbeler, bu minareler
    Akçayla olacak şeyler değildi.

    Böyle bir gemide yendi suyu Nuh.
    Ve bu yelkenlerle kanatlandı ruh.

    Taşıtıp kalyonla pırlanta, inci
    Abide haline koydu sevinci.
    Gergefle işleyip bir inci sultan
    Ki çiçek verirdi saksıya koysan.

    Bulabildinse ey yolcu yerini,
    Hepsinin altında altından bir ay.
    Seyret İstanbul’un camilerini
    Minare minare, kubbe kubbe say!

    Açılır masmavi burada gökyüzü
    Gümüşten sütunlar üstünde durur...
    Kiminin gölgesi dinlenir yerde,
    Kiminin beyazı sulara vurur.

    Allah’a giden yol buralardadır
    Kapılar açılır şerefelerden.
    Buradan uğurlanır mübarek aylar,
    Bayram burda başlar arefelerden.

    Mihraplar, kemerler, kubbeler yapmış,
    Sultanı, çerisi, piri, veziri.
    Nesilden nesile götürsün diye
    Kanatlar üstünde şanlı tekbiri.

    Nice başbuğların açtığı yolda
    Biri yardan geçmiş, öteki serden.
    Yolcular gidiyor yarına doğru,
    Kafile kafile bu köprülerden.

    Kuşun uçuş, gülün açış saati,
    Allah’ın fermanı yüce kubbede,
    Duyulur, uyanık Fatih’in “Uyan’
    Dediği uzaktan Sultan Ahmed’e..

    Diken dikmiş, yakan yakmış mumunu,
    Şamdanlar, şamdanlar, ulu şamdanlar...
    Ki aydınlığiyle asırlar boyu,
    Yolunu bulurdu yolda kalanlar.

    Burda kubbe, kemer ve mihrap olmuş,
    O kıvrak şekil ki serhatte yaydı;
    Atlas bayrakların dalgalarında
    Rüzgarla öpüşen ince bir ay’dı.

    Kimi yıkanırken şadırvanlarda,
    Tekbir’e hu hû’lar katıyor kimi:
    Beyazıt önünde güvercinlerin incidir yemi,
    Söyleyin ey nazlı haber kuşları:
    Tuna boylarından müjde geldi mi?



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Uzaklarda kırık minarelerden
    Gökte bir kapıyı vurur leylekler;
    Bir gün açılacak o büyük kapı

    Ve kanatlar yere inmeyecekler.

    Taraf taraf, kol kol şu yamaçlardan
    Aktıkça fetihler tarihi Türk’ün
    Kubbeler erecek bir gün murada
    Ve minareler dal verecek bir gün.

    Geçersen altından bu loş kemerin
    Menekşe menekşe gül güldür içi...
    Kapanmaz kapısı Allah evinin,
    Ki beş vakit gürül gürüldür içi.

    Çiniler, çiniler, taze çiniler;
    Boyası göz nuru, fırçası kirpik...
    Ey sanat, kuruyan dallarımıza
    Bir yeşil yaprak ver! demeye geldik.

    Biri hattın, biri mermerin, tuncun,
    Kurşunun sırrını aramış bulmuş
    Yesârî elinde Lafza-i Celal
    Sinan’da kubbeyle minare olmuş.

    İşte bu kubbe ki, söyler saati
    Yolcu ilk, dalgalar son cemaati,
    Mavidir çinisi, Yeni’dir adı
    Mermerini sisler karartmadı.

    Şehzâde, Laleli, Haseki Sultan
    Hepsinin üstünde Süleymaniye...
    Süleymaniye’den, Ayasofya’dan
    Yollar iner dal dal Yeni Cami’ye

    Yelken yelken, seren seren gemiler;
    Yamaçta, kıyıda, yolda camiler.

    Bu horasan, mermer, kurşun dağları
    Omzunda taşıdığı çağları
    Taşıyacak daha çağlar boyunca
    Ve yer çekmeyecek yere koyunca.

    Yolları arkada bırakan hızla,
    Kanatlarımızla, atlarımızla
    Aşarken toprağı, taşı denizi
    Bu kurşun memeler emzirdi bizi.
    Böyle bir gemide yendi suyu Nuh.
    Ve bu yelkenlerle kanatlandı ruh.
    Arif Nihat Asya<!--



    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

  10. #10
    ***
    DIŞARDA
    Points: 23.513, Level: 94
    Points: 23.513, Level: 94
    Level completed: 17%,
    Points required for next Level: 837
    Level completed: 17%, Points required for next Level: 837
    Overall activity: 99,8%
    Overall activity: 99,8%
    Achievements
    Admin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    MANİSA
    Mesajlar
    1.347
    Points
    23.513
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    İstanbul

    Sevgisi içimde yaşayıp duran
    Nazlı güzellerin şirin İstanbul
    Hayali kafamda hükümdar süren
    Görmez gözlerime görün İstanbul

    Ortasında deniz kenarlar kara
    Bu dünyada cennet olmuş kullara
    Mehtapta sandallar ne hoş manzara
    Sahildir yayladır yerin İstanbul

    Gemilerin gelir peşi peşine
    Şöhretin yayılmış hudut dışına
    Ayrı bir güzellik başlı başına
    Sevgi muhabbetin derin İstanbul

    Fatih Mehmet Sultan temeli kurdu
    Ondan sonra oldu Türklerin yurdu
    Edirne'den gelen o büyük ordu
    Ayyıldız bayrak nurun İstanbul

    Denizler kilidi boğazların var
    Dünyaya haykıran avazların var
    Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var
    Ferah tut gönlünün serin İstanbul

    Dünya güzelliği sendedir mevcut
    Hususi özenmiş yaratmış Mabut
    Herkesin gönlünde vardır bir maksut
    Halis Türk maksadın varın İstanbul

    Edipler şairler yetişmiş sende
    Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende
    Bir aciz kimseyim Veysel'im ben de
    Seversen olayım yarin İstanbul

    Aşık Veysel Şatıroğlu




    Görmesekte birbirimizi,

    Duyamasakta seslerimizi,
    Sakın haa ayrıyız sanma,
    Üzme güzel yüreğini, çaresiz yanma.

    Bir kere gönle giren vuslatı bekler değil mi?
    Söylesene; ayrı yerlerde olsakta baktığımız aynı gökyüzü değil mi?

Sayfa 1/3 123 SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •