Bilesin ki, Kiyamet Günü, kulun ilk gözden geçirilecek ameli namaz olacaktir. Namazi eksiksiz bulunursa, diger amelleri de birlikte kabul edilir. Eger namazda eksiklik görülürse diger ameller de birlikte reddedir.
Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:
"Farz namazlar teraziye benzer, dogru tartan karsiligini görür."
Yezid-ür Rekkasî (rahimehullah) der ki, «Rasûlüllah'in (S.A.S.) namazi öylesine dengeli ve biteviye olurdu ki, sanki ölçülü oldugu sanilirdi.»
Peygamberimiz (S.A.S.) buyurur ki:
"Ümmetimden iki kisi düsünün, her ikisi de namaza dururlar, rukü ve secdeleri aynidir, fakat ikisinin namazi arasinda yer ile gök arasi kadar derece farki vardir.»
Peygambe (S.A.S.)´rimiz bu hadisi ile huşu içinde kilinan namaz ile rastgele kilinan namaz arasindaki farki belirtmek istemis olmalidir.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Rukü ile secde arasinda belini dimdik dogrultmayan kula Allah (C.C), Kiyamet Günü bakmaz."
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:
"Kim vaktinde namaz kilarsa, abdestini tam alirsa, rukü ve secdelerini âdabına uyarak yerine getirirse ve namazda huşu içinde bulunursa, o kulun namazi bembeyaz ve parlak bir kiliga bürünerek göğe yükselir ve yücelirken der ki; Bana karsi nasil titiz davrandinsa Allah (C.C) da seni öyle korusun.»
Buna karşilik kim namazi vaktini geçirerek kilar, abdestini baştan savma alir, rukü ve secdelerini âdaba aykırı şekilde yapar ve namaz esnasinda huşu ve saygidan mahrum bir vurdumduymazlik tavri takinirsa, o kimsenin namazi da kapkara bir görünüse bürünerek göğe yükselirken «Beni nasil rezil ettiysen, Allah (C.C) da seni öyle rezil-rüsvay etsin» der.
Allah (C.C)'ın dilediği gün (ahiret), gelince de bu namaz kirli bir çamaşır gibi dürülerek sahibinin yüzüne çalınır."
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:
"En çirkin hırsızlık, namazından çalanın hırsızlığıdır."
İbni Mes`ûd (R.A.) buyurur: «Namaz bir teraziye benzer, kim doğru tartarsa karsiligini alir, kim egri tartarsa bilmelidir ki,
Allah Teala (C.C):
«Vay eğri tartanların başına geleceklere!» diye buyuruyor. (Mutaffifin Sûresi - 1)
Büyük âlimlerden biri buyurur; «Namaz, ticarete benzer; nasilki tüccar sermayeyi ödemeden kâra geçemez ise, farz namazlarini kilmayan kulun da, nafile namazi kabul edilmez.»
Namaz vakti geldigi vakit Hz. Ebü Bekr (R.A.) yaninda bulunanlara söyle seslenirdi:
«Kalkınız, kendi elleriniz ile tutuşturduğunuz Allah (C.C)'ın ateşini söndürünüz.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Namaz, ağırbaşlılık ve tevazudan başka bir şey değildir."
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Sahibini çirkin davranışlardan ve eğriliklerden alakoyamayan namaz, kulun Allâh (C.C)'dan daha da uzaklaştırır, gafil kimselerin namazı ise çirkin davranışlardan ve eğriliklerden alıkoymaz."
Yine Peygamber'ime (S.A.S.) şöyle buyurur:
"Nice namaza duran vardır ki, namazından yorgunlukla, ayaküstü dikilmekten baska bir sey ellerine geçmez."
Burada kasdedilenler, gafil kimselerdir.
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:
"Kişi, kılığı namazın şuurlu olarak edâ edebildigi kadarından sevab ummalıdır."
Ehl-i ma'rifete göre namaz dört esâsdan ibarettir:
1 — Bilerek namaza girmek (başlamak)
2 — Edeb ve haya içinde ayakta durmak,
3 — Bütün rükünlerini hürmet içinde edâ etmek,
4 — Endişe içinde namazdan ayrılmak .
Velilerden biri: «Kalbini hakikat üzere mesgûl etmeyenin namazi fâsiddir» buyurur.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Cennet'te «Efyah» adlı bir nehir vardır. İçinde inci ve yakutlar ile oynayan Allah'ın zaferandan yarattığı hurileri vardır. Allah (C.C)'ı yetmiş bin dilde tesbih ederler, sesleri Hz. Davud'un (A.S.) sesinden daha tatlidir. « Biz namazini husu ve titizlik içinde kılanlara-âitiz diye nida » ederler. Ulu Allah (C.C) da « Öylelerini kendi evime yerleştirir ve seni ziyaret edebilenlerden kilarim » diye buyurur."
Anlatildigina göre Allah (C.C) Hz. Musa'ya (A.S.) şöyle vahyetti;
«Yâ Mûsâ, beni zikrettiğin zaman vücûdun ürpersin, beni zikrederken husu içinde ve derli - toplu ol. Beni zikrederken dilinden çikan söz kalbinden süzülüp gelsin, huzurumda durdugun zaman boynu bükük bir kölenin edâsini takin, benden bir sey dilerken kalbin ürkek ve dilin dogru sözlü olsun.»
Rivayete göre, Allah (C.C.) ona söyle vahiy buyurdu:
"Ümmetinin âsilerine şöyle de:
Benim adımı ağızlarına almasınlar, çünkü adımı ananları anmak benim hükmümdür, buna göre onlar adımı anınca ben de onları lanetle anarım. "
Bu hüküm zikir sirasinda gaflette olmayan âsiler için söz konusudur. Gaflet ile asiligi bir araya getirerek Allah (C.C)'i zikredenlerin halini varin siz düsünün!
Sahabinin birisi söyle demistir: «Insanlar mahsere namazdaki durumlan gibi sevkedilirler. Namazda derli - toplu, şuurlu olan ve kıldığı namazdan haz ve saadet duyanlar, mahşerde de öyle olurlar. Namaz esnasında tarif ettigimiz edaya zıt bulunanlar mahserde de öyle olurlar.
Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün namazda sakali ile oynayan birini gördü ve söyle buyurdu:
«Bu odamin eger kalbinde korku olsa, azalarina aksederdi, kalbinde korku olmayanin namazi kabul olmaz.»
Bilesin ki ulu Allah (C.C) namazini husu ve alçak gönüllülük içinde kilanlari, çesitli âyetlerde övmüstür. Bu husûsdaki âyetlerde geçen bazi ifadeler söyledir:
«Onlar ki namazlarında huşu içindedirler», «Onlar ki namazlarinda devamlıdırlar.»
Bildirildigine göre namaz kılanlar çoktur, fakat namazini huşu içinde kilanlar azdir.
Hacca gidenler çoktur, fakat yaptigi haccin icaplarina uyanlar azdir.
Kuslar çoktur, fakat bülbül azdir.
Âlim çoktur, fakat bildigine göre amel eden âlim azdir.
Namaz, Allah (C.C)'in emirlerine boyun eğme yeri, huşu ve alçak gönüllülük kaynagıdır. Namazın kabul edilip edilmedigi, bunlar ile anlaşılır. Namazın caiz olma şartlari ile kabul edilme sartlari ayri ayridir. Namazin caiz olma sarti, farzlarinin yerine getirilmesidir.
Kabul edilmesinin sarti da huşu ve takva içinde kilinmasidir.
Nitekim Allah (cc) şöyle buyurur:
"Namazlarini huşu içinde kılan mü'minler kurtuluşa ermişlerdir."
(Mü\'minun: 1-2)
Takva şarti ile ilgili olarak da ulu Allah (C.C) şöyle buyurur:
" Allah, sadece takva sahiplerinin ibadetini kabul eder."
(Mâide Sûresi - 27)
Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyurur:
"Kalbi ile Allah (C.C)'a yönelmiş olarak iki rek'at namaz kılan kimse anasından yeni doğmuş gibi bütün günahlarından arınır."
Bilesin ki, namazda iken insani huşu ve suur halinde bulunmaktan içe doğan duygu ve düşünceler alıkoyar. Bunlari kesinlikle kovmak gerekir. Bunlari kovmada başarili olabilmek için ya oda, veya bir yerde veya oyalayicilardan arinmis sade bir yerde namaz kilmak gerekir. Gürültü, islemeli yer dösemeleri ve süslü elbiseler insani ve suur halinden alakoyan baslica oyalayicilardir..
Nitekim rivayete göre Ebü Cehm, Peygamber (S.A.S.)'imize amber'li bir kemer bağı hediye etmisti. Fakat Peygamber (S.A.S.)'imiz ilk namazdan sonra onu belinden çözdü ve dedi ki; «Onu Ebû Cehm'e geri götürün, çünki o. beni namazda oyaladi.»
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün takunyesinin çemberinin yenilenmesini emretmisti. Namaza durunca yeni oldugu için gözü ona takildi, bunun üzerine yeni çemberi sokup eskisini takmalarini emretti.
Peygamberim (S.A.S.)´izin parmaginda altin yüzük vardi, altin yüzük henüz haram kilinmamisti, bir mimberde hutbe okurken bu yüzügü parmagindan çikarip atti. Sebebini de söyle açikladi: «Size bakarken zaman zaman gözüm ona takiliyor, beni oyaliyor.»
Yine rivayete göre Ebu Talha (R.A.) bir gün evinin bahçesinde namaz kiliyordu, bu sirada bir kus bahçedeki agaçlardan birinin yapraklan orasinda uçup kaçmaya çalisiyordu. Manzara Ebû Talha'nin hosuna gitmisti, bir müddet gözünü oradan ayiramadi. Bu arada kaç rek'at kildigini sasiriverdi.
Namazdan sonra karsilastigi fitneyi Peygamber (S.A.S.)'imize anlatti, ve «O bahçeyi sadaka olarak veriyorum, onu dilediginiz sekilde degerlendiriniz» dedi.
Yine bir sahabî hakkinda rivayet edildigine göre, bu zat da bahçede namaza durmustu. Hurma agaçlarinin meyva ile yüklü oldugu bir mevsimdi. Gözüne hurma agaci ilisti ve hosuna gitti. Bu arada kildigi rek'atlarin sayisini sasirdi.
Namazdan sonra hemen Hz. Osman'a (R.A.) kosarak durumu anlatti ve «O bahçeyi hazîneye bagisliyorum, onu Allah (C.C) Yolu'nda degerlendir» dedi. Hz. Osman (R.A.) bahçeyi elli bin dirheme satti.
Selefden biri der ki: «Su dört sey namazi zedeler:
1 — Secde yerinden baska tarafa bakmak.
2— Yüzü sıvazlamak,
3 — Secde yerinin kum ve çakillarini atmak,
4 — Önünden gelip geçme ihtimalinin bulundugu yerde namaza durmak.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Namaz kilan kimse bakislarim secde yerinden baska tarafa kaydirtmadikça Allah (C.C), ona dogru dönüktür."
Hz. Ebû Bekr-es Siddîk (R.A.) namazda direk gibi dimdik dururdu. Bir kısım sahâbiler rükû'da öylesine düzgün ve uzunca kalirlardi ki. kuslar onları cansiz korkuluklar sanarak sirtlarina konarlardi.
Biliyoruz ki, saygi duyulan yüksek mevkideki kullar önünde bile merasime bagli bazi saygi gösterileri uygulanmasi gerekir. Buna göre padişahlarin padişahi huzurunda dururken belirli bir takim edeb ve hürmet esaslarindan sarf-i nazar etmek nasıl düsünülebilir?
Tevrat'ta şöyle yazılı olduğu bildirilir;
«Ey Âdemoglu! Huzurumda durmus namaz kilarken aglamaktan çekinme, cunki ben sana kalbinden daha yakinim ve nurum gaybi da görür.»
Rivayete göre Hz. Ömer. (R.A.) bir gün mimberde iken söyle dedi:
«Insan müslüman olarak sakalini agarttigi halde Allah (C.C)'in rizasini kazanacak bir tek namaz bile kilmamis olabilir.» Dinleyiciler; «Bu nasıl olur?» diye sorunca şu cevabi verdi; «Adam yeterince huşu ve alcak gönüllülük içinde ve Allah (C.C)'a yönelerek namaz kılmaz.»
Ebû Ali'ye (R.A.):
"Onlar ki namazda gaflet içindedirler."
(Maun Sûresi - 5)
Âyet-i Kerimesinin mânâsini sordular, o da şöyle cevap verdi. «Âyette kasdedilenler. öyle kimselerdir ki, namaz kilarken sasirirlar, daha bir rek'at mi, yoksa iki rek'at mi kilarak selâm vereceklerini kestiremezler.»
Hasan (R.A.) ayni konuda «Oyalanarak namaz vaktini kaçiranlar kasdediliyor» demistir.
Peygamber'imiz (S.A.S.) nakleder ki:
"Allah (C.C)söyle buyurur:
"Kulum benim azabimdan ancak üzerine farz kildigim ibadetleri edâ etmekle kurtulabilir."
Allah'ım razı olacağı üzere ibadet edebilme şuurunu bizler ihsan eylesin ! AMİN
Alıntı