1445) Hz. Aişe şöyle dedi:

Peygamber yatağında sızlanmağa ve kıvranmağa başladı. Ö'na:

-Bunu, bizden birisi yapsa, ona üzülürdün, dedim. Bunun üzerine şöyle dedi:

- "Mü'minler ağır belalara uğratılırlar."

1446) Abdullah şöyle anlattı:

"Ağır hasta iken Rasulullah'm (s.a.v.) yanma girdim. Ona dokun*dum ve şöyle dedim:

-Ya Rasuiellah! Sen, şiddetli bir hummaya tutulmuşsun. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

- "Evet. Ben sizden iki kişinin hummasına eşit hummaya tutul*dum" buyurdu. Ben:

-Sana iki ecir vardır, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Evet. Canım elinde olan Allah'a yemin olsun! Hastalğıa tutulan hiçbir müsiüman yoktur ki, Allah onun hata ve günahlarını, ağacın yapraklarının döküldüğü gibi dökmesin" buyurdu.

1447) Hz. Aişe şöyle dedi:

Hastalığı Rasulullah'ınkinden (s.a.v.) daha şiddetli olan hiç kim*seyi görmedim.

1448) Ebu Said el-Hudrî şöyle anlattı:

Rasulullah'a. (s.a.v.) geldik. Şiddetli bir hummaya tutulmuştu. Bizden birinin eli, hummanın şiddetinden dolayı ısınır ısınmaz, teşbih getirmeğe (hayretimizi ifade etmeğe) başladık. Bunun üzerine. Rasulul*lah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

'İnsanların en ağır belaya uğratılanları, peygamberlerdir. Bize geleh bela böyle ağır olduğu gibi, ecrimiz de kat kat olur.

Şöyle denilse: Büyüklere belanın ağırlaştırılmasının sebebi nedir? Buna İbn Akü şöyle cevap vermiştir:

Büyüklere, ağır belaya dayanıklı olmaları için cevherler verilmiş*tir. Allah onları göstermek ve verdiği belaya sabretmeleri ve kazasına rıza göstermeleri için, sonrakilere hüccet yapmıştır.

1449) Ebu Ubeyde'nin halası Fatıma şunu anlattı:

Biz, bazı kadınlarla birlikte Rasulullah'ı ziyarete gitmiştik. O'nu, hummanın hararetinin şiddetinden, sanki asılı duran bir sudan üzerine hep su damlıyormuş gibi bulduk. Bunun üzerine:

- Ya Rasulellah! Şifa bulman için dua etsen" dedik. Rasulullah:

- "İnsanların en ağır belaya uğratılanları peygamberlerdir. Sonra, derecelerine göre, onlardan sonra gelenlerdir. Sonra derecelerine göre onlardan sonra gelenlerdir.

1450) Hz. Aişe şunu anlattı:

Rasulullah'ı (s.a.v.) ölürken gördüm. Yanında içi su dolu bir bardak vardı. Elini bardağın içine sokup suyu yüzüne sürüyor, sonra da şöyle diyordu:

"Allah'ım! Ölümün sekeratına (sıkıntılarına) karşı bana yardım et.

1452) Hz. Aişe şöyle anlatmıştır:

Ölümün, Rasuluüah'a (s.a.v.) olan şiddetinden sonra, ölümü şid*detli bulunan mümine imrenmekten geri kalmadım.

1453) Enes şöyle anlattı:

Rasulullah (s.a.v.), ölüm ızdırabını çekerken Hz, Fatıma: -Vay çektiğin ızdıraba babacığım! dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

- "Bugünden sonra, babanın üzerinde hiç ızdırap kalmayacak. Her kimin ondan bir alacağı varsa Allah kıyamete kadar alacaklılarına onun borçlarını ödemiştir.