Vesvese

- Bazı zatlarda vesvese dönemi oluyor Ben şahsen buna billurlaşma dönemi demeyi daha uygun buluyorum. Sizin hayatınızda da böyle dönemler oldu mu?

- Evet hayatımda iki defa çok şiddetli vesvese geçirdim. Birincisi: Edirne'de ilk kaldığım yıllarda oldu. İçinde yer yer Darvinizm'den de bahseden bir Türk yazarının romanını okuyordum.

Gerçi kültür olarak Darvinizm'e yabancı değildim. Fakat romandaki düşünceler ve anlatmadaki ustalık, ıuhumu Darvinizm ile ilgili vesveseleıin sarmasına sebep oldu. Acaba Darvinizm'de bir gerçeklik payı olabilir mi? diye düşünüyordum. Hamdi Yazır gibi tefsircilerin bu görüşe yumuşak bakması ve Hüseyini Cisri gibi alimlerin, "Bu bir nazariyedir. Eğer ilmi durumu isbat edilirse, ayetlerle te' lif ederiz" tarzında beyanları içimde bir rahatsızlık uyandırdı. Dolayısı ile o türlü düşüncelerle temasım olmaya başladı. Bunlar itikad ve akideme tesir etmedi. Namazımı kılıyor, dini hassasiyetimi en küçük meselelerde dahi koruyordum; ancak içimi de bir kurt durınadan kemirip duruyordu. Ciddi rahatsızlık geçirdim. Sonra Cenabı Hakk' ın inayetiyle zail oldu..

Hafakan

İkincisi, neye dair olduğunu söyleyemeyeceğim de, çok mukaddes mefhumlara dair, o mefhumlara yakışmayacak mülahazalar şeklinde gelen vesvesedir. Bu vesveseye de askerliğim sırasında maruz kaldım. İnancın esasına dair değildi bu vesvese de. Fakat beni çok sarstı. Kitaplardaki vesvese ile ilgili bahisleri bilmemin de faydası yoktu. O kadar kafama takıldı ki, mesela, namaz kılmak isteyince, hemen o mukaddes mefhumlarla ilgili çağrışımlar ruhumu sarıyordu. Çok defa içimden, namazdan kaçmak geçiyordu. Hiç olmazsa zihnimi ve vicdanımı saran o türlü düşüncelerden kurtulayım, diyordum. Ve bu arada duayı hiç bırakmadım. Gece gündüz bu durumdan kurtarması için Rabbim'e dua ettim, yalvardım. Bir aralık kendime şok vurdurmayı düşündüm. Geçmişle alakamı kesmek ve bütün düşüncelere yeni baştan başlamak istiyordum. Izdırabını tek başıma çekmek zorunda kaldığım bir illetti. Başkasına açılmam mümkün değildi. Bu durum altı ay kadar sürdü. İskenderun'da idim.

Cenabı Hakk'ın rahmeti beni bu ikinci vesveseden de kurtardı. şeytan bir iki daha denedi, aynı düşünceleri telkin etmek istedi. Güldüm ve "Beyhude yorulma, kapılar sürmeli" dedim.

Bu arada vaaz veriyordum. Çünkü vesvesem iman esaslarına müteallik değildi. Bu mesele beni çok hırpalamıştı. Öyle ki, kaburgam kırılıp inlediğim dönemlerde bile bu kadar ızdırap çekmemiştim. Hafakan denen şeydi bu.

- Bu iki vesvese devresinin müsbet olarak sizde ne gibi tesirleri oldu?

- Müsbet tesiri şudur: İman adına yapılacak bütün gayret, cehd ve tahşidatlar yerindedir. Bence bunu hiç ihmale uğratmamalı. İkinci vesvese döneminde Cenabı Hakk'a iyi inanmamış olsaydım namazı bile terk edebilirdim.

Diğer meselede ise, o zaman gücüm yetseydi, kalemi elime alır ve Darvinizm' in bütün tutarsız yanlarını yazardım. Yine de daha sonra bu mevzuda vaazlar verdim, konferanslarda bu mevzuyu ele almaya çalıştım.

Belki o zamanlar bizim yaptığımız ilkti. Daha sonra konu ile alakalı sayısız eser yazıldı. Yine de günümüzde mevzu ile alakalı tahşidat yapılması taraftarıyım. Hilkatin doğrudan doğruya Allah' a raci olduğu delilleriyle, takviye edilerek yazılmalı, anlatılmalı. Aksi düşüncelere geçit ve vize verilmemeli.

Düşünün ki, böyle bir vesveseye düşmüş insan, hayatı boyunca hiç namazını terk etmemiştir. O insana bir vakit namazı kaçırma dahi dünyanın en büyük ızdırabını verir. Şimdi bu insanın vesvese sebebiyle namazı terk ettiğini düşünün; ben dünya üzerinde bundan daha korkunç bir bela ve musibet tasavvur edemem.

İşin başında sağlam bir itikadla mücehhez olunmazsa düşülecek netice daha kötü de olabilir. Hele bu insan gençse, ibahî düşünceler de onun ruh dünyasını sarıverir. Celal Nuriler, Tevfik Fikretler hep böyle gitmişlerdir. Fikret, yaşını başını aldıktan sonra vesveseye, tereddüte düşmüş. Bazılan ona hasta mizaç, diyorlar; fakat, Beşir Fuad da delirmiş. Çünkü inanmış bir insan, dalalete sürüklenince yaşaması mümkün değildir. Daha pek çoklan bu durumdadır. Tarancı, Orhan Veli o hezeyanları içmekle bertaraf etmeye çalışmışlar. Onları kasıp kavuran, imansızlık, inançsızlık olmuştur. Üstad Bediüzzaman da bunları görmüş, hissetmiş ve eserlerini öyle yazmıştır. Zira başkasından duymak hiçbir zaman gözle görmek gibi olmaz..

Vesveseye esas teşkil edecek hususlann doğmaması için, çok iyi beyin yıkamanın lüzumuna inanıyorum. Baştan vesvese hiç doğmamalı. Veya doğarken hemen ölmeli. Bu mevzuda insanlar şartlandırılmalı. İman şartlandırma demek değildir. Fakat imandan sonra bu şartlandırma mutlaka yapılmalıdır. Ferdler, inanca ters olan düşüncelere zerre kadar dahi ihtimal vermemeliler. Her ferd böyle şartlandırılmalıdır. Ve ben bunun lüzumuna inanıyorum...

Bendeki vesveselerin hepsi silinip gitti. Fakat bu işin zorluğunu ancak çeken bilir. Çünkü, o vesveselere karşı söyleyeceğiniz hiçbir şey kar etmiyor. Yedi başlı ejderha gibi bir şey. Bir yerde başını kırıyorsun, öbür taraftan yeniden taarruz ediyor.

Ben kurtulmak için hangi duaları okudum şimdi bilemiyorum. Sadece Cenabı Hakk'ın inayetiyle oldu. O zamanki halimi, şimdi ifade etmem mümkün değil. Kolumu kanadımı kırık hissediyordum.

İmam Gazali de, Üstad Hazretleri de böyle ruh haletleri geçirmişler. Fakat bu hallerini hep gizlemişler. Necip Fazıl'ın hafakan dediği hallerdir bunlar. Fıtratı müteheyyiç insanlarda az çok hafakan olur. Eskiler böylelerine, eserliteperli insan, derlerdi. Böyle eserliteperli insanlar, iklim itibariyle, muhit itibariyle veya konum itibariyle bu türlü hallere maruz kalırlar. Her devrin şüphesi, vesvesesi başkadır. O şahsın hususi ruh durumu ve mazhariyeti itibariyle marıız kaldığı şeyler de başkadır. İşte vesveseye maıuz kalmam en azından bunları anlamama sebep oldu. Eğer buna tesir denirse, böyle bir tesirden söz etmek mümkündür.