Son Şahitler 2.Cild s. 261
GÖNENLİ MEHMED EFENDİ
(MEHMED ÖĞÜTÇÜ)
Mehmet Öğütçü l905'de Gönen'de dünyaya geldi. Hafız, hoca, ehl-i Kur'ân, büyük bir İslâm âlimi ve hizmetkârıdır. l943'de Seyyid Şefik Efendi ile Denizli'de Bediüzzaman'ın çok sevdiği ve iltifatlarda bulunduğu bir zattır. Sultanahmed Camii Baş imamlığı yaptı. Süleymaniye, Eyüp Sultan, Kadıköy ve Üsküdar camilerinde ve pek çok camilerde vaazlar ve dersler verdi. 2 Ocak l992'de vefat etti.
Yıllardan beri çok arzu ve hayal ettiğim bir görüşme, l982 Mayıs'ında gerçekleşti. Büyük din ve hakikat erbabı Gönenli Mehmed Efendi bizleri kabul ederek, Bediüzzaman'la alâkalı hatıralarını büyük bir vecd içerisinde anlattı.
Bizleri kabul edip, aziz hatıralarını naklettiği makam ve mevki ise, muhteşem Süleymaniye Camiinin mihrabı idi. "Bediüzzaman'la geçen günlerim hayatımın en tatlı, en güzel ve en mes'ut zamanlarıdır" diyerek, hatıralarını büyük bir sürur ve memnuniyet edası içerisinde anlatıyordu.
Bu mülâkat bizim için sanki bayram olmuştu. "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" ismini taşıyan muhteşem mısralar, âlemimizde ve Süleymaniye mihrâbında canlanıyordu:
"Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir muhabbetli sabah oldu Süleymaniye'de."
Gönenli Mehmed Efendi'nin okuduğu âyetleri çınlayan kubbenin altında dinlerken, anlattığı aziz hatıraları huşu içinde tesbit ederken, ruhumuz, kalbimiz ve gönlümüz ışıklanıyor, nurlanıyor ve aydınlanıyordu. Âdeta bizim için Süleymaniye akşamında sanki aydınlık sabah oluyordu.
"Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne
Uhrevî bir kapı açmış buradan gözyüzüne
Tâ ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları
Bir neferdir bu zafer mabedinin mîmarı."
Gönenli Mehmed Efendi'nin açtığı âhiret kapısının eserlerini sevinç ve heyecan içinde dinliyordum.
"Mine'l-Bâb ile'l-mihrâb" mükemmel bir insandı
Süleymaniye mihrabında Gönenli Hocaya, "Hocam, lütfederseniz hatıralarınızı dinlemek istiyoruz" dedim. "Estağfirullah" diyerek güzel sohbetine başladı:
"Üstad baştan aşağıya fevkalâde bir insandı. Baştan aşağı mükemmel, mine'l-bâb ilel-mihrâb..
"Hareketleri, kıyafeti, garib ve misilsizdi. Eskidenberi bu zata fevkalâde hürmetim vardı. Eserlerini okuyro, vecizelerini ezberlemeye çalışıyordum. Gittikçe iştiyakım artıyordu. Tanıdıklara devamlı olarak soruyordum.
"l943'deki Denizli hapsinin arefesinde bir rüya gördüm. İşte polislerin gelmesi bu rüyanın akabinde idi. 'Emir böyle. Fakat yanlış anlamayın. Benim dine karşı saygım var. İki gün size müsaade. Sonra gelip teslim olun' dediler. Denizli Hapishanesien gidişim böyle oldu.
"Üstadın yanına gidince, bana 'Hoş geldin Muhammed Efendi, hoş geldin. Sen burada lâzımdın. Korkma! Korkma!' dedi. 'Korkum yok efendim' dedim.
"Hapishaneye girenlere sorarlar mı bilmiyorum. Bana 'Neresini istiyorsun?' diye sordular. 'İdamlıklar nerede ise, orasını' diye cevap verdim. Katillerin arasında yaşadık. Üstadla görüştük. Mahkemeye gidip geldik, beraber kelepçelendik. Bazen Üstada Kur'an okudum. İşte böyle, elhamdülillâh, tatlılandık, lezzetlendik.
"Mahkemede ifade verirken, müddeimûmî 'Sus! Edebiyat yapma!' dedi. Ben de cevaben, 'Konuşma selâhiyeti verdiniz ya! Ben de konuşuyorum. Bizim âdetimiz, Müslümanların âdeti budur' dedim.