ABDÜLVAHİD TABAKÇI
Abdülvahid Tabakçı hatıralarını şöyle anlatıyordu:
"1953'lerde Eskişehir hapsinde bulunan bazı akrabalarım Üstadın harika hallerinden bahsederdi. Bilâhare ağabeyim ve annem de Emirdağ'a kendilerini ziyarete gittiler.
"Kayınpederim Şuayib Efendi Risale-i Nur eserlerine ve Üstada çok bağlıydı. Sabah namazını kıldıktan sonra öğleye kadar risale yazardı.
"Bediüzzaman hakkında, 'Bu zâta neden bu kadar bağlanıyorlar?' diye düşünürdüm. 1951 yılında ağabeyim Şuayib Tabakçı ile birlikte Üstada gitmeye karar verdik. Emirdağ'a vardığımızda vakit akşam olmuştu. Akşam namazını camide kılıp Üstadın evine geldik. Evinin merdivenlerinden çıkarken Üstad bizi gördü. Eliyle işaret edip, haber gönderdi. 'Şuayib'lere selâm söyleyin' dedi. Şuayib'lerden birisi ağabeyim, diğeri de kayınpederimdi. Bu bir anlık muhavereydi, ama bende çok şiddetli tesir etmişti. Kendimden geçer gibi olmuştum.
"Aradan birkaç gün geçtikten sonra, yine yolum düştü. Mezarlığın yanından geçiyorduk. Kendileri de oradaydı. Arabayı durdurup yanına vardık. 'Oğlum Abdülvahid, kabristanın yanından geçerken ölülere, 'Elem neşrah leke'yi okumadan geçmeyin' dedi.