***
DIŞARDA
Points: 39.109, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cennette Bulut ve Yağmur
Cennet çarşısı ile ilgili hadisde, onları ziyaret günü üstlerinden bir bulutun sardığı, bulutun onlara kokusunu hiçbir şeyde bulamadıkları güzel kokular yağdırdığı daha önce geçmişti.
Bakiyy b. El-Velîd der ki:
Bize Bahr b. Said anlattı,
... Küseyyir b. Mürra şöyle demiştir:
"Bir bulutun Cennet ehline uğrayıp size ne yağdırmamı istersiniz, demesi, bunun üzerine ne temenni ederlerse etsinler onlara yağdırılması mezîd (fazla şeyler)'dendir."
(Senedindeki Bakiyy b. el-Velib, müdellistir, bk, Mizan el-İ'tidâl, I, 331. Bahr b. Said ise bilinmiyor, Buhari, ona bakmak lazımdır der, bk, Mizan el-l'tidal, I, 297)
İbn Ebi'd-Dünya der ki:
... Abdurrahman b. Büdeyl'den
... Safiyy el-Yemânî, Cennet ehlinin heyet hâlinde gidişi hakkında Abdülaziz b. Mervan'a şöyle demiştir:
"Onlar her perşembe günü heyet halinde Allah sübhanehû'ye giderler. Kendileri için divanlar kurulur. Onlardan her biri senin (ey Abdülaziz) oturduğun şu divânını bildiğinden daha çok kendi divanını tanır ve bilir. Divanlarına oturdukları ve herkes oturum durumuna geldiği zaman Allah Teâlâ kullarımı, yaratıklarımı, komşularımı ve heyetimi doyurun-yedirin der, yedirirler, sonra içirin buyurur, hemen onlara değişik renklerde mühürlü kaplar getirilir, onlardan içerler.
Sonra Allah, benim kullarım, yaratıklarım, komşularım ve heyetim yediler içtiler, imdi onlara meyve verin buyurur, hemen sarkmış ağaçların meyveleri gelir, onlardan istedikleri kadar yerler.
Sonra Allah kullarım, yaratıklarım, komşularım ve heyetim yediler, içtiler, meyve aldılar, onları giydirin buyurur. Sarı, yeşil, kırmızı ve her renk ağacın meyveleri gelir, sırf elbise bitiren ağaçlar. Hemen onların üstüne elbise gömlek halinde yayılıverirler.
Sonra Allah, kullarım, komşularım, yaratıklarım ve heyetim yediler, içtiler, meyve aldılar ve giyindiler, şimdi onları kokulandırın buyurur. Hemen üzerlerine yağmur çisentileri gibi misk saçılır.
Sonra Allah, kullarım yaratıklarım, komşularım ve heyetim yediler, içtiler, meyve aldılar, giydirildiler ve kokulandılar şimdi onlara görüneceğim ve Bana bakacaklar buyurur. O görünüp de O'na baktıkları zaman yüzleri parıl parıl olur, sonra onlara, menzillerinize dönün denir. Eşleri onlara, bizim yanımızdan bir suret üzere çıktınız şimdi başka bir suret üzere döndünüz derler. Onlar da, şöyle ki Allah bize göründü, biz O'na baktık ve yüzlerimiz parladı, diye karışık verirler."
(Bk, et-Terğib ve't-Terhib, IV, 546. Senedindeki Abdurrahman b. Budeyl b. Meysere hakkında Yahya, zayıftır demiştir. Onu İbn Hıbbân vâhî saymış ise de Abdurrahman b. Büdeyl b. Vergâ diyerek vehmetmiştir. Başkaları onu kavi saymış, Nesâi, onunla ihticâc etmiştir, bk, Mizan el-l'tidâl, II, 549)
Abdullah b. El-Mübarek der ki:
... Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Cennet ehlinin birbirlerini ziyaret etmeleri Cennet nimetlerindendir. Binekler ve soylu hayvanlar üzerinde ziyaretleşirler. Onlara eğerli yularlı, pislemez işemez atlar getiririlir. Onlara binerler, Allah nereye murad etmişse oraya varırlar. Onlara bulut gibi bir şey gelir. Bulutun içinde hiç bir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği şeyler vardır. Onlar bize yağdır, derler. Üzerlerine durmadan yağar, beklediklerinin üstünde yağar.
Sonra Allah sıkıntı vermez bir rüzgar gönderir, sağlarından sollarından misk yığınları uçurur. Bu miski atlarının alınlarına, yelelerine ve kendi başlarına alırlar (sürerler), her kişinin kendi arzu ettiği şekilde bir kakülü olur,- bu miskler o kaküllere ilişir, atlara ilişir.
Sonra yönelir Allah'ın murad ettiği yere varırlar. Birden bir kadın onlardan birine ey Allah'ın kulu senin bizde bir ihtiyacın yok mu diye seslenir. O kişi sen nesin, kimsin, der. Kadın ben senin eşin ve sevgilinim der. Kişi ben senin yerini bilmiyorum der. Kadın, peki sen Allah'ın; "hiç bir nefis, onlar için amellerine karşılık gözler nuru olarak neler gizlenmiştir, bilmez" (Secde, 17) dediğini bilmiyor muydun diye sorar. Adam, Rabbime yemin olsun ki evet der. Belki o adam bu durumdan sonra o kadınla kırk yıl uğraşamaz (ona sıra gelmez), adamı o kadından alıkoyan şey içinde bulunduğu nimetlerden başka bir şey değildir." (Bk. en-Nihaye, II, 519-520; et-Terğib ve't-Terhib, IV, 543-544)