Sayfa: 5/7

Diabet ve ağrı

Diabetiklerde değişik mekanizmalarla ağrılı durumlar gelişebilir. Bunların zemininde çoğunlukla bir nöropati yani çevresel sinirlerin

diabete bağlı olarak zedelenmesi yatar. Diabetin sebep olduğu nöropati tek bir hastalıktan ibaret değildir ve bu da çok değişik vücut bölgelerinde ve değişik

özelliklerde ağrılı hallerin kendini göstermesine yol açacaktır. Örneğin bir gözün çevresinde ağrı ve ardından çift görme ile bir göz siniri felcinin

belirmesi bunlardan biri olabileceği gibi tıpkı bel fıtığındakine benzer bir ağrı da diabete bağlı olabilir.

Baş ve göz ağrısı şeklinde bir ağrı olabilir mi?

Kafa çiftleri olarak adlandırılan sinirlerden üç numaralı olan gözlerin hareketinden sorumludur. Bu sinirin nöropatisinde olguların

yaklaşık yarısında felcin başlamasından bir kaç gün önce göz ardı veya üzerinde ağrı vardır. Bir iki gün içinde çift görme ve şaşılık ortaya çıkar. Yapılacak iş

göz ve sinir hekiminize başvurmaktır. Hekiminiz bazı incelemelerden sonra bu teşhisi koymuşsa hastalığınız bir kaç ay içerisinde düzelecektir.

Karın ve göğüs ağrıları olabilir mi?

Diabetik gövde nöropatisi veya gövde-karın kaslarına giden köklerin hastalığında gövde veya karın bölgesinin alt kısımlarında hissedilen

tek veya çift yanlı olabilen bir ağrı vardır. Bu çeşit ağrılar doğal olarak bu bölgelerde yer alan iç organların hastalıklarına bağlıdır. Göğsün sol yanındaki

bir ağrı ilk elde infarktüsü veya karın bölgesinin sağ altındaki bir ağrı pekala bir apandisit ağrısını akla getirecektir.

Diabetin sebep olduğu ağrılar bel fıtığı ile karışabilir mi?

Diabetik amyotrofi de denilen bir kök nöropatisinde olabilir. Tek veya çift yanlı olabilen ağrı uyluk bel bölgesi ve üreme

organları çevresinde hissedilir. Ayrıca zayıflama ve bacaklardan biri veya ikisinde kuvvet kaybına da yol açabilir ağrı yanıcı karakterdedir ve geceleri

artar. Daha çok yaşlı erkek diabetlilerin bir hastalığıdır ama kadınlar da muaf değildir.

El

ve ayak ağrıları

Daibette sık görülen sinir zedelenmelerinden bir grubu da sinirin vücuttaki dar kanallardan geçerken sıkışmasıdır. Bunlara tuzaklanma

denir. En sık şekillerden biri kadınların pek çoğunu etkileyen el bileğindeki sıkışmadır. Bu hastalıkta gece ortaya çıkan el uçlarında karıncalanma uyuşma ve

yanıcı bir ağrı vardır. Ayakta ise buna benzer bir sinir sıkışması daha vardır ki benzer yakınmalar ayak tabanında kendini hissettirir.

Diabetik polinöropatilerde ağrı:

Polinöropati sözcüğü bize simetrik ve yaygın bir çevresel sinir hastalığını ifade eder. Bu durumda da ağrının en çok hissedileceği bölge

ayaklar ve eller olmak üzere vücudun uç kısımları olacaktır.

Ani başlangıçlı ağrılı diabetik nöropati:

Oldukça nadir ancak son derece ağır seyreden bir nöropatidir. Ağrı çoğunlukla ayak ve bacaklarda bazen üst taraf gövde dahil tüm

vücutta hissedilir. Yanıcı ve batıcı ağrıya ciltte yaygın olarak temasla ortaya çıkan aşırı duyarlılık eşlik eder. Çoğunlukla Tip I diabette ve ağır kilo kaybı

ile birlikte seyreder. Bazen hızlı ve ağır bir şeker kontrolü tetikleyebilir.

Diabetik Duysal Nöropati

Bu tablo diabetik nöropatilerin en sık görülen şeklidir. Tip II diabetiklerin karakteristik bir hastalığıdır. Sinsi başlar; ağrı geceleri

artar ayağın bütününü veya bacakları etkiler. Devamlı veya fasılalı olabilir ve haftalar ve aylar boyu

rahat dönemler yaşanabilir. Ağrı duyusunu taşıyan ince sinir tellerinin hastalığıdır; bazen de ağrı ısı duyularının kaybı ile birlikte olabilir. Yani

bir yandan ayaklar kendiliğinden ağrılı buna karşılık ağrı veren bir uyarana karşı duyarsız olabilirler.

Tedavide ne yapmalı:

Diabetin bütün ihtilatlarında olduğu gibi iyi bir kan şekeri kontrolü altın kuraldır. Ağrı bedenin bir savunma mekanizmasıdır ve daima

ters giden bir şeylerin habercisidir. Bu nedenle ilk yapılacak iş hekiminize durumu anlatmaktır. Bir çok kez sadece iyi bir ayar ve kararlı bir şeker

seviyesinin sağlanması ile her şey düzelir. Oynak kan şekeri sık sık hipoglisemiler varsa kolay kolay şikayetler geçmez. Ağrı katlanılmaz olduğunda

ve özellikle uykuları ruhsal dengeyi düzenleyen

ilaçlar bazen de sara ilaçları olabilir. Bu tür ilaçlar nöropati ağrıları için de bir hayli etkilidir karaciğer testlerinin takibi

gibi hassasiyetleri gerektirir.

Diabet ve Sindirim Sistemi Bozuklukları

Diabet insan vücudundaki tüm organları olduğu gibi sindirim sistemini de etkileyebilir. Tüm diabetik hastaların % 60 - 80′inde yaşamlarının

bir döneminde sindirim sistemine ait rahatsızlıklar görülür. Diabetik hastalarda görülen sindirim sistemi bozukluklarının en önemli sebebi diabete bağlı

sinirlerde tutulmadır. Bunun dışındaki sebepler sindirim sistemini besleyen damarlarda daralma infeksiyonlara eğilim ve sindirim hormonlarındaki

değişikliklerdir. Sindirim sistemi gıdaların alımı gerekli olanların emilip gerekli olmayanların atılması işlevlerini gören uzun ve

hareketli bir tüp şeklindedir. Bunun yanında yine sindirim sisteminde sayılan ve salgılarıyla sindirim fonksiyonuna yardım eden organlar vardır örneğin tükürük

bezleri safra kesesi gibi. Bu tüpün işlevlerini yapabilmesi için kendine özgü bir hareketi ve sıvı salgısı vardır. Bu hareketler

ve salgılar ya beyinden gelen sinirler veya sindirim sisteminden salgılanan hormonlar tarafından hassas bir şekilde ayarlanır. İşte bu düzenlemeyi yapan

sinirlerdeki bozukluk büyük oranda diabette görülen yakınmalara yol açar. Diabetli hastalarda sık görülen sindirim sistemi bozuklukları şunlardır:

Reflü özofajiti: Yemek borusu ile mide arasındaki özel kas yapısına giden sinirlerdeki bozuklukla ortaya çıkar. Asitli mide

içeriğinin yemek borusuna kaçması nedeniyle özellikle yatınca göğüste yanma şeklinde yakınmalara yol açar. Disfaji: Yutma güçlüğü demektir. Yutma işlevi

sinirler tarafından yönetilen kaslarla gerçekleştirilir. Bu sinirlerdeki bozukluk yutma güçlüğüne yol açabilir.

Diabetik gastroparezi: Yine sinirlerdeki bozukluk sonucu midenin fonksiyonları ve hareketliliğinde bozulma olması ile meydana

gelir. Özellikle uzun süredir kan şekeri kontrolü kötü olan hastalarda görülür. Yakınmaların şiddeti hafif bir bulantı hissinden hastanın beslenmesini ve su

almasını olanaksız hale getirecek kadar ağır bozukluklara kadar değişen geniş bir aralık içindedir. Ağır şekillerin tedavisi ancak hastane koşullarında

yatarak gerçekleştirilebilir. Böyle hastalar küçük öğünler şeklinde beslenmelidir.

Diabetik diare: Diabetli hastalarda görülen uzun süren ishallerdir. Kısa süreli ishaller genellikle diabetli olmayan insanlarda

da görülebilen akut gastroenterite bağlıdır. Diabetik diarenin sebebi sinirlerin tutulumu sonucu ince bağırsak hareketinin bozulması ve oluşan hareketsiz ortamda

bakterilerin çoğalarak infeksiyona yol açmasıdır. Diabetli hastalar uzun süreli ishallerde mutlaka doktorlarına başvurmalıdırlar. Çünkü uzun süren ishaller

beslenme bozukluğuna ve bazı gerekli elementlerin vücuda alınamamasına neden olabilir.

Kabızlık: Diabetli hastalarda kabızlık sıklığı diğer insanlara göre artmıştır. Nedeni yine sinirlerin tutulumudur. Tedavide en önemli

unsurlardan biri liften zengin gıdalarla beslenmektir.

Dışkı Kaçırma: Dışkımızı tutabilmemizi sağlayan anüsün alt ucunda sfinkter adı verilen özelleşmiş bir kas demeti bulunmaktadır.

Bu kasın gerginliği sinirler tarafından ayarlanır. Bu bölgeye giden sinirlerdeki bir bozukluk dışkı kaçırma yakınmasına sebep olabilir. Uzun süreli ve kötü

kontrollü diabetiklerde dışkı kaçırma sıklığı artmıştır.

Diabete ait sindirim sistemi bozuklukları da tıpkı diğer diabet komplikasyonları gibi kötü kan şekeri kontrolünden kaynaklanır. İyi

kontrol altındaki hastalarda bunların ortaya çıkma olasılığı hemen hemen yoktur.Bu nedenle diabetli bir hastanın iyi kontrolü bütün komplikasyonlardan

korunmasının en etkin ve önemli yoludur.

Diabet ve Kalp Hastalıkları

Diabetlilerde

ölüm nedenlerinin %80′ini damar sertliğinin neden olduğu hastalıklar oluşturmaktadır. Bunların üçte ikisi koroner arter hastalığına üçte biri ise

beyin damarlarının veya periferik damarların (bacak damarları gibi) hastalığına bağlıdır.Diabetin varlığı koroner arter hastalığı açısından başlı başına önemli

bir risk oluşturmaktadır.

Diabetlilerde kalp hastalıklarının tanı ve tedavisini özellikle dikkatli olmak

gerekir;

1. Koroner arter (kalp damar) hastalığının görülme sıklığı belirgin olarak daha yüksektir daha genç yaşlarda ortaya çıkar ve

kadınlarda da sıkça görülür

2. Koroner arter hastalığının hiçbir belirti vermemesi sıkça rastlanan bir durumdur.

3. Koroner arter hastalığının varlığında tedavi yaklaşımlarında farklılık söz konusudur.

Diabetlilerde ölüm nedenlerinin %80′ini aterosklerozun (damar sertliğinin) neden olduğu hastalıklar oluşturmaktadır. Bunların üçte

ikisi koroner arter hastalığına üçte biri ise beyin damarlarının veya periferik damarların (bacak damarları gibi) hastalığına bağlıdır. Diabetin varlığı koroner

arter hastalığı açısından başlı başına önemli bir risk oluşturmaktadır. Diabetlilerde diabeti olmayanlara kıyasla koroner arter hastalığının görülme

olasılığı yaklaşık üç kat daha fazladır. Diabetlilerde kötü huylu kolesterol olarak adlandırılan LDL-kolesterol düzeyinin yüksek iyi huylu kolesterol olarak

adlandırılan HDL-kolesterol düzeyinin düşük olması sigara kullanımının varlığı ve kan şekeri düzeyinin iyi kontrol edilememiş olması

koroner arter hastalığı riskini arttıran en önemli faktörlerdir. Erişkin tipi diabetlilerin yaklaşık %75′i aşırı kiloludur ve kilo fazlalığı risk

faktörlerinin her biriyle bağımsız olarak ilişkilidir. Kadınlarda menapoz öncesi dönemde koroner arter hastalığının görülme oranı erkeklere kıyasla daha

düşüktür. Menapoz sonrası dönemde ise bu oran erkeklerdekine yakındır. Ancak diabetli kadınlarda menapoz öncesinde dahi koroner hastalığı riski erkeklerdeki

kadar yüksektir.

Diabetli hastaların önemli bir bölümünde sessiz koroner arter hastalığı mevcuttur. Bir başka deyişle koroner arter hastalığının

tanısında yardımcı olan göğüs ağrısı yakınmasına diabetlilerde diabeti olmayanlara kıyasla daha seyrek rastlanır. Miyokard infarktüsü olarak

adlandırılan kalp krizi tablosunun tanınmasında şiddetli göğüs ağrısnın varlığı en önemli bulgudur. Oysa diabetli hastaların ancak yarısında miyokard infarktüsü

sırasında göğüs ağrısı vardır. Diğer yarısında ise ya hiç bir yakınma yoktur kalp yetersizliği

bulguları (ayak bileğinde ödem gibi) kan şekeri kontrolünün aniden bozulması gibi durumlar söz konusudur. Bu nedenle diabetlilerde miyokard infarktüsü tanısı

güçtür ve bazı hastalarda aradan uzun bir zaman geçtikten sonra EKG (elektrokardiyografi) bulgularına dayanarak infarktüs geçirildiği saptanır.

Özellikle yaşlı diabetlilerde bu duruma sıkça rastlanır

Koroner arter hastalığı saptanan hastalarda diabetin varlığı tedavi seçiminde de farklı yaklaşımları gerektirebilir. Kullanılacak

ilaçların seçiminde hastanın diabetli olması dikkate alınır. Cerrahi girişim (koroner by-pass) ile alternatif yöntem olan balonla daralmış damarın açılması

(anjiyoplasti) arasında karar verirken hastanın diabetli olup olmaması dikkate alınır.

Diabetli hastalar kan şekerlerinin kontrol altına alınması konusunda gösterdikleri titizliği kalp sağlığı konusunda da göstermelidirler.

Aşağıda söz edilen önerileri tüm diabetli hastaların dikkate alması gerekir:

1. Kan şekerinin yanısıra kan kolestrolüne de belirli

aralıklarla (hekimlerin önerisi doğrultusunda) bakılması uygun olur.

2. Kan basıncının belirli aralıklarla (ayda bir kez ya da hekimlerin önerisine

göre) ölçülmesi gerekir.

3. Önemsiz gibi görülebilen göğüs ağrısı nefes darlığı ya da çabuk

yorulma gibi yakınmalar koroner arter hastalığının ilk belirtisi

olabileceğinden bu yakınmaların en kısa sürede hekimlere bildirilmesi

önemldiir.

4. Her diabetli hasta yılda en az bir kez elektrokardiyografi (EKG)

çektirmelidir.

5. Tüm diabetli hastalar düzenli egzersiz (en azından haftada üç kez 40 dakika

süreyle yürüyüş gibi) yapmalı fazla kilolarını vermek için uygun diyet

uygulamalı hipertansiyon söz konusuysa hekimlerinin önerdiği ilaçları özenle

kullanmalı ve eğer kullanıyorlarsa sigarayı bırakmalıdır.