14. ŞEHİT ŞEFAAT EDER
Şefaat, aracılık etmek, yardım etmek; kendisine karşı suç işlenen yüce bir makam sahibinin, suçunu affetme*sini sağla*mak için, bir kimsenin o yüce makam sahibine, daha yakın olduğuna inandığı bir şahsı, aracı (vasıta-ve*sîle) kılması manasına gelir.[196] Yüce makam Allah, Ona en yakın olan şahıs Hz. Muhammed, günahkârlar da di*ğer insanlar olunca, şefaatın din dilindeki anlamı ortaya çıkar. İşte, iman barajını aşan her insanı kapsayacak olan bu şefaata, şefaat-ı uzmanın yanı sıra makam-ı mahmud da denilmektedir
Allah'ın izniyle, nebiler başta olmak üzere, kendilerini aşmış, yani derecesine göre Allah'a yaklaşmış bazı şa*hıslar, kıyamet günü şefaat edeceklerdir. Melekler, sıddıklar, şehitler, veliler, buluğ çağına ermeden ölen ço*cuklar... şefaat edecekleri gibi, Kur'an-i Kerim ve diğer bazı ibadetler de şefaatçı olacaklardır.[197] Şefaatte vurgu*lanması gereken önemli nokta, başkasının hakkını zayi etmeye neden olamayacağı gerçeğidir.
Hz. Peygamber, şehitlerin şefaat edeceklerini şöyle müjdelemektedir: “Kıyamet günü, üç grup şefaat ede*cektir: Peygamberler, âlimler ve şehitler.”[198] Hz. Ebu Be*kir’in bize aktardığına göre, bir gün Hz. Peygamber, sa*bah namazından ta yatsı namazına kadar mescitte otur*muş, bazen gülüm*semiş, bazen yüz hatları değişmiş, fakat hiç konuşmamıştır. Kendisine bu durum sorulunca, kı*yamete kadar olacak hâdiseler ve kıyametin bazı hâlleri*nin kendisine gösteril*diğini belirtmiş ve bu arada şunları söylemiştir: “Kıyamet günü nebiler ve sıddıklar şefaat et*tikten sonra şehitler çağırılır, onlar da diledikleri kadar şefaat ederler!”[199] Şehide verilen altı mükâfatın beraber an*latıldığı hadisin son maddesi de konumuzla ilgilidir. “... 6. Akrabalarından yetmiş kişiye şefaat eder.”[200]