Televizyonlarda star yarışmaları son sür’at devam ediyor. Gençler şöhretli olmak için birbirleriyle kıyasıya savaş veriyor. Her gün her televizyon şöyle -böyle yarışmalar düzenliyor.
Çünkü gençler star olurlarsa şöhretli olacaklar. Bol paraya ve rahat hayata kavuşarak mutlu olacaklar.
Bazılarına göre mutluluğun birinci şartı para… Biraz da şöhret olduğu zaman işler tamam. Gazete objektifleri, tv kameraları, çarşaf çarşaf resimler ve hayat öyküleri…
Genç kızlar mutlu olmak için güzel olacaklar. Bunun içinde sürekli kendilerine biçilen model gibi olmaya çalışıyorlar.
Ne istedikleri gibi yeyip içebiliyor, ne de giyinebiliyorlar. Daha doğrusu mankenler gibi güzel olma uğruna hem özgürlüklerini hem de sağlıklarını kaybediyorlar.
Geçenlerde Brezilya’lı manken Ana Carolina Reston sadece elma ve domates suyuyla beslenerek protein eksikliğine bağlı olarak vefat etti.
Mankenin annesi, bütün televizyonlara çıkarak “Hiçbir para çocuğunuzun yaşamından değerli değildir. Lütfen çocuklarınızı başı boş bırakmayın” diye anneleri uyardı.
Anneler bu uyarıları dinler mi dinlemez mi bilinmez. Ama acı gerçek şu ki, ne Ana Carolin’in ne de diğerlerinin mutlu olmadıkları.
Mesela “Titanic” filminin başrol oyuncusu Leonarda DiCaprio bu filmden dolayı şöhretin zirvesine çıkmış ama kızların aşırı ilgisinden bunalıma girmiştir. Bir restoranda flaşlar yüzüne patlamadan huzurla yemek yemeyi özler duruma gelmiştir.
Çünkü sürekli birileri tarafından göz hapsinde olmak insanın özgürlüğünü kısıtlamakta kişinin rahat hareket etmesini engellemektedir.
Bilhassa her söz ve davranışın basına aktarılış şekli de bu insanlara sıkıntı vermektedir.
“Medyayla aramızda güven krizi var! Söylediklerimin çarpıtılmasından, zorla birtakım polemiklere sokulmaktan sıkıldım. Benim için artık bu tür şeylerin esprisi yok. Canım istemiyor. Eğlenceli gelmiyor. Hatta sıkıcı ve banal buluyorum. Bir de tabii itiraf etmem gerekirse, inciniyorum. Doğrudan kafama ateş ediyorlar.
KENDİMİ YERDEN YERE VURUYORUM BAZEN DE AMAN BE ŞÖHRETİ BATSIN Diyorum
Ölmekten hiç korkmuyorum, hatta "İyi bile olur" diyorum. Erken gitmekte fayda var. Çok yaşanılası bir dünya değil. ”diyor ekser gençliğin hayran olduğu, hatta yerinde olmak için can attığı TARKAN.
Sadece Tarkan ya da Leonard DiCaprio değil böyle düşünen şöhretin zirvesinde olan diğerleri de zaman zaman aynı itirafta bulunuyorlar.
Oysa MTV Networks international’ın (MTVNI) Dünya çapında yaptığı araştırmada fakir ülkelerdeki gençlerin daha mutlu olduğu ortaya çıktı.
En mutlu gençler Arjantin ve Güney Afrika gençleri..En mutsuzları ise Japonya, İngiltere ve Amerikalı gençler.
Araştırmaya göre az gelişmiş ülkelerdeki mutlu insanların dini inançlarının da kuvvetli olduğu ortaya çıkmıştır.
Demek ki. “Cenab-ı Hakkı tanıyan ve itaat eden zindanda da olsa bahtiyardır. Cenab-ı Hakkı tanımayan saraylarda da olsa bedbahttır.”
Çünkü insan kâinatın ekser envaına muhtaç ve alakadardır. İhtiyaçları alemin her tarafına yayılmış. Arzuları ebede kadar uzanmıştır. Bir çiçeği istediği gibi koca baharı da ister. Bir bahçeyi görmek istediği gibi ebedi cenneti de arzu eder.
İşte insanın bu ebede uzanmış emelleri ve kâinatı istila etmiş arzuları insanın “ebed” için yaratıldığının ve ebede gideceğinin bir göstergesidir.
“Ebed” için” yaratılan bu kalp; eğer ebedi hayatın güzellikleriyle dolmazsa hiçbir şeyle mutlu olmaz. İster Tarkan olsun isterse Leonardo Dicaprio
Gülay Atasoy