Yusuf'un çilesindeki Yakub'un Hüznü (a.s)
Derdimi ve hüznümü Allah’a anlatırım….

Yusuf’un çilesinde Yakub’un hüznü vardı…

Yakub’un sızısında Yusuf’un hasreti vardı…
Yakub’un an larında Yusuf un izi vardı…

Bir insan düşünün ki hem ciğerparesini kaybetmiş hem diğer ciğerpareleri O’nun kaybolmasına sebeb olmuş.Hem O’nu kuyuya atmış hem de kendisine yalan söylenmiş…

Öyle bir hüzün ki Hem Yusuf’una üzülüyor. Hem O’nun hasretini her an duyuyor. Hem de sürekli karşısında Yusuf’unu kuyuya atıp çileler çektiren çocuklarını görüyor. Dert içinde dert adeta her an sıkıntıyla hüzünle baş başa…
Hem Yusuf’unu merak ediyor,ağlıyor hüzünleniyor, kederleniyor…
Hem de her an O’ nu kuyulara atan diğer çocuklarını görüyor. Hem de onlara da babalık şefkatini gösteriyor… Acı içinde acı

Bir yanda Yusuf öbür yanda O’nu kuyaya atan çocukları ve yine O’ndan şefkat bekleyen çocukları…

Ceddi İbrahim’in Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur. Duasını bilen ve hisseden Yakub a.s, Çocukları yalan söylediğinde “bana düşen güzel bir sabırla sabretmektir” diye mukabele edip hüznün nasıl kullanılması gerektiğini gösteriyordu.

Her an hüzünlü olan her an çocuklarını görüp daha da hüzünlenen yakub as a birde çocuklarının; yeter artık kendini helak edeceksin demeleri…

Hem bir de bunun üstüne Bünyamin’ini de kaybedince iyice çöken ve bir süre sonra gözlerine boz düşen yakub a.s …

Vücudunun her zerresi hasretle yanan ciğerparesinin varlığını bile bilmezken tesellisi bünyamini de kaybediyordu…

Ancak sığınacağı ve güveneceği, her şeyi idare eden ve Her şeyi kudretine boyun eğdirmiş olan, izni olmadan hiçbir şeyin hareket dahi edemediği; hiçbir şeyin kendisinden hariç ve gizli kalmadığı Rabbisini biliyordu…

Ve elini dergah-ı izzete kaldırıp;Rabbisini bilmenin ve O’ndan istemenin izzetini gösteriyordu…

İnnema eş kubessi ve huzni ilallah… Derdimi ve hüznümü Allah’a anlatırım…

Ve a’lemu minellahi ma le ta’lemun… Ben Allah ın izniyle sizin bilmediklerini bilirim…

Yakub as artık hissediyordu. Zira Rabbi her zorlukla birlikte bir kolaylık veriyordu.

Zira gece en karanlığa ulaştığında günün ışımaya başladığını ve bunu da yavaş yavaş hissettirdiğini, afaka dolan karanlıklarında tıpkı sema gibi yavaş yavaş ama kararlılıkla aydınlandığını biliyordu…

Ve işte kararlı ama tedrici olan aydınlık hissettirmeye başlamıştı kendini,

Hissediyordu Yakub a.s kokusunu alıyordu Yusuf’unun ta ötelerden çok uzaklardan, Adeta Rabbi perdeleri kaldırmış sanki yanıbaşındaymış gibi…

Dağılıyordu hüzünleri zira müjdesi geliyordu…

.İşte gömleğini göndermişti Yusuf daha önce kardeşlerinin getirdiği ancak kendisine bela haberi getiren bir gömlek değil aksine kendisine müjde verecek, ve uğruna ağlayıp gözlerine boz düşürdüğü gözlerini de açtırarak…

İşte yavaş yavaş aydınlanıyordu…

Ve haberci müjde sana ey nebi Yusuf’un Aziz olmuş ama Rabbi’nin emrini tuttuğundan O’na isyan etmediğinden ahretine zarar vermediğinden…

Ve vuslat vakti…

Yıllar….

Hüzünlü her an….

Ama o da ne Yusuf bir dua ediyor

Bu bir ayrılık duası, o kadar hasretten ve hüzünden sonra…

Teveffeni muslimen ve elhikni bissalihin… Beni Salihlerden kıl ve benim canımı Müslüman olarak al…

Ölüm kimisi için son kimisi için başlangıç

Kimisi için ayrılık kimisi için vuslat…

İşte Ahsen-ül kasas...
…..

Devamını getiremedim…

Ama Yakub as gibi

Derdimi ve hüznümü Allah’a anlatırım diyebiliyorum…