***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Huneyn Muharebesi
Huneyn Muharebesi
Hicretin 8. yılı, 5 Şevval, Cumartesi. (Mîlâdî 27 Ocak 630) Mekke’nin fethi ile Kureyş’in hemen hemen tamamı İslâmiyetle şereflenmişti. Fetih, aynı zamanda civar kabileler, bilhassa Kureyşlilere taraftar bulunan kabileler üzerinde müsbet tesirler bırakmış ve onların İslâm ve Müslümanlara karşı gönüllerinde sevgi dolu sıcak bir alâka duymasına sebep olmuştu. Bu ciddi alâka, onların bundan böyle Resûl-i Ekrem safında yer alacaklarının bir işareti sayılıyordu.
Bununla birlikte, gönülleri hâlâ bu sıcak ilgiden mahrum bulunan ve bu mahrumiyetten sıyrılmak arzusu taşımayanlar da vardı: Sakif ve Havazin kabileleri bunların başında yer alıyordu. Bunlar, eskiden beri Peygamberimiz ve Müslümanlara karşı şiddetli düşmanlıklarıyla biliniyorlardı. Birçok Arap kabilesi gelip Resûl-i Ekreme sadakât elini uzattığı halde, bunlar düşmanlıklarını bir türlü yenemiyorlardı. O civarın en güçlü kabileleri oluşu, kendilerini aldatıyor ve yersiz bir gurura sevk ediyordu.
Resûl-i Ekrem Mekke’yi fethedip Kureyşlilerle birlikte birçok kabilenin de gönlünü kazanınca, bunların endişeleri daha da kabardı. Büyüyen endişeleri onları, hazırlanıp Mekke üzerine yürüme kararı almaya kadar götürdü. Gayeleri, Peygamberimizin üzerlerine gelmesine fırsat tanımadan Mekke’ye ansızın baskında bulunmaktı.
Bu maksatlarını her iki kabilenin ileri gelenleri kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda izhar ediyorlardı:
“Muhammed’in bizimle savaşmaya gelmesine herhangi bir engel kalmamıştır. En uygunu olan; o üzerimize yürümeden, bizim onun üzerine yürümemizdir!”1
Nitekim kısa zamanda etraftaki bazı kabilelerin de katılmasıyla Havazinlerin lideri Mâlik bin Avf’ın kumandasında 20.000 kişilik bir ordu teşkil ettiler. Kumandan Mâlik bin Avf, askerlerin cesaretle çarpışmaları, dönüp geri kaçmamaları için bütün kadın, çocuk ve davarların da orduya katılmasını temin etmişti.
Yirmi bin kişilik düşman ordusu kadınları, çocukları ve hayvanlarıyla, gelip Evtas mevkiinde karargâhını kurdu.1
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Havazin ve Sakiflilerin İslâm topraklarına saldırmak için bir araya geldiklerini haber alınca, derhal Abdullah bin Ebî Hadred’i bilgi almak üzere düşman topluluğunun arasına gönderdi.
Tebdil-i kıyâfetle düşman ordusu arasında bir kaç gün dolaşan bu Sahabî, gereken bütün bilgileri topladı. Ordu kumandanı Mâlik bin Avf’ın diğer kumandanlara söylediği şu sözleri bizzat kulağıyla duydu:
“Bu Muhammed’in son çarpışması olacaktır. Onun şimdiye kadar karşılaştığı kimseler, harp bilgisinden mahrum bulunan kimselerdi. Onun için onlara galebe çalıyordu. Seher vakti olunca, hayvanlarınızı, kadınlarınızı ve çocuklarınızı arkanızda sıralayacaksınız! Sonra askerleri sıralayacaksınız! Müslümanlarla karşılaşınca hücuma kalkacaksınız! Kılıçlarınızın kınlarını kırınız ve tek bir adam gibi hep birden saldırınız! Biliniz ki, zafer ilk saldırıya geçenindir!”
Abdullah (r.a.) bu bilgileri topladıktan sonra Mekke’ye döndü ve duyduklarını olduğu gibi, Peygamberimize haber verdi.
Peygamberimiz ordusunu hazırladı
Resûl-i Ekrem Efendimiz, kendi aleyhinde böyle büyük bir ordunun toplandığını haber alınca yerinde bastırmak için süratle hazırlığa geçti.
Bu arada yanında zırhlar ve silahlar bulunan henüz Müslüman olmamış Safvan bin Ümeyye’ye şöyle dedi:
“Ey Ebû Ümeyye! Yarın gidip düşmanla karşılaşacağız! Şu silahlarını bize emânet olarak ver.”
Safvan, “Yâ Muhammed! Zorla almak, geri vermemek üzere mi istiyorsun?” diye sordu.
Peygamber Efendimiz, “Hayır, emânet olarak, kırılan ve yitirilenleri tazmin etmek üzere istiyorum” buyurdu.
Bunun üzerine Safvan yüz tane zırhla, onlara yetecek kadar silah verdi. Hatta bunları harp yerine kadar taşımayı da Efendimizin teklifi ile üzerine aldı.1
Peygamberimiz, Mekke’nin fethi günü Müslüman olan ve henüz yirmi yaşında bir genç olan Attab bin Esîd’i Mekke’ye vali tayin etti. İslâm ve Kur’an’ı öğretmek üzere de Muaz bin Cebel Hazretlerini şehirde vazifelendirdi.2