MEHMET KIRKINCI HOCA:
Ahir zamanda gelecek olan Mehdi-i Azam Peygamberimiz (sav)in evladından bir ZATTIR.
Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatta olan talebelerinden Mehmet Kırkıncı Hoca, kaleme aldığı "Hayatım ve Hatıralarım" isimli kitabında bu konuya yer vermiş ve kendisine bu konu hakkında sorulan bir soruya nasıl bir cevap verdiğinden bahsetmiştir.
"... Risale-i Nur'dan öğrendiğimize göre, her asırda büyük Mehdinin vazifesini görecek mehdi-misal zatlar geldiği gibi ahir zamanda da Mehdi-i Azam gelecek ve en büyük bir tecdit (yenileme) hareketinde bulunacaktır."
Kendisine şöyle cevap verdim:
"Ben bu hadisi Kütüb-ü Sitte'den olan Sünen-i İbn-i Mace'de görmüştüm. Muhaddisler bu hadisi-i şerife şöyle mana vermişler:
"Buradaki 'Mehdi' kelimesi şahıs değil sıfattır. Yani Peygamberimiz'den sonra hidayet sıfatına kemaliyle sahip olan zat Hz. İsa'dır. Çünkü birçok insanın hidayetine o vesile olmuştur. Ahir zamanda gelecek Mehdi-i Azam ise peygamberimizin evladından bir ZATTIR. Ve ahir zaman fitnesinin en dehşetli olduğu bir zamanda bu ümmetin imdadına koşacak ve onların hidayetlerine vesile olacaktır. Bu hususta pekçok hadis-i şerif vardır. Ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi ile Hz. İsa'yı bir kabul etmek hem büyük bir hata, hem de itikadi yönden büyük bir tehlikedir.
Bir defa ahir zamanda gelecek Mehdi, Peygamberimiz'in (sav) evladındandır. Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde: "Hz. Mehdi benim neslimdendir. Fatıman'nın evlatlarındandır" buyuruyor. Yani Mehdi babasız dünyaya gelecek değildir. Annesi de Hz. Meryem değildir.

SALİH ÖZCAN HOCAEFENDİ:

Üstad Hazretleri bana Keçeli, ben Mehdiyi görmeyeceğim ama sen göreceksin dedi.
Bediüzzaman'ın halen yaşamakta olan az sayıdaki talebelerinden bir diğeri olan Salih Özcan Hocaefendi de, bir sohbet sırasında kendisine yönelttiğimiz Ahir zamanı yaşadığımız bu günlerle ilgili olarak Üstad Hazretlerinin müjdeleri var mıydı? şeklindeki sorumuza şu şekilde yanıt vermiştir:
Tabii ki, 'ihtiyar kadınların dinlerine bağlanması gibi siz de dininize bağlanın' hadisini hatırlatırdı hep, çünkü ihtiyar kadınlar dinlerine çok bağlıdırlar ve çok dindar olurlar. Bu zamanda bizim de bu şekilde olmamız gerektiğini söylemişti, bu zamanlara işaret ederek...
Ayrıca bu konuda hiç unutmayacağım bir hatıram da vardır. Üstad Hazretlerini bir ziyaretimde, o dönemin muhterem bir zatının Hz. Mehdi ile ilgili soruların olduğu bir mektup okuyordu, ben de "Hz. Mehdi hakkında çeşitli sorular sordum, Üstad hazretleri bana "Keçeli ben Mehdi'yi görmeyeceğim ama sen göreceksin" dedi. Hatta bu esnada ben Üstad Hazretlerinin dizinin dibinde oturuyordum, tam "sen göreceksin" derken kafama dokunarak bu konunun önemini ve unutmamamı tembihledi. "Onun vazifesi ne olacak" diye sordum, Risale-i Nur onun (Mehdi'nin) programı olacak diye cevap verdi.

MUSTAFA SUNGUR AĞABEY:

Şevkle, azimle çalışmaya devam etmemiz lazım.

Bir diğer Nur talebesi muhterem ağabeylerden olan ve Bediüzzaman Said Nursinin mutlak vekilim diyerek Risale-i Nurları emanet ettiği büyük dava adamı Mustafa Sungur ağabey, 30 Ocak 2007 günü İstanbulda bir sohbetinde, Kastamonu Lahikasından 22. mektupta geçen ahirzaman ile ilgili aşağıdaki bölümü okutmuş ve ardından, İslam ahlakının Hz. Mehdi döneminde yeryüzünde hakimiyetine dair ümitvar olmakla ilgili bir konuşma yaparak, şu cümleleri zikretmiştir:
Gün doğmadan neler doğar. On yıl önce nasıldı, şimdi nasıl oldu. Zor, sıkıntılı bir dönemden sonra, şimdi, hizmetler rahat yürütülebiliyor. Büyük inkişaflar (ilerlemeler) oldu, daha da olacak inşaAllah. Bizim şevkle, azimle çalışmaya devam etmemiz lazım.

HÜSREV ALTINBAŞAK AĞABEY:


Türk ve Arap miletleri, inşaAllah yakında bir zamanda ittihad edecek (birlik kuracak).
Risale-i Nurun ilk talebelerinden olan ve risalelerin bir çok yerinde isminden ve hizmetlerinden bahsedilen Hüsrev Altınbaşak Ağabey, 1977 yılında İstanbulda vefat etmiştir. Risalelerde yer alan birçok mektupları bulunmaktadır. Hüsrev Altınbaşak Ağabey, bu mektuplardan birinde ahir zamana yönelik olarak Müslümanlara şu müjdeyi vermiştir:
...Türk ve Arab iki hakikî kardeş millet, İnşâAllah yakın bir âtide (gelecekte) ittihad edecek (birlik kuracak). Ve o ittihad sayesinde, o müthiş düşmanların Müslümanlar içine saçtıkları fesad (karışıklık) tohumları kendi yüzlerine atılacak. Ve zincirler altında inleyen dörtyüz milyon Müslümanlık, yeniden hayat-ı kudsiyye-i İslâmiyye (İslami yaşantı) ile, nev-i beşerin (bütün insanların) başına geçip, sulh (barış) ve müsalemet-i umumîyeyi (dünya çapında bir barış ve esenlik) temin edecek (sağlayacak), İnşâAllah.
Risale-i Nurun Âciz bir şakirdi
SONUÇ:

Bediüzzamanın diğer tüm sözleri gibi, ahir zaman ile ilgili müjdeleri de doğrudur, Allahın izniyle gerçekleşecektir.

Bediüzzamanın, Peygamberimiz (sav)in tevatür (kuvvetli haber) derecesindeki pek çok hadisinde anlatılan Hz. İsa ve Hz. Mehdinin gelişi konusundaki müjdeleri tüm Müslümanlar için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle 13. yüzyılın müceddidi olarak kabul edilen böyle mübarek bir şahsın, tüm dünya Müslümanlarını yakından ilgilendiren bu önemli açıklamalarının batıni tefsir adı altında yanlış yorumlanmaması son derece önemli bir konudur. Böyle bir bakış açısı, Risalelerin orijinal halinden uzaklaşmasına ve Müslümanların yanlış bilgilendirilmelerine neden olacaktır. Bu da, Bediüzzamanın hikmetli sözlerinin ve kıymetli açıklamalarının gereği gibi takdir edilememesine ve pek çok insanın onun üstün ilminden, feraset ve basiretinden gereği gibi istifade edememesine yol açacaktır.
Kuşkusuz Bediüzzaman'a gerçek saygı ve sadakat, onun tüm Müslümanlara bıraktığı değerli mirası olan Risale-i Nur Külliyatına sahip çıkmak ve onu korumakla mümkün olacaktır. Ancak tüm bunların yanı sıra şu da unutulmamalıdır ki, (hicri) 14. yüzyılın müceddidi olarak gelecek olan Hz. Mehdi, kendisinden önceki yüzyılın Büyük Müceddidi olan Bediüzzaman'ın eserlerini kendisine rehber edinecek, Bediüzzaman'ın gösterdiği yolu izleyecektir. Kuşkusuz ki onun sözlerindeki hikmeti en iyi anlayacak olan kişiler de, bu sözleri tefsir edenler değil; Bediüzzaman'ın da ifade ettiği gibi Risale-i Nurların asıl sahibi olan Hz. Mehdi ve ondan bunu öğrenen şakirdleri olacaktır.

ilmi araştırma dergisinden ç/alıntıdır ...