Nefsin Kiskirtmalarina Kapilmamak...

Insan eger bir kez daha samimiyetle gözden geçirecek olursa günlük hayatta nefsinin bu yöndeki telkinleriyle sik sik karsilastigini görecektir. Nefsin bu kiskirtmalari kimi zaman insanin maddi, kimi zaman da manevi menfaatlerinden feragat etmemesini tesvik eder niteliktedir. Örnegin Allah bir ayetinde "Sevdiginiz seylerden infak edinceye kadar asla iyilige eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, süphesiz Allah onu bilir." (Al-i Imran Suresi, 92) hükmüyle asil makbul olanin insanin 'sevdigi seylerden infak edebilmesi' olduguna ve iyilige erisebilmenin de ancak bu yolla mümkün olabilecegine dikkat çekmistir. Insan belki elinde avucunda bulunan herseyi infak edebilir ama sevdigi, sahiplendigi birkaç seye tutkuyla baglanmis olup bunlardan vazgeçemeyebilir. Ya da esyalarini mümin kardesiyle paylasmasi söz konusu oldugunda kendi nefsini onunkinden üstün tutarak daha çok sevdigi esyasini kendine, sevmedigini ya da daha az sevdigini de kardesine ayirabilir. Asil makbul olanin sevdigini vermesi oldugunu vicdani ona mutlaka hatirlatir. Ama nefsindeki bu tutku onun bu ahlaki gösterebilmesini ve yüzde yüz ihlasli davranabilmesini engeller.

Oysaki asil güzel olan insanin karsisindaki kimsede bir ihtiyaç oldugunu gördügü anda hemen en sevdigi, en begendigi seyi ona vermesidir. Çünkü eger sevilecek, begenilecek birseyse karsisindaki kisi de bundan ayni zevki alacak, ayni sekilde memnun olacaktir. O halde insanin bu güzelligi kendine saklayip, daha az güzel olani karsisindakine vermesi nefsinde hala bencillikten yana birseyler kaldigini göstermektedir. Iste Allah bu yüzden mutlak iyilige erisebilmek için bu ahlakin yerlesmesi gerektigine dikkat çekmistir.
Karsisindaki kisinin nefsini kendi nefsine tercih etmesi, her zaman karsisindaki müminin rahatini, sagligini, nesesini kollamasi bu kisinin ihlasinin da bir göstergesidir. Örnegin zor ve yorucu bir is yapilmasi söz konusu oldugunda insan öne atilip, bu ise talip olmalidir. Çünkü zor bir isten kaçip, bu isi bir baskasinin yapmasini istemek ihlasli bir tavir degildir. Müslümana yakisan böyle isleri hiç kimseye hissettirmeden ve hiç kimseyi minnet altinda birakmadan üstlenmektir. Ihlasa uygun olan ise "… hayirlarda yarisiniz…" ayetiyle bildirildigi gibi hiç vakit kaybetmeden herkesten önce bu ise atilip ardindan da en güzel sekilde sonuçlandirmaktir. Bu ayni zamanda söz konusu kisinin kardesinin nefsini kendi nefsinden daha üstün tuttugunu gösterir. "Mümin kardesim yorulacagina ben yorulayim", "Bu isin zorluklariyla o muhatap olacagina, ben olayim, o rahat etsin" ya da "Onun vakti gidecegine benimki gitsin" gibi fedakarane düsüncelerle sikintiyi ve zorlugu, kolayliga ve rahatliga tercih etmis ve böylece ihlasli davranarak Allah'in rizasini kazanmayi umabilir.
Bediüzzaman Said Nursi "Kardeslerinizin nefislerini nefsinize; serefte, makamda, sevgide, hattâ maddi menfaat gibi nefsin hosuna giden seylerde tercih ediniz. Hattâ en latif ve güzel bir iman hakikatini muhtaç bir mü'mine bildirmek ki; en masumane, zararsiz bir menfaattir. Mümkün ise, nefsinize bir hodgâmlik (kendini düsünen, bencillik) gelmemek için, istemeyen bir arkadas ile yaptirmasi hosunuza gitsin. Eger "Ben sevab kazanayim, bu güzel mes'eleyi ben söyleyeyim" arzunuz varsa, gerçi onda bir günah ve zarar yoktur. Fakat mabeyninizdeki sirr-i ihlasa zarar gelebilir."
3 sözleriyle nefsin bencilce tutkularindan kurtulmak için mesru gibi görünen konularda da diger müminlere öncelik tanimanin makbuliyetine dikkat çekmistir. San seref, makam mevki, maddi menfaat, ilgi ve sevgi gibi nefsin hosuna gidecek her türlü konuda fedakarlikta bulunmanin ihlasa vesile olacagini hatirlatmistir. Öyle ki bir mümine güzel bir tavsiyede bulunacak, güzel bir söz söyleyecekken sözü bir baskasina birakarak arka planda kalip, bu sekilde kardesini ön plana çikarabilir.
Iste nefsinin tüm bu kiskirtmalarindan sakinip, Allah'in rizasini ve ihlasi kazanma konusunda gayret eden insana Allah yollarini açacak ve onu kolay olanda basarili kilacaktir. Allah Naziat Suresi'nde müminleri su sekilde müjdeler:

Kim Rabbinin makamindan korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakindirirsa, artik süphesiz cennet, (onun için) bir barinma yeridir. (Naziat Suresi, 40-41)