INSANIN çesitli duygulari var, seviyor, kaygilaniyor, korkuyor, istiyor. “Bunlari yapma” demek altindan kalkilamaz bir buyruk. Yön vermek gerek. Meselâ, bir adam var, tutkulu, ihtirasla yaniyor. Ona “hirsi birak” desen, olmaz. Ama “hirsin önemli bir kismini ahiret için kullan, az bir kismi yeter dünyaya” desen, altindan kalkabilir.

Bir kimse de var, gelecek için siddetli kaygi duyuyor, “birak kaygiyi” denmez. “Asil gelecek ölümden sonrasidir, onun için kaygi duy. Dünyadaki gelecek için de azi yeter” demeli.

Insan nefis tasiyor. Arzularin, lezzetlerin merkezidir nefis. Ister, arzu eder. “Birak hepsini!” demek mümkün mü? Ona helal lezzetleri göstermeli, haram lezzetlerdeki acilari hissettirmeli.
Yasak zevklerde tarifsiz acilar var. Bitmesinden gelen üzüntü. Pismanlik azabi. Kabirde hesap. Ahirette ceza. Yapilan is bir suç ise dünyada da ceza. Dünyayi, bahari, yemekleri, esini, arkadaslarini, çocuklarini, daha bir sürü seyi sever kisi. Yaratilistan gelen bir duygu bu. “Sevme!” denmez. “Bunlari Allah adina sev” demeli. Hatta daha çok sev, ama Allah için. O zaman ahirette faydasini görürsün bu sevginin. Hem de, onlar seni birakip gidince o kadar üzülmezsin. Çünkü bilirsin sana kim verdi. Bilirsin, yine verebilir, verecek, onlar yok olmadilar. Daha güzel bir dünyada seni bekleyecekler. Iste bütün duygular için tavsiye bu olmali. “Birak!” dememeli. “Yönünü degistir!” demeli.