9 sonuçtan 1 ile 9 arası

Konu: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    "Sual: Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?

    Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan
    yeis rastgelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı kılıncını istimal ediniz." münazarat

    İnsan fıtratı ve enerjisi olan şevki gereği maksuduna ulaşmak ister. Fakat kendi güç ve kuvvetine bakar görür ki ne hadiseleri kontrol edebiliyor ne de kendini, bu aşamada imtihan gereği sanki onları kendisi yapmaya mecbur ve de mükellefmiş gibi düşünür bakar ki onları yapmaya gücü yetmiyor hemen ümitsizliğe yani ye'se kapılır.

    Rabbimiz de bu psikolojiyi ve bu fıtratımızı iyi bildiği için hemen reçeteyi bize Kur'ani bir tarzda gönderiyor adeta. La taknatu min rahmetillah ile o düşmanımızı devre dışı tutuyoruz. Ve diyoruz ki benim vazifem belli Rabbimin vazifesi belli. Ben kendi vazifemi yapmalıyım. gerisini ise rabbimim hikmetine havale etmeliyim der ve ye'sini kudret-i İlahiyenin celbine kullamaya başlayarak tenbellikten kurtulur.
    Ezcümle:

    İ’lem eyyühe’l-aziz! Gafil olan insan, kendi vazifesini terk eder, Allah’ın vazifesiyle meşgul olur. Evet, insan, gafletten dolayı, iktidarı dahilinde kolay olan ubudiyet vazifesinin terkiyle, zayıf kalbiyle rububiyet vazife-i sakilesinin altına girer, altında ezilir. Ve aynı zamanda bütün istirahatini kaybetmekle asi, şaki, hain adamların partisine dahil olur.


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    "Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz hakikatini o düşmana gönderiniz." münazarat

    İnsan fıtratı şöhrete düşkün medhe meftun nefs-i emmareye sahiptir. Bu özelliği gereği de her durumda bunu sergiler. Herhangi bir iş yaparken de diğer insanlardan kendisinin üstün olması gerektiğini nefs-i emmaresini kumanda eden şeytan üfler. İnsan da amellerini yaparken kendini bu anlamda değerlendir ve onları alt etmek ve onları geçerek üstünlüğünü kurmak ister. Ama o sebebler ortadan kalkınca da bir amacı olmayacak ve yapması gereken bir amacı da kalmayacaktır. Zira üstünlük tasladığı insanlardan kendinin olan bir özelliği yoktur ve onlar da bundan belki de habersizlerdir. Üstün olsa bile bu duygusunu tatmin ettiği için bir ideali de kalmayacak dolayısıyla da performansı sukut edecekdir.

    Ezcümle:

    İ’lem eyyühe’l-aziz! Ey nefis! Eğer takva ve amel-i salihle Halıkını razı ettiysen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur; o kafidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. şayet onlarınki dünya hesabına olursa, kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi aciz kullardır. Maahaza, ikinci şıkkı takip etmekte şirk-i hafi olduğu gibi, tahsili de mümkün değildir. Evet, bir maslahat için sultana müracaat eden adam sultanı irza etmişse, o iş görülür. Etmemişse, halkın iltimasıyla çok zahmet olur. Maamafih, yine sultanın izni lazımdır. İzni de rızasına mütevakkıftır.

    "Ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al.
    Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar." mes. nur


    Eğer işlerini insanlara karşı üstünlük olarak değil de Allah'ın rızasına uygun yapıp Allah nezdinde tefevvuk etmek isterse orada sonsuz bir terakki olduğundan hedefi daima revize olacak ve de şevkle faaliyete devam edecekdir.

    Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
    Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir. 21.lema


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    "Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, ’yu siper ediniz." münazarat
    Cenab-ı Hakkın Hakim ismi mucibince bu dünyada bazı neticeleri elde etmek için uyulması gereken basamaklar ve tertipler vardır.Neticelerin ortaya çıkması bu kanuna bağlanmıştır. Şeytan insanın acelecilik damarından istifade ederek biran evvel neticeye insanı ulaşmasını telkin eder ki bu anlamdaki aceleye peygamberimiz " acele şeytandır" demiştir. Bir an evvel neticeye ulaşmak isteyen acul insan uyması gereken kademelri ya atlar ya unutur ya da dikkat etmeyerek dolayısıyla neticenin tahakkukuna mani olur.. Dolayısıyla da netice ortaya çıkmazsa ya da çıkmayacağını anlarsa çalışmayı yarıda bırakır.

    Halbuki başta da dediğimiz gibi, bu dünyada bir neticenin tahakkuku çeşitli sebeblere bağlanmış insan sabırla ama üzerine düşen vazifeleri kademelerini dikkat ederek yaparsa o natice galiben tahakkuk edeceğinden ve neticeyi de göreceği için sürekli çalışmak isteyecek böylece tenbellik ve ataletten kurtulacaktır.

    Ezcümle:"
    Cenâb-ı Hak, Hakîm ismi muktezası olarak, vücud-u eşyada, bir merdivenin basamakları gibi bir tertip vaz etmiş.

    Sabırsız adam, teennî ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır, maksut damına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebeptir"mekt.

    Sabır ise, müşkülâtın anahtarıdır ki, Resmin orjinal boyutunu görmek için tıklayınız. ("Hırslı olan kimsenin ümidi boşa çıkar ve hüsrâna uğrar." "Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.") durub-u emsal hükmüne geçmiştir. Demek, Cenâb-ı Hakkın inâyet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. mekt


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    "Sonra da, medeni-i bittab olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de, olan mücahid-i âlîhimmeti mübarezesine çıkarınız." münazarat

    İnsan fıtratı gereği diğer insanların mesailerine ihtiyaç duyar. Zira hayat levazımatını tek başına tedarik etmesi mümkün değildir. İster istemez diğer insanlarla ilişkiler içinde olmak zorunda ve kendi de onlara bir şeyler vermek mukabilinde ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu yapıda ve keyfiyette olan bir insan, eğer şahsi ve ben merkezli hayat düşünürse; hem kendi kapasitesi kadar ihtiyaçlarını karşılayabilecek hem de diğer insanlardan kendini soyutlamış olacaktır. Bu durum da belli bir seviyeye kadar o insanı idare edecek. Derken insan ihtiyaçlarını tedarik etmede zorlanacağı için her şeyi boş verecek derken tembellik de yardım ederek kişi çalışmalarını ya yavaşlatacak ya da sona erdirecektir.

    Halbuki insan kendisinin hayatının diğer insanlarla birlikte hareket edildiğinde daha da kolaylaşacağını, diğer taraftan da kendisinin de onlara faydası dokunduğu için onlardan aldığı motive edici taltif ve takdirle mesaisini artıracak hem şahsi hayatını hem de sosyal hayatını daha da iyi şekillenmesini sağlayacaktır ki, Peygamberimiz bunu teşvik etmek için “İnsanların en hayırlısı, onlara faydalı olandır” diyerek belirtmiştir.

    Ezcümle:


    “İnsan, en müntehap şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, ziynetli şeyleri arzu eder, insaniyete layık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.

    Şu meyillerin iktizası üzerine, yiyecek, giyecek ve sair hacetlerini istediği gibi, güzel bir şekilde tedarikinde çok san’atlara ihtiyacı vardır. O san’atlara vukufu olmadığından, ebna-yı cinsiyle teşrik-i mesai etmeye mecbur olur ki, herbirisi, semere-i sa’yiyle arkadaşına mübadele suretiyle yardımda bulunsun ve bu sayede ihtiyaçlarını tesviye edebilsinler.” İ.İ’caz.

    “Maatteessüf, güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlâklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bir kısım içtimaî ahlâk-ı âliyemiz yanımızda revaç bulmadığından, bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezâili, kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş.

    Hem, büyük bir taaccüple görmüyor musunuz ki,
    terakkiyat-ı hâzıranın üssü’l-esası ve belki din-i hakkın muktezâsı olan "Ben ölürsem devletim, milletim ve ahbaplarım sağdırlar" gibi kelime-i beyza ve haslet-i hamrâyı gayr-ı müslimler çalmışlar? Çünkü onların bir fedâisi der: "Ben ölürsem milletim sağ olsun; içinde bir hayat-ı mâneviyem vardır." Ve bütün sefaletin ve şahsiyatın esası olan "Ben öldükten sonra dünya ne olursa olsun. İsterse tûfan olsun" veyahut (Ben susuzluktan ölürsem, tek damla bile yağmasın!) olan kelime-i humaka ve seciye-i avra, himmetimizin elini tutmuş, rehberlik ediyor.

    İşte, en iyi haslet ki, dinimizin muktezasıdır: Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla, fikrimizle ve bütün kuvvetimizle demeliyiz ki: "Biz ölsek, milletimiz olan İslâmiyet haydır, ilelebed bâkîdir. Milletim sağ olsun. Sevâb-ı uhrevî bana kâfidir. Milletin hayatındaki hayat-ı mâneviyem beni yaşattırır; âlem-i ulvîde beni mütelezziz eder. (Ölüm, Nevruz günümüzdür, baharımızdır.) deyip, nurun ve hamiyetin nurlu rehberlerini kendimize rehber etmeliyiz.” Münazarat.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    "Sonra, başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de, olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz." münazarat

    İnsan yukarıdaki tuzakları geçirdikten sonra kendi iç hesaplaşması tamamlanmış sıra çevre faktörlerine gelmiştir. Bakar ki kendi hizmet etmek ve çalışmak istiyor, görür ki bazıları tembellik yapıyor, kendi onları örnek alır aman be dedirtir. Böyle olunca da şevki söner, çalışmasını yarıda bırakır. Halbuki durum böyle değildir. Tamamen tersine bir hareket sergilemesi gerekmektedir. Tembel insanları dahi harekete geçirici bir misyon kendine belirlemeli ve tekasülü harekete tebdil etmek için müsbeti yani aktiviteyi devreye koymalıdır insan.

    Ezcümle:

    “Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ("Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir." Nur Sûresi, 24:54. ) olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş.”lemalar

    “Kötü emsal insana misal olmaz” darb-ı meselini de hatırda tutmak gerekir.

    “Hem bir nur talebesi bir kişi gitmişse onun hizmetini de ifa etmek için bunu kendine şiar edinmelidir” prensibine göre kim tembellik yapıyorsa o cihetiyle hizmetten gitmiş gibi düşünüp onun aksattığı hizmetleri de yaptığında tekasülü harekete ve ataleti de faaliyete tebdil etmiş olacaktır.

    “Hem deme, "Ben de herkes gibiyim." Çünkü, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.” sözler


    Seni çok Özledim Annem

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    Sonra da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de, olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin. münazarat

    İnsan tekasülü atar atmaz bu seferde karşısına, ya nasıl olsa hizmet eden , iş yapan çok kendi de hizmet etmek istiyor fakat acz ve nefsin bu noktadaki mutmainsizliğinden dolayı işi başkalrına havale eder, bir kabak patlayacaksa başkasının başında patlasın diyerek havale tarzında tembelliğe kendini atar.

    Halbuki, insan gayret ve azimle donatılmış bir eşref-i mahluktur. Neticeyi ve işlerin genelini değil o anda ne yapılması gerekiyor kendine de bu pastadan ne düşüyorsa onu yapmakla mükellef bilse hem faaliyet olacak hem de hizmet olacak hem de performans katlanacaktır.Zira ("Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size
    zarar veremez." Mâide Sûresi, 5:105.) ayeti insanı bu noktada motive etmektedir. Sürekli Allah'ın emrine uygun yaşamak isteyen insan bu konuda da kendini doğru yol olan kendisinin hizmetle mükellef olduğunu bilmekle bir asker gibi emre amade pozisyon alır ve halin gerektirdiği çalışmayı derhal yapar ve bunu da başkalrına havale etmez..

    Ezcümle:

    "Ve külfet ve hizmet makâmında nefsini unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifâde-i huzûzât makâmında nefsini düşünmek, şiddetle iltizam etmek, nefs-i emmârenin muktezâsıdır.

    Şu makamda tezkiyesi, tathîri, terbiyesi; şu hÂlin aksidir. Yani, nisyân-ı nefs içinde nisyan etmemek; yani, huzûzât ve ihtirasâtta unutmak ve mevtte ve hizmette düşünmek." mes.nur
    __________________


    Seni çok Özledim Annem

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    Sonra, Allah’ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de, olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin. münazarat

    Bu dünyada bütün mahlukatın yapmaları gereken vazifeleri belli olduğu gibi, insanın da vazifesi ve ubudiyet vezaifi peygamberlerve din vasıtasıyla bellidir. O halde insan iradesini bunların taliminde kullanarak ona göre kulluğunu veçalışmalarını ve hizmetini yaparsa bu insanda bir iç dinamik olur ve vazifesini aşkla ve şevkle yapar.

    Ama bütün bunları devre dışı tutup kendi kafasına göre bir yol denese ve neticeye göre hareketlerini gerçekleştirse kendi vazifesin terk ederek Allah'ın vazifesine müdahele edeceğinden hem o hareketi bereketsiz ve neticesiz olur hem de kendi kafasına göre takıldığı için buradan bir şevk alamaz.

    Halbuki insan Allah'ın emirlerine göre hareket ese ve onları kendine efendi olarak telakki edip davransa ,Allah'a meydan okucasına şahsi içtihatlar yapmasa netice tahakkuk etmese dahi murad-ı ilahiye tabi olacağından, sonraki faaliyet ve hizmetlerine kendinde şevk ve teşvik bulacaktır. bu da onu tenbellikten kurtaracaktır.

    Ezcümle:

    "Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler:
    "Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek."
    O demiş: "Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir."
    İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.

    Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef'allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir. " lemalar

    "Cumhûru, burhandan ziyade, mehazdeki kudsiyet imtisale sevk eder. " sünühat


    Seni çok Özledim Annem

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz. Evet, size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa’y ve cidaldedir.

    münazarat

    Bütün bu aşamaları kat eden insan artık hareketten harekete koşarken, bu sefer de Aaa maşallah sen çok hizmet ettin, çok hareketlisin biraz da rahat et bak sende bir sorumluluk kalmadı raaht etmek senin de hakkın dedirtir ve tembellik kulağı ile o sözü kendimize mal etmeye çalışabiliriz. Nefsi fetvalarla da tenperverlik ve tembellik özelliğimzle lades olabiliriz. bu da biz zaferi tam kazandık derken zaferi kaybetmemize sebeb olabilir. O zaman ecel gelinceye kadar rahatlığı düşünmek insanın fıtratına ters bir ehlak olmuş oluyor . Zira insanın fıtratı ve etrafında gerçekleşen olaylarda sürekli bir faaliyet vardır. insan da fikren ve amelen bu dengeye uyum saplamalıdır.

    Hem bu dünya dar-ul hizmettir, dar-ul ücret, mükaat ve rahat yeri değildir.


    Ezcümle:

    "Evet, şeytan-ı ins ve cinnî her cihette hücum ederler. Arkadaşlarımızdan metin kalbli, sadakati kuvvetli, niyeti ihlâslı, himmeti Âli gördükleri vakit başka noktalardan hücum ederler. Şöyle ki:

    İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için, onların tembelliklerinden ve tenperverliklerinden ve vazifedarlıklarından istifade ederler. Onlar, öyle desiselerle, onları hizmet-i Kur'âniyeden alıkoyuyorlar ki, haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur'âniyeye vakit bulmasın. Bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki, hevesi uyanıp, hizmete karşı bir gaflet gelsin."

    "Bu dünya dârü'l-hikmettir, dârü'l-hizmettir; dârü'l-ücret ve mükâfat değil. Buradaki a'mâl ve hizmetlerin ücretleri berzahta ve âhirettedir. Buradaki a'mâl berzahta ve âhirette meyve verir.

    Madem hakikat budur; a'mâl-i uhreviyeye ait neticeleri dünyada istememek gerektir. Verilse de, memnunâne değil, mahzunâne kabul etmek lâzımdır. Çünkü, Cennetin meyveleri gibi, kopardıkça yerine aynı gelmek sırrıyla bâki hükmünde olan amel-i uhrevî meyvesini, bu dünyada fâni bir surette yemek, kâr-ı akıl değildir. Bâki bir lâmbayı, bir dakika yaşayacak ve sönecek bir lâmba ile mübadele etmek gibidir.
    İşte bu sırra binaen, ehl-i velâyet, hizmet ve meşakkat ve musibet ve külfeti hoş görüyorlar, nazlanmıyorlar, şekvâ etmiyorlar. diyorlar. Keşif ve keramet, ezvak ve envar verildiği vakit, bir iltifât-ı İlâhî nevinden kabul edip setrine çalışıyorlar. Fahre değil, belki şükre, ubudiyete daha ziyade giriyorlar. Çokları o ahvÂlin istitar ve inkıtâını istemişler, tâ ki amellerindeki ihlâs zedelenmesin. Evet, makbul bir insan hakkında en mühim bir ihsan-ı İlâhî, ihsanını ona ihsas etmemektir-tâ niyazdan naza ve şükürden fahre girmesin." mek

    "Fakat tahavvülde ve harekette ve ayrı ayrı tavırlar içinde yuvarlanmakta olan bir hayat, kıymetini ihsas ediyor, ömrün ehemmiyetini ve lezzetini bildiriyor. Meşakkatte ve musibette dahi olsa, ömrün geçmesini istemiyor. "Aman güneş batmadı, ya gece bitmedi" diye sıkıntısından of, of etmiyor.

    Evet, gayet zengin ve işsiz, istirahat döşeğinde her şeyi mükemmel bir efendiden sor, "Ne haldesin?" Elbette, "Aman vakit geçmiyor; gel bir şeş beş oynayalım Veyahut vakti geçirmek için bir eğlence bulalım" gibi müteellimâne sözleri ondan işiteceksin. Veyahut tûl-i emelden gelen, "Bu şeyim eksik; keşke şu işi yapsaydım" gibi şekvâları işiteceksin.

    Sen bir musibetzede veya işçi ve meşakkatli bir halde olan bir fakirden sor, "Ne haldesin?" Aklı başında ise diyecek ki: "Şükürler olsun Rabbime, iyiyim, çalışıyorum. Keşke çabuk güneş gitmeseydi, bu işi de bitirseydim. Vakit çabuk geçiyor, ömür durmuyor, gidiyor. Vakıa zahmet çekiyorum; fakat bu da geçer. Herşey böyle çabuk geçiyor" diye, mânen ömür ne kadar kıymettar olduğunu, geçmesindeki teessüfle bildiriyor. Demek, meşakkat ve çalışmakla, ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sıhhat ise, ömrü acılaştırıyor ki, geçmesini arzu ediyor." lemalar

    "Ey kardeşlerim, dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Herbir saatiniz, bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir. Biliniz ki, elinizden kaçmasın." mekt


    Seni çok Özledim Annem

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Tenbellik Zindanına Neden Düştük?

    Madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid'alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde,

    gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur'âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.

    Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız.

    Yoksa, hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mesul oluruz. lemalar


    Seni çok Özledim Annem

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •