Yüce Rabbimizi hakkıyla anmamız için, her şeyden önce O´nu anmaktan alıkoyan engelleri ortadan kaldırmalıyız. Allah evlatlarımızın ve mallarımızın O´nu anmaktan alıkoymaması konusunda biz inananları uyarmaktadır; “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar zarara uğrayanlardır.” (Münafikûn süresi, 63/9).

Aynı şekilde içki ve kumar gibi toplumsal zararları sayılamayacak kadar çok olan alışkanlıkların da esasen inananları anmaktan alıkoyduğuna da Kur´an-ı Kerim´de işaret edilmektedir: “Ey iman edenler! Şa-rap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah´ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Ar-tık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi? (Maide süre- si, 5/90-91)
Yüce Allah (c.c) bu ayet-i kerimelerde; mallarımızın ve çocuklarımızın, Allah´ı zikretmekten bizi alıkoymaması gerektiğini ve ayrıca bunun yanında bizlere Rahman´ı ve nimetlerini unutturan her türlü kötü alışkanlıklardan ve ortamlardan uzak durmamızı emretmektedir. Bu ayetlerin daha kolay anlaşılması için öncelikle “Allah´ı zikretmekten maksat nedir? sorusunun cavabını aramamız gerekir. Allah´ı zik-retmek demek yüce Allah´ı tekbir (Allahü Ekber), tehlil (Lâ ilâhe illallâh), tesbih (Sübhanellâh) ve tahmid (Elhamdülillâh) sözleriyle anmaktır. Allah´ı zikretmek, O´nun yüceliğini dile getirmek ve ma-nevi olgunluğa ulaşmak amacıyla yapılır. Zikir kelimesi türevleriyle birlikte, Kur´an´da üç yüze yakın yerde geçmektedir. Ayetlerde “Allah´ı zikir” emredilmiş; “ Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara süresi,2/152), Allah´ı zikreden müminlerden övgüyle söz edilmiş ve kendilerine mağ- firet ve büyük mükâfatlar verileceği müjdelenmiştir; “Şüphesiz Müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü´min erkeklerle mü´min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah´a derin saygı duyan erkekler, Allah´a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah´ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzâb süresi,33/35) Hz. Peygamberimiz (s.a.v)´ de zikrin en faziletlisinin “Lâ ilâhe illallâh´ olduğunu (İbn Mâce, Edeb, 25) söyleyerek tevhid kelimesi ile zikirde bulunmanın önemine dikkat çekmiştir.

Zikir genellikle dil, kalp ve beden ile yapılır. Dil ile zikir, Allah´ı güzel isimleriyle anmak, O´na hamdetmek, tesbihte bulunmak, dua etmek, namaz kılmak ve Kur´an okumaktır. Beden ile zikir, bütün organların Allah´ın emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması ile olur. Kalp ile zikre gelince dilimiz ve bedenimizle yapılan söz, fiil ve davranışlarımızda canı gö- nülden O´na teslim olmaktır. (Din Kavramlar Sözlüğü, s. 715) İslâm´ın dünya ve ahiret dengesine verdiği önemden dolayı bilimden sanata, yönetimden eğiti-me kısacası hayatımızın her safhasında yaptığımız icraatlarda “Masiva”yı (Allah´tan başka her şeyi) zihnimizden atarak Allah´a yaklaşma ve O´na yönelmiş olma halimizdir. Kur´an´da Yüce Allah müminlerin vasıflarından bahsederken, “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah´ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Rabbimiz, bütün bunları boş yere yaratmadın, se-ni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru.” (Âl-i İmran, 3/191) diyerek Allah´ı her halimiz-de zikredebileceğimizi haber vermektedir. İnananlar olarak zor zamanlarda Hakk´ı hatırımıza getirip O´nun gücünü hissetmek bize daima güven verir. Bu durum-da yalnızlık duygusunu yendiğimiz gibi, bunalımdan kurtulan ruhumuz ferahlar ve bir sükûnet kaplar yüreğimizi. Çünkü O dilemedikçe, başımıza kötü bir şey gelmeyeceğini biliriz. Şu halde Allah´ın varlığını hissetmenin en güzel yolu O´nu her fırsatta ve daima zikretmektir. Maddi ve manevi hiçbir tasımızın olmadığı durumlarda da Rabbimizi anarak O´na karşı şükran vazifemizi yerine getirmeliyiz. Rabbimizi anmak (zik-retmek) için O´nu öncelikle en güzel şekilde tanımamız gerekmektedir. Allah´ı tanımak, bizim en başta gelen görevimizdir.

Biz, Allah´ı Kur´an ve sünnette belirtilen isim, fiil ve sıfatlarıyla tanıyabiliriz. “Allah´a iman”; Allah´ın varlığını, birliğini, yaratan, yaşatan, rızık veren ve besleyip büyütenin yalnız Allah olduğunu, O´ndan başka ibadete lâyık mabut bulunmadığını, ibadetin sadece O´na yapılması gerektiğini, O´nun ezeli ve ebedi olduğunu, bütün kemal sıfatlarla muttasıf ve noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğunu, Kur´an ve Sünnet´te belirtilen isim, fiil ve sıfatlarıyla bilip inanmayı gerektirir. O´na iman, aynı zamanda O´na ibadet ve itaat etmeyi, Kur´an ve Sünnet´te yer alan emir ve yasaklara, öğüt ve tavsiyelere uymayı, helâl ve haramlara riayet etmeyi gerekli kılar.

Yüce Yaratıcının bizlere bahşettiği akıl, irade ve düşünme gibi nimetler sayesinde Allah´ı ve O´nun muazzam eserini tanıyan bir insan O´nu nasıl zikretmek istemez? İnsanın, kendini ve bu muazzam kâinatı yaratanı bilip, ona delalet eden nizamı ve tabloları görüp ‘bunun karşısında onu unutması, zikretmemesi düşünülemez. Öyleyse insanı Allah Teala´yı zikretmekten ve O´na ibadet etmekten alıkoyan başlıca sebepler arasında dünya ve dünya malına, eş ve çocuklarımıza karşı olan aşırı düşkünlüğü sayabiliriz. Zira dünya malı ile eş ve çocuklar insanlar için bir imtihan vesilesidir. Bu imtihanda mal ve evladı ihmal etmemiz doğru değildir. Ancak, onlara gereken önem ve değeri verdikten sonra mal ve evladın bizi Allah´ı zikir ve ibadetten alıkoymaması gerekir. Çünkü Yüce Allah dünya hayatında bazı şeylerin insanlara süslü gösterildiğini; “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah´ın katındadır.” (Âl-i İmran,3/14) bildirirken; dünyadanda nasibimizi unutmamamız gerektiğini; “Allah´ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah´ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas,28/77) emretmiştir. Bu emir sadece insanlar için değil yerde ve gökte olan bütün varlıklar için geçerlidir.
Zira bütün varlıklar kendi lisanıyla Allah´ı tesbih etmektedirler; “O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah´tır. Güzel isimler O´nundur. Göklerde-ki ve yerdeki her şey O´nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Haşr, 59/24), “Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah´ı tesbih eder.” (Cuma, 62/1), “Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah´ı tesbih eder. Mülk yalnızca O´nundur, hamd de O´na mahsustur. O her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Tegâbun, 64/1) Ancak, bizler onların tesbihlerini anlayamayız; “Yedi gök yer ve bunların içinde bulunanlar Allah´ı tesbih ederler. Her şey O´nu hamd ile tesbih eder. Ancak, siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, halimdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” (İsra,17/44) Mal ve evlat sevgisinde aşırı giderek Rabbini zikretmekten, ibadet etmekten kendilerini alıkoyanlar hakkında Cenab-ı Hak; “Bunu yapanlar mutlaka hüsrana uğramışlardır. Her birinize ölüm gelip : Rabbim! Ne olur bana biraz daha süre tanısan da gönüllü yardımlarda bulunsam ve iyi kişilerden olsam diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayınız. Allah eceli gelin-ce hiç kimsenin ölümünü ertelemez. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.” (Münafikûn, 63/9) buyurmaktadır. Apaçık düşmanımız olan Şeytanda, her türlü yolları deneyerek, vesvese vererek bizleri zaten Allah´ı anmaktan alıkoymak istemektedir. Bu nedenle her mümin, hayatın gerçek anlamını unutturacak ve Allah´a kul olma bilincini yitirmeye yol açacak durumlardan uzak durmalıdır. Dünya ve ahiret dengesini göz önünde bulundurarak mal ve evlatlar konusunda, Allah´ı zikirden alıkoyacak şeyler konusunda, şeytanın aldatma, ve vesveslerine karşı çok duyarlı ve uyanık olmalıdır.

Şevket Boyrat