***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Cevap: çağdaş dünya tarihi
3) OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞ GİRMESİ VE SEBEPLERİ
* Trablusgarp ve Balkan Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin büyük toprak kaybetmesi, savaşlar sonucunda ordunun zayıflığı ve diplomaside yetersizliği ortaya çıktı. (Siyasi yalnızlık) Osmanlı denge politikasını dahi uygulayamaz.
* Osmanlı – Alman yakınlaşması (Ordunun yetersizliği yenilenmesini gerektirmişti. Bunun üzerine Osmanlı Alman ordusundan yararlanma yoluna gitti. Bu da Osmanlı-Alman yakınlaşmasını sağladı.
* Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i ilhakı, Trablusgarp Savaşı’nda İtalya’nın burayı ele geçirmesine Almanya ses çıkarmaz. Bu da Osmanlı’nın İttifak grubuna güvenmemesine neden oldu. Bunun üzerine Osmanlı Almanya’dan uzaklaşır ve İtilaf grubuna yakınlaşmak ister. İngiltere’ye teklifte bulunur ancak İngiltere tarafından kabul edilmez.
* Osmanlı daha sonra Fransa’ya teklifte bulunur, ancak Fransa da olumlu cevap vermez. Ve Osmanlı Almanya’nın kucağına itilir. Ve 2 Ağustos 1914’te Almanya ile ittifak yapıldı.
* Aslında Osmanlı savaşa taraf değildi. Savaş ilk çıktığında tarafsız kaldı. Tarafsız kalmak için de bazı şartlar ileri sürdü.
& Kapitülasyonların kaldırılması
& Ege adalarının iade edilmesi
& Mısır meselesinin çözümlenmesi
* Bu şartlar İngiltere tarafından kabul edilmez buna ek olarak Almanya’nın Osmanlı’ya baskısı sonucu Osmanlı savaşa katılmaya mecbur oldu.
* İki Alman gemisinin İngilizlerden kaçarak Osmanlı’ya sığınması ve Osmanlı’nın bu gemileri donanmasına katması Osmanlı’yı savaşa iyice yaklaştırır.
* Osmanlı Devleti bu ara ekonomisinin kötü olmasını bahane ederek Almanya’ya savaşa giremeyeceğini belirtti. Ancak Almanya kendi yükünü hafifletmek için Osmanlı’nın savaşa girmesini istemekte idi. Ve bu amaçla Osmanlı’ya para yardımı yaptı.
* Bunun üzerine Osmanlı Devleti kendisine sığınmış iki gemiye Türk bayrağı çeker ve bu gemiler Karadeniz’de Rus limanlarını bombalar. 2 Kasım 1914. Bunun üzerine 5 Kasım1914’te İngiltere-Fransa-Rusya Osmanlı’ya savaş açar. 12 Kasım 1914’te Osmanlı bu devletlere savaş açar.
3) OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞA GİRMESİNİN DOĞURDUĞU SONUÇLAR
•Savaş daha geniş bir alana yayıldı. Savaş ilk başladığında bir Avrupa savaşı görünümünde idi; ancak Osmanlı’nın savaşa girmesi ile savaş Asya ve Afrika kıtalarına da sıçramış oldu.
•Savaşın süresi uzadı. Çanakkale Savaşı’nın Osmanlı tarafından kazanılması savaşın süresini iki yıl daha uzatacak, Bulgaristan’ın savaşa girmesine neden olacak.
•Almanların Almanya’daki yükü hafifledi. Cephe sayısının Almanların işine yaradı.
•Çanakkale Savaşı’nın kazanılması Rusya’ya yapılacak yardımında önüne geçti.
•Osmanlı Devleti’nin savaşa katılması İttifak devletleri için büyük bir avantaj oldu. Almanya İtilaf devletlerinin çemberi içine alınmaktan kurtuldu. Rusya, kuvvetlerinin bir kısmını doğuya kaydırdığından Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın savaş yükü hafifledi.
•Almanya, Süveyş Kanalını ele geçirmek ve İngiltere’nin Hindistan sömürge yolunu kesme fırsatını buldu.
•İttifak Devletleri, padişahın aynı zamanda halife olmasından yararlanarak İngiltere ve Fransa’nın sömürgelerindeki Müslümanların ayaklanabileceği ve böylece bu devletlere karşı güçlük çıkarabilecekleri ümidine kapıldı.
•Osmanlı Devleti’nde sınırlarını genişletme düşüncesinin uyanmasına sebep oldu.
•Osmanlı Devleti’nin katılımı ile savaş dini özellik kazandı. (Kutsal cihat çağrısı-ama etkili olmadı)Halifelik yetkisi ilk kullanıldı.
B) 1915 YILI
1) Osmanlı Devletinin Cephe Durumu
Gerek Almanya ve gerek Osmanlı Devleti, savaşa katılırken, Rusya ile İngiliz İmparatorluğu içindeki Müslümanları ayaklandırmanın bu iki devlete büyük gaileler çıkaracağını ümit etmişlerdi. Çünkü Osmanlı Padişahının Halife’lik sıfatı ve bu sıfatla Müslümanlık âleminin dinsel lideri olması dolayısıyla, Cihad-ı Mukaddes ilan edildiği takdirde, bütün Müslümanlığın Hıristiyanlara karşı ayaklanacağı sanılıyordu. Gerçekten Şeyhülislam 23 Kasım 1914 de Cihad-ı Mukaddes ilan ederek, Kırım, Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrika Müslümanlarını Hıristiyan milletler olan İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa davet etti. Lakin bundan hiçbir sonuç çıkmadı. Irak’ta Türk askeri sadece İngiliz kurşunu ile değil, Müslüman Arabın kurşunu ile de çölde şehit düşecektir. Çanakkale’de kanlarını ve hayatlarını verenler Hind Müslümanları ise, Irak ve Mısır cephelerinde Halifenin Müslüman-Türk askerine karşı çarpışmakta tereddüt göstermeyecektir. Osmanlı Devletinin Almanlarla birlikte yaptığı savaş planının esasları şöyleydi:
1) Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe vurmak. Cihad-ı Mukaddes sebebiyle, bu cephede Kafkasya ve Orta Asya Türklerinin ayaklanmasına güvenilmişti.
2) İngiltere’nin ana imparatorluk yolunu kesmek için Süveyş Kanalına ve Mısır’a karşı harekete geçmek. Bu cephede de Trablusgarp ve Sudan Müslümanlarına güvenilmekteydi.
3) Ege ve Akdeniz’de İngiliz ve Fransız donanmaları egemen olduğundan, Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bırakılması. Bu Türk-Alman planına karşılık, İngiltere de Osmanlı Devletini hassas noktalarından vurmak için ilk önce Güney Irak’ta ve ondan sonra da Çanakkale’de iki cephe açınca, Osmanlı Devleti daha savaşın başında dört cephede savaşmak zorunda kaldı. Daha sonraları cephelerin sayısı artacaktır.
Kafkasya Cephesi: Güney Kafkasya ve Kuzey İran’a girip Rusların arkasını çevirmek için, Başkomutan Enver Paşa, 20 Aralık 1914 de, 150.000 kişilik bir Türk kuvvetine Sarıkamış istikametinde taarruz emri verdi. Bu cephede Rusya’nın da 160.000 kişilik bir kuvveti bulunuyordu. Bu taarruz 22 Aralık 1914’den 19 Ocak 1915’e kadar devam ettiyse de, yüksek dağlar, yolsuzluk, soğuk, açlık ve tifüs sebebiyle Türk kuvvetleri 90.000 kişilik bir kayıp vermesine rağmen, Rus cephesinin arkasına düşemedi ve plan gerçekleşemedi. Ruslar da birşey yapamamakla beraber, güneye sarkarak Van bölgesine uzandılar. Doğu cephesinde faaliyet, Çanakkale teşebbüsünün başarısızlığı sebebiyle, Rusların 1916 yılı başından itibaren taarruza geçmesiyle başlamıştır. 1916 Şubatında Ruslar Erzurum’u, Nisanda Trabzon’u, Temmuzda da Erzincan ve Muş’u düşürdüler. Doğu cephesinde Türk-Alman planı suya düşmüş oluyordu.
Kanal Cephesi: Bu cepheye verilen önem dolayısıyla Cemal Paşa 1915 Şubatında Kanal’ı geçmek için iki teşebbüs yaptı ise de, demiryolu ulaşımı olmaması ve iyi bir su ikmali yapılmadıkça çölü aşmanın mümkün olmayacağını gördü. Çanakkale savaşları dolayısıyla bir kısım kuvvetin bu cepheden alınması ve İngilizlerin de Çanakkale’ye önem vermeleri sebebiyle, 1915 yılında bu cephede önemli bir gelişme olmadı.
Irak Cephesi: Bu cephe, iki amaçla İngilizler tarafından açılmıştır. Biri, Abadan petrollerini korumak, ikincisi de kuzeye çıkıp Ruslarla birleşerek, Türk kuvvetlerinin İran’a girip Hindistan’ı tehdit etmesini önlemekti. İngiltere 1914 Kasımında Hindistan’dan getirdiği kuvvetleri Basra’ya çıkardı ve kuzeye ilerledi. 1915 Eylülünde İngilizler, Bağdat’ın 160 kilometre güneyindeki Kut-el-Amara’ya girdiler. Lakin Türk kuvvetleri biraz kuzeyde Selmanı Pak’da kuvvetli bir savunma kurmuşlardı. Kasım ayında burada İngilizlerin yaptıkları taarruz kendilerine çok pahalıya mal oldu ve kuvvetlerinin üçte birini kaybeden İngilizler, yılın sonunda tekrar Kut üzerine çekildiler.
Çanakkale Savaşları: Müttefiklerin Çanakkale Boğazına karşı teşebbüsleri daha 1914 Ağustosundan itibaren bahis konusu olmuş, lakin Osmanlı Devleti henüz tarafsız olduğu için bu mesele üzerinde fazla durulmamıştı. Osmanlı Devleti savaşa katıldıktan sonra ise, yapılacak askeri bir teşebbüsle Boğazların ele geçirilmesi tasarısı daha ciddiyetle ele alındı. Bu fikrin şampiyonu, İngiliz Bahriye Bakanı Winston Churchill idi ve ona göre Çanakkale Boğazı donanma ile zorlanırsa, Boğazları ve İstanbul’u ele geçirmek mümkün olurdu. Askerler bu fikre katılmamakla beraber ve Boğazların işgali için muhakkak asker çıkarmak gerekeceğine inanmalarına rağmen, Churchill fikrini kabineye ve askerlere kabul ettirmeye muvaffak oldu. Çanakkale teşebbüsünün gayesi şu noktalarda toplanmaktaydı:
1) Boğazlar ve İstanbul Müttefiklerin eline geçerse, Osmanlı Devleti için barışı kabullenmekten başka çare kalmaz ve bu suretle Osmanlı İmparatorluğunun açmış olduğu ve Müttefiklerin açtığı bütün cepheler tasfiye edilmiş olurdu.
2) Boğazlar ele geçirilirse Rusya ile yakın temas kurulmuş olur, Rusya’ya silah ve malzeme sevki
ve Rusya’nın da buğdayından faydalanma sağlanmış olurdu.
3) Osmanlı Devletinin savaştan çekilmesi ve Müttefiklerin Boğazlara yerleşmeleri, henüz savaşa katılmamış diğer Balkan devletleri üzerinde de etki yapar ve bu devletler Merkezi Devletler safında savaşa katılmaya cesaret edemezlerdi. Bu amaçlarla ortak bir İngiliz-Fransız donanması, 19 Şubat 1915’ten itibaren, dış denizden, Çanakkale Boğazının iki tarafındaki Türk tabyalarını bombardımana başladılar. Zaman zaman çok şiddetli olan bu bombardımanlar 18 Marta kadar devam etti. Nihayet, 18 Mart 1915 günü, havanın güneşli, rüzgârsız ve denizin sakin olduğu bir sırada müttefik donanması Çanakkale Boğazına girerek, boğazı geçme teşebbüsünde bulundu. Lakin bu teşebbüs bir felaket oldu. Boğazı geçme teşebbüsü sabah 10.45 de başlamıştı. Akşam güneş batarken 7 müttefik gemisi Boğazın sularına gömülmüş bulunuyordu. Bu durum karşısında müttefik donanması geri çekilmek zorunda kaldı. Müttefiklerin bu başarısızlığı bütün dünyada büyük yankı uyandırdı. Olay müttefiklerin prestijine bir darbe idi. Bunun, tarafsız devletlerle bütün Müslüman âleminde geniş politik etkileri olabilirdi. Bu sebeple Müttefikler işi sonuna kadar götürmeye karar verdiler ve Nisan ayı sonlarına doğru 70.000 kişilik bir İngiliz-Fransız kuvveti Gelibolu yarımadasının güney burnundaki plajlara çıkarılmaya başlandı. Gelibolu yarımadasını işgal etmek suretiyle Çanakkale boğazına hakim olunmak isteniyordu. Gelibolu yarımadasında Türk Askeri istilacı kuvvetlere karşı son derece şiddetli bir mukavemet gösterdi. Müttefikler bunu hiç beklemiyorlardı. Türk Askeri istilacı kuvvetleri denize atamadı, fakat düşman da iki buçuk ayda ancak 3 kilometre ilerleyebildi. Çok kanlı muharebeler oldu. Müttefikler güneyden ilerlemeyeceklerini görünce, 6 Ağustostan itibaren, Gelibolu yarımadasının batı kıyılarındaki Suvla plajlarına yeni kuvvetler çıkardılar. Ağustos ayı Çanakkale muharebelerinin en şiddetli safhasını teşkil eder. İlerlemeye çalışan düşman kuvvetleri ile Mustafa Kemal’in komutanı bulunduğu Anafartalar Grubu arasında çok kanlı muharebeler oldu ve düşman yine ilerleyemedi. Müttefik kuvvetleri Anafartalar’da üç hafta içinde 40.000 kişi kaybetti. Müttefikler bu sefer de muvaffak olamayınca ve devamlı olarak asker kaybetmeye başlayınca, bu teşebbüsten vazgeçtiler ve Aralık ayından itibaren çekilmeye başladılar. Müttefikler ölü ve yaralı olarak 250.000 kişi kaybetmişlerdi. Çanakkale muhabereleri aynı zamanda 250.000 Türk Erine de mal oldu. Fakat Boğazlar da düşmana verilmemişti. Çanakkale ruhu Milli Mücadele ruhunun başlangıcı oldu.
2) Boğazların Rusya’ya Verilmesi
Müttefiklerin Çanakkale’yi zorlama teşebbüslerinin önemli bir sonucu da Rusya’nın, kâğıt üzerinde de olsa, nihayet Boğazlar üzerindeki geleneksel ve tarihi emellerini İngiltere ve Fransa’ya kabul ettirmek suretiyle, İstanbul’u ve Boğazları ele geçirmesidir.
Rusya, Çanakkale Cephesinin açılması kesinleşince İstanbul ve Boğazları ele geçirmek için atağa geçti. Çünkü Rusya; İngiltere ve Fransa’nın kendisinden önce Boğazları ve İstanbul’u ele geçirmeleri karşısında bu devletleri buralardan çıkarmanın güç olduğunu biliyordu. Bu sebeple 4 Mart 1915’te isteklerini İngiltere ve Fransa’ya bildirdi. Rusya’nın bu baskısı İngiltere ile Fransa’nın hoşuna gitmemesine rağmen, müttefiklerin ortak davası için yaptığı hizmetlerden ve batı cephesinin yükünü hafifletmek için harcadığı çabalardan ötürü, Rusya’nın hakkını teslim etmek için, Boğazlar ve İstanbul konusundaki isteklerini kabul etmek zorunda kaldılar. İngiltere 12 Mart 1915 de ve Fransa da 10 Nisan 1915 de Rusya’nın isteklerini kabul ettiler.