3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Yalan

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    nww Yalan

    Yalan


    نَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ


    “Yalanı, yalnızca 'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur(Nahl suresi).”
    "İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." Kaf sûresi (50), 18
    "Yalan sözden (yalan yere şâhitlik yapmaktan) kesinlikle kaçının!" Hac sûresi (22), 30

    Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:''En büyük hiyanet, din kardeşine haber verdiğin bir sözde o sana inandığı halde senin ona yalan söylemendir.(Buhârî)Kul yalan söylemek ve yalancılıkla meşgul olmak sebebiyle katında yalancılardan sayılır.Müslim, Buhârî, (İbn Mes'ud'dan)

    YALAN SÖYLEMEK HARAMDIR
    İnsanların en büyük hatalarından biri, 'ın Kuran'da belirttiği mantık ile değil de kendi mantıkları veya toplumda yaygın olan değer yargıları ile hareket etmeleridir. Bunun için kolaylıkla, hiç düşünmeden, 'ın hiç sevmediği ve ahirette cezalandıracağı davranışları onaylayabilmekte, görmezlikten gelebilmekte veya pervasızca uygulayabilmektedirler. Yalan söylemek de bu tür davranışların başında gelir. Her ne kadar toplumda yalancılık kötü bir ahlak özelliği olarak bilinse de, bu kimi zaman sözde kalır. Çünkü insanların önemli bir bölümü, ciddi bir kişilik bozukluğu olan yalancılığı alışkanlık haline getirmiştir. bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirir:
    Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni 'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)
    İlginç olan ise, yalan söyleyen insanın çevresindekiler tarafından genellikle anlaşılması, ancak buna rağmen deşifre edilmemesi ve o kişinin de bunu bile bile yalanlarını sürdürmesidir. Yalancılık insanlar arasında yaşatılan gizli bir lisan gibidir. Herkes birbirine bu konuda göz yumar, anlamazlıktan gelir. Örneğin yalan söyleyerek çevresindekilere gösteriş yapan bir insanı, o ortamda bulunanlar çoğu zaman deşifre etmezler. Hatta kendileri de gösteriş yapmak için yalanlar uydurarak, ilk yalan söyleyene yetişmeye çalışırlar.
    Ya da iki kişinin bulunduğu bir yerde bir şey kırıldığında, "bunu kim kırdı?" sorusuna dahi gerek yoktur. Çünkü soran kişi kırmadığına göre, diğeri kırmıştır. Ancak, buna rağmen kıran kişi "ben kırmadım" diyerek yalan söyleyebilir ve kendi aklına göre "o anını kurtarır". Oysa, kendini çok kötü bir duruma sokmuştur ve bunun farkında değildir. Çünkü hem yalancı olduğu görülmüştür ve bu nedenle kurtarmaya çalıştığı gururu aslında çok daha fazla zedelenmiştir, hem de -daha önemlisi- 'ın hoşnut olmadığı bir davranış göstermiştir. Çünkü yalan söylemek haramdır. Nasıl ki bir Müslüman haram olduğu için domuz eti yemez ve buna büyük bir titizlik gösterirse ya da 5 vakit namazını kılarsa yalan söylemek de aynı şekilde titizlik gösterilmesi gereken haram bir fiildir.
    Ancak yalanın haram olduğunu düşünmeyen insanlar, zorda kaldıkları her durumda, kendilerini kurtarmak için hemen yalana başvururlar. Belki o an gerçekten zor bir durumdan kendilerini kurtarırlar ya da kurtardıklarını sanırlar, ancak tevbe etmedikçe ve dürüst bir insan olmadıkça, yalancılıklarından dolayı, ahirette sorumlu olabilirler.
    , Kuran'da ayetlerine inanmayanların yalan söylediklerini şöyle bildirmektedir:
    Yalanı, yalnızca 'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır. (Nahl Suresi, 105)
    İnsanların bir kısmı ahireti düşünmedikleri için, bir kısmı da, söyledikleri yalanların zararsız olduğunu zannettikleri için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedirler. Toplumda son derece yaygın olan "beyaz yalanlar" ifadesi de bunun bir örneğidir. Sözde beyaz yalanlar, kimseye zarar vermeyen, masumane, insanı o an bir sıkıntıdan kurtaran, küçük yalanlardır. Bu tür yalanların hiçbir sakıncası olmadığına inanılır. Ancak, yalan her durumda samimiyetsizlik, ikiyüzlülük ve sahtekarlıktır. Yalan söyleyen kişi, karşısındaki insanı kandırmakta, ona karşı samimiyetsiz davranmakta, ona saygı ve sevgi duymadığını göstermektedir. Bu nedenle yalanı, siyah veya beyaz gibi sıfatlarla sınıflandırıp, "bu yalandan bir şey olmaz", "bu zararsızdır" gibi çıkarımlar yapmak doğru değildir.
    Yalan, 'ın hoşnut olmadığı ve insanlara yasakladığı bir tavırdır. Peygamber Efendimiz (sav) de, bunu sık sık dile getirmiştir. Peygamber Efendimiz (sav)'in bu konuyla ilgili sözlerinden bazıları şöyledir:
    "Yalanın her çeşidi günahtır..." 1
    "Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir?" 2
    "Yalan söz, büyük günahlardandır." 3


    1 Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, Akçağ Yayınları, 14. cilt, s.552; Tirmizi, Birr 26, (1940)
    2 Sahih-i Buhari, Üçdal Neşriyat, 3. cilt, s.81
    3 Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, 10. cilt, s.6-7

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Yalan

    MÜSLÜMAN YALAN SÖYLEMEZ-1



    MANEVI HASTALIKLAR ,Yalan


    "İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." (Kaf: 18)
    Abdullah bin Mes'ûd radıyallâhu anh'den rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye katında sıddık (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalancılık sapıklığa sürükler. Sapıklık da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır". (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, İbni Mâce)
    Hadis-i şerifteki bu tesbit, yalan konusunda son derece dikkatli olunması için çok ciddi ve açık bir uyarıdır. Yalanın küçüğü büyüğü olmaz demektir. Ayrıca yalancılığın ve sahteciliğin İslâm'da yeri olmadığını ortaya koymaktadır.
    Yalancılığı âdet edinen kişinin katında "kezzâb" diye tescil edilmesi, yalanın insanı ne kadar ağır ve kötü bir duruma düşürdüğünü göstermektedir. Âhirete ait sonuç ise, cehennem olmaktadır.
    Bilindiği gibi yalan, dile ait bir âfettir. Dil ise, kalbin sözcüsü olarak insanın tüm organlarını ve davranışlarını etkilemektedir. Diline -en azından- bilinçli olarak yalan söylememek konusunda hâkim olabilen kişi, büyük ölçüde kendisini hadiste haber verilen kötü âkıbetten korumuş demektir.
    Müslüman için gerçek ve sonsuz olan hayat âhiret hayatıdır. Orada Müslüman’ı sıkıntıya sokacak olan her şeyden burada uzak kalmak ve böylece hem dünyada mutlu ve hem de âhirette mutlu olmaya bakmak en akıllıca iştir. Çünkü Müslüman, âhiretini ihmal etmeden dünyayı yaşayan insandır ve bu, onu diğer insanlardan ayıran en temel farkını oluşturmaktadır. Sorumluluk bilinci de ancak âhiret inancı ve hesap kaygısı olan kişilerde görülebilir.
    Ahirette cehenneme götürmesi düşünülerek yalana ve yalancılığa asla iltifat etmemek, müsâmaha göstermemek, ondan mümkün olduğunca uzak kalmak ve doğru konuşup dürüst olmaya bakmak her Müslüman için lâzım hasletlerdir.
    Abdullah bin Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur:
    Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder.
    Konuştuğunda yalan söyler.
    Söz verince sözünden döner.
    Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî)

    Görüldüğü gibi Efendimiz aleyhissalatu vesselam, yalanı nifakın (münafıklığın) alametlerinden saymıştır. Nifak, inançta iki yüzlülüktür. Yani içinden inanmadığı halde inanıyormuş gibi davranmak demektir. Böylesi bir inanç sahtekârlığının dışa vurumunun alametlerinden biri de yalancılıktır.
    Yalan konuşmayı, yalan dolanla iş çevirmeyi beceri ve başarı sayanlar, bu hadîs-i şerîf'in taşıdığı tehdit unsurunu iyice düşünmelidirler. Tabiî münafığın, kâfirden daha beter bir durumda olduğunu unutmadan bu değerlendirmeyi yapmalıdırlar.
    İbni Ömer radiyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "En büyük yalan, görmediği düşü gördüm diye kişinin gözlerine iftira etmesidir." (Buhârî)
    Bu hadis-i şerifte de, en kolay yalan söylenebilecek bir konuya, rüyâ mevzuuna dikkat çekiliyor. Ve buradaki yalanın en büyük yalan olduğu ifade ediliyor. Zira sâdık (doğru) rüyâ nübüvvetten bir parçadır. Bu sebeple rüyâ, bir anlamda ilâhî bir bildirim niteliğine sahiptir. Bundan dolayı, görmediği düşü gördüm diye iddia etmek, 'a karşı bir yalan, hatta iftira manasını taşır. Aynı şekilde görmediği bir düşü görmüş gibi anlatan kimse aslında gözlerine de iftira ederek onları yalanlarına şahit tutmaktadır. (Riyazussalihin; Tercüme ve Şerhi 8. cilt)
    Safvan bin Süleym radiyallahu anh anlatıyor: Biz: "Ey 'ın Resulü! mü'min korkak olur mu?" dedik, "Evet!" buyurdular.
    "Peki, cimri olur mu?" dedik, yine: "Evet!" buyurdular.
    Biz yine: "Peki yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır! buyurdular." (Muvatta)
    Demek yalan; korkaklık ve cimrilik gibi izzet-i nefs sahibi her ferdin tenezzül etmediği rezil hasletlerden daha aşağı ve edna bir derecededir ki Müslüman bir şahsın katiyen tenezzül edemeyeceği bir şeydir.

    İbn-i Mes'ud (radiyallahu anh) şöyle demiştir: "Kul, yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir." (Muvatta)
    Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada, söylenen her yalanla kalpte bir kararma olduğunu belirtiyor. Bu kara noktalar çoğalınca kalbin tamamı kararıyor. İnsan, yalan söyleyince başlangıçta sıkıntı duyar. Bu sıkıntının sevkiyle tövbe edip, yalancılıktan geri dönebilir. Ama yalana, yalan söyleme hususunda cür'ete devam ettikçe kalp tamamen kararır. Yani, artık yalan söylemek tabii hale gelir, sıkılma, üzülme diye bir şey kalmaz.
    Bu hale gelince nezdinde, yalancı olduğuna hükmedilir ve o vasıfla yazılır. Hadisi şerh eden âlimlere göre, bu vasıfla yazılması, mele-i a'la'da yalancı olarak tanınıp, insanların kalplerine de onun yalancı olduğunun ilhamen atılması, dillere yalancı olarak konması demektir. Bu hal, ona alçalma olarak yeterlidir.
    Behz bin Hakim radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söyler! Yazık ona, yazık ona!" (Ebu Davud, Tirmizî)
    Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), insanları güldürmek için anlatılan sözlerdeki yalana bile şiddetli tehditte bulunmaktadır. Mizah için söylenen yalan böyle şiddetli tehdide maruz ise, insanları aldatmak, menfaatler elde etmek veya bir kısımlarının hukukunu çiğnemek gibi ciddî meselelerdeki yalanın manevî müeyyidesi çok daha ağır olmalıdır.
    Esma radiyallahu anhâ anlatıyor: "Bir kadın gelerek: "Ey 'ın Resulü! Benim bir kumam var. Ona karşı (yalan söyleyerek) kocamın vermediği şeyle karnımı doyurmuş göstersem bana bir mahzur getirir mi?’ diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: ‘Verilmeyenle karnını doyurmuş gösterip övünen, tıpkı, iki yalan elbisesini giyen gibidir’ cevabını verdi." (Buhârî, Müslim, Ebu Davud)
    Yalan elbise insanı çıplak bırakır, rüsvay eder. (Kütüb-i Sitte, İbrahim canan)
    Semure bin Cundeb radiyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün gördüğü bir rüyayı anlatırken şöyle buyurdu: “…Elinde demir çengel bulunan bir adam, yerde yatan bir kişinin bir tarafına geçip elindeki çengelle avurdunu, burnunu ve gözünü ta ensesine kadar yarıyor sonra öbür tarafına geçip orasını da aynı şekilde parçalıyordu. Bir tarafını yarıncaya kadar önceki yardığı taraf eski haline geliyor, adam da sürekli aynı şekilde parçalamaya devam ediyordu. Ben: ‘Sübhânellah! Bunlar ne?’ dedim… ‘…Bu yerde yatan adam, evinden çıkıp etrafa yalanlar yayan kişidir’ dediler. (Buhari)
    Hadisten Öğrendiklerimiz
    1. Yalan konuşmak haramdır.
    2. Yalanı küçük gören ve işlemeye devam eden ona alışır ve sonunda yalancılar defterine yazılır.
    3. Yalan, insanı cehenneme götürür.
    4. İman ile yalan birbirine tamamen zıddır. Müslüman mümkün mertebe yalandan uzak kalmalı, doğru sözlülüğü ve dürüst davranışı seçmelidir
    5. Rüyâ anlatılırken bile yalan haramdır.
    6. Görmediği bir rüyayı gördüm diye anlatmak, 'a ve gözlerine iftira etmek mânası taşıdığı için büyük bir yalancılıktır.
    7. Müslümana yakışan, her türlü sahtecilikten uzak durup gerçeklerin peşinde olmaktır.
    8. Yalan söylemenin ölüm sonrasındaki cezası, avurtların, burnun ve gözün enseye kadar demir kancalarla parçalanmasıdır.
    9. Yalan konuşmak, münafıklığın alâmetidir.
    10. Dili yalandan korumak, kalbi nifaktan arındırmış olmakla mümkündür.
    Rabbim! Kalbimizi nifaktan, dilimizi de yalandan muhafaza eyle! AMİN!

    alıntı cevher

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Yalan

    MANEVI HASTALIKLAR ,Yalan

    Dildeki yare: yalan

    Yalan, belki sadece bir kelimedir. Fakat zararları sadece söyleyenle sınırlı kalmaz. Duyan herkesi olumsuz biçimde etkiler.
    Elbette ki, hiçbirimiz gözümüz gibi sevdiğimiz evlâdımızın yalan söylemesini hoşgörmeyiz. Çocuklarımız, küçük yaşlarda hayalle gerçeği ayıramayarak yalan söyleyebilirler. Dikkat edeceğimiz en önemli husus onları yalancı olarak adlandırmamaktır. Dediğini onaylamamalı, fakat alay da etmemeliyiz. Bunun yerine güzel bir dille konuşmalı, onu düşünmeye sevk etmeliyiz.
    Karakterin temelleri ailede atılır. Daha sonra çevre ve eğitim yoluyla çocuğun kişiliği iyice şekillenir. Örnek olacağınız davranışlar, sözlerinizden bin kat daha etkilidir. Aslında doğru söylemek çok zordur. Doğru söyleyen insanın zor durumda kalmaması için hataya da düşmemesi gerekir. Hataya düşse bile bunu itiraf edecek, kendini ifade edecek güçlü bir kişiliğinin olması gerekir. Doğru söylemeye alışmış insanın yalanlarla hayatını sürdürmesi çok zordur, kişiliğine ihanettir ve acı verir. Bu yüzden doğru konuşan insan her yönden doğru olmaya kendini mecbur hisseder. Münafıklık alâmetlerinden birisinin yalan söylemek olması boşuna değildir. Çocuğa bunun bilincini verebilirseniz, istediğiniz gibi yetişmesini sağlayabilirsiniz.
    Önce biz yalan söylemezsek çocuklar da bu konuda modeli doğru alarak bizim gibi olurlar. Yalan söylemiyor, fakat en ufak kabahatlerinde onları cezalandırıyor, sevgimizi esirgiyorsak, onlardan mükemmeliyetçilik bekliyorsak, onları başkalarıyla kıyaslıyorsak çocuklarımız yine bu davranışa yeltenebilirler.
    İlgisiz kalan çocuklar da bazen yalanı ilgi çekmek için kullanırlar. Onlar özellikle, ailelerin hassas noktalarını kullanarak yalan söylemeye meyillidirler. Meselâ, aile çocuğa arkadaşını örnek verip övüyorsa, o arkadaşının kendine vurduğu yalanını uydurabilir. Bundaki amaç "Onları değil, beni gör!" mesajıdır. Aslında mesajın kodları doğru alınabilse, aile yanlışlarının da farkına varabilir.
    Aile önem verdiği değerleri çocuğa baskı şeklinde hissettirdiği zaman çocuk bunu kullanır ve yalan söyler. Manevî değerler için çocuğun çok üstüne düşülürse öğretmeninin bu konuda ters bir söz söylediğini ifade ederek, kendisine yaramazlık yaptığı için ceza veren öğretmeninden intikam alabilir.
    Yalan; menfaat, ödül, para için de söylenebilir. Çocuklara alın teri harcanarak kazanmanın değerini öğretiyor ve halinizden şikâyet etmiyorsanız, bunlara itibar etmeyecektir.
    Evde televizyon seyrederken pasif durumda olmamalı, olaylar hakkında yorum yapmalıyız. Yalan üzerine kurulu dizileri mümkünse seyrettirmemeli, seyrettiriyorsak yanlışları çocuğa açıklamalıyız. Çocuk yalanın uzun vadede işe yaramayacağını bilmelidir. Küçükken annemin bize anlattığı yalancı çobanın hikâyesi ve kırk altınının yerini sırf annesi "Yalan söyleme!" dedi diye eşkıyalara açıklayan çocuk öyküsünü hâlâ hatırlarım. Böyle hikâyeciklerle, şarkılarla çocuklarımızın küçücük beyinlerine, iyiyi ve doğruyu yerleştirebiliriz. Ayrıca çocuk doğruyu söylerse cezalandırılmayacağını bilmelidir. Annemin söylediği "Doğruyu söylersen sana kızmayacağım!" lafı halâ kulaklarımda. Tabii bunun lafta kalmadığını da söylememe gerek yok sanırım.
    Çocuğunu anlayan, dinleyen, sevdiği ve sevmediği her şeyin farkında olan ailelerin çocukları, doğru söylemeye eğilimlidir. Çocuklarınızla, sizin ailenizle asla konuşamadığınız konuları paylaşabilirsiniz. Unutmayın ki, yeni nesil eski nesilden iletişim adına önde olmak zorundadır. İletişimi güçlü olan ailelerin çocukları yalana başvurmadan rahatça içindekileri söyleyecek, saklama ihtiyacı duymayacaktır.
    Çocuğun doğru söylemeyi seçmesinde ailesi kadar öğretmenin de rolü vardır. İyi bir öğretmen çocuklarını eşit görür ve ayırım yapmaz. Öğretmen de tıpkı ailesi gibi ona bu konuda doğru örnek olur. Aileden sonra örnek alınacak ikinci kişi öğretmendir.
    Yalanın nedeni bilinirse onunla savaşmak da kolay olur. Sebebe göre önlem alabilirsiniz. Çocuk cezalandırılmamalı, fakat bu durumdan hoşnut olunmadığı belli edilmelidir. Çocuğa yalan söylüyorsun denmemeli, sürekli şüpheyle bakılmamalı, ona güvenildiği hissettirilmelidir. İyi arkadaşlar edinmesine ortamlar hazırlanmalıdır. Arkadaşlarını doğrudan kötülemek iyi sonuç vermez. Çocuğun bunu kendinin anlaması, farkına varması gerekir. Çocuk hakkındaki beklentilerinizi yüksek tutmayın ve onu hiçbir konuda zorlamayın. Zorlama yapan bir ailenin yalandan şikâyet etmeye hakkı olmayacağını bilin. Yalanı itiraf ettirmek marifet değildir. Önemli olan onu önleyebilmektir. Bu yüzden yalana savaş ilân edin. Ufak tefek yalanları görmezlikten gelmeyin. Sizin bunları bile hoş görmediğinizi bilsin. Eğer çocuk sizin yalanınızı bulup, söylüyorsa bunu telâfi yoluna gidin, siz de özür dileyin, örnek olun. Yaptığınızın doğru olmadığını söyleyin ve hatırlattığı için teşekkür edin. Çocuğa asla yapamayacağınız sözler verip güvenilirliğinizi zedelemeyin.
    Gerçek yavaştır. Ağızdan ok gibi hızlı çıkıp herkesi kendine inandıran yalanı geçer, aydınlığı dünyayı sarar. Geriye yalanın getirdiği tahribatlar ve ona duyulan öfke kalır. Yüreğinizden huzur, dilinizden doğrular eksik olmasın.


Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •