Hadislerde Sıla-i Rahim

Peygamberimizin ilk tebliğleri arasında sıla-i rahim de yer almıştır. Sıla-i rahimin önemini vurgulayan hadislerden bir kısmını nakletmek istiyoruz:
من سره أن يبسط له في رزقه، وأن ينسأ له في أثره، فليصل رحمه
من سره أن يبسط له في رزقه، وأن ينسأ له في أثره، فليصل رحمه

“Kim, rızkının genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın...
Allah Teâlâ'nın insan için takdir buyurduğu ömür ne artar ne de eksilir. Bu ve benzeri hadisi şeriflerde sadakaların ve güzel işlerin ömrü artıracağı ifade buyurulmuştur. Bu artma, bizim anladığımız manada bir artma değildir. Allah Teâlâ, insanların yapacakları ibadetleri ve güzel işleri ezelde biliyor. Bunun için bunların güzel işleri sebebiyle ömürlerini artırarak takdir buyuruyor. Yoksa ezelde takdir edilmiş olan ömürleri, sonradan yapacakları ibadet ve güzel işleri sebebiyle artırılacak değildir.
Akrabadan muhtaç olanlara yardım etmek sıla-i rahimin kapsamı içindedir. Zekat ve fitrelerimizi öncelikle bakmakla yükümlü olduğu yakınlarının dışındaki akrabadan yoksul olanlara vermemiz, bu tür malî ibadetlerimizin daha çok kabulüne vesile olacaktır. Zira Peygamberimiz;
الصَّدَقَةُ عَلَى المسكينِ صَدقةٌ وهي عَلَى ذِي الرَّحمِ ثِنْتَانِ صَدقَةٌ وصِلَة
Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır buyuruyor. Resûlullah (s.a.s.) sıla-i rahimin önemini bir başka hadisinde şöyle dile getirmiştir:
إن الرحم شجنة من الرحمن، فقال الله: من وصلك وصلته، ومن قطعك قطعته.
Rahim (akrabalık), Allah'ın rahmetinin eserlerindendir. Kim bu bağı korursa, Allah ona merhamet eder. Kim onu koparırsa, Allah da ondan ihsan ve rahmetini keser.
Bu hadisten anlaşıldığına göre, akrabalık, Allah’ın rahmeti olarak nitelenmiş ve bu rahmete ulaşabilmenin yolu akrabalık bağının muhafazasına bağlanmıştır. İnsan olarak Allah’ın ihsan ve rahmetine ne derece muhtaç olduğumuz izahtan vârestedir. Çağımızda insanların birbirinden uzaklaştığı, yalnızlığı tercih ettiği bir gerçektir. Oysa İslâm, aile, akraba ve toplum olarak beraber, birlikte yaşamayı emretmektedir. Zira birliktelikte güç, paylaşım ve yardımlaşma vardır. İnsanların problemleri, üzüntü ve kederleri paylaşıldığı takdirde hafifler. Akrabalık bazında sağlanamayan bu birlikteliğin toplumsal bazda sağlanması elbette zordur. Şu nakledeceğimiz hadis de akrabalık bağlarının gözetilmesi konusunda bize bir fikir vermektedir.
الرَّحِمُ مُعَلَّقَةٌ بِالْعَرْشِ. تَقُول: مَنْ وَصَلَنِي وَصَلَهُ اللّهُ. وَمَنْ قَطَعَنِى قَطَعَهُ اللّه.
Rahm Arş’a tutunmuş, akrabalık Arş’ın Rabbine sığınmış ve şöyle demiştir; 'Beni görüp gözeteni Allah gözetsin, benimle ilgiyi kesenden de Allah rahmetini kessin.
Bir adam Peygamberimize sordu:
يا رسول الله! إن لي قرابة. أصلهم ويقطعوني. وأحسن إليهم ويسيئون إلي. وأحلم عنهم ويجهلون علي
- Ey Allah'ın elçisi, benim yakınlarım var. Ben onları ziyaret ederim, onlar bana gelmez. Ben onlara iyilik ederim, onlar bana kötülük eder. Ben onlara yumuşak davranırım, onlar bana kaba davranır. Peygamberimiz: فقال "لئن كنت كما قلت، فكأنما تسفهم المل. ولا يزال معك من الله ظهير عليهم، ما دمت على ذلك Eğer dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandığın sürece, Allah’ın yardımı seninledir.
Hadis-i Şerifte geçen “onlara sıcak kül yediriyor gibisin” ifadesi bir benzetmedir. Peygamberimiz, kişinin akrabasına karşı bu örnek davranışı karşısında, onların çirkin davranışlarından ötürü başlarına gelecek elem ve ıstırabı, sıcak kül yiyenin ıstırabına benzetmiştir. Başka bir ifadeyle akrabasının anlayışsızlığına göz yuman, kötülüğünü iyilikle/anlayışla karşılayan, kabalığını bağışlayan bir kimse, ilahi emre uymanın ve onu uygulamanın derin hazzını ve huzurunu tadarken, ona kötü davranan yakınları, yaptıklarından dolayı bir müddet sonra elem ve pişmanlık duymaya başlarlar. Bu asîl davranış karşısında ezilir, perişan olurlar. Bir başka hadistePeygamberimiz (a.s), لا يدخل الجنة قاطع Akrabasıyla ilişkiyi kesen (cezasını çekmeden veya affedilmeden) Cennet'e giremez buyurmuştur.
Bir sahâbî, Peygamberimize,
دلني على عمل أعمله يدنيني من الجنة ويباعدني من النار. قال
Ey Allah’ın Resûlü! Beni cennete yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak bir ameli haber verir misiniz, dedi. Peygamberimiz,
"تعبد الله لا تشرك به شيئا. وتقيم الصلاة وتؤتي الزكاة وتصل رحمك
Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz, namazı doğru kılar, zekatı verir, yakınlarını ziyaret edersin. Adam uzaklaşınca Peygamber (s.a.s)
إن تمسك بما أمر به دخل الجنة""
"Emrolunduğu şeyleri yaparsa cennete girer buyurdu.
Sıla-i rahimin en güzeli akrabadan muhtaç olanları ziyaret ederek onlara yardım etmek ve geçim darlıklarını hafifletmektir. Sıla-i rahim görevini ihmal etmek, Allah’ın rahmetinin üzerimizden kesilmesine sebeptir. Peygamberimiz,
ليس الواصل بالمكافئ ولكن الواصل الذي إذا قطعت رحمه وصلها.
Akrabadan gelen iyiliğe misliyle karşılık veren kimse tam manasıyla akrabasına sıla etmiş değildir. Gerçek sıla, kendisiyle ilgiyi kesenleri görüp gözetmektir[13] buyurmuştur. Mümin kimse artık bu âyet ve hadisler karşısında yakınları ile ilgisini kesemez. Onları rahatsız edici ve kabul edilemez davranışları karşısında bile onlara iyilik etmek ve yardımda bulunmak durumunda olmalıdır. Şu hadis akraba ile ilişkisinin önemini ne güzel vurgulamaktadır.
إن الله خلق الخلق حتى إذا فرغ منهم قامت الرحم فقالت
Allah, mahlûkatı yaratıp bunların takdiratını tamamlayınca, akrabalık ayağa kalkarak: هذا مقام العائذ من القطيعة(Ya Rabbi!) Burası, akrabalık münasebetlerini kesmekten sana sığınanların makamıdır dedi. Cenab-ı Hak:
قال: نعم. أما ترضين أن أصل من وصلك وأقطع من قطعك
Evet. Sana sıla yapana benim de sıla yapmama; senden alâkayı kesenlerden benim de kesmeme razı olmaz mısın? buyurdu. Akrabalık: قالت: بلى Evet, diye cevap verdi. Yüce Allah: قال: فذاك لك“Bu sana verilmiştir” buyurdu. ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم Bundan sonra Allah Resulü: "اقرؤا إن شئتم-İsterseniz şu âyetleri okuyunuz buyurdu:
فهل عسيتم إن توليتم أن تفسدوا في الأرض وتقطعوا أرحامكم. أولئك الذين لعنهم الله فأصمهم وأعمى أبصارهم. أفلا يتدبرون القرآن أم على قلوب أقفالها
“Geri dönerseniz hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarınızı keseceksiniz, öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah onları lânetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir. Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?(Muhammed, 47/22-23)”[14] Unutulmamanın Yolu Unutmamaktan Geçer. Kültürümüzde sıla-i rahime vesile olacak, onu etkin kılacak çeşitli dinî ve geleneksel etkinlikler mevcuttur. Şüphesiz bayramlar bu etkinliklerin en başta gelen örneklerindendir. Şu kadarını ilave etmek gerekir ki, bayramlar temel esprisini kaybetmediği sürece gerek yakınlar gerekse toplumun diğer bireyleri arasında kaynaşma ve dayanışmanın belirginleştiği özel zaman dilimleridir. Bayramlar vesilesiyle yapılan ziyaretler, kalplerin yumuşamasına, sevginin paylaşılmasına ve bireysel bazdaki huzurun kitlesel boyutta hissedilmesine katkı sağlayan önemli günlerdir. Çoğu ilişkilerin menfaat temeli üzerine inşa edildiği, insanların çoğu zaman kendilerine sağlayacağı menfaatler ölçüsünde başkalarıyla ilgilendiği, hatta kendinden önce başkalarını tanımlamaya kalkıştığı, uhrevi ve inanç boyutundan uzaklaşmaların yaşandığı, bunun sonucu olarak da çoğu kez üst kattaki komşunun alt kattakinden habersiz yaşadığı, aileler ve yakınlar arasındaki irtibat ve ilişkilerin zayıfladığı, nesiller arasında kalın duvarların örüldüğü, vefa, haya, iffet gibi bizi biz yapan değerlerin kaybolmaya yüz tuttuğu bir dönemde yaşamaktayız. İşte söz konusu olumsuzlukların giderilmesi veya asgariye indirilmesinde sıla-i rahimin başka bir ifadeyle akrabalık bağlarının güçlendirilmesinin etkisi inkar edilemez. Bu itibarla bayramlar, birbirimizden kaçış anları değil birbirimize yakınlaşma anları olmalıdır. Başkalarını unutan insanın, kendisinin de onlar tarafından unutulacağı açıktır. İnsanların zor gününde onların yanında yer almayan, zor gününde kimseyi yanında bulamayacaktır. Bu itibarla ana-babamızı, eşimizi dostumuzu unutmamalıyız. Müslümanlar arasında kardeşlik hakları bulunmasının yanısıra, yakınlar arasında bir de sıla-i rahim kapsamında ele alınacak haklar olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız. Gerçekten de sıla-i rahim, insanları boncuk taneleri gibi bir araya getiren ipliğe benzer. Bu bağı koparmak hoş görülmediği gibi, güçlendirmek övülmüştür. Akrabalarını ihmal edip, ziyaret etmeyen kimselerin bulundukları meclise Allah’ın rahmetinin inmemesinden büyük tehdit olur mu?