Dokun




bugün geç kalktım,
kalmıştı dün gecenin tortusu içimde,
Yürüdüm birazcık ama eksikti bir yerlerimde bir parça,
oturdum bir yere,geliyordu hüzün yüklü melodilerin sesi,
şimdi bir yağmur yağsa da sırılsıklam ıslansam,
tir tir titreyerek üşüsem ne güzel olurdu,


ve geçiyor omzumun yanı başında yabancı eller,
aynı sözcükleri kullandığımız farklı dilli insanlar,
halbuki ben şimdi oturduğum bu parkta,
bir yabancı el gelse dokunsa omzuma,
sadece bir çift göz,bir istek,tek yürek,
bıraksam her şeyi geride,
dökülsün yapraklar,solsun rengarenk çiçekler,
ağlasın börtü böcekler,


bu sonbahar sabahı ben yapayalnızken ,
soluksuz,takatsizken,
dolsa içime kokularıyla
akşamdan kalma uğultulu bir sarhoşluk içinde,
başımı alıp gitsem,
gitsem onunla bilinmezlere.
Şimdi dokunan yok ,olmayacakta,



yaşamak sahte,nefes almak sahte,dokunmak sahte,
ihtiyaçlarımız sahte,eşyalarımız sahte,
ilişkilerimizde hiç bir yere yetişemiyoruz,
evliliklerimiz idareten,
arkadaşlıklarımız mecburiyetten,
ve hala dokunmuyor yabancı bir el omzuma,
acılarımız hala misafir ,
yaşıyor muyum bilmiyorum,


elimde kala kala kanatılan ve her gün yeniden deşilerek açılan,
yaralarla yaşayıp gidiyorum,
şimdi fonda koca bir neslin acısının anlatıldığı ince müzik,
sonbahar esintisi,
ve sevmeye sevilmeye vakti olmayan insanlar,
ya da acelesi olanlar ,
ve ben bir başıma,


hala omzuma bir dokunma bahanesiyle ,
ince belli bardağımı ağzıma götürürken,
gözlerim çocukluğumda,gençliğimde,
ve yalnızlıkla geçen koca yarım asırlık ömrümde.


Gönderen anatolia