4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Ermeni iddiaları 20 ülkenin parlamentolarında kabul gördü

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Ermeni iddiaları 20 ülkenin parlamentolarında kabul gördü

    Zamanın da tedbir alınmaz ise, bir şey olmaz diye geçiştirilirse PAPA, VATİKAN da, AB. AVRUPA BİRLİĞİ de sözde"soykırımı" kabul eder....
    Aşağıda daha önceden bu sözde" soykırımı" kabul eden ülkeler hakkında bilgileri göreceksiniz....

    ****************************** *******

    1915 olaylarına dair Ermeni tezleri bugüne dek 20 ülkenin parlamentosunda kabul gördü. Ermeni karar tasarılarının kabul edilmesi süreci 1965'de Uruguay Parlamentosuyla başladı. Bu iddialar genellikle 24 Nisan öncesine ya da hedef ülkedeki kritik seçim dönemlerinde gündeme getiriliyor, asıl hedef ise ABD...


    Fransa parlamentosundaki "Ermeni teklifi"


    Türkiye'deki 1915 olaylarına dair Ermeni tezleri 1965'ten beri 20 ülkenin parlamentolarında kabul gördü.

    Çeşitli kaynaklardan ve TBMM'nin Mart 2011 itibarıyla duyurulan araştırmasından derlediği bilgilere göre, bugüne kadar 20 parlamentodan Ermeni çevrelerinin 1915 olaylarına ilişkin iddiaları paralelinde karar çıktı. Bu iddialar genellikle 24 Nisan öncesine ya da hedef ülkedeki kritik seçim dönemlerinde gündeme getiriliyor. Ermeni lobisinin rahat çalışma imkanı bulduğu ülkelerin başında ise ABD ve Fransa geliyor.

    Ermeni iddiaları paralelinde çıkarılan ve sayısı 20'yi bulan parlamento kararları şunlar:

    "Uruguay (1965), Kıbrıs Rum Yönetimi (1982), Avrupa Parlamentosu (1987), Arjantin (1993), Rusya Federasyonu (1995), Kanada (1996), Yunanistan (1996), Lübnan (1997), Belçika (1998), Fransa (2001), İsveç (2000), İtalya (2000), İsviçre (2003), Slovakya (2004), Hollanda (2004), Polonya (2005), Almanya (2005), Venezuela (2005), Litvanya (2005), Şili (2007)."

    Ülke ülke 1915 iddiaları

    Bu ülkelerdeki kararlara ilişkin geliş süreçlerinin birbirine benzer ya da paralel olduğu gözleniyor.

    Ermeni iddialarına paralel kararlar alan ülke parlamentolarının sayısı 20, ancak Ermenilerin çabaları bu ülkelerle sınırlı değil. Ermeni lobisi birçok ülkede benzer faaliyetler yürütüyor. Bu konunun en çok gündeme geldiği ülke ABD ve birçok eyaletinde bu yönde karar var.

    Ama federal yasama organı Kongre'de bu tezler şimdiye kadar kabul görmedi. Bunun dünya kamuoyunda yaratacağı etki büyük olacağı için Ermeni lobisi federal hükümet için çok çaba harcıyor.

    Parlamentolarından Ermeni iddiaları paralelinde karar çıkan ülkelerdeki zamanlamaya bakıldığında iki temel zaman dilimi ön plana çıkıyor:

    -24 Nisan öncesi: Ermeni çevreleri iddialarına konu olayların başlangıç tarihi olarak ortaya atılan 24 Nisan öncesi bu girişimler hız kazanıyor. Ermeni lobisi faaliyetlerini Mart ayında başlatıyor ve Nisan ortasında yoğunlaştırıyor. Bu yoğun lobi faaliyeti aynı zamanda Türkiye'nin de tepkisini artırdığı dönem oluyor. Sonuçta ya konu gündemden düşüyor ya da Nisan ayı sonrasına sarkan bir sürece giriyor.

    -Ülkelerdeki seçimler: İkinci zaman dilimi ise hedef ülkede "kritik" seçim sürecinin yaşandığı bir dönem. Hedef ülkedeki seçim sürecinde bir oy bile önemli ise Ermeni lobisi baskısını artırıyor.

    Ermeni karar tasarılarının kabul edilmesi süreci 1965'de Uruguay parlamentosuyla başladı. Uruguay Senatosu 20 Nisan 1965'te kabul ettiği yasa ile 24 Nisan'ı "Ermeni Şehitlerini Anma Günü" ilan etti. Uruguay Senatosu, 18 Mart 2000 tarihinde de 24 Nisan'ı "1915;te katledilenlerin anısına Ermeni Şehitleri Anma Günü" ilan eden yasa tasarısını onayladı. 1 Kasım 2000'de Temsilciler Meclisi'nde görüşülmeye başlayan tasarı 10 Mart 2004'te kabul edildi. Uruguay Temsilciler Meclisi, ayrıca 3 Mayıs 2005 tarihinde Ermeni iddiaları konusunda bir bildiri kabul etti. Bu bildiride, 24 Nisan'ın BM tarafından "her türlü soykırımın ifşa edilmesi ve reddedilmesi günü" ilan edilmesi ve bunun için Uruguay Dışişleri Bakanlığı'nın BM'de girişimde bulunması istendi.

    Kıbrıs Rum Yönetimi Parlamentosu 29 Nisan 1982'de Ermeni iddialarını tanıyan bir karar aldı. Kararda, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile ilinti kurulmaya çalışıldı.


    • AB'deki süreç

    Avrupa Birliği'nin Ermeni iddialarına ilgisi 1987 yılına kadar uzanıyor. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik başvurusunda bulunmasından üç ay sonra 18 Haziran 1987'de Avrupa Parlamentosu, "Ermeni Sorununun Siyasi Çözümü" başlıklı bir tavsiye kararı aldı. Kararda 1915-1917 dönemindeki olaylar 1948 BM Sözleşmesi'ne göre "soykırım" olarak adlandırıldı ve Türkiye'nin 1915 olaylarını bu çerçevede tanımamasının AB'ye tam üyelik yolunda engel olduğu görüşüne yer verildi. Avrupa Parlamentosu da 15 Kasım 2000'de, "AB'ye tam üyelik yolunda Türkiye tarafından atılan adımlar" konulu raporun ilişiğindeki karar tasarısını Strasbourg'da Genel Kurulda oylayarak kabul etti. Ermeni çevrelerinin iddialarını karara sokmayı hedefleyen bir değişiklik önergesi az farkla kabul gördü. Türkiye, Ermeni iddialarının raporda yer almasını protesto etti. Avrupa Parlamentosu'nun 28 Şubat 2002'de kabul ettiği kararda ise 1987 yılındaki karara atıf yapılarak, "Türkiye'ye uzlaşma temeli oluşturması" çağrısında bulunuldu. Avrupa Parlamentosu'nun 28 Eylül 2005 tarihli bir başka kararında da "Türkiye'ye Ermeni iddialarını tanıma çağrısı" yapıldı ve "bu tanımanın Avrupa Birliği'ne girişin ön şartı olduğu" ifadesine yer verildi.

    • Arjantin

    Arjantin Senatosu'nun 5 Mayıs 1993 tarihinde aldığı kararda, Ermeni çevrelerinin 1915 olaylarına ilişkin iddiaları paralelinde tanım ve ifadelerle dayanışma vurgusu yapılarak, Yukarı Karabağ Ermenilerine ilişkin endişeler dile getirildi. Arjantin Senatosu'nun 22 Nisan 1998 tarihinde kabul ettiği açıklamada ise "Senatonun soykırımın her şeklini kınadığı" ifade edilerek, Ermeni iddiaları paralelinde ifadeler kullanıldı ve Ermeni halkıyla dayanışma vurgusu yapıldı. Arjantin Senatosu'nun 20 Ağustos 2003 tarihinde kabul ettiği açıklamada da 1915 olaylarının 88. yılında üzüntü dile getirildi ve Ermeni çevrelerinin iddialarına destek verildi. Arjantin Senatosunun 14 Nisan 2004, 20 Nisan 2005 ve 19 Nisan 2006'daki açıklamalarında da Ermeni tezlerine verilen destek yinelendi. Arjantin Parlamentosu 15 Ocak 2007'de yürürlüğe giren ve 24 Nisan'ı "Tolerans ve Halklar Arasında Saygı Günü" ilan eden bir yasayı da kabul etti. Yasayla Ermeni kökenli Arjantinli devlet memuru ve öğrencilere 24 Nisan'da anma etkinliklerine katılma izni verildi ve bu kişiler o gün izinli sayıldı.

    • Rusya

    Rusya Federasyonu Federal Konseyi Devlet Duması (Temsilciler Meclisi) 14 Nisan 1995'de kabul ettiği kararda, Ermeni iddialarına konu edilen olaylar kınadı ve "24 Nisan Soykırım Kurbanlarını Anma Günü" olarak ilan etti. Rusya Federasyonu Federal Konseyi Devlet Duması'nın 22 Nisan 2005 tarihli açıklamasında da Ermeni iddiaları paralelinde değerlendirmelerde bulunuldu.

    • Kanada

    Kanada Parlamentosu Avam Kamarası 23 Nisan 1996 tarihinde aldığı kararda 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına değinerek, her yılın 20-27 Nisan haftasını "bir halkın diğer bir halka karşı uyguladığı insanlık dışı davranışı anma haftası" olarak kabul edildiğini duyurdu. Kanada Parlamentosu'nun Senato kanadında 13 Haziran 2002 tarihinde "Ermeni Soykırımının Tanınması ve Anılması" başlıklı bir önerge kabul edildi. Kanada Avam Kamarası'nın 21 Nisan 2004 tarihinde kabul ettiği kararda da 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları paralelinde ifadelere yer verilerek, yaşananlar "insanlığa karşı suç" olarak nitelendirildi.

    • Yunanistan

    Yunanistan Parlamentosu ise 25 Nisan 1996 tarihinde çıkardığı bir kanunla 24 Nisan'ı "Ermeni soykırımını anma günü" ilan etti.

    • Lübnan

    Lübnan Temsilciler Meclisi'nin 3 Nisan 1997 tarihli kararında Ermeni çevrelerinin ifadelerine yer verildi ve 24 Nisan "Anma günü" ilan edildi. Lübnan Temsilciler Meclisi 11 Mayıs 2000 tarihinde kabul ettiği kararda Ermeni çevrelerinin iddialarına atıf yapıldı. Kararda, 1915 olayları kınanarak, Ermenilerin talepleriyle dayanışma vurgusu yapıldı.

    • Belçika

    Belçika Senatosu 26 Mart 1998 tarihinde "Türkiye'de Yaşayan Ermenilerin 1915 Soykırımına İlişkin Karar"ı aldı. Kararda, Ermeni çevrelerinin idialarına ilişkin çeşitli değerlendirmelere yer verilerek, Türkiye'ye de bunu kabul etmesi çağrısı yapıldı.

    • İsveç

    İsveç Parlamentosu Dışişleri Komisyonunca hazırlanan ve Parlamentonun 29 Mart 2000 tarihli oturumunda kabul edilen İnsan Hakları Raporu'nun Türkiye ile ilgili bölümünde Ermeni çevrelerinin iddialarına da yer verildi. Kararda 1915 olayları Ermeni tezleri paralelinde değerlendirildi. İsveç Parlamentosu 11 Mart 2010 tarihinde kabul ettiği bir metinle de Ermeni iddialarını Asuri, Süryani, Keldani ve Pontus Rumlarını da içine alacak şekilde genişletti.

    • Fransa

    Fransa Senatosu 7 Kasım 2000 tarihinde "acil görüşme" yöntemi ile gündeme getirilerek ele alınan "Fransa 1915 yılında Ermenilere karşı soykırım uygulandığını alenen kabul eder" ifadesinden oluşan yasayı kabul etti. Bu yasaFransa Ulusal Meclisi'nin 18 Ocak 2001 tarihli oturumuna katılan 50 kadar parlamenterin oybirliğiyle kabul edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Chirac yasayı 29 Ocak 2001 tarihinde onayladı.

    Diğer bildiri ve kararlar

    İtalya Temsilciler Meclisi'nin 16 Kasım 2000'de kabul ettiği kararla Avrupa Parlamentosu'nun 15 Kasım 2000 tarihli kararına atıfta bulunularak, İtalyan Hükümetine sorunun çözümüne ilişkin girişimde bulunma çağrısı yapıldı.

    İsviçre Federal Parlamentosu Ulusal Meclisi 16 Aralık 2003 tarihinde Ermeni çevrelerinin iddialarını tanıyan bir önergeyi kabul etti.

    Slovakya Ulusal Meclisinde ise 30 Kasım 2004 tarihinde "Slovakya Ulusal Meclisi, 1915 yılında Osmanlılar tarafından girişilen Ermeni soykırımını tanır ve bunun insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu kabul eder" şeklinde bir bildiri benimsendi.

    Hollanda Temsilciler Meclisi'nin 21 Aralık 2004 tarihinde yapılan oturumunda, "Hollanda Hükümetini Türkiye ile yürütülecek kültürel ve siyasi diyalog çerçevesinde Türkiye'nin Ermeni Soykırımını tanıması konusunu sürekli gündeme getirmesini" talep eden bir önerge kabul edildi.

    Polonya Parlamentosu, 19 Nisan 2005 tarihinde, Ermeni çevrelerinin iddiaları paralelinde bir kararı kabul etti. Kararda, Ermeni iddiaları paralelinde ifadeye yer verildi ve 1915 olayları mağdurlarının "saygıyla anıldığı"; kaydedildi.

    Federal Almanya Parlamentosu 16 Haziran 2005 tarihinde Ermeni iddialarına ilişkin karar metnini kabul etti. Kararda, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi gerektiğine de vurgu yapıldı.

    Venezuela Ulusal Meclisi 14 Temmuz 2005 tarihinde kabul ettiği kararda Ermeni iddiaları paralelinde görüşlere yer verildi. Kararda, bu iddialar kabul edilinceye kadar Türkiye'nin AB üyelik sürecinin askıya alınması da istendi.

    Litvanya Parlamentosunun 15 Aralık 2005 tarihli kararında da Ermeni iddiaları paralelinde görüşlere yer verildi Kararda, Türkiye'ye bunu tanıma çağrısı yapıldı.

    Şili Senatosu 5 Haziran 2007'de Ermeni iddialarını tanıyan tanıyan bir karar kabul etti.

    Karar tasarılarının içerikleri

    Değişik ülkelerin parlamentolarında kabul edilen, Ermeni iddialarına ilişkin kararlar içerik yönünden 6 grupta değerlendiriliyor.

    Birinci grupta Türkiye ve Osmanlı Devleti ismini kullanmadan 1915 olaylarını "soykırım" olarak değerlendiren ülkeler yer alıyor. Uruguay, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Polonya (Türkiye'deki Ermenilerin soykırıma uğradığı ifadesine yer veriliyor, ancak soykırımı kimin yaptığına ilişkin karar metninde bir ifade yer almıyor) ve Venezuela (Ermeni halkına karşı 'Genç Türk' rejimi ve onun 'Pantürkizm' ideolojisi tarafından işlenen soykırım ifadesine yer veriliyor, ancak Osmanlı Devleti veya Türkiye'ye bir atıfta bulunulmuyor) bu grupta yer almakta.

    İkinci grupta "soykırım" suçundan dolayı Türkiye'nin sorumlu tutulamayacağının yer aldığı parlamento kararları bulunuyor. Avrupa Parlamentosu'nun 1987 kararı bu grupta değerlendiriliyor.

    Üçüncü grupta 1915 olaylarından Osmanlı yönetimini sorumlu tutan ülkeler yer alıyor. Bu çerçevede alınan kararlar Belçika, İsveç, İsviçre, Slovakya, Almanya ve Litvanya'da.

    Dördüncü grupta 1915 olaylarından açıkça Türkleri sorumlu tutarak Türkiye'nin sorumluluğuna atıfta bulunan Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan yer alıyor.

    Beşinci grupta Ermeni iddialarına konu olayların 1915-1923 döneminde yaşanmış göstererek dolaylı olarak Osmanlı Devleti ile birlikte Türkiye'ye de suçlama yönelten ülkeler yer alıyor. Arjantin (2003), Rusya, Lübnan ve Şili bu grupta sıralanıyor.
    Habertürk.com.haberturk.com
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Batı Haçlı Savaşlarını Hiç Bırakmadı ki

    Neden bugünlerde oluyor böyle olumsuz işler üst üste dersiniz?


    İşte Ermeni Soy kırımı dedikleri de böyle bir şeydir mesela. Resmen tahkir, aşağılama.
    Hadi oradan alçaklar! Siz daha dünkü Bosna’nın hesabını vermediniz. Önce bunun bir hesabını verin, yüz sene önceki Ermeni meselesini sonra konuşuruz!

    Neden oluyor bütün bunlar?

    Sebebi çok basit:

    Batı, özümüze dönüşü önlemek için abandıkça abanıyor üstümüze. Müslümanlar İslam’a dönmesinler, bir İslam devleti ve toplumu inşa etmesinler diye çullanıyor üstümüze ve yakıp yıkıyor, vurup öldürüyor. Bizi o sevdadan vaz geçirmek istiyor.

    İstiyorlar ki İslam ülkelerinde kurdukları kukla devletler, kendi politikalarında devam etsinler, Batıya ters düşmesinler. Yoksa, işte görüyorsunuz, çok kaba ve zalimce müdahaleler yapıyorlar. Savaşlar, terörler, ekonomiyi tahripler vs. ile bizi dize getirmek istiyorlar.

    Bu adı konulmadık bir savaştır. Ama adı herkesçe malum: Haçlı savaşları.

    Allah Teâlâ’nın bizi doğulu veya batılı kafirlere uymaktan sakındıran ayetleri hem çok, hem de gayet açıktır. İşte onlardan birisi:

    "Ey müminler, kendilerine kitap verilenlerin bir grubuna uyarsanız, bunlar sizi iman ettikten sonra döndürüp kâfir yaparlar. Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun peygamberi aranızdayken nasıl kâfir olabilirsiniz? Kim Allah'a sımsıkı sarılırsa doğru yola iletilmiş olur." (Al-i İmran 100.)
    Batılılaşma, adı üstünde batılıların bir düşüncesidir. Bizim ne dinimize, ne ahlakımıza, ne görgü kurallarımıza, ne hayat tarzımıza, ne de medeniyetimize uymaz.

    Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hıristiyanlara uyup itaat etmek, dünyanın yönetimi hakkındaki kanunlarda onlara başvurmak, din dışı sistemlerini almak, kanunlarında, ilkelerinde ve hayat tarzlarında onları taklit etmek, Allah'ın dininden şüphe etmek anlamına gelmez mi?

    İslam’ın yetersizliğini, insan hayatına verecek bir şeyinin olmadığını ifade etmek anlamına gelmez mi? Bu da sessiz sedasız içte bir yenilgi ve bozgun yaşama, dinden çıkıp küfre düşmek sayılmaz mı?

    Ayet çok açık:

    "Ey müminler, kendilerine kitap verilenlerin bir grubuna uyarsanız, bunlar sizi iman ettikten sonra döndürüp kâfir yaparlar."

    Batılıların bu çağrısına, bugün Batılılaşmaya bir Müslüman nasıl olur da “evet” der?

    Bir Müslüman bunu yapamaz. Yapmaz da. Çünkü bir Müslüman için hiçbir şey; imandan sonra küfre dönmek, Cennet'e girecekken cehenneme düşmek kadar korkunç olamaz. Bir müslümandan bu beklenemez. Ateşten bir çukura girip yanmak, imandan dönmekten daha sevimlidir hakiki müslümana. Bu, her çağda ve her mekandaki gerçek müslümanların özelliğidir. İşte Ashab-ı Uhdut ve Ashab-ı Kehf, işte Firavunun sihirbazları, işte ashab-ı kiram.

    Biz müslümanlar için ilim fışkırtan iki kaynak elimizdedir: Allah'ın kitabı ve Allah'ın Peygamberinin sünneti. Allah'ın kitabı da, Allah elçisinin sünneti de bizim aramızdadır. Bu, bizim için Allah'tan gelen büyük bir nimet ve rahmettir. Bu kitap ve sünnette iman, ibadet, kanunlar, helâllar ve haramlar, ahlak esasları ile beraber yaşama yol ve yöntemleri, devlet, toplum ve medeniyet umdeleri açıklanmıştır.

    Bunlar, bu büyük nimet ve lütuflar, rahmet ve bereketler bizim elimizde iken, bunları terketmek ve inkarcıların eğri büğrü karanlık yollarına sapmak, korkunç bir nankörlük ve sapıklıktır.

    Bu nedenledir ki ayette geçen bu uyarı, vicdanları derinden yakalayan ve sarsan bir uyarıdır. İçimizi alev alev yakan kavuran bir uyarıdır. Biz bu ikaza kulak vermek zorundayız.

    Olacak şey midir Allah aşkına!

    Öyleyse soru şu?

    “Osmanlılardan Cumhuriyete Büyük Kırılma” kitabımızda da sorduğumuz bu soruyu, yeri gelince burada da soralım istedik; Öyleyse biz, Rabbimiz yasakladığı, haram kıldığı halde, neden kafirlere uyduk? Uyduk da dinden olduk?

    Cevabı çok basit; biz uymadık. Zorla, baskıyla, cebir ve şiddetle, tehdit ve ikrah altında, vura vura, zindanlarda işkence ede ede, idamlarla asa asa kabul ettirildi. Yoksa millet ne hilafetin, ne şeriatın, ne İslam yazısının, ne kılık kıyafetin kaldırılmasına, medrese ve tekkelerin kapatılmasına razı değildir. Ama ne yapsın ki, redde gücü yetmedi.

    Fakat şimdi bugüne gelirsek, korkunç bir şey daha oldu. Yani sistem, asırlık politikaları ile, kendi zihniyetinde insanlar yetiştirdi. Yahu ve Hıristiyanlara uymayı isteyenler varsa ancak onlardır.

    Siz kalbinize bir sorun; İslam varken küfre, yani batıya uymak ister misiniz?
    Habervaktim.com.Cemal Nar
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart 1915 Olayları ve Soykırım yalanı!.






    Her yıl ısıtılarak Türkiye'nin önüne konan Ermeni sorunu, yine sahnelenmeye başladı. Dışarıdan yapılan tahrik ve dayatmalar, içeride de dillendirilerek, dış güçlerin taşeronluğunu üstlenen bazı kendini bilmezler tarafından tekrar gündeme getiriliyor.
    Son günlerde başlatılan özür kampanyaları da bu çırpınışın sonucudur.
    Türkiye Barış ve kardeşlik için zeytin dalı uzatmayı sürdürmektedir.
    Türk Devletinin "çözümü tarihçilere bırakalım" önerisini ret eden Ermeni diasporasının yalandan siyasi sonuç çıkarma oyununu araştıran ve tarihi gerçekleri gözler önüne serecek, gerçek tarihi belge ve anlatımlarla meseleye ışık tutacak…
    Bu meselede sadece tarihi veriler değil, tarihi gerçeklerin olaylarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir…
    Böyle bir yazı dizisiyle amacımız gerçeği değiştirmek değil, bu iddiaların tarihçiler tarafından, olaylarla birlikte araştırılmasını sağlayıp diasporanın iftiradan "siyasi sonuç" çıkarma oyunu gözler önüne sermektir.
    Tüm yaşananların özeti ise Diasporanın "Büyük Ermenistan" hayalinden kaynaklandığı görülmektedir.
    Bu yazı dizisi kısa bir araştırmanın özeti olup, sadece bu araştırmadan oluşan kanaatin yansımasıdır…

    Emperyalist oyunun figüran oyuncusu ERMENİSTAN
    Büyük Ermenistan hayali kuran Ermeni diasporasının sözde soykırım yalanı ile amaçlanan, tüm dünyaya seslerini duyurmak, kamuoyunu yanıltmak ve mesnetsiz iddialardan siyasi sonuç çıkarma çabasıdır.
    Dünyayı ayağa kaldırma gayretindeki diaspora tarihi gerçekleri çarpıtıp ABD-AB parlamentolarından siyasi kararlar çıkarma oyununu sürdürmektedir…
    1915 tarihinde yaşanan olayları sebepleriyle değerlendirmekten kaçınan önyargılı yaklaşımlarla Osmanlıyı bölmeyi amaçlayan Emperyalist oyun sürdürülmek istenmektedir…
    Ermenilerin o dönemde egemenlik haklarının ihlal edildiğini söylemeleri zaten bir hayal değil mi?
    İddialarda yer alan köklü bir yer ve tarih yoktur.
    Zaten Ermenistan diye bir bölgenin zabıtlara geçmesi Ayastefanos anlaşmasıyla olmuştur.
    1877-1878 Rus savaşı sonrasında Rusların boşalttığı bölgede yaşam alanı oluşturmuştur… Ermenilerin bağımsızlık hayalini başlatan süreçte bu tarihte başlamıştır.
    Berlin anlaşması ile de Rus ve İngilizler tarafından kullanılan Ermeniler hep kullanılan taraf olmuşlardır.
    Sözde Ermeni soykırımı yalanı ile başlayan süreçte bu propagandanın ürünü olup gerçekte böyle bir mesele bulunduğu söylenemez…
    Ermeni sorunu dedikleri aslında Emperyalizmin Osmanlı devletini yıkma ve paylaşma politikasının uzantısından başka bir şey değildir…
    Ermeni tarihi nedir?
    Kısaca bakalım; Ansiklopedik ve bazı yazılı kaynaklarda Erivan,Nahcıvan ve Rumiye gölü çevresi ile Mako bölgesine yukarı memleket anlamına gelen Ermenia, bu yörede konuşlanmış halka ise Ermeni denildiği yer almaktadır…
    Ermeni tarihçilerin bir kısmı Hititlerden olduklarını savunurken, diğer kısmı ise Nuh'un oğlu Hayk'a dayandırmaktadır.
    Ermeni tarihçilerin bile kökenleri konusunda fikir birliği sağlayamadıkları görülmektedir.
    Böyle bir çelişki elbette Tarihte yaşamış Ermeni nüfus rakamları konusunda da çelişkiler ortaya çıkmaktadır.
    Tarihsel kesitlere bakınca, Ermenilerin sırasıyla, Pers, Makedon, Selefkit, Roma, Part, Sasani, Bizans, Arap ve Türklerin hâkimiyeti altında yaşadığı bilgisine ulaşılmaktadır…
    Ermeni Halkının insanca yaşama hakkına erişmesi Selçuklu Türkleri döneminde olmuştur.
    Fatih Döneminde Din ve vicdan hürriyeti verilerek, cemaatin din işleri için patriklik kurulup, din adamlarının kendileri tarafından seçilmesine izin verildiği görülmektedir…
    Anadolu'nun Türk idaresine girmesiyle İnsani yaşam standartları gelişmeye devam etmiştir.
    Mesela; kendi dillerini tam serbestlikle konuşmaya devam etmişlerdir.
    Ermeni adlarının serbestçe kullanılmasına izin verilmiştir.
    1567 yılında İstanbul'da Sivaslı bir Ermeni olan Akpar adlı bir papaza matbaa kurma izni verilerek 1910 yılına gelinene kadar Ermenice 5 gazete ve 7 dergi çıkarılmasına kadar özgürce yaşam süren Ermeniler Osmanlı hoşgörüsünden memnun kalmışlardır…
    O dönemde Askerlik ve Vergiden kısmen Muaf olan Ermeniler ticaret sanat ve tarım alanında önemli görevlere bile yükselmişlerdir.,.
    Osmanlı döneminde Ermeniler, bu hoşgörüye karşılık vermiş oldukları hizmetten dolayı "millet-i sadıka" olarak adlandırılmıştır…
    Günümüze gelinceye kadar geçen süreçte Ermeni halkının hiçbir sorunu olmadığı gibi Türkiye'de çözüm bulamadıkları hiçbir meselede olmamıştır.
    Ermeni diasporasının iftiradan sonuç çıkarma oyunu sürerken, Soykırımı yalanı konusunda bazı parlamentoların aldığı tanıma kararlarının da oralarda içi siyaset malzemesi yapıldığı açıkça görülmektedir.
    Yani Diasporanın ince hesapları Ermeni halkının kullanılmasına sebebiyet vermektedir…
    Ermeni sorununun çıkışı!
    Yıl 2008…
    Ermeni soykırım yalanı ile hortlatılan sorunun ortaya nasıl çıktığına göz atalım…
    Çünkü, bu meselenin ne tür çıkar kaygılarıyla ortaya çıkarılıp, mesnetsiz iftiraların nasıl ortaya atıldığına ışık tutmak için Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihsel sürecine göz atmak gerekmektedir…
    Osmanlı döneminde misyoner okullarının kurulması için Avrupa'nın müdahalesine maruz kalınınca ilk ciddi ilişki bozukluğuna sebep olmuştu.
    O dönemin Avrupalı yöneticileri Ermenileri Türk toplumundan koparma sevdasına düşmüş, "Islahat" adlı proje ile Osmanlının içişlerine karışmayı ve Ermeni komitelerini Osmanlıya karşı kışkırtmayı silahlanmaya hatta karşı koymaya dönüştürmeye kalkışınca Ermeni meselesi denen sorun ortaya çıkmıştır…
    Diasporanın sözde iddiaları…
    1- Ermeni topraklarının ellerinden alındığı söylenmektedir…
    2- Türkler, 1877-78 savaşından itibaren Ermenileri sistemli olarak katletmiştir…
    3- Talat Paşanın gizli katliam emri verdiği yalanı iddia edilmektedir.
    4- Soykırıma uğrayan nüfusun 1,5 milyon olduğu iddialar arsındadır.
    5- Türkler, 1915 yılından itibaren planlı soykırımı yapmıştır. İftirası ise sürdürülmektedir…
    Ermeni nüfusu?
    Ermeni patrikhanesine göre, 2,5 milyondu…
    Lozan konferansı heyetine göre 2,2 milyondu…
    Fransız sarı kitabına göre 1,5 milyondu…
    Britannica'ya göre 1,5 milyondu…
    İngiliz klasik yıllıklarına göre 1 milyon…
    Osmanlı resmi arşivi1893 sayımına göre 1.001 milyon kişidir…
    1906 sayımında 1.120 milyon,1914 istatistikînde ise 1,221 milyondur.
    Bu resmi sonuçlara göre, Ermeni halkının tüm dönemlerde 1,250 milyon nüfusu geçemediğine göre Ermeni diasporasının 1,5 milyon ermeni soykırımına uğradı diye yaygara yapması kocaman bir yalan değil ise nedir?
    Kaldı ki Tüm sayımları yapan İstatistik kurumun başında bulunan kişi ise1897-1903 yılları arasında Mıgırdiç Şınapyan isimli ermeni bir vatandaştır…
    1903-1908 yıllarındaki istatistik ise Robert isimli bir Amerikalı uzman tarafından yapıldığı söylenmektedir…
    Olmayan nüfusun katledildiğini iddia etmek bilime mantığa aykırı bir durumdur.
    Ermeni çeteci isyan ve katliamlar
    Berlin anlaşmasını izleyen dönemde Ermeni örgütler Batılı güçlerce silahlandırılıp desteklenerek Anadolu ve Çukurova'da yer altı faaliyetleri sergilemiştir.
    Batılı devletlerde Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurmaya başlamışlardı.
    Rus kışkırtmaları artınca İngiliz ve Fransızların Ermeniler üzerindeki ilgisi artmıştı.
    Doğu Anadolu'daki batılı diplomatların misyonerlik faaliyetleri armış, oralara Protestan misyonerler gönderilmişti.
    Tüm bu faaliyetler ve kışkırtmalar Osmanlının hoşgörü ve güvencesinde yaşayan Ermeni nüfus tarafından destek görmeyince isyan yanlısı komitacı çeteler başarılı olamamıştır.
    Bu plan tutmayınca Rus Ermenilerine kurdurulan Hınçak ve Taşnak komiteleri birbirini izleyen bir dizi ayaklanma girişiminde bulunmuştu.
    Yakıp yıkma faaliyetleri artmıştı. Askerde olan kişilerin aileleri taciz edilmekteydi.
    İlk İsyan 1890 da Erzurum'da gerçekleşti. 1892-93 de kayseri, Yozgat, çorum ve Merzifon olayları olmuş.
    1894 Sasun isyanı ile izleyen zamanlardaki Van isyanı ve Osmanlı bankasının işgalini, 1905 Sultan Hamit suikast girişimi ve 1909 Adan isyanı izlemiştir…
    Bu isyanların tümünün Osmanlı kuvvetlerince bastırılması propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla verilince sorun boyut değiştirerek iftira ve yalan dönüşmüş müdahale çağrıları yapılmıştır.
    O dönemde Ermeni propagandasının Batıya yayılmasını sağlayan misyonerlerin şimdi de piyasaya çıkması bu oyunun bugün de sürdüğünü göstermektedir…
    24 Nisan 1915 süreci nedir?
    24 Nisan 1915 tarihi neyi ifade etmektedir.
    Soykırım yalanına "baz" tutulan bu tarih neden önem kazanmıştır…
    Osmanlı hükümeti çetecilerin çıkardığı Dışarıdan desteklenen isyan ve katliamlar karşısında, Ermeni din adamları ile Ermeni halkının sözcülerine bu tutumu sürdürmeleri halinde önlem alınacağını önceden duyurmuştu…
    Bugün olduğu gibi Olayları tırmandırmayı sürdüren çetecilere karşı cephe gerisinde kalan çoluk çocuk ve yaşlı halkın can güvenliğini temin etmek için 24 nisan 1915 de Ermeni komiteleri kapatılarak, 2345 kişi Devlet aleyhinde faaliyet göstermekten tutuklanmışlardır…
    Ermeni diasporasın her 24 Nisanda ortaya attığı inanılmaz iddianın sebebi budur.
    Tehcir kanunu nedir?
    Osmanlı hükümetin kanuna dayandırdığı bu uygulama aslında keyfi değil zorunluluktan ortaya çıkmıştır.
    Bu kanunun özü Savaş hallerinde iç güvenliğin temini ve yönetime karşı tutum izleyenlere karşı alınacak askeri tedbirleri içermektedir.
    Bazı Ermeni çeteciler tutuklanınca 24 Mayıs 1915 de Rusya, İngiltere ve Fransızların yayınladı ortak bildiri ile Anadolu'da Ermenilerin öldürüldüğünü iddia etmiş bu olaylardan Osmanlı hükümetini sorumlu tutacakların açıklamışlardır.
    Konunu böyle bir boyut kazanmasıyla Daha önceden taslak haline getirilen Tehcir kanunu Metni Talat Paşa Tarafından Başvekâlete gönderilmesiyle bu metin Mecliste usul-ü karara bağlanmıştır.
    Böylece 27 Mayıs 1915 günü çıkan "yer değiştirme kanunu" 1 Haziran 1915 günü dönemin Takvim-i vakayi gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Kanunun içeriğine bakınca herhangi etnik grup ve zümrenin zikredilmemiş olması kanun kapsamının devlete karşı gelen kim olursa olsun uygulanacağı teminatını vermiştir…
    Kanunun;
    1. Maddesi: Devletin güçlerine ve kurulu düzenine karşı muhalefet, silahla tecavüz ve mukavemet görülürse şiddetle karşı konulması ve imha edilmesi.
    2. Silahlı güçlere yönelik "casusluk ve ihanetleri tespit edilen köy ve kasabaların" başka bölgelere yerleştirilmesi,
    3. Kanunun yürürlülüğü ve uygulanmasıdır…
    Görüldüğü gibi bu kanun devletin güvenliğini sağlamak amaçlı bir yetki kanunudur…
    Tehcir neden yapılmıştır?
    1 Haziran1915 tarihinden sonra yer değiştirme kanunu olarak uygulanan Tehcir aslında saldırgan tutumun sürmesi sonucu uygulanmıştır.
    Yakıp yıkan çetecilerin halka zarar vermemesi ve sakince yaşayan insanların saldırıya maruz kalmaması için yapılan bir önlemdir…
    Dünya savaşı sürerken halkının güvenliğini tesis eden bu uygulama aslında güvenlik gerekçesiyle yapılmış bir uygulamadır.
    Hatta Hasta özürlü ve Devletine sadık kalan Bankacı, subay, görevli hiçbir Ermeni vatandaş zorunlu göçe tabi tutulmamıştır.
    Van Bitlis, Erzurum'dan çıkarılan Ermeniler güney ve batı ya gönderilmiş, bu göç sırasında ise kimse ölmemiştir.
    Batılı istatistikçilerin o dönemde ortaya koyduğu Ermeni nüfusunun tamamı 1,2 milyon civarındayken Tehcir sırasında soykırım yapıldığını iddia edenlerin "1,5 milyon kişi katledildi" yalan ve yanılgısını göstermektedir…
    Yer değiştirme sırasında soykırım maksadı ile Osmanlı ordusu tarafından öldürülen tek bir ermeni vatandaşının olduğu tarihin hiçbir kesitinde yoktur…
    Öldüğü iddia edilenlerde isyana kalkışan çetecilerdir…
    Yer değiştirmeye tabi tutulan nüfus; 82,800 İstanbul, 60.100 Bursa, 4548'i Kütahya, ve 20,237 si Aydın olmak üzere Toplam 167,778 kişidir.
    Tüm bu göçler sırasında yabancı diplomatik gözlemciler bulunmuştur. Ve usulüne uygun yapılmıştır.
    Amerika'nın Mersin Konsolosu Edward Natan'ın 30 Agustos 1915 de Amerikan Büyükelçisine gönderdiği raporda, Tarsus'tan Adana'ya kadar olan güzergâhın Ermenilerle dolu olduğunu; Kalabalığın olağan sıkıntılar yaratmasına rağmen Hükümetin son derece intizamlı tutumu sayesinde şiddet ve düzensizlik olmadığını yoksullara yardım edildiğini raporunda belirtmiştir.
    Talat paşanın Telgrafı?
    Sözde Ermeni soykırımı iddiasını ortaya atan Diaspora ve cahiliye takımı Talat paşanın gönderdiği şu telgraf metnini iddialarına kaynak yapmaktadır;
    İşte telgrafın metni; " Ermenilerin bulundukları yerden çıkarılarak tayin edilen bölgelere sevklerinden hükümetçe takip edilen gaye, bu unsurun hükümet aleyhine faaliyette bulunmalarını ve bir Ermenistan hükümeti teşkili hakkındaki emellerini temin edemeyecek hale getirilmelerini temin etmektir.
    Bu kimselerin "imhası" söz konusu olmadığı gibi,sevkiyat esnasında kafilelerin güvenliklerinin sağlanması ve muhacirin tahsisatından sarfiyat yapılarak iaşe ve her türlü tedbir alınmalıdır…Talat paşanın emri budur…
    Talat paşaya atfedilen başka sahte belgeler bir soykırım suçlusu yaratmak için üretilen sahte belgelerdir…
    Mustafa Ertekin. Ortadoğugazetesinet.
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart

    Türkiye'den sert tepki! Büyükelçi geri çağrıldı

    Dışişleri Bakanlığı, Avusturya Parlamentosu'nun 'soykırım' kararına tepki gösterdi.


    Dışişleri Bakanlığı, "hukukun katli" olarak nitelediği Avusturya Parlamentosu'nun 1915 olaylarına ilişkin bildirisinin, büyük infial yarattığını belirterek, Viyana Büyükelçisi Hasan Göğüş'ün Türkiye'ye çağrılması kararının alındığını açıkladı.
    'DEKLARASYON BÜYÜK İNFİAL YARATTI'
    Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 1915 olaylarına ilişkin Avusturya Parlamentosunda grubu bulunan partilerin meclis grup başkanlarınca imzalanarak açıklanan deklarasyonun "büyük infial yarattığı" belirtildi.
    'TÜRKİYE BU İFTİRAYI UNUTMAYACAK'
    "Avusturya Parlamentosu'nun hukuka ve tarihi gerçeklere aykırı bir şekilde, Türk milletine suç isnat etmek hakkı ve yetkisi yoktur. Bilinmelidir ki, Türkiye ve Türk milleti tarihine atılan bu iftirayı unutmayacaktır" ifadesi kullanılan açıklamada, "Türkiye'nin insani ve somut açılımlarını görmezden gelmekte ısrar eden bazı çevrelerce yürütülen algı operasyonu tuzağına, Birinci Dünya Savaşı sırasında aynı saflarda savaştığımız ve yaşanan büyük trajedinin 'soykırım' olarak nitelendirilemeyeceğini en iyi bilecek durumda olan Avusturya da düşmüştür" denildi.
    'BU DAVRANIŞI REDDEDİYORUZ'
    Ortak bildiride tüm Hristiyan grupların acıları paylaşılırken, bu süre zarfında hayatını kaybeden Müslümanlara hiç değinilmemiş olmasının, "insaniyetten bahsedenlerin dini temelde yaptıkları ayrımcılığın üzücü bir göstergesini teşkil ettiği" ifadesine yer verilen açıklamada, "Bu tür ayrımcılıkların günümüzün sorunlarına çözüm üretebilmek bakımından ne denli yanlış olduğu açıktır. Avusturya Parlamentosu'nun başkalarına tarih dersi vermek gibi artık günümüz dünyasında yeri olmayan bu tarafgir davranışını reddediyoruz" ifadesi kullanıldı.
    HUKUKUN KATLİ
    Açıklamada, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşananların tek taraflı bir bakış açısıyla, seçici ve ayrımcı bir anlayışla öne çıkarılmasının ve "soykırım" olarak nitelenmesinin hukukun katli olduğu ve Türkiye tarafından "şiddetle reddedildiği" belirtildi.
    'KALICI OLUMSUZ İZLER BIRAKACAK'
    "İşlemediği bu suçu, siyasi baskılarla Türkiye'ye kabul ettirmek hiç bir şekilde mümkün olamayacaktır" ifadesine yer verilen açıklamada şunlar kaydedildi:
    "Avusturya Parlamentosu'nda açıklanan bu bildirinin Türkiye-Avusturya dostluğu ve ilişkileri üzerinde kalıcı olumsuz izler bırakacağı açıktır.
    haberyedi.com
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •