ღ♥ღ ...Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh...ღ♥ღ

efendim,sultanım..



Seni hayal etmek bile bu kadar mutlu eder mi insanı? Ya ruh inceliğimizin


şahitleri olan, meleklerin kulaklarındaki küpelerden daha değerli olan o


gözyaşlarımızı Senin için sarfetmek... Ağyara dökülürken o inci tanelerinin
ızdırap vermesi, ama asıl hakiki sahibine atfedince sonsuz güzelliklere gark
olması... Her şey Senin varlığınla alâkadar olunca ehemmiyet kazanıyor. Bütün
varlık Sana hasret Efendim, Senin getirdiğin o nurlu çağı özlüyor. Öyle ki,
dünyanın ikindi vakti en saadetli asırdı. Çünkü kainat yaratılış sebebini
tanımıştı. Bütün varlık Sana aşık olmuş, esfel-i safilinden
âlâ-yı illiyyine çıkmıştı.


Ay Senin aşkından dolayı ikiye bölünmüştü. Yılan, Hazreti Ebu Bekiri
ısırmak zorunda kalmıştı, sırf Seni görebilmek için...

Bir ağaç kütüğü inim inim inleyerek ağlıyordu ve hasretle kopan bir taş, Sana

bir kez olsun dokunabilmek için o mübarek dişine çarpmıştı.

Şimdi biz de Seni özlüyoruz ya RasûlAllah!


Olur ya, bir gün gelirsin diye boş bir seccadeye gül koyuyoruz; öyle ki, o gül
bile Seni orada beklerken sararıp soluyor. Biz bir gül kadar bile olamadık ya
RasûlAllah!

Bunca günahımıza rağmen yine de, rüyada bile olsa teşrif eder misin? Günahlarla
kirlenen kalbimizi temizler misin ya Rasûl?


Bizler burada Sana müştak seyircileriz. Hepimiz ayrı ayrı fıtratlarda
yaratıldık. Büyük kova-küçük kova misali, Senin aşkını istidadımıza göre
dolduruyoruz.

Hakiki erenler, büyük kovalara sevgi kaselerini daldırırlarken, yolda kalmışlar

veya Senin sevgini tam derk edememişler küçük kovalara daldırıyorlar.

Bizler bu dünyada olmasa da, Cennette Senin o mübarek gül cemalini göreceğimizin
ümidi içerisindeyiz. Belki de Sen "Bu güzelliğe sizin kalbiniz dayanmaz,
olduğunuz yerde düşüp kalırsınız" düşüncesiye, yüzünü nazlı bir gelin edasıyla
saklıyorsun. Ne kadar da düşüncelisin!

Bizler de, bunları düşünürken sadece Hak rızasına ve sana kilitleniyoruz.
Yaptığımız salih amellerde, bizim Seni zahiri olarak göremediğimizi ama Senin
her an bizi gördüğünü hissederek on sekiz bin aleme Seni sevdiğimizi
haykırıyoruz.




Bu haykırışın içinde dönüp bir anlık kendimize baktığımız zaman Hazreti Sevban


(radiyallhu anh) gibi korkuyoruz. Cennete gitsek bile aşağı mertebelerde
takılıp kalacağız diye, ama hemen ardından Senin ruhlara hayat üfleyen elmas,


yakut, pırlanta sözlerin çınlıyor kulaklarımızda:


"Kişi sevdiğiyle beraberdir"



Bizler istidadımız nisbetinde Seni çok seviyoruz ve inanıyoruz ki, Sen de


bizleri çok seviyorsun. Sevmesen gözyaşlarına boğulur muydun?


Günahlarımız dağlar cesametinde ama Senin o engin sevgi denizinde, bizim


günahlarımız sadece bir damla hükmünde kalır.


Şimdi ya RasûlAllah, ölü ruhlarımızı diriltip yine sevgi şerbetiyle imdadımıza


koşar mısın? Kanayan manevi yaralarımıza merhem sürer misin? Ve bir gün, rüyada


bile olsa, O nazlı yüzünü gösterir misin?


Binlerce Salat, binlerce selam, ağaçların yaprakları adedince, denizlerin


köpükleri adedince ve yağmur katrelerinin miktarınca Senin üzerine olsun


Ey ALLÂH''ın Habibi!...


Ya RasulAllah ! Bugün seninle dertleşmek istiyorum, şu aciz ümmetini, şu


günahkâr ümmetini dinlermisin? Bugün sana gözyaşlarıyla derdimi, içimi



dökmek istiyorum. Kırık dökük de olsa, eksik ve yanlış da olsa, şu günahkâr
ümmetinin yüreğinden gelen sözleri dinlermisin?



Sen ki, şehidlerin sultanı, amcan Hz. Hamza'yı şehid eden vahşiyi bile



dinledin ve O insan bir vahşi iken seninle dertleştikten sonra, kalbinde
güller açarak bir yiğit, bir yıldız ve bir cennet varisi oldu. Hz. Vahşi
oldu, senin ümmetin oldu ya RasulAllah,




işte bende, şu vahşileşen insanların arasından bir an sıyrılarak, Hz vahşi


gibi, Hz. Enes Bin malik gibi, Hz. Mus'ab Bin ümeyr gibi ve Hz. Ebu Hureyre
gibi dertleşmek istiyorum sevgili efendim. Ama O'nlar gibi olmamanın ve
olamamanın ezikliğini hissederek yine de sana seslenmek ve seninle


dertleşmek istiyorum, çağlar ötesi bir zamandan efendim…



Ey gül yüzünde gülücükler eksik olmayan sevgili efendim! Sana ilk önce şu


itirafımı yapmak istiyorum. Aklıma geldikçe yüreğimi ezen, beni gözyaşlarına


boğan, şu itirafımı yapmak istiyorum…

Ya RasülAllah , hani ümmetine seslenirken üzerine çıkıp mübarek ağzından


inciler döktüğün hurma kütüğü vardı ya, hani ümmetine yine bir gün
seslendiğinde bu hurma kütüğünün üstüne çıkmayıp Ashabı'nın yaptığı minberin
üstüne çıkınca, etrafa hıçkıra hıçkıra bir ağlama sesi yayılmıştı ya,
ağlamanın hiçbir insandan gelmediği anlaşılınca hurma kütüğünün yanına gidip
onun ağladığını, senden ayrı kalınca hıçkırıklara boğulduğunu görünce onu
mübarek ellerinle teselli etmiştin ya hani efendim.
işte ben, işte ben senden ayrı kaldığım o kadar zamana rağmen bir hurma
kütüğü kadar ağlamıyorum, ağlayamıyorum gözümün nuru, gönlümün sultanı


efendim.


şu ümmetin bir kütük kadar olamıyor ve ayrılığına yanıp kavrulmuyor


sultanım. Ne olur, ne olur efendim gel beni de teselli et, bir hurma kütüğü
gibi ağlamasam da, bir mağaranın önünde bekleyen KITMiR gibi sadık olamasam
da ve senden ayrılacağını anlayan bir deve kadar içim yanmıyorsa da, ne olur
Ya Rasül ben seni görmeden sevdim, çağlar ötesi zamandan "KARDEşLERiM"
hitabına "buyur canımın canı, buyur anamı-babamı ve her şeyimi yoluna feda


ettiğim canım efendim" diyerek sana iman ettim gönlümün sultanı.



Sana layık ümmet olmasam da, sana KITMiR gibi sadık kalmasam da, sana bir


örümcek kadar hasretinle yanmasam da ve seni gördüğünde heyecandan ufacık
kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan bir güvercinin yüreği kadar yüreğim
tertemiz olmasa da, gel ne olur, rüya da olsa bile gel, gel de şu günah
çukuruna batmış ümmetini teselli et..Sultanım efendim.....


Hüznümü Hasretine Adadım Ey Nebi...


Rahman’ın Adıyla...
Bir Nûr Yaratıldı, Kâinata Rahîm Olanın Rahmetini Muştulayan.

Selâm Olsun O Müjdeciye!