***
DIŞARDA
Points: 12.470, Level: 73
Level completed: 5%,
Points required for next Level: 380
Overall activity: 99,9%
Achievements


Osmanlıca Türkçe Sözlük - v -
V
va’d (A.) [ وعد ] vaat. va’d edilmek vaat edilmek. va’d etmek vaat etmek.
va’z (A.) [ وعظ ] vaaz, dinî öğüt.
vâbeste (F.) [ وابسته ] bağlı.
vâbestegân (F.) [ وابستگان ] bağlılar.
vâcib (A.) [ واجب ] gerekli. vâcib olmak gerekmek.
vâcibât (A.) [ واجبات ] gerekenler, yapılması gerekli olanlar.
vâcibe (A.) [ واجبه ] gereken, yapılması gerekli olan.
vâcibülîfâ (A.) [ واجب الایفا ] yapılması gereken, yerine getirilmesi gereken.
vâcibülvücûd (A.) [ واجب الوجود ] Tanrı.
vâcid (A.) [ 1 [ واجد .Tanrı. 2.meydana getiren.
vâdî (A.) [ 1 [ وادی .vadi. 2.nehir yatağı. 2.saha, alan.
vâfir (A.) [ وافر ] bol.
vâh (A.) [ واه ] vah, yazık.
vâha (A.) [ واحه ] vaha, çöl ortasındaki yeşil alan.
vahâmet (A.) [ وخامت ] korkunçluk, vehamet, tehlikeli durum.
vâhasretâ (A.) [ واحسرتا ] eyvahlar olsun.
vâhayfâ (A.) [ واحيفا ] yazıklar olsun, eyvahlar olsun, vah vah.
vahdânî (A.) [ وحدانی ] Tanrı’nın birliği ile ilgili.
vahdâniyyet (A.) [ وحدانيت ] Tanrı’nın tekliği.
vahdet (A.) [ 1 [ وحدت .teklik. 2.birlik, beraberlik.
vâhî (A.) [ واهی ] yararsız.
vâhid (A.) [ واحد ] tek, bir tane.
vahîd (A.) [ وحيد ] tek, biricik.
vahîm (A.) [ وخيم ] korkunç.
vahş (A.) [ وحش ] yabanıl.
vahşet (A.) [ 1 [ وحشت .yabanîlik. 2.korku.
vahşetengîz (A.-F.) [ وحشت انگيز ] korkunç, korku salan.
vahşetnâk (A.-F.) [ 1 [ وحشتناک .korkunç. 2.ıssız.
vahşî (A.) [ 1 [ وحشی .yabanî. 2.acımasız.
vahy (A.) [ وحی ] vahiy.
vâiz (A.) [ واعظ ] vaaz veren, dinî öğütler eden.
vâjgûn (F.) [ واژگون ] baş aşağı, tepetakla, tersyüz olmuş.
vak’a (A.) [ 1 [ وقعه .olay. 2.savaş.
vak’anüvis (A.-F.) [ وقعه نویس ] tarih yazarı.
vak’anüvîsân (A.-F.) [ وقعه نویسان ] tarih yazarları.
vakar (A.) [ وقار ] ağırbaşlılık.
vakâyi’ (A.) [ وقایع ] olaylar.
vakf (A.) [ 1 [ وقف .durma, duruş. 2.durdurma. 3.vakıf. 4.adama.
vakfe (A.) [ وقفه ] durma, duraklama.
vakfegâh (A.-F.) [ وقفه گاه ] durulacak yer, durak.
vakfiyye (A.) [ وقفيه ] vakıf belgesi.
vâkıa (A.) [ 1 [ واقعه .olay. 2.gerçek.
vâkıât (A.) [ واقعات ] olaylar.
vâkıf (A.) [ 1 [ واقف .vakfeden. 2.anlamak, bilmek.
vâki (A.) [ واقع ] olan, meydana gelen, gerçekleşmiş olan.
vâki’ olmak 1.olmak, meydana gelmek, gerçekleşmek. 2.bulunmak, yer almak.
vakiyye (A.) [ وقيه ] okka.
vakt (A.) [ وقت ] vakit.
vaktâki (A.-F.) [ وقتاکه ] –diği zaman.
vakûr (A.) [ وقور ] ağırbaşlı.
vakûrâne (A.-F.) [ وقورانه ] ağırbaşlılıkla.
vâlâ (F.) [ والا ] yüksek, yüce.
vâlâcâh (F.) [ والاجاه ] yüksek mevki sahibi.
vâlâkadr (F.-A.) [ والاقدر ] saygıdeğer.
vâlid (A.) [ 1 [ والد .baba. 2.yol açan, doğuran.
vâlide (A.) [ والده ] anne, ana.
vâlideyn (A.) [ والدین ] anababa.
vâlih (A.) [ واله ] şaşkın.
vâliyân (A.-F.) [ واليان ] valiler.
vâm (F.) [ وام ] borç.
vâmdâr (F.) [ وامدار ] borçlu.
vâmhâh (F.) [ وامخواه ] alacaklı.
vâpesin (F.) [ واپسين ] sonuncu.
vâr (F.) [ وار ] gibi, benzer.
varak (A.) [ 1 [ ورق .yaprak. 2.kağıt. 3.plaka.
varaka (A.) [ 1 [ ورقه .belge. 2.bir yaprak.
varakpâre (A.-F.) [ 1 [ ورق پاره .kağıt parçası. 2.pusula, not.
vâreste (F.) [ 1 [ وارسته .kurtulmuş, rahat. 2.uzak.
vârî (F.) [ واری ] gibi.
vârid (A.) [ 1 [ وارد .gelen, ulaşan. 2.sözkonusu.
vâridât (A.) [ واردات ] kazanç, gelir.
vâride (A.) [ 1 [ وارده .gelen, ulaşan. 2.akla gelen.
vâris (A.) [ وارث ] mirasçı.
varta (A.) [ 1 [ ورطه .uçurum. 2.tehlike.
vârûn (F.) [ وارون ] ters, başaşağı.
vârûne (F.) [ وارونه ] ters, başaşağı.
vasat (A.) [ 1 [ وسط .orta. 2.ortalama.
vasatî (A.) [ 1 [ وسطی .ortalama. 2.orta.
vasf (A.) [ 1 [ وصف .nitelik, özellik. 2.övgü.
vâsıl (A.) [ واصل ] ulaşan, kavuşan, gelen.
vâsıl olmak ulaşmak, kavuşmak.
vâsıta (A.) [ 1 [ واسطه .aracı. 2.araç, alet.
vâsi’ (A.) [ 1 [ واسع .geniş. 2.yaygın. 3.kapsamlı. 4.enli. 5.bol.
vasiyyet (A.) [ وصيت ] vasiyet.
vasiyyetnâme (A.-F.) [ وصيت نامه ] vasiyet mektubu.
vasl (A.) [ 1 [ وصل .ulaşma. 2.kavuşma, vuslat. 3.bağlama, ulama.
vassaf (A.) [ وصاف ] öven, anlatan, tavsif eden.
vassal (A.) [ وصال ] ulaştıran.
vatan (A.) [ وطن ] yurt.
vatandaş (A.-T.) [ وطنداش ] yurttaş.
vatanî (A.) [ وطنی ] yurt ile ilgili.
vatanperver (A.-F.) [ وطن پرور ] yurtsever.
vatanperverâne (A.-F.) [ وطن پرورانه ] yurtseverce.
vâveylâ (A.) [ 1 [ واویلا .yazık, eyvahlar olsun. 2.çığlık. vâveylâ düşmek çığlıklar atılmak.
vâye (F.) [ وایه ] kısmet.
vaz’ (A.) [ 1 [ وضع .koyma, konulma. 2.bırakma. 3.atama. 4.durum, konum.
vaz’ -ı haml [ وضع حمل ] doğum.
vaz’ -ı kadîm [ وضع قدیم ] eski konum, eski durum.
vaz’ -ı yed [ وضع ید ] el koyma. vaz’ -ı yed edilmek el konulmak.
vaz’ -ı yed etmek el koymak.
vaz’ etmek koymak.
vaz’an (A.) [ وضعا ] konumu bakımından.
vazâif (A.) [ وظائف ] görevler, ödevler.
vâzı’ (A.) [ 1 [ واضع .koyan, koyucu. 2.hazırlayıcı.
vâzıh (A.) [ واضح ] açık, net.
vâzıhan (A.) [ واضحا ] açıkça, açık olarak.
vazî' (A.) [ 1 [ وضيع .alçak, aşağı. 2.mütevazi.
vazîfe (A.) [ 1 [ وظيفه .görev. 2.ödev.
vazîfedâr (A.-F.) [ وظيفه دار ] görevli.
vazîfeşinas (A.) [ وظيفه شناس ] görevine düşkün.
vaziyet (A.) [ وضعيت ] durum, konum.