4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Osmanlıca Türkçe Sözlük - m -

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 12.470, Level: 73
    Points: 12.470, Level: 73
    Level completed: 5%,
    Points required for next Level: 380
    Level completed: 5%, Points required for next Level: 380
    Overall activity: 99,9%
    Overall activity: 99,9%
    Achievements
    Ekrem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Mar 2012
    Yer
    (Ebedi dünyasına göç etti)
    Mesajlar
    964
    Points
    12.470
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    14

    Standart Osmanlıca Türkçe Sözlük - m -

    M

    mâ (A.) [ ما ] su.

    mâ (F.) [ ما ] biz.

    ma’âyib (A.) [ معایب ] kusurlar, ayıplar.

    ma’ber (A.) [ معبر ] geçit.

    ma’ni (A.) [ معنی ] anlam.

    ma’raz (A.) [ معرض ] sergi.

    ma’reke (A.) [ معرکه ] savaş alanı.

    ma’şerî (A.) [ معشری ] kollektif.

    maâbid (A.) [ معابد ] mabetler, ibadet yerleri.

    maâbir (A.) [ معابر ] geçitler.

    maâd (A.) [ 1 [ معاد .dِnüş yeri. 2.ahiret.

    mâadâ (A.) [ ماعدا ] dışında, -den başka, başka, ِte, yanı sıra.

    maâdin (A.) [ معادن ] madenler.

    maalesef (A.) [ مع الأسف ] ne yazık ki.

    maalmemnûniye (A.) [ مع الممنونيه ] seve seve.

    maânî (A.) [ معانی ] anlamlar.

    maârif (A.) [ 1 [ معارف .bilimler. 2.kültür. 3.Millî Eğitim Bakanlığı. maarif nezareti millî eğitim bakanlığı.

    maâş (A.) [ 1 [ معاش .geçim. 2.aylık.

    maatteessüf (A.) [ مع التأسف ] ne yazık ki, üzülerek, maalesef.

    maazâlik (A.) [ مع ذلک ] bununla birlikte.

    maâzallah (A.) [ معاذ الله ] Allah esirgesin.

    mâba’dut-tabîa (A.) [ مابعدالطبيعه ] fizik ِtesi, doğa ِtesi.

    mâba’duttabîiyye (A.) [ مابعدالطبيعيه ] metafizik, doğa ِtesi.

    mâbad (A.) [ مابعد ] sonraki.

    mâbadı var (A.-T.) devam edecek, sürecek, arkası var.

    mabed (A.) [ 1 [ معبد .tapınak. 2.ibadethane.

    mâbeyn (A.) [ 1 [ مابين .arası. 2.padişah sarayı.

    mabud (A.) [ معبود ] ibadet edilen,

    mâcera (A.) [ 1 [ ماجرا .cereyan eden. 2.serüven.

    mâceraperest (A.-F.) [ ماجراپرست ] maceracı.

    maceraperestî (A.-F.) [ ماجراپرستی ] maceracılık, maceraperestlik.

    mâdâmülhayat (A.) [ مادامالحيات ] ömür boyu.

    madde be madde (A.-F.) [ ماده بماده ] madde madde.

    maddî (A.) [ 1 [ مادی .madde ile ilgili. 2.materyalist.

    maddiyet (A.) [ مادیت ] maddîlik.

    maddiyye (A.) [ 1 [ مادیه .madde ile ilgili. 2.matetaryalist.

    mâde (F.) [ ماده ] dişi.

    mâdelet (A.) [ معدلت ] adalet.

    madeniyyât (A.) [ معدنيات ] madencilik bilimi, mineraloji.

    mâder (F.) [ مادر ] anne.

    maderî (F.) [ مادری ] anne ile ilgili, ana tarafı.

    mâderzâd (F.) [ مادرزاد ] anadan doğma.

    mâdiyân (F.) [ مادیان ] kısrak.

    madûd (A.) [ معدود ] sayılı.

    madûd olmak sayılmak.

    mâdum (A.) [ معدوم ] yok olmuş.

    mâdumiyet (A.) [ معدوميت ] yokluk.

    mâdun (A.) [ مادون ] ast, aşağıda, alt.

    mâfevk (A.) [ مافوق ] üst, üstü, yukarısı.

    mafsal (A.) [ مفصل ] eklem.

    magâre (A.) [ مغاره ] mağara.

    mağâk (F.) [ 1 [ مغاک .çukur. 2.mezar.

    mağâzî (A.) [ 1 [ مغازی .savaşlar, gazalar. 2.savaş ِyküleri.

    mağbûn (A.) [ مغبون ] aldatılmış.

    mağdûr (A.) [ مغدور ] haksızlığa uğramış.
    mağdur etmek haksızlığa uğratarak zor durumda bırakmak.
    mağdur olmak haksızlığa uğramayarak zor durumda kalmak.
    mağduriyet (A.) [ مغدوریت ] haksızlığa uğrama, mağdur olma.

    mağfiret (A.) [ مغفرت ] yarlıgama. mağfiret etmek yarlıgamak.

    mağfur (A.) [ مغفور ] yarlıganmış.

    mağlata (A.) [ مغلطه ] laf salatası, yanıltmaca.

    mağlub (A.) [ مغلوب ] yenik.

    mağmûm (A.) [ مغموم ] gamlı, kederli.

    mağrib (A.) [ 1 [ مغرب .batı. 2.akşam namazı. 3.Kuzeybatı Afrika. 4.Fas.

    mağrur (A.) [ مغرور ] gururlu, kendini beğenmiş. mağrûr olmak gururlanmak.

    mağrûrane (A.-F.) [ مغرورانه ] gururlanarak, kendini beğenerek.

    mağsub (A.) [ مغصوب ] gaspedilmiş.

    mağşuş (A.) [ مغشوش ] karışmış.

    mağz (F.) [ 1 [ مغز .beyin. 2.iç, ِz. 3.ilik.

    mağzûb (A.) [ مغضوب ] gazaba uğratılmış.

    mâh (F.) [ ماه ] ay.

    mahabbet (A.) [ محبت ] sevgi.

    mahabbet eylemek sevmek.

    mahâfil (A.) [ 1 [ محافل .mahfiller. 2.toplantı yerleri.

    mahâkim (A.) [ محاکم ] mahkemeler.

    mahal (A.) [ محل ] yer.

    mahall (A.) [ محل ] yer.

    mahallî (A.) [ 1 [ محلی .yerel. 2.yerli.

    mahalliye (A.) [ محليه ] yerel.

    mâhâne (F.) [ ماهانه ] aylık.

    mahâret (A.) [ مهارت ] beceri.

    mâhasal (A.) [ ماحصل ] sonuç.

    mahâsin (A.) [ محاسن ] iyilikler, güzellikler.

    mâhazar (A.) [ ماحضر ] hazırda olan.

    mahâzin (A.) [ مخازن ] mahzenler.

    mahâzîr (A.) [ محاذیر ] sakıncalar.

    mahbes (A.) [ محبس ] hapishane.

    mahbûb (A.) [ 1 [ محبوب .sevilen. 2.sevgili.

    mahbus (A.) [ 1 [ محبوس .hapsedilmiş. 2.hapishane.

    mahcûb (A.) [ 1 [ محجوب .ِrtülmüş. 2.utangaç.
    mahcûb etmek utandırmak.
    mahcûb olmak utanmak.

    mahcûbiyet (A.) [ محجوبيت ] utangaçlık.

    mahcûz (A.) [ محجوظ ] hacizli.

    mahcûz olmak haczedilmek.

    mahdud (A.) [ محدود ] sınırlı, kasıtlı.

    mahdum (A.) [ مخدوم ] oğul.

    mâhe (F.) [ ماهه ] matkap.

    mahfaza (A.) [ محفظه ] kutu, kap.

    mahfî (A.) [ مخفی ] gizli.

    mahfil (A.) [ 1 [ محفل .toplantı yeri. 2.cami mahfili.

    mahfiyyen (A.) [ مخفيا ] gizlice.

    mahfuz (A.) [ محفوظ ] korunmuş, saklanmış.

    mâh-ı nev (F.) [ ماه نو ] hilal, ay.

    mâh-ı sipihr [ ماه سپهر ] ay, gِkyüzündeki ay.

    mâhî (F.) [ ماهی ] balık.

    mahir (A.) [ ماهر ] becerili, maharetli.

    mahiyet (A.) [ ماهيت ] asıl, esas, içyüzü.

    mahkûk (A.) [ محکوک ] kazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş.

    mahkum (A.) [ محکوم ] hüküm giymiş.

    mahkûm etmek hüküm giydirmek.

    mahkum olmak hüküm giymek.

    mahlas (A.) [ مخلص ] takma ad.

    mahlû (A.) [ مخلوع ] tahttan indirilmiş.

    mahluk (A.) [ مخلوق ] yaratık.

    mahlul (A.) [ محلول ] erimiş, çِzülmüş, hallolmuş.

    mahlut (A.) [ مخلوط ] karışık.

    mahmûd (A.) [ 1 [ محمود .ِvülmüş. 2.hamd edilmiş.

    mahmul (A.) [ محمول ] yüklü.

    mahmur (A.) [ مخمور ] uykulu, baygın.

    mâhpâre (F.) [ 1 [ ماه پاره .ay parçası. 2.çok güzel.

    mahrec (A.) [ مخرج ] çıkış yeri.

    mahrem (A.) [ 1 [ محرم .nikah düşmeyen. 2.gizli.

    mâhru (F.) [ ماهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü.

    mahruk (A.) [ محروق ] yanık, yanmış.

    mahrûkat (A.) [ محروقات ] yakacak.

    mahrum (A.) [ محروم ] yoksun. mahrum etmek yoksun bırakmak.

    mahrum olmak yoksun kalmak.

    mahrumiyet (A.) [ محروميت ] yoksunluk, mahrumluk.

    mahrut (A.) [ مخروط ] koni.

    mahsûb (A.) [ محسوب ] hesap edilen.

    mahsûl (A.) [ محصول ] ürün, sonuç.

    mahsur (A.) [ محصور ] kuşatılmış.

    mahsus (A.) [ 1 [ مخصوص .ِzgü, ayrılmış. 2.bilerek.

    mahsûs (A.) [ مخصوص ] hissedilen, hissedilir.

    mahşer (A.) [ 1 [ محشر .kıyamet yeri. 2.aşırı kalabalık.

    mâhtâb (F.) [ ماهتاب ] mehtap.

    mahtûm (A.) [ مختوم ] mühürlü.

    mahtût (A.) [ 1 [ مخطوط .yazılı. 2.çizili.

    mahv (A.) [ 1 [ محو .yok etme. 2.yok olma.

    mahvetmek (A.-T.) yok etmek.

    mahz (A.) [ محض ] sırf, sade, tam.

    mahzar (A.) [ 1 [ محضر .huzur, kat. 2.gِrünüş.

    mahzun (A.) [ محزون ] hüzünlü.

    mahzun etmek hüzünlendirmek.

    mahzun olmak hüzünlenmek.

    mahzûnane (A.-F.) [ محزونانه ] hüzünlü bir halde.

    mahzur (A.) [ محذور ] sakınca.

    mahzur gِrmek sakıncalı bulmak.

    mahzûzat (A.) [ محظوظات ] hoşa gidecek şeyler.

    mâî (A.) [ 1 [ مائی .su ile ilgili. 2.mavi.

    mâ-i mukattar [ ماء مقطر ] damıtık su.

    mâide (A.) [ مائده ] sofra.

    mâil (A.) [ 1 [ مائل .eğilimli, istekli. 2.eğimli, meyilli. 3.çalan.

    mâil olmak eğilim gِstermek.

    maîşet (A.) [ معيشت ] geçim, dirlik.

    maiyyet (A.) [ معيت ] birlik, beraberlik, yanında bulunma.

    mak’ad (A.) [ 1 [ مقعد .makat, kıç. 2.minder.

    makâbir (A.) [ مقابر ] mezarlar, kabirler.

    mâkabl (A.) [ ماقبل ] ِnceki, ِnü.

    mâkablettârih (A.) [ ماقبل التاریخ ] tarih ِncesi.

    makâl (A.) [ مقال ] sِz.

    makam (A.) [ 1 [ مقام .yer. 2.kat, huzur. 3.musikî makamı

    makâmat (A.) [ مقامات ] makamlar.

    makarr (A.) [ 1 [ مقر .başkent. 2.merkez.

    makâsıd (A.) [ مقاصد ] maksatlar.

    makber (A.) [ مقبر ] mezar.

    makbere (A.) [ مقبره ] mezar.

    makbul (A.) [ مقبول ] kabul edilen, beğenilen.

    makbuz (A.) [ 1 [ مقبوض .alınmış. 2.alındı belgesi.

    makdem (A.) [ مقدم ] gelme, geliş.

    makdur (A.) [ 1 [ مقدور .güç. 2.elden gelen.

    makes (A.) [ معکس ] yansıma yeri.

    makes bulmak (A.-T.) yansımak, yansıyacak yer bulmak.

    makes olmak (A.-T.) yansıtmak, yansıma yeri olmak.

    makhûr (A.) [ 1 [ مقهور .kahrolmuş, yenilmiş. 2.gazaba uğramış.

    mâkiyan (F.) [ ماکيان ] tavuk.

    makrun (A.) [ مقرون ] yakın.

    maksad (A.) [ مقصد ] amaç.)

    maksûd (A.) [ مقصود ] istenilen, maksat.

    makta (A.) [ 1 [ مقطع .kesim yeri. 2.kesit.)

    maktel (A.) [ 1 [ مقتل .ِldürme yeri. 2.ünlü birinin ِlümü üzerine yazılan şiir.

    maktû (A.) [ 1 [ مقطوع .kesilmiş, kesik. 2.pazarlık yapılmaz.

    maktül (A.) [ مقتول ] ِldürülen.

    maktül olmak ِldürülmek.

    mâkul (A.) [ معقول ] akla uygun.

    makûlat (A.) [ معقولات ] aklî bilgiler.

    makûle (A.) [ مقوله ] kategori.

    makûs (A.) [ 1 [ معکوس .ters. 2.uğursuz.

    mal (A.) [ 1 [ مال .mal. 2.servet.

    mâlâmâl (F.) [ مالامال ] dopdolu.

    mâlî (A.) [ 1 [ مالی .mal ile ilgili. 2.maliye ile ilgili.

    mâlihulya (Yun.-A.) [ مالی خوليا ] melankoli.

    mâlik (A.) [ مالک ] sahip.

    mâlikiyet (A.) [ مالکيت ] sahip olma.

    maliye (A.) [ ماليه ] devletin gelir ve gider işlerini takip eden bakanlık ve ona

    bağlı daireler.

    malûl (A.) [ معلول ] ِzürlü, hastalıklı.

    malûlen (A.) [ معلولا ] sakatlanmış olarak, ِzürlü olarak.

    malûlîn (A.) [ معلولين ] hastalar, sakatlar.

    malûm (A.) [ معلوم ] bilinen.

    malûm olmak anlaşılmak, bilinmek.

    malûmat (A.) [ معلومات ] bilgi.

    malûmatfurûş (A.-F.) [ معلومات فروش ] bilgiçlik taslayan.

    malûmatfurûşluk (A.-F.-T.) bilgiçlik taslama.

    malûmatfurûşluk etmek bilgiçlik taslamak.

    mâmafih (A.) [ مع مافيه ] bununla birlikte.

    mâmelek (A.) [ ماملک ] sahip olunan.

    mamûl (A.) [ 1 [ معمول .yapılmış, imal edilmiş. 2.alışılmış.

    mamûlat (A.) [ معمولات ] imal edilenler.

    mamûlün fevkinde alışılmışın ِtesinde.

    mamûr (A.) [ معمور ] bayındır, imar edilmiş.

    mamûr edilmek bayındırlaştırılmak, imar edilmek.

    mamûr etmek bayındırlaştırmak.

    mamûr olmak bayındır olmak.

    mamûre (A.) [ معموره ] bayındır yer.

    mamûriyet (A.) [ معموریت ] bayındırlık.

    mana (A.) [ معنی ] anlam.

    manalandırmak anlam kazandırmak.

    manen (A.) [ 1 [ معنا .mana yolu ile. 2.gِnülden.

    mânend (F.) [ مانند ] gibi.

    manevî (A.) [ 1 [ معنوی .anlam ile ilgili. 2.ruh ile ilgili.

    maneviyat (A.) [ 1 [ معنویات .manaya dayalı şeyler. 2.moral değerler.

    mani (A.) [ معنی ] engel.

    mani olmak engel olmak.

    mânia (A.) [ مانعه ] engel.

    manidar (A.-F.) [ معنی دار ] anlamlı.

    mansıb (A.) [ منصب ] devlet memuriyetindeki makam.

    mansıbdar (A.-F.) [ منصبدار ] makam sahibi devlet memuru.

    mansur (A.) [ منصور ] Tanrı’nın yardımıyla zafer kazanan.

    mantıkan (A.) [ منطقا ] mantık bakımından.

    mantıkî (A.) [ منطقی ] mantıklı.

    mantıkiyyûn (A.) [ منطقيون ] mantıkçılar, mantık bilginleri.

    manzar (A.) [ 1 [ منظر .seyir yeri. 2.gِrünüş. 3.yüz.

    manzara (A.) [ منظره ] gِrünüm.

    manzum (A.) [ منظوم ] nazmedilmiş.

    manzûmât (A.) [ منظومات ] manzumeler.

    manzûme (A.) [ 1 [ منظومه .dizilmiş. 2.vezinli sِz, şiir. 3.sistem.

    manzur (A.) [ 1 [ منظور .bakılan. 2.dikkat çeken.

    manzur olmak gِrülmek, gِze çarpmak.

    mâr (F.) [ مار ] yılan.

    maraz (A.) [ مرض ] hastalık.

    marazî (A.) [ مرضی ] hastalıklı, hastalkla ilgili.

    mârgîr (F.) [ مارگير ] yılancı, yılan tutan.

    marifet (A.) [ 1 [ معرفت .bilme. 2.ustalık, beceri. 3.aracı.

    mariz (A.) [ مریض ] hasta.

    mârpîç (F.) [ مارپيچ ] marpuç, nargile marpucu.

    maruf (A.) [ 1 [ معروف .bilinen. 2.ünlü, tanınmış.

    marûf olmak tanınmak, bilinmek.

    maruz (A.) [ 1 [ معروض .arzedilen, sunulan. 2.karşı karşıya kalma, tutulma.

    maruz olmak karşı karşıya kalmak.

    maruzat (A.) [ معروضات ] sunulanlar, arzedilecek şeyler.

    mâsabak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

    masâri (A.) [ مصارع ] dizeler, mısralar.

    masârif (A.) [ مصارف ] harcamalar.

    masdar (A.) [ 1 [ مصدر .çıkış yeri, kaynak. 2.masdar.

    mâsebak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

    mashara (A.) [ مسخره ] soytarı.

    mâsiva (A.) [ 1 [ ماسوی .Tanrı’nın dışındaki varlıklar. 2.dünyaya ِzgü her şey.

    masiyet (A.) [ 1 [ معصيت .günah. 2.isyan.

    maskat (A.) [ 1 [ مسقط .düşüş yeri.

    maskat-ı re’s [ مسقط رأس ] doğum yeri.

    maslahat (A.) [ 1 [ مصلحت .iş. 2.dirlik düzenlik.

    maslahatgüzar (A.-F.) [ مصلحت گزار ] elçi adına devlet işlerini yürüten.

    masnû (A.) [ 1 [ مصنوع .yapma, yapay. 2.sanatlı.

    masraf (A.) [ مصرف ] harcama, gider.

    masrû (A.) [ مصروع ] saralı.

    masrûf (A.) [ مصروف ] harcanmış.

    masruf olmak harcanmak.

    mass (A.) [ مص ] emme.

    massetmek emmek, çekmek.

    mâst (F.) [ ماست ] yoğurt.

    mastaba (A.) [ 1 [ مصطبه .meyhane. 2.sedir.

    masum (A.) [ 1 [ معصوم .suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk.

    masumane (A.-F.) [ معصومانه ] masumca.

    masume (A.) [ 1 [ معصومه .suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu.

    masumiyet (A.) [ معصوميت ] masumluk, suçsuzluk.

    masûn (A.) [ مصون ] korunmuş, saklanmış.

    masûn kalmak korunmak, zarar gelmemek.

    mâşe (F.) [ ماشه ] maşa.

    maşer (A.) [ معشر ] toplum.

    maşerî (A.) [ معشری ] kollektif, ortaklaşa.

    mâşıta (A.) [ ماشطه ] kadın makyajcısı, kadın kuafِrü.

    mâşî (A.) [ ماشی ] yürüyen.

    mâşiyen (A.) [ ماشيا ] yürüyerek.

    maşrık (A.) [ مشرق ] doğu.

    maşûk (A.) [ معشوق ] (erkek) sevgili.

    maşuka (A.) [ معشوقه ] (bayan) sevgili.

    matbaa (A.) [ مطبعه ] basımevi.

    matbah (A.) [ مطبخ ] mutfak.

    matbû (A.) [ 1 [ مطبوع .basılı. 2.hoşa giden, hoş.

    matbûat (A.) [ 1 [ مطبوعات .basın. 2.basılı şeyler.

    mâtem (A.) [ ماتم ] yas.

    mâtem tutmak yas tutmak.

    mâtemdar (A.-F.) [ ماتمدار ] yaslı.

    mâtemî (A.-F.) [ ماتمی ] yaslı.

    mâtemli (A.-T.) yaslı.

    mâtemserâ (A.-F.) [ ماتمسرا ] yas tutulan ev.

    mâtemzede (A.-F.) [ ماتم زده ] yaslı.

    matla (A.) [ 1 [ مطلع .doğuş yeri. 2.kaside ve gazelin ilk beyti.

    matlab (A.) [ 1 [ مطلب .konu. 2.istek.

    matlub (A.) [ 1 [ مطلوب .istenilen, aranan. 2.alacak.

    matlûb etmek istemek.

    matrûd (A.) [ مطرود ] kovulmuş.

    matrûş (A.) [ 1 [ مطروش .sakalsız. 2.tıraşlanmış.

    matuf (A.) [ معطوف ] yِnelik, çevrili.

    matûh (A.) [ معتوه ] bunak, bunamış.

    matûhe (A.) [ معتوهه ] bunak, bunamış (bayan).

    mâvaka (A.) [ ماوقع ] olup biten.

    mâverâ (A.) [ 1 [ ماورا .ِte, ِtesinde. 2.ahiret, ِbür dünya.

    mavtın (A.) [ موطن ] yurt tutulan yer.

    mâye (F.) [ 1 [ مایه .maya. 2.para. 3.mal. 4.güç.

    mâyedar (F.) [ 1 [ مایه دار .mayalı. 2.paralı. 3.mal sahibi. 4.güçlü.

    mâyi (A.) [ مایع ] sıvı.

    mayûb (A.) [ 1 [ معيوب .kusurlu. 2.ayıplanmış.

    mazanna (A.) [ 1 [ مظنه .ermiş sanılan.2.zan altındaki.

    mazarrat (A.) [ 1 [ مضرت .zarar verme. 2.zarar.

    mazarrât (A.) [ مضرات ] zararlar.

    mazbata (A.) [ مضبطه ] tutanak.

    mazbata tanzim etmek tutanak düzenlemek.

    mazbut (A.) [ 1 [ مضبوط .zaptedilmiş. 2.kayda geçirilmiş. 3.derli toplu. 4.sağlam.

    mazbutat (A.) [ مضبوطات ] kayda geçirilenler.

    mazeret (A.) [ معذرت ] ِzür.

    mazerethâh (A.-F.) [ معذرت خواه ] ِzür dileyen.

    mazhar (A.) [ 1 [ مظهر .ortaya çıkış yeri. 2.şereflenme, nail olma.

    mazhar olmak karşılaşmak, nail olmak.

    mâzi (A.) [ ماضی ] geçmiş, geçmiş zaman.

    mazlum (A.) [ 1 [ مظلوم .zulme uğramış. 2.sesiz sedasız.

    mazlumâne (A.-F.) [ مظلومانه ] mazlumca.

    mazlûmiyet (A.) [ 1 [ مظلوميت .mazlumluk, zulme uğramışlık. 2.sesiz sedasız
    olma.

    mazmaza (A.) [ مضمضه ] gargara.

    mazmaza yapmak gargara yapmak, ağızda su çalkalamak.

    mazmun (A.) [ 1 [ مضمون .kavram. 2.ince sِz.

    maznun (A.) [ مظنون ] zanlı.

    maznun olmak zan altında kalmak.

    mazrub (A.) [ 1 [ مضروب .dِvülen. 2.çarpılan.

    mazruf (A.) [ 1 [ مظروف .kaba konulan. 2.zarflı.

    mâzu (F.) [ مازو ] mazı.

    mazûl (A.) [ معزول ] gِrevden alınmış, azledilmiş.

    mazul olmak gِrevden alınmak, azledilmek.

    mazur (A.) [ معذور ] ِzürlü.



  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 12.470, Level: 73
    Points: 12.470, Level: 73
    Level completed: 5%,
    Points required for next Level: 380
    Level completed: 5%, Points required for next Level: 380
    Overall activity: 99,9%
    Overall activity: 99,9%
    Achievements
    Ekrem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Mar 2012
    Yer
    (Ebedi dünyasına göç etti)
    Mesajlar
    964
    Points
    12.470
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    14

    Standart

    me’vâ (A.) [ مأوا ] sığınma yeri.

    me’yûs (A.) [ مأیوس ] umutsuz.
    me’yûs etmek umutsuz bırakmak.
    me’yûs olmak umudunu yitirmek.

    meâb (A.) [ مآب ] sığınma yeri.

    meâd (A.) [ 1 [ معاد .dِnüş yeri. 2.ahiret.

    meâhiz (A.) [ مآخذ ] kaynaklar.

    meâl (A.) [ مآل ] anlam.

    meâric (A.) [ معارج ] merdivenler.

    meâsî (A.) [ 1 [ معاصی .isyanlar. 2.günahlar.

    meâyib (A.) [ معایب ] kusurlar, ayıplar.

    mebâd (F.) [ مباد ] sakın, aman sakın, olmaya.

    mebâdâ (F.) [ مبادا ] sakın, aman sakın, olmaya.

    mebâdî (A.) [ مبادی ] ilkeler, prensipler.

    mebâhis (A.) [ مباحث ] konular, bahisler.

    mebânî (A.) [ 1 [ مبانی .temeller. 2.yapılar, binalar.

    mebde’ (A.) [ 1 [ مبدأ .başlangıç noktası.

    mebde-i tarih [ مبدأ تاریخ ] tarih başlangıcı.

    mebhas (A.) [ 1 [ مبحث .bِlüm, fasıl. 2.bilim.

    mebhûs (A.) [ مبحوث ] bahsedilen.

    mebhût (A.) [ مبهوت ] şaşkın.

    meblağ (A.) [ 1 [ مبلغ .tutar. 2.para.

    mebnâ (A.) [ مبنی ] bina.

    mebnî (A.) [ 1 [ مبنی .dayanan. 2.bina edilmiş.

    mebsût (A.) [ مبسوط ] yaygın, açık.

    mebsûten (A.) [ مبسوطا ] yaygın olarak.

    mebus (A.) [ 1 [ مبعوث .gِnderilmiş. 2.milletvekili. 3.ِlümden sonra dirilen.

    mebzûl (A.) [ مبذول ] bol.

    mebzûlen (A.) [ مبذولا ] bolca.

    mebzûliyet (A.) [ مبذوليت ] bolluk.

    mec’ûl (A.) [ مجعول ] yapay.

    mecâl (A.) [ 1 [ مجال .güç, kuvvet. 2.fırsat.

    mecâlis (A.) [ مجالس ] meclisler.

    mecâmi (A.) [ مجامع ] toplantı yerleri.

    mecânîn (A.) [ مجانين ] mecnunlar, çılgınlar.

    mecbûr (A.) [ 1 [ مجبور .zorunlu. 2.zora koşulmuş.

    mecbûrî (A.) [ مجبوری ] zorunlu.

    mecbûriyet (A.) [ مجبوریت ] zorunluluk.

    meccânen (A.) [ مجانا ] parasız olarak.

    meccânî (A.) [ مجانی ] parasız.

    mecd (A.) [ مجد ] ululuk.

    mecelle (A.) [ مجله ] dergi.

    mechûl (A.) [ مجهول ] bilinmeyen.

    mechûlât (A.) [ مجهولات ] bilinmeyenler.

    mechûliyet (A.) [ مجهوليت ] bilinmezlik.

    mechûlünneseb (A.) [ مجهول النسب ] onun bunun çocuğu.

    mecîd (A.) [ مجيد ] ulu.

    meclis (A.) [ مجلس ] toplantı yeri.

    meclisefrûz (A.-F.) [ مجلس افروز ] meclisi aydınlatan, meclisi şenlendiren.

    meclûb (A.) [ 1 [ مجلوب .celbedilmiş. 2.aşık, tutkun.

    mecma’ (A.) [ مجمع ] toplantı yeri.

    mecmû’ (A.) [ مجموع ] toplam, tümü.

    mecmûa (A.) [ 1 [ مجموعه .dergi. 2.küçük risale veya farklı kitapların bir araya getirildiği eser.

    mecmûan (A.) [ مجموعا ] toplam olarak.

    mecnûn (A.) [ 1 [ مجنون .delice seven. 2.cinli. 3.Leyla’nın aşığı.

    mecnûnâne (A.-F.) [ مجنونانه ] çılğınca, delicesine.

    mecrâ (A.) [ 1 [ مجرا .su yatağı. 2.yol, güzergah.

    mecrûh (A.) [ مجروح ] yaralı.

    mecrûhîn (A.) [ مجروحين ] yaralılar.

    mecûsî (A.) [ مجوسی ] ateşperest, ateşe tapan.

    meczûb (A.) [ 1 [ مجذوب .cezbedilmiş. 2.Tanrı sevgisiyle cezbeye kapılan. 2.deli.

    med’uv (A.) [ مدعو ] davetli.

    med’uvvîn (A.) [ مدعوین ] davetliler.

    medâfin (A.) [ مدافن ] mezarlar.

    medâr (A.) [ 1 [ مدار .yِrünge 2.dِnence. 3.vesile, vasıta. 4.yardımcı.

    medâric (A.) [ مدارج ] merdivenler.

    medâris (A.) [ مدارس ] medreseler.

    medd (A.) [ 1 [ مد .uzatma. 2.çekme.

    meddâh (A.) [ 1 [ مداح .çok ِven. 2.meddah.

    meded (A.) [ مدد ] yardım, medet.

    mededhâh (A.-F.) [ مددخواه ] yardım isteyen.

    mededkâr (A.-F.) [ مددکار __________] yardım eden, yardımcı.

    mededres (A.-F.) [ مددرس ] yardıma koşan, imdada koşan.

    medenî (A.) [ 1 [ مدنی .şehirli. 2.uygar. 3.gِrgülü. 4.Medineli. medenîleşmek uygarlaşmak.

    medeniyyet (A.) [ مدنيت ] uygarlık.

    medfa (A.) [ مدفع ] top.

    medfen (A.) [ مدفن ] mezar, defin yeri.

    medfû (A.) [ 1 [ مدفوع .çıkarılmış. 2.dışkı. 3.para kasasından çıkmış.

    medfûn (A.) [ مدفون ] gِmülü, defnedilmiş. medfûn edilmek gِmülmek.

    medh (A.) [ مدح ] ِvgü.

    medhal (A.) [ 1 [ مدخل .giriş. 2.giriş yeri. 3.başlangıç. 4.dehalet.

    medhaldâr (A.-F.) [ مدخلدار ] parmağı olan, müdahale etmiş olan.
    medhaldar bulunmak (A.-F.-T.) parmağı olmak; müdahalesi bulunmak.
    medhedilmek ِvülmek. medhetmek ِvmek.

    medhiye (A.) [ مدحيه ] ِvgü.

    medhiyyât (A.) [ مدحيات ] ِvgüler.

    medhûş (A.) [ مدهوش ] dehşete kapılmış.

    medîd (A.) [ 1 [ مدید .uzun. 2.çekilmiş.

    medîde (A.) [ 1 [ مدیده .uzun. 2.çekilmiş.

    medîha (A.) [ مدیحه ] ِvgü şiiri, kaside.

    medîhagû (A.-F.) [ مدیحه گو ] ِvgü şairi, kaside şairi.

    medîne (A.) [ 1 [ مدینه .şehir. 2.Medine.

    medînetünnebî (A.) [ مدینة النبی ] Medine.

    medînetüsselam (A.) [ مدینة السلام ] Bağdat.

    medlûl (A.) [ مدلول ] kanıt olarak gِsterilen.

    medresevî (A.) [ مدرسوی ] medrese ile ilgili.

    medrûs (A.) [ 1 [ مدروس .eski, yırtık pırtık. 2.ders olarak verilen.

    medyûn (A.) [ مدیون ] borçlu.

    mefâhîm (A.) [ مفاهيم ] mefhumlar.

    mefâhir (A.) [ مفاخر ] ِvünülecek şeyler.

    mefâsıl (A.) [ مفاصل ] eklemler.

    mefâtih (A.) [ مفاتيح ] anahtarlar.

    mefhar (A.) [ مفخر ] ِvünç kaynağı.

    mefhum (A.) [ مفهوم ] kavram.

    mefhûm olmak anlaşılmak.

    mefkûd (A.) [ 1 [ مفقود .kayıp. 2.yok olmuş.

    mefkûd olmak 1.kaybolmak. 2.yok olmak.

    mefkûre (A.) [ مفکوره ] ülkü, ideal.

    mefkûrevî (A.) [ مفکوروی ] ülkü ile ilgili.

    meflûc (A.) [ مفلوج ] felçli.

    meflûc olmak felç olmak, kımıldayamaz hale gelmek.

    meflûciyet (A.) [ 1 [ مفلوجيت .felçlilik. 2.kıpırdayamama.

    mefrûş (A.) [ مفروش ] dِşenmiş.

    mefrûşat (A.) [ مفروشات ] dِşeme.

    mefrûz (A.) [ مفروز ] ayırılmış.

    mefrûz (A.) [ مفروض ] farzedilmiş.

    meftûh (A.) [ 1 [ مفتوح .açık. 2.fethedilmiş. 3.fethalı.

    meftûn (A.) [ مفتون ] tutkun, aşık.
    meftûn etmek aşık etmek.
    meftûn olmak aşık olmak, tutulmak.

    meftûniyet (A.) [ مفتونيت ] tutkunluk.

    meger (F.) [ 1 [ مگر .meğer. 2.oysa.

    meges (F.) [ مگس ] sinek.

    meğâk (F.) [ 1 [ مغاک .çukur. 2.mezar.

    meh (F.) [ مه ] ay.

    mehâbet (A.) [ مهابت ] heybetlilik.

    mehâlik (A.) [ مهالک ] tehlikeli yerler.

    mehâr (F.) [ مهار ] yular, dizgin.

    mehaz (A.) [ مأخذ ]] kaynak.

    mehbil (A.) [ مهبل ] rahim yolu.

    mehd (A.) [ مهد ] beşik.

    mehekk (A.) [ محک ] mihenk taşı.

    mehîb (A.) [ مهيب ] heybetli.

    mehl (A.) [ مهل ] süre tanıma.

    mehleke (A.) [ مهلکه ] tehlikeli yer.

    mehlikâ (F.-A.) [ مه لقا ] ay yüzlü, güzel yüzlü.

    mehpare (F.) [ 1 [ مه پاره .ay parçası. 2.güzel yüzlü.

    mehpeyker (F.) [ مه پيکر ] güzel yüzlü, parlak yüzlü.

    mehr (A.) [ مهر ] mehir.

    mehrû (F.) [ مهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü.

    mehtâb (F.) [ مهتاب ] mehtap, ay ışığı.

    mehûz (A.) [ مأخوذ ] alınmış.

    mehveş (F.) [ 1 [ مهوش .ay gibi, ay kadar güzel. 2.güzel yüzlü.

    mekân (A.) [ 1 [ مکان .yer. 2.ev.

    mekâre (A.) [ مکاره ] kiralık binek veya yük hayvanı.

    mekâreci (A.-T.) binek veya yük hayvanı kiralayan.

    mekârim (A.) [ مکارم ] cِmertlikler.

    mekâtîb (A.) [ مکاتيب ] mektuplar.

    mekâtib (A.) [ مکاتب ] okullar.

    mekâtib-i âliye [ مکاتب عاليه ] yüksekokullar.

    mekâtib-i askeriye [ مکاتب عسکریه ] askerî okullar.

    mekhûl (A.) [ مکحول ] sürmeli.

    meknûn (A.) [ 1 [ مکنون .dizili. 2.gizli.

    mekr (A.) [ مکر ] hile.

    mekrûh (A.) [ مکروه ] iğrenç.

    meks (A.) [ مکث ] duralama, duraklama.

    meksur (A.) [ مکسور ] kırık.

    mekşûf (A.) [ مکشوف ] keşfedilmiş.

    mekteb (A.) [ 1 [ مکتب .okul. 2.ekol.

    mekteb-i âlî [ مکتب عالی ] yüksekokul.

    mekteb-i harbiye [ مکتب حربيه ] harp okulu.

    mekteb-i i’dâdî [ مکتب اعدادی ] lise.

    mekteb-i ibtidâî [ مکتب ابتدائی ] ilkokul.

    mekteb-i rüşdî [ مکتب رشدی ] ortaokul.

    mekteb-i sultânî [ مکتب سلطانی ] Galatasaray Lisesi.

    mektep (A.) [ مکتب ] okul.

    mektub (A.) [ 1 [ مکتوب .yazılı. 2.mektup.

    mektûbat (A.) [ مکتوبات ] mektuplar.

    mektûbî (A.) [ مکتوبی ] valilik ِzel kalem müdürü.

    mektûm (A.) [ مکتوم ] gizli.

    melabe (A.) [ ملعبه ] oyuncak.

    melâbis (A.) [ ملابس ] giysiler.

    melah (F.) [ ملخ ] çekirge.

    melahat (A.) [ ملاحت ] yüz güzelliği.

    melâhide (A.) [ ملاحده ] dinsizler, tanrıtanımazlar.

    melâik (A.) [ ملائک ] melekler.

    melâike (A.) [ ملائکه ] melekler.)

    melâl (A.) [ ملال ] sıkıntı, usanma.

    melalli (A.-T.) sıkıntılı.

    melanet (A.) [ ملعنت ] melunluk.

    melce (A.) [ ملجأ ] sığınak, sığınacak yer.

    melekât (A.) [ ملکات ] yetiler.

    meleke (A.) [ ملکه ] yeti.

    meleksîmâ (A.) [ ملک سيما ] melek yüzlü güzel.

    melekût (A.) [ ملکوت ] ruhlar alemi.

    melfûfen (A.) [ ملفوفا ] ilişikte.

    melhûz (A.) [ ملحوظ ] düşünülen, ِngِrülen.

    melik (A.) [ ملک ] padişah.

    mellah (A.) [ ملاح ] gemici.

    melsûk (A.) [ ملصوق ] yapışık.

    melûf (A.) [ مألوف ] alışık.

    melun (A.) [ ملعون ] lanet olası.

    memâlik (A.) [ 1 [ ممالک .ülkeler. 2.topraklar, diyarlar.

    memât (A.) [ ممات ] ِlüm.

    memduh (A.) [ ممدوح ] ِvülmüş.

    memer (A.) [ ممر ] geçit.

    memhûr (A.) [ ممهور ] mühürlü.

    memleket (A.) [ 1 [ مملکت .ülke. 2.şehir.

    memlûk (A.) [ مملوک ] kِle.

    memnû (A.) [ ممنوع ] yasak.

    memnûa (A.) [ ممنوعه ] yasak.

    memnûiyet (A.) [ منوعيت ] yasak olma hali.

    memnûn (A.) [ 1 [ ممنون .mutlu, razı. 2.sevinçli.

    memnun etmek 1.mutlu edilmek, razı edilmek. 2.sevindirilmek.

    memnuniyet (A.) [ ممنونيت ] memnunluk.

    memûl (A.) [ مأمول ] umulan, beklenilen.

    memur (A.) [ 1 [ مأمور .gِrevli. 2.devlet memuru.

    memurîn (A.) [ مأمورین ] memurlar, gِrevliler.

    memûriyet (A.) [ مأموریت ] memurluk.

    memzuc (A.) [ ممزوج ] karışık.

    men (F.) [ من ] ben.

    men’ (A.) [ 1 [ منع .engel olma, alıkoyma. 2.engel olunma, alıkonulma.

    3.yasaklama. 4.yasaklanma.

    men’ edilmek yasaklanmak.

    men’ etmek 1.engel olmak, alıkoymak. 2.yasaklamak.

    men’ olunmak yasaklanmak.

    menâbi’ (A.) [ منابع ] kaynaklar.

    menâfi’ (A.) [ منافع ] menfaatler, çıkarlar, yararlar.

    menâkıb (A.) [ مناقب ] menkıbeler, ِvgüye değer ِzellikler.

    menâm (A.) [ 1 [ منام .uyku. 2.rüya.

    menâre (A.) [ مناره ] minare.

    menâsıb (A.) [ مناصب ] makamlar.

    menâtık (A.) [ مناطق ] bِlgeler.

    menâzır (A.) [ مناظر ] manzaralar.

    menâzil (A.) [ 1 [ منازل .konaklar. 2.aşamalar.

    menba (A.) [ 1 [ منبع .kaynak. 2.pınar.

    menfâ (A.) [ منفی ] sürgün.

    menfaat (A.) [ منفعت ] çıkar, yarar.

    menfaatperest (A.-F.) [ منفعت پرست ] çıkarcı.

    menfâlık (A.-T.) sürgün hayatı.

    menfez (A.) [ منفذ ] nüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu.

    menfî (A.) [ 1 [ منفی .olumsuz. 2.hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz

    yaklaşan. 3.sürgüne gِnderilmiş.

    menfur (A.) [ منفور ] nefret edilen.

    menhî (A.) [ منهی ] yasaklanmış.

    menhiyat (A.) [ منهيات ] yasaklar.

    menhus (A.) [ منحوس ] uğursuz.

    meni (A.) [ منی ] sperma.

    menî (F.) [ منی ] benlik.

    menî’ (A.) [ منيع ] aşılmaz, sarp, geçit vermez.

    menkabe (A.) [ منقبه ] ünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle bağdaşmaz öyküler.

    menkûha (A.) [ منکوحه ] nikahlı hanım, eş.

    menkul (A.) [ 1 [ منقول .nakledilen. 2.anlatılan, rivayet edilen.

    menkûş (A.) [ منقوش ] nakışlı, işlemeli, desenli.

    mensûb (A.) [ منصوب ] nispet edilen, ait, bağlı.

    mensûbîn (A.) [ منصوبين ] mensuplar.

    mensubiyet (A.) [ منصوبيت ] mensup olma, bağlı olma.

    mensûc (A.) [ منسوج ] dokunmuş.

    mensûcât (A.) [ 1 [ منسوجات .dokumalar. 2.dokuma sektِörü.

    mensûh (A.) [ منسوخ ] hükümsüz.

    mensûr (A.) [ منثور ] düzyazı.

    menşe (A.) [ منشا ] kِken..

    menşur (A.) [ 1 [ منشور .ferman. 2.prizma.

    menus (A.) [ 1 [ مأنوس .alışılmış. 2.alışkın.

    menût (A.) [ منوط ] bağlı.

    menzil (A.) [ 1 [ منزل .konak. 2.ev. 3.bir günde gidilebilen yol.

    menzil alınmak yol alınmak.

    menzil almak yol almak.

    menzilgâh (A.-F.) [ منزلگاه ] konak yeri.

    mer’î (A.) [ مرئی ] yürürlükte, geçerli.

    mera (A.) [ مرعی ] otlak.

    merâkiz (A.) [ مراکز ] merkezler.

    merâm (A.) [ مرام ] amaç, anlatılmak istenen şey.

    merâret (A.) [ مرارت ] acılık.

    merâsî (A.) [ مراثی ] ağıtlar, mersiyeler.

    merâsim (A.) [ 1 [ مراسم .tِrenler. 2.tِren.

    merâtib (A.) [ مراتب ] rütbeler, mertebeler.

    merbut (A.) [ مربوط ] bağlı.

    merbûtiyet (A.) [ 1 [ مربوطيت .bağlılık. 2.düşkünlük, aşırı ilgi.

    mercân (A.) [ مرجان ] mercan.

    merci (A.) [ مرجع ] başvuru yeri.

    merd (F.) [ 1 [ مرد .adam. 2.yiğit.

    merdâne (F.) [ مردانه ] yiğitçe.

    merdiven (F.) [ نردبان ] merdiven.

    merdûd (A.) [ مردود ] reddedilmiş, kabul edilmemiş.

    merdum (F.) [ 1 [ مردم .insan. 2.halk. 3.gِzbebeği.

    merdumharlık (F.-T.) insan eti yeme, yamyamlık..

    merdüm (F.) [ 1 [ مردم .insan. 2.halk. 3.gِzbebeği.

    merdümek (F.) [ مردمک ] gِzbebeği.

    merdümgiriz (F.) [ مرمگریز ] insanlardan kaçan.

    merdümhar (F.) [ مردم خوار ] insan yiyen, yamyam.

    merdümî (F.) [ 1 [ مردمی .insanlık. 2.yiğitlik.

    meremmet (A.) [ مرمت ] onarım.

    meremmet etmek onarmak.

    merg (F.) [ مرگ ] ِlüm.

    mergub (A.) [ مرغوب ] rağbet edilen, aranılan, istenilen.

    merhale (A.) [ 1 [ مرحله .aşama. 2.konak, menzil.

    merhamet (A.) [ مرحمت ] acıma.

    merhamet etmek acımak.

    merhametli (A.-T.) acıyan.

    merhametsiz (A.-T.) acımasız.

    merhem (A.) [ مرهم ] pomad, yara kremi.

    merhemsâz olmak çare bulmak.

    merhûm (A.) [ مرحوم ] (erkek) ِlü.

    merhûme (A.) [ مرحومه ] (bayan) ِlü.

    merhun (A.) [ 1 [ مرهون .rehinli, ipotekli. 2.zamana bağlı, bir şeye bağlı.

    merih (A.) [ مریخ ] Mars.

    merkad (A.) [ مرقد ] mezar.

    merkeb (A.) [ 1 [ مرکب .binit. 2.eşek.

    merkum (A.) [ مرقوم ] adı geçen, anılan; yazılmış.

    merkûz (A.) [ مرکوز ] dikili, dikilmiş.

    mermi (A.) [ مرمی ] kurşun.

    mermûz (A.) [ 1 [ مرموز .gizemli. 2.rumuzlu.

    merrât (A.) [ مرات ] defalar.

    merre (A.) [ مره ] defa.

    mersiye (A.) [ مرثيه ] ağıt, mersiye.

    mertebe (A.) [ 1 [ مرتبه .derece. 2.miktar.

    merzagî (A.) [ مرزغی ] bataklık.

    merzüban (F.) [ 1 [ مرزبان .sınır muhafızı. 2.sınır beyi.

    mesâ (A.) [ مسا ] akşam.

    mesâcid (A.) [ مساجد ] mesçitler.

    mesafe (A.) [ مسافه ] uzaklık.

    mesâha (A.) [ مساحه ] ِlçüm.

    mesai (A.) [ مساعی ] çalışma, çalışmalar.

    mesâib (A.) [ مصائب ] musibetler.

    mesâil (A.) [ مسائل ] meseleler.

    mesâkîn (A.) [ 1 [ مساکن .yoksullar. 2.miskinler.

    mesâkin (A.) [ مساکن ] konutlar.

    mesâme (A.) [ مسامه ] derideki küçük delikler.

    mesârif (A.) [ مصارف ] harcamalar.

    mesâvî (A.) [ مساوی ] kِtülükler.

    mescid (A.) [ مسجد ] mesçit.

    mesdûd (A.) [ مسدود ] kapalı, set çekili, tıkalı.

    mesel (A.) [ 1 [ مثل .ِrnek. 2.ِzlü sِz. 3.ِğretici hikaye.

    meselâ (A.) [ مثلا ] ِrneğin.

    mesele (A.) [ 1 [ مسئله .mesele, konu. 2.sorun. 3.problem.

    meserrât (A.) [ مسرات ] sevinçler.

    meserret (A.) [ مسرت ] sevinç.

    mesh (A.) [ مسخ ] silme, sıvama.

    meshetmek silmek, sıvamak.

    meshûr (A.) [ مسحور ] büyülenmiş.

    meshûr etmek büyülemek.

    meshûr olmak büyülenmek.

    mesîh (A.) [ مسيح ] İsa.

    mesîhî (A.) [ مسيحی ] Hıristiyan.

    mesîhiyyet (A.) [ مسيحيت ] Hıristiyanlık.

    mesîr (A.) [ 1 [ مسير .seyir yeri. 2.güzergah.

    mesîre (A.) [ مسيره ] gezinti yeri.

    mesken (A.) [ مسکن ] konut.

    mesken etmek yurt tutmak.

    mesken ittihaz etmek (A.-T.) yurt tutmak, mesken edinmek.

    meskenet (A.) [ مسکنت ] miskinlik.

    meskûkât (A.) [ مسکوکات ] madenî paralar, sikkeler.

    meskûn (A.) [ مسکون ] yerleşilmiş, iskan edilmiş.

    meslah (A.) [ مسلخ ] mezbaha.

    meslek (A.) [ 1 [ مسلک .yol, tarz. 2.sistem. 3.uğraşı, meslek.

    meslûl (A.) [ مسلول ] veremli.

    mesmû (A.) [ مسموع ] duyulan, işitilen.

    mesmûat (A.) [ مسموعات ] duyulanlar, işitilenler.

    mesmûm (A.) [ مسموم ] zehirli.

    mesned (A.) [ 1 [ مسند .dayanak. 2.makam.

    mesnevîhan (A.-F.) [ مثنوی خوان ] mesnevi okuyan.

    mesruk (A.) [ مسروق ] çalı__________nmış.

    mesrûr (A.) [ مسرور ] sevinçli.

    mesrûrane (A.-F.) [ مسرورانه ] sevinçle.

    messah (A.) [ مساح ] ِlçümcü.

    mest (F.) [ مست ] sarhoş, mest.

    mestâne (F.) [ مستانه ] sarhoşça.

    mestî (F.) [ مستی ] sarhoşluk.

    mest-i harâb (F.-A.) [ مست خراب ] kِrkütük sarhoş.

    mest-i harâb olmak kِrkütük sarhoş olmak.

    mestûr (A.) [ مستور ] ِrtülü, gizli, kapalı.

    mestûr (A.) [ مسطور ] yazılı.

    mesud (A.) [ 1 [ مسعود .mutlu, saadetli. 2.kutlu.

    mesûdâne (A.-F.) [ مسعودانه ] mesutça, bahtiyarlıkla.

    mesuliyet (A.) [ مسئوليت ] sorumluluk.

    meş’al (A.) [ مشعل ] meşale.

    meş’um (A.) [ مشئوم ] uğursuz, şom.

    meş’ûr (A.) [ مشعور ] bilinçli, şuurlu.

    meşâgil (A.) [ مشاغل ] uğraşlar.

    meşâhîr (A.) [ مشاهير ] ünlüler.

    meşâil (A.) [ مشاعل ] meşaleler.

    meşakkat (A.) [ مشقت ] sıkıntı, güçlük.

    meşakkat çekmek sıkıntı çekmek, güçlüğe katlanmak.

    meşâmm (A.) [ مشام ] burun.

    meşârık (A.) [ مشارق ] doğular.

    meşâyih (A.) [ مشایخ ] şeyhler.

    meşbû (A.) [ 1 [ مشبوع .dolu. 2.tok, doygun.

    meşcer (A.) [ مشجر ] ağaçlık.

    meşcere (A.) [ مشجره ] ağaçlık.

    meşgale (A.) [ مشغله ] uğraşı.

    meşgûliyet (A.) [ مشغوليت ] iş güç.

    meşhed (A.) [ مشهد ] şehit düşülen yer.

    meşher (A.) [ مشهر ] sergi, sergilenen yer.

    meşhûd (A.) [ مشهود ] gِrülmüş, gِzlenmiş.

    meşhûd olmak gِrülmek, gِzlenmek.

    meşhûn (A.) [ مشحون ] dolu.

    meşhûr (A.) [ مشهور ] ünlü, tanınmış, bilinen.

    meşîhat (A.) [ 1 [ مشيخت .şeyhlik. 2.şeyhlik makamı.

    meşk (A.) [ 1 [ مشق .yazı ِrneği. 2.temrin.

    meşk (F.) [ مشک ] kırba.

    meşkûk (A.) [ مشکوک ] şüphe gِtürür.

    meşkûkiyyet (A.) [ مشکوکيت ] şüphe gِtürme.

    meşkûr (A.) [ مشکور ] ِvülen, beğenilen.

    meşreb (A.) [ 1 [ مشرب .yaratılış, tabiat. 2.içme yeri.

    meşrebe (A.) [ مشربه ] maşrapa.

    meşrû (A.) [ مشروع ] yasal.

    meşrûbât (A.) [ مشروبات ] içilecek şeyler.

    meşrûh (A.) [ مشروح ] açıklanmış, şerhedilmiş.

    meşrûhât (A.) [ مشروحات ] açıklamalar.

    meşrûiyyet (A.) [ مشروعيت ] yasallık.

    meşrût (A.) [ مشروط ] koşullu.

    meşrut olunmak şart koşulmak.

    meşşâte (A.) [ مشاطه ] gelin süsleyen.

    meşveret (A.) [ مشورت ] danışma.

    meşveret etmek danışmak.

    metâ (A.) [ متاع ] mal, eşya.

    metâli (A.) [ مطالع ] doğuş yerleri.

    metânet (A.) [ متانت ] dayanıklılık.

    metbû (A.) [ متبوع ] uyulan, izinden gidilen, tâbi olunan.

    metin (A.) [ متين ] sağlam, dayanıklı.

    metn (A.) [ متن ] yazıya dِkülmüş bilgi.

    metremik’ab (A.) [ مترو مکعب ] metreküp.

    metrûk (A.) [ متروک ] terkedilmiş.

    metrûkat (A.) [ متروکات ] miras olarak bırakılanlar, geride bırakılanlar.

    metrûkiyete uğramak (A.-T.) terkedilmek, metruk bırakılmak.

    mev’ize (A.) [ موعظه ] ِğüt.

    mev’ûd (A.) [ 1 [ موعود .vaat edilmiş. 2.vadeli.

    mevâd (A.) [ مواد ] maddeler.

    mevârid (A.) [ موارد ] konular, hususlar, yerler.

    mevc (A.) [ موج ] dalga.

    mevce (A.) [ موجه ] dalga.

    mevcûd (A.) [ 1 [ موجود .var. 2.hazır. 3.varlık.

    mevcûdât (A.) [ موجودات ] varlıklar.

    mevcûdiyet gِstermek varlık gِstermek.

    mevcûdiyyet (A.) [ موجودیت ] var olma, varlık.

    meveddet (A.) [ مودت ] sevgi.

    mevhibe (A.) [ موهبه ] bağış.

    mevhûm (A.) [ موهوم ] vehmedilmiş, asılsız, kuruntuya dayalı.

    mevki (A.) [ 1 [ موقع .durum, konum. 2.yer.

    mevkib (A.) [ موکب ] alay, kafile.

    mevkif (A.) [ 1 [ موقف .durak. 2.istasyon.

    mevki-i rüchan (A.-F.) [ موقع رجحان ] tercih mevkii.

    mevkûf (A.) [ موقوف ] vakfedilmiş.

    mevkufleh (A.) [ موقوف له ] vakfeden.

    mevlâ (A.) [ 1 [ مولی .Tanrı. 2.efendi. 3.velî. 4.kِle azat eden.

    mevlid (A.) [ 1 [ مولد .doğum yeri, doğuş yeri. 2.mevlüt.

    mevsuk (A.) [ موثوق ] güvenilir, belgeye dayanan.

    mevsûkiyet (A.) [ موثوقيت ] güvenilirlik, belgeye dayanma.

    mevsûm (A.) [ موسوم ] adlandırılmış.

    mevt (A.) [ موت ] ِlüm.

    mevtâ (A.) [ موتا ] ِlüler.

    mevtâî (A.) [ موتائی ] ِlümcül.

    mevtın (A.) [ موطن ] yurt.

    mevzi (A.) [ موضع ] yer.

    mevzi’î (A.) [ موضعی ] yerel.

    mevzû (A.) [ موضوع ] konu.

    mevzu-i bahis (A.-F.) [ موضوع بحث ] sِzkonusu.

    mevzun (A.) [ 1 [ موزون .biçimli, düzgün. 2.vezinli.

    mey (F.) [ 1 [ می .şarap. 2.içki. meyânında (F.-T.) arasında.

    meydân (A.) [ ميدان ] alan.

    meygûn (F.) [ ميگون ] şarap rengi.

    meyhâne (F.) [ ميخانه ] şarap içilen yer, içkievi.

    meyhâr (F.) [ ميخوار ] içkici.

    meyil (A.) [ ميل ] istek, eğilim.

    meyil vermek eğilim gِstermek.

    meykede (F.) [ ميکده ] meyhane.

    meyl (A.) [ 1 [ ميل .eğim. 2.eğilim, istek. 3.yatkınlık.

    meyl etmek (A.-T.) eğilmek.

    meymene (A.) [ ميمنه ] sağ kanat.

    meymûn (A.) [ ميمون ] uğurlu.

    meysere (A.) [ ميسره ] sol kanat.

    meyt (A.) [ ميت ] ölü.

    meyus (A.) [ مأیوس ] umutsuz, üzgün.

    meyvedâr (F.) [ ميوه دار ] meşveli.

    meyyâl (A.) [ 1 [ ميال .eğimli. 2.eğilimli.

    meyyit (A.) [ ميت ] ölü.

    mezâhib (A.) [ مذاهب ] mezhepler.

    mezâlim (A.) [ مظالم ] zulümlerr.

    mezâmin (A.) [ 1 [ مضامن .kavramlar. 2.incelikler. 3.semboller.

    mezargâh (A.-F.) [ مزارگاه ] mezar yeri.

    mezâri (A.) [ مزارع ] tarlalar.

    mezâyâ (A.) [ مزایا ] meziyetler, üstünlükler.

    mezbele (A.) [ مزبله ] çِöplük, dِöküntü alanı.

    mezbuh (A.) [ مذبوح ] boğazlanmış.

    mezbûr (A.) [ مزبور ] anılan, belirtilen.

    mezc (A.) [ مزج ] karıştırma.

    mezcetmek (A.-T.) karıştırmak.

    mezellet (A.) [ مذلت ] düşkünlük.

    mezheb (A.) [ 1 [ مذهب .yol. 2.mezhep. 3.ekol.

    mezîd etmek (A.-T.) arttırmak, çoğaltmak.

    meziyyât (A.) [ مزیات ] meziyetler, üstünlükler.

    meziyyet (A.) [ مزیت ] üstünlük.

    mezkûr (A.) [ مذکور ] zikredilen, belirtilen, adı geçen.

    mezmûm (A.) [ مذموم ] kِötülenmiş, ayıplanmış.

    mezra (A.) [ مزرع ] tarla.

    mezra’a (A.) [ مزرعه ] tarla.

    mezrû (A.) [ مزروع ] ekili.

    mezun (A.) [ 1 [ مأذون .izinli. 2.diplomalı.

    mezunen (A.) [ مأذونا ] izin alarak, izinli olarak.

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 12.470, Level: 73
    Points: 12.470, Level: 73
    Level completed: 5%,
    Points required for next Level: 380
    Level completed: 5%, Points required for next Level: 380
    Overall activity: 99,9%
    Overall activity: 99,9%
    Achievements
    Ekrem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Mar 2012
    Yer
    (Ebedi dünyasına göç etti)
    Mesajlar
    964
    Points
    12.470
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    14

    Standart

    mıkraz (A.) [ مقراض ] makas.

    mıntaka (A.) [ 1 [ منطقه .bِlge, mıntıka. 2.iklim kuşağı.

    mısbah (A.) [ مصباح ] kandil.

    mısdak (A.) [ مصداق ] ِlçüt, kriter.

    mısra (A.) [ مصراع ] dize.

    mıtrak (A.) [ 1 [ مطرق .değnek. 2.tokmak. 3.çekiç.

    mızrab (A.) [ مضرب ] mızrap.

    mızrak (A.) [ مزراق ] kargı.

    miâd (A.) [ ميعاد ] buluşma yeri.

    micmer (A.) [ مجمر ] buhurdan.

    midevî (A.) [ معدوی ] mideyi yormayan.

    midhat (A.) [ مدحت ] ِvgü.

    mie (A.) [ مائه ] yüz.

    miftah (A.) [ مفتاح ] anahtar.

    miğfer (A.) [ مغفر ] tulga.

    mîh (F.) [ ميخ ] çivi.

    mihekk (A.) [ محک ] mihenk taşı.

    mihen (A.) [ محن ] sıkıntılar.

    mihmân (F.) [ مهمان ] konuk.

    mihmannevaz (F.) [ مهمان نواز ] misafirsever.

    mihmannevazlık (F.-T.) misavirseverlik.

    mihmannüvaz (F.) [ مهمان نواز ] misafirsever.

    mihmânserâ (F.) [ مهمان سرا ] misafirhane.

    mihnet (A.) [ محنت ] sıkıntı, acı, dert.

    mihr (F.) [ 1 [ مهر .sevgi. 2.güneş.

    mihrak (A.) [ محراق ] odak.

    mihrbân (F.) [ مهربان ] sevgi dolu, şefkatli.

    mihter (F.) [ 1 [ مهتر .daha büyük. 2.büyük insan.

    mihver (A.) [ محور ] eksen.

    mik’ab (A.) [ مکعب ] küp.

    mîkat (A.) [ 1 [ ميقات .buluşma yeri. 2.buluşma zamanı.

    mikdar (A.) [ 1 [ مقدار .miktar. 2.değer. 3.derece.

    mikraz (A.) [ مقراض ] makas.

    mikyas (A.) [ مقياس ] ِlçek, ِlçü.

    mil (A.) [ 1 [ ميل .şiş. 2.yol işareti.

    mîlâd (A.) [ ميلاد ] doğum günü.

    milel (A.) [ 1 [ ملل .milletler. 2.dinler.

    milhafe (A.) [ ملحفه ] yorgan.

    milk (A.) [ ملک ] mülk.

    millet (A.) [ 1 [ ملت .din. 2.ulus.

    millî (A.) [ ملی ] ulusal.

    milliyetperver (A.-F.) [ مایت پرور ] milliyetçi, nasyonalist.

    milliyetperverlik (A.-F.-T.) milliyetçilik, nasyonalizm.

    milliyye (A.) [ مليه ] ulusal.

    mîna (F.) [ مينا ] mine.

    minba’d (A.) [ من بعد ] bundan sonra.

    minelkadim (A.) [ من القدیم ] eskiden beri.

    minen (A.) [ منن ] minnetler.

    minkale (A.) [ منقله ] iletki.

    minkar (A.) [ منقار ] gaga.

    minkaş (A.) [ منقاش ] cımbız.

    minnetdâr (A.-F.) [ منتدار ] minnet altında kalan.

    minşâr (A.) [ منشار ] bıçkı.

    minvâl (A.) [ منوال ] tarz, yol.

    mir’ât (A.) [ مرآت ] ayna.

    mirâc (A.) [ معراج ] miraç, gِğe ağma.

    mîrahur (A.-F.) [ ميرآخور ] imrahor.

    miralay (F.-T.) [ ميرآلای ] albay.

    mirâren (A.) [ مرارا ] defalarca, birçok kez.

    mirashâr (A.-F.) [ ميراث خوار ] mirasyedi.

    mirliva (F.-A.) [ ميرلوا ] tuğgeneral.

    mirsâd (A.) [ مرصاد ] gِzlemevi, gِzlem yeri.

    mirvaha (A.) [ مروحه ] yelpaze.

    mirza (F.) [ ميرزا ] beyzade.

    mîsak (A.) [ ميثاق ] sِzleşme.

    misal (A.) [ ] ِrnek.

    misal almak ِrnek almak.

    misâli (A.-T.) gibi.

    misillü (A.-T.) gibi.

    miskin (A.) [ 1 [ مسکين .zavallı, uyuşuk. 2.cüzzamlı.

    miskîn (F.) [ مسکين ] misk sürülmüş, miskli.

    misl (A.) [ 1 [ مثل .gibi. 2.kat.

    mîşîn (F.) [ ميشين ] meşin.

    mithara (A.) [ مطهره ] matara.

    mîvedar (F.) [ ميوه دار ] meyvalı.

    miyâh (A.) [ مياه ] sular.

    miyân (F.) [ 1 [ ميان .orta. 2.bel. 3.ara.

    miyâr (A.) [ معيار ] ِlçü.

    mizâc (A.) [ مزاج ] huy, tabiat, mizaç.

    mîzan (A.) [ 1 [ ميزان .terazi. 2.ِlçü. 3.terazi burcu. 4.mahşer günü, kıyamet günü.

    mû (F.) [ مو ] kıl.

    muhafazakâr (A.-F.) [ محافظه کار ] tutucu.

    mu‘arrif (A.) [ 1 [ معرف .tanıtan, sunan, bildiren. 2.hayır sahiplerinin adlarını okuyan müezzin.

    mu’cizât (A.) [ معجزات ] mucizeler.

    mu’cizegû (A.-F.) [ 1 [ معجزه گو .mucizeler anlatan. 2.mucize gibi sِyleyen.

    mu’tâ (A.) [ 1 [ معطی .veri. 2.verilen, verilmiş.

    mu’tâd (A.) [ معتاد ] alışılmış.

    mu’tâde (A.) [ معتاده ] alışılmış.

    mu’tiyat (A.) [ معطيات ] veri.

    muabbir (A.) [ معبر ] rüya yorumcusu.

    muaccel (A.) [ 1 [ معجل .peşin. 2.acele edilmiş.

    muaddil (A.) [ معدل ] denk.

    muâdele (A.) [ معادله ] denklem.

    muâdelet (A.) [ معادلت ] denklik.

    muâdil (A.) [ معادل ] denk, eşdeğer.

    muâfiyet (A.) [ 1 [ معافيت .muaf tutulma. 2.bağışıklık.

    muâhede (A.) [ معاهده ] ahitleşme, antlaşma.

    muâhede yapmak antlaşma yapmak.

    muâhedenâme (A.-F.) [ معاهده نامه ] antlaşma metni.

    muâheze (A.) [ مؤاخذه ] çıkışma, azarlama, paylama.

    muahhar (A.) [ مؤخر ] sonraki, daha sonraki, geç.

    muakkib (A.) [ معقب ] takip eden, izleyen.

    mualla (A.) [ معلی ] yüce, yüksek.

    muallak (A.) [ معلق ] asılı, havada.

    muallakiyet (A.) [ معلقيت ] havada kalma, asılı kalma, hükümsüz olma.

    muallim (A.) [ معلم ] ِğretmen.

    muallimât (A.) [ معلمات ] bayan ِğretmenler.

    muallime (A.) [ معلمه ] bayan ِğretmen.

    muallimîn (A.) [ معلمين ] ِğretmenler.

    muamelat (A.) [ معاملات ] işlemler.

    muamele (A.) [ 1 [ معامله .işlem. 2.davranış.

    muamma (A.) [ معما ] bilmece.

    muanber (A.) [ معنبر ] hoş kokulu, amberli.

    muânid (A.) [ معاند ] inatçı.

    muannid (A.) [ معند ] inatçı.

    muâraza (A.) [ معارضه ] çatışkı.

    muârız (A.) [ معارض ] karşıt, itirazcı.

    muarrâ (A.) [ معری ] arınmış.

    muâsır (A.) [ معاصر ] çağdaş.

    muasırlaşmak çağdaşlaşmak.

    muâşaka (A.) [ معاشقه ] sevişme.

    muâvaza (A.) [ معاوضه ] değiştokuş.

    muavenet (A.) [ معاونت ] yardım.

    muavenet etmek yardım etmek.

    muavin (A.) [ معاون ] yardımcı.

    muayede (A.) [ معایده ] bayramlaşma.

    muayyen (A.) [ معين ] belirli.

    muazzam (A.) [ معظم ] azametli, ulu.

    muazzeb (A.) [ معذب ] acı çeken, azap çeken.

    muazzez (A.) [ معزز ] değerli, aziz.

    mubassır (A.) [ مبصر ] okul düzenini sağlayan gِrevli.

    mûcez (A.) [ موجز ] derli toplu, ِzlü.

    mûcib (A.) [ 1 [ موجب .gereken. 2.sebep.

    mûcib olmak sebep olmak.

    mûcid (A.) [ موجد ] icat eden, mucit.

    mudhike (A.) [ مضحکه ] gülünç.

    mufassalan (A.) [ مفصلا ] ayrıntılı olarak.

    mugâlata (A.) [ مغالطه ] yanıltmaca.

    mugannî (A.) [ مغنی ] şarkıcı.

    muganniye (A.) [ مغنيه ] bayan şarkıcı.

    mugâyeret (A.) [ مغایرت ] zıtlık, aykırılık.

    mugayir (A.) [ مغایر ] aykırı, zıt.

    mugîlân (A.>F.) [ مغيلان ] deve dikeni.

    muğber (A.) [ مغبر ] kırgın, gücenik.

    muğber olmak kırılmak, gücenmek.

    muğfil (A.) [ مغفل ] aldatan, aldatıcı.

    muğlak (A.) [ مغلق ] karmaşık, çapraşık.

    muğlakiyet (A.) [ مغلقيت ] karmaşıklık, çapraşıklık.

    muhabbet (A.) [ محبت ] sevgi.

    muhabere (A.) [ مخابره ] haberleşme.

    muhabir (A.) [ مخابر ] haberci.

    muhâceret (A.) [ مهاجرت ] gِç.

    muhacim (A.) [ 1 [ مهاجم .saldıran. 2.saldırgan.

    muhacir (A.) [ مهاجر ] gِçmen.

    muhaddir (A.) [ مخدر ] uyuşturucu.

    muhaddis (A.) [ محدث ] hadis bilgini.

    muhafaza (A.) [ محافظه ] koruma.

    muhafaza etmek korumak, saklamak.

    muhafaza olunmak korunmak, saklanmak.

    muhafazakâr (A.-F.) [ محافظه کار ] tutucu.

    muhafazakârlık (A.-F.-T.) tutuculuk.

    muhaffef (A.) [ مخفف ] hafifletilmiş.

    muhaffif (A.) [ مخفف ] hafifletici.

    muhâfız (A.) [ محافظ ] koruyucu.

    muhâkemat (A.) [ 1 [ محاکمات .hüküm yürütmeler. 2.yargılamalar.

    muhakeme (A.) [ 1 [ محاکمه .hüküm yürütme. 2.yargılama.

    muhakkak (A.) [ 1 [ محقق .doğru. 2.kesin. 3.mutlaka.

    muhakkık (A.) [ محقق ] araştırmacı, tahkik edici.

    muhâl (A.) [ محال ] imkansız.

    muhalefet (A.) [ مخالفت ] karşı düşüncede olma.

    muhallil (A.) [ محلل ] hülleci.

    muhammen (A.) [ مخمن ] tahmin edilen.

    muhammer (A.) [ مخمر ] mayalı.

    muhammes (A.) [ 1 [ مخمس .beşli. 2.beşgen. 3.beş dizeli şiir.

    muhannens (A.) [ مخنث ] kalleş.

    muhannet (A.) [ محنط ] kalleş.

    muhannetlik etmek kalleşlik etmek, edilik etmek.

    muharebat (A.) [ محاربات ] harpler, muharebeler.

    muharebe (A.) [ محاربه ] harbetme, savaş.

    muharib (A.) [ محارب ] savaşçı.

    muharremât (A.) [ محرمات ] dinî yasaklar.

    muharrer (A.) [ محرر ] yazılı.

    muharrib (A.) [ مخرب ] tahrip edici, yıkıcı.

    muharrik (A.) [ محرق ] yakıcı.

    muharrir (A.) [ محرر ] yazar.

    muhasara (A.) [ محاصره ] sarma, kuşatma.

    muhasara etmek sarmak, kuşatmak.

    muhasib (A.) [ محاسب ] muhasebeci.

    muhassala (A.) [ محصله ] sonuç.

    muhassas (A.) [ مخصص ] tahsis edilmiş, ِzgü.

    muhât (A.) [ محاط ] çevrili, kuşatılmış.

    muhatara (A.) [ 1 [ مخاطره .tehlike. 2.zarar, ziyan.

    muhavere (A.) [ محاوره ] konuşma.

    muhayyel (A.) [ مخيل ] hayal edilen.

    muhayyile (A.) [ مخيله ] hayal gücü.

    muhayyirülukûl (A.) [ محيرالعقول ] akıllara durgunluk veren.

    muhbir (A.) [ مخبر ] haber veren, haberci.

    muhık (A.) [ محق ] haklı.

    muhib (A.) [ محب ] seven.

    mûhiş (A.) [ موحش ] korkunç, korkutucu.

    muhit (A.) [ 1 [ محيط .çevre. 2.saran, kuşatan.

    muhtâc (A.) [ 1 [ محتاج .ihtiyaç sahibi. 2.yoksul.

    muhtariyet (A.) [ مختاریت ] ِzerklik.

    muhtasar (A.) [ مختصر ] kısa, ِzlü.

    muhtasaran (A.) [ مختصرا ] kısaca.

    muhtekir (A.) [ محتکر ] vurguncu.

    muhtelefünfîh (A.) [ مختلف فيه ] ihtilaflı.

    muhtelif (A.) [ مختلف ] türlü.

    muhtelit (A.) [ مختلط ] karışık.

    muhterem (A.) [ محترم ] saygın, saygıdeğer.

    muhterik olmak yanmak.

    muhteriz (A.) [ محترز ] kaçınan, uzak duran.

    muhteşem (A.) [ محتشم ] gِrkemli, ihtişamlı.

    muhteva (A.) [ محتوا ] içerik.

    muhtevî (A.) [ محتوی ] içeren, içine alan.

    muhtevî olmak içermek, içine almak.

    muhteviyat (A.) [ محتویات ] içindekiler.

    muhyî (A.) [ محيی ] hayat veren.

    mukâbil (A.) [ 1 [ مقابل .karşılığında. 2.karşılık.

    mukaddem (A.) [ 1 [ مقدم .ِnde. 2.ِnce, ِnceki.

    mukaddemâ (A.) [ مقدما ] ِnceden.

    mukadderat (A.) [ مقدرات ] yazgı.

    mukaddes (A.) [ مقدس ] kutsal.

    mukaddesat (A.) [ مقدسات ] kutsal değerler.

    mukaddime (A.) [ 1 [ مقدمه .giriş. 2.ِnsِz.

    mukallid (A.) [ مقلد ] taklitçi.

    mukanna (A.) [ مقنع ] peçeli.

    mukannin (A.) [ مقنن ] yasa koyucu.

    mukarreb (A.) [ مقرب ] yakın.

    mukarrer (A.) [ 1 [ مقرر .kararlaştırılmış. 2.kesin.

    mukarrerat (A.) [ مقررات ] kararlar.

    mukassır (A.) [ مقصر ] kusurlu.

    mukattar (A.) [ مقطر ] damıtılmış.

    mukavelat (A.) [ مقاولات ] sِzleşmeler.

    mukavele (A.) [ مقاوله ] sِzleşme.

    mukavelename (A.-F.) [ مقاوله نامه ] sِzleşme metni.)

    mukavemet (A.) [ مقاومت ] karşı koyma, direnme.

    mukavemet etmek karşı koymak, direnmek.

    mukavim (A.) [ مقاوم ] karşı koyan, direnen, dirençli.

    mukavvî (A.) [ مقوی ] güç veren.

    mukâyese (A.) [ مقایسه ] kıyaslama, karşılaştırma.

    mukayyed (A.) [ 1 [ مقيد .bağlı, zincire vurulmuş. 2.kayıtlı.

    mukayyi (A.) [ مقيیء ] kusturucu.

    mukırr (A.) [ مقر ] itirafçı.

    mukîm (A.) [ مقيم ] oturan, yerleşik.

    mukni (A.) [ مقنع ] ikna edici.

    muktebes (A.) [ مقتبس ] alıntı yapılmış.

    muktedâ (A.) [ مقتدا ] uyulan.

    muktedî (A.) [ مقتدی ] uyan.

    muktedî olmak uymak.

    muktedir (A.) [ مقتدر ] güçlü, iktidarlı.

    muktesid (A.) [ مقتصد ] tutumlu, iktisatlı.)

    muktezî (A.) [ مقتضی ] gereken.

    mûmâileyh (A.) [ مومی اليه ] anılan, adı geçen.

    mûmâileyhim (A.) [ مومی اليهم ] adı geçenler.

    mumza (A.) [ ممضی ] imzalı, imzalanmış.

    munfasıl (A.) [ منفصل ] ayrı.

    munis (A.) [ مونس ] cana yakın, alışılmış.

    munkalib (A.) [ منقلب ] değişen, dِnüşen.

    munkalib olmak değişmek, dِnüşmek.

    munkarız (A.) [ منقرض ] yıkılan, çِken, sِnen.

    munkarız olmak yıkılmak, çِkmek, sِnmek.

    munsarif (A.) [ منصرف ] vazgeçen.

    munsarif olmak vazgeçmek.

    munsif (A.) [ منصف ] insaflı.

    muntabık (A.) [ منطبق ] uygun, uyumlu.

    muntazam (A.) [ منتظم ] düzenli, düzgün, intizamlı.

    muntazaman (A.) [ منتظما ] düzenli olarak.

    muntazır (A.) [ منتظر ] bekleyen.

    munzam (A.) [ منضم ] ek.

    mûr (F.) [ مور ] karınca.

    murabba (A.) [ 1 [ مربع .dِrtgen. 2.kare.

    murabbauşşekl (A.) [ مربع الشکل ] dِrtgen şeklinde, kare şeklinde.

    murâd (A) [ مراد ] istek, arzu.

    murâfaa (A.) [ مرافعه ] duruşma.

    murahhas (A.) [ مرخص ] delege.

    murakabe (A.) [ 1 [ مراقبه .denetim. 2.kendi iç dünyasına dalma.

    murakıb (A.) [ مراقب ] denetçi.

    murakka (A.) [ مرقع ] yamalı.

    murassa (A.) [ مرصع ] değerli taşlarla süslenmiş.

    murg (F.) [ مرغ ] kuş.

    murûr etmek geçmek.

    murzia (A.) [ مرضعه ] sütanne.

    musâb (A.) [ مصاب ] yakalanmış, tutulmuş, uğramış.

    musâb olmak yakalanmak, tutulmak.

    musadif (A.) [ مصادف ] rastlayan.

    musâfaha (A.) [ مصافحه ] tokalaşma.

    musâfaha etmek tokalaşmak, el sıkışmak.

    musahabe (A.) [ مصاحبه ] konuşma, sohbet etme.

    musahhah (A.) [ مصحح ] düzeltilmiş.

    musahib (A.) [ 1 [ مصاحب .arkadaş, sohbet arkadaşı. 2.padişahın ِzel işlerine

    bakan.

    musalaha (A.) [ مصالحه ] barış.

    musanna 1.gِsterişli. 2.usta elinden çıkmış.

    musannif (A.) [ مصنف ] yazar, kitap yazarı.

    musarra (A.) [ مصرع ] iki mısraı birbiriyle kafiyelendirilmiş beyit.

    musattah (A.) [ مسطح ] düz.

    musavver (A.) [ 1 [ مصور .resimli. 2.tasvir edilmiş.

    musavvir (A.) [ مصور ] ressam.

    mushaf (A.) [ مصحف ] Kur’ân.

    musîbet (A.) [ 1 [ مصيبت .bela. 2.şirret, uğursuz.

    mûsikîşinas (A.-F.) [ موسيقی شناس ] müzisyen.

    musir (A.) [ مصر ] ısrarcı, ısrar eden.

    musirrane (A.-F.) [ مصرانه ] ısrarla, ısrar ederek.

    mustakim (A.) [ مستقيم ] doğru, düz, dosdoğru.

    mûş (F.) [ موش ] fare.

    muşamma (A.) [ مشمع ] muşamba.

    mûşikâfâne (F.) [ موشکافانه ] kılı kırk yararak.

    muşt (F.) [ 1 [ مشت .yumruk. 2.avuç.

    muta’assıb (A.) [ متعصب ] taassup gِsteren, aşırı tutucu, yobaz.

    mutabık (A.) [ مطابق ] uyan, uyumlu.

    mutâlebât (A.) [ مطالبات ] istekler.

    mutâlebe (A.) [ 1 [ مطالبه .istek. 2.isteme, talep.

    mutâlebe etmek istemek, talep etmek.

    mutantan (A.) [ 1 [ مطنطن .tantanalı. 2.gِsterişli.

    mutarriden (A.) [ مطردا ] biteviye.

    mutasarrıf (A.) [ متصرف ] sancak beyi.

    mutasavvıfâne (A.-F.) [ متصوفانه ] sûfice.

    mutâva’at (A.) [ مطاوعت ] baş eğme, boyun eğme, itaat.

    mutavattın (A.) [ متوطن ] yurt tutmuş.

    mutayebe (A.) [ مطایبه ] şakalaşma, birbirine fıkra anlatma.

    mutazammin (A.) [ متضمن ] içeren.

    mutazarrır (A.) [ متضرر ] zarar gِren.

    mutazarrır olmak zarar gِrmek.

    muteber (A.) [ 1 [ معتبر .itibarlı. 2.geçerli.

    mutedil (A.) [ 1 [ معتدل .ylıman. 2.mülayim, hoşgِrülü.

    mutekid (A.) [ معتقد ] inanan, inancında olan.

    mutemed (A.) [ معتمد ] güvenilir.

    mutî (A.) [ مطيع ] itaat eden, boyun eğen.

    mutî olmak itaat etmek, boyun eğmek.

    mutlak (A.) [ مطلق ] kesin.

    mutlaka (A.) [ مطلقا ] kesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız.

    mutrib (A.) [ 1 [ مطرب .çalgıcı. 2.şarkıcı.

    muttasıl (A.) [ متصل ] sürekli, durmadan.

    muvacehe (A.) [ مواجهه ] karşı, yüzyüze.

    muvaffak (A.) [ موفق ] başarılı.

    muvaffak olmak başarmak, başarılı olmak.

    muvaffakiyet (A.) [ موفقيت ] başarı.

    muvaffakiyet ihraz etmek başarı gِstermek.

    muvafık gelmek uygun olmak.

    muvahhiş (A.) [ موحش ] korkutucu.

    muvakkar (A.) [ موقر ] ağırbaşlı.

    muvakkat (A.) [ موقت ] geçici.

    muvakkaten (A.) [ موقتا ] geçici olarak.

    muvâsalat (A.) [ مواصلات ] varma, ulaşma.

    muvâsalat etmek ulaşmak, varmak.

    muvâzaten (A.) [ موازاتا ] paralel olarak.

    muvazene (A.) [ موازنه ] denge.

    muvazene-i umûmiye kanunu bütçe kanunu.

    muvazenesiz (A.-T.) dengesiz.

    muvazi (A.) [ موازی ] paralel.

    muvazzaf (A.) [ موظف ] gِrevli.

    muzaffer olmak zafer kazanmak.

    muzafferiyet (A.) [ مظفریت ] zafer kazanma.

    muzdarip (A.) [ مضطرب ] ızdıraplı, acı çeken.

    muzdarip etmek ızdırap vermek, üzmek.

    muzır (A.) [ مضر ] zararlı, muzur.

    muzlim (A.) [ مظلم ] karanlık.

    muztarib (A.) [ مضطرب ] acı çeken, ızdıraplı.


  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 12.470, Level: 73
    Points: 12.470, Level: 73
    Level completed: 5%,
    Points required for next Level: 380
    Level completed: 5%, Points required for next Level: 380
    Overall activity: 99,9%
    Overall activity: 99,9%
    Achievements
    Ekrem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Mar 2012
    Yer
    (Ebedi dünyasına göç etti)
    Mesajlar
    964
    Points
    12.470
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    14

    Standart

    mübadele (A.) [ مبادله ] değiştokuş, alışveriş.

    mübahesat (A.) [ مباحثات ] tartışmalar.

    mübahese (A.) [ مباحثه ] tartışma.

    mübahese olunmak tartışılmak.

    mübalağa (A.) [ 1 [ مبالغه .abartma. 2.abartı.

    mübalağa edilmek abartılmak.

    mübalağa etmek abartmak.

    mübarek (A.) [ مبارک ] kutlu, bereketli.

    mübareze (A.) [ 1 [ مبارزه .uğraşı, mücadele. 2.savaş.

    mübareze etmek mücadele etmek.

    mübaşeret olunmak girişilmek, işe başlanmak.

    mübâyaa (A.) [ مبایعه ] satın alma.

    mübâyaa edilmek alınmak, satın alınmak.

    mübâyaa etmek almak, satın almak.

    mübdi (A.) [ مبدع ] yenilik getiren, yeni bir şey bulan.

    mübeşşir (A.) [ مبشر ] müjdeci, müjdeleyen.

    mübhem (A.) [ مبهم ] belirsiz.

    mübin (A.) [ مبين ] açıklayan, açıklayıcı.

    mübrem (A.) [ مبرم ] kaçınılmaz, zorunlu.

    mübremleşmek kaçınılmaz bir hal almak.

    mübtedi (A.) [ 1 [ مبتدی .başlayan. 2.ilkokula başlayan ِğrenci.

    mübtela (A.) [ مبتلا ] uğramış, tutulmuş, yakalanmış.

    mübtela olmak uğramak, tutulmak, yakalanmak.

    mübtenî (A.) [ مبتنی ] dayanan.

    mübtezel (A.) [ 1 [ مبتذل .ele ayağa düşmüş. 2.orta malı. 3.çok bulunan.

    mücadele (A.) [ مجادله ] savaşım.

    mücavir (A.) [ مجاور ] komşu.

    mücazat (A.) [ 1 [ مجازات .cezalandırma. 2.karşılık verme.

    mücbir (A.) [ مجبر ] zorlayıcı.

    müceddid (A.) [ مجدد ] yenilikçi.

    mücehhez (A.) [ مجهز ] donanmış.

    mücellâ (A.) [ مجلا ] cilalı.

    mücellid (A.) [ مجلد ] ciltçi.

    mücerreb (A.) [ مجرب ] deneyimli.

    mücerred (A.) [ 1 [ مجرد .bekar. 2.soyut.

    mücmelen (A.) [ مجملا ] ِzetle.

    mücrim (A.) [ مجرم ] suçlu.

    müctemi’ (A.) [ مجتمع ] derli toplu.

    müdafaa (A.) [ مدافعه ] savunma.

    müdahale (A.) [ مداخله ] karışma.

    müdahene (A.) [ مداهنه ] yağcılık, yardakçılık.

    müdavim (A.) [ مداوم ] devam eden.

    müddeî (A.) [ 1 [ مدعی .davacı. 2.inatçı.

    müddet (A.) [ مدت ] süre.

    müddet-i muvakkata [ مدت موقته ] geçici süre.

    müddet-i tahsiliye [ مدت تحصيليه ] ِğrenim süresi.

    müdevver (A.) [ مدور ] yuvarlak.

    müdhiş (A.) [ مدهش ] dehşet verici.

    müdhişe (A.) [ مدهشه ] dehşet verici.

    müdrik (A.) [ مدرک ] idrak eden.

    müdrik olmak idrak etmek.

    müebbeden (A.) [ مؤبدا ] ِmür boyu.

    müellefat (A.) [ مؤلفات ] telif edilmiş yapıtlar.

    müellif (A.) [ مؤلف ] yazar.

    müesses (A.) [ مؤسس ] kurulu, kurulmuş.

    müessesat (A.) [ مؤسسات ] kurumlar, kuruluşlar, müesseseler.

    müessese (A.) [ مؤسسه ] kurum, kuruluş.

    müessif (A.) [ مؤسف ] üzücü.

    müessir (A.) [ 1[ مؤثر .etkileyici, etkili.

    müessiriyet (A.) [ مؤثریت ] etkileme gücü.

    müessis (A.) [ مؤسس ] kurucu.

    müeyyide (A.) [ مؤیده ] yaptırım.

    müfekkire (A.) [ مفکره ] düşünme gücü.

    müfid (A.) [ مفيد ] yararlı.

    müflis (A.) [ 1 [ مفلس .iflas etmiş. 2.sefil.

    müfreze (A.) [ مفرزه ] askerî birlik.

    müfrit (A.) [ مفرط ] aşırı.

    müfsid (A.) [ مفسد ] bozucu.

    müftehir (A.) [ مفتخر ] iftihar eden.

    müftekir (A.) [ 1 [ مفتقر .yoksul. 2.bağlı, muhtaç.

    müfteri (A.) [ مفتری ] iftiracı.

    müheyya (A.) [ مهيا ] hazır.

    müheyyic (A.) [ مهيج ] heyecan verici.

    mühim (A.) [ مهم ] ِnemli.

    mühimmat (A.) [ مهمات ] savaş malzemesi.

    mühimme (A.) [ مهمه ] ِnemli.

    mühlet (A.) [ مهلت ] tanınmış süre.

    mühlet vermek süre tanımak.

    mühlik (A.) [ مهلک ] ِldürücü.

    mühr (F.) [ مهر ] mühür.

    mühtedî (A.) [ مهتدی ] islam dinini kabul etmiş.

    mühtez (A.) [ مهتز ] titrek.

    mühürdar (F.) [ مهردار ] ِzel kalem müdürü.

    müje (F.) [ مژه ] kirpik.

    müjgan (F.) [ 1 [ مژگان . kirpik. 2.kirpikler.

    mükâfat (A.) [ مکافات ] ِdül.

    mükâleme (A.) [ مکالمه ] konuşma.

    mükâtebe (A.) [ مکاتبه ] yazışma.

    mükedder (A.) [ مکدر ] kederli.

    mükemmelen (A.) [ مکملا ] tam olarak, mükemmel olarak.

    mükemmeliyet (A.) [ مکمليت ] mükemmellik.

    mükerrer (A.) [ مکرر ] tekrarlanmış, yinelenmiş.

    mükerreren (A.) [ مکررا ] tekrar tekrar.

    mükeyyif (A.) [ مکيف ] keyif verici.

    mükteseb (A.) [ مکتسب ] kazanılmış.

    müktesebat (A.) [ مکتسبات ] bilgi birikimi.

    müktesebe (A.) [ مکتسبه ] kazanılmış.

    mülakat (A.) [ 1 [ ملاقات .buluşma. 2.gِrüşme.

    mülâki olmak 1.karşılaşmak. 2.gِrüşmek.

    mülayim (A.) [ ملایم ] yumuşak.

    mülazemet etmek 1.devam etmek. 2.staj yapmak. 3.bir işle ilgilenmek.

    mülazım (A.) [ ملازم ] teğmen.

    mülazım-ı evvel [ ملازم اول ] üsteğmen.

    mülazım-ı sâni [ ملازم ثانی ] teğmen.

    mülevven (A.) [ ملون ] rengarenk.

    mülevves (A.) [ ملوث ] kirli.

    mülga (A.) [ ملغا ] kaldırılmış.

    mülhakat (A.) [ 1 [ ملحقات .ekler. 2.bir yere bağlı olan başka yerler.

    mülk (A.) [ 1 [ ملک .yurt. 2.kazanç getiren taşınmaz.

    mülteci (A.) [ ملتجی ] sığınmacı.

    mültefit (A.) [ ملتفت ] iltifat eden, güleryüzlü.

    mülûk (A.) [ ملوک ] melikler.

    mümane’et (A.) [ ممانعت ] engelleme.

    mümaselet (A.) [ مماثلت ] benzerlik.

    mümasil (A.) [ مماثل ] benzer, andıran.

    mümasil olmak berbirine benzemek.

    mümâşat (A.) [ مماشات ] uysallık, suyuna gitme, alttan alma.

    mümessil (A.) [ 1 [ ممثل .temsilci. 2.sınıf temsilcisi.

    mümeyyiz (A.) [ 1 [ مميز .katip. 2.sınava giren ِğretmen.

    mümeyyize (A.) [ مميزه ] tırnak işareti.

    mümin (A.) [ مؤمن ] inanan, iman eden.

    müminîn (A.) [ مؤمنين ] inananlar, iman edenler.

    mümkin (A.) [ ممکن ] mümkün.

    mümsik (A.) [ ممسک ] elisıkı.

    mümtaz (A.) [ ممتاز ] seçkin.

    mümtehin (A.) [ ممتحن ] sınav yapan, sınayan.

    mümteni (A.) [ ممتنع ] imkansız.

    mümzâ (A.) [ ممضی ] imzalı, imzalanmış.

    mün’adim olmak yok olmak.

    mün’akid (A.) [ منعقد ] yapılmış, imzalanmış, kabul edilmiş.

    mün’akis (A.) [ منعکس ] yansıtan.

    mün’im (A.) [ 1 [ منعم .Tanrı. 2.velînimet.

    münâcat (A.) [ مناجات ] Tanrı’ya yakarma.

    münâdi (A.) [ 1 [ منادی .müezzin. 2.tellal, çığırtkan.

    münafık (A.) [ منافق ] ikiyüzlü, nifak sokucu.

    münâkalat (A.) [ مناقلات ] taşımacılık.

    münâkasa (A.) [ مناقصه ] açık eksiltme.

    münâkaşa [ 1 [ مناقشه .tartışma. 2.irdeleme.

    münâkız olmak (A.-T.) çelişmek.

    münakkaş (A.) [ منقش ] nakışlı, işlemeli, desenli.

    münasebat (A.) [ مناسبات ] münasebetler.

    münatif (A.) [ منعطف ] çevrilmiş,yِnelik.

    münatif olmak çevrilmek.

    münâvebeten (A.) [ مناوبة ] dِnüşümlü olaram.

    münaza’ât (A.) [ منازعات ] çatışmalar, çekişmeler.

    münbais (A.) [ منبعث ] ileri gelen, kaynaklanan.

    münbit (A.) [ منبت ] verimli.

    müncemid (A.) [ منجمد ] donuk.

    müncer olmak sonuçlanmak.

    mündemic (A.) [ مندمج ] içinde yer alan, içinde bulunan.

    mündericât (A.) [ مندرجات ] içindekiler.

    münderis olmak izi kalmamak.

    münebbih (A.) [ منبه ] uyarıcı, uyandırıcı.

    münekkid (A.) [ منقد ] eleştirmen.

    münevver (A.) [ 1 [ منور .aydınlanmış, parlak. 2.aydın fikirli.

    münevver eylemek aydınlatmak.

    münfail olmak gücenmek, alınmak.

    münferid (A.) [ 1 [ منفرد .ayrı, tek başına. 2.tektük.

    münhal (A.) [ 1 [ منحل .boş, açık. 2.çِlülmüş.

    münhasır (A.) [ منحصر ] dِnük, ait, yِnelik.

    münhasıran (A.) [ منحصرا ] sırf, sadece.

    münhedim olmak yıkılmak, yok olmak.

    münhezim (A.) [ منهزم ] bozguna uğramış.

    münhezim olmak bozguna uğramak.

    müneccim (A.) [ منجم ] yıldızbilimci, astrolog.

    münkasım (A.) [ منقسم ] bِlünmüş.

    münkasım olmak bِlünmek, bِlünmüş olmak.

    münker (A.) [ منکر ] inkâr edilen.

    münkesir (A.) [ منکسر ] kırık.

    münkesir olmak kırılmak.

    münkir (A.) [ منکر ] inkâr eden.

    münselib olmak kalmamak.

    müntahab (A.) [ منتخب ] seçilmiş, seçkin.

    müntahabat (A.) [ منتخبات ] seçki, antoloji.

    müntakim (A.) [ منتقم ] intikam alan.

    münteha (A.) [ منتها ] son.

    müntehi olmak sona ermek, son bulmak.

    müntesib (A.) [ منتسب ] mensup, intisab etmiş.

    müntesip bk. müntesib.

    münteşir (A.) [ منتشر ] yaygın.

    müphem (A.) [ مبهم ] belirsiz, belli belirsiz.

    müptelâ (A.) [ مبتلا ] uğramış, tutulmuş, yakalanmış.

    müptelâ olmak tutulmak, yakalanmak, uğramak.

    mürâat (A.) [ مراعات ] gِzetme.

    müracaat (A.) [ مراجعت ] başvuru. 2.geri dِnüş.

    müracaat etmek 1.başvurmak. 2.geri dِnmek.

    müradif (A.) [ مرادف ] eşanlamlı.

    mürai (A.) [ مرائی ] ikiyüzlü.

    müraselât (A.) [ مراسلات ] mektuplaşmalar.

    mürasele (A.) [ مراسله ] mektuplaşma.

    mürde (F.) [ مرده ] ِlü.

    mürebbî (A.) [ مربی ] eğitmen, eğitici.

    müreccah (A.) [ مرجح ] tercih sebebi, tercih edilir.

    müreffeh (A.) [ مرفه ] refah içinde, bolluk içinde.

    mürekkeb (A.) [ 1 [ مرکب .oluşan, bileşen. 2.mürekkep.

    müretteb (A.) [ 1 [ مرتب .düzenlenmiş, tertip edilmiş. 2.dizilmiş.

    mürettib (A.) [ مرتب ] dizgici.

    mürevvic (A.) [ مروج ] revaç veren, propagandasını yapan.

    mürg (F.) [ مرغ ] kuş.

    mürgâb (F.) [ 1 [ مرغاب .ِrdek. 2.kurbağa.

    mürid (A.) [ 1 [ مرید .buyuran. 2.şeyhe bağlı kişi, mürit.

    mürit bk. murid.

    mürşid (A.) [ 1 [ مرشد .şeyh. 2.doğru yolu gِsteren, irşad eden.

    mürteci (A.) [ مرتجع ] gerici.

    mürted (A.) [ مرتد ] islam dininden çıkan.

    mürtefi (A.) [ مرتفع ] yüksek.

    mürtehen (A.) [ مرتهن ] rehinli, ipotekli.

    mürteiş (A.) [ مرتعش ] titrek.

    mürtekib (A.) [ مرتکب ] kِtü bir iş yapan, işleyen.

    mürteşî (A.) [ مرتشی ] rüşvetçi, rüşvet yiyen.

    mürûr (A.) [ مرور ] geçme, geçip gitme, geçiş.

    mürûr -i zaman [ مرور زمان ] zamanın akışı.

    mürûr etmek geçmek.

    mürûr eylemek 1.geçmek. 2.uğramak.

    mürüvvet (A.) [ 1 [ مروت .insanlık. 2.iyilik.

    müsaade (A.) [ 1 [ مساعده .izin. 2.yardım.

    müsaade edilmek izin verilmek.

    müsaade etmek izin vermek.

    müsaadekâr (A.-F.) [ مساعده کار ] yardımcı, izin verici.

    müsaadekârlık (A.-F.-T.) yardımcı olma, izin verme.

    müsabaka (A.) [ مسابقه ] yarışma.

    müsabık (A.) [ مسابق ] yarışmacı.

    müsademe (A.) [ 1 [ مصادمه .çarpışma. 2.çatışma.

    müsadere (A.) [ مصادره ] mal varlığına el koyma.

    müsadere edilmek mal varlığına el konulmak.

    müsadere etmek mal varlığına el koymak.

    müsâdif (A.) [ مصادف ] rastlar, rastlayan.

    müsafir (A.) [ 1 [ مسافر .yolcu. 2.konuk.

    müsâhelekârlık (A.-F.-T.) kolaylık gِsterme.

    müsaid (A.) [ مساعد ] uygun.

    müsalaha (A.) [ مصالحه ] barış yapma.

    müsalemetkâr (A.-F.) [ مسالمت کار ] barışçıl.

    müsâmaha (A.) [ مسامحه ] hoşgِrü.

    müsâmahakâr (A.-F.) [ مسامحه کار ] hoşgِrülü.

    müsamere (A.) [ 1 [ مسامره .gece eğlencesi. 2.okul piyesi.

    müsâvat (A.) [ مساوات ] eşitlik.

    müsâvatsızlık (A.-T.) eşitsizlik.

    müsbet (A.) [ مثبت ] olumlu, pozitif.

    müsebbib (A.) [ مسبب ] yol açan, sebep olan.

    müseccel (A.) [ مسجل ] tescilli.

    müsekkin (A.) [ مسکن ] sakinleştirici, yatıştırıcı.

    müsekkit (A.) [ مسکت ] susturucu.

    müsellah (A.) [ مسلح ] silahlı.

    müselleme (A.) [ مسلمه ] herkes tarafından kabul edilmiş.

    müselles (A.) [ مثلث ] üçgen.

    müsellesat (A.) [ مثلثات ] trigonometri.

    müsellesüşşekl (A.) [ مثلث الشکل ] üçgen şeklinde.

    müselmân (A.) [ مسلمان ] müslüman.

    müselsel (A.) [ مسلسل ] zincirleme.

    müsemma (A.) [ مسمی ] adlandırılmış.

    müshil (A.) [ 1 [ مسهل .kolaylaştıran. 2.ishal edici.

    müsin (A.) [ مسن ] yaşlı.

    müskirat (A.) [ مسکرات ] sarhoş edici şeyler.

    müslim (A.) [ مسلم ] müslüman.

    müsmir (A.) [ 1 [ مثمر .verimli. 2.iyi sonuç veren.

    müsmiriyet (A.) [ مثمریت ] verimlilik.

    müsrif (A.) [ مسرف ] savurgan.

    müsta’mere (A.) [ مستعمره ] sِmürge.

    müstab'ed (A.) [ مستبعد ] uzak.

    müsta'fî (A.) [ مستعفی ] istifa etmiş, istifa eden.

    müstağnî (A.) [ مستغنی ] doygun, eyvallah etmeyen.

    müstahak (A.) [ مستحق ] hak kazanmış.

    müstahdem (A.) [ مستخدم ] çalışan, hizmet eden.

    müstahdemîn (A.) [ مستخدمين ] çalışanlar, hizmet edenler.

    müstaid (A.) [ مستعد ] yetenekli.

    müstakil (A.) [ مستقل ] bağımsız.

    müstakillen (A.) [ مستقلا ] bağımsız olarak, ayrıca.

    müstakraza (A.) [ مستقرضه ] borç alınan.

    müstamel (A.) [ 1 [ مستعمل .kullanılmış. 2.kullanılan.

    müstantık (A.) [ مستنطق ] sorgu yargıcı.

    müste’cir (A.) [ مستأجر ] kiracı.

    müstebân olmak anlaşılmak.

    müstebid (A.) [ مستبد ] despot.

    müstefid olmak yararlanmak.

    müstehlik (A.) [ مستهلک ] tüketici.

    müstehzi (A.) [ مستهزی ] alaycı.

    müstemleke (A.) [ مستملکه ] sِmürge, koloni.

    müstenid (A.) [ مستند ] dayanan.

    müsteniden (A.) [ مستندا ] dayanarak.

    müsterih (A.) [ مستریح ] gِnlü rahat.

    müstesnâ (A.) [ 1 [ مستثنی .apayrı. 2.dışında haricinde.

    müsteşar (A.) [ مستشار ] danışman.

    müsteşrik (A.) [ مستشرق ] doğubilimci, oryantalist.

    müsvedde (A.) [ مسوده ] taslak.

    müşa’şa (A.) [ مشعشع ] gِsterişli, şaşaalı.

    müşabehet (A.) [ مشابهت ] benzerlik.

    müşabih (A.) [ مشابه ] benzer.

    müşahedât (A.) [ مشاهدات ] gِzlemler.

    müşâhede (A.) [ مشاهده ] gِzlem.

    müşâhede edilmek gِzlemlenmek.

    müşâhede olunmak gِzlemlenmek.

    müşahhas (A.) [ مشخص ] somut.

    müşarik (A.) [ مشارک ] ortak.

    müşarünileyh (A.) [ مشار اليه ] anılan, adı geçen.

    müşavere (A.) [ مشاوره ] danışma.

    müşavere etmek danışmak.

    müşekkel (A.) [ مشکل ] biçimli, kalıplı.

    müşerref olmak şeref kazanmak.

    müşevveş (A.) [ مشوش ] karışık.

    müşfik (A.) [ مشفق ] şefkatli.

    müşir (A.) [ مشير ] mareşal.

    müşkil (A.) [ مشکل ] güç, zor.

    müşkilât (A.) [ مشکلات ] güçlükler, zorluklar.

    müşkilat çekmek zorluk çekmek, sıkıntı çekmek.

    müşkilpesend (A.-F.) [ مشکل پسند ] güç beğenen.

    müşt (F.) [ 1 [ مشت .yumruk. 2.avuç.

    müştail (A.) [ مشتعل ] alevli.

    müştak (A.) [ مشتاق ] çok isteyen, can atan.

    müştehir (A.) [ مشتهر ] ünlü.

    müşteki (A.) [ مشتکی ] şikayetçi.

    müştemilat (A.) [ مشتملات ] eklentiler, ek yapılar.

    müştereken (A.) [ مشترکا ] ortaklaşa.

    mütalaa (A.) [ 1 [ مطالعه .okuma. 2.gِrüş. 3.inceleme.

    mütareke (A.) [ متارکه ] bırakışma, karşılıklı silah bırakma.

    müteaddid (A.) [ متعدد ] birçok.

    müteaffin (A.) [ متعفن ] kokuşmuş.

    müteahhid (A.) [ متعهد ] taahhüt eden, üstlenen.

    müteakib (A.) [ متعاقب ] ardından.

    müteallik (A.) [ متعلق ] ilgili, ilişkin.

    müteallim (A.) [ متعلم ] ِğrenci.

    müteammim (A.) [ متعمم ] yaygın.

    müteannid (A.) [ متعند ] inatçı.

    müteârife (A.) [ متعارفه ] kanıtlanmak gerektirmeyecek kadar açık.

    müteassıb (A.) [ متعصب ] taassup gِsteren.

    mütebahhir (A.) [ متبحر ] derin bilgi sahibi.

    mütebahhirane (A.-F.) [ متبحرانه ] derinlemesine.

    mütebaki (A.) [ متباقی ] kalan, geriye kalan.

    mütebariz (A.) [ متبارز ] açık seçik, belirgin.

    mütebasbıs (A.) [ متبصبص ] yaltakçı, yardakçı.

    mütebessim (A.) [ متبسم ] gülümseyen, tebessüm eden.

    mütecânis (A.) [ متجانس ] aynı cinsten, homojen.

    mütecâviz (A.) [ 1 [ متجاوز .aşkın. 2.saldırgan, tecavüzkâr. 3.sarkıntılık eden,

    tecavüzcü.

    müteceddid (A.) [ 1 [ متجدد .yenilikçi. 2.yenileşen.

    mütecellî (A.) [ متجلی ] gِrünen, tecelli eden.

    mütecessis (A.) [ متجسس ] meraklı, merak eden.

    mütecessisâne (A.-F.) [ متجسسانه ] merak ederek, meraklı.

    mütedair (A.) [ متدائر ] ilişkin.

    mütedeyyin (A.) [ متدین ] dindar, dinine düşkün.

    müteehhil (A.) [ متأهل ] evli.

    müteellim (A.) [ متألم ] elemli.

    müteessif (A.) [ متأسف ] üzgün.

    müteessif olmak üzülmek.

    müteessifâne (A.-F.) [ متأسفانه ] üzgün, esefli.

    müteessir (A.) [ 1 [ متأثر .üzgün. 2.etkilenen.

    müteessir olmak 1.üzülmek. 2.etkilenmek.

    müteezzî (A.) [ متأذی ] eziyet çekmiş, eza gِrmüş.

    müteezzi etmek acı çektirmek.

    mütefekkir (A.) [ 1 [ متفکر .düşünür. 2.düşünceli.

    mütefekkirane (A.-F.) [ متفکرانه ] düşünceli düşünceli.

    mütefelsifâne (A.-F.) [ متفلسفانه ] bir filozof gibi.

    mütefennin (A.) [ متفنن ] fen bilimleri ile uğraşan, teknik ile uğraşan.

    müteferrik (A.) [ متفرق ] dağınık.

    mütefessih (A.) [ متفسخ ] bozulmuş, kokuşmuş, çürümüş.

    mütegallib (A.) [ متغلب ] zorba.

    mütegâyir (A.) [ متغایر ] birbirine zıt.

    mütehaccir (A.) [ متحجر ] taşlaşmış, fosilleşmiş.

    mütehalif (A.) [ متخالف ] birbirine uymayan.

    mütehammil (A.) [ متحمل ] dayanan.

    müteharrî (A.) [ متحری ] araştırıcı, araştıran.

    müteharrik (A.) [ متحرک ] hareket eden, kıpırdayan.

    mütehassıs (A.) [ متخصص ] uzman.

    mütehassir (A.) [ متحسر ] ِzlem duyan.

    mütehassis (A.) [ متحسس ] duygulu.

    mütehâşi (A.) [ متحاشی ] çekingen.

    mütehavvil (A.) [ متحول ] değişken.

    mütehayyir (A.) [ متحير ] şaşkın, şaşırmış.

    mütekâbil (A.) [ متقابل ] karşılıklı.

    mütekâbile (A.) [ متقابله ] karşılıklı.

    mütekâbilen (A.) [ متقابلا ] karşılıklı olarak.

    mütekaddim (A.) [ متقدم ] geçmiş, eski.

    mütekaid (A.) [ متقاعد ] emekli.

    mütekamil (A.) [ متکامل ] olgun, tam, gelişmiş.

    mütekebbir (A.) [ متکبر ] kendini beğenmiş, şişinen, büyüklenen.

    mütekeddir (A.) [ متکدر ] kederli.

    mütekellim (A.) [ 1 [ متکلم .konuşan. 2.birinci tekil şahıs.

    mütelebbis (A.) [ متلبس ] giyinmiş, kuşanmış.

    mütelevvin (A.) [ متلون ] renkten renge giren, yanar dِner.

    mütemadi (A.) [ متمادی ] sürekli.

    mütemadiyen (A.) [ متمادیا ] sürekli olarak.

    mütemayil (A.) [ 1 [ متمایل .eğimli. 2.eğilimli, yِnelik.

    mütemeddin (A.) [ متمدن ] uygar.

    mütemellik (A.) [ متملک ] dalkavuk, yardakçı.

    mütemerkiz (A.) [ متمرکز ] bir merkezde toplanma.

    mütemevvic (A.) [ متموج ] dalgalı.

    mütemevvil (A.) [ متمول ] varlıklı, zengin.

    mütemmim (A.) [ 1 [ متمم .tamamlayıcı. 2.tümleç.

    mütenâhi (A.) [ متناهی ] sona eren.

    mütenasib (A.) [ متناسب ] uygun, uyumlu.

    mütenavib (A.) [ متناوب ] dِnüşümlü.

    mütenâzır (A.) [ 1 [ متناظر .birbirine bakan. 2.simetrik.

    müteneffizân (A.-F.) [ متنفذان ] etkili kişiler, nüfuz sahipleri, sِzü geçenler.

    mütenevvi (A.) [ متنوع ] çeşitli, türlü türlü.

    müteradif (A.) [ مترادف ] eşanlamlı.

    müterafik (A.) [ 1 [ مترافق .refakat eden. 2.karışık, bir arada.

    mütercem (A.) [ مترجم ] çevrilmiş, tercüme edilmiş.

    mütercim (A.) [ مترجم ] çevirmen.

    mütesadif (A.) [ متصادف ] rastlayan, tesadüf eden.

    mütesâvi (A.) [ متساوی ] eşit.

    mütesâviyen (A.) [ متساویا ] eşit olarak.

    müteselli (A.) [ متسلی ] teselli bulan, avunan.

    müteselli olmak teselli bulmak, avunmak.

    müteselsil (A.) [ متسلسل ] zincirleme.

    müteselsilen (A.) [ متسلسلا ] zincirleme olarak, birbirinin ardı sıra.

    müteşâir (A.) [ متشاعر ] şair geçinen, şair müsveddesi.

    müteşebbis (A.) [ 1 [ متشبث .girişen, teşebbüs eden. 2.girişimci.

    müteşekkî (A.) [ متشکی ] şikayetçi.

    müteşekkil (A.) [ متشکل ] oluşmuş, teşekkül etmiş.

    müteşekkir (A.) [ متشکر ] şükran borçlu.

    müteşettit (A.) [ متشتت ] karışık, dağınık.

    mütetebbi (A.) [ متتبع ] araştırmacı.

    mütevakkıf (A.) [ متوقف ] bağlı.

    mütevaliyen (A.) [ متواليا ] sürekli olarak.

    mütevattın (A.) [ متوطن ] yerleşik, yurt tutmuş.

    mütevâzı (A.) [ متواضع ] alçakgِnüllü.

    mütevâzıyâne (A.-F.) [ متواضيانه ] alçakgِnüllülükle.

    mütevazin (A.) [ متوازن ] oranlı, uyumlu, dengeli.

    müteveccih (A.) [ متوجه ] dِnük, yِnelik.

    müteveccihen (A.) [ 1 [ متوجها .dِnük olarak. 2.bir yere gitmek üzere.

    müteveffâ (A.) [ متوفا ] ِlmüş, ِlü.

    mütevekkil (A.) [ متوکل ] tevekkül eden her işini Tanrı’nın iradesine bırakan.

    mütevellî (A.) [ متولی ] bir vakfın üst yِneticisi.

    mütevellid (A.) [ 1 [ متولد .doğan. 2.ileri gelen, kaynaklanan.

    müteverrim (A.) [ متورم ] veremli, verem hastası.

    müteyakkız (A.) [ متيقظ ] uyanık, teyakkuz durumunda olan.

    mütezâyid (A.) [ متزاید ] artan, çoğalan.

    mütezelzil (A.) [ متزلزل ] sarsılan.

    mütezelzil olmak 1.sarsılmak. 2.bozulmak.

    müttefik (A.) [ متفق ] birlik olmuş, ittifak yapmış.

    müttehid (A.) [ متحد ] birleşik.

    müvekkil (A.) [ موکل ] vekalet veren.

    müverrah (A.) [ مورخ ] tarihli.

    müverrih (A.) [ مورخ ] tarihçi, tarih yazarı.

    müverrihin (A.) [ مورخين ] tarihçiler.

    müyesser olmak gerçekleşmek.

    müzaheret (A.) [ مظاهرت ] destek, yardım, arka çıkma.

    müzahrefat (A.) [ 1 [ مزخرفات .pislikler, süprüntüler, dِküntüler.

    müzakere (A.) [ مذاکره ] gِrüşme.

    müzayede (A.) [ مزایده ] açık arttırma.

    müzehheb (A.) [ مذهب ] altın yaldızlı.

    müzekker (A.) [ مذکر ] eril.

    müzevvir (A.) [ مزور ] arabozucu.

    müzeyyen (A.) [ مزین ] süslü, ziynetli.

    müzmin (A.) [ مزمن ] kronik, süreğen.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •