***
DIŞARDA
Points: 12.470, Level: 73
Level completed: 5%,
Points required for next Level: 380
Overall activity: 99,9%
Achievements


Osmanlıca Türkçe Sözlük - m -
M
mâ (A.) [ ما ] su.
mâ (F.) [ ما ] biz.
ma’âyib (A.) [ معایب ] kusurlar, ayıplar.
ma’ber (A.) [ معبر ] geçit.
ma’ni (A.) [ معنی ] anlam.
ma’raz (A.) [ معرض ] sergi.
ma’reke (A.) [ معرکه ] savaş alanı.
ma’şerî (A.) [ معشری ] kollektif.
maâbid (A.) [ معابد ] mabetler, ibadet yerleri.
maâbir (A.) [ معابر ] geçitler.
maâd (A.) [ 1 [ معاد .dِnüş yeri. 2.ahiret.
mâadâ (A.) [ ماعدا ] dışında, -den başka, başka, ِte, yanı sıra.
maâdin (A.) [ معادن ] madenler.
maalesef (A.) [ مع الأسف ] ne yazık ki.
maalmemnûniye (A.) [ مع الممنونيه ] seve seve.
maânî (A.) [ معانی ] anlamlar.
maârif (A.) [ 1 [ معارف .bilimler. 2.kültür. 3.Millî Eğitim Bakanlığı. maarif nezareti millî eğitim bakanlığı.
maâş (A.) [ 1 [ معاش .geçim. 2.aylık.
maatteessüf (A.) [ مع التأسف ] ne yazık ki, üzülerek, maalesef.
maazâlik (A.) [ مع ذلک ] bununla birlikte.
maâzallah (A.) [ معاذ الله ] Allah esirgesin.
mâba’dut-tabîa (A.) [ مابعدالطبيعه ] fizik ِtesi, doğa ِtesi.
mâba’duttabîiyye (A.) [ مابعدالطبيعيه ] metafizik, doğa ِtesi.
mâbad (A.) [ مابعد ] sonraki.
mâbadı var (A.-T.) devam edecek, sürecek, arkası var.
mabed (A.) [ 1 [ معبد .tapınak. 2.ibadethane.
mâbeyn (A.) [ 1 [ مابين .arası. 2.padişah sarayı.
mabud (A.) [ معبود ] ibadet edilen,
mâcera (A.) [ 1 [ ماجرا .cereyan eden. 2.serüven.
mâceraperest (A.-F.) [ ماجراپرست ] maceracı.
maceraperestî (A.-F.) [ ماجراپرستی ] maceracılık, maceraperestlik.
mâdâmülhayat (A.) [ مادامالحيات ] ömür boyu.
madde be madde (A.-F.) [ ماده بماده ] madde madde.
maddî (A.) [ 1 [ مادی .madde ile ilgili. 2.materyalist.
maddiyet (A.) [ مادیت ] maddîlik.
maddiyye (A.) [ 1 [ مادیه .madde ile ilgili. 2.matetaryalist.
mâde (F.) [ ماده ] dişi.
mâdelet (A.) [ معدلت ] adalet.
madeniyyât (A.) [ معدنيات ] madencilik bilimi, mineraloji.
mâder (F.) [ مادر ] anne.
maderî (F.) [ مادری ] anne ile ilgili, ana tarafı.
mâderzâd (F.) [ مادرزاد ] anadan doğma.
mâdiyân (F.) [ مادیان ] kısrak.
madûd (A.) [ معدود ] sayılı.
madûd olmak sayılmak.
mâdum (A.) [ معدوم ] yok olmuş.
mâdumiyet (A.) [ معدوميت ] yokluk.
mâdun (A.) [ مادون ] ast, aşağıda, alt.
mâfevk (A.) [ مافوق ] üst, üstü, yukarısı.
mafsal (A.) [ مفصل ] eklem.
magâre (A.) [ مغاره ] mağara.
mağâk (F.) [ 1 [ مغاک .çukur. 2.mezar.
mağâzî (A.) [ 1 [ مغازی .savaşlar, gazalar. 2.savaş ِyküleri.
mağbûn (A.) [ مغبون ] aldatılmış.
mağdûr (A.) [ مغدور ] haksızlığa uğramış.
mağdur etmek haksızlığa uğratarak zor durumda bırakmak.
mağdur olmak haksızlığa uğramayarak zor durumda kalmak.
mağduriyet (A.) [ مغدوریت ] haksızlığa uğrama, mağdur olma.
mağfiret (A.) [ مغفرت ] yarlıgama. mağfiret etmek yarlıgamak.
mağfur (A.) [ مغفور ] yarlıganmış.
mağlata (A.) [ مغلطه ] laf salatası, yanıltmaca.
mağlub (A.) [ مغلوب ] yenik.
mağmûm (A.) [ مغموم ] gamlı, kederli.
mağrib (A.) [ 1 [ مغرب .batı. 2.akşam namazı. 3.Kuzeybatı Afrika. 4.Fas.
mağrur (A.) [ مغرور ] gururlu, kendini beğenmiş. mağrûr olmak gururlanmak.
mağrûrane (A.-F.) [ مغرورانه ] gururlanarak, kendini beğenerek.
mağsub (A.) [ مغصوب ] gaspedilmiş.
mağşuş (A.) [ مغشوش ] karışmış.
mağz (F.) [ 1 [ مغز .beyin. 2.iç, ِz. 3.ilik.
mağzûb (A.) [ مغضوب ] gazaba uğratılmış.
mâh (F.) [ ماه ] ay.
mahabbet (A.) [ محبت ] sevgi.
mahabbet eylemek sevmek.
mahâfil (A.) [ 1 [ محافل .mahfiller. 2.toplantı yerleri.
mahâkim (A.) [ محاکم ] mahkemeler.
mahal (A.) [ محل ] yer.
mahall (A.) [ محل ] yer.
mahallî (A.) [ 1 [ محلی .yerel. 2.yerli.
mahalliye (A.) [ محليه ] yerel.
mâhâne (F.) [ ماهانه ] aylık.
mahâret (A.) [ مهارت ] beceri.
mâhasal (A.) [ ماحصل ] sonuç.
mahâsin (A.) [ محاسن ] iyilikler, güzellikler.
mâhazar (A.) [ ماحضر ] hazırda olan.
mahâzin (A.) [ مخازن ] mahzenler.
mahâzîr (A.) [ محاذیر ] sakıncalar.
mahbes (A.) [ محبس ] hapishane.
mahbûb (A.) [ 1 [ محبوب .sevilen. 2.sevgili.
mahbus (A.) [ 1 [ محبوس .hapsedilmiş. 2.hapishane.
mahcûb (A.) [ 1 [ محجوب .ِrtülmüş. 2.utangaç.
mahcûb etmek utandırmak.
mahcûb olmak utanmak.
mahcûbiyet (A.) [ محجوبيت ] utangaçlık.
mahcûz (A.) [ محجوظ ] hacizli.
mahcûz olmak haczedilmek.
mahdud (A.) [ محدود ] sınırlı, kasıtlı.
mahdum (A.) [ مخدوم ] oğul.
mâhe (F.) [ ماهه ] matkap.
mahfaza (A.) [ محفظه ] kutu, kap.
mahfî (A.) [ مخفی ] gizli.
mahfil (A.) [ 1 [ محفل .toplantı yeri. 2.cami mahfili.
mahfiyyen (A.) [ مخفيا ] gizlice.
mahfuz (A.) [ محفوظ ] korunmuş, saklanmış.
mâh-ı nev (F.) [ ماه نو ] hilal, ay.
mâh-ı sipihr [ ماه سپهر ] ay, gِkyüzündeki ay.
mâhî (F.) [ ماهی ] balık.
mahir (A.) [ ماهر ] becerili, maharetli.
mahiyet (A.) [ ماهيت ] asıl, esas, içyüzü.
mahkûk (A.) [ محکوک ] kazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş.
mahkum (A.) [ محکوم ] hüküm giymiş.
mahkûm etmek hüküm giydirmek.
mahkum olmak hüküm giymek.
mahlas (A.) [ مخلص ] takma ad.
mahlû (A.) [ مخلوع ] tahttan indirilmiş.
mahluk (A.) [ مخلوق ] yaratık.
mahlul (A.) [ محلول ] erimiş, çِzülmüş, hallolmuş.
mahlut (A.) [ مخلوط ] karışık.
mahmûd (A.) [ 1 [ محمود .ِvülmüş. 2.hamd edilmiş.
mahmul (A.) [ محمول ] yüklü.
mahmur (A.) [ مخمور ] uykulu, baygın.
mâhpâre (F.) [ 1 [ ماه پاره .ay parçası. 2.çok güzel.
mahrec (A.) [ مخرج ] çıkış yeri.
mahrem (A.) [ 1 [ محرم .nikah düşmeyen. 2.gizli.
mâhru (F.) [ ماهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü.
mahruk (A.) [ محروق ] yanık, yanmış.
mahrûkat (A.) [ محروقات ] yakacak.
mahrum (A.) [ محروم ] yoksun. mahrum etmek yoksun bırakmak.
mahrum olmak yoksun kalmak.
mahrumiyet (A.) [ محروميت ] yoksunluk, mahrumluk.
mahrut (A.) [ مخروط ] koni.
mahsûb (A.) [ محسوب ] hesap edilen.
mahsûl (A.) [ محصول ] ürün, sonuç.
mahsur (A.) [ محصور ] kuşatılmış.
mahsus (A.) [ 1 [ مخصوص .ِzgü, ayrılmış. 2.bilerek.
mahsûs (A.) [ مخصوص ] hissedilen, hissedilir.
mahşer (A.) [ 1 [ محشر .kıyamet yeri. 2.aşırı kalabalık.
mâhtâb (F.) [ ماهتاب ] mehtap.
mahtûm (A.) [ مختوم ] mühürlü.
mahtût (A.) [ 1 [ مخطوط .yazılı. 2.çizili.
mahv (A.) [ 1 [ محو .yok etme. 2.yok olma.
mahvetmek (A.-T.) yok etmek.
mahz (A.) [ محض ] sırf, sade, tam.
mahzar (A.) [ 1 [ محضر .huzur, kat. 2.gِrünüş.
mahzun (A.) [ محزون ] hüzünlü.
mahzun etmek hüzünlendirmek.
mahzun olmak hüzünlenmek.
mahzûnane (A.-F.) [ محزونانه ] hüzünlü bir halde.
mahzur (A.) [ محذور ] sakınca.
mahzur gِrmek sakıncalı bulmak.
mahzûzat (A.) [ محظوظات ] hoşa gidecek şeyler.
mâî (A.) [ 1 [ مائی .su ile ilgili. 2.mavi.
mâ-i mukattar [ ماء مقطر ] damıtık su.
mâide (A.) [ مائده ] sofra.
mâil (A.) [ 1 [ مائل .eğilimli, istekli. 2.eğimli, meyilli. 3.çalan.
mâil olmak eğilim gِstermek.
maîşet (A.) [ معيشت ] geçim, dirlik.
maiyyet (A.) [ معيت ] birlik, beraberlik, yanında bulunma.
mak’ad (A.) [ 1 [ مقعد .makat, kıç. 2.minder.
makâbir (A.) [ مقابر ] mezarlar, kabirler.
mâkabl (A.) [ ماقبل ] ِnceki, ِnü.
mâkablettârih (A.) [ ماقبل التاریخ ] tarih ِncesi.
makâl (A.) [ مقال ] sِz.
makam (A.) [ 1 [ مقام .yer. 2.kat, huzur. 3.musikî makamı
makâmat (A.) [ مقامات ] makamlar.
makarr (A.) [ 1 [ مقر .başkent. 2.merkez.
makâsıd (A.) [ مقاصد ] maksatlar.
makber (A.) [ مقبر ] mezar.
makbere (A.) [ مقبره ] mezar.
makbul (A.) [ مقبول ] kabul edilen, beğenilen.
makbuz (A.) [ 1 [ مقبوض .alınmış. 2.alındı belgesi.
makdem (A.) [ مقدم ] gelme, geliş.
makdur (A.) [ 1 [ مقدور .güç. 2.elden gelen.
makes (A.) [ معکس ] yansıma yeri.
makes bulmak (A.-T.) yansımak, yansıyacak yer bulmak.
makes olmak (A.-T.) yansıtmak, yansıma yeri olmak.
makhûr (A.) [ 1 [ مقهور .kahrolmuş, yenilmiş. 2.gazaba uğramış.
mâkiyan (F.) [ ماکيان ] tavuk.
makrun (A.) [ مقرون ] yakın.
maksad (A.) [ مقصد ] amaç.)
maksûd (A.) [ مقصود ] istenilen, maksat.
makta (A.) [ 1 [ مقطع .kesim yeri. 2.kesit.)
maktel (A.) [ 1 [ مقتل .ِldürme yeri. 2.ünlü birinin ِlümü üzerine yazılan şiir.
maktû (A.) [ 1 [ مقطوع .kesilmiş, kesik. 2.pazarlık yapılmaz.
maktül (A.) [ مقتول ] ِldürülen.
maktül olmak ِldürülmek.
mâkul (A.) [ معقول ] akla uygun.
makûlat (A.) [ معقولات ] aklî bilgiler.
makûle (A.) [ مقوله ] kategori.
makûs (A.) [ 1 [ معکوس .ters. 2.uğursuz.
mal (A.) [ 1 [ مال .mal. 2.servet.
mâlâmâl (F.) [ مالامال ] dopdolu.
mâlî (A.) [ 1 [ مالی .mal ile ilgili. 2.maliye ile ilgili.
mâlihulya (Yun.-A.) [ مالی خوليا ] melankoli.
mâlik (A.) [ مالک ] sahip.
mâlikiyet (A.) [ مالکيت ] sahip olma.
maliye (A.) [ ماليه ] devletin gelir ve gider işlerini takip eden bakanlık ve ona
bağlı daireler.
malûl (A.) [ معلول ] ِzürlü, hastalıklı.
malûlen (A.) [ معلولا ] sakatlanmış olarak, ِzürlü olarak.
malûlîn (A.) [ معلولين ] hastalar, sakatlar.
malûm (A.) [ معلوم ] bilinen.
malûm olmak anlaşılmak, bilinmek.
malûmat (A.) [ معلومات ] bilgi.
malûmatfurûş (A.-F.) [ معلومات فروش ] bilgiçlik taslayan.
malûmatfurûşluk (A.-F.-T.) bilgiçlik taslama.
malûmatfurûşluk etmek bilgiçlik taslamak.
mâmafih (A.) [ مع مافيه ] bununla birlikte.
mâmelek (A.) [ ماملک ] sahip olunan.
mamûl (A.) [ 1 [ معمول .yapılmış, imal edilmiş. 2.alışılmış.
mamûlat (A.) [ معمولات ] imal edilenler.
mamûlün fevkinde alışılmışın ِtesinde.
mamûr (A.) [ معمور ] bayındır, imar edilmiş.
mamûr edilmek bayındırlaştırılmak, imar edilmek.
mamûr etmek bayındırlaştırmak.
mamûr olmak bayındır olmak.
mamûre (A.) [ معموره ] bayındır yer.
mamûriyet (A.) [ معموریت ] bayındırlık.
mana (A.) [ معنی ] anlam.
manalandırmak anlam kazandırmak.
manen (A.) [ 1 [ معنا .mana yolu ile. 2.gِnülden.
mânend (F.) [ مانند ] gibi.
manevî (A.) [ 1 [ معنوی .anlam ile ilgili. 2.ruh ile ilgili.
maneviyat (A.) [ 1 [ معنویات .manaya dayalı şeyler. 2.moral değerler.
mani (A.) [ معنی ] engel.
mani olmak engel olmak.
mânia (A.) [ مانعه ] engel.
manidar (A.-F.) [ معنی دار ] anlamlı.
mansıb (A.) [ منصب ] devlet memuriyetindeki makam.
mansıbdar (A.-F.) [ منصبدار ] makam sahibi devlet memuru.
mansur (A.) [ منصور ] Tanrı’nın yardımıyla zafer kazanan.
mantıkan (A.) [ منطقا ] mantık bakımından.
mantıkî (A.) [ منطقی ] mantıklı.
mantıkiyyûn (A.) [ منطقيون ] mantıkçılar, mantık bilginleri.
manzar (A.) [ 1 [ منظر .seyir yeri. 2.gِrünüş. 3.yüz.
manzara (A.) [ منظره ] gِrünüm.
manzum (A.) [ منظوم ] nazmedilmiş.
manzûmât (A.) [ منظومات ] manzumeler.
manzûme (A.) [ 1 [ منظومه .dizilmiş. 2.vezinli sِz, şiir. 3.sistem.
manzur (A.) [ 1 [ منظور .bakılan. 2.dikkat çeken.
manzur olmak gِrülmek, gِze çarpmak.
mâr (F.) [ مار ] yılan.
maraz (A.) [ مرض ] hastalık.
marazî (A.) [ مرضی ] hastalıklı, hastalkla ilgili.
mârgîr (F.) [ مارگير ] yılancı, yılan tutan.
marifet (A.) [ 1 [ معرفت .bilme. 2.ustalık, beceri. 3.aracı.
mariz (A.) [ مریض ] hasta.
mârpîç (F.) [ مارپيچ ] marpuç, nargile marpucu.
maruf (A.) [ 1 [ معروف .bilinen. 2.ünlü, tanınmış.
marûf olmak tanınmak, bilinmek.
maruz (A.) [ 1 [ معروض .arzedilen, sunulan. 2.karşı karşıya kalma, tutulma.
maruz olmak karşı karşıya kalmak.
maruzat (A.) [ معروضات ] sunulanlar, arzedilecek şeyler.
mâsabak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.
masâri (A.) [ مصارع ] dizeler, mısralar.
masârif (A.) [ مصارف ] harcamalar.
masdar (A.) [ 1 [ مصدر .çıkış yeri, kaynak. 2.masdar.
mâsebak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.
mashara (A.) [ مسخره ] soytarı.
mâsiva (A.) [ 1 [ ماسوی .Tanrı’nın dışındaki varlıklar. 2.dünyaya ِzgü her şey.
masiyet (A.) [ 1 [ معصيت .günah. 2.isyan.
maskat (A.) [ 1 [ مسقط .düşüş yeri.
maskat-ı re’s [ مسقط رأس ] doğum yeri.
maslahat (A.) [ 1 [ مصلحت .iş. 2.dirlik düzenlik.
maslahatgüzar (A.-F.) [ مصلحت گزار ] elçi adına devlet işlerini yürüten.
masnû (A.) [ 1 [ مصنوع .yapma, yapay. 2.sanatlı.
masraf (A.) [ مصرف ] harcama, gider.
masrû (A.) [ مصروع ] saralı.
masrûf (A.) [ مصروف ] harcanmış.
masruf olmak harcanmak.
mass (A.) [ مص ] emme.
massetmek emmek, çekmek.
mâst (F.) [ ماست ] yoğurt.
mastaba (A.) [ 1 [ مصطبه .meyhane. 2.sedir.
masum (A.) [ 1 [ معصوم .suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk.
masumane (A.-F.) [ معصومانه ] masumca.
masume (A.) [ 1 [ معصومه .suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu.
masumiyet (A.) [ معصوميت ] masumluk, suçsuzluk.
masûn (A.) [ مصون ] korunmuş, saklanmış.
masûn kalmak korunmak, zarar gelmemek.
mâşe (F.) [ ماشه ] maşa.
maşer (A.) [ معشر ] toplum.
maşerî (A.) [ معشری ] kollektif, ortaklaşa.
mâşıta (A.) [ ماشطه ] kadın makyajcısı, kadın kuafِrü.
mâşî (A.) [ ماشی ] yürüyen.
mâşiyen (A.) [ ماشيا ] yürüyerek.
maşrık (A.) [ مشرق ] doğu.
maşûk (A.) [ معشوق ] (erkek) sevgili.
maşuka (A.) [ معشوقه ] (bayan) sevgili.
matbaa (A.) [ مطبعه ] basımevi.
matbah (A.) [ مطبخ ] mutfak.
matbû (A.) [ 1 [ مطبوع .basılı. 2.hoşa giden, hoş.
matbûat (A.) [ 1 [ مطبوعات .basın. 2.basılı şeyler.
mâtem (A.) [ ماتم ] yas.
mâtem tutmak yas tutmak.
mâtemdar (A.-F.) [ ماتمدار ] yaslı.
mâtemî (A.-F.) [ ماتمی ] yaslı.
mâtemli (A.-T.) yaslı.
mâtemserâ (A.-F.) [ ماتمسرا ] yas tutulan ev.
mâtemzede (A.-F.) [ ماتم زده ] yaslı.
matla (A.) [ 1 [ مطلع .doğuş yeri. 2.kaside ve gazelin ilk beyti.
matlab (A.) [ 1 [ مطلب .konu. 2.istek.
matlub (A.) [ 1 [ مطلوب .istenilen, aranan. 2.alacak.
matlûb etmek istemek.
matrûd (A.) [ مطرود ] kovulmuş.
matrûş (A.) [ 1 [ مطروش .sakalsız. 2.tıraşlanmış.
matuf (A.) [ معطوف ] yِnelik, çevrili.
matûh (A.) [ معتوه ] bunak, bunamış.
matûhe (A.) [ معتوهه ] bunak, bunamış (bayan).
mâvaka (A.) [ ماوقع ] olup biten.
mâverâ (A.) [ 1 [ ماورا .ِte, ِtesinde. 2.ahiret, ِbür dünya.
mavtın (A.) [ موطن ] yurt tutulan yer.
mâye (F.) [ 1 [ مایه .maya. 2.para. 3.mal. 4.güç.
mâyedar (F.) [ 1 [ مایه دار .mayalı. 2.paralı. 3.mal sahibi. 4.güçlü.
mâyi (A.) [ مایع ] sıvı.
mayûb (A.) [ 1 [ معيوب .kusurlu. 2.ayıplanmış.
mazanna (A.) [ 1 [ مظنه .ermiş sanılan.2.zan altındaki.
mazarrat (A.) [ 1 [ مضرت .zarar verme. 2.zarar.
mazarrât (A.) [ مضرات ] zararlar.
mazbata (A.) [ مضبطه ] tutanak.
mazbata tanzim etmek tutanak düzenlemek.
mazbut (A.) [ 1 [ مضبوط .zaptedilmiş. 2.kayda geçirilmiş. 3.derli toplu. 4.sağlam.
mazbutat (A.) [ مضبوطات ] kayda geçirilenler.
mazeret (A.) [ معذرت ] ِzür.
mazerethâh (A.-F.) [ معذرت خواه ] ِzür dileyen.
mazhar (A.) [ 1 [ مظهر .ortaya çıkış yeri. 2.şereflenme, nail olma.
mazhar olmak karşılaşmak, nail olmak.
mâzi (A.) [ ماضی ] geçmiş, geçmiş zaman.
mazlum (A.) [ 1 [ مظلوم .zulme uğramış. 2.sesiz sedasız.
mazlumâne (A.-F.) [ مظلومانه ] mazlumca.
mazlûmiyet (A.) [ 1 [ مظلوميت .mazlumluk, zulme uğramışlık. 2.sesiz sedasız
olma.
mazmaza (A.) [ مضمضه ] gargara.
mazmaza yapmak gargara yapmak, ağızda su çalkalamak.
mazmun (A.) [ 1 [ مضمون .kavram. 2.ince sِz.
maznun (A.) [ مظنون ] zanlı.
maznun olmak zan altında kalmak.
mazrub (A.) [ 1 [ مضروب .dِvülen. 2.çarpılan.
mazruf (A.) [ 1 [ مظروف .kaba konulan. 2.zarflı.
mâzu (F.) [ مازو ] mazı.
mazûl (A.) [ معزول ] gِrevden alınmış, azledilmiş.
mazul olmak gِrevden alınmak, azledilmek.
mazur (A.) [ معذور ] ِzürlü.