4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Osmanlıca-Türkçe Sözlük - H -

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 408, Level: 8
    Points: 408, Level: 8
    Level completed: 16%,
    Points required for next Level: 42
    Level completed: 16%, Points required for next Level: 42
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Alaplılı Eko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Mesajlar
    12
    Points
    408
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Osmanlıca-Türkçe Sözlük - H -



    hâb (F.) [ 1 [ خواب .uyku. 2.rüya.

    habâb (A.) [ حباب ] hava kabarcığı.

    habâbe (A.) [ حبابه ] hava kabarcığı.

    habâis (A.) [ خبائث ] kِtülükler.

    hâbâlûd (F.) [ خواب آلود ] uykulu.

    hâbâlûde (F.) [ خواب آلوده ] uykulu.

    habâset (A.) [ خباثت ] kِtülük, alçaklık.

    habb (A.) [ 1 [ حب .çekirdek, tohum. 2.hap.

    habbât (A.) [ 1 [ حبات .hava kabarcıkları. 2.haplar.

    habbâz (A.) [ خباز ] ekmekçi.

    habbe (A.) [ حبه ] taneler.

    habbe-i hadrâ [ حبهء حضرا ] çitlembik.

    habbe-i sevdâ [ حبهء سودا ] çِrekotu.

    habbezâ (A.) [ حبذا ] ne güzel.

    habbülbülûğ (A.) [ حب البلوغ ] ergenlik sivilcesi.

    hâbcâme (F.) [ 1 [ خواب جامه .gecelik. 2.pijama.

    haber (A.) [ خبر ] haber.

    haberdar (A.-F.) [ خبردار ] haberli.

    habeşe (A.) [ 1 [ حبشه .Habeşistan. 2.Habeş.

    hâbgâh (F.) [ خوابگاه ] yatak odası.

    habîb (A.) [ 1 [ حبيب .sevgili. 2.dost. 3.Hz. Muhammed

    habîr (A.) [ خبير ] haberli.

    habis (A.) [ خبيث ] kِtü, pis.

    habl (A.) [ حبل ] ip.

    hablülmesâkin (A.) [ حبل المساکن ] sarmaşık.

    hâbnâk (F.) [ خوابناک ] uykulu.

    hâbnâme (F.) [ خواب نامه ] rüya tabiri kitabı.

    habr (A.) [ حبر ] bilgin.

    habs (A.) [ 1 [ حبس .hapis. 2.tutma.

    habshâne (A.-F.) [ حبس خانه ] hapishane, tutukevi.

    habt (A.) [ خبط ] yanlış hareket.

    habtühata (A.) [ خبط و خطا ] yanlış yapma.

    hac (A.) [ حاج ] hacı.

    hacâlet (A.) [ خجالت ] utanma.

    hacâletâver (A.) [ خجالت آور ] utanç verici.

    hacamat (A.) [ حجامت ] kan alma.

    hacamat yapmak kan almak.

    hacâmet (A.) [ حجامت ] kan alma, hacamat.

    hâcât (A.) [ 1 [ حاجات .ihtiyaçlar. 2.istekler.

    haccâm (A.) [ حجام ] hacamatçı.

    haccar (A.) [ حجار ] taş işçisi, taşçı.

    hâcce (A.) [ حاجه ] bayan hacı.

    hâce (F.) [ 1 [ خواجه .hoca. 2.efendi. 3.ağa. 4.sahip. 5.vezir.

    hâcegân (F.) [ 1 [ خواجگان .hocalar. 2.efendiler.

    hâcegî (F.) [ 1 [ خواجگی .hocalık. 2.efendilik. 3.ağalık. 4.sahiplik. 5.tüccar.

    hacel (A.) [ خجل ] utanma.

    hacer (A.) [ حجر ] taş.

    hacer-i esved [ حجر اسود ] karataş.

    hacer-i semâî [ حجر سمائی ] gِktaşı.

    hâceserâ (F.) [ خواجه سرا ] harem ağası.

    hâcet (A.) [ حاجت ] ihtiyaç.

    hâcetmend (A.-F.) [ حاجتمند ] muhtaç.

    hacı (A.) [ حاجی ] hacı.

    hacıyân (A.-F.) [ حاجيان ] hacılar.

    hâcî (A.) [ هاجی ] hicveden, yeren.

    hâcib (A.) [ 1 [ حاجب .kapıcı. 2.perdedar. 3.engel. 4.kaş.

    hacîl (A.) [ خجيل ] utangaç.

    hâcir (A.) [ هاجر ] gِçmen.

    hâciz (A.) [ 1 [ حاجز .ayıran. 2.haczeden.

    hacle (A.) [ حجله ] gerdek odası.

    haclegâh (A.-F.) [ حجله گاه ] gerdek odası.

    haclet (A.) [ خجلت ] utanma.

    hacletâver (A.-F.) [ خجلت آور ] utanç verici.

    hacm (A.) [ حجم ] hacim.

    hacmen (A.) [ حجما ] hacimce.

    hacz (A.) [ حجز ] haciz.

    hadâik (A.) [ حدائق ] bahçeler.

    hâdd (A.) [ 1 [ حاد .keskin. 2.sivri. 3.dar.

    hadd (A.) [ 1 [ حد .sınır. 2.şer’î ceza.

    hadd (A.) [ خد ] yanak.

    haddâ’ (A.) [ خداع ] düzenbaz.

    haddâd (A.) [ حداد ] demirci.

    haddâdî (A.-F.) [ حدادی ] demircilik.

    hadd-i asgarî [ حد اصغری ] en az.

    hadd-i azamî [ حد اعظمی ] en çok.

    hadd-i tabiî [ حد طبيعی ] normal hal.

    hadd-i zâtında aslında.

    hadeb (A.) [ حدب ] kamburluk.

    hadem (A.) [ خدم ] hizmetçiler.

    hademe (A.) [ خدمه ] hizmetçiler.

    hadeng (F.) [ خدنگ ] ok.

    hader (A.) [ خدر ] uyuşma.

    hades (A.) [ حدس ] sezi, tahmin.

    hâdî (A.) [ هادی ] doğru yolu gِsteren.

    hâdi’ (A.) [ خادع ] düzenbaz.

    hadîka (A.) [ حدیقه ] bahçe.

    hâdim (A.) [ خادم ] hizmetçi.

    hâdim olmak hizmet etmek.

    hâdime (A.) [ خادمه ] bayan hizmetçi.

    hâdis (A.) [ 1 [ حادث .meydana gelen. 2.yeni.

    hadîs (A.) [ حدیث ] hadis, Peygamber sِzü.

    hâdisat (A.) [ حادثات ] olaylar.

    hâdise (A.) [ حادثه ] olay.

    hadnâşinas (A.-F.) [ حدناشناس ] haddini bilmez.

    hadrâ (A.) [ حضرا ] yeşil.

    hads (A.) [ 1 [ حدس .tahmin. 2.seziş.

    hadşe (A.) [ خدشه ] ürküntü.

    hadşeâver (A.-F.) [ خدشه آور ] ürküntü verici.

    hafâ (A.) [ خفا ] gizlilik.

    hafâfîş (A.) [ خفافيش ] yarasalar.

    hafâgâh (A.-F.) [ خفاگاه ] gizlenilecek yer.

    hafâir (A.) [ 1 [ حفائر .çukurlar. 2.oyuklar.

    hafakan (A.) [ خفقان ] yürek çarpıntısı.

    hafâyâ (A.) [ خفایا ] gizli şeyler.

    hafız (A.) [ 1 [ حافظ .koruyan. 2.ezberleyen. 3.Kur’ân hafızı.

    hafıza (A.) [ حافظه ] bellek.

    hâfız-ı kütüb [ حافظ کتب ] kütüphaneci.

    hâfî (A.) [ حافی ] yalınayak koşan.

    hafî (A.) [ خفی ] gizli

    hafîd (A.) [ حفيد ] torun.

    hafîde (A.) [ حفيده ] kız torun.

    hafif (A.) [ خفيف ] hafif.

    hâfir (A.) [ حافر ] kazan, kazıcı.

    hafîr (A.) [ 1 [ حفير .çukur. 2.mezar.

    hafiyyât (A.) [ خفيات ] gizli şeyler.

    hafiyye (A.) [ خفيه ] gizli polis.

    hafiyyen (A.) [ خفيا ] gizlice.

    hafr (A.) [ حفر ] kazma.

    hafriyyât (A.) [ حفریات ] kazı.

    haftân (A.) [ خفتان ] kaftan.

    hâh (F.) [ خواه ] isteyen.

    hâhân (F.) [ خواهان ] isteyen, istekli.

    hâher (F.) [ خواهر ] kızkardeş.

    hâherzâde (F.) [ خواهرزاده ] yeğen, kızkardeşin çocuğu.

    hâhiş (F.) [ خواهش ] rica, istek.

    hâhişger (F.) [ خواهشگر ] istekli.

    hâhişkâr (F.) [ خواهشکار ] istekli.

    hâhişkerde (F.) [ خواهش کرده ] istekli.

    hâhnâhâh (F.) [ خواه ناخواه ] ister istemez.

    hâif (A.) [ خائف ] korkak.

    hâifen (A.) [ خائفا ] korkarak.

    hâil (A.) [ هائل ] korkunç.

    hâin (A.) [ 1 [ خائن .hain. 2.acımasız.

    hâinâne (A.-F.) [ خائنانه ] haince.

    hâiz (A.) [ حائز ] sahip, bulunduran.

    hâiz olmak bulundurmak, sahip olmak.

    hâiz-i ehemmiyet [ حائز اهميت ] ِnemli.

    hak (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.pay.

    hâk (F.) [ خاک ] toprak.

    hak etmek kazanmak.

    hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek.

    hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek.

    hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak.

    Hak Teâlâ (A.) [ حق تعالی ] Yüce Tanrı.

    hakâik (A.) [ حقائق ] gerçekler.

    hakâret (A.) [ حقارت ] aşağılama, hakaret.

    hakaretâmiz (A.-F.) [ حقارت آميز ] aşağılayıcı.

    hakâyık (A.) [ حقایق ] gerçekler.

    hâkbîz (F.) [ خاک بيز ] kalbur.

    hakem (A.) [ حکم ] hakem.

    hâkezâ (A.) [ هکذا ] aynı şekilde.

    hakgû (A.-F.) [ حق گو ] doğru sِzlü.

    hâkî (A.) [ حاکی ] hikaye eden.

    hâkî (F.) [ 1 [ خاکی .hâki, toprak rengi. 2.toprak ile ilgili.

    hakîkat (A.) [ حقيقت ] gerçek.

    hakîkaten (A.) [ حقيقة ] gerçekten.

    hakikat-ı halde aslında, gerçekte, işin aslında.

    hakikatperver (A.-F.) gerçekçi.

    hakikî (A.) [ حقيقی ] gerçek.

    hakikiye (A.) [ حقيقيه ] gerçek.

    hakîm (A.) [ 1 [ حکيم .Tanrı. 2.hakim, yargıç.

    hâkimiyet (A.) [ حاکميت ] egemenlik.

    hakîr (A.) [ 1 [ حقير .değersiz. 2.küçük. 3.bendeniz, ben.

    hâkister (F.) [ خاکستر ] kül.

    hâkisterî (F.) [ خاکستری ] kül rengi.

    hakk (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.hak.

    hakk (A.) [ حک ] kazıma.

    hakkâ [ حقا ] gerçekten.

    hakkâk (A.) [ 1 [ حکاک .mühürcü. 2.kazıyıcı.

    hakkaniyet (A.) [ حقانيت ] doğruluk.

    hâkkedilmek kazılmak.

    hâkketmek kazımak.

    hâkrûb (F.) [ خاکروب ] süpürge.

    hakşinas (A.-F.) [ حق شناس ] haktanır.

    hakşinâsî (A.-F.) [ حق شناسی ] haktanırlık.

    hâl (A.) [ 1 [ حال .hal, durum. 2.şimdiki durum, şimdiki zaman.

    hâl (A.) [ خال ] dayı.

    hâl (F.) [ 1 [ خال .ben. 2.benek.

    hal’ (A.) [ خلع ] tahttan indirme.

    hal’edilmek tahttan indirilmek.

    hal’etmek tahttan indirmek.

    hâlâ (A.) [ حالا ] şimdi, hâlâ.

    halâ (A.) [ 1 [ خلا .tuvalet. 2.boş.

    halâik (A.) [ 1 [ خلائق .yaratıklar. 2.halayık.

    halâl (A.) [ خلال ] mesafe, aralık, açıklık.

    halâs (A.) [ خلاص ] kurtuluş, kurtulma.

    halâs bulmak kurtulmak.

    halâs olmak kurtulmak.

    halaskâr (A.-F.) [ خلاصکار ] kurtarıcı.

    hâlâşina (A.-F.) [ حال آشنا ] halden anlayan.

    hâlât (A.) [ حالات ] haller.

    halâvet (A.) [ حلاوت ] tatlılık.

    haldâr (F.) [ خالدار ] benli.

    hâle (A.) [ 1 [ خاله .hala. 2.teyze.

    hâle (A.) [ هاله ] ayça, hâle.

    halecan (A.) [ خلجان ] çarpıntı.

    halef (A.) [ 1 [ خلف .evlat, oğul. 2.halef, yerine geçen, arkadan gelen

    halel (A.) [ خلل ] bozukluk.

    halel gelmek bozulmak, lekelenmek, gِlge düşmek.

    haleldâr (A.-F.) [ خللدار ] bozulmuş, bozuk.

    haleldâr etmek bozmak, halel getirmek.

    haleldâr olmak bozulmak, halel gelmek.

    halen (A.) [ حالا ] şimdilik, henüz.

    hâlet (A.) [ 1 [ حالت .hal. 2.nitelik.

    hâlet-i ruhiye [ حالت روحيه ] ruhsal durum.

    halhal (A.) [ خلخال ] ayak bileziği, halhal.

    hâlık (A.) [ خالق ] Yaratan, Tanrı.

    hâlî (A.) [ خالی ] boş.

    hâlî kalmak geri durmak.

    halîb (A.) [ حليب ] süt.

    halîc (A.) [ خليج ] kِrfez.

    hâlid (A.) [ خالد ] sonsuz, ebedî.

    halîfe (A.) [ 1 [ خليفه .halife. 2.kalfa.

    halihazır (A.-F.) [ حال حاضر ] şimdiki durum.

    hâlik (A.) [ 1 [ خالق .Tanrı. 2.yaratan.

    hâlikiyet (A.) [ خالقيت ] yaratıcılık.

    halîm (A.) [ حليم ] yumuşak huylu.

    hâlis (A.) [ 1 [ خالص .katışıksız, saf, som.

    hâlisâne (A.-F.) [ خالصانه ] içtenlikle.

    halîta (A.) [ 1 [ خليطه .karışım. 2.alaşım.

    hâliyâ (A.) [ حاليا ] şimdi, şu anda.

    halk (A.) [ حلق ] boğaz.

    halk (A.) [ 1 [ خلق .yaratma. 2.yaratılma. 3.halk.

    halk etmek yaratmak.

    halka (A.) [ حلقه ] halka.

    halkabegûş (A.-F.) [ حلقه بگوش ] kِle.

    halkiyat (A.) [ خلقيات __________] folklor, halk bilimi.

    hall (A.) [ 1 [ حل .çِzülme, erime. 2.çِzme.

    hallâc (A.) [ حلاج ] halaç.

    hallâk (A.) [ خلاق ] yaratıcı.

    hallâl (A.) [ حلال ] çِzen.

    hallüfasl (A.) [ حل و فصل ] halletme, yoluna koyma.

    halt (A.) [ خلط ] karıştırma.

    halûk (A.) [ خلوق ] iyi huylu.

    halvet (A.) [ 1 [ خلوت .tenha. 2.başbaşa kalma.

    halvetgâh (A.-F.) [ خلوتگاه ] başbaşa kalınacak yer.

    ham (F.) [ خام ] çiğ, ham.

    ham (F.) [ 1 [ خم .eğik eğri, bükük.

    hamâil (A.) [ حمائل ] kılıç kayışı.

    hamâkat (A.) [ حماقت ] ahmaklık.

    hamâme (A.) [ حمامه ] güvercin.

    hamâse (A.) [ حماسه ] kahramanlık şiiri.

    hamâset (A.) [ حماست ] kahramanlık şiiri, hamase.

    hamd (A.) [ حمد ] şükür.

    hâme (F.) [ خامه ] kalem.

    hamel (A.) [ حمل ] kuzu.

    hamelât (A.) [ حملات ] saldırılar, hamleler.

    hâmî (A.) [ حامی ] gِzeten, himaye eden.

    hâmid (A.) [ حامد ] hamd eden, şükreden.

    hamîde (F.) [ خميده ] eğik, eğri.

    hâmil (A.) [ 1 [ حامل .taşıyan. 2.hamile. 3.sahip.

    hâmil olmak taşımak.

    hâmile (A.) [ حامله ] gebe, hamile.

    hamîr (A.) [ حمير ] hamur.

    hâmis (A.) [ خامس ] beşinci.

    hâmisen (A.) [ خامسا ] beşincisi.

    hâmiş (A.) [ هامش ] mektup ilavesi.

    hâmiz (A.) [ 1 [ حامض .ekşi. 2.kekre.

    haml (A.) [ 1 [ حمل .taşıma. 2.gebelik. 3.yükleme.

    hamle (A.) [ 1 [ حمله .saldırı. 2.atak.

    hamletmek yüklemek.

    hammâl (A.) [ حمال ] hamal.

    hammâm (A.) [ 1 [ حمام .banyo. 2.hamam.

    hammâr (A.) [ خمار ] meyhaneci.

    hamr (A.) [ خمر ] şarap.

    hamrâ (A.) [ خمرا ] kırmızı, kızıl.

    hamrâlanmak kızarmak, kırmızılaşmak, al al olmak.

    hams (A.) [ خمس ] beş.

    hamse (A.) [ خمسه ] beş mesnevîlik eser.

    hamsin (A.) [ خمسين ] elli.

    hamûl (A.) [ حمول ] dayanıklı.

    hamûle (A.) [ حموله ] yük.

    hâmûn (F.) [ هامون ] çِl.

    hâmûş (F.) [ خاموش ] suskun, sessiz.

    hamyâze (F.) [ خميازه ] esneme.

    hamz (A.) [ حمض ] ekşilik.

    hân (F.) [ خوان ] okuyan.

    hân (F.) [ خوان ] sofra.

    hanâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.

    hancer (A.) [ خنجر ] hançer.

    hancere (A.) [ حنجره ] gırtlak, hançere.

    handan (F.) [ خندان ] güleç, gülen.

    handan etmek güldürmek.

    hande (F.) [ خنده ] gülüş.

    handek (A.) [ خندق ] hendek.

    handerûy (F.) [ خنده روی ] güleryüzlü.

    hâne (F.) [ خانه ] ev.

    hanedan (F.) [ خاندان ] sülale, hanedan.

    hâneharâb (F.) [ 1 [ خانه خراب .perişan. 2.evsiz yurtsuz. 3.cahil.

    hânende (F.) [ 1 [ خواننده .şarkıcı. 2.okuyucu.

    hanif [ حنيف ] İslâmiyetten ِnce Tanrı’ya inanan.

    hânkah (A.) [ خانقاه ] tekke.

    hânman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.

    hannas (A.) [ خناس ] şeytan.

    hânsâlar (F.) [ خوان سالار ] kilerci.

    hânüman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.

    hapis (A.) [ حبس ] bir yere kapatma veya kapanma.

    hapishane (A.-F.) [ حبس خانه ] tutukevi, mahpushane.

    hâr (F.) [ خار ] diken.

    har (F.) [ خر ] eşek.

    hâr (F.) [ خوار ] aşağılık, adi.

    hâr (F.) [ خوار ] yiyen.

    harâb (A.) [ 1 [ خراب .yıkık, harap. 2.fitil gibi sarhoş.

    harâb etmek yıkmak, bozmak, tahrip etmek.

    harâb olmak yıkılmak, bozulmak, kırılmak.

    harâbat (A.) [ خرابات ] meyhane.

    harâbe (A.) [ خرابه ] yıkıntı, harabe.

    harâc (A.) [ خراج ] haraç.

    haram (A.) [ حرام ] haram.

    harâmi (A.) [ حرامی ] eşkıya.

    haramzâde (A.-F.) [ حرام زاده ] piç.

    harâret (A.) [ 1 [ حرارت .sıcaklık.

    harâtin (A.) [ خراطين ] solucan.

    harb (A.) [ حرب ] harp, savaş.

    harbe (A.) [ حربه ] süngü.

    harb-i umûmî [ حرب عمومی ] Birinci Dünya Savaşı.

    harbiye (A.) [ حربيه ] harp okulu.

    harbiye nezareti savunma bakanlığı.

    harbiyeli Harp Okulu ِğrencisi.

    harbüze (F.) [ خربزه ] kavun.

    harc (A.) [ 1 [ خرج .vergi. 2.masraf.

    harcıâlem [ خرج عالم ] herkese açık, herkese uygun.

    harcırah [ خرج راه ] yol parası.

    harçeng (F.) [ خرچنگ ] yengeç.

    hardal (A.) [ خردل ] hardal.

    hâre (F.) [ خاره ] granit, sert taş.

    harekât (A.) [ حرکات ] hareketler.

    hareket (A.) [ 1 [ حرکت .hareket. 2.davranış.

    hareketsizlik hareket etmeme.

    harem (A.) [ حرم ] harem, herkesin giremeyeceği yer.

    haremlik (A.-T.) harem dairesi, evde harem kısmy, herkesin uluorta

    giremeyeceği yer.

    haremserây (A.-F.) [ حرم سرای ] harem dairesi.

    harf (A.) [ 1 [ حرف .harf. 2.sِz.

    hargâh (F.) [ خرگاه ] otağ.

    hargûş (F.) [ خرگوش ] tavşan.

    hârî (F.) [ خواری ] düşkünlük.

    hârib (A.) [ هارب ] kaçan.

    hâric (A.) [ خارج ] dış, dışarı.

    hâricen (A.) [ خارجا ] dıştan, dışarıdan.

    hâricî (A.) [ خارجی ] dış ile ilgili.

    hariciye (A.) [ 1 [ خارجيه .dışa bağlı, dışarıya ilişkin. 2.dışişleri bakanlığı.

    harîd (F.) [ خرید ] satın alma.

    harîdâr (F.) [ خریدار ] müşteri, alıcı.

    harîf (A.) [ 1 [ حریف .rakip. 2.meslektaş.

    harîk (A.) [ حریق ] yangın.

    hârika (A.) [ خارقه ] harika.

    hârikulâde (A.) [ خارق العاده ] olağanüstü.

    harîm (A.) [ 1 [ حریم .kutsal. 2.harem. 3.avlu.

    harîm-i ismet (F.) [ حریم عصمت ] kutsal saha.

    harîr (A.) [ حریر ] ipek.

    harîrî (A.) [ حریری ] ipekli.

    hâris (A.) [ حارث ] çiftçi.

    hâris (A.) [ حارس ] bekçi.

    harîs (A.) [ حریص ] hırslı.

    hâristan (F.) [ خارستان ] dikenlik.

    harita (A.) [ خریطه ] harita.

    harmen (F.) [ خرمن ] harman.

    harmengâh (F.) [ خرمنگاه ] harman yeri.

    harmühre (F.) [ خرمهره ] katır boncuğu.

    harnub (A.) [ خرنوب ] keçi boynuzu.

    hârpuşt (F.) [ خارپشت ] kirpi.

    hârr (A.) [ حار ] kızgın, yakıcı.

    harrât (A.) [ خراط ] doğramacı.

    hars (A.) [ حرث ] kültür.

    harsî (A.) [ حرثی ] kültürel.

    harvâr (F.) [ خروار ] eşek yükü.

    hârzâr (F.) [ خارزار ] dikenlik.

    hâs (A.) [ 1 [ خاص .ِzgü, has. 2.saf. 3.ِzel.

    has (F.) [ خس ] çِp.

    hasâdet (A.) [ حسادت ] kıskançlık.

    hasâil (A.) [ خصائل ] hasletler, tabiatlar.

    hasâis (A.) [ خصائص ] nitelikler, ِzellikler.

    hasâr (A.) [ خسار ] zarar, hasar.

    hasarât (A.) [ خسرات ] zararlar.

    hasardîde (A.-F.) [ خساردیده ] hasarlı.

    hasâret (A.) [ خسارت ] zarar, hasar.

    hasâset (A.) [ خساست ] pintilik.

    hasb (A.) [ حسب ] gِre.

    hasbe (A.) [ حصبه ] kızamık.

    hasbelkader (A.) [ حسب القدر ] kaderden ileri gelen, kadere bak.

    hasbetenlillah (A.) [ حسبة لله ] Allah rızası için.

    hasbihal (A.-F.) [ حسب حال ] halleşme, dertleşme.

    hasbihal etmek halleşmek, dertleşmek.

    hasbü’l-mâhiye (A.) [ حسب الماهيه ] yapı bakımından.

    hasebe (A.) [ حصبه ] kızamık.

    hased (A.) [ حسد ] kıskançlık.

    hased etmek kıskanmak.

    hasen (A.) [ حسن ] güzel.

    hasenât (A.) [ حسنات ] iyilikler.

    hasene (A.) [ حسنه ] güzel, iyi.

    hasenülhulk (A.) [ حسن الخلق ] huyu güzel.

    hasf (A.) [ خسف ] ay tutulması.

    hâsıd (A.) [ حاصد ] ekin biçen, hasatçı.

    hâsıl (A.) [ حاصل ] ortaya çıkan, var olan.

    hasıl etmek meydana getirmek, ortaya çıkarmak.

    hâsıl olmak ortaya çıkmak, var olmak.

    hâsılat (A.) [ حاصلات ] kazanç, gelir.

    hâsılât-ı gayr-i sâfiye [ حاصلات غير صافيه ] brüt gelir.

    hâsılât-ı sâfiye [ حاصلات صافيه ] net gelir.

    hasıl-ı kelâm [ حاصل کلام ] sِzün kısası.

    hâsılı kısacası, sonuç olarak.

    hasım (A.) [ خصم ] düşman.

    hasîb (A.) [ 1 [ حسيب .değerli. 2.muhasebeci.

    hâsid (A.) [ حاسد ] kıskanç.

    hasîn (A.) [ حصين ] sağlam, müstahkem.

    hasîr (A.) [ حصير ] hasır.

    hâsir (A.) [ خاسر ] zarar eden, hüsrana uğrayan.

    hasis (A.) [ خسيس ] pinti.

    hasîsa (A.) [ خصيصه ] karakter.

    hasiy (A.) [ خصی ] iğdiş, hadım edilmiş.

    haslet (A.) [ خصلت ] tabiat, yaratılıştan gelen huy.

    hasm (A.) [ خصم ] düşman, hasım.

    hasmâne (A.-F.) [ خصمانه ] düşmanca.

    hasmî (A.-F.) [ خصمی ] düşmanlık.

    hasnâ (A.) [ حسنا ] güzel kız, güzel kadın.

    hasr (A.) [ حصر ] tahsis etme, ayırma, vakfetme, adama.

    hasret (A.) [ حسرت ] ِzlem.

    hasret çekmek ِzlem duymak.

    hasretkeş (A.-F.) [ حسرت کش ] hasret çeken.

    hasretmek adamak, ayırmak, tahsis etmek.

    hassa (A.) [ خاصه ] ِzellik.

    hassâd (A.) [ حصاد ] orakçı.

    hassas (A.) [ حساس ] duygulu, hassas.

    hassâsiyyet (A.) [ حساسيت ] hassaslık.

    hâsse (A.) [ خاصه ] duyu.

    hâsseten (A.) [ خاصة ] ِzellikle, hele hele.

    hâssuâmm [ خاص و عام ] herkes.

    hâste (F.) [ خاسته ] kalkmış, ayağa kalkmış.

    haste (F.) [ خسته ] hasta.

    hâste (F.) [ 1 [ خواسته .istemiş. 2.istek.

    hastegî (F.) [ خستگی ] hastalık.

    hâstgâr (F.) [ خواستگار ] gِrücü.

    hâstgârî (F.) [ خواستگاری ] gِrücülük.

    hasûd (A.) [ حسود ] kıskanç.

    hasûdâne (A.-F.) [ حسودانه ] kıskanarak, kıskançlıkla.

    hasûdî (A.-F.) [ حسودی ] kıskançlık.

    hâşâ (A.) [ حاشا ] uzak dursun, hâşa.

    hâşâk (F.) [ خاشاک ] çerçِp.

    haşeb (A.) [ خشب ] odun.

    haşem (A.) [ حشم ] maiyet.

    haşerat (A.) [ حشرات ] haşereler, bِrtü bِcek.

    haşere (A.) [ حشره ] bِcek, haşere.

    haşhaş (A.) [ خشخاش ] haşhaş.

    haşîn (A.) [ خشين ] kaba, sert.

    hâşiye (A.) [ 1 [ حاشيه .kenar. 2.şerh kitabı.

    haşmet (A.) [ 1 [ حشمت .gِrkem. 2.hiddet.

    haşmetmeab (A.) [ حشمت مآب ] gِrkemli, haşmetli.

    haşmgîn (F.) [ خشمگين ] ِfkeli, hışımlı.

    haşr (A.) [ حشر ] kıyamet, haşır.

    haşv (A.) [ 1 [ حشو .doldurulmuş, yararsız sِz. 2.kuru ot.

    haşyet (A.) [ خشيت ] korkma.

    haşyetengiz (A.-F.) [ خشيت انگيز ] korku salan, korkunç.

    hatâ (A.) [ 1 [ خطا .yanlış, hata. 2.kusur.

    hataâlûd (A.-F.) [ خطا آلود ] hatalı, yanlış dolu.

    hatab (A.) [ حطب ] odun.

    hatâbahş (A.-F.) [ خطا بخش ] hataları affeden.

    hatâen (A.) [ خطاء ] yanlışlıkla.

    hatâiyyât (A.) [ خطائيات ] hatalar, yanlışlıklar.

    hatakâr (A.-F.) [ خطاکار ] hatalı, hata yapan.

    hatâpûş (A.-F.) [ خطاپوش ] hataları ِrten.

    hatar (A.) [ خطر ] tehlike.

    hatarât (A.) [ خطرات ] tehlikeler.

    hatarnâk (A.-F.) [ خطرناک ] tehlikeli.

    hatâyâ (A.) [ خطایا ] yanlışlar, hatalar.

    hâtem (A.) [ 1 [ خاتم .mühür. 2.yüzük.

    hâtıf (A.) [ هاتف ] gaipten gelen ses.

    hâtır (A.) [ خاطر ] hatır, gِnül.

    hâtıra (A.) [ خاطره ] hatıra, hatıra gelen.

    hatıra getirmek aklına getirmek, düşünmek.

    hâtıra hutûr etmek hatırlamak, anımsamak.

    hâtırat (A.) [ 1 [ خاطرات .hatıralar. 2.anı kitabı.

    hâtırâzâr (A.-F.) [ خاطر آزار ] gِnül inciten, hatır kıran.

    hâtırâzürde (A.-F.) [ خاطر آزرده ] kalbi kırık.

    hâtırşinâs (A.-F.) [ خاطرشناس ] hatırbilir.

    hatîa (A.) [ خطيئه ] kabahat.

    hatîb (A.) [ خطيب ] hatip.

    hâtime (A.) [ خاتمه ] son.

    hâtime vermek son vermek.

    hatîr (A.) [ 1 [ خطير .tehlikeli. 2.yüce.

    hatm (A.) [ 1 [ ختم .hatim, hatim indirme. 2.mühürleme.

    hatn (A.) [ ختن ] sünnet.

    hatt (A.) [ 1 [ خط .çizgi. 2.yol. 3.yeni terlemiş bıyık.

    hattâ (A.) [ حتی ] üstelik, hatta.

    hattâb (A.) [ حطاب ] oduncu.

    hattat (A.) [ خطاط ] hattat, güzel yazı yazan.

    hatve (A.) [ خطوه ] adım.

    havâ (A.) [ هوا ] hava.

    havadar (F.) [ هوادار ] açık mekanlı

    havâdis (A.) [ 1 [ حوادث .yeni haberler. 2.olaylar.

    havaî (A.) [ هوائی ] havaya ait.

    havâkin (T.>A.) [ خواقين ] hakanlar.

    havale (A.) [ حواله ] ısmarlama, havale.

    havali (A.) [ حوالی ] yِre.

    havârik (A.) [ خوارق ] harikalar.

    havâss (A.) [ 1 [ خواص .seçkin kişiler. 2.nitelikler.

    havâtîn (T.>A.) [ خواتين ] hatunlar, saygın hanımlar.

    havâyic (A.) [ حوایج ] ihtiyaçlar, gereksinimler.

    hâven (A.) [ هاون ] havan.

    hâver (F.) [ خاور ] doğu.

    hâveran (F.) [ خاوران ] doğu ve batı.

    hâverşinas (F.) [ خاورشناس ] doğubilimci, oryantalist, müsteşrik.

    havf (A.) [ خوف ] korku.

    havf eylemek korkmak.

    havfnâk (A.-F.) [ خوفناک ] korkulu.

    hâvî (A.) [ حاوی ] içeren, ihtiva eden.

    havl (A.) [ 1 [ حول .güç. 2.çevre.

    havsala (A.) [ حوصله ] kavrama gücü, havsala.

    havz (A.) [ حوض ] havuz.

    hayâ (A.) [ حيا ] utanma, haya, ar.

    hayâl (A.) [ خيال ] hayal, düş.

    hayâlât (A.) [ خيالات ] hayaller, düşler.

    hayâlen (A.) [ خيالا ] hayali olarak.

    hayâlet (A.) [ خيالت ] hayalet.

    hayalî (A.) [ 1 [ خيالی .hayalî, hayal ürünü. 2.Karagِz oynatan.

    hayalperest (A.-F.) [ خيال پرست ] hayalci.

    hayat (A.) [ حيات ] yaşam.

    hayatbahş (A.-F.) [ حيات بخش ] hayat veren.

    hayât-ı cinsiye [ حيات جنسيه ] cinsel yaşam.

    hayât-ı diniye [ حيات دینيه ] dinsel yaşam.

    hayât-ı rûz-i merre [ حيات روز مره ] gündelik yaşam.

    hayatî (A.) [ حياتی ] hayatla ilgili, yaşamsal.

    hayâtiyyât (A.) [ حياتيات ] biyoloji, yaşambilim.

    haydud (Macarca>A.) [ حيدود ] eşkiya, haydut, yolkesen.

    hâye (F.) [ خایه ] yumurta, haya.

    hayf (A.) [ حيف ] yazık, vah vah.

    hayır (A.) [ خير ] iyilik, hayır.

    hayırhah (A.-F.) [ خيرخواه ] iyiliksever.

    hayız bk. hayz.

    hayl (A.) [ 1 [ خيل .yılkı, at sürüsü. 2.zümre.

    hayli (F.) [ خيلی ] çok, fazla.

    hayme (A.) [ خيمه ] çadır.

    haymegâh (A.-F.) [ خيمه گاه ] çadır kurulan yer.

    haymenişin (A.-F.) [ خيمه نشين ] gِçebe, çadırda yaşayan.

    hayr (A.) [ خير ] iyilik, hayır.

    hayran (A.) [ 1 [ حيران .şaşkın. 2.hayran, tutkun.

    hayrendiş (A.-F.) [ خيراندیش ] iyi düşünceli.

    hayret (A.) [ حيرت ] şaşkınlık.

    hayretbahş (A.-F.) [ حيرت بخش ] hayret verici.

    hayretkâr (A.-F.) [ حيرت کار ] hayret eden.

    hayretzede (A.-F.) [ حيرت زده ] şaşkın.

    haysiyyet (A.) [ حيثيت ] şeref, onur.

    hayvan (A.) [ 1 [ حيوان .canlı. 2.hayvan.

    hayvanî (A.) [ حيوانی ] hayvansal.

    hayvaniye (A.) [ حيوانيه ] hayvana ِzgü, hayvansal.

    hayy (A.) [ حی ] diri.

    hayyât (A.) [ خياط ] terzi.

    hayye (A.) [ حيه ] yılan.

    hayyir (A.) [ خير ] çok iyilik eden.

    hayz (A.) [ خيض ] regl, aybaşı.

    hazâin (A.) [ خزائن ] hazineler.

    hazân (F.) [ خزان ] güz, sonbahar.

    hazar (A.) [ حضر ] güvenlik.

    hazer (A.) [ حذز ] sakınma.

    hazerat (A.) [ حضرات ] hazretler.

    hazf (A.) [ حذف ] silme, kaldırıp atma.

    hâzık (A.) [ حاذق ] usta, yetenekli, ehil.

    hazır (A.) [ 1 [ حاضر .huzurda. 2.hazır, mevcut.

    hâzırûn (A.) [ حاضرون ] bulunanlar, hazır olanlar.

    hâzi (A.) [ خاضع ] alçakgِnüllü.

    hazîn (A.) [ حزین ] hüzün dolu.

    hâzin (A.) [ خازن ] haznedar.

    hazine (A.) [ خزینه ] hazine.

    hazinedar (A.-F.) [ خزینه دار ] haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu.

    hazîre (A.) [ حظيره ] etrafı çevrili yer (mezarlık vs.)

    hazm (A.) [ حضم ] sindirim.

    hazret (A.) [ حضرت ] sayın, hazret.

    hazz (A.) [ حظ ] sevinç, haz.


  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 408, Level: 8
    Points: 408, Level: 8
    Level completed: 16%,
    Points required for next Level: 42
    Level completed: 16%, Points required for next Level: 42
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Alaplılı Eko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Mesajlar
    12
    Points
    408
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart



    hebâ (A.) [ هبا ] boş. hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak.
    hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak.
    hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak.

    hecâ (A.) [ 1 [ هجا .hece. 2.yerme, hiciv.

    hecâgû (A.-F.) [ هجاگو ] hicveden, yeren.

    hecîn (A.) [ هجين ] iki hِrgüçlü deve.

    hecr (A.) [ هجر ] ayrılık.

    hedâyâ (A.) [ هدایا ] armağanlar, hediyeler.

    hedef (A.) [ هدف ] amaç, hedef.

    heder (A.) [ هدر ] yazık olma, boşa gitme.
    heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak.
    heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak.

    hediyye (A.) [ هدیه ] armağan, hediye.

    heft (F.) [ هفت ] yedi.

    heftâd (F.) [ هفتاد ] yetmiş.

    hefte (F.) [ هفته ] hafta.

    heftevreng (F.) [ هفت اورنگ ] yedi yıldız.

    helâhil (A.) [ هلاهل ] zehir, ağı, boğanotu.

    helâk (A.) [ 1 [ هلاک .yok olma. 2.ِlme.
    helâk etmek 1.yok etmek, ortadan kaldırmak. 2.ِldürmek.
    helâk olmak 1.yok olmak, ortadan kalkmak. 2.ِlmek. 3.çırpınmak.

    helal (A.) [ 1 [ حلال .helal. 2.eş, hanım.

    helalzâde (A.-F.) [ 1 [ حلال زاده .helal süt emmiş. 2.evli anne babanın çocuğu.

    helezon (A.) [ 1 [ حلزون .sümüklübِcek. 2.yılankavî.

    helva (A.) [ حلوا ] helva.

    helvafurûş (A.-F.) [ حلوا فروش ] helvacı.

    helvâyî (A.) [ حلوایی ] helvacı.

    hem (F.) [ 1 [ هم . -deş, -daş anlamını verecek şekilde kelimeye türetmeye yarayan ِn ek. 2.hem, üstelik.

    hemâgûş (F.) [ هم آگوش ] sarmaş dolaş, kucak kucağa.

    hemâgûş olmak sarmaş dolaş olmak, kucaklaşmak.

    hemâheng (F.) [ هم آهنگ ] uyumlu. hemâhenk bk. hemâheng.

    heman (F.) [ همان ] derhal, hemen.

    hemânâ (F.) [ همانا ] adeta, tıpkı.

    hemandem (F.) [ هماندم ] o anda.

    hemânend (F.) [ همانند ] gibi.

    hemasr (F.-A.) [ هم عصر ] çağdaş.

    hemâvâz (F.) [ هم آواز ] bir ağız.

    hembâz (F.) [ همباز ] ortak.

    hemcevherlik (F.-T.) aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme.

    hemcins (F.-A.) [ هم جنس ] aynı cinsten.

    hemcivâr (F.-A.) [ هم جوار ] komşu.

    hemçü (F.) [ همچو ] gibi.

    hemdem (F.) [ همدم ] arkadaş, yakın dost, sohbet arkadaşı.

    hemderd (F.) [ هم درد ] dert ortağı.

    hemdîger (F.) [ همدیگر ] birbiri.

    heme (F.) [ همه ] tümü, hepsi.

    hemegân (F.) [ همگان ] tümü, hepsi, herkes. hemfikir bk. hemfikr.

    hemfikr (F.-A.) [ همفکر ] aynı düşüncede, hemfikir. hemfikr olmak aynı fikri paylaşmak.

    hemginân (F.) [ همگنان ] herkes.

    hemhudûd (F.-A.) [ هم حدود ] sınırdaş.

    hemhudut bk. hemhudûd.

    hemin (F.) [ همين ] bu, işte bu.

    hemîşe (F.) [ هميشه ] daima, her zaman.

    hemkadd (F.-A.) [ هم قد ] boydaş, aynı boyda.

    hemkâr (F.) [ همکار ] meslektaş.

    hemkîş (F.) [ همکيش ] dindaş.

    hemm (A.) [ هم ] kaygı.

    hemnâm (F.) [ همنام ] adaş.

    hempâ (F.) [ همپا ] arkadaş, kafadar.

    hemrâh (F.) [ همراه ] yoldaş, yol arkadaşı.

    hemrâz (F.) [ همراز ] sırdaş.

    hemrîş (F.) [ همریش ] bacanak.

    hemsâl (F.) [ همسال ] yaşıt.

    hemsâye (F.) [ همسایه ] komşu.

    hemsefer (F.-A.) [ همسفر ] yoldaş.

    hemser (F.) [ همسر ] eş, karı kocadan her biri.

    hemsinn (F.-A.) [ هم سن ] yaşıt.

    hemsohbet (F.-A.) [ هم صحبت ] sohbet arkadaşı.

    hemşehrî (F.-A.) [ 1 [ هم شهری .hemşeri. 2.yurttaş. hemşeri bk. hemşehrî.

    hemşîre (F.) [ همشيره ] kızkardeş.

    hemtâ (F.) [ همتا ] eş, benzer, denk.

    hemvâr (F.) [ هموار ] düz.

    hemvâre (F.) [ همواره ] daima.

    hemyân (F.) [ هميان ] heybe.

    hemzâd (F.) [ 1 [ همزاد .doğuşla birlikte gelen. 2.birlikte doğan.

    hemzebân (F.) [ همزبان ] aynı dili konuşan.

    henâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.

    hendese (Peh.>A.) [ هندسه ] geometri.

    hendesî (A.) [ هندسی ] geometrik.

    hengâm (F.) [ هنگام ] vakit, zaman.

    hengâme (F.) [ هنگامه ] kargaşa.

    henüz (F.) [ هنوز ] ancak, daha.

    her (F.) [ هر ] her.

    her halde 1.mutlaka, her durumda.

    her vakit her zaman, daima.

    herâyîne (F.) [ هر آیينه ] mutlaka.

    herbâr (F.) [ هربار ] her defasında.

    hercâî (F.) [ 1 [ هرجائی .şıpsevdi. 2.kararsız.

    hercâyî bk. hercâî.

    hercümerc (F.) [ هرج و مرج ] kargaşa, dağınıklık, düzensizlik.

    herçend (F.) [ هرچند ] ise de, her ne kadar.

    herçibâdâbâd (F.) [ هرچه بادا باد ] ne olursa olsun.

    herdem (F.) [ هردم ] her an, daima.

    herem (A.) [ هرم ] ehram.

    hergele (F.) [ 1 [ خرگله .sürünün başında giden kılavuz eşek. 2.eşek sürüsü. 3.haylaz, yaramaz adam.

    hergiz (F.) [ هرگز ] asla.

    herze (F.) [ هرزه ] saçma.

    herzegû (F.) [ هرزه گو ] saçmalayan.

    herzegûyî (F.) [ هرزه گویی ] saçmalama.

    hesâb (A.) [ حساب ] hesap.

    hestî (F.) [ هستی ] varlık.

    heşt (F.) [ هشت ] sekiz.

    heştâd (F.) [ هشتاد ] seksen.

    hetk (A.) [ هتک ] yırtma.

    hettâk (A.) [ هتاک ] yırtan.

    hevâ (A.) [ هوا ] istek, nefis isteği.

    hevâdâr (A.-F.) [ هوادار ] istekli, taraftar.

    hevâdâr (F.) [ هوادار ] havalı, havadar.

    hevâperest (A.-F.) [ هواپرست ] nefsinin istekleri peşinde koşan.

    heves (A.) [ هوس ] istek, heves.

    hevesât (A.) [ هوسات ] istekler, hevesler.

    hevesdâr (A.-F.) [ هوسدار ] hevesli.

    heveskâr (A.-F.) [ هوسکار ] hevesli, istekli.

    hevl (A.) [ هول ] korku.

    hevlnâk (A.-F.) [ هولناک ] korkunç.

    hey’et (A.) [ 1 [ هيئت .ekip. 2.dış gِrünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi.

    hey’etşinâs (A.-F.) [ هيئت شناس ] astronom.

    heyâkil (A.) [ هياکل ] heykeller.

    heyecân (A.) [ 1 [ هيجان .coşku. 2.heyecan.

    heyelân (A.) [ هيلان ] toprak kayması, heyelan.

    heyet bk. hey’et

    heyet-i ictimâiye [ هيئت اجتماعيه ] toplum.

    heyet-i mecmua [ هيئت مجموعه ] genel, tüm.

    heyet-i muallimîn [ هيئت معلمين ] ِğretmenler kurulu

    heyhât (A.) [ هيهات ] yazık.

    heykel (A.) [ 1 [ هيکل .heykel. 2.gِvde.

    heykeltıraş (A.-F.) [ هيکل تراش ] heykelci, heykeltıraş.

    heyûlâ (A.) [ 1 [ هيولا .ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık.

    heyzüm (F.) [ هيزم ] odun.

    hezâr (F.) [ 1 [ هزار .bin. 2.bülbül.

    hezârân (F.) [ هزاران ] binlerce.

    hezârân (F.) [ هزاران ] bülbül.

    hezârdestân (F.) [ هزاردستان ] bülbül.

    hezârpâ (F.) [ هزارپا ] kırkayak.

    hezeyân (A.) [ 1 [ هزیان .sayıklama. 2.saçmalama.

    hezîmet (A.) [ هزیمت ] bozgun.

    hezîmete uğramak bozguna uğramak.

    hezl (A.) [ هزل ] şaka, şakalaşma.

    hezlgû (A.-F.) [ هزل گو ] şakacı.



  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 408, Level: 8
    Points: 408, Level: 8
    Level completed: 16%,
    Points required for next Level: 42
    Level completed: 16%, Points required for next Level: 42
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Alaplılı Eko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Mesajlar
    12
    Points
    408
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart



    hıdiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.

    hıfz (A.) [ 1 [ حفظ .koruma. 2.ezberleme. hıfzetmek 1.ezberlemek. 2.korumak.

    hıfzıssıhha (A.) [ حفظ الصحه ] sağlık koruma.

    hılt (A.) [ خلط ] safra, sevda, dem (kan) ve balgam olmak üzere insan vücudundaki dِrt ana maddenin herbiri.

    hınâ (A.) [ حنا ] kına.

    hınzîr (A.) [ خنزیر ] domuz.

    hırâmân (F.) [ 1 [ خرامان .salınan. 2.salınarak.

    hıred (F.) [ خرد ] akıl.

    hıredmend (F.) [ خردمند ] akıllı.

    hırka (A.) [ خرقه ] hırka.

    hırkapûş (A.-F.) [ 1 [ خرقه پوش .hırka giyen. 2.derviş. hırkapûş olmak 1.hırka giymek. 2.derviş olmak.

    hırmân (A.) [ حرمان ] mahrumluk.

    hırs (A.) [ حرص ] hırs.

    hırs (F.) [ خرس ] ayı.

    hırz (A.) [ 1 [ حرز .sığınak. 2.nazar boncuğu.

    hısâl (A.) [ خصال ] huy, haslet.

    hısn (A.) [ حصن ] kale.

    hışım (F.) [ خشم ] ِfke. hışımlanmak ِfkelenmek.

    hışm (F.) [ خشم ] ِfke, hışım.

    hışmgîn (F.) [ خشمگين ] ِfkeli, hışımlı.

    hışt (F.) [ 1 [ خشت .kerpiç. 2.tuğla.

    hıtat (A.) [ خطط ] ülkeler, diyarlar.

    hıtta (A.) [ خطه ] ülke, diyar.

    hıyâbân (F.) [ خيابان ] cadde.

    hıyânet (A.) [ خيانت ] hainlik.

    hıyânetkâr (A.-F.) [ خيانتکار ] hain.

    hıyâr (A.) [ خيار ] seçme hakkı.

    hıyre (F.) [ 1 [ خيره .kamaşmış. 2.fersiz.

    hıyreçeşm (F.) [ 1 [ خيره چشم .arsız, hayasız. 2.cesur, gِzüpek.

    hıyreser (F.) [ خيره سر ] sersem.

    hibâb (A.) [ 1 [ حباب .haplar. 2.tohumlar.

    hibâle (A.) [ 1 [ حباله .bağ. 2.tuzak.

    hibe (A.) [ هبه ] bağışlama, hibe.

    hibr (A.) [ 1 [ حبر .Yahudi bilgini. 2.mürekkep.

    hibre (A.) [ خبره ] deneyim.

    hicâ (A.) [ هجا ] yerme.

    hicâb (A.) [ 1 [ حجاب .perde. 2.utanma.

    hicaz (A.) [ 1 [ حجاز .Arabistan’da Hicaz bِlgesi. 2.hicaz makamı.

    hiciv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.

    hicr (A.) [ هجر ] ayrılık.

    hicrân (A.) [ 1 [ هجران .ayrılık. 2.ayrılık acısı.

    hicret (A.) [ هجرت ] gِç.

    hicv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.

    hicviye bk. hicviyye.

    hicviyye (A.) [ هجویه ] taşlama, hicivle ilgili şiir veya düzyazı.

    hîç (F.) [ هيچ ] hiç.

    hîçkes (F.) [ هيچکس ] hiç kimse.

    hidâ’ (A.) [ خداع ] düzen, komplo.

    hidayet (A.) [ هدایت ] doğru yolu gِsterme.

    hidâyet etmek doğru yolu gِstermek.

    hiddet (A.) [ 1 [ حدت .ِfke. 2.keskinlik. hiddetlenmek ِfkelenmek.

    hidemat (A.) [ خدمات ] hizmetler.

    hidiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.

    hidmet (A.) [ خدمت ] hizmet.

    hidmetkâr (A.-F.) [ خدمتکار ] hizmetçi.

    hiffet (A.) [ 1 [ خفت .hafiflik. 2.hoppalık.

    hijdeh (F.) [ هژده ] onsekiz.

    hîk (F.) [ خيک ] tulum.

    hikâyât (A.) [ حکایات ] hikayeler, ِyküler.

    hikâyet (A.) [ حکایت ] ِykü, hikaye.

    hikem (A.) [ حکم ] hikmetler.

    hikmet (A.) [ 1 [ حکمت .bilgelik. 2.sebep.

    hikmetşinâs (A.-F.) [ حکمت شناس ] hakîm, felsefeci.

    hil’at (A.) [ خلعت ] kaftan.

    hilâf (A.) [ خلاف ] aykırı, zıt. hilâfına aykırı olarak. hilafında aykırı olarak.

    hilâl (A.) [ 1 [ خلال .aralık. 2.kürdan.

    hilâl (A.) [ هلال ] yeni ay, ilkay.

    hîle (A.) [ حيله ] düzen, oyun, hile.

    hîlebaz (A.-F.) [ حباز ] hilekâr, düzenbaz.

    hîlekâr (A.-F.) [ حيله کار ] düzenbaz, hileci.

    hilkat (A.) [ 1 [ خلقت .yaratılış. 2.Tanrı.

    hilm (A.) [ حلم ] yumuşaklık.

    hilye (A.) [ 1 [ حليه .süs. 2.güzel yüz. 3.güzel ِzellikler.

    himâr (A.) [ حمار ] eşek.

    himaye (A.) [ حمایه ] koruma, esirgeme.

    himayekârlık (A.-F.-T.) himaye etme.

    hîme (F.) [ هيمه ] odun.

    himem (A.) [ همم ] himmetler, çabalar.

    himmet (A.) [ همت ] çaba. himmet etmek çaba gِstermek.

    hîn (A.) [ حين ] zaman, vakit, esna.

    hinduvâne (F.) [ هندوانه ] karpuz. hîn-i hâcette ihtiyaç duyulduğu zaman.

    hirâs (F.) [ هراس ] korku.

    hired (F.) [ خرد ] akıl.

    hiref (A.) [ حرف ] meslekler.

    hirem (A.) [ هرم ] piramit.

    hirfet (A.) [ حرفت ] meslek.

    hirmân (A.) [ حرمان ] mahrumluk.

    his bk. hiss.

    hisâb (A.) [ حساب ] hesap.

    hisân (A.) [ حصان ] at, aygır.

    hisar (A.) [ حصار ] kale, hisar.

    hiss (A.) [ حس ] duygu.

    hisse (A.) [ حصه ] pay.

    hissedar (A.-F.) [ حصه دار ] pay sahibi. hissedar olmak payını almak.

    hisset (A.) [ خست ] pintilik. hissetmek duymak, algılamak.

    hisseyâb (A.-F.) [ حصه یاب ] pay alan. hisseyâb olmak payını almak.

    hissî (A.) [ حسی ] duygulu.

    hiss-i kablelvukû (F.-A.) [ حس قبل الوقوع ] ِnsezi.

    hissiyât (A.) [ حسيات ] duygular.

    hissiye (A.) [ حسيه ] duygu. hissolunmak duyulmak, hissedilmek.

    hîş (F.) [ 1 [ خویش .kendi. 2.akraba.

    hitâb (A.) [ خطاب ] konuşma, hitap etme.hitâb etmek muhatap alıp konuşmak.

    hitâbe (A.) [ خطابه ] konuşma.

    hitabet (A.) [ خطابت ] hatiplik.

    hitâm (A.) [ ختام ] son. 2.son bulma.hitam bulmak son bulmak, bitmek.

    hitâma erdirmek bitirmek, sona erdirmek.hitâma ermek sona ermek.

    hitan (A.) [ ختان ] sünnet, sünnet etme.

    hiyel (A.) [ حيل ] hileler.

    hizâ (A.) [ حذا ] sıra.

    hizâb (F.) [ خيزاب ] dalga.

    hizâne (A.) [ خزانه ] hazine.

    hizâya gelmek 1.boyun eğmek, itaat etmek, kabullenmek. 2.sırayı bozmadan durmak.hizâya girmek sıra olmak.

    hizb (A.) [ 1 [ حزب .parti. 2.grup.

    hizmet (A.) [ خدمت ] hizmet, gِrev yapma.hizmet etmek gِrev yapmak.

    hizmet-i vataniye [ 1 [ خدمت وطنيه .askerlik. 2.vatan hizmeti, vatan borcu.



  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 408, Level: 8
    Points: 408, Level: 8
    Level completed: 16%,
    Points required for next Level: 42
    Level completed: 16%, Points required for next Level: 42
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Alaplılı Eko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Mesajlar
    12
    Points
    408
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart


    hoca (F.) [ 1 [ خواجه .hoca. 2.sahip. 3.efendi. 4.üstad.

    hod (F.) [ خود ] kendi.

    hodbehod (F.) [ خودبخود ] kendi kendine.

    hodbin (F.) [ خودبين ] bencil.

    hodkâm (F.) [ خودکام ] kendini beğenmiş, kendini düşünen.

    hodkâmlık (F.-T.) kendini düşünme.

    hodrey (F.-A.) [ خودرای ] başınabuyruk.

    hodsitâ (F.) [ خودستا ] ِvüngen.

    hokka (A.) [ 1 [ حقه .mürekkep kabı. 2.tükürük kabı.

    hokkabaz (A.-F.) [ حقه باز ] düzenbaz.

    hoşab (F.) [ خوشاب ] hoşaf, komposto.

    hoşaf (F.) [ خوشاب ] hoşaf, komposto.

    hoşâmedgû (F.) [ خوش آمد گو ] hoşgeldiniz diyen.

    hoşâvâz (F.) [ خوش آواز ] tatlıses, güzelses.

    hoşbû (F.) [ خوشبو ] hoş kokulu.

    hoşgüvâr (F.) [ 1 [ خوش گوار .leziz. 2.hazmy kolay.

    hoşlanmak hoşuna gitmek, sevmek.

    hoşnûd (F.) [ خشنود ] memnun, razı. hoşnut (bk. hoşnûd.)

    hoşrû (F.) [ خوش رو ] sevimli.

    hoşsohbet (F.-A.) [ خوش صحبت ] tatlı sِzü, sohbeti tatlı.

    _________________:

    hû (A.) [ هو ] Tanrı.

    hûb (F.) [ 1 [ خوب .güzel. 2.iyi.

    _________________:

    hubb (A.) [ حب ] sevgi.

    hubbü’l-vatan mine’l-îmân (A.) [ حب الوطن من الایمان ] vatan sevgisi imandan gelir.

    hubeb (A.) [ حبب ] taneler.

    hûbî (F.) [ خوبی ] güzellik.

    hûbrûy (F.) [ خوبروی ] güzel yüzlü.

    hûbter (F.) [ خوبتر ] daha güzel.

    hubûb (A.) [ 1 [ حبوب .taneler. 2.haplar.

    hububat (A.) [ حبوبات ] tahıl.

    hubz (A.) [ خبز ] ekmek.

    huccâc (A.) [ حجاج ] hacılar.

    huccet (A.) [ حجت ] delil, kanıt.

    huceste (F.) [ خجسته ] kutlu, uğurlu.

    hûd (F.) [ خود ] miğfer.

    hud’a (A.) [ خدعه ] düzen, dalavere.

    hudâ (F.) [ خدا ] Tanrı.

    hudâdâd (F.) [ 1 [ خداداد .Allah verdi. 2.Allah vergisi.

    hudânekerde (F.) [ خدانکرده ] Allah gِstermesin, Allah etmesin.

    hudârâ (F.) [ خودآرا ] Allah aşkına.

    hudâşinas (F.) [ خداشناس ] tanrıtanır.

    hudâvend (F.) [ 1 [ خداوند .Tanrı. 2.padişah. 3.efendi.

    hudâvendigâr (F.) [ خداوندگار ] padişah.

    hudâyâ (F.) [ خدایا ] Tanrım.

    huddâm (A.) [ خدام ] hizmetçiler.

    hudperest (F.) [ خودپرست ] bencil.

    hudperestlik (F.-T.) bencillik, kendini düşünme.

    hudûd (A.) [ حدود ] sınırlar.

    hudûs (A.) [ حدوس ] meydana gelme, vukubulma.

    huffâş (A.) [ خفاش ] yarasa.

    huffâz (A.) [ حفاظ ] hafızlar.

    hufre (A.) [ 1 [ حفره .çukur. 2.oyuk, delik.

    hufte (F.) [ خفته ] uyuyan, uyumuş.

    hûk (F.) [ خوک ] domuz.

    hukne (A.) [ حقنه ] şırınga.

    hukuk (A.) [ 1 [ حقوق .hukuk. 2.haklar.

    hukuk-i siyasiye [ حقوق سياسيه ] siyasal hukuk.

    hukukşinas (A.-F.) [ حقوق شناس ] hukukçu.

    hulâsa (A.) [ خلاصه ] ِzet.

    hulâsa-i kelâm [ خلاصهء کلام ] kısacası, sِzün kısası.

    hulâsaten (A.) [ خلاصة ] ِzetle, kısaca.

    huld (A.) [ خلد ] cennet.

    hulefa (A.) [ خلفا ] halifeler.

    hulk (A.) [ خلق ] huy.

    hulkum (A.) [ حلقوم ] boğaz.

    hulûl (A.) [ حلول ] gelme, gelip çatma.

    hulûl etmek gelmek, gelip çatmak.

    hulûs (A.) [ خلوص ] içtenlik.

    hulûskâr (A.-F.) [ خلوصکار ] yağcı, dalkavuk.

    hulyâ (Yun.>A.) [ خوليا ] hülya, hayal.

    hum (F.) [ خم ] küp.

    humâr (A.) [ خمار ] mahmurluk.

    humekâ (A.) [ حمقا ] ahmaklar.

    humhâne (F.) [ 1 [ خم خانه .şarap mahzeni. 2.meyhane.

    humk (A.) [ حمق ] ahmaklık.

    hummâ (A.) [ 1 [ حما .nِbet, ateş nِbeti. 2.sıtma.

    humret (A.) [ حمرت ] kırmızılık, kızıllık.

    hums (A.) [ خمس ] beşte biri.

    humûzet (A.) [ حموضت ] ekşilik.

    hûn (F.) [ خون ] kan.

    hûnâlûd (F.) [ خون آلود ] kanlı, kana bulanmış.

    hunbehâ (F.) [ خون بها ] diyet.

    hunhâr (F.) [ خونخوار ] kan içen.

    hunnâk (A.) [ خناق ] boğmaca.

    hunrîz (F.) [ خونریز ] kan dِkücü.

    hunyâger (F.) [ خنياگر ] şarkıcı.

    hûr (A.) [ حور ] huri.

    hurâfât (A.) [ خرافات ] hurafeler, batıl inançlar.

    hurafe (A.) [ خرافه ] batıl inanç.

    hurafeperver (A.-F.) [ خرافه پرور ] hurafelere inanan.

    hurafeperverlik (A.-F.-T.) hurafelere inanış.

    hurd (F.) [ خرد ] küçük, ufak.

    hurdebin (F.) [ 1 [ خرده بين .büyüteç. 2.mikroskop.

    hurdegîr (F.) [ خرده گير ] kusur bulan.

    hûri (A.) [ حوری ] huri, cennet kızı.

    hurûc (A.) [ 1 [ خروج .çıkış. 2.ayaklanma.

    hurûş (F.) [ خروش ] coşku, coşma.

    husemâ (A.) [ خصما ] düşmanlar, hasımlar.

    husûf (A.) [ خسوف ] ay tutulması.

    husûl (A.) [ خصول ] ortaya çıkma, gerçekleşme, var olma.

    husûle getirmek meydana getirmek, gerçekleştirmek.

    husûmet (A.) [ خصومت ] düşmanlık.

    husûs (A.) [ خصوص ] konu.

    husûsat (A.) [ خصوصات ] hususlar, konular.

    hususî (A.) [ خصوصی ] ِzel.

    husûsiyet (A.) [ خصوصيت ] ِzellik.

    husûsiyetle (A.-T.) ِzellikle, hele hele.

    husûsiyle (A.-T.) ِzellikle, hele hele.

    hûş (F.) [ هوش ] akıl.

    hûşe (F.) [ 1 [ خوشه .salkım. 2.başak.

    huşk (F.) [ خشک ] kuru.

    huşksâlî (F.) [ خشک سالی ] kuraklık.

    huşû (A.) [ 1 [ خشوع .alçakgِnüllülük. 2.Tanrı’ya karşı korku ve saygı duyma.

    huşûnet (A.) [ خشونت ] haşinlik, sertlik.

    huşyâr (F.) [ هشيار ] akıllı.

    hutût (A.) [ 1 [ خطوط .hatlar, yollar. 2.çizgiler.

    hûy (F.) [ خوی ] huy.

    huzme (A.) [ حزمه ] demet.

    huzûr(A.) [ 1 [ حضور .hazır olma, bulunma. 2.rahatlık.

    huzzâr (A.) [ حضار ] hazır olanlar, bulunanlar.

    hüccet (A.) [ حجت ] delil, belge.

    hücec (A.) [ حجج ] deliller, belgeler.

    hüceyrat (A.) [ حجيرات ] hücrecikler.

    hüceyre (A.) [ حجيره ] hücrecik.

    hücre (A.) [ 1 [ حجره .odacık. 2.hücre, canlı organizmaların en küçük yapıtaşı.

    hücum (A.) [ هجوم ] saldırı, akın.

    hücürât (A.) [ حجرات ] hücreler.

    hüdhüd (A.) [ هدهد ] çavuşkuşu, ibibik.

    hükemâ (A.) [ حکما ] bilgeler, hakîmler.

    hükkâm (A.) [ حکام ] hakimler.

    hükm (A.) [ حکم ] hüküm, emir, kesin karar. hükmünde yerinde, gibi.
    hükmünü almak yerine geçmek, gibi olmak.
    hüküm vermek kesin karar vermek.

    hükümat (A.) [ حکومات ] hükümetler.

    hükümdar (A.-F.) [ حکمدار ] padişah, sultan, hüküm sahibi.

    hükümdârî (A.-F.) hükümdarlık.

    hükümet (A.) [ 1 [ حکومت .hükümet. 2.hakimiyet. 3.devlet.
    hükümet sürmek hakim olmak, hükmetmek, hüküm sürmek.
    hükümet-i müstebide [ حکومت مستبده ] istibdat hükümeti.

    hükümran (A.-F.) [ حکمران ] hüküm süren, hakim olan. hükümran olmak hakim olmak.

    hükümrânî (A.-F.) [ حکمرانی ] hüküm sürme, padişahlık.

    hülâsa (A.) [ خلاصه ] ِzet. hülâsa etmek ِzetlemek.

    hülâsatan (A.) [ خلاصة ] ِzetle, kısaca.

    hümâ (F.) [ 1 [ هما .zümrütüanka. 2.devletkuşu.

    hümâyûn (F.) [ 1 [ همایون .kutlu. 2.padişah ile ile ilgili.

    hüner (F.) [ هنر ] sanat, ustalık, beceri.

    hünermend (F.) [ هنرمند ] marifetli, becerili, hüner sahibi.

    hünkâr (F.) [ خنکار ] padişah.

    hünsâ (A.) [ 1 [ خنثی .erkek ve dişi organları üstünde bulunduran. 2.nِtr.

    hür (A.) [ حر ] ِzgür.

    hürmet (A.) [ حرمت ] saygı.

    hürmetkâr (A.-F.) [ حرمتکار ] saygı duyan.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •