Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki: “Allah-u Teâlâ kanatları doğudan batıya uzanan ve ayakları yedi kat yerin dibine inen, bir kuş yarattı. Bu ku­şun üzerinde yaratıklar adedince tüy vardı.

Ümmetimden kadın veya erkek kim bana salavat getirirse, Allah bu kuşa, arşın altında bulunan nurdan yaratılmış denize dalmasını emreder. Kuş denize dalıp çıkarak kanatlarını silkeleyince her tüyünden bir damla akar Allah akan her damladan salavat getiren için, kıyamete kadar salavat getirecek ve istiğfar edecek bir melek yaratır.”
Ehl-i Hikmetten birisi şöyle der:
“Vücudun sıhhati az yemekte, ruhun sıhhati az günah işlemekte, dinin selameti de canlıların en hayırlısı peygambere salavat getirmektedir.”
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz ve O’na itaat ediniz. Her­kes yarın için önden ne göndermişse ona baksın. (Dünyada işlediği amellerine baksın.) Gerçekten Allah’tan korkunuz, çünkü Allah yaptık­larınızı hakkıyla bilendir.” (Haşr Suresi/18)
Çünkü kıyamet günü; melekler, gökler, yeryüzü, gece ve gündüz in­sanların yaptığı her şeye, yaptıkları iyilik ve kötülüğe şahitlik edecekler.
Yeryüzü, sakınan, iyilik işleyenler (zahid) için şahitlik edecek. “Bu be­nim üzerimde namaz kıldı, oruç tuttu, hac etti” diyecektir.
Yine yeryüzü kâfir ve günah işleyenler aleyhinde de şahitlik edip; “Bu adam üzerimde, Allah’a ortak koştu. Zina etti, içki içti ve haram ye­di” diyecektir.
Merhametlilerin en merhametlesi olan Rabbimiz bu inançsızları ince­den inceye sorgulayacak olursa vay hallerine!..
Mü’min: Vücudunun bütün azalarıyla Allah’tan korkandır.
Ebu Leys es-Semerkandî şöyle diyor:
“Allah korkusunun alâmeti yedi şeyle bellidir.
Birinci alâmet dilde vücud bulur:
Allah korksu taşıyan kul yalan söylemekten, gıbet etmekten, laf taşı­maktan ve koğuculuktan sakınır. Bunun yerine, dilini zikirle doldurur, Kur’an okur, ilimle meşgul olur.
İkincisi kalpde vücud bulur:
Zira Pegamberimiz şöyle buyuruyor:
“Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi haset de (çekememezlik) iyilikle­ri yer bitirir!”
Allah’tan korkan kimsenin kalbinde, düşmanlık, yalan, haset, insanlık dışı duygular yer bulup barınamaz. Bilmiş olunuz ki kıskançlık kalp hasta­lıklarının en önemlisidir. Bu hastalık ilim ve iyi amellerle giderilir.
Üçüncüsü gözde vücut bulur:
Allah korkusu taşıyan kul, gerek yiyecek, gerek giyecek ve diğer hu­suslarda gözünü haramdan korur. Dünyaya hırsla değil de ibretle bakar. Ba­kışlarını haramlardan kaçırır.
Zira Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Gözünü haramla dolduranın Allah kıyamet günü gözünü, ateşle dol­durur.”
Dördüncüsü karında vücut bulur.
Allah’tan korkan kul, karnına haram lokma sokmaz. Zira haram ye­mek en büyük günahlardandır. Zira Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmak­tadır:
“Haram lokma yiyen insanın, lokma midesinde kaldığı sürece yerde ve gökteki bütün melekler ona lanetler yağdırırlar. Şayet o halde ölürse yeri, di­rek cehennemdir.”
Beşinci elde vücud bulur:
Allah korkusu taşıyan bir kimse hiçbir harama el uzatmaz. Her zaman
ellerini Allah rızasına uygun işlere uzatır.
Ka’bul Ahbar’dan rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle bu­yurdu:
“Allah yetmiş bin daire ve yetmiş bin odası olan yeşil zümrütten bir köşk yapmıştır. Bu köşkte imkanları varken Allah korkusundan dolayı elleri­ni harama uzatmayanlar oturacaktır.” buyrulmaktadır.
Altıncısı ayaklarda vücud bulur:
Allah korkusu taşıyan kimse, adımlarını günah işlemeye değil, Al­lah’ın buyruğuna, rızasına uymaya, alimlerle sohbet etmek için gitmeye kul­lanmalıdır.
Yedincisi yaptığı amelde vücud bulur:
Allah’tan korkan, sadece Allah için kulluk yapar, gösterişten, nifaktan- ikiyüzlülükten kaçınır. Artık o Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimse­lerden olur:
“Rabbinin katında, Ahiret mutluluğu, müttakiler, Allah’tan kor­kanlar içindir. Allah’ın kendilerine vermiş olduğu sevabı almış olarak cennetlerde pınarların başındadırlar.”
“Takva sahipleri cidden emin bir makamdadırlar.”
“Şüphesiz kötülükten kaçınanlar cennette nimetler içindedirler.”
Yukarıdaki ayetlere bakınca, kişinin cehennemden kurtulacağı sanılır. Ancak müslümana yakışan korku ile ümit arasında olmaktır. Allah’ın rah­metinden ümit kesmemelidir. Bir ayette şöyle buyrulur:
“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.”