Kusursuz İnsan

Bazen insan aydınlıktan korkar. Güneş doğmasın
ister, geceye sığınır. Çünkü gecenin o kapatan sevgisi tüm kusurlarını
örter. Yanlışlarını görmezden gelir. Hatta öyle ki seni yargılamaya
gücü yoktur. Çünkü kendi de hatalıdır bilir...

Hangi insan
hatasız ki, şu hayatta? Hepimizin yanlışları var, zaafları, kusurları,
sorunları... Bizler kusursuz olamayacak kadar kötüyüz aslında! "Ben
hatasızım" diyenlerin ise dudaklarından çıkan sözler koca bir
kandırmaca...

Biz
bunca zayıfımız, bunca eksiğimiz ve kusurumuz varken, nasıl oluyor da
karşımızdakini yargılıyoruz? Hem de tüm gaddarlığımızla!!! Çok mu
mükemmeliz? Biz üstün insan mıyız ki? Neden kendimizi hatalarımızla
kabul ediyoruz da, iş başkasına gelince acımasızca yargılıyoruz?

Hayat
hepimize farklı roller sunuyor. Hepimize farklı yaşanmışlıklar... Bile
bile adım atmıyoruz mesela çamura! Ama öncesinde tanışmış oluyoruz
mutlaka bir kere çamurla. Sonra hayat giriyor araya, insanlar,
sorunlar, kavgalar, aşklar... Bir koşturmaca ki, sorma gitsin. Birgün
acil bir iş için koştururken bir de bakmışsın, acelen yüzünden yine
çamura batmışsın. Hayat bu... Yargısız infaz yaparken bunları hiç
düşünmüyoruz!!!

Peki hepimiz bu kadar hatalıysak, kusurluysak

nasıl oluyor da aynı biçimde, ayrı yönlere koşarak kusursuz insanı
arıyoruz? Bu bir muamma! Kusursuz sanılan insanların da, hasarları
çıkıyor meydana zamanla... Bu sefer sonuç hüsran... En baştan kabul
etmen gerekeni, en sonunda acı çekerek kabul ediyorsun ve hem hayata,
hem de insanlara karşı biraz daha güvensizleşiyorsun!

Ama yine
de Pandora'nın kutusundan iyi şeyler de çıktı, deyip o çıkanlardan da
umudu cebimize atıp, yola koyuluyoruz. Ya kusursuz insan varsa, diye
kilometrelerce mesafe katediyoruz bir şekilde... Yok ama olmayacak
da... Aklımız biliyor ama yüreğimiz bekle diyor. Ruhumuz arafta,
bedenlerimiz günahta takılıp kalıyor. Bir ezan sesi bile bizi kendimize
getirmeye yetmiyor...

Hayatı nasıl kabullendiğimizi bilerek
yaşıyoruz. Kimi kuralsız yaşamayı seçiyor, kimi kurallar koyuyor. Kimi
yıkmayı, kimi kurmayı; kimi acıtmayı, kimi yara sarmayı; kimi gülmeyi,
kimi ağlamayı seçiyor. Ama malesef Mevlana'nın dedikleri bu devirde
geçerli olmuyor. "Neyi arıyorsan, sen O'sundur."
Zûlmü arıyorsan zalim, aşkı arıyorsan aşık... Oysa herkes kusursuz
insanı arıyor. Aradığımız gibi olsaydık, hepimiz kusursuz olmaz mıydık?

Fakat
bir yerinden hak veriyoruz yine de Mevlana'ya... Zûlm eden gerçek bir
zalim oluyor, aşkı arayan herşeye, herkese tutulan bir aşık... Zûlm
eden önüne her çıkanı av olarak görüyor ve avını yok etmeye çalışıyor.
Aşkı arayan her önüne çıkana aşık oluyor, aşkı bekliyor...

Oysa
hepimiz biliyoruz. Artık iyilik bitti. Devir kötülerin devri. Sana
tokat atana, diğer yanağını çevirirsen, bu bir erdem değil, aptallık
olarak nitelendiriliyor şimdiki zamanda. Hepimiz böyle düşünmeye
başlarsak, içimizdeki iyiliği susturursak ne olacak peki? Hem diziler
bile göstermiyor mu? İyilik yap, iyilik bul karelerini!!! İyiliğimiz
bile bir karşılık içinse, bu bir iyilik olarak adlandırılır mı peki?
Bunu sanıyorum hiç sormuyoruz kendimize... Hem çıkarsız iyilik olur mu?
Kaz gelen yerden, tavuğunu esirgeme kardeş... Buna da gerine gerine
iyilik de ve bekle...

Hepimiz kirliyiz aslında.
Gerçekten iyi olamayacak kadar benciliz bu zamanda. Dünyaya kök saldık ya, hep burada
yaşayacağız ya vur, kır, yargıla, idam et, mahkûm et, parçala. Şans
verme kimseye, affetme... Affedersen incilerin dökülür, şans verirsen
yıldızın küser...

Bazen insan aydınlıktan korkar.
Güneş doğmasın ister, geceye sığınır. Çünkü gecenin o kapatan sevgisi tüm kusurlarını
örter. Yanlışlarını görmezden gelir. Hatta öyle ki seni yargılamaya
gücü yoktur. Çünkü kendi de hatalıdır bilir...

Hep deriz ya
karanlıklar kötüdür, diye. Biz karanlıktan da kötüyüz aslında. Kendimiz
dışında kimseyi sevmiyor, herkesi ahkâm kesip yargılıyoruz ya... Ne
güneş olabileceğiz, ne gece... İnsanız biz adı üstünde... Yüksek ego,
kusursuzluk, bencillik, art niyet.... Lûgattaki karşılığımız şimdilerde
bu. Aynaya baksak ve eksilerimizi görsek, aslında bir zerre bile
olamadığımızı fark etsek; kimse kimseyi yagılamaz, kimse kimseyi mahkum
etmezdi. Lûgattaki karşılığımızın da sabır, iyi niyet, alçakgönüllülük
ve saflık olduğunu hatırlar, karşımızdaki insanlara ne olursa olsun,
kim olursa olsun bir şans verirdik ve affederdik belki de...