Bediüzzaman, Asla Vaktini Bos Geçirmezdi


Üstadimizin, az söylemek adetidir. Fakat, söyledigini veciz söyler; her halde düstur-u hikmet olarak pek manidar ve pek sümûllü birer camiü'l-kelimdirler.

Üstadimiz, ne kimseyi zemmeder ve ne de yaninda kimseyi giybet ettirir. Bunlardan asla hoslanmaz. Kusur ve hatalari setrederler. Hem, o kadar hüsn-ü zanna maliktir ki, hatta kendisi hakkinda bir naseza söz teblig edene, "Hasa! Bu yalandir. Bu sözü söyledi dedigin zat, böyle söylemez" buyururlar.

Üstadimizin nefisle mücahedede bir rüsuh ve ihtisasi vardir ki, asla huzûzat-i nefsaniyelerine hizmet etmezler. Bir insana kafi gelmeyecek kadar az yerler ve az uyurlar. Gecelerde, sabaha kadar calib-i dikkat bir hal-i hasiane ile ubûdiyette bulunurlar; yaz ve kis bu adetleri tahallüf etmez. Teheccüd ve münacat ve evradlarini asla terk etmezler. Hatta bir Ramazan-i Serifte pek siddetli hastalikta, alti gün birsey yemeden savm-i visal içinde ubûdiyetteki mücahedelerini terk etmediler. Komsulari her zaman derler ki: "Biz, sizin Üstadinizin sekiz sene yaz ve kis geceleri, ayni vakitlerde sabaha kadar hazin ve muhrik sadasiyla münacat seslerini dinler ve böyle fasilasiz, devamli mücahedesine hayretler içinde kalirdik."

Hem, Üstadimiz taharet ve nezafet-i ser'iyeye son derece riayet eder; her zaman abdestli olarak bulunur. Asla mübarek vaktini bos geçirmez; ya Risale-i Nur telifiyle veya tashihiyle mesgul veya münacat-i Cevseniyeyi kiraat ve secdegah-i ubûdiyete kaim veya tefekkür-ü ala-i Ilahî bahrine müstagrak bulunurdu....