Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.):
"Sadaka vermekle hastalarınıza (ve hastalıklarınıza) tedavide bulununuz..." buyurmuştur.
Anlama ufkumuzun açılması açısından bu hadis-i şerifi biraz açmamız gerekiyor.
Bedeni hastalıklarımız için tıbbi tedaviye müracaat etmemiz dinimizin emridir. Bununla birlikte bedeni ve ruhi hastalıklarımız için ruhani tedavi için sadaka verilmesi emir ve tavsiye buyurulmuştur.
Her hastalığa şifa veren Cenab-ı Hakk'tır. O'nun yaratmış olduğu maddi bir ilâç bu şifaya bir sebep olabileceği gibi, O'nun rızası için verilecek sadakalar da bu şifaya bir vesile olabilir. Onun için Peygamberimiz sadaka vermekle de tedavi olmayı ihmal etmememizi emrediyor.
Bazı meczup evliyalar vardır. Birinin başına bela, bedenine hastalık geleceğini sezdiklerinde, sıkıntı verecek şeylerin def'i için o kimseden Allah rızası için birşeyler isterler. Çünkü onlar, ufak bir sadakanın o belayı geri çevirdiğini, dolayısıyla o kişinin kurtulucağını bilirler; onun için öyle yaparlar. (Medineli Hacı Osman Akfırat, Necatu'l-Melhuf. sf: 60. İstanbul-1967.
Sadaka, Müslümanın en büyük sigortasıdır. Sadaka; belâları defeder, hastalıkların tedavisinde tesir gösterir, kazaları da önler.
Lokman Hekim oğluna tavsiyelerinde:
"- Oğlum! Bir hata işlediğinde hemen akabinde sadaka ver" demiştir.
Sadaka vermenin zamanı yoktur, her zaman verilir.
Sadakanın azı olmaz, çünkü sadakanın azı da çok kabul edilir.
İsteyenin elini boş çevirmemeyi Peygamberimizin tavsiyelerinden öğreniyoruz.
Sadaka, muhtaçlara yardım etmektir. Kimin neye ihtiyacı varsa İslâm'a aykırı olmamak şartıyla karşılamaktır. Sadakanın muhteviyatı çok geniştir. Yetimin başını okşamaktan tutun da ona ev almaya, umuma köprü yapmaya kadar herşey sadaka olarak mütalâa edilir.
Zamanımızda Müslümanlar arasında sıkıca rastlanan hırsızlık ve dilencilik olaylarının sebebi bu işi yapanların iman zaafları kadar, zenginlerin zekât ve sadaka konusundaki ihmallerinden ötürüdür.
"Sadaka, yetmiş şeytanın çenesini susturur, faaliyetlerini durdurur" diyor büyüklerimizden biri.
Gizli verilen sadaka, açıktan verilenden efdaldir/faziletlidir.
Sadaka ibâdettir.
Sadaka-i câriye ifadesini çok duymuşsunuzdur. Bu, hayrı ve sevabı daimi olan sadakadır. Sevabı öldükten sonra da devam eden hayırlı amellerdir.
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah sadaka olarak şeker dağıtırdı, sonra da Al-i İmran suresinin "Sevdiğiniz maldan sadaka vermedikçe iyilerden olamazsınız" mealindeki 92. ayetini okurdu. Allah, biliyor ki, benim en çok sevdiğim şekerdir, derdi.
Beled suresi, ayet: 14'te: "Salgın bir hastalık gününde yemek yedirmek" sadakadır, buyurulur.
Fakirleşiriz, aç kalırız, ya yetmezse gibi duygulardan dolayı infak etmeyenler Al-i İmran suresindeki (ayet: 175) şu mealdeki ayeti iyi düşünsünler:
"Şeytan ancak kendi dostlarını korkutabilir. İnanmışsanız onlardan değil, Benden korkun..."
Şu hadis-i şeriflerde sadaka hususunda göstermemiz gereken hassasiyeti ifade eder:
Peygamberimiz buyurdular ki:
"Kıyamet gününde insanlar arasında hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesindedir."
"Dilenci cidden muhtaç hâlde ise, onu kovan felâh bulmaz."
"Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları söndürür."
"Canlı olan her varlığa yapılan iyilikten ötürü sevap vardır."
"Her iyilik bir sadakadır."
"Gizli olarak verilen sadaka, Rabb'in gazabını söndürür."
"Mağfireti icap ettiren sebeplerin en mühimi Müslüman kardeşine sevinç vermektir."
"Halka eziyet veren bir ağaç parçasını yol ağzından kaldırdığından dolayı cennette gezinen bir adam gördüm."
Müslümanın çoluk çocuğuna Allah rızası için sarfettiği herşey kendisi için sadaka olur."
Konumuzu ilk zikrettiğimiz hadisin mealiyle bitirelim: "Sadaka vermekle hastalarınıza (ve hastalıklarınıza) tedavide bulununuz..."
Kaynak: Mevlüt ÖZCAN