Merhabalar, Değerli Okuyucular ; Çoğu insan dini nikah nasıl kıyılır, nikah tazelemek caiz mi ? sorularının cevabını bilmiyor vede araştırıyor. Bizlerde ufak bir döküman hazırlayıp yazdık sizleri bilgilendirmek amacıyla umarım işinize yarar sizlere faydalı bilgiler veririz.
Öncelikle Nikah Şartları şöyledir ;
İcab – Kabul :
Hanefilere göre ister koca ister kadın olsun, akdi yapanlardan biri tarafından ilk söylenen icaptır. Kabul ise öbür taraftan ikinci olarak söylenen lafızdır.
Cumhura göre icap, kocanın veli veya onun vekili durumunda olan kimse tarafından söylenen sözdür. Çünkü kabul icab için olur. Eğer icaptan önce olursa manasız olacağından kabul olamaz. Kabul ise , kadının koca tarafından söylenen , evliliğe razı olmasına delalet eden sözdür.
Şahidlik :
Hz. Aişe , Rasulullah (s.a.v)’dan rivavet eder :
“Veli ve iki adil şahid olmaksızın nikâh olmaz.” (Dârakutnî ve İbni Hibbân Sahihinde rivayet etmişlerdir)
Velinin dışında iki kişinin şahidliği olmaksızın evlilik sahih olmaz.
Darakutni, Aişe’den şöyle bir hadis rivayet eder :
“Nikâhta mutlaka dört şey olmalıdır: Veli, koca ve iki şahid.”
Tirmizi de ibni Abbas’tan söyle rivayet eder :
“Fahişe olan kadınlar kendilerini bir delil olmadan eğlendirenlerdir.” (Neylu’l-Evtâr,VI, 135.)
Babanın çocuğunu reddetip nesebinin kaybolmamasını eşlerin töhmet allında kalmasını önler, şahidlik zevcenin ve çocuğun haklarının korunmasını sağlar. Evliliğe özen ve önem verme gereğini ortaya koyar.
Şahidlerin erkek olması hanefiler dışında , cumhura göre şarttır.
Bir erkek ve iki kadının şahitliğiyle evlilik yapılmaz. Mallar ve mali muamelelere ait şahidlik bu durumun dışındadır. Zuhri der ki : ” “Sünnete göre hadlerde, nikâhta ve boşanmada kadınların şehadeti caiz değildir.” (Sünnetten kasdolunan da Nebevi sünnettir ) Bu bir akittir, mal değildir, mal elde etmek maksadıylada yapılmaz. Çoğu hallerde bu akitte erkekler bulunabilir. Dolayısıyla hadlerdeki gibi bundada kadınların şahidliği ile akit sabit olmaz.
Hanefîlere göre ise, evlilik akdinde bir erkek ve iki kadının şahidliği mallarda olduğu gibi caizdir.
Kadın şahidliği yüklenme ve yerine getirme ehliyetine sahiptir. Hadlerde ve kısasta şahidliğin kabul edilmeyişi ise unutma, dikkatsizlik ve emin olmama ihtimali sebebiyle şüphe bulunduğu içindir. Hadler ise şüpheyle ortadan kalkar.
Velinin İzni :
Hanefîler hariç cumhura göre şarttır. Allahu Teâlâ’nın, “Eşleriyle evlenmelerine engel olmayın.” (Bakara, 232) buyruğuna göre, evlilik velisiz sahih olmaz.
Şafifler şöyle demektedirler : Bu ayet velinin gerekliliğinin en açık delilidir, yoksa engel olmasının bir anlamı kalmazdı. Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın “Velisiz nikâh olmaz” (Ebu Musa el-Eşari’den Ahmed ve Sunen musannifleri rivayet etmişlerdir. Ibnul-Medinî, Tirmizî ve İbni Hibbân tashih edip irsalinde illet olduğunu belirtmişlerdir. Subulu’s-Selâm, U, 117) hadîsi bir başka şer’î hakikati nefyetmektedir. Bunada Hz. Aişe’nin hadisi delalet etmektedir :
“Hangi kadın, velisinin izni olmadan nikahlanma, nikâhı batıldır, batıldır, batıldır. Eğer erkek onunla zifafta bulunursa uzvundan yararlandığı için kadına mehir vardır. İhtilâf ederlerse velisi olmayanın velisi sultan (hükmeden kişi)dir.” ( Neseî hariç Ahmed ve dört Sunen rivayet etmişlerdir. Tirmizî, Ebu Evane, Ibni Hıbban, el-Hakim, lbni Mu’in ve diğer hafızlar tahsis etmişler ve sahih olduğunu söylemişlerdir. Subutu’s-Seiâm, III 127 vd)
İlk hadisi için kamil manada olmadığı şeklinde anlamak şahid değildir, çünkü şari’in sözü şer’i hakikatlere hamledilir. Velisiz şer’i nikah olmayacağı gibi şeriatte de bu yoktur.
İkinci hadisi içinsede evliliğin sıhhatinin velinin izni ile olacağı anlaşılmaz. Genellik ifadesine haizdir, başka şekilde anlaşılmasına gerek yoktur, kadın velinin izni olmadan evlenir. Üçüncü bir hadis’de onu doğrulamaktadır : “Kadın, Kadını ve kendisini evlendiremez”
(Ebu Hureyre’den İbnî Mace ve Dârakulnî güvenilir kişilerden rivayet etmişlerdir. Subulu’s-Selâm, III, 129 vd)
Kendi kendini veya başkasını velinin izniyle evlendiremez. Kendinden başkasını velayet ve vekaletlede evlendiremez. Nikahıda ne velayel nede vekaletle kabul edemez. Kadının kendi kendini veya bir başkasını evlendirmede velayet hakkına sahip olmadığını delalet etmektedir.
Kısaca ; Cumhura göre nikah kadınların sözüyle kıyılamaz, kıyılmaz. Kadın kendi kendini yada başkasını evlendirse veya velisinden başkasını velisinin izniyle kendisini evlendirilmeye vekil kılsa, nikahın şartı olan velinin olmaması sebebiyle nikahı sahih olmaz, olamaz.
Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’tan gelen rivayette (Zahiru’r-rivaye) Hanefilere göre akıllı ve baliğ olan kadın kendini ve küçük kızını evlendirebilir. Başkalarının yerinede vekil olabilir. Fakat kendine denk olmayan kabul ederse velileri itiraz edebilirler.
Bu durumuda şöyle ifade etmektedirler :
Velisi kıymasa bile hür, akıllı ve baliğ olan kadının nikahı kendi rızasıyla kıyabilir. İster bakire , ister evlenmemiş kadın olsun, Ebru Hanife ve Yusuf a göre durum aynıdır.
Veli bulunması sadece mendup ve muslehabtır. Muhammed’e göre , mevkuf olarak akit yapılabilir.
Kur’an’dan delilleri : Üç ayetle nikahın kadına isnad edilmesidir.
“Bundan sonra bir kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helâl olmaz.” (Bakara, 230),
“Kadınları boşadığınızda müddetleri sona ermişse kocaları ile evlenmelerine engel olmayın.” (Bakara, 232).
Hitap , cumhurun dediği gibi velilere değil eşleredir.
“Müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur.” (Bakara, 234).
Bu ayetler açık açık göstermektedir. Kadının evlilik kararı kendine aittir.
Sünnetten delilleri: “Evli olmayan kadın kendi hakkında karar vermede velisinden daha önceliklidir. Bakireye sorulur, onun izni ise susmasıdır.” (İbni Abbas’tan Muslim rivayet etmiştir. Subulus-Selâm, III, 119) hadîsidir.
Bir rivayette de “Eyyim (kocasından ölüm ya da boşanmayla ayrılan)a sorulmadan, bakireden de izin alınmadan nikâhı kıyılmaz.
Dediler ki: Ey Allah’ın Rasulu! Onun izni nasıldır?
Dedi ki: Susması.” (Ebu Hureyre’den rivayet edilmiş olup muttefekunaleyhtir. Subulus-Selâm, III, 118)
Bu tutum onun umumi ehliyetinin olmasına rağmen akde katılma hakkım elinden almak anlamına gelmez, bakirede onun gibidir, fakat hayasının çokluğu sebebiyle şeriat onun rızasına delalet edecek bir şekilde izin alınmasını yeterli bulmuştur.
hadis evli olmayan kadının, evliliğinde karar verme hakkının kendine ait olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Şafıîlerden fıkıh âlimi Ebu Sevr’in orta bir görüşü vardır:
“Evlilikte kadın ve velinin nzası mutlaka birlikte olmalıdır. Onlardan biri diğerinin nzası ve izni olmadan evliliğe tek başına karar verme hakkına sahip değildir. Ne zaman razı olurlarsa, o zaman her biri akdi kıyma hakkına sahiptir. Çünkü kadın tasarruflarında tam ehliyete sahiptir.” ( el-Muhezzeb, II, 35)
Mehir :
Kadının, kocasının kendisi ile evlenmek için akit yapması , gerçekten zifafta bulunmasıyla hak ettiği maldır.
Fethu’l-Kadir kenarında bulunan el İnaye kitabının muellifi mehri şöyle tarif etmiştir:
“Nikâh aklinde koca üzerine kadının buz’u (ondan cinsî yönden yararlanma) karşılığında ya belirlenerek (tesmiye) ya da akit sebebiyle vacip olan maldır.”
Bazı Hanefiler ise şöyle tarif etmişlerdir:
“Mehir, kadının nikâh akdi veya cinsî ilişki sebebiyle haketliğidir.”
Malikîler ise şöyle tarif etmişlerdir:
“Kendisinden yararlanmanın karşılığı olarak kadına verilen haktır.”
Şafiîler ise şöyle tarif etmişlerdir:
“Nikâh ve cinsî ilişki sebebiyle veya süt emzirme, şahidlerin vazgeçmesi gibi mecburen buz’ (kadından cinsî bakımdan yararlanma) hakkının elden çıkması sonucu icap eden şeydir.”
Hanbelîler de şöyle tarif etmişlerdir:
“İster akitte isterse sonradan hakim veya her iki tarafın rızasıyla belirtilsin, nikâhın veya nikâhın benzerlerinin karşılığıdır (Şüpheye dayanarak yapılan cinsî ilişki veya mükrehe (ilişkiye zorlanan kadın) ile yapılan ilişki gibi).”
Mehrin vacib olmasının delilleri : (el-Muğnı, VI, 679; el-Muhezzeb, II, 55)
Kur’an-ı Kerim’den ise :
Allahu Teâlâ buyuruyor ki: “Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin.” (Nisa, 4). [ Allah tarafından verilmiş bir armağan veya bir hediyedir. ]
Ayetin muhatabu çoğunluğa göre kocalardır. Tabi veliler olduğunuda söyleyenler vardır. Cahiliye döneminde veliler mehri alıyorlardı vede ona nihle adını vermekteydiler. Buda mehrin kadına ikramda bulunmanın onunla evlenmeye rağbeti bulunduğunun sembolü sayılıyordu.
Allahu Teâlâ buyuruyor ki:
“O hâlde, onlardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine farz olarak verin.” (Nisa, 24),
“Mehirlerini de güzellikle kendilerine verin.” (Nisa, 25),
“Haram kılınanların dışında kalanlar namuslu ve zinaya sapmayan insanlar halinde yaşamanız şartıyla imallannızla (yani mehir vererek) arayıp nikahlamanız için size helâl kılındı.” (Nisa, 24)
Sünnetten ise :
Rasulullah (s.a.v.) evlenmek isteyene şöyle demiştir:
“Demir bir yüzük oba bile bul ve getir”
(Muslim, Buhari ve Ahmed üzerine ittifak etmişlerdir. Sehl b. Sa’d'dan alınmıştır. Neylu’l-Evtâr, VI, 170)
Rasulullah (s.a.v.) hiçbir evliliği mehirsiz bırakmamıştır.
(alıntı)