Mü'min, mü'min kardeşlerinin aleyhine kin ve düşmanlık beslemez. Bilakis onlar hakkında hayır duada bulunur. Mü'minlerin duası şöyle olmalıdır:
"(Ey) Rabbimiz! Hesap gününde beni, annemi, babamı ve mü'minleri bağışla!" (İbrahim: 41)
"(Ey) Rabbim! Beni, annemi, babamı, evime mümin olarak giren mü'min erkek ve mü'min kadınları bağışla!" (Nuh: 28)
Aslında kişinin kardeşine yardımı ve duası, hem dünyada hem de ahirette kendi menfaatinedir. Çünkü mü'min, mü'min kardeşine dua ederse, ALLAH (c.c) o duanın aynısını, dua eden kuluna da verir. Mü'minler için dua etmemek, mü'minlerin sıfatlarından değildir.
ALLAH (c.c) şöyle buyurmuştur:
"...Onlar şöyle derler: (Ey) Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde iman edenlere karşı kin bırakma! (Ey) Rabbimiz! Muhakkak ki sen Rauf'sun, Rahimsin." (Haşr: 10)
Mü'min, mü'min kardeşlerini unutmaz. Kendisi için nasıl dua ediyorsa, kardeşleri için de aynı şekilde dua eder. Kendisi için istediği hayırları, kardeşleri için de ister. Kendi başına gelmesini istemediği şerlerin, kardeşlerinin başına da gelmesini istemez. Nasıl kendi ticaretinin kar etmesini istiyorsa, diğer kardeşlerinin de kazanmasını ister, kardeşlerinin kazancını engellemez, bilakis destekler.
Hangi konuda olursa olsun, eğer bir mü'min kardeşi için elinden geleni yapmıyorsa, her ne kadar müslüman kalsa da imanında eksiklik var demektir. Bunlar müminlerin sıfatlarından değildir. Çünkü İslam'da, cahiliyede olduğu gibi maddi konularda rekabet etme anlayışı yoktur. İslam'da yarış, ALLAH (c.c)'ın rızasını kazanmak için yapılır.
Şüphesiz, bir insanın sevdiklerine yardım ve dua etmesi kolaydır. Fakat asıl nefse ağır ve zor gelen, kızdığı, sevmediği, kin duyduğu kimselere yardım ve dua etmesidir. Böyle olsa bile mü'minlere dua etmek ve yardımda bulunmak gerekir. Ancak, işlenen günahlar sebebiyle kızmak ve tavır almak bunun dışındadır. Zaten günah işleyen kimseler mü'min değildir. Fakat, böyle kimseler hakkında da işledikleri günahları terketmeleri için ALLAH (c.c)'a dua etmek gerekir.
Gerçek mü'minin kalbinden, mü'min kardeşlerine karşı hased ve buğuz çıkmıştır. Bu sebeple nasıl kendi nefsi için hayır isterse kardeşi için de hayır ister. Nasıl kendi nefsine şer gelmesini istemezse ona da şer gelmesini istemez ve hiç kimsenin görmediği tenha yerlerde müslüman kardeşlerine dua eder.
*Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Sû-i zandan (müslümana yersiz töhmetten) sakınınız. Zi*ra sû-i zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin gizli hal ve kusurunu araştırmayın. Kötülükte yarışmayın, birbirinizi kıskanmayın, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize arka çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz.»
* Ebû Hüreyre (r.a.)'dan: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: «Cennetin kapıları, pazartesi ve perşembe günü açılır. Allah'a hiç bir şeyi eş koşmayan her müslüman kul affedilir. Ancak kendisiyle (din) kardeşi arasında düşmanlık olan affedilmez. Bu iki kişiyi anlaşıncaya kadar bekletiniz, barışncaya kadar bekletiniz, denilir.»