Aşık mıyız, yoksa?
Büyük İslam kadını Rabia Adeviye der ki:
Allahı seviyorum diyorsun sonrada Ona isyan ediyorsun.
Yemin ederim ki;bu anlaşılması zor ve tuhaf bir tavırdır.
Eğer gerçekten Onu sevseydin Ona itaat ederdin.
Zira seven sevdiğinin yolunda olur, Ona kul ve köle olur.
Gerçek aşıkların hayatları gözlerimizin önündedir.
Onlar aşk ehliydiler, aşk ehli oldukları içinde iş ehli olmuşlardı.
Dilleriyle bedenleri beraber hareket ederlerdi.
Saatlerce gereksiz tartışmaların içerisine dalmaktansa
amel ve aksiyonu her şeyin önüne geçirirlerdi.
Sözlerini israf etmedikleri için nerede,neyi,ne ölçüde
konuşacaklarını çok iyi bilirlerdi.
Onlar asla aşkın dedikodusunu yapmazlardı.
Çünkü onlar diyorlardı ki;
Aşkı tatmayan bilemez,bilenlerin çoğu da söylemez veya
söyleyemez,söyleseler de aşık olmayanlar anlayamaz.
Onlar yürek-bilek dengesini çok iyi kurdukları için
öğrendikleri her bilgiyi amele dönüştürüverirlerdi.
Böyle olduğu içinde hem o bilgi bereketlenir, artar,
ziyadeleşir, hem de o amel ve eylem başkalarında
etki uyandırıp insanları tesiri altına alırdı.
Bugün bilgi kaynaklarının başlarına oturup da,
öğrendikleri kulak kepçelerinden öteye geçmeyen,
bu çağın insanın en büyük problemi bildiği ile amel etmemesidir.
Ama bilinen bir gerçek var ki, o da;
bildiğimiz ile amel ettiğimiz sürece
Allah bizlere bilmediklerimizi öğretecektir.
O halde ağlamak sızlamak yerine hepimiz
nefislerimize şu soruyu sormak zorundayız:
Su gibi saf ve duru sevebiliyor ve
sevdiklerimiz yolunda fedakar olabiliyor muyuz.?
Aşık mıyız, yoksa aşkın dedikodusunu mu yapıyoruz?
M.Emin Yildirim