Sayfa 2/8 İlkİlk 1234 ... SonSon
72 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

  1. #11
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Allah'a Hüsnü Zan Etmek Ve Ondan Korkmak




    Buhâri ve Müslim'in Câbir (Radıyallahü anh) 'den rivayet ettik­lerine göre, Câbir şöyle demiştir:
    «Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ın. vefatından üç yıl önce işittim ki diyor
    «Hiç biriniz Allah'a hüsn-ü zan etmeden Ölmesin.»

    tbn-i Ebî Dünya da, Hüsn-ü Zan konusunda aynısını rivayet etmiş ve şunu da ilâve etmiştir:
    «...Çünkü Allah'a sûi zanlarıyla bir millet helak olmuştur. Allah (Celle Celâlühü) da onlar için şöyle demiştir
    «İşte Rabbinize yaptığınız bu zannınızdır ki sizi helak etti. Ne­ticede hüsrana girenlerden oldunuz.»[1] (ıs)

    îmam Ahmed, Tirmizi ve îbn-i Mace, Enes (Radıyallahü aıtı) den rivayet ettiklerine göre;
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) sekeratta olan bir gen­cin yanma girdi. Sordu:
    — Kendini nasıl görüyorsun? Dedi:
    — Allah'a Ümidim var ve günahlarımdan korkuyorum.
    Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    — Böyle bir makamda, kulun kalbinde ümid ve korku birleşin­ce Allah, ümid ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar. O bu şekilden başka ölmez

    Hakîm-İ Tirmizi, «Nevadir el-Usu'da Hasan'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:
    Bana Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dan şöyle bir ha­dis ulaştı: Rabbiniz:
    «Ben kulumun kalbinde iki korku ve iki emniyeti toplamam. Kim (dünyada benden korksa,. Âhirette' onu emniyette bırakırım. Kim dünyada benden (azabımdan) eminse, âhirette onu korkuda bırakı­rım,» buyurdu.


    Ebû Nuaym, Şeddâd. bin Evs'in hadisinden bitişik bir senedi ay­nısını rivayet etmiştir.
    İbn-i Mübarek, ibn-i Abbas'dan rivayet ettiğine göre şöyle demistir:
    Adamda ölüm belirtilerini gördüğün zaman, onu müjdeleyin ta ki Allah'a hüsnü zan ederken Rabbine kavuşsun Adam sağlam ise onu korkutun...
    Ibn-i Asakir, Enes (Radiyalîahû anh'den rivayet ettiğine göre, Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    «Allah'a hüsn-ü zan etmeden hiçbiriniz ölmesin. Çünkü Allah'a hüsnü zann cennetin fiyatıdır.»


    îbn-i Ebi Dünya, İbrahim en-Nahas'dan rivayet ettiğine göre, Şöy­le demiştir:
    «Eskiler, ölüm anında kul, Rabbine hüsn-ü zan etsin diye, güzel amellerini ona telkin etmeyi mustahap sayıyordular.»
    îbn-i Ebi Şeybe, Musannef de îbn-i Mes'ud'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:
    «Ondan başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki Allah'a hüsnü zan eden herkes, hüsnü zannıyla muamele görür.


    îmam Ahmed, Vâile (Radıyallahû anha) 'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'dan şunu işittim: «Allah, diyor. 'Ben abdimin zannı yanındayım (Ona Öyle mua­mele ederim), istediği gibi beni zannetsin'»


    Imam-ı Ahmed, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'den rivayet et­tiğine göre;
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
    Allah c.c buyurdu ki, Kulumun zannı gibiyim. İstediği gibi beni zannetsin. İyi zannetse kendisi içindir. Kötü zannetse yine kendisi içindir

    Muâz bin Cebel (Radıyallahû anh) 'den rivayet edildiğinfe göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — «İsterseniz kıyamet gününde ilk evvel Allah'ın müminlere ve müminlerin Allah'a dediklerini size haber vereyim,» buyurdu.

    Biz
    — Evet yâ Resûlullah istiyoruz, dedik. Resûlullah buyurdu:
    — Allah, müminlere, «bana kavuşmaya istekliydiniz,» buyuruyor. Onlar da:
    «Evet ey Rabbimiz» diyorlar. Sonra Allah soruyor
    «Neden?»
    Onlar: Senin af ve mağfiretini umuyorduk» diyorlar. Bunun üzerine Allah:
    «Öyle ise mağfiretim size vacip oldu» buyuruyor

    îbn-i Mübarek, Ukbe bin Müslim (Radiyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir;
    «Kulda Allah'a kavuşma isteğinden daha sevimli hiç bir haslet yoktur.»

    îbn-i Ebi Dünya ve Beyhaki, 'Şüab-x İman'da ve îbn-i Asakİr, Ebu Umame'nin arkadaşı Ebu Galip'ten rivayet ettiklerine göre şöy­le demiştir:
    «Şamda İdim. İnsanların en iyilerinden Kays'lı bir adamın yanı­na gittim. Ona muhalif bir kardeşi oğlu vardı. O, ona emreder» sakındırır, döver, fakat yine de ona itaat etmezdi. Bu genç hastalandı. Amcasına haber gönderdi. Amcası gelmeyeceğini belirtti. Bunun üze­rine ben amcasını yanına götürüp içeri soktum. Başladı ona sövme­ye. Ve:
    «Ey Allah'ın düşmanı sen değil miydin böyle böyle yapan.» dedi. Genç de şöyle demeye başladı:
    — Ey amca, eğer âhirette, Allah işimi anama bıraksa bana ne yapar?
    Amcası:
    . — Vallahi seni Cennete sokar, dedi.
    Genç:
    — Vallahi Allah bana anamdan daha fazla şefkatlidir, dedi. Ve ruhu kabzedildi. Amcası onu defnetti. Taşları düzeltirken bir taş düştü... Bunun üzerine kalkıp bekledi.
    Dedim .
    — Ne yapıyorsun
    Dedi
    — Kabri nur ile doldu ve göz alamayacak kadar genişledi...


    İbn-i Ebi Dünya, ve Beyhaki, .Şuab-i İman'da Humeyd'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:
    «Kötü bilinen bir kızkardeşimin oğlu vardı. Hastalandı, anasına gönderdim. Sonra anasını ziyarete gittim. Baktım baş ucunda ağlı­yor. Oğul:
    «Yâ dayı neden anam ağlıyor,» dedi. Ben
    «Seni böyle gördüğü için,» dedim. O
    «Bana acımıyor mu?» dedi. Ben:
    «Evet acıyor.» dedim. O:
    İşte, Allah ondan daha fazla bana rahmet eder.» Sonra vefat ettiğinde onu başkasıyla beraber kabre indirdim. Taşları düzeltmeye başladım. Kabrinin içine aktım, göz alamayacak kadar genişti.[2]
    Arkadaşıma «gördüğümü gördün mü» dedim. O, «Evet, sana müjde» dedi.
    Humeyd, şöyle demiş: Zannediyorum ki onun bu durumu, seke-ratta, söylediği bir iki kelimeden dolayıdır. [3]




    [1] Fussilet, 23
    [2] Buradaki genişlik âlem-1 misâl ve mana ile ilgili genişlik olduğundan o zât kalp gözüyle o genişliği görmüştür. Mütercim.
    [3] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 54-58.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #12
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölüm Elçisi


    Kurtubi'nin dediğine göre, rivayette gelmiştir ki, bâzı Peygamberler (Aleyhim salatü ve's-selâm) ölüm meleğine şöyle demişler:
    — Senin hiç elçin yok mu? Önceden onu gönderip taki İnsanlar senden sakınsınlar.
    Melek:
    — Vallahi çok elçilerim var. İlletler, hastalıklar, ihtiyarlık, yaş­lılık, göz ve kulağın bozulması hep benim elçilerimdirler. Bunlar bi­risinde bulunup da, ölümü hatırlamazsa, ruhunu aldığımda ona şöy­le seslenirim:
    «Sana elçi üstüne elçi, uyarıcı üstüne uyarıcı göndermedim mi? İşte ben, o elçiyim ki benden sonra elçi sana gelmeyecektir ve benden sonra seni uyaran olmayacaktır.

    Ebû Nuaym, Hilye'de, Mücahid'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:
    «Bütün hastalıklarda, ölüm meleğinin elçisi bulunur, ta kulun hastalandığı son hastalıkta, ölüm meleği (Aleyhisselam) gelir. Şöyle der:
    «Sana elçi üstünde elçi, uyarıcı üstünde uyarıcı geldiler, hiç bi­rine ehemmiyet vermedin. İşte şimdi, senin izini dünyadan kesecek bir elci geldi...»

    Buhari, Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh) rivayet ettiğine gö­re Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    «Allah Ömrünü ertelettiği her insanı mazur görür. Fakat o in­san altmış yaşma ulaşınca Allah artık yeter, der.» [1]




    [1] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 59.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #13
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    İyi Sonucun Alametleri


    Tirmizi, Hâkim ve Enes (Radiyallahû anh) 'den rivayet ettikleri­ne göre;
    Resulullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    -«Allah, bir kuluna hayır dilediği zaman onu kullanır. Denildi ki, «Nasıl kullanır?» buyurdu ki:
    «Ölümden önce onu salih amele muvaffak eder.»

    îmam-ı Ahmed ve Hakim'in Amr bin El-Himak (Radiyallahû anh)'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Allah bir kulu sevdiği zaman onu tatlandırır.» Dediler:
    — Tatlandırır, ne demektir?

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
    — Eceli geldiği anlarda onu salih bir amele muvaffak eder. Öy­le ki komşuları ondan razı olurlar,
    tbn-i Ebi Dünya, Âişe (Radiyallahû anha)'den bitişik bir senedle rivayet ettiğine göre;

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ye Sellem) şöyle buyurmuştur s «Allah kuluna hayır vermek istediği zaman ölümünden bir se­ne önce kendisine bir melek gönderir. Ona İstikametle gitmeye mu­vaffak eder. O en iyi anlarında ölür. İnsanlar da: «Filan.kişi, en iyi anlarında Öldü» derler. O kul, sekerata girip Allah'ın ona hazırladığı şeyleri görünce, hırsla bir an önce ölmek ister. O, Allah'ın huzuru'na girmek istediği gibi Allah'da onu huzuruna almak ister.

    Bir kuluna kötülük irade ettiği zaman ölümünden bir sene önce, ona bir şeytan musallat eder, onu saptırır ve aldatır. Sonunda en kö­tü anlarında ölür. İnsanlar da:
    «Filan kişi en kötü durumda Öldü, derler.
    Sekerâta girip kendisine hazırlanan şeyleri gördüğü zaman ölmek istemediğinden dolayı ruhunu yutarcasına tutmak ister. O o zaman Allah'ı görmek istemediği gibi Allah da onu görmek istemez.

    İfsah adlı kitabın sahibi, bu hadisin mânâsında şöyle demiştir:
    «Ölüm meleğinin ruhu çağırması, yılan sahibinin yılanı deliğin­den çağırması gibidir. Ölüm meleği için iyi kötü herkesin ruhunu almak birdir. Yalnız mümin bir an önce ölmek ister, kafir ise. Ölme­mek için yutarcasına ruhunu tutmak ister.»
    alimler, (Allah korusun) kötü sonucu netice verenler dörttür demişler:
    1) Namaz konusunda tenbellik etmek,
    2) îçki içmek,
    3) Ana babaya karşı gelmek,
    4) Müslümanlara eziyet vermektir. [1]




    [1] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 60-61.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #14
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti ve Zorluğu
    Bir Uyarı
    Bir Mesele
    İkinci Bir Mesele
    Üçüncü Bir Mesele
    Bir Mesele


    Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti Ve Zorluğu


    1- Allah Teâla şöyle buyuruyor:

    «Hak ile ölüm sekeratı geldi.» [1]


    2- «Zalimleri ölüm baygınlığı içinde bîr görseydin, melekler ellerini uzatmışlar, canlarınızı çıkartın» derler [2]


    3- «Can boğaza dayandığı zaman. O vakit (ölünün etrafında bulunan sizler) bakar durursunuz. (Elinizden birşey gelmez, canının çıkmasını beklersiniz.) [3]


    4- «Hayır, ruh göğüse varınca ve denilir kim onu yükseltir. Ve o zanneder bu bir ayrılıştır. Bacakları birbirine dolanır. Ve o gün Rabbım olan Allah'a sevk olunur.»[4]

    Buhâri, Hz. Âişe (Radiyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre-,
    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'ın önünde, içinde su olan bir kap vardı. Elini içine sokar yüzüne sürerdi. Ve şöyle diyordu:

    «Lâilahe illallah! Ölümün sekeratı varmış.

    Tirmizi, Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre Âişe (Radıyallahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimseye ölümün kolaylığından dolayı gıpta etmedim, demiş.
    Buhari ondan (Radıyallahû anhâ) rivayet ettiğine göre, şöyle demiş:

    Resûlullah'in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimsenin ölümünün şiddetinden iğrenmiyorum.

    îmam-ı Ahmed'in oğlu, Abdullah Zevâidül Zühdde Sait'ten (Radıyallahû anh) rivayet ettiğine göre;
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölüm sıkıntısını çekerken şöyle ,buyurdu: «Eğer insanoğlu yalnız bunun için çalışsaydı yine çalışması yerinde olacaktı.»
    Lokman el-Hanefi ve Yûsuf bin Yâkup el-Hanefi'den rivây&t edildiğine göre, şöyle demişler:
    «Yâkup (Aleyhisselam) müjdeci geldiği zaman demiş. Bugün sana ne verdiğimi bilmiyorum. Fakat Allah sana ölüm sekeratımı kolaylaştıracaktır.»

    İbn-i Mes'ud (Radiyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

    «Müminin nefsi, sızarak çıkar, kafirin nefsi ise, eşeğin nefsi gibi akarak çıkar. Mümin hatâ işler. Keffaret olarak ölüm ona zorlanır.

    Kâfir iyilik işler, sonra âhirette, cezasını görmek için ölüm ona kolaylaşır.»

    Denyuri, Vuheyb bin el-Verd'in meclisinde kendisinden rivayet ettiğine göre, Allah şöyle buyurmaktadır :

    «Rahmet etmek istediğim hiç bir kimseyi hatâlarını bitirtmeden düyadan çıkartmak istemem. Yâ cesedinde bir hastalık, ve evinde bir musibet ve geçiminde bir darlık veya rızkında bir fakirlik, olarak o hataları ifa ederim; Zerre miskal kalıncaya kadar Ondan alırım. Şayet bir şey kaldıysa ölümü ona şiddetlendiririm ta doğduğu gün gibi günahlarda tertemiz olarak bana gelir.


    İzzetime yemin ederim ki, azap vermek istediğim hiç bir kimseyi bütün iyiliklerini btirmeden dünyadan onu almam. Ya cisminde sağlık olarak, veya rızkında genişlik olarak, veya maişetinde rahatlık olarak veya kendinde güven olarak bütün iyiliklerini bitiririm. Zerre miskal kalıncaya kadar. Onu da alırım. Sonra, ateşten korunacak hiç bir hasenesi kalmadan bana varır.»


    îbn-i Ebi Dünya, Zeyd bin Eslem'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Mümin günahları sebebiyle kendi ameliyle kendisine takdir edilen mertebelere ulaşmayınca ölüm ona şiddetlenir tâ ölüm sekerât ve şiddetleriyle Cennetteki derecesine ulaşsın, kafir eğer dünyada iyi bir amel yapmışsa Ölüm ona kolaylaşır ta dünyada karşılığını alsın. Sonra ateşe girsin.»

    lbn-i Mâce Âişe (Radyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
    «Mümin Ölüm anındaki zorluk dahil herşeyde ücretlenir.»

    Büreyde (Radiyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre; Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) «Mümin, alınteriyle ölür» buyurdu.


    Selmân-ı Fârisi'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) dan işittim ki diyor

    «Ölüm anında ölünün üç şeyini gözetleyin: Ahu sızıp, gözleri akıp, burnu şişmişse o Allah'dan bir rahmettir, üstüne inmiş. Eğer boğulan deve gibi hırıldıyorsa ve yüzü ekşi ekşi ise ağzı köpükleniyorsa o Allah'dan bir azaptır.»

    îbn-i Mesud'dan, rivayet edildiğine göre;

    Müminin üstünde hatalarından bâzı hatâlar kalır. Ölüm anında olardan dolayı ceza görür. Bunun için alnı ter akıtır.

    Beyhâki, Şuab-i îman'da Aîkame bin Kaya' {Radiyallahü anh)' dan rivayet ettiğine göre;

    O sekeratta olan bir amca oğlunun yanma varır alnına elini kor, bakar ki ter sızmış, bunun üzerine Allahü Ekber deyip Mes'ud (Radiyallahü anh)'un Resûlüliah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in kendisine şöyle buyurduğunu söyledi.

    «Müminin Ölümü alnın sızmasıyla olur. Günahı olmayan hiçbir mümin yoktur. O günahların bir kısmı dünyada karşılığım görür. Baki kalan kısımda ölüm anındaki şiddetle giderilir.»

    Abdullah ibn-i Mes'ud:
    «Eşek ölümü gibi ölmek istemiyorum,» dedi.

    îbn-i Ebi Şeybe, Beyhaki, Alkame'den rivayet ettiklerine göre;

    O, ölümde olan bir kardeşi oğlunun yanına varır. Alnının terlediğini görür, gülmeye başlar. Ona derlers «Neden gülüyorsun?
    Der ki:
    «İbn-İ Mesûd Radiyallahü anh)'dan işittim ki diyor: «Müminin nefsi sızarak çıkar. Kafir veya facirin nefsi eşşek gibi ağızlarından çıkar. Mümin günah işlemiş olabilir. Günahları silinsin diye ölüm ona şiddetlenir. Kâfir veya fecir iyilik işlemiş olabilir. Karşılığını bulsun diye ölüm onlara kolay olur.

    Mervizi, İbrahim en-Nahvi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Alkame Esved'e dedi ki: 'Yanıma gel bana Lâ ilahe illallah telkin et. Eğer alnını terlerse bana müjde ver.'»

    îbn-i Ebi Şeybe ve Mervizî Süfyan'dan rivayet ettiklerine şöyle demiştir:

    «Eskiler, ölü için terlemeyi iyi sayıyordular.»
    Bâzı âlimler demişler ki:
    Ölü alnının terlemesi, günahlarından dolayı Rabbine karşı hayâ etmesinden dolayıdır. Çünkü aşağı kuvveleri ölmüştür. Yalnız yukarlardaki hayat ve hareketleri kalmıştır. Haya ise yukarda gözlerdedir. Kâfir bütün bunlarda kördür. Azap gören Muvahhit ise başına çöken azapla meşguldür.

    Câbir bin Abdullah (Radiyallahü anh) 'dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

    «Beni İsrail'den söz edin. Çünkü onlarda çok acaibler var» buyurdu. Sonra şöyle devam etti:

    «Onlardan bir taife çıkıp mezarlarından bir mezara geldiler. Dediler ki eğer iki rekat namaz kılıp Allah'a duâ etsek, bizim için bazı Ölüler çıkıp ölümü haber verirler. Onlar onu yaptılar ve o durumda iken siyah bir adam çıkıp iki gözü arasında secde izi vardı. Ve onlara dedi:


    «Ey insanlar benden ne istiyorsunuz;? Yüz senedir ölmüşüm, daha ölüm harareti benden teskin olmadı. Allah'a dua edin bir daha ölmemek üzere eski durumuma döneyim.»


    îmam Ahmed Zühd'de Ömer bin Habib'den rivayet ettiğine göre;

    Benî İsrail'den iki adam bıkıncaya kadar Allah'a ibâdet etmişler. Demişler ki:
    «Eğer çıkıp kabirlere komşu olsak umulur ki onlara müracaatımız olur. Gidip kabirlere komşu olmuşlar. İbadete devam etmişler. Onlara bir ölü dirilip demiş:

    «Seksen senedir ben ölmüşüm halen de ölüm elemini çekiyorum.

    Ebû Nuaym, Kâ'b'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiş
    «Ölü kabrinde kaldıkça ölüm acısı ondan gitmez. Bu ölüm acısı müminin başından geçen en şiddetli durumdur ve kafire, isabet edenlerin de en kolayıdır.»

    îbn-i Ebi Dünya, Evzâi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir

    «Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölüm acısını çeker.»

    İbn-i Ebi -Dünya güvenilir bir senet ile Hasen'den (Radiyaillahû anh) rivayet ettiğine göre-, Resûllullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölümün elem ve sıkıntısını anlatırken:


    «Bunun acı ve sıkıntısı üç yüz kılıç darbesi kadardır.» diye buyurmuştur.


    Dahhak bin Hamza'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) den ölüm soruldu. Buyurdu ki:

    «Ölümün en ufak tutması, yüz kılıç darbesi kadardır.»

    Hatip «Tarihinde Enes (Radıyallahû anh) 'den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Ölüm meleğinin tutması, bin kılıç darbesinden daha zordur.»

    İbn-i Ebi Dünya, Ali ibn Ebi Talip (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölü ölüm çekecek acısını îbn-i Ebi Dünya, Ali ibn - Ebi Talip (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:


    «Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bin darbesi, yatak üzerinde ölmekten daha kolaydır.»


    Ebu'ş-Şeyh, Azamet kitabında Hasan (Radıyallahû anh'den vâyet ettiğine göre, şöyle demiştir:


    Musa (Aleyhisselam) 'a denilmiş ki «ölümü nasıl buldun?» Demiş

    «Çok dallı ve her dalı bir damara takılan sonra, içimden çekilen bir biryan demiri gibiydi. Bunun üzerine ona bir ses gelmiş ki: «Gerçekten sana onu kolaylaştırdık...»

    îbn-i Ebi Dünya, Ebi îshak'tan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir :

    Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'ya sorulmuş:
    «Ölüm tadım nasıl buldun?»
    «Bir tomar yün içinde olup çekilen demir gibi...» demiş üzerine bir ses:
    .Muhakkak ki, biz sana Onu kolaylaştırdık.»

    îmain Ahmed, Zühd'de, Mervizi, cenazeler konusunda Ebu Mü-leyke'den rivayet ettiklerine göre;

    Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Allah'a kavuştuğu zaman ona denilmiş ki;
    «Ölümü nasıl buldun?»
    Demiş
    Sanki, ruhum, dikenlerle almıyor gibiydi. Bir ses ona«
    Muhakkak ki sana ölümü kolaylaştırdık. dedi.

    Rivayette var ki, Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selam) nın ruhu alındığı zaman, Allah ona demiş :

    — Yâ Musa nasıl buldun Ölüm acısu. Demiş:
    — Kendimi tavada kızaran diri serçe gibi gördüm, ne Ölür ki rahat etsin, ne de kurtulur ki uçsun.
    Yine bir rivayette, «kendimi kasabın elinde soyulan keçi gibi gördüm,» demiş.

    Enes (Radiyallahü anh'den rivayet edildiğine göre;

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Selleml : «Melekler öli şatır, tutarlar. Yoksa, ölü, ölüm sekeratından dolayı, dağ ve çillere kaçacaktı.
    Ebû Şeyh, Kitab'ül-Azamet'de, Fudayl bin tyaz'dan ri tiğine göre, ona şöyle denilmiştir:
    «Neden ölünün ruhu çekilirken, sessiz durur. Halbuki insan çimdiklemekten dahi ızdırap duyar.»
    «Çünkü melekler onu tutarlar.» diye cevap vermiş.

    Ibn-i Ebi Dünya Şehr bin Havşeb (Radiyallahü anh)'dediğine göre; rivâyet

    Resûlüilah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den ölüm ve ölümün zorluğu soruldu; buyurdu ki

    «En kolay ölüm, yün içinden çekilen dikenli dal gibidir. Acaba dal çekilip te beraberinde hiç yün getirmemesi mümkün mü?:


    Mervizi, cenazeler konusunda Meysere (Radıyallahû anh) 'den o da Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiğine göre, şöyle buyurdu:


    «Eğer ölüm acısından bir damla bütün yer ve gök ehlinin üstüne konsaydı, hepsi ölecekti ve kıyamet gününde bir saat yar ondaki şiddet Ölüm acısından yetmiş kat daha fazladır.»


    İbn-i Ebi -Dünya, Muhammed bin Abdullah bin Yesaf tan rivayet ettiğine göre, şöyle demiş ;

    «Ey babacığım! Sen dâima derdin Keşke akıllı ve sekerata giren bir adam görüp görüşseydim, bana ölümü anlatsaydı. Ey babacığım. İşte sen o adamsın bana ölümü anlat! Dedi:
    Ey oğlum, sanki bir kalıptayım. İğne deliğinden nefes alıyorum. Ve sanki, dikenli bir dalı ayağımdan başıma doğru çekiyorlar.»

    İbn-i Sa'd, Avene bin Hakem'den rivayet ettiğine göre, As şöyle derdi:

    «Acaba neden sekerata giren ve dengesini kaybetmeyenler Ölümü anlatmıyorlar. Sonra kendisi sekerata girince, oğlu ona dedi:
    Ey baba, sen şöyle şöyle derdin. İşte bize anlat.. Dedi: Ey oğulcuğum! Ölüm anlatılmaktan çok daha büyüktür. Fakat içinde bulunduğum halimden bir şeyleri sana anlatacağım. İşte sanki boynuma Razve dağları binmiş ve sanki içinden dikenli dallar çekiliyor ve kendimi iğne deliğinden nefes aldığımı sanıyorum.»

    îbn-i Ebi Şeybe, İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Nuaym, Hilye'de, îbn-i Ebi Müleyke'den rivayet ettiklerine göre;

    Ömer (Radıyallahû anh) Ka'b'a dedi ki: '
    «Bana ölümden haber ver!» Kâb dedi:

    «Yâ Emîral-Mü'minin, o insanoğlu içinde bulunan çok dikenli bir ağaç gibidir. Diken takılmayan hiç bir damar, hiç bir mafsal, olmaz. Güçlü adam bunu sezer ve buna karşı koymak ister.»


    îbn-i Ebi Şeybe'nin rivayetine göre hadisin lafzı şöyledir

    «Ölüm, adamın içine sokulan ve güçlü bir adamın çektiği ve her dikeni bir damara takılan dikenli bir dala benzer. İşte bu dal aldığnı alır, bıraktığını bırakır.»

    îbn-i Ebi Dünya sahabi olan Şeddat bin Evs (Radiyallahü anh)' den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    «Müminler için dünya ve ahirette en büyük korkunç hadise ölümdür. Ölüm, bıçkıyla kesilmekten, makasla parçalanmaktan, kazanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir. Eğer bir ölü dirilip ölüm acısını, dönüp ehline haber verseydi, yaşamaktan hiç yararlanamayacaktılar ve uykudan hiç lezzet alamayacaktılar.»

    Vehb bin Münebbih'ten rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

    «Ölüm, kılıç darbesinden, bıçkı ile kesilmekten, kazanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir. Eğer ölünün bir damarının acısı, bütün yeryüzü ehline dağıtılsaydı, hepsini aratacaktı.

    Sonra, demiş: Bu ölüm elemi, kafirin ilk gördüğü ve müminin son gördüğü şiddettir.»


    Ebû Nuaym 'Hilye'de, Vasile bin Aşka (Radıyallahû anh'dan; şöyle demiştir


    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Sekeratta olanlarınızı, hazırlayıp onlara La İlahellallah'ı telkin edin, Cennetle müjdeleyin, çünkü, kadın olsun erkek olsun, bu döğüşme de muhayyer kalır ve şeytan insana en yakın olduğu hâl bu savaş alanıdır.


    Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum: Ölüm meleğinin bir görünmesi, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir,


    Nefsim kudret elinde olan, Allah'a yemin ediyorum, kalbin her damarı ayrı ayrı elem çekmedikçe dünyadan çıkmayacaktır.»

    îbn-i Ebi -Dünya Hüseyin el-Burcûmi'den aynını rivayet ! itmiştir. '

    Huseyn el-Bürcumi, bu hadîsin, senedini Besülüllah Aleyhis-selatu ve's sellem) 'e kadar götürmüştür.


    îbn-i Ebi -Dünya, Ta'mo bin Gaylan el-Cûfî (Radiyallahu'anh)' dan rivayet ettiğin göre şöyle demiştir:


    Resûlüllah (Satiallahû Aleyhi ve Sellem) :

    «Yâ Rabbi mafsal ve damarların arasından ruhu alan sensin. Yâ Rabbi ölüme karşı bana yardım et ve Ölümü bana kolaylaştır.» diye dua ederdi, Hars îbn-i Ebi Üsâme, iyi bir senedle Müsned'inde, Ata bin Ye-sar'dan rivayet ettiğin göre;

    Resûlüllah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    «Ölüm meleğinin bir dokunması, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir. Müminin her damarı başlı basma elem çekmeden ölmez. Ve Allah'ın düşmanı, insana en yakın olduğu an bu ölüm saatidir.»

    îbn-i Ebi -Dünya, Beyhaki Şuâb-i İman» da, Ubeyd bin Ümeyr (Radiyallahü anh) 'dan rivayet ettiğine göre;

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur

    «Müminin her daman ölümden elem duyar, fakat Rabbinden ona gelen elçi müjdeler ki bundan sonra sana azap yoktur.» .

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) hasta olan bir sahabisine gidip sordu:
    — Kendini nasıl buluyorsun?
    Sahabi dedi:
    — Hem korkuyorum» hem ümidim var.
    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Seliem) buyurdu
    — Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum, Böyle makamda bu İki hâl birleşmez, illa Allah umduğunu verir, korktuğundan emin kılar.
    îmam-ı Ahmed, ibn-i Abbâs (Radiyallahü anh'dan şöyle rivayet etmiştir:

    «Müminin en son uğradığı şiddet, ölümdür.»

    Ebû Nuaym, Mervizi ve Beyhakî Şuab-i İmanfda Ömer bin Abdulaziz'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

    «Ne güzel olur, bana ölüm sekerâtı kolaylaşsa, çünkü bu kolaylık müminin dünyada en son aldığı ücrettir.»


    İbn-i Ebi'd -Dünya Enes (Radiyallahü anh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    «İnsanoğlu yaratıldığından beri ölümden daha şiddetlisine rastlamamıştır.»
    Said bin Mansûr, Muhammed bin Ka'b'dan rivayet ettiğine şöyle demiştir:

    «Âhirette karşılanan en şiddetli durum ölümdür.»

    Zeyd bin Eslem'den rivayet edildiğine göre, bir adam Ahbar'a demiş:
    «İlacı olmayan hastalık nedir?» Demiş:
    «Ölüm.»
    Zeyd bin Eşlem de:
    «Ölüm bir hastalıktır, ilacı Allah'ın rızasıdır.» demiş.
    Enes Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre Resullüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    «Kul ölüm sıkıntısı ve sekerâtını çekerken mafsalleri birbirine
    selâm verip "esselâmü aleyhe" kıyamete kadar ben senden ayrılıyorum. Sen de benden ayrılıyorsun, derler.»

    İbn-i Ebi -Dünya, Hasan'dan (Radıyallahû anh) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Kulun en şiddetli durumu ruh göğüse geldiği zamandır ki o vakit deprenir, nefesi kesilir. Ben diyorum ki şehid bundan müstesnadır. Başkasının gördüğü elemi o görmez.»

    Taberâni, Ebi Katâde (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    «Şehid ancak sizin çimdikleme acısını, çektiğiniz kadar öldürülme acısını çeker.»

    tbn-i Ebi'd -Dünya, Muhammed bin Kââb el-Kurezî'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Bana ulaştı ki en son ölen ölüm meleğidir. Ona denilir ki öl. O öyle bağırır ki eğer yeryüzü ve göklerin ahalisi işltseydi korkudan ölürdüler. Bu bağırmadan sonra o da ölür.»
    Zeyyâd en -Nümeyri'den şöyle rivayet edilmiştir:
    Bâzı kitaplarda okudum ki, ölümün, melekul mevte şiddeti, bü-tün yaratıklara şiddetinden daha fazladır. [5]

    Bir Uyarı


    Kurtubi, ölümün, Peygamberler için şiddetli olmasında iki fayda var, demiş.
    Birincisi faziletlerini tekmil etmek derecelerini yükseltmektir. Bu bir eksiklik bir azap değildir. «İnsanların en fazla belaya uğrayanları peygamberler ve bunlara benzeyenlerdir.» Bu hadisin ifade ettiği kemâl sıfatıdır.

    İkincisi: İnsanlara ölüm acısını göstermektir. Çünkü ölüm gizli bir şeydir. İnsan sekeratta olan bazılarının yanına gider. Hiçbir ız-dırap hareket görmez, ruhunun kolaylıkla çıktığını görür. Zanneder ki ölüm kolaydır. Ölünün içinde bulunduğu durumu bilmez. Sadık peygamberler, Allah katında kerim oldukları halde, ölümün acısını zikrettikleri zaman halk diğer ölülerin çektiği ölümün şiddetini an*larlar. Fakat kafirlerin öldürdüğü şehid, hadiste geçtiği gibi bun*dan müstesnadır. [6]


    Bîr Mesele


    Bâzı âlimler demişler ki misvak ruhun çıkmasını kolaylaştırır. Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'in ölümü anındaki misvak kıssasında geçen, sahih rivayetle Hz. Âişe (Radıyallahû anhâl'den mervi olan hadisi delil göstermişler. [7]

    İkinci Bîr Mesele


    İmam Ahmed, «Zühd»de, Meymen bin Mehran'dan rivayet etti*ğine göre ,şöyle demiştir:
    «Ölüm geldiğinde iyilik yapıyorsanız veya eskiden işlediğiniz iyi bir ameli anıyorsanız amei-i salih'te yenisiniz, demektir. [8]

    Üçüncü Bîr Mesele


    Ibn-i Ebi Hatem, Katade'den;
    «O Allah ki, ölüm ve hayâtı yarattı» mealindeki âyet-i kerime*nin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:
    «Hayat Cibril'in atıdır, ölüm, güzel bir koçtur. [9] (Yâni ölüm de hayat gibi yaratıktır)
    Mukatil ve kelbî şöyle demişler :

    «Allah, ölümü koç şeklinde yaratmış, kimin yanından geçse Ölür, hayatı da at şeklinde yaratmış kimin yanından geçse dirilir.»

    Ebu'ş-Şeyh ve İbn-i Hibban, Kitab'üi azametfde, Vehb bin Mü-nebbih'ten rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
    -Allah, ölümü siyah ve beyaza bürünmüş güzel bir koç şeklinde yaratmış. Dört kanads vardır. Biri arşm altında, biri yerde, biri maş*rıkta, biri mağripte; Allah ona ol demiş o da olmuş. Ortaya çık demiş, o da çıkıp Azrail'e görünmüş.

    İşte bu sözlerden anlaşılan o dur ki ölüm mahluktur. Yalnız bir araz ve keyfiyet değildir.

    Ve bu sözlerden sahih rivayette varid olan şu gelen hadis anla*şılmış olur.
    «Kıyamet gününde ölüm güzel bir koç şeklinde getirilir. Cen*net ile Cehennem arasında durur ve bunu tanıyor musunuz?» deni*lir. «Evet» derler ve hepsi de onu görmüş idiler. Sonra, bu koç kesilir. [10]
    Ebû Ya'la'nın Enes'den rivayetinde; koyun kesilir gibi o ölüm kesilir, diye geçmektedir. [11]

    Bîr Mesele


    Abdullah bin Ubeyd bin Umeyr (Radiyallahû anh'den rivayet ettğine göre, şöyle demiştir:
    Hz. Âişe (Radiyallahû anh'dan sordum. Füc'eten ölmek iğrenç Dedi
    «Neden iğrenç olsun. Ben bunu Resûlüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'dan sordum. Şöyle buyurdu: «Füceten ölmek mümin için bir rahatlıktır. Fâcir (günahkâr) esef tutmaktır. [12]


    [1] Kaf. 19

    [2] En'am, 93

    [3] Vak'a, 83, 84

    [4] Kıyamet, 26-30

    [5] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 62-75.

    [6] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 75.

    [7] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 75.

    [8] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 75.

    [9] Âlem-i mânâda her mananın bir fotoğrafı vardır. Hayat 'at* olarak görünür. İnsanın bineğidir. Ölüm, arslan veya koç şeklinde gdrünür. Ben bir rüya görmüştüm! —Bir mezarda atla arslan çarpışıyordular. Mütercim

    [10] Âlem-İ misâlde, her şeyin mesela yılanın, hıyanet olarak bir fotoğrafı ol*duğu gibi, büyük bir hakikat olan ölüm ve öldürülmenin bir fotoğrafı var*dır. Aradaki münasebet ise, ölüm bir kesilmektir. Hayvan da kesilmek İçin yaratılmıştır. Gaybi şeyleri ancak Allah bilir. Mütercim

    [11] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 76.

    [12] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 77.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #15
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölüm Hastalığında İnsanın Diyeceği Şeyler, Sekeratta Üzerine Okunacak Ve Telkin Edilecek Şeyler Ve Kişi Öldüğü, Gözünü Kapadığı Zaman Söylenecek Şeyler


    İmam-ı Ahmed, ibn-i Ebi'd-Dünya ye Deylemî, Ebi'd-Derda (Radiyallahu anh'dan rivayet ettiklerine göre Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
    «Ölünün başında Yasin-i Şerif okununca Allah Ona ölümü kolaylaştırır.» diye buyurmuştur.

    Ma'kil bin Yesar (Radiyailahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :

    «Ölünüzün başında Yasin'i okuyun,» buyurmuştur.

    îbn-i Hibban, demiş ki;

    Ölüden kasıt, ölüme yaklaşan kişi demektir.yoksa ölüye okunmaz.[1]
    îbn-i Ebi Şeybe ve Mervizi, Câbir Bin Zeyd Radiyllah anh) den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:
    ölüye okun
    «Kişi ölüme yaklaştığı zaman başında Ra'd Sûresinin okunma sini müstehap görüyordular. Çünkü bu, Ondan zorlukları giderir, Ruhunun alınmasını hafiflendirir ve halini kolaylaştırır.

    Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in hayatında ölü ölüme yaklaştığı saat içinde şöyle denilir idi:

    «Yâ Rabbi filan oğlu falana mağfiret et. Yatacağı yeri hoş, kabrini geniş'tendir. Ölümden sonra, ona rahat ver, onu peygamberine kavuştur. Kendisine sahip ol, ruhunu sâlihlerin ruhları içine yükselt. İçinde, sağlık daimi olan, yorgunluk ve zafiyet bulunmayan bir âlemde bizi birleştir,» denilir ve Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'e salavât getirilirdi.
    Ruhu alınıncaya kadar, bu şekil tekrar ediliyordu.

    İbn-i Ebi Şeybe ve Mervizi, Şa'bi'den rivayet ettikleri; şöyle demiştir:

    Ensar Ölünün başında Bakara suresini okurlardı.»
    Ebû Nuaym, Katâde (Radıyallahû Anh'dan rivayet göre, ettiğine göre o:
    «Kim Allah'a karşı takvalı İse Allah ona bir çıkış kılar» [2] mealindeki âyette geçen «çıkış»tan maksad dünya şüphelerinden, ölümün sıkıntısından ve kıyamet günündeki duraklardan kurtuluş demektir,» demiş.
    Müslim Ebi Said'den rivayet ettiğine göre:
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Ölünüze 'Lâilahe illallah'ı telkin ediniz,» buyurdu.

    îbn-i Hıbban, demiştir ki, ölüden kasıd ölüme yaklaş demektir.

    Kişi de-Muâz bin Cebel (Radıyallahû anhl'dan rivayet edildiğine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Kim ki son sözü Lâilahe illallah olsa o cennete girer.»

    Beyhakî, Şuâb-ı İman'da îbn-i Abbâs (Radıyallahü anh) 'dan 'rivayet ettiğine göre:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Çocuklarınıza ilk olarak Lâilahe illallah'ı telkin ediniz. Çünkü, ilksöz ü ve son sözü «Lâilahe illallah» olan kişi, bin sene yaşasa, hiçbir günahtan sorguya tutulmaz.»

    Beybakî demiş ki «Bu garip bir haberdir. Bunu ancak bu isnadla yazdık.»

    Ebu'l-Kasım el-Kuşayri, E&nali'sinde, Ebu Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan merfuan [3] rivayet ettiğine göre :
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Vellem) şöyle buyurdu: «Hastalarınız ağırlastiği zaman onlara -Lâilahe illallah»ı söylemeğe zorlamayın, onlara onu söylemelerini telkin edin. Çünkü hiç bir münafık bu kelime ile hayatına son vermiş değildir.»

    Abdullah bin Ebi Evfa {Radıyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine göre:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'a bir adam geldi:
    — Yâ Resûlallah, biraz ilerde bir adam ölüme yaklaştı, ona «Lâilahe illallah» telkin ediliyor, (ama) o söyleyemiyor, dedi.
    Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu :
    — Bu kelimeyi hayatında söylemiyor muydu?
    — Evet, dediler. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Öyle ise, neden Ölümünde söyleyemiyor, deyip kalktı. Biz de onunla beraber kalktık. Adama gittik. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Ey genç «Lâilahe illallah» söyle, buyurdu. O:
    — Söyleyemiyorum, dedi,
    — Neden, buyurdu.
    Dedi:
    — Anama karşı geldiğimden. Buyurdu:
    — Anan sağ mı?
    — Evet, dedi.
    Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Anasını çağırın, buyurdu. Çağırdılar, geldi. Resûlullah (Sallalâhû Aleyhi ve Sellem) ona buyurdu
    — Bu oğlun mu?
    — Evet, dedi. Buyurdu:
    — Buna şefaat etmediğin zaman biz bunu yüksek sıcaklıkta bir ateş içinde yaksak nasıl görürsün?
    Kadın:
    — Ona hakkımı helâl etsem ne olur, dedi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem:
    — Allah ve biz de şahidiz ki sen oğluna hakkını helâl ettin. Kadın:
    — Evet, ben oğlumdan razıyım, dedi.
    Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Ey genç «Lailahe illallah» söyle, buyurdu.
    Genç de:
    — «Laiahe illallah,» dedi.
    Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Selem):
    — Benimle onu ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun, diye buyurdu.

    İbn-i Asakir, Abdurrahman el-Muharibi'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: . .

    «Bir adama ölüm gelmiş, ona demişler ki, 'Lailahe illallah' söyle, demiş: 'söyleyemiyorum, bir gurupla arkadaş idim, bana Ebu Bekir ve Ömer (Radıyallahû Anhüma'ya sövmeyi teşvik ediyordular.
    Ebû Yala ve Hâkim sahih bir sened ile Talha ve Ömer (Radıyallahû anhüma'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demişlerdir:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den işittik diyor. «Ben bir kelime biliyorum, kişi ölüm anında onu söylediği zaman, ruhu cesedinden çıkarken ruhunda bir rahatlık görür. Kıyamet gününde o kelime ona bir nur olur. «İlla» lafzını söylediği zaman, Allah sıkıntısını giderir, rengini açar ve kendisi de «Lailahe illallah»in onu nasıl sevindirdiğini, selâmladığını görür.»

    Ebu Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle diyordu:
    «Melek'ül-mevt, ölümde olan bir adama gelmiş, bütün azasını açmış, onda bir hayır görememiş. Sonra çenesini açmış, bakmış, dili damağına yapışık olarak -Lailahe illallah» diyor. Bunun üzerine o, bu ihlas kelimesiyle onu af etmiş.»

    Ebû Nuaym, Ferkad es-Senci'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir :

    «Kul ölüme yaklaştığı zaman, soldaki melek sağdaki meleğe artık ondan in,der. Sağdaki melek der ki, inmiyorum. Umulur ki, «Lailahe illallah» der. Onu da yazarım.»
    Taberanî, Evsat kitabında, Ebû Hüreyre ve Ebû Said el-Hudri (Radıyallahû anhümâ) 'dan merfuan şöyle rivayet etmiştir:
    «Kim ölüm anında, «Lailahe illallah,» Allahü ekber velâ havle velâ kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim, dese ebede kadar ateşin yakmasından mahfuz kalır.»

    Hâkim Sa'd İbn-i Ebî Vakkas (Radıyallahû ahh'dan rivayet ettiğine göre:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Size Allah'ın ism-i azamini öğreteyim mi? İşte O, Yûnusun duası: «Lailahe illa ente sübhâneke inni küntü mine'z-zâlimin»dir.

    Herhangi bîr müslüman ölüm başladığında bunu kırk sefer söylese, ve o hastalıkla Ölse ona bir şehid ücreti verilmiş oluyor. Şayet kurtulsa mağfiret edilmiş olarak kurtulur,» buyurdu.


    Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan merfuan rivayet edildiğine göre:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ona:
    «Yâ Ebâ Hüreyre, hak bir şeyi sana söyleyeyim mi? Kim ilk hastalıktan yattığında onu okusa Allah onu ateşten kurtarır. Ben «evet» dedim. O buyurdu;
    «Allah birdir. Öldüren dirilten O'dur. O ezeli ve ebedidir. Herkesin ve her tarafın Rabbidir. Paktır. Bütün hallere karşı yapılan bütün güzel hamdlar O'na mahsustur. Zat ve sıfatı mukaddes ve yücedirler. Kudreti her tarafı istilâ etmiştir» de ve şöyle duâ et;
    «Yâ Rabbi! Eğer ruhumu almak için beni hasta etmişsen ruhumu, senden Cennet kazananların ruhları içine dahil et, onları ateşten kurtardığın gibi beni de ateşten kurtar.»
    İşte şayet bu hastalıkta ölsen Allah'ın rızasına kavuşup ve cennetine gidersin, eğer ölmez kurtulursan günahların varsa da Allah onları afv eder.

    îbn-i Asâkir, Ali bin Ebi Talip (Radıyallahû anhl'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'den işittim diyor:
    şöyle
    «Bâzı kelimeler ki kim Ölümünde onları söylese Cennete girer. O kelimeler şunlardır:
    üç sefer., üç sefer..
    «Bütün kâinat, elinde olan öldürüp dirilten, gücü her şeye yeten Allah her kusurdan münezzehtir.» bir sefer...•*•

    Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Allah'dan şöyle nakletmiştir:

    «Mümin kulumu ruhunu aldığımda bana hamdetmesi benim yanımda bütün hayırlar kadar yüksektir.»

    Beyhakî, Şuab-ı İman'da, îbn-i Abbas (Radıyaîllahû anh)'dan rivayet ettiğine göre;

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
    «Müminin ruhu, vücudundan çıkarken Allah (Azze ve Celle)'a hamdeder.»

    Saîd bin Mansûr, kendi Sünen'inde, Mervizi, Müslim ve îbn-i Ebi Şeybe, Ümmü'l-Hasan'dan rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

    «Ümmü Seleme (Radıyallahû anhuma'ın yanında îdim. Yanıma bir insan geldi. Filân kişi ölüyor, dedi. Ümmü Seleme dedi: ( Çık, öleceğini gördüğün zaman ona;
    «Selâmun alel Mürselin vel hamdü lillâhi Rabbilâlemin,» de.

    Taberanî, Evsat kitabında, Ebi Bekrete'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    Resûlullahı (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ebû Seleme'nin yanına girdi, sekeratta idi. Gözünü açtığı zaman Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) elini uzatıp gözünü kapattı. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) onun gözünü kapattığı zaman, evdekiler bağırmaya başladılar. Resûlullah (Sallalâhû Aleyhi ve Sellem) onları susturdu ve buyurdu:
    «Ruh çıktığı zaman göz onu takip eder. Melekler ölünün yanına gelip evdekilerin dediklerine âmin derler.» Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti;
    «Yâ Rabbi! Ebû Seleme'yi hidâyete ermişlerin katma yükselt. Onun yerinde, zürriyetine sahip ol. Kıyamet gününde bizi ve onu mağfiret et...»

    Hâkim, Şeddat bin Evs (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur. «Ölünün yanma geldiğiniz zaman gözünü yumunuz. Çünkü göz ruhu takip eder. Ve o zaman hayırlı şeyler söyleyin, çünkü melekler evdekilerin duasına âmin derler.»


    Beyhakî, Şuâb-ı İman'da ve Ebû Nuayin, Hilye'de, Mücahidden rivayet ettiklerine göre îbn-i Abbas ona şöyle demiştir:

    «Abdestsiz hiç bir zaman yatma. Çünkü ruhlar, alındıkları! vaziyette dirilirler.»

    Taberanî, Enes (Radıyaüahû anh)'dan rivayet ettiğine göre; Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    «Kim abdestli iken kendisine ölüm meleği gelse ona şehâdet mertebesi verilir.»

    Mervizi, Ebû Bekir bin Abdillah el-Müzeni'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Bir Ölünün gözünü yumduğun zaman "Bismillahi, ala milleti Rasûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)" de.» [4]


    [1] Bu İibn-i Hibba'nın görüşüdür. Çoğunluğun görüşüne göre -ruhun ce^nazesîylt ilişkisi olduğundan cenaze ve kabir üstünde Kur'an okunur. Mütârcim

    [2] Talak, 2

    [3] Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sel I em)'a kadar varan bir senedle

    [4] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 78-86.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  6. #16
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölüm Meleği Ve Yardımcıları Hakkında Gelen Hadisler


    Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
    «De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.»(Secde, 11)
    «Tâ birinize ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun ruhuni Ve hiç bir eksik bırakmazlar.» (En'âm, 61)

    Tbn-i Ebi Şeybe, Musannef kitabında ve îbn-i Ebi Hatem, tbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan rivayetlerine göre:

    «Elçilerimiz, onun ruhunu alırlar» mealindeki âyette, Elçilerimizden kasıd meleklerden, ölüm meleğinin yardımcılarıdır, demiş.

    Ebû Şeyh, Tefsir'inde İbrahim Ennahai'den aynısını rivayet etmiş ve:

    «Sonra o melekül mevt, kendi yardımcılarının ruhlarını da alır» kaydını da ilâve etmiştir.

    Ebû Şeyh, Kitabü'l-Azamet'te, Vehb bin Münebbih'ten rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    «İnsanlara görünen meleklerdir, ruhlarını alan ve ecellerini yazahlar kişi sorumlu olduğu bir şeyi teslim ettiği gibi onlar da ruhları aldıkları zaman melek'ül-mevte teslim ederler.»

    îbn-i Ebi Hatem, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan şöyle rivayet etmiştir:

    «Allah Ademi yaratmak istediği zaman Hamele-i Arş'tan birini yeryüzünden toprak almak için göndermiş... Melek toprak almak istediği zaman yer demiş:
    ~ Allah hakkı için yarın Cehenneme nasip olacak bir şeyi bugün benden alma.
    Bunun üzerine melek bırakıp Rabbine gitmiş. Allah (Azze ve Celle) ona:
    «Neden emrettiğimi almadın?» Melek:
    «Yer, Senin hakkın için almamamı istedi. Senin hakkın için İstenen bir şeyi reddetmek bana zor geldi,» demiş.

    Sonra Allah (Azze ve Celle) bütün hamele-i arşı göndermiş. Hepsi de aynı şeyi söylemişler. Tâ ölüm meleğini gönderince, yer ona da aynı şeyi söylemiş. Ölüm meleği ona:

    «Beni öyle birisi gönderdi ki, itaat edilmek için senden daha lâyıktır» demiş.
    Sonra o ölüm meleği yerin temizinden, çirkininden bir miktar toprağı Allah katına götürür. Üzerine Cennet suyu döker. Balçık olur, Adem ondan yaratılır.

    Ebu Huzeyfe îshak bin Bişr, el-Mübteda kitabında, îbn-i Ishak'dan o da Zühri'den aynısını, rivayet etmiştir.

    O, birinci sefer gönderilen meleğe İsrafil, ikinci sefer gönderilene Mikâil demiştir.

    Yine îbn-i Asâkir, Yahya bin Halid'den aynısını rivayet etmiş;

    Birincisine Cebrail, ikincisine Mikail, demiş ve hadisin sonunda şunu ilâve etmiş:
    «Allah bu son meleği, melekü'l-mevt diye isimlendirdi ve onu ölüme müekkel kıldı.»

    İbn-i Ebi Şeybe ve İbn-i Ebi Hatem ve Ebu'ş-Şeyh «Azamet» kitabında ve Beyhaki Şuab-ı İman'da, İbn-i Sabit'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

    Melekü'l-mevt, «Dünya umurunu dört kişi yönetir. Cebrail, Mîkail, İsrafil ve Azrail. İsrafil hayvanlar ve rüzgâra müekkeldir. Mîkail yağmur ve bitkilere müekkeldir. Melekü'l-mevt (Azrail) ruhları almakla mükelleftir.Cebrâil,onlara ilâhî emirleri tebliğ eder.»

    Ebû Şeyh îbn-i Hibban, Kitâbü'l-Azamet'de Rabi' bin Enes'den rivâyet ettiğine göre, Ona şöyle sorulmuştur:

    — Ruhları alan Melek'ül-mevt yalnız mıdır? '
    O demiş
    — Melek'ül-mevt, ruhların idaresine bakar, bu konuda onun yardımcıları vardır. O onların reisidir. Her adımı Maşrıktan Magribe kadardır. Ben (Ebu Şeyh) Ona sordum:
    «Müminlerin ruhları nerde kalır?» Dedi:
    «Sidretü'l-Muntehada».

    Tbn-i Ebi -Dünya Emri yönetenler[1] ayetinde îbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Onlar Melekü'l-mevt ile beraber ruhları alırken ölünün yanında bulunan meleklerdir. Bir kısmı ruhla beraber yükselir. Bir kısmı orda yapılan dualara aminder. Bir kısmı da Ölünün namazı kılınıp defnedilinceye kadar onun için istiğfar ederler.

    îbn-i Ebi'd-Dünya, «Denilir kimdir onu yükseltiyor» [2] âyetinde îkrime'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    «Ölüm meleğinin yardımcıları birbirlerine derler:
    Kimdir ruhunu ayağının başından çıkacağı yere yükseltiyor.»
    Hars bin Hazrec'in babası (Radiyallahû anh) 'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
    Bir ensarinin başında, Melekü'l-mevte bakarken Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) den şöyle dediğini İşittim:
    «Ey Melekü'l-mevt! Arkadaşıma yumuşak davran, çünkü o mümindir. Melekü'l-mevt, dedi:
    Rahat ol, gözün aydın! Ben bütün mü'minlere yumuşak davranırım.»

    Bil yâ Muhammedi Ben insan oğlunun ruhunu alırım. Bağıran birisi oldu mu ruhu elimde iken kalkar ve : «kimdir bu bağıran? Vallahi biz ona zulmetmedik, ecelini de önceye almadık. Kaderini aceleye getirmedik. Ruhunu almakta bizim bir günahımız yoktur. Eğer Allan'ıh yaptığma razı olsanız ücreti edinirsiniz; eğer kızarsanız günaha girersiniz. Biz sık sık size geliriz. Sakının, sakının. İyi kötü, göçebe- yerli, dağlı-ovah herkesi, hergün inceliyoruz. Biz onların büyüğünü küçüğünü, kendilerinden daha iyi biliriz. Vallahi şayet bir sineğin ruhunu almak istesem Allah izin vermeden alamam,» derim.


    Ca'fer bin Muhammed dedi ki:

    Bu melek, namaz vakitlerinde insanları teftiş eder. Ölüm anın da, baktığı zaman; eğer namaza devam edenlerden ise, melek ona yanaşır, şeytanı ondan kovar. O tehlikeli anda ona kelime-i şehadet telkin eder.

    Bu hadisi Ebi Hatem tefsirinde Ebû Şeyh 'Azamet kitabında Cafer bin Muhammed'den o da babasından, Mu'dal-merfu (Yani Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)'e varan senedinde, sahabe
    'den önce iki kişi eksik olarak) rivayet etmişlerdir.

    îbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh Hasan'dan rivayetlerine göre, şöyle demiştir:

    «Ölüm meleği her gün her evi ziyaret eder, kimi görse ki rızkını bitirmiş eceli gelmiş onun ruhunu alır. Ruhunu aldığı zaman evdekiler inlemeye ve ağlamaya başlarlar. Ölüm kapısının yanlarını tutup benim ne günahım var ben de memurum; Vallahi ne onun rızkını yedim ne ömrünü yitirdim. Ne de vadesini (ecelini) eksilttim. Ben sizden hiç kimse bırakmayıncaya kadar sık sık size geleceğim, der.

    Hasan dedi ki: Vallahi, eğer onlar o meleğin makamını görüp sözünü îşitseydiler, ölülerinden vaz geçip kendi hallerine ağlayacaktılar.


    Mervizi, Cenazeler konusunda, Süleym bin Atiyye (Radiyallahü anh) 'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

    «Selman, sekeratta olan bir dostunun ziyaretine gitti. Dedi ki: 'Ey ölüm meleği, arkadaşıma iyi davran. Çünkü o mümindir.' Bunun üzerine hasta adam konuşmaya başladı ve ölüm meleğinin «Ben her mü'mine yumuşak davranırım» söylediğini nakletti

    Zübeyr bin Bekkar ve ibn-i Asakir, bir kaç tarikle Humeyd bin Meymun o da babasından rivayet ettiği üzere şöyle demiştir:

    Münbicte (Suriye Halebin bir kazası) Muttalib bin Abdullah bin Hantab'ın yanına gidenlerden idim. Kendini ölüme hazır görüyordu. Ölümde zor bir hale girdi. Baygınken yanındakilerden bir adam dedi:
    Yâ Rabbi ona Ölümü kolaylaştır. Çünkü şöyle şöyle Övülür bir adamdı. Bunun üzerine hastamız ayıldı ve «kimdi bunu söyleyen dedi. Falan kişi dediler. O:
    Melekü'l-mevtin «Ben her mümin için cömert ve yumuşağım» dediğini söyledi ve bir daha gözünü kapayıp öldü.

    îbn-i Ebi -Dünya, Übeyd bin Umeyr'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    îbrahim (Aleyhisselam) bir gün evinde iken, yanına güzel üstü başı düzgün bir adam girmiş. Hz. İbrahim sormuş: Ey Allah'ın kulu kim seni eve soktu.' Adam: «Evin sahibi beni soktu, demiş.» «Hz. İbrahim, Sahibi ona daha layıktır; Sen kimsin? demiş. O; Ben Melekü'l-mevtim demiş. Hz. İbrahim:
    Senin hakkında bana bazı şeyler anlatılmıştı, onları sende göremiyorum, demiş. O, yüzünü çevirince Hz. İbrahim ne görsün? Dehşet saçan gözler, ok başları gibi kıllar, kafasında dikilmiş. Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) bundan sakınıp evvelki şekline dön demiş. Melek, dönüp:
    Yâ İbrahim! Allah sevdiği kullarına beni göndermek istediği zaman evvelâ gördüğün birinci şeklimle gönderir.»

    Vehb'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

    «İbrahim (Aleyhisselam) evinde bir adam görmüş «kimsin?» demiş. O:
    Melekü'l-mevtim, demiş. Hz. İbrahim ona:
    'Eğer doğru söylüyorsan, bana bir alâmet göster, bileyim ki sen ölüm meleğisin demiş. Melek ül mevt;
    Yüzünü çevir' demiş. O da çevirmiş, sonra 'yine yüzünü çevir demiş. O da çevirip bakmış, onu kafir ve fâcirlerin ruhunu aldığı şekliyle görmüş. Titreyip yere düşmüş, ölü durumuna gelecek kadar korkmuş.

    Tbn-i Mes'ud ve îbn-i Abbâs (Radiyallahû anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demişlerdir:

    «Allah (Celle Celâlühü) Hz. İbrahimi dost ve halıl edindiği zamanı, ölüm meleği ona müjde vermek için Rabbinden izin istemiş. Ona izin vermiş, gelip Hz. İbrahim'e (Aleyhisselam) müjde vermiş. Hz. İbrahim (Aleyhisselam) :
    El-Hamdu lillah, deyip ölüm meleğine kafirlerin ruhlarını nasıl aldığını bana göster, demiş.
    Ölüm meleği:
    — Yâ İbrahim, sen buna dayanamazsın. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :
    — Dayanırım, demiş. Melek:
    — Öyle ise yüzünü çevir. O da yüzünü çevirmiş bir de ne görsün Önünde katran gibi bir adam; başı göğe değiyor. Ağzından ateş alevleri yükseliyor. Kılları adam büyüklüğünde, ağzından kulaklarından ateş saçıyor. Bunun üzerine bayılmış. Ayılırken meleği eski şeklîne döndüğünü görmüş. Sonra meleğe:
    —Ey ölüm meleği eğer kâfir senin o şeklinden başka hiçbir musibet ve belâya uğramasa da o ona yeterdir., demiş.
    Madem Öyledir bana müminlerin ruhlarını nasıl aldığını da göster. O demiş, «yüzünü çevir» o da çevirip döndüğünde; insanların en güzellerinden en güzel yüzlü, hoş kokulu, beyaz bir elbise içinde bir genci görmüş. Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :
    — Ey ölüm meleği, eğer mümin ölüm anmda hiç bir İkram, ve göz nuru göremezse de, bu şeklin ona kâfidir, demiş.

    îmam Ahmed Zühd'te Ebû Şeyh, Azamet kitabında ve Ebu aym, Mucâhid'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

    «Yeryüzü Melekü'l-mevt için bir leğen kılınmıştır. İstediği taraftan alıyor. Onun yardımcıları vardır, ruhları alıyorlar, o da o ruhları onlardan teslim alıyor.»

    Ebû Şeyh, Hakem bin Uteybe'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Ölüm meleğinin eli altında dünya, adamın eli altındaki leğen gibidir.»

    îbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ağar bin Süleym'den, söyleğini rivayet etmişlerdir:

    «Hz. ibrahim (Aleyhisselam), ismi Azrail olan iki gözü yüzünde, iki gözü kafasında bulunan meleğe sormuş:
    — Ey Melekü'l-mevt, iki kişi biri maşrıkta, biri mağripte olsa veya bir veba olsa, veya bir savaş olsa sen ruhları almakta ne yaparsın?
    Melekü'l-mevt demiş
    — Ruhları çağırırım. Onlar elimin altında olurlar.

    Ravi demiş ki, «Melekü'l-mevt' için yer bir leğen gibidir. îstediği

    yerden alabiliyor.»
    Tbn-i Ebi Dünya, Hasan bin Ümâre tarikiyle Hakem'den rivayet etmiştir:
    Yakup {Aleyhisselam) ölüm meleğine,
    — Doğan her nefsin ruhunu alan sen misin? demiş.
    Melek
    — Evet, demiş. Yâkup (Aleyhisselam) :
    — Nasıl oluyor, sen benim yanımdasın ruhlar da dünyanın etraf ındadır lar?
    Melek:
    — Allah bana dünyayı musahhar kıldı. O benim için ayağınızı koyduğunuz leğen gibidir. O istediğiniz tarafa elinizi uzatabildiğiniz gibi ben de her taraftan ruhları alabilirim.

    Deynuri, «Mücâlese»de, Ebi Kays el-Ezdi'den şöyle rivayet etmiştir.

    «Melekü'l-mevte denilmiş;
    Sen ruhları nasıl alıyorsun?', Melek demiş».
    'Ben çağırıyorum, onlar da bana geliyorlar.

    İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh ve Ebû Nuaym, şehr bin Havşeb'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

    -Melekü'l-mevt, oturur, dünya ayakları arasında kalır. İnsan ecellerinin yazıldığı levha da elinde olur. Önünde melekler hazır dururlar. O gözünü kırpmadan levhaya bakar; bir ecele rast geldiği zaman bunun ruhunu alın» der.

    İbn-i Ebi Hatem ve Ebû Şeyh İbn-i Abbâs (Radıyallahû anh)' rivayet ettiklerine göre, ondan şöyle sorulmuştur:

    — Aynı anda biri mağrip'de, biri maşrık'ta olan iki kişiye ölüm meleğinin gücü nasıl erişir.
    O demiş:
    — Ölüm meleğinin şark garp ahâlisine, karanlığa havaya, nize ulaşması, birinizin eli altındaki sofraya elini uzatması gibidir. İstediği taraftan alabilir.

    Cüveybir, tefsirinde; Kelbi'den o da Mücahid'den o da İbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    «Bütün ruhları alan ölüm meleği, sizin oturağınızı kapsadığınız gibi, yeryüzünü kapsamıştır. Beraberinde rahmet melekleri ve azap melekleri bulunur. İyi birisinin ruhunu aldığı zaman onu rahmet meleğine bırakır. Kötü birisinin ruhunu aldığı zaman onu azap meleğine bırakır.-

    İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ebû Müsennâ el-Humsi'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir.

    «Dünya dağıyla, ovasıyla, Ölüm meleğinin ayakları arasındadır. Beraberinde rahmet melekleri ve azap melekleri bulunur. O ruhları alır, iyilerini rahmet meleklerine, kötülüklerini azap meleklerine bırakır.»
    Demişler: «Şayet bir vak'a olsa veya kılıç şimşek şibi hızlı kesse o zaman ne yapar?»
    Demiş: «Ruhları çağırır, ruhlar ona gider,

    îbn-i Ebi Hatem, Züheyr bin Muhammed'den şöyle dediği rivâyet etmiştir: Denilmiş:

    — Yâ Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölüm! meleği birdir. Halbuki ordular şarktan garba, her yerde savaşıyorlar. Bu arada nice ceninle düşer, ölenler olur.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem> buyurmuş:
    — Allah Melekü'l-mevt için dünyayı elinizin altındaki leğen gibi oluncaya kadar dürdü, işte böyle olunca hiç bir şey ondan kaçar mı?

    Tbn-i Ebi Şeybe, Musannef'inde Abdullah bin Nümeyf, o da A'meş'den, o da Hayseme'den şöyle rivayet ettiğini söylemiştir:

    -Ölüm meleği Süleyman bin Davud'a gelmiş; onun dostu idi. Süleyman (Aleyhisselam) ona demiş:
    — Neden bir evden kimseyi bırakmıyorsun da, yanındaki diğer evden hiç kimsenin ruhunu almıyorsun?
    Melek demiş:
    — Ben ne aldığımı bilmiyorum. Ben ancak Arş'ın altında olan isimler içinde bulunan ve bana atılan sahifelere bakıyorum.

    Aynı senedle Hayseme'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

    Melekü'l-mevt, Hz. Süleyman'ın yanına girip orda oturandan birisine süze süze bakmış. Çıktığı zaman adam demiş:
    — Bu kimdi? Demiş:
    — O ölüm meleği idi. Adam:
    — Bana öyle bakıyordu ki sanki ruhumu almak istiyordu. Sonra Hz. Süleyman ona demiş;
    — Benden ne istiyorsun? Adam demiş
    — Beni havaya bindir, beni Hindistan'a bıraksın.
    Hz. Süleyman havayı çağırmış, onu havaya bindirip Hindistan'a bıraktırmış.
    Sonra, ölüm meleği yine gelmiş. Hz. Süleyman ona:
    — Sen arkadaşımı neden süzüyordun, demiş. Melek: ;
    — Ona şaşırmıştım. Hindistan'da ruhunu almak için emredildim, halbuki o senin yanındaydı... demiş.

    İbn-i Asakir, Hayseme'den şöyle dediğini rivayet etmüştir :!

    Süleyman bin Davud, ölüm meleğine demiş.
    — Ruhumu almak istediğin zaman, bana bildir. Melek:
    —Ben onu bilmem. Bana ancak içinde isimler olan kitaplar verilir, demiş.

    îbn-i Ebi Hatem; îbn-i Abbas (Radıyallahû anh'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: .

    Bir melek İdris (Aleyhisselam)'a gelmek için izin istemiş; izin aldıktan sonra, gelip ona selam vermiş. İdris (Aleyhisselam) ona:
    Seninle ölüm meleği arasında bir ilişki var mı?
    Melek: .
    — Melekler içinde O benim kardeşimdir, demiş. İdris (Aleyhisselam) :
    — Öyle ise, onun yanında bana bir yararın olabilir mi? Melek:
    — Eceli takdim ve tehir etmek ise o yok. Fakat ölüm anında sana yumuşak davranması için ona söyleyeceğim. Melek;
    —Kanadlarımın arasına bin, demiş. İdris (Aleyhisselam) binmiş. Onu en yüksek göğe çıkartmış. Orda İdris (Aleyhisselam) kanadlar arasmda iken, ölüm meleğiyle karşılaşmışlar. O melek, ölüm meleğine demiş:
    — Benim senden bir ricam var.
    Ölüm meleği:
    — Biliyorum, İdris için bana bir şeyler söyleyeceksin. Onun ismi silindi. Göz kırpmasının yarısı kadar eceli kaldı. İşte o zaman İdris (Aleyhisselam) meleğin kanatlarının arasında öldü.
    îmam Ahmed «Zühd»de ve ibn-i Ebi'd-Dünya Muammer'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
    «Öğrendik ki ölüm meleği ruhunun alınmasıyla emir olunmadıkça kimin ecelinin ne zaman olduğunu bilmez.»

    îbn-i Ebi Dünya, İbn-i Cüreyc'den şöyle rivayet etmiştir:

    «Haberimiz oldu ki, Melekü'l-mevte filan vakitte, filan günde falanın ruhunu al denilir.»

    Mervizî ve İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Şeyh, Ebî Şa'sa, Câbir bin Zeyd'den şöyle rivayet etmişlerdir.

    «Ölüm meleği acıtmadan ruhları alıyordu. İnsanlar, ona sövüp lanet edince Rabbine şikayette bulundu. Allah acıları araya koydu, ölüm meleği de unutuldu. Artık falan kişi, filan hastalıktan öldü, denilir.»

    Ebû Nuaym, A'meş'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Ölüm meleği insanlara görünüyor idi. Adama gelirdi. İhtiyacını bitir, ben senin ruhunu alacağım derdi. Sonra insanların kendisinden şikâyet ettiğini Rabbine şikâyet etti. Allah da hastalığı gönderdi ve artık ölüm gizli oldu.»

    Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh'dan rivayet edildiğine Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    Ölüm meleği insanlara aynen gelirdi. Musa Aleyhisselam) Önce onu tokatlayıp gözünü patlatınca Melek Rabbine gidip «Yâ Rabbi kulun Musa gözümü patlattı» dedi.
    «Eğer senin katında kerim olmasaydı, ona azap verecektim.: Allah meleğe:
    «Kuluma git ona söyle, elini bir Öküz postuna koysun. Elinin kapsadığı her kıl başına bir sene ona ömür olacak.»
    Melek gelip söyledi. Musa (Aleyhisselam) :
    — Bundan sonra ne olacak? Melek
    — Ölüm, dedi.
    Musa Aleyhi' s-salâta ve's-selâm) :
    — Öyle ise şimdi olsun.
    Melek onu kokladı, ruhunu aldı, gözü de yerine geldi. İşte bun dan sonra. Melek artık insanlara gizli gelmeye başladı.

    Ebû Hüzeyfe, îshak bin Bişr, «Şedâid» kitabında kendi senediyle îbn-i Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    Ölüm meleği:
    — Yâ Rabbi senin kulun İbrahim, öleceğine çok üzülüyor. Allah meleğe:
    — Git, ona söyle! Dost'un, dosttan ayrılığı uzadıkça ona kavuşmak ister..
    Melek gidip tebliğ etti. Hazret-i İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve'se lam) :
    — Evet Öyledir, yâ Rabbi, sana kavuşmayı çok isterdim.
    Melek ona bir reyhan verdi. Kokladı ve o anda melek onun ruhunu aldı. .

    Ebû Şeyh, Muhammed bin Münkedir'den şunu rivayet etmiştir.

    Ölüm meleği, İbrahim (Aleyhisselam) 'a demiş
    — Allah, müminin ruhunu aldığım kolaylıkla senin ruhunu almamı emretti.
    İbrahim (Aleyhisselam) :
    — Senden seni gönderenin hakkı için benim hakkımda ona yalvarmanı diliyorum, dedi.
    Melek Rabbine gidip
    — Senin dostun kendisi için benim sana yalvarmamı Allah meleğe buyurdu:
    — Ona git ve söyle senin Rabbin diyor ki'dost dostuna kavuşmak ister.
    Melek ona söyledi. İbrahim (Aleyhisselam) :
    — Öyle ise emredildiğini hemen yap, dedi. Melek dedi:
    — Yâ İbrahim hiç içki içtin mi? İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :
    — Hayır, dedi. Melek ağzını kokladı ve ruhunu aldı.

    îmam Ahmed, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh'dan rivayet ettiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    Dâvud (Aleyhisselam)'da şiddetli bir gayret vardı. Çıktığı zaman bütün kapılan kapatırdı, gelinceye kadar kimse evine girmezdi. Bir gün dışarı çıkar. Döndüğünde bakar, evinde ayakta bir adam duruyor. Dâvud (Aleyhisselam)
    — Sen kimsin? demiş.
    — Ben öyle birisiyim ki, krallardan korkmam. Engeller, girmeme mani olmaz.
    Hazret-i Davud (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :
    — Öyle ise sen ölüm meleğisin. Allah'ın emri başüstüne gelmiş, dedi. Elbisesine büründü ve hemen ruhu alındı.

    Taberani'nin, Hüseyin (Radıyallahû anh) 'dan rivayetine göre :

    Cebrail, Peygamber (Aleyhisselatu Vesselam)'ın vefat gününde yanma geldi; Ona
    — Kendini nasıl buluyorsun, diye sordu. Resûlullah (Aleyhisselatu Vesselam) :
    — Yâ Cebrail çok sıkıntı ve gamda bulunuyorum.
    Bu arada ölüm meleği, kapıda izin istedi. Cebrail (Aleyhi's-salatü ve's-selâm) :
    — Yâ Muhammedi- İşte bu ölüm meleğidir. Yanına girmeye izin istiyor. Senden önce hiç bir insanoğlundan izin istemediği gibi senden sonra hiç kimseden izin istemeyecektir.
    Cebrail'e:
    —Ona izin ver, dedi. O da izin verdi.
    Ölüm meleği Onun önünde ihtiramen durdu ve:
    — Allah beni sana gönderdi, sana itaat etmemi emretti, eğer buyurursanız ruhunuzu alacağım, şayet istemiyorsanız, bırakırım dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
    — Yapar mısın ey Ölüm meleği? diye sordu.
    O:
    — Evet, dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Öyle ise emrolunduğunu yap, dedi. Cebrail (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) :
    — Allah seni yanına almak istiyor, dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Emrolunduğunu yap ey melek, diye buyurdu.
    îmam Ahmed «Zühd» de ve Said bin Mansûr, Ata bin T 'esâr'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
    Ölüm meleği, her gün beş sefer her evin ahalisini inceler. Ruhunu almakla emr olunduğu kimse var mı, yok mu diye bakar.»

    Tbn-i Ebi Hatem Ka'b'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    «İçinde insan olan her evin kapısına ölüm meleği, her gün yedi sefer bakar; ruhunun alınmasıyla emrolunduğu kimse varsa ruhunu alır

    İmam-ı Ahmed, «Zühd»de ve Ebû Şeyh, Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

    «Ölüm meleği, taş olsun, çadır olsun, yeryüzündeki her evi günde iki sefer ziyaret eder.»

    îbn-i Ebi Şeybe ve İmam-ı Ahmed'in oğlu 'Abdullah, Zevâidüz-Zühd'de, Abdulâ'la et-Teymi'den şunu rivayet etmişlerdir

    Ölüm meleği her evi her gün iki sefer araştırır.»

    Ebû Nuaym, Sabit el-Bennâni'den şöyle dediğini rivayet etmiş tir:

    «Gece gündüz yirmi dört saattir, her saat başına Ölüm meleği gelir ve her ruh sahibinin basma dikilir eğer ruhunun alınmasıyla emrolunduysa, ruhunu alır, yoksa gider.

    Enes (Radıyallahû anh) 'den merfûan rivayet edildiğine göre

    «Ölüm meleği her gün yetmiş sefer kulların yüzüne bakar. Meleğin kendisine gönderildiği kul güldüğü zaman, melekde tuhaf şey! Ben ruhunu almak için gelmişim, o da gülüyor» der.

    Ebû Şeyh, Kitabü'l-Azamet'de, ve ibn-i Ebi Dünya ve Zeyd bin Eslem'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

    «Ölüm meleği her gün beş sefer evleri inceler. Ve hergün bir sefer insanoğlunun yüzüne bakar. Bu bakmaktan insanlara sıkıntı ve inkıbaz basar, yüzü değişir.»

    Ebul Şeyh, îkrime'den şöyle dediğini rivayet etmiştir

    «Ölüm meleği her gün Üç veya beş sefer insanların hayat kitabına bakar.»

    Enes (Radııyallahu anh'dan. rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    «Hayvanlar ve böcekler, teşbih etmektedir. Teşbihleri bittiği zaman Allah ruhlarını .alır. Bunlarda ölüm meleğinin müdahalesi yoktur.»

    Bu hadisin başka bir rivayet yolu vardır. Kavilerden olan Hatip, Malik'ten, İbn-i Ömer hadisinden rivayet etmiştir. Aynısını îbn-i Atiyye ve Kurtubi'de rivayet etmişlerdir. Ve mânâsı şöyle olur:

    Allah, ölüm meleğinin müdahalesi olmadan hayatlarını alır. İnsan ise, ruhunu almak için melek ve yardımcıları yaratılmakla müşerref kılınmıştır.

    Ravilerden olan Hatip, Malik'ten o da Süleyman bin Muammer el-Kitabi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Malik bin' Enes'in yanında İdim, Bir adam ondan,
    — Pirelerin ruhlarım ölüm meleği mi alır? diye malik Uzun uzun bekledi, sonra:
    — Ruhu var mı?, diye sordu.
    O «Evet» deyince Malik i
    — Öyle ise ölüm meleği onların da ruhlarını alır,

    Cuveybir, tefsirinde, Dahhak'tan o da îbn-i Abbâs (Radiyallahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet ediyordu :

    «Ölüm meleği insanların ruhlarını almakla müekkel kılınmış. Odur onların ruhlarını alan. Cinlere, şeytanlara, kuşlara, vahşi hayvanlara, böceklere, balıklara, karıncalara, ayrı birer melek müekkel kılınmıştır, ruhlarını almakla görevlidirler.

    Denizdeki şehidler ise, Allah onların ruhunu alır. Allah yolunda denizlerin, derinliklerinde şehit düştükleri için kerametlerinden dolayı onların ruhu Ölüm meleğine bırakılmıyor.


    Bu hadisin ravileri içinde Cuveybir cidden zaifu-rivâye, birisidir.

    Dahhâk ile İbn-i Abbâs arası da kesiktir. Hadisin son kısmı için mer-îu' (sağlam) bir delili vardır. .

    Ibn-i Mâce, Ebû Ümâde (Radıyallahû anh) dan şöyle rivayet etmiştir : '

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) den işittim ki diyor: «Allah, ruhların kabzedilmesi için bir melek müekkel kılmıştır. Şehidler müstesna, onlann ruhlarını Allah direkt kendisi alır.»

    îbn-i Ebi Şeybe, Musannef te Abdullah bin İsa'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    «Sizden öncekilerden bir adam vardı. Karada Allah'a kırk sene ibâdet etti. Sonra 'Yâ Rabbi, denizde ibadet etmek istiyorum' dedi. Bir topluluğa rast geldi, gemilerine binmek istedi, onlar da onu bindirdiler. Gemileri Allah'ın istediği kadar gitti. Sonra, suyun kenarındaki bir ağacın yanında durdu. Adam, dedi:
    'Beni bu ağacın üstüne bırakın'. Onlar da onu bıraktılar ve gemileri onları götürdü.

    O arada bir melek göğe daima onunla yükseldiği sözleri söyleyip göğe çıkmak istedi. Fakat söyleyemedi. Anladı ki bu onun bir hatâsının neticesidir. Sonra ağacın başındaki adama gitti. Kendisine şefaat etmesini istedi. Adam namaz kıldı, dua etti ve ruhunu alan meleğin o olmasını istedi ki, Ölüm meleğinden ona daha kolay olsun.


    Eceli geldiği zaman o melek ona geldi. Ve:

    «Daha evvel senin şefaatini benim hakkımda kabul ettiği gibi Rabbimden benim şefaatimi senin için kabul etmesini ve benim senin ruhunu almamı istedim... İşte istediğin zaman senin ruhunu alırım,» dedi.
    Adam hemen secdeye kapandı, gözünden bir yaş aktı ve Öldü. [3]

    Bîr Mesele


    îbn-i Asâkir, «Tarihlinde, Ebû Zur'ate (Radıyallahû anh)'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:
    Necip bin Ebû Ubeyd el-Bezzi bana dedi ki
    — Rüyamda ölüm meleğini gördüm. Diyordu-.
    «Babana söyle bana salavat getirsin, ruhunu aldığım zaman ona yumuşak davranayım.»
    Ben bunu babama anlattım, babam dedi ki:
    «Ey oğulcuğum, benim Ölüm meleğiyle olan ünsiyetim anan'a olan ünsiyetimden daha fazladır.

    İbn-i Asakir Zeyd bin Eşlem yoluyla, babasından şöyle dediği rivayet ediyor:

    îbn-i Ömer (Radıyallahû anhüma)ın Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den rivayet ettiği:
    «Hastalıktan üç gün yatan her müslüman yazılmış vasiyetini başucunda bulundurmalı» hadisini hatırladım. Vasiyetimi yazmak için mürekkep ve kağıt istedim. O, arada uyku bastırdı, yazmadan yatmıştım.
    Yatarken, içeriye beyaz elbiseli, hoş kokulu, güzel yüzlü birisi girdi. Dedim:
    — Yâ filan, kim seni içeri soktu? Dedi:
    — Evin sahibi.
    Dedim:

    — Sen kimsin?
    Melek:

    — Ölüm meleğiyim, deyince ben korktum. O:
    — Korkma senin ruhunu almaya gelmedim, dedi. Ben:
    — Öyleyse bana ateşten kurtulmam için bir berâet yaz! O:
    — Hokka ve kağıdı ver, dedi.
    Ben, yatarken yanımda kalan hokka ve kağıda elimi uzattım başucundaydı. Aldım. O:
    yazmaya başladı.
    Kağıdın arkasını önünü doldurdu. Ben kağıdı elime aldım. Ödedi:
    — İşte bu senin berâetindir. Allah sana rahmetiyle muamele etti.
    Ben korkudan uyandım. Lambayı istedim. Baktım, yatarken yanımda kalan kağıdın iki yüzünde de; yazılmış. [4]

    Bir Fasıl


    Kurtubi demiş Ki:
    «Söyle size müekkel olan ölüm meleği sizin ruhunuzu alır. (Secde, 11) ayetiyle)
    «Elçilerimiz onun ruhunu aldılar,» (En'am, 61) ayeti arasında münafat olmadığı gibi.
    «Melekler onların ruhlarını alır.» (Nahl, 28) âyetiyle,
    «Allah nefisleri alır» (Zümer, 42) âyeti arasında da münafat ve zıtlık yoktur. Çünkü, ruhu almak fiilini ölüm meleğine izafet etmek, ruhlar onda durduğu içindir. Ayni fiili diğer meleklere izafe etmek onlar ruhları bedenlerden aldıkları içindir. Onlar alır, Melek'ül-mevt kabz eder, tutar. Ve aynı fiili Allah'a izafe etmek, hakiki fail o olduğu içindir.

    Kelbi demiş ki:

    «Melekü'l-mevt ruhu cesedden alır, rahmet veya azap meleklerine teslim eder. Ölüm meleğinin mümin ve kâfire nisbeten şeklinin değişmesi ise açıktır. Çünkü, «meleklerin istedikleri şekle girebildikleri» mukarrar bir meseledir. [5]


    [1] Nazirat, 5

    [2] Kıyamet

    [3] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 87-104.

    [4] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 104-106.

    [5] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 106.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  7. #17
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Eceller Her Sene Tayin Edilir


    Deylemi, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    «Eceller Şaban ayından Şaban ayına tayin edilir. Hatta adam evlenir, çocuğu olur. Halbuki ismi ölüler içinde yazılmıştır.»

    İbn-i Ebi Dünya ve İbn-i Cerir Zühri tariki ile Osman bin el-Mugire bin el-ahnes'ten merfû'an aynısını rivayet etmişlerdir.


    Beyhaki'de Şuab-ı İman'da Zühri tariki ile Osman bin Muğire bin el-Ahnes'den bunu rivayet etmiştir.


    İbn-i Ebî Hâtem'de îbn-i Abbâs'dan merfû'en bir benzerini rivâ» yet etmiştir:


    Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'dan rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Şaban boyunca oruç tutardı. Ben bunu ona sordum. O buyurdu:

    — Allah o sene Ölecek bütün canlıların ecelini Şabanda yazar. İstiyorum ki ben oruçlu iken ecelim gelsin.»

    îbn-i Ebi'd Dünya, Ata bin Yesâr'dan rivayetine göre şöyle demiştir :

    — Şaban'ın onbeşinci günü olunca Melekü'l-mevte bir sahife verilir. Ona bu sahifedekilerin ruhunu al denilir. Kişi fidan diker evlenir, bina yapar, halbuki ismi ölüler ismi içinde yazılmıştır.>

    İbn-i Cerir, Gufre'nin kölesi Ömer'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Ölüm meleği İçin kadir gecesinden öbür kadir gecesine kadar Öleceklerin ismi yazılıp verilir. Melek, adama bakar ki evleniyor, fidan dikiyor, halbuki ismi ölülerin ismi içindedir.»

    îkrime'den (Radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir :

    «Şaban'in onbeşinci gecesinde senenin bütün işleri kesinleşir. Ölecek dirilerin ismi yazılır. Hacılar belli olur. Artık bir kişi ne artar, ne eksilir.»

    Deynûrî, Mucâlese'de Râşid bin Saad'dan Resûlullah (Salla Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

    Şaban'in onbeşinci gecesinde Allah ölüm meleğine o sene ruhunu almak istediği herkesin ruhunu almasını vahyeder.»

    İbn-i Ebid -Dünya ve Hâkim Müstedrekinde sahabi olan Ukbe bin Amr (Radıyallahû anh)'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Kulun ölümünü ilk önce bilen muhafaza meleğidir. Çünkü o amelim göğe çıkartır. Rızkını indirir. O abde rızık çıkmadığını görünce bilir ki ölecektir

    Ebû Şeyh, Tefsir'inde Muhammed bin Hammad'dan şöyle [dediğini rivayet etmiştir:

    «Arş altında Allah'ın bir ağacı vardır. Her yaratık için onda bir yaprak vardır. Kulun yaprağı düşünce ruhu cesedden çıkar. İşte «düşen her. yaprağı Allah bilir» [1] mealindeki âyetin mânâsı budur. [2]


    [1] Enam, 59

    [2] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  8. #18
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...



    îbni Asakir, İbni el-mâcişûn'dan rivayet ettiğine göre söylemiş:

    Ebî Mâcişun vefat etti. Yıkanma sehpasına konuldu. Etrafını boşaltın dedik. Sonra yıkayıcı geldi, ayaklarının altında bir damarın attığını gördü. Bu nedenle defin edilmesini erteledik.
    Üç gün sonra düzelip oturdu ve:
    — Bana çorba getirin, dedi. Kendisine çorba getirildi ve içti. Biz ona:
    — Gördüklerini bize söyle, dedik. O:
    — Evet, ben öldüm. Bir melek ruhumu alıp yükseldi. Birinci semaya gittik. Kapıyı çaldı, kapı bize açıldı. Tâ yedinci semaya kadar öyle gittik. O zaman benim için meleğe: «Bu kimdir?» dediler.
    O, «bu mâcişunadur» dedi. «Öyle ise ona müsaade yok. Onun daha bu kadar ömrü vardır. Sonra melek aşağıya indi. Ve ben Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'i gördüm. Ebu Bekir'i, sağında; Ömer'i solunda, Ömer bin Abdulazizi ise Önünde gördüm.
    , Beraberimde olan melekten sordum:
    — Kimdir o peygamberin önünde? Bana:
    — Sen onu tanımıyor musun? dedi. Ben kesin Öğrenmek istedim, dedim.
    O:
    Bu zât Ömer bin Abdülaziz'dir, dedi. Ben:
    — O peygambere daha mı yakındır? dedim. Melek:
    — Evet, çünkü o zülüm zamanında adaletle hüküm etti. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer Hak zamanında hakla amal ettiler. (Onun için Ömer bin Abdülaziz Resûlullah'a daha yakın oturduğunu görüyorsun).

    İbn-i Ebi Dünya ve Hakim Müstedrek'inde İmam el-Beyhaki De-lailü Nübüvet'te ve ibn-i Asakir çeşitli yollarla İbrahim bin Avf (Radıyallahû anh) 'dan şöyle rivayet etmişlerdir:

    Abdurrahman bin Avf (Radıyallahû anh) hastalandı, kendinden geçti.
    Etrafındakiler ruhu teslim ettiğini zan ettiler. Elbise ile üstünü örttüler. Sonra ayıldı ve dedi:
    «Bana çok şiddetli iki melek geldiler.» Aziz ve Emin olan Allah'ın huzurunda hesap vermek için gidelim,» dediler. Beni alıp götürdüler. Onlardan daha şefkatli, daha merhametli iki melekle karşılaştılar:
    — Bunu nereye götürüyorsunuz, diye sordular.
    — Bunu Aziz ve Emin olan Allah'ın huzurunda muhakeme et meye götürüyoruz, dediler.
    — Bırakın bunu. Bu daha annesinin rahminde iken saadetle müjdelenmiş bir insandır, dediler.
    Ravi diyor ki: «Abdurrahman bin Avf bir ay daha yaşadı, sonra vefat etti.»

    Ebû Bekir eş-Şâfii (İbrahim bin Gaylan'ın hadisleri içinde) Selâm bin Selâm'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Fâzıl bin Atiye ile bir. deve üzerinde Mekke'ye kadar gittik. Ger ce Feyde denilen yere varınca beni uykudan kaldırdı.
    — Buyurun, dedim.
    — Sana vasiyet etmek isterim, deyince ben:
    — Senin bir şeyin yok (sıhhatin yerindedir) dedim. O»
    — Rüyada iki melek bana göründü. Senin ruhunu kabz etmeye emrolunduk... dediler.
    Ben onlara:
    — Hacc farizemi İfa etmeye kadar bana mühlet verseydiniz (iyi olurdu? dedim.
    Onlar:
    — Allah senin Haccını (yapmadan) kabul etti. Sonra biri diğerine: «Şehadet ve orta parmaklarını aç dedi. İki
    parmaklarının arasında iki elbise göründü. Yeşillikleri sema ile zemin arasına aksetti.
    Bana dediler: «İşte bu senin kefenindir». Sonra o kefeni iki parmağı arasına bıraktı.
    Ravi diyor ki: «Arkadaşım eve varmadan vefat etti.» (Allah rahmet etsin.)

    Said bin Mansûr Sünen'inde dedi ki; Sufyan Ata (Radıyallahû anh'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Selman bir misk elde etmişti. Emaneten eşine vermişti. Sekeratta iken, eşine emaneten sana verdiğim misk nerdedir? diye sordu. Eşi «işte budur» cevâbını verince «ona biraz su ilâve et. Yatağımın etrafına serp. Zira yemeyen, içmeyen Allah'ın mahlûkları yanıma gelecek. Onlar da o kokudan istifade etsinler» dedi.

    îbn-i Ebi Dünya, Sbu Bekreteden rivayet ettiğine göre şöyle demiş:

    Kişi ölüme yaklaştığı an meleklere «başını koklayın» denilir.
    Melek «başında Kur'an kokusunu» duyuyorum» deyince «kalbini kokla» denilir. Melek:
    «Kalbinde oruç kokusunu hissediyorum» deyince; ona «ayaklarını kokla» denilir. O;
    «Ayaklarında kıyam kokusunu hissediyorum,» deyince diğeri:
    Bu nefsini korumuş Allah'da onu korumuştur» der.

    Ebû Nuaynı Süfyan'dan, o da Ebu Hind'den rivayet ettiklerine, göre; Ebû Hind veba hastalığına tutulmuş ve bayılıp kendisinden geçmiş, sonra ayılmış ve demiş ki:

    Bana iki melek geldiler. Biri öbürüne:
    — Bunda ne görüyorsun, diye sordu.
    — Ben bu adamda teşbih, tekbir, camiye doğru attıkları odunlar ve Kur'an'dan bir kısım âyetleri görüyorum, dedi... O bütün Kurfan-ı ezberleyememîşti.
    îbn-i Ebi Dünya, «Ölümden Sonra Yaşayanlar» adlı kitapta, Dâvud bin Ebu Hind'den rivayet ettiğine göre; o şiddetli bir hastalığa giriftar olmuş ve şöyle demiş: :
    «Ben iri yapılı Hindistan fakirlerine benzeyen birinin geldiğini gördüm,» Onu gördüğüm zaman «înnalillah» dedim.
    — Ruhumu alacaksın? Ben kâfirmiyim? İşittim ki kâfirlerin ruhlarını siyah melekler alırlar, dedim.
    Ben o halde iken adamın yanıldığını gördüm. Gök göründü. Sonra beyaz elbiseli biri geldi. Arkasında başka biri daha geldi. Daha önceki siyah kişiye bağırdılar.
    Siyah uzaktan bana bakarak uzaklaştı. Onu kovuyorlardı. O beyaz elbiselilerden biri başucuma oturdu. Öbürü ayak ucumda oturdu. Başınım yanındaki ayaklarımın yanında oturana «ayaklarına dokun» dedi. Ayaklarımın parmak aralarına dokundu. «Bu ayakla çok camiye gittiğini görüyorum» dedi.
    Ayaklarımın yanındaki bu sefer başucumda durana -kafasın dokun» dedi. O, başıma, çenelerime hafifçe elini sürdü. «Hâlâ Allah'ni zikriyle rutubetlidir» dedi.

    Lalkai «Sünnet» te Evzai yoluyla Kasım bin Muhaymere'den rivâyet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Ebû Kulabetül-Cürmi'nin kardeşinin bir oğlu vardı. Her ha şeyi irtikap ediyordu. Sekeratı anında kartal kuşuna benzeyen iki beyaz kuş geldiler. Evin penceresine kondular. Biri ötekisine «in onu teftiş et» dedi. Biri pençesiyle karnına daldı. Bu vakayı Ebu Kulabe de görüyordu. Sonra karnını teftiş eden kuş pencereden bekleyen arkadaşına «Allâhû Ekber» «Sen de in ben bu karında bir tekbir buldum. Bu, Antakya suru üzerinde Allah için bir tekbir getirmiştir dedi.
    Kuşlar bir beyaz bez çıkardı, ruhunu ona sardılar. Onu yüklendiler gelip Ebu Kulabeye «Ey Eba Kulabe! Yeğeninin yanına gel. Onu defnet. O Cennet ehlindendir, dediler.
    Ebu Kulabe'nin halk içerisinde sözü geçerli idi. Gördüklerini halka anlattı. Neticede cenazesi üzerinde görülmemiş bir halk topluluğu oluştu.

    Hâkimi, Tirmizi «Nevadürü'l-Usûl»da Nadir bin Ma'bed tarikiyle Ebu Kulabe'den naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    «Günahlardan çekinmeyen, kardeşimin bir oğlu vardı. Şiddetli şekilde hastalandığında onu sormaya gitmedim. Sekerata düştüğü an, «kardeşimin oğludur. Ne olduğu Allah'a kalsın,» diyerek (yanma gittim). O gece yanında kaldım.
    O anda yanlarında balta bulunan, iki siyah kişinin tavandan indiklerini gördüm,- biri ötekisine:
    «Bu adama bak hayır alâmetlerini görebiliyor musun?» dedi. Diğeri kardeşimin oğluna yaklaştı. Kafasını, karnını, daha sonra ayaklarını kokladi ve döndü, arkadaşına şöyle dedi:
    «Başını kokladım, Kur'an'dan bir şey görmedim. Karnını kokladım, bir gün bile oruç tuttuğunu görmedim. Ayaklarına baktım. Gece ayağa kalkıp namaz kıldığını görmedim.»
    Ebû Kulâbe devamında şöyle söyledi:
    Sonra öbürü geldi. Başını, karnını, daha sonra ellerini ve ayaklarını kokladı. İşitiyordum ki Melek: «Bu acaip bir şeydir. Bu ümmeti Muhammed (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) den yazılı. Amma hiç bir hasletlerine sahip değil,» diyordu.
    Sonra gördüm ki o melek yeğenimin ağzım açıp dilini çıkardı. Bir taraf mı tutup sıktı ve şöyle dediğini işittim:
    «Allâhu Ekber. Antakya'da halisen bir tekbir getirdiğini buldum. Ondan dolayı misk kokusu geliyor.»
    Sonra ruhunu aldı ve gitti. Kapıda bekleyen o siyahlara «siz dönün, sizin bu adama müdahaleye yetkiniz yoktur» dediğini işittim.
    Sabah olunca Ebû Kulâbe halka bu vakayı anlatmış. Ona «Antakya'da mı? O tekbiri getirmişti sorulunca.» Ebû Kulâbe «Allah'a yemin ederim ki ben meleğin ağzından Antakya'dan başka bir şey işitmedim» deyince halk hızla cenazenin defnine koşmuşlar.

    Lalka-i «Müsned»de Meymun el-Murâdi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Yanımızda fâsık biri vardı. Ölünce herkes ondan kaçtı. Yol üstüne attılar. Ben oturdum onun için biraz düşünceye daldım. Başımı çevirince iki beyaz kuşun yan yana olduğunu gördüm
    Biri ötekisine dedi:
    — Bak buna hayırdan bir şey bulabilir misin?
    Ağzından girip arkasından dışarı çıktı, hiç bir şey görmediğini söyledi. Öbürü:
    — Acele etme, dedi.
    Bu sefer o karnına girdi. Ayaklarından çıkınca «Allahü Ekber» dedi. Ciğerine yapışmış bir kelime-i tevhid var. O, kelime-i şehadet getiriyor, dedi.
    Bunun üzerine ben halka gelin (Bunu defin edin, bu ehl-i necattır) dedim.

    îbn-i Ebi Dünya ve îbn-i Asakir Şehr bin Havşeb'den şöyle dediğini rivayet etmişler:

    Dininde müttehem, kardeşimin bîr oğlu vardı. Onunla bir gazaya gittik, hastalandı. Bir manastıra girdik. Ben namaz kılmaya kalktım. Birden Manastıra iki siyah, iki de beyaz melekler indiler. Beyazlar, sağına, siyahlar soluna oturdular. Beyazlar elleriyle ona dokundular. Siyahlar itiraz edip «bu bizim hakkımızdır» dediler. Beyazlar «Hayır asla hakkınız değildir» dediler.
    Biri parmaklarıyla dilini çevirdi:
    — «İşte Allahü Ekber, buna bakmak! Bizim hakkımızdır. Bunda Antakya fethi gününde getirdiği bir tekbir vardır,» dedi.
    Şehr ibn-i Havşeb dışan çıkıp bunu halka söyleyince herkes namazında hazır bulunmuştur.

    Taberani Kebir'de Sâ'dın kızı Meymune (Radıyallahû anhâ)'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    — Ey Allah'ın Resulü cünub adam uyuyabilir mi? dedim. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Cünübün yıkanmadan uyumasını sevmem, dedi. Çünkü korkarım kî cünüb olarak Ölüp Cibril yanıma inmez, diye buyurdu.

    îbn-i Ebi Dünya «Sekeratta Olanlar» kitabında Mekhûl'ün tarikiyle Hz. Ömer (Radıyallahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    «Ölülerinizin yanında hazır bulunun. Onlara (Allahı) hatırlatın.
    Çünkü Onlar, görmediğinizi görürler.

    İbn-i Ebî Hatem Saîd bin Mansûr ve Mervizi, Hz. Ömer (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiklerine göre şöyle buyurmuştur:

    Ölülerinizin yanından ayrılmayın, kelime-i tevhidi onlara telkin edin, çünkü onlar görürler. Onlara söyleyince işitirler.
    Said bin Mansur kendi «Sünen»inde ve Mervizî Mokhul'ün yoluyla Hz. Ömer (Radıyallahû anh'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiş:
    Ölülerinize kelime-i tevhidi telkin edin. Ehl-i taat olan ölülerinizden duyduğunuz şeyleri unutmayın. Zira onlara doğru şeyler görünür.

    lbn-i Mâce, Ebû Musa (Radıyallahû anh'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'den sordum:
    — Kişi ne zaman insanları tanımaz olur? Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Kişi melekül-mevt ve melekleri gördüğü zaman artık insanları tanımaz olur, dedi.

    îbn-i Ebi Dünya ve Ebû Nüaym Hilye'de Leys bin Ebi Rükye'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Ömer bin Abdülaziz (Badıyallahû anh) son hastalığı anında başını kaldırarak keskin bir bakışla etrafa baktı.
    Ona dediler:
    — Sert bir bakışla bakıyorsun?
    Cevaben:
    — İns ve cin olmayan bazılarının hazır olduklarını görüyorum, dedi. Ve teslim oldu.

    îbn-i Ebi Dünya «Sekeratta Olanlar» kitabında Füdale bin nar'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Muhammed bin Vasi'nin ölümü anında hazır bulunuyordum:
    «Merhaba Rabbimin meleklerine. Görmediğim güzel bir kokuyu hissediyorum» diyordu- Sonra gözleri dikildi ve vefat etti.»

    Hafız Ebu Muhammed Elballah «Kerremâtu'l-Evliyâ» adlı kitapta Hasan bin Salih'den, Ebû Kasım «Kabir Suali ve Azabına îman» kitabında, Ebû Hüseyn «İbn-ül-Arâf Feyaid»'inde Hasan bin Salih es-Semaci'den şöyle dediğini rivayet etmişler:

    Kardeşim Ali bin Salih öleceği gece:
    — Kardeşim bana su ver, dedi.
    Ben namaz kılıyordum. Namazdan sonra:
    — Buyur getirdim, iç, dediğimde o!
    — Ben biraz önce su içtim, dedi.
    — Kim sana içirdi, dedim. Odada benden başkası yoktu.
    — Şimdi Cibril su ile bana geldi ve bana içirdi, dedi. Sonra bana:
    — Sen, kardeşin ve annen; »kendilerine nimet edilen Nebiler, Siddıkin, şühedâ ve sâlih kullarla berabersiniz,» dedi ve ruhu kabz edildi.

    İbn-i Asâkir Abdurrahman bin Ganem el-Eşâri'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Muâz bin Cebelin oğlu İmvas beldesinde veba hastalığının yaygın olduğu senede vebaya tutulup öldü. Mûaz (Radıyallahû anh) bunu Allah'dan bilip sabretti. Sonra veba belirtisi kendi elinde zuhur edince «dostum fakirlik anımda elime bakıyor, kahrolsun pişman olana» dedi.
    Ben:
    — Ey Muâz, bir şeyleri görüyor musun, dedim.
    — Evet, Allah bana hayırlı bir taziyede bulundu! Oğlumun ru hu geldi, bana.müjde verdi: «Muhammed (Sallallâhû Aleyhi ve Sel-, lem), Melâiketü'l-Mukarrebin (Arşa yakın melekler), şehidler ve salihler içinde yüz saf bağlayarak benim ruhumun cenaze namazını kılıyorlar, ruhumu Cennete sevkediyorlar» dedi ve kendinden geçti.
    Sonra baktım, sanki bazılarıyla tokalaşıyor gibi «merhaba, merhaba size geldim» deyip vefat etti
    Sonra rüyada, kafile etrafında oluşan topluluğumuz gibi bir topluluk içinde onu gördüm. Üzerlerinde beyaz elbiseler vardı.
    Sa'd'a hitaben:
    — Ey oklar ve veba arasında ölen Sa'd! Dileğimiz yerde oturabileceğimiz bir cenneti veren Allah'a hamd olsun. İyi amelde bulunanların mükafatı ne güzeldir, (mealindeki âyeti) okuduklarını işittim, sonra ayıldım.

    İbn-i Ebi Dünya ve Beyhaki «İman Şubelerinde ve Ebû Nuaym Mücahid'den şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

    Bir kişi öleceği an mutlaka eski arkadaşlarını görür. Eğlence ehli olan eğlence ehlini görür. Ehl-i zikir olan ehl-i zikiri görür.
    îbn-i Ebi Şeybe, Mücahid tarikiyle sahabi olan Yezid bin Acra'den şöyle rivayet etmiştir:
    Her ölüye arkadaşları temessül eder. Eğlence erbabı iseler, eğlence ehli olarak görünürler. Zikr ehli iseler, zikir ehli olarak görünürler.

    Beyhakî «Şuab-ı İman» da, er~Rabi bin Berrâ'dan ki (Basrada bir âbid idi) şöyle dediğini rivayet demiştir:

    Şam'da bâzı insanlar gördüm. Ölüm anında onlardan birisine i «Lâilaheillallah denildiğinde o, şarabı iç ve bana içir» cevâbını veriyordu.
    Ahvaz'dan birisine «Lâilaheillallah» telkin edilince «deh yazde,
    yazde» (on onbir, on onbir) demiştir.
    Yine Basra'dan birisine kelime-i şehadet telkin edilince o şiir okumaya başladı:
    «Keşke yorgun bir kadın Hamamın yolu nerde diye Benden sorsaydı.» Ebu Bekir dedi ki:
    «Bir kadın bundan hamamın yolunu sormuş. O İse kandırarak
    kendi evini gösterip, evine götürmüş. Bundan dolayı ölüm anında bunu söylemiştir:

    îbn-i Ebi Dünya, Ebu Cafer Muhammed bin Ali'den rivayetiğine göre şöyle demiştir: -

    Ölüm anında herkesin iyi ve kötü amelleri kendisine görünür.İyiliklerine sevinçle bakar. Kötülükleri karşısında başını aşağı eğer.
    Hasan (Radıyallahû anh)'dan;
    -O gün insana ileri götürüp yaptığı, geri bırakıp yapmadığı ne varsa kendisine bildirilir.» mealindeki âyetin tefsiri hakkında rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    Ölüm anında koruyucu melekler inerler. İşlemiş olduğu iyilik ve fenalıklarını ona arzederler. İyiliklerini gördüğü zaman gözlerini; diker. Fenalıklarını gördüğü an gözlerini kapatıp başını eğer. :

    Hanzele bin Esved (Radıyallahû anh) 'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

    «Kölem öleceği zaman bazan yüzünü örter, bâzan da açardı. Ben bu durumu mücahid'e söyledim. Mücahid:
    «Evet» «Her ölüye iyilik ve fenalıkları, ölüm anında kendisine arz edilir,» dedi.

    Bezzâr ve Taberanî-Kebir'de-Selmân-ı Farisi (Radıyallahû anh)' dan rivayet ettiklerine göre şöyle söylemiştir:

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Ensâr'dan birine vardı. Ölüm anlarını yaşıyordu.
    —Ne görüyorsun? deyince;
    — Kendimi iyi buluyorum. Biri siyah, öbürü beyaz iki melek geldi, dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Hangisi sana daha yakındı? diye sorunca
    — Siyahı daha yakındı dedi.
    Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Hayır azdır, fenalıklar çoktur, buyurdu. O: .
    — Bir dua ile beni koru yâ Resûlullah! deyince, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Yâ Rabbi çok olan fenalıklarını affet, az olan hasenatını çoğalt, diye dua etti. Sonra:
    — Neyi görüyorsun? diye sorunca
    — İyilik görüyorum yâ Resûlullah. Annem ve babamla sana feda olalım. Hayrın fazlalaştığını şerrin eksildiğini görüyorum. Siyah melek benden uzaklaştı, dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Hangi amelin seni koruyor? deyince o:
    — Ben millete su içiliyordum. Bu amelim bana sahip çıkıyor, dedi.
    Resûlullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Başına ne geldiğini ben biliyorum. Onun her bir damarı müstakil olarak ölüm elemini çekmektedir, buyurdu.
    îbn-i Ebi Dünya Vüheyb bin Verd (Radıyallahü anh) 'dan şöyle
    dediğini rivayet etmiştir:
    Ölüm namzedine iki koruyucu melek görünmeden ölmez. Eğer dünyada Allah'ın itaatiyle o meleklere arkadaşlık etmişse o melekler ona:
    — Allah sana iyi arkadaş versin. Bizi doğru cemaatlerde çok oturttun. Çok salih amellerde hazır bulundurdun. Çok iyi kelamları bize işittirdin. Bizden yana Allah seni mükâfatlandırsın.

    Eğer dünyada o iki meleğe isyanla arkadaşlık etmişse melekler ona derler:

    — Allah sana iyi arkadaş vermesin. Çok kötü meclislerde bizi oturttun. Fena amellere bizi şahid ettin. Kötü kelamları bize işittirdin. Bizden taraf Allah sana mükâfaat vermesin.

    Bunlar ölünün gözleri önünde cereyan eder ve ölü bir daha da dünyaya dönmez.

    Süfyan (Radıyallahû anh)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    Mümin kul sekerata düşünce, dünyada ona koruyucu iki melek, insanlar ona ağladıkları anda şöyle derler:
    «Bırakın arkadaşımızı! Onda gördüğümüz şeylerle onu övelim.»! Sonra ona hitaben:
    «Allah sana rahmet etsin. Allah sana iyi arkadaş versin. Sen Allah'ın itaatına süratle koşuyordun, isyanından korunuyordun. Biz sana güveniyorduk. Seni bırakıp meleklerle zikir etmekten engellemezdin bizi.

    Kötü kul ise; ehli ağlamaya başladığı anda haf eza melekleri:

    «Bırakın ondan gördüklerimizle onu kötüleyelim.» derler ve ona hitaben:
    «Allah sana kötü arkadaş versin. Hayırdan gevşek, fenalıklarda aceleci idin. Hiç bir zaman senden emin değildik» derler ve semâya yükselirler.

    Müslim ve Buhari Ubâde bin Sâmit (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre:

    Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Allah'a kavuşmak isteyene Allah da kavuşmak ister. Allah'a kavuşmaktan nefret edenlerden Allah da onlara kavuşmaktan nefret eder.» Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) :
    — «Yâ Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) biz ölümden nefret ediyoruz,» dedi.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — «Bunu kastetmiyorum. Yalnız mü'min sekerata düşünce Allah'ın rızası ve keremiyle müjdelenir. Önünde artık hiç bir şey o Ölüm kadar ona sevimli gelmez. Artık o Allah'a kavuşmayı sever. Allah da Ona varmağı sever.

    Kâfir ise sekeratta Allah'ın azab ve ikabiyle müjdelenir. Onu bekleyen azabtan nefret eder. Allah'a varmağı sevmez. Allah da ona varmayı sevmez.»

    Abdurrahman bin Ebû Leylâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    «Ruh boğaza varınca ve siz ona bakıyorsunuz. Ve biz ona sizden daha yakınız, fakat siz göremiyorsunuz. İşte eğer sorumlu değilseniz, neden onu çevirmiyorsunuz, eğer iddianızda doğru iseniz... O, eğer, ashab-ı yemin ise ona rahat ve reyhanlar, nimet cenneti var. Eğer ashab-i yemin ise ona ashab-ı yeminden selâmlar vardır.
    Şayet, sapık münkirlerden ise, ona kaynar Cehennemden bir yurd ve ateşin yakması içinde kalır. (Vakıa, 83, 04) mealindeki âyetleri okudu.
    Sonra şöyle buyurdu:
    «Eğer, o ashab-ı yemin (hakiki sağcı) ise Allah'a varmayı sever. Allah da ona varmayı sever. Eğer ashab-ı şimal ise, Allah'a varmaktan nefret eder, Allah da onu huzuruna almaktan nefret eder.»

    İmam-ı Ahmed Humman tarikiyle Ata bin Sâib'den rivayetine göre şöyle demiştir:

    Abdurrahman bin Ebî Leylâ bir cenazeye eşlik ederken şöyle dediğini işittim:
    «Filanın oğlu filân bize haber verdi ki Resülullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Kim Allah'a varmağı seviyorsa, Allah da ona varmağı sever. Kim Allah'a varmaktan nefret ediyorsa Allah da ona varmaktan nefret eder deyince millet ağlamaya başladı.
    Resülullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Nedir sizi ağlatan? diye sordu. Onlar:
    — Biz ölümden nefret ediyoruz dediler. Resülullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
    — Benim dediğim bu değildir. Fakat sekeratta eğer kişi Allah'a yakın kullardansa onun için rahat, (güzel) koku ve Cennet vardır.
    O, bununla müjdelenince Allah'a varmağı sever. Allah da ona varmağı sever.
    Eğer dini yalanlayan ehl-i delalettense onun için Cehenneme inme, cahime itilme vardır. Bununla müjdelendiği zaman Allah'a varmayı istemez. Allah da ona varmaktan, ondan daha fazla nefret eder.

    İbn-i Cerir ve Îbnül-Münzir Tefsirlerinde îbn-i Cereyc (Radı-yallahû anh)'den, Resûlullah'ın (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'ye şöyle dediğini rivayet etmişler:

    «Mümin ölüm meleklerini gördüğünde ona şöyle derler:
    — Seni dünyaya geri gönderelim mi? Mümin
    — Beni gamlar ve kederler diyarı olan dünyaya mı geri çevireceksiniz? Beni bir an önce Allah'a götürün, der.
    Kâfire seni geri çevirelim denilince o:
    — Ey Babbim beni dünyaya geri çevir. «Umarım ki terkettiğım Amelleri yapayım,» der.

    Tirmizi ve ibn-i Cerir, ibn-i Abbâs'tan rivayet ettiklerine gere şöyle demiştir:

    Kim ki Hacc nisabı kadar malı varsa ve zekat nisabı kadar zengin ise Hacc ve zekâtını İfâ etmezse, sekeratta Allah'dan tekrar dünyaya geri gelmesi için istekte bulunur.

    Bir kişi ibn-i Abbas'a itiraz edip:

    — Ey İbni Abbâs geri dönmeyi ancak kâfirler isterler, dedi. Bunun üzerine ibn-i Abbas:
    — Ben size Kur'an'dan bir âyet okuyayım, dedi:
    «Ey Allah'a iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah'ın zikrinden alıkoymasın» mealindeki âyetten başlayarak sûrenin sonuna kadar okudu.

    Deylemi Câbir bin Abdullah'ın hadisinden merfu olarak şu rivayet etmiştir:

    Vefat esnasında insanı haktan men eden her şey bir araya gelir. Ve ona görünür. İnsan o zaman «Rabbim beni dünyaya geri çevir. Yapmadıklarımı yapayım» der.

    Mervizî, Hasan (Radıyallahû anhî'dan rivayet ettiğine göre; Müminin ruhu reyhanette (ölüm anında karşılaştığı ferahlık içinde) kabz edilir, dedi.

    Sonra
    «Eğer (Allah'a) yakın olanlardan ise ona revh, reyhan ve nimet cennetleri vardır» [19] mealindeki âyeti okudu.

    Ibn-i Cerir ve ibn-i Ebi Hatem, «feravhun ve reyhanım» âyeti hakkında Kâtede (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:

    «Ravh, rahmettir. Reyhan, ölüm anında karşılaşılan ferahlıktır.»

    îbn-i Ebi Dünya Bekir bin Abdullah'dan rivayet edip şöyle demiştir :

    «Ölüm meleği mü'minin ruhunu almaya emr olunduğu zaman cennetten bîr reyhan getirir. Ruhunu o reyhan içinde kabz eder.
    Kâfirin ruhunu almaya gelen memur ise Chennem'den bir libasla gelir. Ona 'o kafirin ruhunu onda al' denilir.

    Abdullah bin Ahmed, «Zevaidü'z-Zühte»de Ebu îmran el-Cüni'-den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Bize iletildi ki: Mümin sekerata düştüğü an Cennet reyhanından bir demet getirilir, ruhu ona konulur.»

    îbn-i Ebi Dünya Mücahid (RadıyaUahû anh'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Müminin ruhu Cennet ipekleri içinde çekilir.»

    îbn-i Cerir ve ibn-i Ebi Hatem Ebu Âliye'den naklen şöyle rivayet edip demişlerdir ki:

    Allah'a yakın müminler, Cennetin reyhanlarından bir dalı koklamadan ölmezler.

    îmam Ahmed Zühd'te Rabi' bin Haysem'den şu âyet-i kerimenin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:

    «Artık o ölen adam eğer mukarreblerdense işte ona rahat güzel rızık ve naim Cenneti vardır.»

    (Ravi demiş) Bu sekerat anındaki nimetlerdir. Âhirette ona hakiki Cennet saklıdır. Kâfirler hakkında;

    «Eğer yalanlayan sapıklardansa artık ona da çok kaynar sudan bîr ziyafet vardır ve Cehennem alevleri de vardır [20] mealindeki âyet ise kâfirlerin ölüm anları hakkındadır. Âhirette onlar için hakiki ateş saklıdır.
    Ebû Nuaym, Delâilü'n-nübüvvet'de Adi bin Hatem et-Tai'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Hz. Osman (Radiyallahû anh'in şehid edildiği günde şöyle bir ses işittim
    «Ey ibni Affan! ravh ve reyhanla müjdelen. Öfkelenmeyen Rabbin huzuruna gitmekle müfdelen. Rıdvan ve mağfiretle müjdelen.
    Havi:
    «Ben etrafa baktım, hiç bir şey görmedim,» dedi.

    Ebu'l-Kasım bin Mendeh «Kabir Suâline ve Azabına İman adlı kitabında Hz. Hasan (Radıyallahû anh) 'dan mezkur ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle rivayet edip demiş ki:

    «Müminler ölüm anında bu ravh ve reyhanla müjdelenirler.»

    Ebu'l-Kasım Selman-ı Fârisi (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre;

    Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Sekerat anında mümine ilk verilen müjde rahat, iyi rıaak ve cennetü'n-nâim'dir.

    Mümine kabirde verilen ilk müjde ise: Allah'ın rızası. Cenneti ve hoş geldiğidir. Ve «Allah seni kabristana kadar getirenlere mağfiret etti. Ve senin için şehâdet edenleri tasdik etti, senin için mağfiretle dua edenlerin duasını kabul etti» müjdesidir.


    îbn-i Ebi Hatem, ibn-i Abbâs'dan mezkur âyetin tefsirinde şöyle

    rivayet edip demiş:
    «Kâfir çok sıcak (irinli) sudan bir kadeh içmeden dünyadan ayrılmaz.»

    Dehhak'tan mezkûr âyetin tefsirinde şöyle dediği rivayet edilmiştir :

    «İçki içen, (tevbe etmeden) ölürse Cehennemin pek sıcak suyu yüzüne serpilir.»

    îmam-ı Ahmed ibni Ümrân'el-Cevni'den Zühd'de şöyle rivayet edip demiş:

    «Kâfirler ve facirler dünyada susamış olarak çıkarlar. Kabre susamış olarak girerler. Kıyamete susamış olarak gelirler. Cehenneme susamış olarak girerler.»

    Ebu'l-Kasım ibn-i Mende'den «Kabir Ahvâli» kitabında ibn-i Mes'ud'dan şöyle rivayet etmiştir:

    «Müminin ruhunu almaya gelen meleğe Allah:
    «Kuluma benden selam söyle,» diye vahy eder. Melek geldiği zaman ona Rabbin sana selâm ederdi, der.

    Ibn-i Ebi Şeybe «Musannef»inde, ibn-i Ebî Hatem ibn-i Ebi Dünya ve Hakim (sahih görerek) ve Beyhaki Bera bin Âzib'den;

    «Müminler onunla karşılaştığı zaman tebrikleri selâmdır,» [21] inea-lindeki âyet-i kerime hakkında rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir :
    «Ruhu alman her mümin melek'ül-mevt'le karşılaştığı zaman ona selâm verilir.»

    Muhammed bin Kâb'ul-Kurtubi'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

    Müminin ruhu ağzına geldiği zaman ölüm meleği gelir:
    «Ey Allah'ın velisi sana selâm olsun. Rabbin sana selâm etti, diye söyler.» Sonra şu âyeti kerime ile belirtildiği gibi ruhunu alır:
    «Onlar ki melekler ruhlarını güzel bir şekilde alırlar. Size selâm
    olsun derler.» [22]

    Enes bin Malik'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    «Ölüm meleği bîr veliye vardığı zaman ona selâm eder. Selâmı şöyledir:
    'Ey Allah'ın velisi sana selam olsun. Harab ettiğin dünyadan kalk. İmar ettiğin âhirete git!' Eğer veli değilse ona da «imar ettiğin dünyadan kalk, harab ettiğin âhirete git» der.

    Ebû Nuaym, Mücâhid'den rivayetine göre şöyle demiştir:

    «Mümin (kabirde) sevinmesi için evlatlarının salihliğiyle müjdelenir. Dahhak'dan rivayet edildiğine göre;
    Onlara dünya hayâtında ve âhirette müjde vardır» âyetini şu şekilde açıklamıştır:
    «Mümin, nerde olacağını ölümden Önce bilir.»

    îbn-i Ebi Şeybe, Ali bin Ebî Talib (Radıyallahû anh'dan şöyle rivayet edip demiş ki: .

    «Her nefs dünyada iken varacağı yeri bilmeden dünyadan çıkmaz.»

    îbn-i Ebi Duya ve ibn-i Mendeh'in Cabir bin Abdullah'dan rivayet ettiklerine göre, bir bedevi,

    «Dünya ve Âhirette onlara müjde vardır» âyetini Resûlullah'dan sordu. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
    «Dünyadaki müjde î Rüyayı hasenede mümine verilen müjdedır.
    Âhiretteki ise: Ölüm anında mağfiret olunduğuna ve onu kabre taşıyanlarının da mağfirete ermelerine dair verilen müjdedir» buyurdu.

    Beyhaki: kimseler ki Rabbimiz Allah'dır derler. Sonra istikamette bulunurlar. Melekler üzerlerine inerler. Onlara korkmayınız, üzülmeyiniz ve va'd edildiğiniz Cennetle müjdelenin [23] derler,»[24] mealindeki âyetin tefsirinde Mücahit'den rivayet ettiğine göre; O:

    «Bu dunun, ölüm anındadır..» demiştir.
    Süfyan'dan aynisi rivayet edilmiştir. O demiş ki:
    «Mümin üç müjde ile müjdelenir:
    1- Ölüm anında,
    2- Kabirden kalkınca,
    3- Hesabı bitince.»

    İbn-i Ebi Hatem ve ibn-i Mende Mücahit'den rivayetlerine göre;

    Âyetteki «Korkmayın» [25] yani varacağınız ölüm ve âhiret ahvâlinden korkmayın demektir.
    «Mahzun olmayın». Yani geride bıraktığınız dünyanız, evlatlarınız, akrabalarınız ve borcunuz için üzülmeyin demektir. Çünkü Allah müdebbirdir. Tedbirlerini devam ettirir.
    İbn-i Ebi Hâtem Zeyd bin Eşlem (Radıyalahû anh'dan geçen âyetin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:
    «Ölüm anında mümine bu müjde verilir. Kabirde ve haşirde de kendisine bu müjde verilir. O Cennette olduğu halde kalbinde hâlâ bu müjdenin sevincini hisseder.»

    Yine ondan rivayet edildiğine göre, ölüm anında melek mümine gelir ona:

    «Gideceğin yerden korkma» der ve onun korkusunu giderir. (Yine ona) «Dünyadan ayrılacağına, ehlini geride bırakacağına üzülme, Cennetle müjdelen» der. O da rahatla ölür.

    îbn-i Mende, Kesir bin Ebu Kesir'den şöyle rivayet etmiştir:

    Her Cennetlik insana bir melek vekil olmuştur. O kişiye Cennet müjdesi verilince o melek elini onun kalbinin üstüne kor. Yoksa sevinçten dolayı kalbi dışarıya fırlardı.

    îbn-i Ebi Hatem ve Ebû Nuaym Saîd bin Cübeyr (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

    Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'in yanında;
    «Ey nefsi mutmainne Rabbine dön» [26] âyetini okudum.
    Ebû Bekir (Radıyallahû ânh) bu çok güzel müjdedir, deyince. Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    «Ey Ebû Bekir ölüm anında melek bunu sana diyecektir» buyurdu.

    îbn-i Ebî Hatem, Hasan (Radıyallahûanh)'dan rivayet ettiğine göre:

    Ondan bu âyetin manası sorulmuş, cevaben şöyle demiş: «Allah mümin kulunun ruhunu alınca o, Allaha ünsiyet eder. Allah da ona ünsiyet eder.»

    Hafız es-Selefi «Meşihat-i Bağdadiye» de Vaiz Ebu Said Hasan bin Ali'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Babam diyordu:
    «Bir kitapta okudum Allah melekü'l-mevtin elinde nurlu bir yazı ile besmele-i şerifi izhar eder, sonra elini ariflere ölüm anında aç diye ona emreder. Açınca arifin ruhu o besmeleyi görür. Tarfetu'l-aynden daha az bir vakitte o meleğe doğru uçar.»
    Firdevs'te ibn-i Abbâs'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellenı) şöyle buyurmuştur:
    «Allah melekü'l-mevte, ümmetimden Cehennemi hak eden günahkârların ruhunu almayı emrettiği zaman Meleğe:
    «Ona Cehennemde şu kadar cezayı çektikten sonra Cennete gireceğine dair müjde ver,» der.

    Ebû Nuaym, Rabi bin Ebu Raşid'den şöyle rivayet etmiştir:

    Eğer müminler; Allah'ın ölümden sonraki kerem ve rahmetini düşünmeseydiler, dünyada iken (korkudan) ödleri patlar, bağırsakları parçalanırdı.

    îsbehani Terğib'de Enes (Radıyallahû anh) dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    «Kim Cuma gününde bin kere bana salavat getirirse dünyada iken Cennetteki yerini görmeden ölmez.»

    îbn-i Asakir Şehr bin Havşeb'den rivayet ettiğine göre kendisinden:

    «Ölmeden önce İsa'ya iman etmeyen hiç bir ehl-i kitap olmayacak» [27] âyeti sorulmuş. O, cevaben:
    «Bu yahudiler hakkındadır» demiş. «Melek'ül-Mevt ruhlarını almadan önce elinde bir ateş okuyla gelir. Onu yahudinin yüzüne ve arkasına vurur. Durmadan İsa'nın Allah'ın kulu ve resulü olduğunu inkâr eder misin, der. En sonunda yahudi ikrar eder ve Ölür.

    Müslim'in Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan rivayetine göre Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    — «İnsanın öldüğü zaman, gözlerinin dikilip kaldığını görüyor musunuz?
    — Evet, görüyoruz yâ Resûlullah, dediler. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Ruh ayrılırken göz onu takib eder, dedi.
    .
    îbn-i Saîd Kabisa bin Züeyb'den rivayet ettiğine göre, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    «Gözler, ruh çekilip yükseldiği için öyle dikilir kalırlar.»

    İbn-i Ebi Dünya, Hüseyn'den şöyle rivayet etmiştir: Ölüm meleği damara vurduğu an ölünün gözleri dikilip durur ve insanlardan artık ilişkisi kesilir.


    Deynuri «Mucâlesât»da Sufyan-ı Sevri'den rivayet ettiğine göre

    şöyle demiştir: . .
    «Ölüm meleği damara vurduğu an insanın bilgisi gider. Konuşması kesilir. Dünyayı ve içindekini unutur. Eğer ona ölüm sekeratından (sarhoşluğundan) içirilmez olsaydı, karşılaştığı eziyetin şidetinden kılıçla etrafındakileri dövmeye kalkardı.

    Ibn-i Ebi Dünya, Hakim bin tban' rivayet ettiğine göre, îkrime'den:

    — Körler Ölüm meleğini görürler mi? diye sorulmuş.
    O:
    — Evet, demiş.

    îbn-i Ebî Hatem, Züheyr bin Muhammed'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

    «Melekü'l-Mevt sema ve arz arasında yüksek bir yerde oturur. Onun elçileri vardır.
    Kişi ölüm eşiğine geldiği an meleği o yüksek yerde görür, gözü ona dikilir kalır. Ölmeden önce son olarak onu görür.»

    Ebû Nuaym, Muâz bin Cebel (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre:

    Azrail'in maşrık ve mağrıp arası uzunluğunda bir kamçısı vardır. Kimin eceli gelirse o kamçı ile onun kafasına vurur. Ona, şimdi Ölüler karargahında ziyaret edileceksin,» der.

    îbn-i Asakir, îbn-i Abbâs (Radıyallahû anh) 'dan rivayet edip demiş:

    «Azrail'in zehirli ve bir ucu şarkta, Öbür ucu garpta uzun bir kamçısı var. Onunla hayatın kökünü keser.»

    îbn-i Asakir bu merfu hadisi münker saymış, Gazali bu rivayeti keşf-i ulum-ıl-Ahiret kitabında mesned göstermiştir. Kurtubi bunu hadis kitablarında görmemiştir. Ve «Muâz'ın sözünden başka bu kırbaç hakkında bir şey bulmadım» demiş.


    Abdurrezzâk bin Münzir, Tefsir»inde Vehb bin Münebbihlen rivayet ettiğine göre:

    Ruh, insandaki her azadan onun mikdarında çıkar. Çünkü cesed ruha nisbeten insanın çıkarttığı gömlek gibidir. Eğer gömlek acı duyuyorsa, cesed de o kadar acı duyar. Esas lezzet ve zahmeti çeken ruhtur. [28]


    Bîr Fasıl


    «Allah, ancak cehaletle günah işleyip hemen tövbe edenlerin tevbesini kabul eder. Ölüm ona hazır olunca şimdi tevbe ettim deyip devamlı olarak günah işleyenlere ve kafir olarak ölenlere tevbe yoktur. Onlar için elim bir azap hazırlamışızdır.»[29]

    îbn-i Ebi Hatem ve ibn-i Cerir ibni Abbâs'dan;

    «Sonra kısa zamanda tevbe ederler» âyetinin tefsiri hakkında rivayet ederek şöyle demişler: «O kısa zaman, ölüm meleğini görmeden önceki zamandır.»

    Ahmed ve Tirnıizi ve ibn-i Mâce ibn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ederek demişler :

    Allah kulunun tevbesini, ruhu boğazına ulaşmayıncaya dek! kabul eder.

    Abdurrezzâk «Tefsirimde îbn-i Ömer (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre;

    Ruh nezedilmeden tevbe kapısı kul için açıktır, dedi ve geçen âyet-i kerimeyi okudu. Sonra melekü'l-mevt gelince artık nezil ruh başlar.

    İbn-i Münzir, Nehai'den şöyle rivayet etmiştir:

    Kulun can daman tutulmadan, tevbe kapısı onun için açıktır.
    İbn-i Ebî Hatem, Sufyan'ı Sevri'den rivayet ettiğine göre:
    Âyet-i Kerimedeki «ölüm ona hazır olunca» mealindeki âyette huzurdan maksad ona görününce -demektir, demiş.

    İbn-i Ebî Dünya, Ebû Mecâz'dan riyâyet ettiğine göre şöyle demiştir:

    Kul daima tevbe edebilir. Taki ölüm meleği ona görününce artık tevbe edemez.
    Bekr bin Abdullah el-Müzni'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    Ölüm elçisi gelmeden kula tevbe kapısı açıktır. Gelince artık hiç bir şeyi tanımaz olur.
    îbn-î Merduveyh, Abdullah bin Mes'ud (Radıyallahû anhî'dan rivayet ettiğine göre, şöyle söylemiştir:
    Resûlullah'dan işittim, şöyle diyordu: Kime tevbe ihsan olursa kabuldan mahrum kalmaz. Zira Allah diyor ki:
    «Tevbeyi kabul eden yalnız ve yalnız O'dur.» [30] Allah daha iyi bilir. [31]


    [1] NahI, 32

    [2] Vak'a, 89

    [3] Naziat, 1

    [4] Naziat, 2

    [5] Naziat, 3

    [6] Naziat, 4

    [7] Naziat. 1

    [8] Naziat, 1-2

    [9] Naziat, 3

    [10] Naziat, 4

    [11] Mutflffifiin, 20. 21, 22

    [12] Sa'd 57, 58

    [13] Araf, 40

    [14] Mutaffifin, 23

    [15] Mutaffifin, 20, 21. 22

    [16] Mutaffifin, 8

    [17] Mutaffifin, 9, 10

    [18] Sekeratta, görünen nurun secde suresinin nuru olduğunu anlamış

    [19] Vakia, 89

    [20] Vakia, 90, 91

    [21] Ahzap, 44

    [22] NahI, 32

    [23] Yunus, 64

    [24] Fussiîet, 30

    [25] Onlara melekler iner, korkmaymız, üzülmeyiniz ve Cennetle müjdelenin: (fusstfet, 30) mealindeki ayet-i kerîmeyi kastediyor.

    [26] Fecir, 27

    [27] Nisa, 109

    [28] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 109-163.

    [29] Nisa, 16, 17

    [30] Tevbe, 104

    [31] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 163-164.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  9. #19
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölünün Başında Duran Melek Ve Ruhaniler,Sekeratta Olanın Gördükleri Ve İşittikleri, Müminin Müjdelendikleri Ve Kafirin Korktuğu Şeyler


    Sahih tariklerle Berâ bin Âzip (Radıyallahû anh'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
    «Ensardan bir adamın cenazesine Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile beraber çıktık. Henüz onu kabre koymamıştılar. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) oturdu. Biz de etrafında oturduk. —Sanki üstümüzde kuş vardı— Resûlullah'ın elinde bir değnek vardı. Onunla yeri kazıyordu. Başını kaldırdı; iki veya üç sefer kabrin azabından Allaha sığınırım,- dedi.

    Sonra şöyle buyurdu: Mümin kul, dünyadan ilişkisi kesilip âhirete yöneleceği zaman, gökten beyaz elbiseli melekler üstüne inerler. Yüzleri sanki, güneş gibidir. Cennetten kefen ve mumyaları getirirler. Ona göz uzaklığı kadar yaklaşınca dururlar. Sonra ölüm meleği gelir. Ta baş ucunda oturur. Ona der:
    «Ey nefsi mutmainne; Allah'ın mağfiret ve rızâsına çık. (Buyurdu ki) Siz başka şekilde görseniz de su testiden akar gibi onun. ruhu cesedinden akar. Melekü'l-mevt, ruhunu alır. Alırken o, melekler ruhu ona hemen teslim etmezler. O kefen ve o mumyaya koyarak teslim ederler. Yeryüzündeki en güzel koku gibi, bir koku ondan çıkar. O, melekler onu yükseltirler. Diğer meleklerin toplulukları yanından geçerken, onlar «bu hoş güzel ruh kimdir?» derler. Diğerleri; «Filan oğlu filan» derler. Dünyadaki en güzel isimleriyle onu yad ederler. Sonra, dünya göğüne varırlar, açmak isterler, onlara açılır. Her göğün mukarreb melekleri bir üsttekine teslim edinceye kadar onları teşyi' ederler. Böyle giderler, tâ yedinci göğe varırlar. Orda Allah buyuruyor:
    «Bu kulumun kitabını (isim defterini) ala-yi illiyinde yazın ve onu dünyaya iade edin. Çünkü «ben onları yerden yarattım. Ve bunları yere iade ediyorum. Ve bir daha onları ondan çıkartacağım.) (Ayet meali)

    Ruhu cesedine dönünce iki melek gelip onu oturturlar ve:
    Rabbin kimdir? derler.
    O:
    — Rabbim Allahtır, der. Onlar:
    — Dinin nedir? O:
    — Dinim İslam'dır, der. Onlar:
    —Size gönderilen bu adam kimdir? O:
    — Allah'ın Resulüdür, der. Onlar:
    — Nerden biliyorsun?
    O:
    — Allah'ın kitabını okudum, ona iman ettim, der. Bunun üzerine gökten bir ses gelir ki •.
    — Kulum doğru söyledi, ona Cennetten bir yer döşeyin ve Cennet elbiselerinden giydirin ve ona Cennete bir kapı açın. Ona bir kapı açılır. Cennetin kokusu, hoş rahilalar ona gelir. Kabri gözün göreceği kadar genişlenir. Sonra ona güzel yüzlü, hoş kokulu, güzel elbiseli bir adam gelir. Ona der:
    — Sana müjde, sana va'd edilen gün işte bu gündür. Ölen o adama:
    — Sen kimsin? Hayırlı bir yüzün var, der. Adam:
    — Ben senin salih amellerinim, der. Ölü sevincinden artık:
    — Yâ Rabbi! Kıyameti kopar, kıyameti kopar ta mal ve ehlime kavuşayım, der. ,

    (Buyurdu ki) kâfir kul dünyadan ilişkisi kesileceği, âhirette yöneleceği zaman, gökten siyah yüzlü melekler üstüne inerler. Beraberlerinde sert kıllardan yapılmış plaslar var. Göz görecek kadar kişi, yakınına otururlar. Sonra ölüm meleği gelir. Baş ucunda oturur
    __Ey habis nefis! Allah'ın kahır ve gazabına çık, der, ruhu cesedinde dağılır. Dağılmış yüzden bir yan dişleri çekilir gibi ruhunu cesedinden çeker. Ölüm meleği ruhunu aldığı zaman, azap melekleri hemen onu ona teslim etmezler. Onu o kıl plaslardan sararlar. Ondan yeryüzünün en pis kokusu gibi pis bir koku çıkar. Sonra bu melekler onu göğe çıkartırlar, her melek topluluğuna varınca, «Ne bu habis ruh» derler.
    Azap melekleri:
    —Falan oğlu filan diye dünyada en çirkin ismiyle onu yâd edenler. Ve onu götürdüklerinde dünya göğüne varınca, açmak isterler. Onlara açılmaz. Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
    «Onlara gök kapıları açılmaz» (Araf, 40) mealindeki ayeti okudu. Ve:
    «Allah buyuruyor ki, bunun ismini yerin dip çamurunda yalnız diye söyledi. Sonra şu âyeti:
    «Allah'a şirk koşan kişi, sanki gökten düşmüş, kartal onu kapmış veya hava onu uzak bir yere atmış gibidir.» mealindeki ayeti okudu ve şöyle devam etti:
    Sonra ruhu cesedine döner, ona iki melek gelir. Onu oturtur ve Ona:
    —- Rabbin kimdir, derler.
    O:
    — Ha! Bilmiyorum, der.
    — Dinin nedir, derler. O yine:
    — Ha! Bilmiyorum, der.
    — Bu sîze gönderilen adam kimdri? derler, o yine
    — Ha! Bilmiyorum, der. Bunun üzerine gökten bir ses gelir:
    — Bu kulum yalan söyledi, ona cehennemden bir yer döşeyin ateşten onu giydirin. Cehennemden ona bir kapı açın ki, sıcaklığı ve dumanı o kapıdan ona gelsin, denilir.

    Kabri daralır, kaburgaları iç içe girer. Sonra, çirkin yüzlü çirkin elbiseli, pis kokulu bir adam yanına gelir. Ona:
    — Sana hoş gelmeyen şeyler ile müjdelen! Senin vad edildiğin günün işte budur, denilir. O, ona:
    — Kimsin, der. Adam:
    — Ben senin pis amelinim, deyince:
    — Yâ Rabbi Kıyameti koparma, kıyameti koparma, diye söylemeye başlar.

    Temim-ed-Darî (Radıyallahû anh)'dan rivayet edildiğine göre;
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Allah ölüm meleğine emrediyor ki, veli kuluma git, onu bana getir. Çünkü ben onu darda da sevinçte de tecrübe ettim. Onu istediğim gibi buldum. Git onu bana getir de onu dünya merak ve gamlarından kurtarayım.»

    Ölüm meleği beraberindeki beşyüz melekle çıkar. Beraberlerinde Cennet kefen ve mumyaları ve reyhan demetleri de vardır. Her demet asıl bir tanedir, başında yirmi renk her rengin yanında rengin kokusundan başka ayrı bir kokusu vardır. Ve beraberlerinde en güzel misk kokulu, beyaz ipekler bulunur.

    Ölüm meleği, baş ucunda oturur. Melekler etrafını sararlar. Her birisi elini bir azasına koyar. O beyaz ipek ve güzel koku, yanağının altına konulur. Ona Cennete bir kapı açılır.
    Çocuk ağlarken avutulduğu gibi, nefsi Cennet nimetleriyle, bazan hurileriyle, bazan elbiseleriyle, bazan de, meyveleriyle avutulur. Cennetteki hurileri onu sevinçle karşılarlar. Ruhu o nimetlere atlamak ister. Ölüm meleği de ona:
    «Ey güzel ruh eğilmiş ağaçlara, düzgün salkımlara, uzun gölgelere, akan sulara çık» der.

    Ölüm meleği o veliye ananın evlâdına olan şefkatinden daha fazla şefkatlidir. Bilir ki o ruh Allah'ın sevdiği birisidir. Allah'a karşı kerimdir. O melek o ruha iyi davranmakla, Allah'ın rızasını elde etmek ister. Sonra, kıl hamurdan çekilir gibi, ruhu o cesedden çıkar.

    O ruh çıkınca melekler etrafını alır, ona: «Selam size yaptığınızla Cennette giriniz» derler.
    İşte bu, şu âyet-i kerimenin mânâsıdır:
    Onlar ki melekler, güzelce ruhlarını alırlar. «Selam size yaptığınızla Cennete giriniz [1]derler.

    Sonra Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şu âyeti okudu :
    «Eğer o mukarrebin (Allah'a yakın olanlar) den İse, onun için favh, reyhan ve nimet Cenneti vardır.»[2]

    Buyurdu ki:
    «Ravh, ölüm meşakkatinden kurtulmaktır. Reyhan ise, ruhu çıkarken karşılaştığı şeydir. Cenneti ise onun önündedir.

    Ölüm meleği, ruhu aldığında, ruh, cesede der: Allah karşılığını versin, beni hızla Allah'ın taatine göttirüyordun. Onun masiyetinden çekiyordun. Tebrik ederim seni, beni de kurtardın, kendin de kurtuldun. Cesed de ruhun aynisini,» der.

    Sonra Resûlullah buyurdu ki:
    «Üzerinde Allah'a itaat ettiği sahalar ve amelinin göğe çıktığı ve onda rızkı indiği her kapı kırk gün onun Öldüğüne ağlarlar. Ruhu alındığı zaman o beşyüz melek, önünde dururlar. İnsanlar etrafını çevirmeden melekler çevirirler. Onlar, onu tekfin etmeden melekler getirdikleri kefenleri serip mumyalarlar. Yani hoş kokular sürerler, ilaçlarlar. Melekler evinden kabrine kadar ikişer sıra olarak dizilirler, istiğfar ile onu karşılarlar.
    O zaman İblis, kemikleri kıracak bir sesle bağırır. Ve askerlerine der:
    — Yazık size bu kul sizden nasıl kurtuldu? Onlar:
    — Bu masum ve dokunulmaz idi, derler.

    Ölüm meleği, onun ruhunu göğe çıkarttığı zaman, Cebrail ve yetmiş bin melek onu karşılarlar. Rabbinden ona müjde getirirler Ölüm meleği o ruhla Arşa varınca, ruh, Rabbi için secdeye kapanır. Allah, ölüm meleğine der:
    — Kulumun ruhunu götür, eğilmiş ağaçlar, düzgün salkımlar.' uzun gölgeler, akan suların yanına (Cennete) bırak.

    Kabre konulduğu zaman, namaz sağına gelir, oruç soluna gider,' Kur'an ve zikir baş ucunda dururlar. Namaza yürümesi ayak ucunda durur, sabır, kabrinin kenarında durur

    Allah bir yığın azap gönderir. Azap ona yaklaşır. Namaz ona:
    — Uzaklaş! Vallahi o ömrü boyunca beni bırakmadı. İşte şimdi kabre konulduğu zaman istirahat etti, der. Azap solundan girmeye kalkışır, bu sefer oruç da aynı şeyi söyler. Baş ucundan gelir, yine ona aynı şey söylenir. Hiç bir taraftan azap ona yanaşamaz. Azap bir; kapı bulmak için uğraşır. Fakat, ibadetin Allah'ın velisini her taraftan koruduğunu görünce kalkar, gider.
    Sabır diğer amellere der:
    — Onunla direkt karşılaşıp onu geri çevirebilirdim. Fakat, bekledim. Eğer siz aciz kalsaydınız ben hakkından gelirdim. Lâkin siz madem bu işi yerine getirdiniz, işte ben Sıratta ve mizanda onun zahiresiyim.

    Resûlullah buyurdu ki: (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)
    «Allah iki melek gönderir, gözleri kapan şimşek gibi, sesi her' şeyi yakan gök gürültüsü gibi, dişleri geyik boynuzu gibidir. Nefesleri alev gibidir. Kılları içinde gömülmüşlerdir. Omuzlarının mesi fesi bir mesire kadar geniş. Müminler hariç hiç kimseye şefkat ve rahmet etmezler. Onlara Münker-Nekir denilir; her birinin elinde bir topuz var, bütün ins ve cin birleşse, yerinden kımıldamazlar.

    Ona «otur» derler, o da kabrinde oturarak doğrulur. Kefenleri gövdeye iner. Ona derler; «Rabbin kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir? O:
    «Rabbim Allah'dır, birdir. Ortağı yoktur. İslam dinimdir. Muhammed (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) peygamberimdir ve peygamberlerin en sonuncusudur.» O melekler ona
    «Doğru söyledin,» derler. Kabrinin önünden, arkasından, sağından, solundan, altından, üstünden itip genişletirler. Sonra ona
    «Üstüne bak, derler. O da bakar ki Cennetten bir kapı açılmış ona
    «Ey Allah'ın velisi! İşte evin budur, Allah'a itaat ettiğinden dolayı sana verildi» derler.

    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi, ve Sellem) buyurdu ki, Muham-med'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o zaman o meyitin kalbine öyle bir sevinç gelir ki, ebediyyen ondan gitmez.
    Sonra o melekler ona der:
    — Altına bak. O da bakar, görür ki Cehenneme açılmış bir kapıdır. O iki melek ona der:
    — Ey Allah'ın velisi! işte bundan kurtuldun. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
    — Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o vakit onun kalbine öyle bir sevinç ve ferah gelir ki ebediyyen ondan gitmez.

    Sonra, ona Cennete yetmiş yedi kapı açılır. O kapılardan Cennetin kokusu ve havası ona gelir. Allah onu kabrinde diriltinceye kadar bu hâl böyle devam eder.

    Buyurdu ki:
    «Allah ölüm meleğine buyurur»
    — Benim filan düşmanıma git, onu bana getir. Çünkü, ona verdiğim rızkı bol kıldım, onu nimetlere boğdum. O ise bana isyan etmekten başka bir şey yapmadı. Onu bana getirin ki, ondan intikamımı alayım.

    Ölüm meleği, kimsenin hiç görmediği en iğrenç bir şekilde ona çıkar. O melek on iki gözlüdür. Elinde, çok kancalı ateşten bir çengel ve beraberinde beşyüz melek, ellerinde Cehennem korları ateşli madenleri, kıçır kıçır olan Cehennem ateşinden coplar bulunur.

    Ölüm meleği, görünmeden, o çengel ile ona bir vurur. O çengelin her bir kancası bir kıla ve bir damara takılır. Onu şiddetli bir şekilde sarsar, ruhunu, ayak tırnaklarından söker. Ruhunu topuklarda bulur, onun üzerine o Allah'ın düşmanı sarhoş olur, melekler, o coplarla onun yüzüne ve arkasına vururlar.
    Sonra, çengeli çekerek bir daha sarsarlar, ruhunu topuklarından alır, bu sefer onu, dizlerinde bulur, yine sarhoş olur. Melekler o coplarla yüzüne gözüne vururlar, sonra ruhu gövdesine gelir. Sonra göğsüne, sonra boynuna gelir, melekler o ateşli maden ve cehennem korlarını çenesinin altına sokarlar. Ölüm meleği ona:

    — Ey lain ve melun habis ruh! Zehirli, sıcak, hoş ve soğuk olmayan duman bulutları (cehennem) içine gir!
    Ölüm meleği, ruhu aldığı zaman, ruh cesede der:
    «Allah benden sana mükafat olarak büyük şer ihsan etsin. Beni Allah'a isyan etmeye hızla koşturur, itaatten engelliyordun, beni de helak ettin, kendini de. Cesed de ruha aynı şeyi söyler.
    Üzerinde Allah'a isyan ettiği bölgeler ona lanet ederler. İblisin askerleri İblise gidip ona müjdelerler:
    «İnsan oğullarından bir kulu daha Cehenneme götürdük,» derler.

    O kabre konulduğu zaman, kabri ona dolaşır, kaburgaları birbirine karışır, sağ kaburgalar sola girer, sol kaburgalar sağa gider.
    Allah ona siyah yılanlar gönderir, burnundan ve ayağının baş parmağından onu tutarlar, ortasına kadar onu dağıtırlar.
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) devamında buyurdu ki:
    «Allah ona iki melek gönderir. Ona:
    — Rabbin kimdir, dinin nedir, peygamberin kimdir? derler. O!
    — Bilmem, der. Onlar:
    — Bilmeyesin ve okuyamayasın, derler.
    Ona bir darbe vururlar ki, kıvılcımları kabrin her tarafına uçar. Sonra, eski durumuna döner, ona:
    — Üstüne bak, derler. O da bakar ki Cennete açılan bir kapı var.
    Ona,
    — Ey Allah'ın düşmanı! Eğer Allah'a itaat etmiş olsaydın, işte bu senin evin olurdu.»
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
    — O zaman onun kalbine öyle bir hasret gelir ki ebediyyen ondan gitmez. Ve ona Cehenneme bir kapı açılır.
    «Ey Allah'ın düşmanı Allah'a isyan ettiğin için işte bu senin menzilindir,» denilir.

    Ayrıca ona cehennemden yetmiş yedi kapı açılır. O kapılardan
    ona cehennemin sıcaklığı, zehirleri gelir. Kıyamet gününde Allah onu diriltinceye kadar o, O durumda kalır.

    Sa'd bin Mansûr, Sünen'inde Ali bin Ebû Talip (Kerremellâhu Veçhe) 'den rivayet ettiğine göre şu ayet-i kerimeleri şöyle tefsir etmistir:
    «Dalarak nez edenler [3] Demiş: Onlar meleklerdir. Kafirlerin
    ruhlarını nezl ederler, sökerler.
    -Sükerek çekenler [4] Demiş : Onlar da kafirlerin ruhlarını alan meleklerdir. Ruhlarını, tırnak ve cild arasından çeker çıkartırlar.

    «Onlar ki; yüzerler» [5] Demiş evler, gök ve yer arasında müminlerin ruhlarını gezdiren meleklerdir, (fezada yüzerler). «Onlar ki yarışa girerler» [6] Demiş
    »Onlar müminlerin ruhlarını Allah'a götürmekte yarış eden meleklerdir.»
    tbn-i Ebi Hatem, ibn-i Abbâs (Radıyallahû anhüma) 'dan rivayet ettiğine göre, şu ayet-i kerimenin tefsirinde:
    «Gark ederek nez'edenler [7] Demiş
    «Onlar kafirlerin nefisleridir, önce nez'edilir (yerinden sökülür), sonra çekilir. Sonra ateşte garkedilir. (batırılır)

    Cuveybir, Tefsir'inde İbn-i Abbâs'dan şu âyet hakkında rivayet etmiştir:
    «Batanları çekenler»
    Demiş: Onlar kafirlerin ruhlarıdır. Melek onlara görünüp Allahın azabını görünce vücud içine batıp kaybolurlar. Melekler, o ruhları asap ve etten sökerek çıkartırlar.
    «Onlar ki yüzerler»'
    Demiş onlar, müminlerin ruhlarıdır. Ölüm meleği ona görünüp;
    — Ey nefs-i tayyibe rahat ve reyhana çık. Sana kızmayan Rabbine kavuş, deyince dalgıç suda yüzdüğü gibi o da sevincinden ve cennete olan iştiyakından yüzer.

    îbn-i Abbas demiş ki:
    — «Onlar ki yarış ederler» mealindeki ayeti kerimeden sat Allah'ın kerem ve ikramına koşan ruhlardır.
    îbn-i Ebi Hatem, Rabi bin Enes'ten rivayet ettiğine göre şu âyet-i kerimeleri şöyle ayırmıştır
    «Dalarak nez'edenler» «Sökerek çekenler [8] Demiş : Bu âyet kafirler hakkındadır. Çengel, yünden çekildiği gibi, bunların ruhları şiddetle çekilerek nez'edilir.

    «Onlar ki yüzerler» [9]
    «Onlar ki yarışırlar [10] Demiş: Bu iki ayet de müminler içindir.
    Sûdi'den şu âyet-i kerimeler hakkında şöyle rivayet edilmiştir:
    «Onlar ki, batarak nez'ederler» Demiş: Bu, ruhun vücutda korkup gizlenmesi anıdır.»

    «Onlar ki sökerek çekerler» mealindeki âyette de demiş ki «O, meleklerin ruhu parmaklardan ayaklardan sökmesidir
    «Onlar ki yüzerler» mealindeki âyette de «ruhun ölüm Vücutta tereddüt edip yüzmesidir demiştir.
    Abdurrahim el-Ermeni, «İhlas» kitabında şöyle demiştir:
    îbn-i Magrâ, Eclah'dan, o da Dahhak'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

    Mü'min kulun ruhu kabzedildiği zaman, göğe çıkartılır. Onu mukarrepler alırlar.» Dedim:
    — Mukarrepler nedir? Dedi:
    — İkinci göğe en yakın olan meleklerdir.

    Sonra ikinci göğe çıkarttirlar. Sonra dördüncüsüne, sonra ' beşincisine, sonra altncısına, sonra yedincisine tâ sidretül-münteha'da
    son bulurlar. Dedim:

    — Neden ona sidretü'l-münteha denilmiş? Dedi.
    — Allah'ın emrinden her şey onda son bulduğundan ona> isim verilmiştir.
    O zaman o melekler derler:
    — îşte bu senin filan kulundur.
    Allah ise onu daha iyi bilir.. Ona basılmış ye mühürlenmiş lakaptan bir aman verilir. İşte şu âyeti kerime bu emandan hapsediyor.
    «Evet İyilerin kitabı illiyin'dedir. Bilir misin illiyin nedir? O yazılmış bir kitaptır. Onu, mukarrep (yakın) melekler müşahade ederler.[11] Müslim, ibn-i Mesûd (Radıyaliahû anh) 'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir.

    Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Miraca götürüldüğü gece, Sidretü'l-münteha'da son buldu. Yükseltilen ruhlar da onda son bulurlar.

    Ebû Hüreyre (Radıyaliahû anh) 'dan rivayet edilen Miraç hadisinde Sidretü'l-münteha'ya varıldığında ona şöyle denilmiş:
    Bu Sidredir. Senin izinde gelen ümmetinden herkes bunda son bulur.

    îbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hâtem, Bezzâr, ve başkaları da bu hadisi rivayet etmişler.

    Ebû Kasım bin Mende, «Kabir halleri ye kabir suâline îman» kitabında, Ebû Said el-Hudri (Radıyaliahû anh)'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

    «Mümin yüzünü âhirete çevirip dünyaya sırtını verince, Allah'ın melekleri onun üzerine inerler. Ona kefen ve mumya (ilaç) getirirler; yüzleri sanki, güneştir. Onlara baktığı yönde yanında otururlar. Ruhu çıktığı zaman yer ve gökteki bütün melekler ona rahmet duasını ederler.»

    Müslim ve Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radıyaliahû anh)'dan rivayet ettiklerine göre;
    «Müminin ruhu çıkartıldığı zaman, iki melek onu karşılarlar.
    Onu yükseğe çıkartırlar,» dedi. Sonra o, ruhun güzellik ve hoşluğundan söz etti ve şöyle devam etti:

    «Göktekîler; Yerden gelmiş hoş bir ruhsun. Allah'ın rahmeti senin ve içinde bulunduğun cesede insin,derler. Sonra onu Allah'a götürürler, Allah buyurur: «Onu en son noktaya (Sidretü'l-müntehaya) götürün.» Sonra, kâfirin ruhunun çıkmasından, kokusunun müntinliğinden meleklerin ona ettikleri lanetten söz etti:
    Göktekiler ona

    — Bu yerden gelmiş habis ve pis bir ruhtur, derler. Onu son noktaya yani esfel-i safiline götürün, denilir.

    îmam-ı Ahmed, ibn-i Hibban, Nesai, Hakim Beyhaki, (Hadis lafzı onundur) Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh'dan rivayet ettiklerine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
    «Müminin ruhu kabzedildiğinde, ona rahmet melekleri beyaz bir ipekle gelirler. Ona, Allah'dan razı ve Allan da senden razı olarak, Allah'ın ravh u reyhanına, sana kızmayan Rabbine çıkderler. O da en güzel bir misk kokusuyla çıkar. Hattâ öyle ki melekler onu koklarlar. Sonra, onu göğün kapısına götürürler. Ondaki melekler:

    «Yerden gelen bu koku ne kadar güzeldir,» derler.
    Her göğe çıkarttıklarında, hep böyle söylerler. Ta onu, müminlerin ruhlarına götürürler: Onlar, kişinin kaybolan ahbabını bulduğundaki sevincinden daha fazla sevinirler. Ona filan ne yaptı diye sorarlar. O, onlara:
    — Ölümle istirahat edinceye kadar onu bırakın. O daha dünya merakında idi.

    Şayet onlara, filan öldü size (ey mümin ruhlar) gelmedi mi dese,
    Onlar -
    — Öyle ise o sığınağına, Cehenneme gitmiş, derler.
    Eğer o ölü kâfir ise ona azap melekleri kıldan yapılmış kilim gibi sert şeylerle gelirler. Ona:
    — Ey kızan ve gazaba uğrayan! Gel Allah'ın azap ve gazabma çık, derler. O da en pis bir iaşe kokusu gibi çıkar. Onu yerin kapışma götürürler. Ordakiler «ne bu pis koku» derler. Yerin hangi tabakasına götürülürlerse, aynı şeyle karşılaşır. En sonunda kâfirlerin ruhlarının içine bırakılır.

    İbn-i Mâce ve Beyhaki, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) 'dan Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
    «Melekler gelir, eğer adam salih ise Ölüm meleği ona şöyle der:
    — Ey güzel cesedde olan güzel nefis! Övülmüş olarak çık. Rahat ve reyhanla müjdelen. Senden razı olan ve sana kızmayan Rabbine kavuş.
    Ruhunu teslim edinceye kadar ona öyle söylenir. Ruhu çıktıktan sonra, göğe çıkartılır. Gök ona açılır. Ordakiler «kimdir bu?» derler. Onlara:
    «Filan oğlu falan» denilir. Orda da, ona:
    — Ey güzel cesedde olan güzel ruh, övülmüş olarak gir. Rahat ve reyhanla müjdelen. Senden razı olan ve sana kızmayan Rabbine kavuş, denilir. Yedinci göğe çıkartılıncaya kadar ona öyle söylenir.

    Eğer adam kötü ise, Ölüm meleği ona şöyle der:
    — Ey pis cesette olan pis nefis! Sövülmüş olarak çık. Kaynar su, irin ve o tipten katmerli şeylere çık.[12] Ruhu çıkıncaya kadar ona böyle söylenir. Sonra göğe çıkartılır, açmak isterler. Denilir İd «kimdir bu?» filan oğlu filan» derler. Ona:
    «Kahrolsun pis cesette olan pis nefis! Sövülmüş olarak dön» denilir ve ona gök kapısı açılmaz.
    Sonra o gökten yere gönderilir. Kabrine sokulur.

    Bezzâr, ibn-i Merdeveyh, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan, o da Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
    Mümin ölüme hazırlandığı zaman, melekler misk içirilmiş ipekler ve reyhan desteleriyle ona gelirler. Kıl hamurdan çekildiği gibi, ruhu çıkartılır. Ve ona şöyle denilir:
    — Ey güzel ve hoş nefis! Razı ve marzi olarak Allah'ın rahat ve keremine çık. Ruhu çıktığı zaman o misk ve reyhanın üzerine konulur. Üzerine ipek katlanır. Alay-ı illiyine götürülür.
    Kâfir ise ölüme girdiği zaman, içinde, kor olan kıl gibi sert bir örtü getirilir. Ruhu şiddetle çekilir ve ona şöyle denilir:
    — Ey habis nefis! Gazap eden ve gazaba uğramış olarak çık. Allah'ın hakaret ve azabına çık. Ruhu çıktığı zaman, kıçırdatan o Cehennem korunun üstüne konulur. O sert örtü üzerine dürülür ve esfel-i sâfiline götürülür.

    Abdullah bin Ömer'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
    Kul, Allah'ın yolunda öldürülüp kanından ilk damla yere düşünce Allah onun bütün günahlarını o damla ile afveder. Sonra, Allah ona Cennetten bir Örtü gönderir. Ruhu onun içinde kabzedilir. Cennetten, ruhunun bineceği bir cesed de gönderilir.

    Sonra melekler onu göğe çıkartırlar. Sanki yaratıldığından beri onlarla berabermiş... En sonunda Allah'ın huzuruna götürülür. O, meleklerden önce Allah'a secde eder. Sonra melekler de secde ederler. Orda mağfirete mazhar olur, temizlenir. Sonra şehidlerin makamına götürülmesi emredilir.
    Onlara götürülünce, yeşil bahçeler, ipekten çadırlar, içinde bulur onları. Yanlarında bir balık var bir de Öküz.., Her gün evvelki gün yedirdiklerinden ayrı şeyler yedirirler onlara:
    Balık Cennet nehirlerinden her güzel kokudan alır. Akşamladığı zaman öküz onu boynuzuyla boğazlar o şehidler, onun etinden yerler, onda cennetin bütün güzel kokularını bulurlar.

    Geceleyin Öküz cennette gezer, onun bütün meyvelerinden yer. Sabahladığı zaman balık yanına gider, kuyruğuyla onu boğazlar. Onlar da onu yerler. Cennetin bütün meyvelerinin tadını onda bulurlar. Onlar orda makamlarına bakarlar. Makamlarına kavuşmak için kıyametin kopmasını isterler. (Bu şehidin halidir)
    Mümin kul ise öldüğü zaman, Allah ona Cennet'den bir hırka ve Cennet reyhanlarından bir demetle iki meleği gönderir. O melekler ona:

    — Ey nefs~i tayyibe rahat ve reyhana, sana kızmayan Rabbînin huzuruna çık. Ne iyi oldu ki geldin, derler.
    O da, bildiğiniz en güzel bir misk kadar güzel bir koku gibi çıkar, Göğün etrafındaki melekler:
    — Sübhânelallah bu gün yerden hoş, güzel bir ruh gelmiş derler.

    Hangi kapıdan geçmek istese ona açılır. Hangi meleğin yanından geçse ona rahmet okur, şefaat eder.
    Sonra, Rabbine (Azze ve Celle) götürülür. Melekler ondan önce secde ederler. Ve şöyle derler:
    — Yâ Rabbi bu senin filan kulundur. Onun ruhunu aldık. Sen onu daha iyi bilirsin. Allah onlara şöyle buyurur: Ona» «secdeye gitmesini emredin^»
    Bunun üzerine onun ruhu hemen secdeye gider. Sonra Mikail çağırılır. Ona:
    — Bu ruhu müminlerin ruhları içine bırak tâ kıyamet gününde senden isteyinceye kadar onu muhafaza et, denilir.

    Kabrinin yapılması emredilir; eni yetmiş şu kadar, uzunluğu yetmiş şu kadar genişlenir. İçine reyhan atılır. İpek döşenir. Eğer Kur'an'-dan beraberinde bir şey varsa onu aydınlatır. Yoksa, güneş gibi gür bir ışık ona yaratılır. Sonra Cennette bakan bir kapı ona açılır. Sabah akşam oturacağı yerine bakar.

    Kâfir kul ise, Allah onun ruhunu aldığı zaman, bütün sert şeylerden daha sert ve pis kokulardan daha pis kalın bir örtüyü iki melek ile ona gönderir. Ona:
    — Ey habis nefis! Cehenneme, azabı elime ve sana gazap eden Rabbine çık. Ne pis bir gelişdir bu derler. Hiç birinizin bulamadığı en pis bir İaşe kokusu gibi bir koku ondan çıkar. Göğün etrafındaki melekler de:
    — Sübhânallah yerden bir İaşe ve habis bir ruh gelmiş. Ona göğün kapıları açılmıyor, derler.

    Onun geriye götürülmesi emredilir, kabri sıkıştırılır. Deve boynu gibi akrebler üstüne doldurulur. Hiç bir kemiğini bırakmadan onu yerler. Sonra beraberlerinde demirden tokmaklar olan kör sağır bir melek gönderilir. Kördürler, görmezler ki acısınlar. Sağırdırlar işitmezler ki sesini dinlesinler, ona boyuna vururlar, hırpalarlar. Kendisine Cehennemden bir kapı açılır. Ordaki sabah akşam oturacağı yerine bakar. O da Allah'dan o durumun devam etmesini ister ki, ötesindeki Cehennem ateşine girmesin.

    İbn-i Ebi Şeybe, «Musannef»de, Beyhaki ve Lalkai, Ebû Mıusa el-Eşâri (Radıyallahû anh)'dan şöyle rivayet etmişlerdir:
    Müminin ruhu en güzel bir misk gibi çıkar. Onun ruhunu alan melekler onu göğe çıkartırlar. Gökler önündeki melekler onu karşılarlar. «Kimdir bu beraberinizde?» derler. Onlar «filan kişi» derler ve onu en güzel ameliyle anarlar. Ordaki melekler:
    — Size de ona da Allah'ın selamı olsun! derler. Sonra, ona göğün kapıları açılır, yüzü parlar. Yüzünde güneş gibi bir alâmetle Allah'a varır.

    Eğer kâfir ise ruhu en kokuşmuş leş kokusu gibi çıkar. Onun ruhunu alan melekler onu göğe çıkartırlar. Göğün önündeki melekler, onu karşılayıp «kimdir bu?» derler. Onlar «Filan kişi» der ve onu en kötü ameliyle anarlar. Gökteki melekler:
    — Öyle ise onu geri çevirin. Allah ona zulmetmiş değildir, derler.

    Ebû Musa el-Eş'âri, şu âyeti de ilâveten okumuştur.
    (Deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar Cennete giremezler.) [13]

    Ebû Dâvud et-Teyâlisi de aynısını rivayet etmiştir. Onun rivayetinde şu kayıt da varmış:
    «Amelinin yükseldiği yerden o da yükseltilir.» Hadisin sonunda da,: '«kâfir geri çevirildikten sonra, yerin en dip tabakasına götürülür,» diye kayıt edilmiştir.

    îbn el-Mübarek, «Zühd»de, Şemr bin Atiyye tarikiyle şunu rivayet etmiştir:

    İbn-i Abbâs, Kâ'b el-Ahbar'dan:
    (Evet iyilerin kitabı âla-yı illiyindedir [14]âyetini sormuş ve Demiş ki:
    «Müminin ruhu kabzedildiği zaman, göğe çıkartılır. Ona gök kapıları açılır. Melekler onu müjde ile karşılarlar. Melekler onunla beraber Arşa kadar çıkarlar. Arşın altından deri gibi bir kağıt çıkartırlar. O kağıt mühürlenir, yazılır. Sonra Arşın altına konulur. Ki kıyamet gününde ehli necat olduğuna alâmet olsun.

    İşte «iyilerin kitabı âla-yı illiyindedir, bilir misin Ala-yı illiyin nedir? O yazılmış bir kitaptır,»[15] mealindeki âyetlerin mânâsı budur.
    Ka'b, «fâcirlerin kitabı Siccindedir.» [16] Mealindeki âyette de şöyle demiş:
    Fâcirlerin ruhları göğe çıkartılır. Gök onları kabul etmez. Yere indirilirler. Yer de onları kabul etmez. Yerin yedi kat altına konulur. Tâ siccine götürülür. Siccin İblisin yastığıdır. Onun altından bir kitap çıkartılır. Mühürlenir yine o yastığın altına konulur ki, kıyamet gününde helak olduğuna alâmet olsun. İşte:
    «Bilirmisin siccin nedir, o yazılmış bir kitabtır [17] mealindeki âyetin manası da budur.

    Abdullah bin îmam Ahmed, Abdülaziz bin Rufey'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir.:
    «Müminin ruhu göğe çıkartıldığı zaman, melekler şöyle derler:
    Bu kulu şeytandan kurtaran Allah'ı teşbih ve tenzih ederiz. Acep nasıl kurtuldu

    İbn-i Ebi Dünya ve ibn-i Ebi Hatem, şu âyet-i kerime hakkında ibn-i Abbâs (Radıyallahû anh)'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
    «Kimdir onu yükselten,» mealindeki âyetten maksat: «Onu yükselten azap melekleri mi rahmet melekleri mi» demek*tir» demiş.

    İbn-i Ebi Dünya Yezid Er'Rakkası'den «kimdir yükselten» âyeti hakkında şöyle dediğini rivayet etmiştir.
    Melekler birbirine derler:
    «O Ölünün ameli hangi kapıdan yükseltiliyor ise ruhu da o kapıdan yükseltilir. (Yani eğer sevap melekleri amelini kaydetmişler ise, rahmet melekleri ruhunu alır, yoksa aksine olur.
    Dahhâk'dan:
    «İki durum birbirine dolanırken» âyeti hakkında şöyle rivayet edilmistir:
    İnsanlar onun bedenini teçhiz ederken melekler de ruhunu teçhiz ederler bu iki teçhiz birbirine karışır)

    Ebû Nuaym, Muâviye bin Ebî Süfyan'dan şöyle rivayet etmiştir:
    Ben Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem'den işittim şöyle diyor:
    «Bir adam, kötülükleri işlerdi ve zulmen, karşılığı olmadan doksan yedi cana kıymıştı. Çıkıp bir kiliseye rast gelip:
    — Ey rahip bir adam zulmen, karşılığı olmadan doksan yedi cana kıysa tövbe edebilir mi? demiş.
    Rahip :
    — Hayır, deyince onu da vurup öldürmüş.
    Sonra başka birisine gitmiş. Ona diğer arkadaşına dediği aynı şeyi söylemiş. O rahip de, «sana tövbe yoktur» deyince, onu da öldürmüş. Sonra başka bir rahibe gidip aynısını söylemiş. O da tövbe yoktur deyince, onu da öldürmüş. Sonra diğer bir rahibe gitmiş. Ona:
    — Biri hiç bir kötülük bırakmadan hepsini işlemiş. Zulmen yeri olarak yüz kişiyi de öldürmüştür. Ona tövbe olur mu?» demiş.
    Rahip:
    — Eğer Allah'a tövbe edene Allah tövbeni kabul etmez, desem vallahi yalan konuşmuş olurum. Şu ilerde bir kilise var. İçinde ibâdet eden bir topluluk var. Onlara git. Beraberlerinde Allah'a ibâdet et. O da tövbe ederek çıktı. Yolun yarısına gelince Allah bir melek gönderdi. Ruhunu aldı. Hemen rahmet melekleri ile azap melekleri hazır bulundular. Onun için münakaşaya düştüler. (Yani hangileri onu alacaklarında ihtilafa düştüler.)
    Bunun üzerine Allah, bir melek gönderdi. Onlara:
    — Hangi köye daha yakın ise, o ondandır. Mesafeyi ölçtüler. Tevbe edenlerin köyüne bir, parmak ucu kadar daha yakın görününce mağfiret edildi

    Bu hadisin aslı özetle Ebû Said-i Hudri (Radıyallahûi ânh'dan Buhari ve Müslim'de vardır. Ve onda şu ilave de vardır: :
    Allah o köye yaklaşmasını emretti. Diğerine de uzaklaşmasını emretti. Onu ondan uzaklaştırdı.
    Ayrıca, bu hadis Ebu Amr, Mıkdam bin Ma'dıkerip ve Ebû Hüreyre hadisinde de nakledilmiştir.

    Said bin Mansûr kendi Sünen»inde ve ibn-i Ebi Dünya lîasan (Radıyallahû ahh) 'dan şöyle dediğini rivayet etmişlerdir
    Mümin ölüme yaklaştığı zaman, beşyüz melek yanında hazır bulunurlar; ruhunu alır, dünya semâsına çıkartırlar. Geçmiş ölülerin ruhları onu karşılarlar. Ondan bazı şeyleri sormak isterler.
    Melekler onlara:
    — Buna yumuşak davranın çünkü o büyük bir sıkıntıdan çıkmıştır, derler. Sonra kişi kardeşinden ve arkadaşından soruncaya kadar ondan sorarlar.
    O, onlara:
    — Sorduklarınız sizin bildiğiniz gibidir, der. Ondan önce ölen birisinden sorduklarında;
    — Size gelmedi mi o? der, onlar
    —Öldümü ki? derler.
    — Evet, vallahi öldü, der. Onlar belki de anası Cehenneme gitmiştir. Ne kötü anadır. Ve ne kötü mürebbiyedir. O! derler, îbn-i Ebi Dünya, İbrahim en-Nehai'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    __Bize ulaştı ki, mümin ölümü anında. Cennet kokusuyla ve Cennet reyhanı (çiçekleriyle) karşılanır, ruhu kabzedilir. Cennet ipekleri içine konulur. Sonra, o kokudan üzerine serpilir. Sonra o reyhanlarla dörülür. Sonra, rahmet melekleri, onu illiyin dereceleri (en yükseklerin) içine koyuncaya kadar yükseltirler.

    îbn-i Ebi'-Şeybe Musannef'te Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'--dan şöyle dediğini rivayet etmiştir.
    Mümin, müjdeyi görmedikçe ruhu kabzedilmez. Ruhu kabzedilinçe ins ve cinden başka küçük büyük her canlı onun sesini işitecek şekilde bağırır:

    Beni, rahmet edenlerin en rahmetlisi olana çabuk götürün. Tahtına (tabutuna) konulduğu zaman ne çok yavaş gidiyorsunuz der. Kabrine konulduğu zaman oturtulur. Allah'ın ona Cennette hazırladıklarını görür. Bu ara kabri hoş ve güzel kokular reyhan ve misk ile doldurulur. Bunun üzerine:
    —Yâ Babbi beni hazırladıklarına yaklaştır. Ona;
    — Daha zamanı gelmedi. Yetişmeyen kardeşlerin vardır. Sen şimdi gözlerin dinsin diye yat, denilir.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  10. #20
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kabir Alemi: İmam Celaleddin Es-Suyuti...

    Ölenin Ruhunu Dîğer Ruhların Karşılamaları Ve Bîraraya Gelip Soruşturmaları


    Ebû Eyüb'ü Ensari'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    «Müminin ruhu kabz edilince, Allah kullarından ehl-i rahmet, onu karşılarlar. Dünyadakiler, müjdeciyi karşıladıkları gibi...
    Ve o ehl-i rahmet birbirine; arkadaşınıza bakın, istirahat ediyor. Dünyada şiddetli bir bela içerisinde idi> derler.
    Sonra dünyadakilerle ilgili soru soruyorlar. Filan adam, filan kadın ne yapıyor, evlendi mi (evlenmedi mi?)
    Ölen birisinden sorduklarında «o benden önce öldü» cevâbını verince, onlar:
    O sığınağı, anası olan cehenneme götürüldü derler. O ne kötü ana ve ne kötü mürebbiyedir,» derler.

    Sora Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem şöyle devam etti: «Sizin amelleriniz ölen akrabalarınıza bildirilir. îyî ise sevinirler ve yâ Râbb bu senin nimetin ve fazlındır. Nimetini ona tamamla. O nimet üzre onu Öldür,» derler.
    Kötülerin amelleri de onlara arz olunca, onlar Yâ Rabb ona sâlih amel ilham et ki, Onunla ondan razı olasın ve onu rahmetine yaklaştırasın.

    îbn-i Ebî Dünya, Ebu Lebibe (Radıyallahû anh) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle dedi:
    Bişr bin Berrâ bin Ma'rur ölünce annesi çok kederlendi ve Peygamber'e:
    — Yâ Resûlullah beni Seleme'den boyuna adam ölür. Ölüler birbirlerini tanırlar mı? ki ben Bişre selam göndereyim.
    Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) :
    — Evet, vallahi kuşlar, ağaç dalları üzerinde nasıl birbirlerini tanıyorlarsa, ölüler de birbirlerini öyle tanırlar.
    Bunun üzerine Bişr'in annesi Beni Seleme'den sekerata düşen her adamın yanına gelirdi. Oğlum Bişr'e selam söyle derdi. Onlar da «Aleyki Esselam» diyorlardı.

    Ibn-i Mace, Muhammed bin Münkedirden rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Câbir bin Abdullah sekeratta iken yanına vardım. «Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'e benden selâm söyle» dedim.

    Buhari «Tarihlinde Halide binti Abdullah bin Üneys'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Ümmü'l-Benin binti Ebi Katade babasının vefatından 15 gün sonra Abdullah bin Üneyse geldi. O da o zaman hasta idi. Ona: — Ey amca (ölürsen) babama selam söyle, dedi.

    Ibn-i Ebi Şeybe, Abdullah bin Âmir'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Cennet, güneş şualarına sarılı olarak asılmıştır. Senede bir defa açılır. Müminlerin ruhları bir kısım kuşların kanundadırlar. Birbirlerini tanırlar. Cennet meyvelerinden rızıklanirlar.

    Ahmed, Hakim ve Tirmizi-Nevâdir'ül-Usuî'da, Abdullah bin Ömer (Radıyallahû anhüma)'dan rivayet ettiklerine göre:
    Peygamber (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Bir günlük mesafede müminlerin ruhları birbirini ziyaret ederler. Halbuki o zamana kadar biri diğerini görmüş değildir, buyurdu.

    Bezzar sahih bir senedle Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh)'dan şöyle rivayet etmiştir:
    Mümine ölüm gelince, göreceğini görür ve Allah'a varmayı sever. Allah da onun gelmesini ister.
    Müminin ruhu semaya yükselir. Diğer ruhlar onu karşılarlar. Akrabaları hakkında malumat edinmek üzere soru sorarken cevaben «filan hâlâ dünyadadır (yaşıyor)» deyince taaccub ediyorlar. «Filan da benden önce Öldü» deyince de «o bize gelmedi» diyorlar.

    Adem bin Ebî Eyas kendi Tefsir'inde, Mübarek bin Fudale'nin Hz. Hasan'dan rivayetini nakl ettiğine göre;
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu
    «Kul ölünce ruhlar onun ruhunu karşılarlar. Filan ne yapıyor, filan ne yapıyor derler. O, «sorduğunuz benden önce öldü» deyince «Demek o sığmağı ve anası olan cehenneme gitti. O ne kötü ana ve ne kötü mürebbiyedir,» derler.

    İbn-i Ebî Dünya, Saîd bin Cübeyr'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir.
    «Kişi öldüğü zaman evvelce ölen çocukları onu karşılarlar, ki sizin gurbetten döneni karşıladığınız gibi.»

    Sabit el-Bennâni'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bize denildi ki:
    Kişi öldüğü zaman, daha önce ölen akrabaları etrafını sararlar. Tıpkı gurbetten geleni karşıladığınız gibi. O onlarla sevinir, onlar da onunla sevinirler.

    îbn-i Ebî Şeybe «Musannef» de İbn-i Ebî Dünya Ubeyd bin Umeyr'-den şöyle rivayet edip demiş:
    Kabristan ehli ölüyü beklerler. Gurbetten gelen kervanın önüne gidip beklediğiniz gibi. Ondan önce ölenleri ondan sorduklarında «o benden önce öldü, size gelmedi mi?» der. Onlar, «inna lillah ve inna ileyhi raciun». Demek o başka bir yola, sığmağı olan Cehenneme götürüldü, derler.

    îbn-i Ebi Dünya, Salih'ül Merî'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:
    Ruhların ölüm anında karşılaştıkları şeylere dâir bize haber verildi ki, daha önce ölmüşlerin ruhları yeni ölenin ruhundan şunları sorarlar:
    «Arkada neyi bıraktın? İyi cesedde mi idin, habis cesedde mi idin?» diye dünyadaki ahvalini öğrenirler.

    Übeyd bin Ümeyr'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
    Meyyit öldüğü zaman, ruhlar onu karşılarlar. Kervancı dönünce ondan sordukları gibi, o ruhtan kimin ne yaptığını ne bıraktığını öğrenirler. .

    Salebi, Ebû Hüreyre (Radıyallahû anh) ın hadisinden, geçen hadisin bir benzerini rivayet edip sonunda şunu da ilâve etmiştir: «Hattâ onlar evlerindeki kediyi bile sorarlar.>

    Kurtubi de:
    Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'in;
    «Ruhlar, muntazam bir ordudurlar, anlaşanlar birbirine yanaşır. Anlaşamayanlar birbirinden ayrılırlar.» hadisindeki anlaşma bu karşılaşmadır. Bir kavle göre de bu anlaşma ve karşılaşma ölülerin ruhlariyle, uykudaki insanların ruhlarının münasebetleridir» denilmiştir.

    îmam Ahmed Zühd'de ve ibn-i Ebi Dünya Übeyd bin Ümeyr'de şöyle dediğini rivayet etmişler.
    Eğer ailemden ölenlerin ruhlariyle kavuşacağımdan ümidim kesilseydi, kederden öleceğimi görecektiniz.

    îbn-i Asâkir, Ebû Cafer yoluyla, Ahmed bin Said ed-Dâremi'd fen rivayet ettiğine göre :
    Sindi'den o da, Abdurrahman bin Mehdi'den işittim. Şöyle söylüyordu:
    «Süfyan'ın hastalığı ağırlaşınca şiddetli bağırışlarla sabırsızlandı.
    Merhum bin Abdulaziz onun yanına vardı. Ona «Ey Eba Abdullah nedir bu sabırsızlığın. Altmış sene kendisine ibâdet ettiğin Rabbine kavuşacaksın, onun için oruç tuttun, namaz kıldın. Hacca gittin! Acaba birisinin yanında bir emanetin olsa ona varıp karşılığını almak istemez misin?»
    Ravi Ahmed bin Said dedi ki: O zaman biraz neşesi yerine geldi.

    Ebû Cafer dedi ki: Biz Ebû Nuaym'le beraber iken Sindi bu hadisi bize söyledi. Bunun üzerine Ebu Nuaym de dedi ki:
    Hasan bin Ali bin Ebi Talib'in ağrısı şiddetlenince sabırsızlık gösterdi. Bir adam içeri girdi. Hz. Hasan'a «Ey Ebû Muhammedi Nedir bu sabırsızlığın ruhun cesedden ayrılıp, baban Hz. Ali, annen Hz. Fatime ve deden Hz. Muhammed (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'e kavuşacaksın. Ninen Hatice, amcaların Hz. Hamza, Cafer-i Tayyar, dayıların Tayib, Kasım, İbrahim ve teyzelerin Rukiye, Ümmügül-sum ve Zeyneb'e varacaksın» deyince sevindi.
    Ebû Nuayra, Leys bin Sa'd'dân rivayet ettiğine göre şöyle rivayet edilir.
    Şam ehlinden biri şehid oldu, her Cuma gecesi babasının rüyasına geliyordu. Onunla konuşur, Ünsiyet ederdi, Bir Cuma gecesi gelmedi. Başka bir Cuma gecesi rüyasına gelince babası;
    — Oğlum! Geçen Cuma gelmedin, beni üzdün, deyince o:
    — Baba, şehidlerin ruhlarına Ömer bin Abdülaziz'in ruhunu karşılama emri verildi. Biz hepimiz onu karşılamaya gittik. (Onun için geçen Cuma gelmedim) dedi.
    Ömer bin Abdülaziz o zaman vefat etmişti.

    Beyhaki Şuâb-ı İman» da Ali bin Ebû Talib (Kerremallâhü Vechehü) 'dan şunu rivayet etmiştir:
    Müminlerden biri vefat etti ve Cennetle müjdelenince dünyadaki dostunu hatırladı. Onun için Allah'a dua etti.
    «Yâ Rab! Filan dostum sana ve Resulüne itaat etmem için bana emir veriyordu. Hayırda bulunmam, senden sakınmamı söylüyordu. Huzur-i Kibriyanıza varacağımı hatırlatırdı. Benden sonra onu delalete götürme. Bana gösterdiğin keremini ona da göster. Benden razı olduğun gibi ondan da razı ol» dedi. Sonra öbür dostu da ölünce Allah ruhlarını bir araya getirip birbirinizi övün» dedi. Onlar da her biri arkadaşı için «ne iyi kardeş ne iyi arkadaş ve ne İyi dostsun» dediler.

    Kâfir dostlardan biri ölünce ateşle müjdelendi, dünyadaki kâfir dostunu hatırlayıp şöyle dedi:
    «Ya Rab: Filan dostum sana ve senin Resulüne isyan etmemi emrederdi. Kötülüğe teşvik, iyilikten beni menederdi Ve bu güne inanmamamı söylerdi. Yâ Rab, onu benden sonra hidâyete erdirme. Bana gösterdiğin ikabı ona da göster. Benden darıldığın gibi ondan da darıl.»
    Sonra öbürü de ölünce, Allah ikisinin ruhlarını bîr araya getirdi. Onlara «Haydi şimdi birbirinizi övün» dedi. Onlar da birbirlerine «Ne kötü kardeş! Ne kötü arkadaşsın» dediler. [1]



    [1] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 165-170.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 2/8 İlkİlk 1234 ... SonSon

Benzer Konular

  1. celaleddin ada müptelanım
    By SiLa in forum İlahi Dinle
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 03.01.11, 13:01
  2. Kabir âlemi
    By ArzuNur in forum Ölüm
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 15.07.09, 22:08
  3. İmam Hafiz Celaleddin es-Suyutî'nin Hayatı
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.09, 21:42
  4. Suyutî'nin hayatı ve İlimdeki yeri Takdim
    By ACİZKUL in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.09, 20:05
  5. MevlÂn CelÂleddÎn
    By Konyevi Nisa in forum İlahiyat - Din Kültürü Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.11.08, 09:41

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •