Talha b. Ubeydillah et-teymî radıyallahu anhu
Beklenen Peygamber geldi mi?
Hazreti Talha radıyallahu anhu, cennetle müjdelenen on kişiden, İslam’a giren ilk sekiz kişiden ve Hz. Ebu Bekir aracılığıyla Müslüman olan beş kişiden biridir. Ayrıca, halife seçimini gerçekleştirmeleri için oluşturulan altı kişilik “Ashab-ı Şura” arasında yer almış, meşhur bir sahabedir.
Rivayete göre, Talha b. Ubeydillah, Busra panayırında bulunduğu bir sırada, hayatını değiştirecek şöyle bir olay gerçekleşir. Yaşadığı olayı kendisi şöyle anlatmıştır: “Biz, Busra panayırında dolaşırken, halkın arasında bir rahip: ‘Tacirler! Bu mevsimde gelenlere sorun! İçlerinde Mekkeli birisi var mı?” diye bağırıyordu. Ben onun yakınındaydım. Hemen yanına gittim.
- Evet, var! Ben Mekkeliyim, dedim.
- Aranızdan Ahmed ortaya çıktı mı? Diye sordu.
- Ahmed de kimdir? Dedim.
- Abdulmuttalib’in torunu, Abdullah’ın oğlu... Bu, onun ortaya çıkacağı aydır ve o, peygamberlerin sonuncusudur. O, sizin memleketiniz olan Mekke’den çıkacak, siyah taşları, hurmaları ve sulak çorak toprağı olan bir yere hicret edecek... Genç adam; sakın ona gitmekte gecikme!
“Rahibin sözleri, bana tesir etmişti. Hemen devemin yanına gittim, yol hazırlıklarını tamamladım. Kafileden ayrılıp hızla Mekke’ye doğru hareket ettim. Mekke’ye varınca aileme sordum:
- Biz ayrıldıktan sonra Mekke’de bir olay oldu mu?
- Evet, Abdullah’ın oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem), Peygamber olduğunu iddia ederek ortaya çıktı, (Ebu Bekir’i Sıddık radıyallahu anhuyu kastederek) Ebu Kuhâfe’nin oğlu da ona uydu.
“Hazreti Ebu Bekir radıyallahu anhu tanıyordum. Yumuşak, sevimli ve uyumlu birisiydi. Ahlâklı ve dürüst bir tacirdi. Ondan hoşlanırdık. Kureyş’le ilgili hadiseleri ve nesepleri iyi bildiğinden, onunla oturup sohbet etmeyi severdik.
“Hazreti Ebu Bekir radıyallahu anhuya gidip:
- Muhammed b. Abdillah’ın peygamberliğini ilan ettiğini ve senin de ona uyduğun söylentisi, doğru mu? Dedim.
- Evet, dedi ve bana, onunla ilgili bilgi verdi ve ona gitmemi tavsiye etti. Ben de ona, rahibin söylediklerini anlattım. Bana hayret etti:
- Gel, Hazreti Resulullah’ın yanına gidelim. Bunu ona da anlat; söylediklerini dinle ve Allah’ın dinine gir, dedi.
“Birlikte Allah Resulü Muhammed sallallahu aleyhi veselleme gittik. Hz. Peygamber bana İslam’ı anlattı. Kur’an’dan ayetler okuyup dünya ve ahiretin en hayırlı iki şeyini bana müjdeledi. Allah göğsümü İslâm’a açtı. Busra’da rahibin söylediklerini ona da anlattım. Buna çok memnun oldu. Sonra kelime-i şehadet getirdim. Böylece Hz. Ebu Bekir’in aracılığıyla Müslüman olanların dördüncüsü olmuştum.”
Ağır işkencelere uğratıldı
Kureyşli gencin Müslüman oluşu, ailesine ve yakınlarına yıldırım tesiri yapmıştı. Müslüman oluşuna en çok üzülen annesi olmuştu. O, oğlunun kavmine başkan olmasını istiyordu. Onu dininden vazgeçirmeleri için hemen kavmine koştu, ama onlar Talha’nın büyük bir dağ misali kımıldatılamayacağını gördüler. Güzellikle onu ikna etmekten ümitlerini kesince, işkence ve eziyete başvurdular.
Mes’ud İbni Hıraş anlatmaktadır: “Safa ile Merve arasında sa’y ederken, kalabalık bir topluluğun elleri boynuna bağlanmış bir gencin peşinden gittiklerini gördüm. Onlar onun hem peşinden koşuyorlar, hem arkasından itip kakıyorlar, hem de başına vuruyorlardı. Gencin arkasında, ona hakaret eden ve bağırıp çağıran yaşlı bir kadın da vardı.
- Kim bu genç? Dedim.
- Bu, Talha b. Ubeydillah’tır. Dininden dönüp Haşimoğullarının çocuğuna uymuş, dediler.
- Arkasındaki şu yaşlı kadın kimdir? Dedim.
- O da annesi, es-Sabe Bint el-Hadramî’dir, diye cevap verdiler.
“Daha sonra, ‘Kureyş’in Aslan’ı denilen Nevfel İbni Huveylid, Talha b. Ubeydillah’ın yanına gitti. Talha’yı ve Ebu Bekir’i (radıyallahu teâlâ anhuma) önce ayrı ayrı, daha sonra da birbirine bağladı. En ağır işkenceleri yapmaları için onları Mekke serserilerine teslim etti. Bundan dolayı, o günden sonra Talha b. Ubeydillah’la Ebu Bekir es-Sıddık’a ‘Bitişikler’ adı verilmiştir.
‘Canlı şehit’
Böylece günler geçmeye ve hadiseler birbirini kovalamaya, bu arada Talha b. Ubeydillâh radıyallahu anhu da manen olgunlaşmaya başladı. Allah ve Resulü’nün yolundaki yiğitliği, İslam’a ve Müslümanlara yararlılığı artıyordu. Hatta Müslümanlar ona; “Canlı şehit” lakabını vermişlerdi. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem de onu; “İyiliğinTalha’sı”, “Cömertliğin Talha’sı” ve “Feyyaz Talha” diye çağırmıştı. Bu lâkaplardan her birinin, birbirinden müthiş hikâyesi vardır.
Mesela, ona “Canlı Şehit” denilmesinin hikâyesi şöyledir; Uhud savaşında Müslümanlar Resulullah aleyhisselamı terk ettiklerinde, yanında sadece Ensar’dan onbir kişi, Muhacirden Talha b. Ubeydillah radıyallahu anhu kalmıştı. Hz. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem ve yanındakiler (korunmak amacıyla) dağa çıkıyorlardı. Bir grup müşrik, onu öldürmeye geldi. Allah Resulü aleyhisselam:
- Cennet’te arkadaşım olmak için bunları, bizden kim uzaklaştıracak? Dedi. Talha:
- Ben ya Resulallah! Diye cevap verdi. Resulullah aleyhisselam:
- Hayır, sen dur! Dedi. Ensar’dan birisi:
- Ben ya Resulallah! Dedi:
- Evet, sen! Diye cevap verdi.
“Ensar’dan olan o zat, şehit oluncaya kadar dövüştü. Resulullah aleyhisselam yanındakilerle birlikte dağa tırmandı. Ama müşrikler yine ona yetişti, Hz. Rasulullah:
- Şunların hakkından gelecek birisi yok mu? Diye sordu. Talha:
- Ben ya Rasulullah!
- Hayır, sen dur! Ensar’dan birisi:
- Ben ya Rasulallah! Dedi.
- Tamam, sen, diye cevap verdi. O Ensarlı da şehit oluncaya kadar dövüştü.
“Rasulullah aleyhisselam, dağa tırmanmaya devam etti. Müşrikler yine yetiştiler. Allah Resulü devamlı aynı sözü söylüyor, Talha da “Ben, ya Rasulallah!” diyordu. Hz. Peygamber onu kabul etmiyor, Ensar’dan birisine izin veriyordu. Nihayet hepsi şehit oldular. Yanında Talha’dan başkası kalmayıp müşrikler ona yetişince, Talha’ya:
- Şimdi, Evet! Dedi.
“Allah Resulü aleyhissalatu vesselamın dişleri kırılmış, alnı yarılmış, dudağı patlamış, yüzü kan içinde kalmıştı. Ayrıca çokta yorulmuştu. Talha müşriklere saldırıyor, onları Resulullah’tan uzaklaştırıyor, sonra Hz. Peygamber’in yanına geliyor, onu biraz daha dağa çıkarıyor, bir yere oturttuktan sonra, müşriklere yeniden saldırıyordu. Müşrikleri ondan uzaklaştırıncaya kadar böyle yapmaya devam etti...
Hazreti Ebu Bekir radıyallahu anhu devamla şöyle anlatır: “O anda, Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrah’la ben, Allah Resulü aleyhisselamdan uzakta bir yerdeydik. Yardım etmek üzere Rasulullah yanına geldiğimizde, Talha’yı kastederek: “Beni bırakın, arkadaşınızın yanına gidin” dedi. Kimisi kılıç darbesi, kimisi de mızrak ve ok yarası olan 70 küsur yarası vardı. Bu yaralardan kanlar fışkırıyordu. Eli kesilmiş, baygın bir halde bir çukura yığılmıştı.”
Resulallah sallallahu aleyhi vesellem bu olaydan sonra şöyle demiştir: “Ecelini tamamlamış olduğu halde, toprak üzerinde yürüyen birini görmek kimi memnun ederse Talha b. Ubeydillah’a baksın.”
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhu Uhud’dan söz edildiği zaman şöyle derdi: “Bu, tamamı Talha’ya ait olan bir gündür.”
Bu, Talha b. Ubeydillah’ın, “Canlı Şehit” diye nitelendirildiği hikâyedir, ona “İyiliğin Talha’sı” ve “Cömertliğin Talha’sı” lâkaplarının verilişinin de ayrı ayrı, değişik hikâyeleri vardır...
İyiliğin ve cömertliğin Talhası
Talha, ünlü ve zengin bir tacirdi. Bir gün ona, Hadramut’tan yedi yüz bin dirhem değerinde mal gelmişti. Talha, o geceyi korku ve sıkıntı içinde geçirdi. Hazreti Ebu Bekir’in kızı da olan hanımı, Ümmü Gulsûm yanına gelip:
- Neyin var Ebu Muhammed? Herhalde yaptığımız bir şey, senin canını sıktı?
- Hayır, sen mükemmel bir eşsin... Gece boyu düşünüp kendi kendime şöyle dedim:
- Bu mal evindeyken uyuyan bir kimsenin, Rabbi’ne olan imanı nicedir?
- O malın nesi seni üzüyor? Halkının muhtaç ve fakirleri varken, sen ne duruyorsun? Sabah olunca o malı onlara paylaştırırsın…
- Allah sana rahmetini esirgemesin. Sen doğru bir kimsenin doğru kızısın, dedi.
Sabah olunca malı, torba ve tabaklara koyup Muhacir ve Ensar’ın fakirlerine dağıttı.
Bir de şu anlatılmıştır: “Bir adam, bağışta bulunmasını isteyerek Talha b. Ubeydillah’a geldi ve aralarında bir yakınlık bulunduğunu iddia etti. Talha şöyle dedi:
- Bu, daha önce hiç kimsenin söylemediği bir yakınlıktır. Benim, Osman İbni Affan’ın üç yüz bin dirhem verdiği bir arazim var... İstersen o araziyi al, istersen üç yüz bin dirheme onu satıp parasını vereyim. Adam:
- Ben onun parasını istiyorum, deyince, satıp parasını ona verdi...
‘İyiliğin Talha’sı ve ‘Cömertliğin Talha’sına Rasûlüllah’ın hediye ettiği bu lâkaplar mübarek olsun. Allah ondan razı olsun ve onunkine benzer bir hayatla ahirete gitmeyi Allah celle celaluhu bizlere de nasip etsin. (Âmin)
GÜLİSTAN DERGİSİ