Azîz, sıddîk kardeşlerim,
Bugünlerde Kur'an-ı Hakîm'in nazarında îmandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm.
Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer celb-i nef'a racih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında, bu takva olan def i mefasid ve terk-i kebair, üssü'l-esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır.
Farzları yapan, kebîreleri işlemeyen kurtulur.
Böyle kebair-i azîme içinde amel-i salihin ihlasla muvaffakıyeti pek azdır.
Hem, az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem, takva içinde bir nevî amel-i salih var. Çünkü bir haramın terki vaciptir; bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.
Böyle zamanlarda-binler günahın tehacümünde-birtek içtinab az bir amel ile yüzer vacib işlenmiş olur. Bu ehemmiyetli nokta, niyet ile, takva namıyla günahtan kaçınmak kastıyla menfî ibadetten gelen ehemmiyetli a'mal-i salihadır.
Risale-i Nur şakirtlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı bayat-ı içtimaiyede yüzer günah insana karşı geliyor; elbette takva ile ve niyet-i içtinab ile, yüzer amel-i salih işlemiş hükmündedir.
Malumdur ki, bir adamın bir günde harap ettiği bir sarayı, yirmi adam yirmi günde yapamaz. Ve bir adamın tahribatına karşı yirmi adam çalışmak lazım gelirken; şimdi binler tahribatçıya mukabil, Risale-i Nur gibi bir tamircinin bu derece mukavemeti ve tesiratı pek harikadır. Eğer bu iki mütekabil kuvvetler bir seviyede olsaydı, onun tamirinde mu'cizevarî muvaffakıyet ve fütuhat görülecekti.
Ezcümle, hayat-ı içtimaiyeyi idare eden en mühim esas olan hürmet ve merhamet gayet sarsılmış. Bazı yerlerde gayet elîm ve bîçare ihtiyarlar, peder ve valideler hakkında dehşetli neticeler veriyor. Cenab-ı Hakka şükür ki, Risale-i Nur, bu müthiş tahribata karşı, girdiği yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor.
Sedd-i Zülkarneynin tahribiyle Ye'cüc ve Me'cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi, şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) olan sedd-i Kur'an'ın tezelzülüyle, Ye'cüc ve Me'cüc'den daha müthiş olan, ahlakta ve hayatta zulmetli bir anarşîlik ve zulümlü bir dinsizlik fesad ve ifsada başlıyor.
Risale-i Nur şakirtlerinin böyle bir hadisede manevî mücahedeleri, inşaallah zaman-ı Sahabedeki gibi, az amel ile pek büyük sevap ve a'mal-i salihaya medar olur.
Azîz kardeşlerim, işte böyle bir zamanda, bu dehşetli hadisata karşı ihlas kuvvetinden sonra bizim en büyük kuvvetimiz "iştirak-i a'mal-i uhreviye" düsturuyla, kalemlerle herbiri diğerinin a'mal-i saliha defterine hasenat yazdıkları gibi, lisanlarıyla herbirinirı takva kal'asına ve siperine kuvvet ve imdat göndermektir.
Ve bilhassa fırtınalı tehacüme hedef olan bu aciz kardeşinize, bu mübarek şuhûr-u selasede ve eyyam-ı meşhûrede yardımına koşmak, sizin gibi kahraman ve vefadar ve şefkatkarların şe'nidir. Bütün rûhumla bu imdad-ı manevîyi sizden rica ediyorum.
Ve ben dahi, îman ve sadakat şartıyla Risale-i Nur talebelerini bütün dualarıma ve manevî kazançlarıma, yirmi dört saatte, "iştirak-i a'mal-i uhreviye" düsturuyla bazan yüz defadan ziyade Risale-i Nur talebeleri ünvanıyla hissedar ediyorum.
"Gül" ve "Nur" ve "Mübarekler" ve "Medrese-i Nuriye" heyetleri ve ümmî ihtiyarlar ve masumlar başta olarak, umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize selam ve selamet ve saadetlerine dua ediyoruz.