Niyet hayır akibet hayır. Allah yolunda vuslat; her işin başlangıcındaki niyete göre sonuç vermektedir. Yani insan niyetine göre ya hüsn-ü hatime(Güzel son), ya da su-i hatime(kötü son) ile ömür sürecini noktalar. O halde iyi bir sonuç almak istiyorsak, işe Allah rızası için yola koyulmak gerekir.Rasulü Ekrem(s.a.v); Beş şeyden önce, beş şeyi fırsat ve ganimet bilin:
-İhtiyarlık gelmeden gençliği,
-Hastalık gelmeden sağlığı,
-Fakirlik gelmeden zenginliği,
-Meşguliyet gelmeden boş zamanı,
- Ölüm gelmeden hayatı diye beyan buyuruyor.
İmamı Gazali; her kulun ilk vazifesi önce niyeti öğrenmek, sonra onu(niyeti)amel ile sahih ve sağlam bir hale getirmektir.
Niyetin yeri kalptir. Yani hareket noktası kalp. Dolayısıyla niyeti kalbin bilgi ve iradesiyle bir şeye kesin karar vermesi olarak tarif edebiliriz. Mesala namazda niyet hangi vaktin namazını kıldığını bilmektir, yani niyet edilen şeyi bilmektir. Bir anda dışardan kalb’e gelip giden şeyler(havatırlar) niyet değildir ve bu tür düşüncelerin bir önemi yoktur. Kalben niyet olmaksızın dil ile yapılan niyet sahih değildir. Ancak değişik nedenlerden dolayı (dalgınlık gibi) niyeti hatırlamazsa dil ile söylemesi kafi gelir. Dil ile söylemek niyette şart değildir. Hatta dil ile niyetin bidat olduğunu ileri süren görüşlerde var. Hem kalben hemde dil ile söylemek şöhret derecesinde bugüne kadar yagınlaştığı, ya da ulemaca yol edinildiği için sadece müstehap sayılmıştır..Yani selef iyi olarak değerlendirmiş, oysa ne Rasulü Ekrem, ne sahabe, ne de tabiinden bu durum nakledilmiş değildir. Nitekim Rasulü Ekrem’den sadece aktarılan; namaza başladığı zaman sadece namazda tekbir aldığıdır. .
Niyetimizi sağlam kurmalı, aksi takdirde bozuk bir niyet yüzünden verilen emekler bir anda heba olabilir. Bir insan düşünün, ilmi Allah rızası için değilde dünyalık elde etmek için öğrenirse neye yarar? Ki; Allah Rasulü; Kim, ilmi sırf dünya elde etmek için öğrenirse kıyamet günü cennetin kokusunu koklayamaz buyuruyor(Ebu Davud)
Allahü Teala kıyamet günü kendisine ortak koştuğu kimse için; Git! Kim için amel etti isen karşılığını ondan iste diyecektir(Tirmizi)
Yine Rasulullah(s.a.v); Şüphesiz Allah sizin dış şekillerinize ve cesetlerinize bakmaz fakat kalplerinize ve amellerinize bakar(Müslim) buyuruyor.
Demek ki, şekle değil içerimize sakladığımız niyete önem vermeliyiz. Allah rızası dışında kalbimize gelen düşünceler için istiğfar edip ve tevbe etmelidir. Eğer riyadan korkulursa kalbimize gelen düşüncelerden mesul olmayız.Fahri Kainat Efendimiz dahi; Ey istediği tarafa kalpleri çeviren Rabbim, benim kalbimi senin dininde sabit kıl diye dua ederek kalbin her an dönebileceğine işaret etmiştir. Hiç kimse kalbin dönmeyeceğinden emin olamaz. Allah Rasulü böyle dua edince sordular:
- Ya Rasulullah! Sende mi endişe ediyorsun?
Habib-i Kibriya(s.a.v);
-Beni hangi şey emin kılabilir? Halbuki kalp Allah Teala’nın iki kudret parmağı
arasındadır. Onu dilediği tarafa çevirir buyurdular.
Rasulüllah; Bir adam insanların gözünde Cennetliklerin amelini işler gözükür,
halbuki o, Cehennemliklerdendir. Cennete ancak gerçek müslüman olanlar girecektir. Şüphesiz Allah bu dini facir bir adamla da kuvvetlendirir(Buhari) buyuruyor.
Rasulullah;(s.a.v):
kıyamet günü hesaba çekileceklerin ilki savaşta öldürülen kimsedir. Allah Teala o gün dünyada kendisine verdiği nimetleri hatırlatır derki:
- Verdiğim nimetle neyaptın? diye sorar.
Kul:
-Senin uğruna savaştım, şehit oldum der.
Allahü Teala:
- Yalan söylüyorsun, sen rızam için değil, sana kahraman desinler diye savaştın der ve
sonra yüzüstü sürülerek cehenneme atılır.
İlk hesab çekileceklerden birisi de ilim öğrenen öğreten ve Kur’an okuyan kimse olacak, O’nada Allahü Teala:
- İlminle ne yaptın? sorar.
Cevaben:
-Senin için ilim tahsil ettim der.
Allahü Teala:
-Hayır sana alim ve iyi Kur’an okuyucusudur desinler diye ilim öğrendin ve okudun vs. O’ da yüz üstü Cehenneme atılır.
Hesaba çekilen zengin oluncada yukarda zikredilen örneğe benzer cevap verdiğinde Allahü Teala:
-Hayır sen sana cömert desinler diye malından mülkünden harcamalar yaptın. O’da aynı
muameleye tabi tutulur.
Rasululah(s.a.v); Muhakkakki bütün ameller niyetlere göre değerlendirilir ve karşılık görür.. buyuruyor.
Arabi’lerden bir adam Rasulüllah’a iman edip tabi olduktan sonra;
-Sizinle hicret etmek istiyorum dedi.
Bu kararlı sözleri üzerine Efendimiz onu ashabdan birisine havale ve emanet etti. Birzaman sonra savaş oldu. Sözkonusu o kişi ashabın arkasından geliyordu, yolda düşen ve kalanları gözetiyordu. Orduya yetişince payına ayrılan ganimeti kendisine verdiler. Derhal Efendimizin huzuruna çıkıp;
-Bu nedir ya Rasulullah?
Efendimiz(s.a.v):
-Senin için ayırdım.
Adam:
- Ben sana dünya malı için tabii olmadım, sadece şu boğazıma bir ok atılıpda saplansın
ve öylece ölüp cennete gideyim diye biat ettim dedi.
Rasulü Kibriya:
-Eğer bu niyetinden sadıksan, Allah seni tasdik eder, yalancı çıkarmaz buyurdu.
Biraz sonra düşmanla savaşa girildi. Savaştan sonra hakikaten tam işaret ettiği kısımdan
boğazına bir ok saplanmış ve şehit düşmüştü.
Rasulü ekrem(s.a.v);
Allah’a karşı sadık oldu. Allah’da onu doğru çıkardı. Allah’ım
Senin yolunda hicret edip şehid oldu.. Bende bunun şahidiyim. dedi.
Bir başka örnek ;
Müşriklere ilk ok yağdıran kişi, Onun ismi anıldıkça Rasuli Ekrem tarafından; o cehennemliktir diye nitelendirilen adam. Bu kişi şan ve şöhrete tutkun Kuzman’dan başkası değildi. Ki; Uhudda kıyasıya yapılan savaşta müslümanlar dağılınca :
- Ey Evs topluluğu! Ölmek kaçmaktan hayırlıdır diye seslenecek kadar cesaret sahibi ,
bütün hıncıyla müşriklerden yedi sekiz kişi öldürüp, ağır yaralanacak derecede atılgan biri.. Kendisini savaşta gösterdiği metanetinden dolayı tebrik için gelenlere;
- Ne tebriği diye söylenince, herkes şaşırmış daha sonra da kendisi; bizatihi şan ve şeref için çarpıştığını itiraf etmiş ve nihayet yaralarının acısına daynamayarak kolunun bir damarını kesip intihar eder, Allah Rasulü durumdan haberdar edilince buyurdu ki;
-Allah-ü Ekber, Şehadet ederim ki Ben Allah’ın Rasulüyüm diyerek şükretmiştir.