CİHAT VE MİLLETLERARASI İLİŞKİLER (SİYER)
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamberimiz Kâbe'nin yanında namaz kılarken, Ebu Cehil bazı arkadaşlarıyla orada oturuyordu. Bir gün evvel de bir dişi deve kesilmişti. Ebu Cehil yanındakilere: Hanginiz gidip falancaların dün kestiği dişi devenin sargısını alarak, secde ettiği zaman Muhammed'in sırtına koyar? dedi. Oradakilerin en azgını koşarak onu getirdi ve Peygamberimiz secdeye vardığında omuzları arasına koydu. Adamlar gülüştüler ve gülmekten eğilmeye başladılar. Ben ise dikilmiş bakıyordum. Eğer bir gücüm olsaydı Hz. Peygamber'in sırtından o sargıyı fırlatır atardım. Peygamber secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet birisi gidip Fatıma'ya haber verdi. Yetişmiş bir kız olan Fatıma gelerek onu sırtından attı. Sonra da o adamlara dönüp onlara çıkıştı. Peygamber namazını bitirince sesini yükselterek onlara beddua etti. Peygamberimiz beddua ve hayır dua ettiği zaman üç defa tekrar ederdi. Sonra "Allahım! Kureyş'i sana havale ederim!" diye üç kez beddua eti. Onlar Peygamber'in sesini işittikleri zaman bedduasından korktukları için gülmeleri kesildi. Peygamberimiz daha sonra (isim sayarak): "Allahım! Ebu Cehl'i sana havale ederim, Utbe b. Rabîa'yı, Şeybe b. Rabîa'yı, Velid b. Ukbe'yi, Umeyye b. Halef'i ve Ukbe b. Ebu Muayt'ı sana havale ediyorum" dedi. Yedinci bir kişi daha saydı ama onu hatırlamıyorum. Muhammed'i hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki Hz. Peygamber'in, isimlerini saydığı kimselerin Bedir gününde hep yerlere serildiğini gördüm. Sonra bu cesetler çukura, Bedir çukuruna sürüklendiler.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3349