Hak Teâlâ'nın insanlar arasından seçtiği «Peygamber» dediği­miz mümtaz ve seçkin şahsiyetlere, yalnız kendi milletlerine [1] veya bütün insanlığa tebliğ etmek üzere [2] vahyettiği kitaplara, «İlâhî Kitaplar» veya «Semavî Kitaplar» veya «İnzal olunan Ki­taplar», (Kütüb-i Münzele) adı verilir
Bu kitaplar, lâfız ve mânâ bakımlarından Allah Kelâmı olup, herşeyden önce insanları her türlü dalâlet ve sapıklıktan, kötü ve karanlık yollardan çıkararak, onları doğru ve güzel yollara sev-ketmek suretiyle Hak ve hidâyet nuruna kavuşturmak için gönde­rilmiştir Gerçi insan, bütün yaratıklar arasında en kuvvetli ve en şerefli mahlûk olarak yaratılmış, kâinattaki her çeşit varlık ve ya­ratık onun emrine ve hizmetine verilmiş [3] ona bu dünyayı îmâr ve ıslâh etme kuvvet ve kabiliyeti bahşedilmiştir Fakat insan, nef­sine ve tabiatta bulunan bazı şer kuvvetlere karşı daima başarı sağlayamaz Hattâ çok defa onlara yenilir Zira insanın, bilhassa nefsine karşı, buyuk zaafı vardır Onun en buyuk düşmanı, şer kuv­vetlerinin başı sayılan Şeytan'dır [4] Nitekim, insanoğlunun ve beşeriyetin ceddi Âdem (as)'in nefsine ve Şeytana nasıl aldana-rak uyduğu, Cennet'ten nasıl çıkarıldığı, sonra hatasını anlayarak Allah'tan nasıl af ve mağfiret dilediği ve Cenab-i Hakk'm affına mazhar olduğu Kur'an-ı Kerîm'dc beyân edilmiştir [5]
Evet, insan herşey karşısında kuvvetli ise de, nefsi karşısında zayıftır însan, ilâhî bir nur ve ihsan olan aklı ile, sahip olduğu beşerî kuvvetler ve eşya hakkındaki bilgisi sayesinde tabiatı ye­nebilir, bazı hakikatlara erebilir, birçok keşifler yaparak yüksele­bilir Fakat başarıların en büyüğü kendi nefsini yenmektir Kemâ­lin en yükseği ise, bu başarıya ulaşmaktır îşte bu başarı ve bu kemâl ancak ve ancak Hak Teâlâ ile yakın bir alâka kurmak, yâni ilâhî vahyin yardımına ermekle kaabildir
Nitekim Kur'an'da, insana, nefsinin arzu ve ihtiraslarına kar­şı koyamadığı zamanlarda, ona Yüce Allah'dan «ilâhî bir sös» şek­linde yardım geldiği haber verilmektedir [6] İnsanların ilk babası Âdem (as)'a gönderilen ilâhî yardım ve vahiy, Âdem oğullarına da, ilâhî irşad ve rehber olarak gönderilmiştir Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de meâlen :
Benden sise bir hidâyet gelecektir O'na tâbi olanlara ar­tık hiç bir korku yoktur Onî^r mahzun da olmayacaklardır» [7]
buyur ulmaktadır
Bu ve daha birçok âyetler, insanın ilâhî vahye muhtaç oldu­ğuna, vahye tabî olursa Şeytan'm tahriklerinden ve birçok kötü­lüklerden korunacağına, her türlü şer kuvvetleri yenerek huzur ve güven içinde kemâle doğru yükseleceğine delâlet etmektedir[8]

1] ) Hz. Musa (A.S.) ya indirilen Tevrat, Hz. Dâvud (A.S.) indirilen Zebur. Hz. tsa (A.S.) a indirilen İncil gibi..

[2] Hz. Muhammed (S.A.V.) e indirilen en son ve en mükemmel ilâhî kitapKur'ân-i Kerim gibi.

[3] İbrahim : 32-33; Nahl : 12. 14; Hacc : 37,65.

[4] Isrâ : 53; Yasin : 60; Fâtır : 6.

[5] Bakara ; 35-37. Bu hâdisenin vuku bulmasmdaki ilâhî hikmet, insanları ikaz. irşad ve onlara ilâhî bir derstir

[6] Bakara : 37,£em, Rabbinden kelimeler öğrenip aldı (Rabbine yalvarıp mağfiret diledi.) O da tevbesini kalıul etti. Çünkü tevbeyi en çok kabul eöcti,
en çok acıyan O'dur»

[7] Bakara : 38

[8] Ali Arslan Aydın, İslam İnançları, (Tevhid Ve İlm-i Kelam), Gonca Yayınları: 419-420