Eski ve şimdiki zamanlarda Baba

Önceleri, ailede anne ile babanın rolleri birbirinden ayrılmıştı. Baba imajı belliydi ve anneden oldukça farklıydı. Genellikle evin geçimini sağlar, geleceğe ait kararlar alır ve ailede disiplini sağlardı. Evin bozuk aletlerini tamir eder, her türlü zorluk karşısında son sığınak olurdu.

Ayrıca, dışarıdan aileye yönelik bir tehdit olduğunda, karşısında babayı bulurdu. Anne, yaramazlık yapan çocuğa “Akşam baban gelince gününü görürsün!” der ve bu tehditle çocuğun gözünü korkuturdu.

Genellikle bütün gün dışarıda olan baba eve geldiğinde, zamanın anlayışına uygun olarak çocuklarına mesafeli davranır, geceleri de yine işine ve kendi dünyasına dalar giderdi. Büyüklerin bu karmaşık, geniş yaşantısını çocuklar asla tam anlayamazlardı.

Çocuklar sevgiyi annelerinde bulmaya çalışırlardı. Babanın görevi evin ekmeğini kazanıp dış tehditlere karşı aileyi korumaktı. Çocuklar, babalarını pek yakından tanımazlardı. Bir defasında muayene için getirilen 10 yaşındaki Ahmet, aynen şöyle demişti: “Babamı seviyorum, ancak nereye gider, nerede çalışır bilmiyorum. Onun varlığını ihtiyaçlarımızı karşılamasından ve anneme verdiği paradan anlayabiliyorum.”

Eski toplum geleneklerinde, babaya bugünkü kadar yakın olmak gerekmeyebilirdi. Çünkü aileler genişti. Büyükbaba, dayı ve amca gibi ailenin diğer büyükleri ulaşılabilir yerdeydiler. Çocuğun örnek alabileceği model kişiler vardı ve onlarla devamlı temas imkânı mevcuttu.

Kimi çocuklar da babalarıyla birlikte çalışırdı. Demirci ve tamirci olan ya da çiftçilik yapan babalar, küçük yaştan itibaren oğullarını yanlarına alırlar ve onları yetiştirirlerdi. Bu yüzden, onların babasızlık diye bir problemleri olmazdı. Az konuşsa da çocuklarına mesafeli dursa da babalarıyla çok sık beraber olurlardı. Ancak, günümüz dünyasında işler böyle değildir ve eski tip babayı bugünkü aileler kaldıramamaktadır.

Çünkü babasıyla çalışan çocuk kalmamış gibidir. Baba işine, çocuklar okula gitmektedir. Okulda ise öğretmenler genellikle bayandır. Çocuklar yakın akrabalar ve geleneksel çevre içinde olmayıp anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailelerde yaşamaktadırlar. Bu yüzden, babanın koruyucu kanatlarını daha çok germesi, çocuklarıyla yakından ilgilenmesi gerekmektedir. Baba ilgisiz kaldığında çocuğun taklit edeceği, örnek alacağı erkek imajı kalmamaktadır.

Son yıllarda, karşımıza bambaşka bir baba imajının çıkması bu sebepledir. Ailede alıştığımız roller tamamen değişmiştir. Kendisi için çok önemli konuları bir kenara bırakıp çocuklarına sevgiyle yaklaşan, onlara vakit ayıran ve aile içinde aktif rol alan babaları görmek, artık yadırganmıyor.

Günümüz babası çocuklarına, özellikle onu örnek alacak erkek evlâdına, daha çok vakit ayırmalıdır. Çocuğun en iyi arkadaşı olabilmek ümidiyle, coşku ve hevesle dürüst bir duygu ve sevgi alışverişine girmeye can atmalıdır. Çocuğunu yetiştirirken, onun hayatında daha etkili ve aktif rol almayı istemelidir.

İçinden geldiği gibi hareket etmeli, çocuğuna baba sevgisi yaşatmalıdır. Otoriter yönünün olduğu kadar, anlayışlı ve yumuşak tarafını da göstermelidir. İlgisini, sevgisini ve bağlılığını göstermek hevesiyle hareket etmelidir. İşinde varmak istediği hedeflerine bütün zamanını ayırmamalı, çocukları dünyaya getirmenin sorumluluğunu yüklenmeye daha çok gayret göstermelidir.

Babalar çocuklarıyla ilgilenmiyor!

Birçok baba, “Elbette çocuklarıma vakit ayırıyorum, onlarla iletişime giriyorum!” diyecektir. Babalarla ilgili bir araştırmada, onlara şu soru yöneltildi: “Küçük çocuğunuzla günde tahminen ne kadar konuşursunuz?” Erkeklerin büyük bir bölümü “15 ile 20 dakika kadar” diye, bir tahminde bulundu.


Bunu sınamak için araştırmacılar, babalar ve çocukları üzerine mikrofon yerleştirdiler. Bu yolla çocuklarla babalar arasındaki etkileşimin süresini kesin olarak hesaplayabileceklerdi. Yoğun bir tempo içinde olan babaların, günde 40 saniyenin altında bir süre çocuklarıyla ilgilendikleri, bunu da 10 ilâ 15 saniye arasında değişen, üç ayrı zaman dilimine ayırdıkları anlaşıldı.

Bir başka araştırmada, babaların çocuklarıyla günde üç dakika konuştukları ortaya çıkmıştı. Aynı araştırmada, bu çocukların günde üç saatlerini televizyon ve internet karşısında geçirdikleri anlaşılmıştı.

Cinsel kimliğin gelişimi

Çocuğun cinsel kimliği anne-babayı taklitle ortaya çıkar. Kişinin kendi cinsiyetine uygun kimliğe sahip olması, kimlik kavramı ve ruh sağlığı için çok önemlidir.

Çocukların bebeklik çağında anneleriyle özdeşleşme çabaları olağan kabul edilir. Çünkü erkek çocuk da kız çocuğu gibi günün büyük bir bölümünü annesiyle birlikte geçirir; onu gözler ve taklide yönelir. Üç yaşına kadar bu normaldir. Ama üç yaşından sonra, ayırım başlar. Erkek çocuklar babalarını, kızlar da annelerini örnek almaya ve onu taklit etmeye başlar. Ancak çocuğun bu aşamayı uygun şekilde geçirmesi, örnek alınacak kişiyle birlikte bulunma fırsatına bağlıdır. Bu sebeple, kız çocukları erkeklere oranla cinsel kimliklerine daha kolay girerler. Çünkü anneleriyle daha çok beraber olma imkânları vardır.

Erkek çocuğun cinsiyetine uygun bir kişilik kazanabilmesi için rolünü kabullenmiş ve statüsü belirlenmiş bir baba modeline ihtiyacı vardır. Çocuk erkeksi davranışları çalışarak öğrenemez. Günlük hayatta birlikte yaşadığı babayı izleyerek ve onun davranışlarını taklit ederek kazanır.

Kendisini koruyan güçlü ve bilgili bir babaya sahip olduğunu bilmesi, çocuğa güven duygusu verir. “Benim babam, senin babanı döver” övünmesi, bunun en belirgin göstergesidir. Babası olmayan çocukların ezik ve mahzun olmaları boşuna değildir. Çocukların büyüyecekleri en sağlıklı ortam, rollerini bilen ve bu rollere uygun sorumlulukları yerine getiren anne ve babanın olduğu sıcak bir aile yuvasıdır.

Baba desteğinin ehemmiyeti

Eğer anne ve baba, çocuklarına iyilik etmek, onları ruh sağlıkları en uygun şekilde yetiştirmek istiyorsa öncelikle karı ve koca olarak birbirlerine saygı duymalı ve birbirini sevmelidir. Çocuklar, sevgiyi ve saygıyı onlardan öğreneceklerdir. Büyük bir düşünür diyor ki: “Sevgi ve saygı istenilmez, verilir.” Çocuğun ruhen sağlıklı büyümesi ve sosyalleşmesi için sıcak bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Sağlıklı, mutlu ve kendisiyle barışık nesiller, ancak sevgi dolu, birbirine saygılı çiftlerin oluşturduğu ailelerde ortaya çıkar.

Çocuğun babaya olan ihtiyacı, ergenlik döneminde de devam eder. Babanın yakın ilgisi, ergenin sert hareketlerini yumuşatacak; kalbini sevgi ile doldurarak, gençlik sıkıntılarını hafifletecektir.

Babanın eksikliğinin hissedildiği pek çok aile ve çocuk gördüm. Böyle problemli çocuklardan biri, “Elbette babam beni sever” diyor ve ekliyordu: “Ancak bir gün bile babamın beni kucakladığını, beni sevdiğini söylediğini hatırlamıyorum.”

Çoğu babalar, çocukların babalarına duydukları ihtiyacın önemini bilmez. Ancak çocuklar bunu hep bekler. Sözgelimi hasta olduğunda babasını yanında görmek ister. Babasının ilgi ve desteği, bazen çocuğa tıbbi tedaviden daha çok yardımcı olur. Çocuk elbette annesini sever, ama babasını da yanında ister. Çünkü onun yanında kendisini emniyette ve korunmuş hisseder.


Baba yoksunluğu

Günümüzde, babanın sorumluluklarında bazı değişiklikler olmuştur. Artık baba, çocuğuna yararlı olabilmek için onun bakımına katılabilmelidir.

Baba ilgisi, çocuğu kadınla erkeği ayırt edememekten kurtarır. Bunu da çocuğun doğrudan doğruya annesinin oluşturduğu bir dünyanın ötesine götürerek ve bireyselleştirmeye yönelterek yapar. Babanın rolü, kısa bir süre sonra annenin rolünü aşar. Çocuk için bu rol, bilhassa babanın kişilik özelliklerini istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü ölçüde belirginleşir. Çocuk, annesinde gözlediği tutumları referans alarak, baba rolüne daha farklı bir ağırlık ve önem verir.

Çocuk için ilk otorite annedir; fakat çocuğun yavaş yavaş oluşturduğu değerler sisteminin ve düşüncelerinin kaynağı, geniş ölçüde babadır. Baba, bir özdeşleşme modeli olarak çocuğun kişiliğinin gelişmesinde büyük bir yer tutar. Babanın yokluğu veya ilgisizliği çocuğun kişilik yapısını, ruh ve beden sağlığını olumsuz yönde etkileyerek bazı uyum ve davranış bozukluklarına yol açacaktır.

Söz konusu olan sadece davranışlar değildir. Babalar, çocuklarına aktarabilecekleri büyük bir bilgi yüküne ve tecrübeye sahiptirler. Çocuğa hayat konusundaki bilgilerini devreder, değer yargılarını öğretirler. Çocuk, babasının çevredekilere karşı davranışlarından etkilenir. Babanın çocuk bakımında faal rol aldığı ailelerde, erkek çocuklar, kardeşlerinin bakımında yardımcı olma gerektiğinde babalarının vekili gibi davranma eğilimi gösterir. Bu arada çocuk, babasının kendine davranışını büyük bir dikkatle izler. Bu şekilde baba olmanın gereklerini kendi babasından öğrenmiş olur.

Baba yokluğunun bazı sonuçları

* Baba olmadığı zaman, otorite rolünü anne üstüne alır ve bu fonksiyon, annenin ilk görevi durumuna gelir. Bu durumda, erkek çocuk annesine bağımlılık geliştirebilir ve cinsiyetine has bir cinsel kimlik kazanması tehlikeye girebilir. Bu gruptaki çocukların, babaları evde olan erkek çocuklara oranla daha “kadınsı bir yönelişe” sahip olduğu ortaya konmuştur.

* Baba olmayınca erkek çocuk, televizyondan, sinemadan, internetten rastgele menfi bir şöhrete veya çevrede tanıdığı sıradan bir büyüğe, özdeşim modeli olarak kapılabilir. Bunların da uygunsuz örnekler olduğu aşikârdır.

* Okul başarısı da baba yoksunluğunda düşmektedir. Çoğunlukla sınıf ortalamasının altında başarı gösteren çocuklar ortaya çıkmaktadır. Babasıyla birlikte olan çocuklarda, babanın bir model oluşturduğu ve başarıyı tetikleyici bir fonksiyon gördüğü söylenebilir. Hatta baba yoksunluğu çeken çocuklarda, zekânın kullanımında da problemler olmaktadır.

Okula giden çocuğun zamanının büyük bölümünü okulda ve arkadaş çevresinde geçirdiği için artık babaya ihtiyaç olmayacağı düşüncesi yanlıştır. Çocuk yeni bir dünyayı tanımaya başladığı, yeni ilişkilere girdiği bu yaşta, babanın hep yanında olduğunu, elini uzattığında erişebileceği yerde bulunduğunu bilmesi, ona cesaret ve güven verecektir.

Görünür ve etkili bir baba, çocuğun hayatının iyiliği için şarttır.

Amerikan Değerler Enstitüsü Başkanı David Blankenhorn’ın araştırmalarına göre, uzun dönem ıslah evindeki çocukların % 70’i babasız büyümüştür.

Babası dışında hiç kimse bir çocuğa baba olmayı öğretemez. Bu, örnek alınarak öğrenilen bir yetenektir. Bir anne, çocuğa kibarlığı ve temizliği öğretebilir fakat sadece bir baba veya benzeri kişi erkekliği öğretebilir. Babalar çocuk büyütmek için gereklidir.

Babasıyla belirgin bir ilişkiden yoksun olan çocuklar, bunun acısını ömür boyu çekerler.

PROF. DR. SEFA SAYGILI