***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


âdem ve havva
ÂDEM VE HAVVA
ALPEREN GÜRBÜZER
Allah Teala üç defa âlemi emirden emredince Âdem (a.s) topraktan yaratılmış oldu. Derken topraktan yaratılan Âdem’e ruh üflenip ilk insan hayatı gerçekleşti. Özellikle bu fermanla ilk insanın alnı ışıl ışıl parlayıverdi. Öyle ki insanoğlu biranda hayata gözlerini açmanın sevincini yaşadı.
Allah Teala daha sonra çamurdan yarattığı Âdem’e tazimde bulunmak için Meleklerine:
—Âdem’e secde edin diye emir buyurdu. Bu emir karşısında İblis hariç bütün melekler secde etti. İblis aynı zamanda meleklerin hocası olup çok bilgili bir mahlûktu. Sadece bilgi mi? Elbette ki hayır, ibadette de onlardan öndeydi, üstelik her zerrede secde etmediği yer kalmamıştı da
Hak Teala İblise:
—Niçin emrime uymadın?
İblis:
—O topraktan ben ise ateşten yaratıldım cevabını vererek itirazda bulundu. Tabiî ki itiraz ederken bilgeliğini ve amelini sermaye bildi, sandı ki bunca amel ve sermaye onu kurtaracak. Oysa İblis bu çıkışıyla aslında ilk defa kendi görüşünü üstün bilip Allah’a karşı kıyas yapmış oldu, onca sermayesine güvendi ama nafile. Zira kıyas yapmanın bedeli olarak ilahi huzurdan tard ediliverdi.
Gerçektende itirazın bedeli ağır olmuştu. Nitekim İblise ebedül ebed lanet halkası geçirilerek ansızın huzurdan kovulur da.
Bu arada İblis:
— Madem tard edildim, hiç olmazsa bana mühlet ver kullarını saptırayım der.
Allah Teala imtihan gereği:
— Peki, ama şunu bil ki benim yolumdan giden samimi kullarımı doğru yoldan çıkarmaya gücün yetmeyecektir.
Böylece şeytan verdiği sözü yemeyerek o gün bugündür kıyamete kadar üstlendiği şer tohumlarını saçmaya devam ediyor, edecekte. Fakat Allah (c.c) buna karşılık peygamberleri ve onun varisleri vasıtasıyla mü’minleri destekleyeceğini vaat ederek insanoğlunu imtihana tabii tutmanın yolunu açtı. Nitekim insanoğlu için ilk imtihan Allah Teala’nın Âdem ve Havva’ya:
— Cennetimde dilediğiniz gibi yaşayabilirsiniz ancak şu ağaca (muhtemeldir ki buradaki ağaçtan murat buğday) yaklaşmayın diye beyan buyurmasıyla başlar.
Âdem ile Havva cennette yaşamalarını idame ederken bu arada şeytan da bir şekilde yolunu bulup yasak olan ağaçtan haberdar olmuştu. Hatta kendince ilahi huzurdan kovulmanın intikamını almak adına seferber oldu bile. Önce cennetin kapısına geldiğinde Tavus’a bin bir türlü dil döker. Tavus bu durum karşısında;
—Seni cennete alamam ancak bunu yapsa yapsa kardeşim (yılan) yapar dedi.
Gerçekten de kardeşi yılan cennet kapısına geldiğinde şeytan ona;
—Ağzını aç deyince cennet kapısından girmeyi başarır da. Zira şeytan her türlü hilelerinin nihayetinde Âdem ve Havva’nın yanına geliverdi ve onlara:
— Şu ağaçtan yerseniz ilelebet, sonsuza dek cennette kalırsınız telkininde bulundu. Havva daha ilk baştan şeytanın sözlerine kanar da. Aslında her ikisi de şeytan olduğunu bilemediler, üstelik şeytan yemin billâh ta etmişti. Çünkü her ikisi de yemin eden yalan söylemez diye düşünmüşlerdi.
Şeytan Âdem’e vesvese verince içine biranda korku düştü. Hatta ne yapsam da sonsuza kadar cennette kalabilsem diye için için derin düşüncelere daldı. Fakat Havva annemiz kadınlık ruhundan mı olsa gerek şeytanın vermiş olduğu başaklardan bir tanesini alıp yer, diğer birini de saklayıverdi, arta kalan beşini ise Âdem’e getirerek onunda yemesini sağlamak için dil döker. Hatta yediği yemişi öve öve bitiremezde. Âdem bu hususta eşine; Allah’ın emri var dediyse de Havva annemiz:
— O affedicidir der.
Âdem (a.s) buna rağmen sözüne aldanmadı, ama bu sefer Havva annemiz Âdem’e cennet şerbetini içiriverdi. Tabii birazdan şerbetin etkisiyle Âdem’in üzerine ağırlık çöker, ardından üzerine rehavet bürüyünce Allah’a verdiği sözü de unutmuş oldu. Dahası Havva fırsattan istifade saklamış olduğu yemişi Âdem’in ağzına bırakınca yutuverdi. İşte insanoğlunun ilk imtihanı bu hadiseyle başlar. Nitekim Cebrail, Âdem ve Havva’yı Allahın emri gereği yasaklanmış ağaca tamah ettikleri için, cennet yurdundan çıkarıverdi. Böylece şeytanda muradına ermiş oldu. Cebrail daha sonra da şeytanın cennet kapısından girmesine aracılık eden Tavus ve yılanı çıkarır.
Emri ilahi gereği Âdem (a.s) ve Havva yeryüzüne ayrı ayrı yerlere indirildi. Yani Âdem (a.s) Serendap dağına, Havva’da Cidde’ye, Tavus’ta Yemen’e, Şeytanda Mısır’a indirilir. Bu arada Hayye diye tabir edilen yılan ise İsfahan’a konuşlandırılır. Bu olay aynı zamanda bizlere aynı zamanda kalkık kuyruk (rove betle-Ocypus olens) ismiyle zikredilen bir böceğin ürettiği iki ilaç sayesinde gösterdiği manevraları hatırlatır. Şöyle ki;
Böcek ilaçları tıptı şeytanın cennete bir yolunu bulup girme operasyonlarına benzer bir hamleyle karınca yuvasına girerek karıncalarla bir arada yaşamak ve beslenmek için üretmektedir. Karınca yuvasının giriş kapısında duran nöbetçinin müdahalesine fırsat vermeden karnının ucundan salgıladığı damlayı yere bırakarak onu cezp etmeye çalışır. Nitekim nöbetçi yere bırakılan salgının tadına bakar bakmaz kendinden geçerek ilacın etkin tesirinden olsa gerek bu böcekle hemen dost oluverir. Böcek bununla da kalmaz emelleri uğruna bir nevi hipnotize işlemi diyebileceğimiz yöntemi nöbetçi karıncaya ikinci ilaç olarak uygulatarak karnını bile yalatmaktan imtina etmez. Böylece nöbetçi karınca birinci ilaçla ona dost olup, ikinci ilaçla da sadece dost olmakla kalmaz onu çenesiyle tutar tutmaz yuvanın tam merkezine yerleştirilmesi hedefini gerçekleştirir. Hatta böcek bu arada taşınmada kolaylık olsun diye yuvarlanıp top haline gelmeyide becerebilecek her türlü oyun sergileyebilmektedir.
Âdem (a.s) ve Havva bin pişmanlıkla yeryüzünde yıllarca ağlayıp tövbe etti.
Âdem (a.s) yıllarca ağlamanın ardından ağzından dökülen:
— Ya Rabbi Muhammed (a.s)’ın hürmetine mağfiret eyle cümleleri kurtuluşuna vesile oldu.
Allahü Teala:
— Ya Âdem Habibim Muhammed’i nerden bildin?
Âdem (a.s):
— Bana ruh verdiğinde gözümü açtığımda senin isminin yanında onun ismini görmüştüm, dolayısıyla bundan hareketle Habibini çok sevdiğini anladım.
Hak Teala:
— O halde Habibim hürmetine tevbeni kabul ettim, der.
Cebrail (a.s), Hz. Âdem’e Hac etmenin adap ve erkânını öğreterek Arafat’a çıktılar. Havva’da Âdem’i bulmak ümidiyle, Cidde’den Arafat’a gelerek birbirlerine ancak yıllar sonra kavuşabildiler. Arafat’a çıkmak aynı zamanda hem Hac, hem de ayrılıkların son bulması demektir. Bir başka ifadeyle Arafat vuslattır.
Âdem ve Havva’dan çocuklar oldu, hatta her doğan ikiz doğdu. Derken Allah (c.c) bir batından gelen erkek ile kızın bir başka batından gelenlerle evlenmesini emreyledi. Bu arada oğulları olan Habil ve Kabil arasında kıskançlık bürüdü. Çünkü Âdem (a.s) İklima’yı Habil’e, Lübüda’yı da Kabil’e nikâhlamıştı. Ancak İklima daha güzeldi. Bu yüzden kıskançlık doruğa ulaşınca ilk cinayet Kabil tarafından gerçekleşiverdi. Demek ki, ilk cinayet kardeşkanı akıtmakla başlamış meğer. İşte bu hadiseden sonra dünyanın gidişatı iki kutup üzerine cereyan etti. Habil merhametin, güzelliğin ve iyiliğin kutbu, Kabil ise kötülüğün ve fesadın kutbu oldu. Âdem (a.s) bu duruma üzülse de dünya var oldukça hem kötüler hem de iyiler sahnede yerini alacak elbet. Şairin; Oluklar çift birinden nur, diğerinden kir akar dediği kaçınılmaz alınyazısı işte bu olayla gerçekleşir.
Habil’in ölümünden beş yıl sonra Şit (a.s) dünyaya geldi. Şit (a.s) Âdem’in bir nebze de olsa üzüntüsünü almıştı. Çünkü o nur, bu seferde onun alnında parlıyordu.
Artık Âdem (a.s)’ın ahir ömrü yaklaşmış ve hastalanmıştı. Dahası son ebedi yolculuğuna koyulurken Şit (a.s)’a vasiyet etti. Oğluna dedi ki;
— Oğlum şu beş şeyi unutma; Dünya fani, her işin sonunu nereye varacağını düşün sonra işe koyul. Hatta bir işe başladığında kalbine sıkıntı hâsıl olursa işi bırak, istişare ederek işlerini halletme yolunu tercih et, sakın ola ki kadın sözüyle hareket etme.
Hz. Âdem (a.s) son maddede geçen kadın sözüyle hareket etme vasiyeti belli ki Cennet yurdundan Havva annemizin telkinine kapılmanın bedelini ağır ödemesinin tesiri olmuş.
Vasiyetinin ardından en son nefesinde oğluna:
— Ey Şit! Hak yol üzere ol deyip ruhunu teslim eder oracıkta.
İlk insan aynı zamanda ilk peygamber olarak bu dünyadan göç ettikten sonra Şit (a.s) ilahi emaneti devr aldı ve insanoğlunun ikinci peygamberi olarak yoluna devam etti. Zaten bu yolda durmak yola devam esastır.
Vesselam.