6. Aşka Dair Metaforik Anlatım

Kuddûsî’ye göre ney/sûfî, mey/şarap denilen aşk duygusuyla her şeyden geçip,
kendini Yaratıcı’sında bulan kişidir. Hakk, mürşidin eliyle içirdiği İlâhî aşk şarabıyla kendine
âşık olan sâliki sevgi ile donatır. Mey ile demlenen ney/sûfî, İlâhî aşk ile kendinden
geçerek/mest olarak Hakk ile hemhâl olur. Mey, Sûfîde bedensel varlığa, ağyâra bağımlılığı
tamamıyla yok etmiştir. O artık bir ârif-i billah olarak etrafına bilgi ve aydınlık vermektedir.
Sûfî bu şarapla/mey ile sevgilerin en berrak ve muhabbetlerin en samimisi, en duru olanı,
mü’minlerin gönül aynasında âlemlerin incisini seyretmektedir. Bu sevgi, kulun kendi
varlığında Allah’ın ışıl ışıl parlayan cemâlinin temaşa etmeye sebep olur. Gönül dünyası bu
aşk ile aydınlandıkça sır perdeleri teker teker açılır. İnsan artık her zerrede, her damlada bir
hikmetin bulunduğunu okur ve görür. Ney’in mey ile aldığı bu samimi İlâhî sevgi, gözden
değil, gönülden gelmektedir. İnsanda aşk meyi ile yoğunlaşınca, İlâhî sevgi çoğaldıkça, İlâhî
varlığının derece derece yücelik ve güzelliklerine karşı ruhun derinliklerinden gelen bir
sıcaklık hissedilir. İşte sûfî bu sevgiyle, bütün varlığı kucaklayan bir olgunluğa kavuşur.

Tâkat mı kalır âşıkı bî-çârede vâiz
Meclis kurulup ney çalınup mey sunulunca

Yâ nice figân eylemesun ‘âşık-ı şeydâ
Va’d itmiş idi çünki ana valsını gonca

Ma’şûkuna erer elbette ‘âşık eger kim
Ağyârını terk eyleyüben gitse yolunca
2030.

Kuddûsî’nin kullandığı metaforik anlatımda, ney, mey, şarab, bâde, sekr ve
sarhoşluk gibi metaforlar daha önceleri birçok şâir sûfî tarafından kullanılmıştır2031. Sûfî
olmayan şâirlerin kullandığı bazı sembollerle, sûfî şâirlerin kullanmış olduğu sembolleri ayırt
etmek gerekir. Bundan dolayı sûfî olmayan şâirlerin dilinde aşk, insanlar arasındaki ilişki
konusunda kullanılmaktadır. Fakat sûfî, şâirler bu kelimeyi “muhabbet” kelimesinde olduğu
gibi, insanla yüce Allah arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kullanmışlardır. Onun için,
mutasavvıflar, sûfî olmayan şâirlerin kullandıkları kavramlardan faydalanmakla birlikte
onların bu kavramlardan anladıkları veya yükledikleri anlamlar, lafzın genel geçer
anlamlarından tamamen farklıdır.
Klasik dönem sûfîlerinde Hucvîrî’nin, tasavvuf dışı şiirlerde kullanılan kavram ve
sembollerin, tasavvuf şiirinde de kullanılmasına karşı çıkması, gece gündüz gazel dinleyen,
zülüf ve ben tasvirlerini dinleyen ve bu konuda birbirleriyle atışan mutasavvıflara
yöneliktir2032. Ona göre, “göz”, “yüz”, “yanak” ve “ben”den kasıt insanın insana olan aşkını
anlatmaktadır. Fakat bunun yanında Gazâlî gibi bir mutasavvıfta bu gibi şiirlerin okunup
dinlenilmesinde bir sakıncanın olmadığını söyler ve sûfî şâirler arasında yeni kullanılmaya
başlanan bu kelimelere açıklık getirir. Ve “zülfün, küfrün karanlığını, yüz güzelliğinin de
iman güzelliğini, yine zülüften Allah’ın uluhiyetinin şekilleri silsilesi anlaşılır” şeklinde ifade
eder2033. Bu açıklamada Gazâlî’nin ruh derûniliğini ve içsel zenginliğini göstermektedir. Yine
Gazâlî şarap ve sarhoşluk gibi metaforik anlatımların, dinîn söz ve ilimle kemâle eremediğini
ancak zevk ile kemâle ereceğinin bir ifadesi olarak açıklar2034.




2027 Hucvirî, age., s. 276.
2028 İbnü’l-Arabî, Futûhât, II, 432.
2029 Kuşeyrî, Risâle, s. 23.
2030 Kuddûsî, Dîvân, s.155.