Sayfa 2/2 İlkİlk 12
15 sonuçtan 11 ile 15 arası

Konu: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

  1. #11
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    Kuddûsî perspektifinde aşk öyle bir devrimdir ki, insanı her konuda büyük
    değişikliklere götürür. Aşk, Beyazid-i Bistami’ye din değiştiren, İbrahim b. Ethem’e saltanat
    bıraktıran, Üveysel Karâni’ye yollar aşındıran ve Mecnûn’a Leylâ’yı bıraktıran bir ateştir.
    Bunların bir kısmı hem maddî, hem de yöneticilik bakımından dönemlerinin en ileri gelen
    kişileridir. Fakat onları kendi cezbedici atmosferine alan aşk, önceki hayatlarında bir iz
    bırakmayarak, tamamıyla değişikliğe uğratmıştır. Diğer taraftan kendi zâhir inançları gereği
    zühd ve takvâ üzere çok ibâdet eden birçok insanın da hayatını tamamen alt üst etmiştir.
    Cennet nimetlerine olan sevgi ve cehennem ateşinin korkusuyla çokça ibâdet eden abidlerin
    bağrında da ateş tutuşturmuştur. İşte Kuddûsî de bu abidlerden birisidir, yaşadığı zühdün ve
    takvânın fayda vermediğini görerek, Allah’ın ihsân ettiği İlâhî iradeyle sa’y ederek içindeki
    “elest” aşkının uyanmasını sağlamıştır. Çünkü İlâhî aşk, kişinin önceki hâlini iptal edip,
    Allah’ın varlık deryasında yok eder.1951


    Nice yüzbin ‘âkıl u dânayı mecnûn etti ‘ışk
    Nice zühhâdın bozup zühdinî meftûn etti ‘ışk

    Yüce eyvandan yıkup ederdi pire şahları
    Hem nine kardı bilenin kadrini dûn etti ‘ışk

    Nice ahmak bî- ‘akli bî- gâne nâdânları
    Bir nazarda hâlkı irşâd ile mezûn etti ‘ışk

    Nice ümmi söylemek bilmez sığır çobanın
    Dilini bülbül sözünü dürri meknûn etti ‘ışk.
    1952

    Kuddûsî’nin anlayışına göre, aşk, birçok akıllı geçinen insanı, mecnûna çeviren
    sarhoş verici şarabdır. Aşk birçok hükümdarı toplumda yönetici konumunda olan insanın
    kariyerini yok edip onları bu makâmda indirmiştir. Gece gündüz dostlarıyla zevk ve safa
    içinde olanların kalbine girerek onları hüzünlendirmiştir. Sadece yemek içmekle meşgul olup,
    amelde bulunmayan insanların gönüllerinde yaptığı devrimle onları sürekli gözyaşı döken
    âşıklara çevirmiştir. Birçok ahmak, aklını kullanmayan, gamsız insanı, insanlara hizmet
    edecek bir çaba içine sokmuştur. Cansızlar gibi, Allah’ın nimetlerinden habersiz ve cahil
    insanların gönüllerine sızıp taşkın bir nehir gibi gönüllerini mâsîvadan temizlemiştir. Aşkın
    gücü o kadar kuvvetlidir ki, okuma yazma bilmeyeni bile ağzından inciler dökülen bülbüle
    çevirmiştir. Aşk din düşmanlarının kalbini feth ederek, onların hayatlarını mutluluğa
    dönüştürmüştür.

    Nice iffet ehli perhiz kârların
    Ar u nâmus şişesin kırdı bu ışk

    Çok kerâmet ehli çok mürşidlerin
    Dil evine küfrü doldurdu bu ışk

    Şeyh Sana’aninin düşünde bir gece
    Kafirin kızını gösterdi bu ışk

    Yar etti dört yüz mürîdi onlara
    Levh-i mahfûz keşfini verdi bu ışk1953.

    İlâhî aşk, kişiyi atmosferine alınca insanları hayatında köklü değişiklikler yapar.
    Önceki hayatlarında, toplumda belli bir kariyerleri olan insanların hayatlarını alt üst etmiştir.
    Buna en iyi örnek Şeyh Sinan mürşid/eğitimci dört yüz mürîdle/öğrenciye sahip olan bu zat
    toplumda ilmi bir kariyere sahip olan ve her kesin kendisine saygı gösterdiği, ilmi, ameli ve
    takvâsıyla ahlâklı insanların takdirini kazanmış bir kişidir. Fakat bir gece rüyasında gördüğü
    gayri Müslim bir kıza mecazî aşk ile bağlanması onun bütün hayatını değiştirir. Mecnûna
    döner, bulunduğu statüyü göz önünde bulundurmadan deliler gibi perişan bir hâlde sahip
    olduğu her şeyi bırakarak kızı bulmaya çalışır. Artık “ar şişesini” kırmıştır. Kayser’e gelip
    kızı bulur, ama kıza kavuşmak o kadar kolay değildir. Büyük bir mürşid ve keramet sahibi bu
    zat geceleri çok ibâdet etmekle meşhur olup, herkes ona birçok konuda danışan biri olarak
    bilinir.
    Mürşid Sinan, rüyasında Bizans’ta kendini putlara taparken görür. Aynı rüya
    birkaç kez tekrarlanır. Buna dayanamayan mürşid, bunun hikmetini anlamak için mürîdleriyle
    yola koyulurlar ve Roma’ya gelirler. Burada kızı görünce âşık olur… Şeyh artık kendinden
    geçmiştir. Geceleri sabaha kadar kızı gözetler, toprağa yüz üstü kapanıp saatlerce gözyaşı
    döker. Sinan kendini o kadar kaptırır ki, geçmişini tamamen unutarak ar şişesini kırar.
    Öğrencilerinin önünde saygıyla eğildikleri, insanların her konuda fikir danıştıkları mürşid
    artık sıradanlaşmıştır. İmanı bırakıp küfrü tercih ettiğini söyler. Buna rağmen öğrencileri
    kendisini terk etmezler. Sinan’ın aşkı karşılıksız bir aşktır, kız hiçbir zaman ona iltifat etmez.
    Sinan’ın varlığının farkında bile değildir. Ama bunun yanında Sinan onu her gün görebilmek
    için köpeklerin içine katılıp onlarla sokakta yaşar, belki sevdiği yoldan geçer de görür
    amacıyla… bir gün nihâyet karşılaşırlar. Kızın hiç gönlü yoktur. Yine de, yerine
    getiremeyeceğinden emin olduğu için Sinan’a bazı şartlar koşar. Kız, Sinan’dan dinîni
    değiştirmesini, Kur’an’ı yakmasını, içki içmesini ve şeyhlikten vazgeçmesini söyler. Sinan da
    “gerçek aşk hiçbir inanç tanımaz, çünkü aşkın kendisi başlı başına bir inançtır, aşk aşığın
    önüne bir sürü engeller koyar. Bu sınamalar çetin ve zâlimce olabilir, fakat sonuçları
    rahatlatıcıdır” diyerek şartları kabul eder.



    1947 William Chittick, The Sûfî Path of Knowledge, State University of New York Press, Albany, 1989, s. 79.
    1948 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 156.

    1949 İhvân-ı Safâ, Resâil, Dâru Sadr, Beyrut, 1957, III, ss.269-270.
    1950 Kuddûsî, Dîvân , s. 136.
    1951 Sülemî, Risâleler, s. 31.
    1952 Kuddûsî, Dîvân, s. 91.
    1953 Kuddûsî, Dîvân, s. 95–96.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #12
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    Kuddûsî’ye göre, kulu, Rabbine herhangi bir hesap vermeksizin ulaştıran tek şey
    aşktır. Sûfîyi Mâ’şuk’a kavuşturacak tek mürşid/rehber de aşktır. Yezdân’a varmanın tek yolu
    aşktır. Sûfîler İlâhî sevgiye ulaşmada, beşerî, mecazi ve duyusal aşkı basamak olarak
    kullanmada bazı tartışmalar yapmışlardır. Bazıları duyusal/sensual sevgiyi insan sevgisinin
    İlâhî sevgiye doğru bir gelişme, büyüme aracı olarak, yani entelektüel bir aşkı kabul ederken,
    İbnü’l-Arabi ve benzeri bazı sûfîler göre ise, felsefenin rasyonel argümanları bizim Allah’a
    yaklaşmamızı engellemekte; bu da yaratılmışların hiçbir zaman İlâhî sevgiyi tecrübe
    edemedikleri iddiasında bulunmalarına neden olmuştur1942. Biz de burada bu tür felsefecileri
    değil de, aşka sarhoşluk perspektifinde bakan bazı felsefecilerin görüşüne yer verelim
    İnsanın Allah’a duyduğu aşkla tamamen kuşatılmasının espirisi, Allah’ın sureti
    üzerine ve O’nun ruhundan yaratılmasıdır. Ve bu nedenle insan, İlâhî varlığın önünde eksik
    kişiliğiyle durmaktadır, çünkü tüm İlâhî isimler ondan tecellî eder.

    Ol Yâri seven gayrisine meyli demez hîç
    Bakmaz dahi ol cennet-i Rıdvâna ne bilsin.1943


    Kuddûsî’ye göre, sûfi için sevgili Allah olunca, insan bu aşkta diğer bir insana
    karşı duyduğu aşka göre çok daha fazla “yok” olur. Çünkü insan sevdiği zaman sevgilisi
    yanında olmayınca o sevgi küllenir. Oysa sevgilisi Allah ise her zaman onunla beraberdir.1944

    Sevgiliyi görmek, vücudu besleyen ve büyüten temel bir gıdaya kavuşmak gibidir. Sevgiliye
    temas ettike sevgiside o derece artar. Bu artış öyle bir dereceye gelir ki, Allah’ın velî kulları
    için övdüğü, en üstün cennet olan, cennet-i Rıdvânı bile istemez olur.

    Delil olur sülûk erbabına hem
    Takup zincirini Hakk’a gider ‘ışk

    Yimez iki cihânda gussa ‘âşık
    Komaz gönlünde zira hiç kader ‘ışk
    1945.

    Kuddûsî, aşk olmazsa sâlikin seyrini tamamlayamacağını, onun seyr u sülûktaki
    yegâne rehberi Allah sevgisi olduğu görüşündedir. Sûfîyi sülûk’un başında alarak onu hâl ve
    makâmlarla yoğurarak fenâ makâmına ulaştıran tek rehber aşktır.
    Kuddûsî’ye göre, âşık her iki dünyada da mutluluğu aşk ile yakalamıştır. O bütün
    benliğini Hakk’a teslim ederek, bütün acıyı, ızdırabı ve kederi tamamıyla üzerinden atmıştır.
    Âşıkın Rabbine karşı ne bu dünyada ne de âhirette bir kaygısı kalmamıştır.

    Perdedir iki cihan âşıkı Hakk’a inanan
    Özleme hûri i cinân gayri unut yâre bak
    1946.

    Aslında âşık olan, her iki dünya da perdedir, engeldir. Hem dünyayı hem de
    âhirette, “dünya hayatının karşılığı ne olacak” şeklinde düşüncelere dalmak bir âşık sûfî için
    Allah’a kavuşmanın en büyük engelidir. Ve dünyada iken yaptığı amelin karşılığı olarak
    cennette verilecek çeşitli nimetleri düşünmek, Allah ile kul arasındaki en büyük engeldir. Bu
    engel de ancak aşk ile aşılabilir.
    Allah, ile insan arasındaki en sağlam, “tek” ve benzersiz bir sevgidir. Bütün
    objeler, Allah ile insan arasında bir perdedir. Hakiki olarak herkes yalnız Yaratıcıyı
    sevmektedir; fakat diğer varlıklar bir perde olarak araya girmektedirler.1947


    Ehl-i ‘ışka nâr-ı ‘ışk bâl u şekerden tatlıdır
    ‘Âşık-ı Mevlâya ‘ışkın zahmeti lezzetlidir

    ‘Işk odı yakub zer-i hâlis gibi sâfî kılar
    Anlar içün ‘ışk u cezbe sâhibi kuvvetlidir.1948


    Kuddûsî’ye göre, aşk, sâlikin hayata yeniden doğuşudur. Aşk, insana yeni bir
    hayat sunarak, önceki hayatın bütün izlerini yok edip tertemiz bir sayfa ile yeni bir yaşama
    başlamak demektir. Aşk, sûfînin her şeyden arınarak, sâf, hâlis bir şahsiyet kazanmaktır. Aşk
    yeni bir oluşumdur. Yeniden doğmaktır, taptaze bir başlangıçtır. Özgürlüktür, adalettir ve
    haktır. Aşk eski hayatları kökünden silmektir. Aşk kötü ve olumsuz olan her şeye sırt
    çevirmektir. Aşk aynı zamanda aşksız bir tasavvufî hayata da yüz çevirmektir.
    İslam düşünce tarihinde önemli bir yere sahip olan İhvan-ı Safâ ekolu de aşk
    konusunda Resâil’de kendi görüşlerini ortaya koymuşlardır. Onlara göre aşk, âlemde var olan
    yüce bir fenomendir, varlık devam ettikçe, asla yok olmayacak ve devamlı olarak her işinde
    sevgilisini hatırlamasını ve onu düşünmesini sağlar. İhvan birçok felsefecinin aşka ilgisiz ve
    karşı görüşlerine rağmen onlar, aşkı ruhsal bir erdem gördüler. Ruh tutkuyu isterken diğer
    bütün ilgilerini sevginin coşkunluğu için terk eder. Onlarda, İbn Sina’da olduğu gibi “Tanrı
    coşkulu sevginin ilk objesidir” şeklinde bir görüşe sahiptirler. Onlar, ışkı Allah’ın sevgisi,
    mecazi aşkı bedensel sevgi için izah etmişlerdir. Aşk ve muhabbet, insan tabiatında açığa
    çıkan yüce bir fazilet, büyük bir hikmet, müthiş bir özelliktir. Bu, Allah’ın yarattıklarına bir
    bağışı/ihsanı, onların iyilikleri için bir yardımı, kendi varlığını kanıtlayan ve Yaratılmışların
    kendisine ve emr ettiklerine yönelmesini sağlayan bir duygudur1949


    Unuttum zühd ü takvâyı sana ben olalı hem dem
    Varup hep varımı yağmaya mevzul eyleyen sensin

    Nice şâhân-ı tahtından aluben eyledin derviş
    Harir olanları âhir bir kara çul eyleyen sensin
    1950.


    1939 Gazâlî, Mişkât, s. 106.
    1940 Andrews, age., s. 88.
    1941 Kuddûsî, Dîvân, s.89.
    1942 İbnü’l-Arabî, Futühâtü’l-Mekkiyye, II, s.326.
    1943 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 237.
    1944 İbnü’l-Arabî, Futühâtü’l-Mekkiyye, II, 235.
    1945 Kuddûsî, Dîvân, s. 90.
    1946 Kuddûsî, Dîvân, s. 90.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #13
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    Kuddûsî’ye göre, İlâhî aşk, birçok sınıf insanın hayatında köklü değişiklikler
    yapan, onların hayatlarını alt üst eden önemli bir faktördür. O aşk, sanki her şey zıddıyla
    bilinir, gerçek konumuna oturur ilkesini kanıtlayan önemli bir gerçek hâline dönüşmüştür.
    Aşk, zâhidin, onu kabul etmemesiyle onu deliliğin, taşkınlığın içerisine girdirerek, kendisini
    dünyanın en alçak insan derecesine düşürdü. Kendini âlim zannedip de böbürlenen birçok
    kimsenin ilminin boşa gittiğini, bu ilmin hem kendilerini, hem de bir başkasını kurtaracağını
    sanan gafillerin durumuna düşürür. Bunun aksine birçok cahile de gerçek aydınlama kapısını
    açarak onları âşık etmiştir. Allah dışında bilinenlerin üzerini çizerek, sadece Allah’ı
    tanıyabilme bilimini öğretti. Bu aşk öyle bir aşktır ki, fücur sahibi insanı bu İlâhî aşk ile
    eğiterek, abidin yıllardır aşksız yerine getirdiği ibâdettin tamamıyla heba olduğunu gösterdi.
    Aşk, en kötü ahlâklı insan da olsa, eğer onun gönlünü kuşatırsa, onu en güzel şekilde eğiterek,
    kendine bağımlı hâle getirir. Ve nice insanları en yüce makâmları çıkartmıştır.
    Bu aşk öyle bir ateştir ki birçok delikanlıyı yaşlandırıp belini bükerken, diğer
    taraftan birçok yaşlıyı da canlandırıp, civanmert vasfını kazandırmaktadır. İnsanın hayatını
    altüst ederek bir devrim gerçekleştiren aşk bazılarını kucaklayıp atmosferine alırken, diğer
    bazıları da onu kuşatıcılığına dayanmayarak ok gibi ondan uzaklaştılar. Bazıları aşkın vermiş

    olduğu hayretten dilleri kesiktir. Onu benimseyen kişilerin gönüllerine düşen ateşle Mâ’şuka
    olan sevgilerini coş hâliyle dile getirdiler. Kimini bünyesine kabul edip, potasında eritirken,
    ona dayanmayanları da ok gibi uzaklara fırlatır.
    Kuddûsî’ye göre, aşk, sabır duvarını/çizgisini aşan bir fenomendir.. Artık kişi için
    karar verme, direnme denilen vasıflar yok olmuştur. Mâ’şuktan gelen her şey tatlıdır. Sonucu
    ve bedeli ne olursa olsun sevgili için her şeye katlanır. O, sarhoşluk veren şarabın insanı
    kendinden geçirdiği bir şekilde, Allah’a bağlanarak kendini aşmıştır. O artık sınırları aşmıştır,
    ar şişesini kırmıştır. Sûfî “ar şişesini "kırmak”la melâmet gömleğini giymiştir. İnsanların
    kınaması onu ırgalamaz. Çünkü Rabbinin sevgisi kınayanın kınamasının önüne geçmiştir. Bu
    aşk hem dünya, hem de âhiret lezzetinden sûfîyi uzaklaştırarak, Allah’ın sevdiği,
    hoşlanmadığı her şeye karşı onu kör, sağır eder.

    Çünkü derya veş gönül iklimine doldu bu ‘ışk
    Komadı asla karar u sabrını aldı bu ‘ışk

    Verdi hayre şok kadar ki subhu şâmı bilmez
    Aklımı yağmaladı pes bî-haber geldi bu ‘ışk

    Zülfi yar ile beni muhkem tutuben bağladı
    Şişe-i nâmûsumu aher yere çaldı bu ‘ışk1938.

    Aşk gönlü kuşattıktan sonra âşıkın sabırdaki direnci kalmaz. Çünkü o Mâ’şuktan
    gelen her şeyi “âlâ res ve ‘ayn” olarak benimseyip, direnme denilen bir kavram içinde
    bulunması mümkün değildir. O’ndan gelen her şey güzeldir. O, kulun hayrına olmayan bir
    şeyi takdir etmediği inancı aşıkta mevcut olduğundan dolayı, âşıkın sabır göstermemesi söz
    konusu değildir.Bu sûfînin aşkla hakîki idrâk durumuna ulaşmasıdır; çünkü âşık, Mâ’şûk’u temâşâ
    ederken, çevresindeki dünyayı duymaz, görmez olur. Her hâliyle maddeye, dünyaya önem
    vermediğini gösterir. Bütün ağyâr ile bağını kesmış, sevgisiyle divane olmuştur; feryât ve
    figan eder, hasret çeker, Mâ’şûk’un dışında bütün nesne ile kalbî bağını koparmış, bütün
    ilişkilerini unutmuştur. Yâni, Gazâlî’nin dediği gibi, kendi idrâklerinin hükmünün ortadan
    kalktığı bir sarhoşlukla sarhoş olmuşlardır.1939 Âşık bu haldeyken, kendinden geçen sarhoş

    gibi, duyular dünyasını/âlemu’l-hissi, akıl dünyasını aşabilir. Bu dünyada çılgınlık sayılan
    aşkıyla, öteki âleme ait idrâki bulur, bu idrakle Mâ’şûk’uyla hakikî birliğe kavuşur. Bu cinsel
    birleşme değildir, bu, âşığın, kendi özü ile Mâ’şûk’unun özü arasında ayrım görmediği bir
    idrâk düzeyine erişmesidir; artık o, bu dünyaya bağlı bir nesne değildir, hakk’ın tüm varlıkta
    içkin olan vechidir.1940

    Kuddûsî’ye göre aşk, kul ile Rabbi arasındaki bağı sağlam tutan, kulun tam
    teslimiyetini bilincini aşılayan temel unsurdur. Burada, iki yüzlülük, zaaflar aşk’ın gücüyle
    yok olmuştur. Âşıkın Mâ’şuka olan bağlılığından dolayı aşkın kendisine giydirdiği yeni
    gömlek, ona verdiği yeni hayat anlayışından dolayı kınayanın kınaması onu enteresan
    etmemektedir. Âşık, Melâmî davranır, insanlar tarafından kınanmaktan kendisi için herhangi
    bir korku yoktur. Âşık, Mâ’şuk’u hoşnut edecek ameller peşindedir. İnsanların koyduğu kural
    ve kaideler, korkular ve endişeler onun hayatının belirleyicileri değildir. Bundan dolayı ar
    şişesini veya namus şişesini kırmıştır. O, riyâ şüphesini uyandıracak amellerden kaçınmaya
    çalışır. İbâdetlerini bile insanlardan gizler, hâlk onun sıradan insan olduğunu düşünür. Bu
    davranışlarından dolayı da âşık herhangi bir endişe taşımamaktadır. Çünkü o, aşka teslim
    olmuştur.

    Tez vâsıl eyler âşıkı Mâ’şûk’a ‘ışk mürşid olur
    Anınla bulur vuslatı Yezdâne hep merdânı ‘ışk1941.

    1935 İbnu’l-Arabî, Futûhât, II, 325.
    1936 Buhârî, Rikâk, 38.
    1937 Kuddûsî, Dîvân, s. 88.
    1938 Kuddûsî, Dîvân, s. 88.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #14
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    Aynı zamanda sûfîlerin, “Alem de mevcut olan her şey Allah’ın suretinde
    yaratılmıştır.” felsefesi, yaratılandan Yaratan’a doğru bir sevgi akışının oluşmasını
    göstermektedir. Bu düşünceyle tüm âleme ve insanoğluna baktığımız zaman, her yerde, her
    nesnede Allah’ın isimlerinin yansıması görülmektedir. Sûfîler, bu konuda, Allah’ın en
    mükemmel şekilde insana suret verip, biçimlendirdiğine inanırlar. Daha sonra, Allah,
    âlemlerin hakîkatını, ona tecellî ettirdiği Esmalarıyla bildirmiştir. Böylece insan, Allah’ın
    suretiyle ve kâinatla şekillenmiştir. Bununla Allah, kendisinin alemlerin rûhu olduğunu ve her
    şeyin O’na hizmet ettiğini gösterdi.1930

    Aşk atmosferi sûfînin dünyasını kapladığı zaman artık onun için, önceki
    yaşamında kazandıklarının bir değeri söz konusu değildir. Kazandığı her şey yok olup heba
    olmuştur. Peşinde koştuğu mal-mülk, mevki-makâm, ilim ve amel önemini yitirmiştir.

    Vücud iklimine basdi kadem ışk
    Gönül milkinde hem dildi âlem ışk

    Geçurdu mâsivadan bizi âher
    Serâyı dilde şahi muhterem ‘ışk

    Sakın ‘uşşâki techil etme zirâ
    Eder onlara ta’lim hükmü ‘ışk

    Bu Kuddûsî Hudâ’ya hamd edüp çün
    Ki irşâd eyler anı dem be dem ‘ışk
    1931.

    Kuddûsî’ye göre, aşkın kuşatıcılığı hem bedenen, hem de kalbendir. Aşk gönül
    dünyasını feth ettikten sonra vücûd bütününü tesiri altına alır. O, gönül dünyasını kuşatırken,
    oraya hâkim olunca, mâsîvayı tamamen kovup bedenin bütün organlarında da hakimiyet
    sağlar.
    Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır”1932 Bu ifade, Allah’ın sevgisinin insanların
    dışında bütün varlığı kuşattığını ve bütün eşyâ için olduğunu göstermektedir. Bu âyetteki
    rahmet”in de tefsirciler tarafından aşk olarak yorumlandığı görülmektedir. İbnu’l-Arabi’ye
    göre Allah ile insan arasındaki sevginin temeli, Hz. Peygamber (s.)’in “Allah, Âdem’i kendi
    suretinde yarattı
    1933” sözüne dayanır. Çünkü insan Hakk’ın formuyla yaratılmıştır. Bundan
    dolayı insan potansiyel olarak büyük sevgisini Yaratıcı’sından almıştır1934.
    Çünkü, gerçek aşk, âşığı öyle bir mânevî hâle sokar ki artık sevgiliden duyduğu
    sözlerin dışındaki tüm sözlere sağır, sevgilinin yüzü dışındaki her manzaraya karşı kör ve
    sevgilisinin adını anmaktan başka tüm isimlere karşı dilsizdir. Âşık, gönlüne, sevgilisine
    duyduğu aşktan başka birşey sokmaz. Aşkın gücü insanı öyle bir hâle getirir ki, kişi hayal
    hazinesinin üzerine bir kilit vurur. Ve artık hayallerinde sevgilisinin suretinden başkasını
    hayal edemez, başka bir görüntünün O’nun görüntüsünün önüne geçmesine ya da başka
    birinin araya girmesine izin vermesi mümkün değildir.1935

    O, Allah’ın: “Kulum nafile ibâdetlerle bana yaklaşınca ben de onu severim, onu
    sevdiğim zaman onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum
    ”1936 kudsî
    hadiste buyurduğu bu İlâhî övgü kazanarak ve O’nunla hemhal olarak vuslata kavuşmuştur.
    İnsanın, Allah’a duyduğu aşkla tamamen kuşatılmasının espirisi onun, Allah’ın
    sureti üzere yaratılmasıdır. Bu nedenle insan, İlâhî varlığın karşısında eksik kişiliğiyle durur.
    Diğer taraftan her sûfînin aşkın kıymetini takdir edecek diye bir genellemeye
    gitmek yanlıştır. Aşkın tesirini idrak edemeyenler, aşkın insanlara acı ve kederden başka bir
    şey vermediği düşüncesindedirler. Onlar âşıklardan sadır eden bazı sekr hâllerini cehâlet
    işaretleri olarak görerek onları cehâletle suçlarlar. Ama onlar, bu âşıkları terbiye edip, sahv
    hâline getirecek iksirin aşk olduğunun farkında değillerdi. Kuddûsî sûfîyi an be an terbiye
    edip, kâmil derecesine götüren yegâne düsturun aşk olduğunu ifade eder:

    Çok zâhidi rüsvay-i cihân eyledi bu ‘ışk
    Çok gafili aygah-ı zemân eyledi bu ‘ışk

    Çok ‘âlimin ‘ilmini alıp eyledi câhil
    Çok câhile her fenni âyân eyledi bu ‘ışk

    Çok fâciri bir nazarla eyledi irşâd
    Çok ‘âbidin işini yaman eyledi bu ‘ışk

    Çok ‘akıl-i hayrete koyup eyledi beyhoş
    Çok eblehi erbâbı beyan eyledi bu ‘ışk

    Çok kimseleri tez edûben attı yâbâne
    Çok kimseleri tez nişân eyledi bu ‘ışk

    Çok kimseleri lâl edüben bağladı dilin
    Çok kimseleri talk-i lisân eyledi bu ‘ışk1937.


    1927 Kuddûsî, Dîvân, s.87.
    1928 İsrâ, 17/44.

    1929 Nûr, 24/41.
    1930 İbnü’l-Arabî, Futûhât, II., 486.
    1931 Kuddûsî, Dîvân, s.87.
    1932 A’râf, 7/156.
    1933 Buharî, Sahih, İstizân, 5759.

    1934 İbn Arabî, a.g.e., II, 490.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #15
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    5. Aşkın Sûfînin Hayatında Yaptığı Devrim

    Kuddûsî’ye göre aşk, sûfînin hayatında köklü bir değişiklik bir devrim
    gerçekleştirir. Önceki hayat düzenini tamamen alt üst eder. Sabır denen dayanma kuvvetini
    bile ortadan kaldırarak onu her konuda tam kararlı kılar. Sabır yok olmuştur. Şişe-i âr’ı (ar
    şişesini) paramparça ederek onu mecnûna çevirir.

    Ma’rifet lilüdürür deryây-ı ışk içre nihân
    Kim ki gavvâs1924 oldu bu bahre oliserdir ârif

    Hacc u savm-ı zühde mağrur olma ey zâhid yürü
    Işk u irfân olmadıkça olamaz kişi hanif1925.

    Kuddûsî’nin düşüncesindeki bu radikal değişikliğe sûfî perspektifinden
    baktığımızda, bu ilk duygular daha da mükemmel tanımlanır: “Sevgi herhangi bir şeyin
    eğitiminde insana mutluluk veren bir duygudur”. Bu duygu ilk aşamada tamamen anneye
    yöneltilir. Çünkü çocuğun düşünceleri ilk çocukluk yıllarında gelişir, onun sevgisi farklı
    şekillerde oluşur. Bu dönemdeki sevgi yalnızca oyunlara ve oyuncaklara karşıdır. Çocuk,
    yetişkinlik dönemine girince, onun deneyimleri doğal bir eğilim olarak karşı cinse karşı
    gelişir. Karşı cinse duyulan bu sevgi, ilk dönem ve sonraki yaşlarda sağlıklı bir sevgiye
    dönüşür. Bu süreç sonunda Allah sevgisiyle sonuçlanır1926. Fakat bu öyle bir sevgidir ki, sabır
    gibi makâmları “hiç”liyen bir tutkudur.
    Önceki hayatınca sıradan ve insanlara herhangi bir tesiri olmayan sözler sarf eden,
    yaptığı amelle hiçbir etkileyici örnek ortaya koyamayan ve zâhir bilgiyle donanmış bir
    kimsedir. Yâni değersiz ve sıradan cam boncukları satan tacirdir. Fakat sûfî, İlâhî aşk ve
    irfanla donandıktan sonra deryadaki mârifet ve hikmet incileri saçar. O diline (gönül
    merkezine) gelen bu değerli inci-mercanlarla hem Allah’ı zikr ederek, hem de aşk ateşinin
    aydınlığıyla yok olarak Rabbâni eylem ortaya koymaktadır.

    Âşık-ı bî çarey-i giryânzâr eyler bu ‘ışk
    Komayıp sabrını aslâ bî karar eyler bu ‘ışk

    Şişe-i ârını taşa çaluben mecnûn eder
    Düşürür sevdalara bi nâmusu âr eyler bu ‘ışk

    Dû cihânın lezzetinden âşıkı dûr eyler ol
    Sağır eyler hem kulağını gözünü kör eder

    Devleti uzmâya erer kenzîni ışkın bulan
    Âşıkı iki cihânda bahtiyâr eyler bu ‘ışk

    Gezdirir Rûm u Hicaz’ı ‘ışkı sevdâ âkıbet
    Bilmez olur zühd ü takvâ resmin asla akibet

    İlm ü amâl eder bil cümle yapma âkıbet
    Hâsılı hep varlığını târümâr eyler bu ‘ışk
    1927.

    Kuddûsî gibi sûfîler, aşk iksirini içmekle en büyük servete olan aşk hazinesine
    ulaşmışlardır. Aşkın sûfîde yarattığı inkılâb onun gönlündeki mâsîvayı yakıp kül ederek,
    sadece Allah’ı bırakmıştır. Bu aşk, sûfîyi seyyah yapar. Kuddûsî bu aşkla Hicaza, Anadolu’ya
    Şam’a ve Mısır’a seyahatler yapmıştır. O, Allah, Hz. peygamber ve Allah dostlarının
    sevgisinden dolayı yıllarca seyahat edip durur.
    Kuddûsî’nin bu sevgisini Allah’ın kitabındaki yazılı ifadelerle değerlendirdiğimiz
    zaman, insan ile Hakk arasında “doğal bir sevgi” vardır. Bunun da belirtileri hem O’nun
    yeryüzündeki eşsiz eserleri, hem de insanoğlunun sürekli olarak onun yüceliğini ve
    büyüklüğünü övmesidir. “Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her şey O’nun sınırsız
    kudret ve yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir nesne yoktur”1928
    ve aynı şekilde:
    Göklerde ve yerde var olan bütün yaratıcıların, kanallarını yayarak, uçan kuşların, Allah’ın
    sınırsız kudret ve yüceliğini dile getirdiklerini görmüyor musun? Gerçek şu ki, Allah’a nasıl
    yönelip niyaz edeceklerini hepsi bilmektedir…
    ”1929 Bu sevgi de bir ayna gibi Allah’ın
    güzelliğini yansıtmakta ve O’nu övgüyle tesbih etmektedir.




    1923 Paul Tillich, Love, Power an Justice Ontological Analyses and Ethical Applications, Oxford University
    Press, London, New York, 1960, p.12.
    1924 Gavvas: Dalgıc. Tevhîd aşk ve hakikat denizine dalıp, varoluşa ait sırları, ma’rifeti elde eden âşık ârif. Bk.
    Cebecioğlu, TTDS. s. 388.

    1925 Kuddûsî, Dîvân, s.85.
    1926 Gazâlî, İhyâ, IV, s.312–326.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Benzer Konular

  1. Sûfînin Nefs Kemâlâtında Namazın Tesiri
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.07.11, 11:36
  2. Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 09.07.11, 10:26
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.08.09, 22:04
  4. Müslümanın Hayatında Vakit
    By Reyhani in forum Sohbet & muhabbet
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 16.06.09, 23:19
  5. Saç Dökülmesi Kellik Tedavisinde Fitoterapik Devrim
    By Konyevi Nisa in forum Deri Hastalıkları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.06.08, 08:53

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •