Halâyık iktibas etti Senin nurundan envârı
Kamuya vasıta oldun bi-külli halka rehbersin
Dahi rûh-i şerifin yaradıldı cümleden akdem
Nebiler hatemisin çünki dünyâda muahharsın
1380
Kuddûsî’nin ontolojik düşüncesi, Muhammedî Nur’un hakikati üzerine temellenmiştir.
Ona göre bütün varlığın/vücudun kaynağı olan Hz. Peygamber varlığın sevgisi ile
Yaratıcısına bağlanmasının tek sebebidir. Göklerin ve yerin düzen ve nizamının inşası Hz.
Peygamber’in hakikat ile olmuştur. Göklerde ve yerde bulunan tüm varlık O’nun bu
yüceliği/ulvi ile hayat bulmuştur. Yani Peygamber (s.) her canlının aslıdır.1381 O her türlü
yüceliği ile en yüksek mertebeye ulaşmıştır. Çünkü O’nu öven, “Makâm-ı Mahmûd”a çıkaran
Yüce Yaratıcı’dır. Öyle bir makam ki beşer nevinde yaratılan hiçbir mahlukun ulaşamadığı
bir makamdır. İlâhî kelâmın diliyle şu şekilde tanımlanır: “Kim Resul’e itaat ederse, Allah’a
itaat etmiş olur.”1382, “Sana biat edenler, Allah’a biat etmişlerdir.”1383 ve “Attığın zaman Sen
atmadın Allah attı”1384 âyetleri Hz. Peygamber (s)in hem ontolojik hem de mevki ve makâm
konumu itibarıyla farklılığını ortaya koymaktadır.
Ey şâh-ı Rusül sen heme gümrâha emânsın
Hem bâ’is mahb-ı mahlük-ı cihânsın
Sen olmasan olmaz idi bu seb’a semâvât
Hem bulmaz idi kimse hayât tenlere cansın
Medh eyledi bizzat seni ol Hâlık-ı ekvân
Kim medhe seza eşref-i halk gevhere kânsın
1385
Kuddûsî’ye göre, Hz. Peygamber (s), öyle bir nur, öyle bir hakikattir ki, hiçbir varlık
O’nun gibi hakkıyla övüp, hakikatini ortaya koyamazlar. Zira insan, Hakk’ı nasıl hakkıyla
övüp, takdis edemiyorsa, Hz. Peygamber (s)i de aynı şekilde takdir etmek mümkün
değildir. Onun için bu hakikat, isim ve sıfatlara sahip olan İlâhî bir şahsiyettir. O, İlâhî
kemalatı yansıtması bakımından bütün varlıklardan üstündür. Bu üstünlük, diğer hiçbir
varlığın, onun uluhiyet makamına ulaşmamış olmasından kaynaklanmaktadır.
Kuddûsî bütün varlığın, yaşama iksirini, aşkını, bağlılığını tamamen Muhammedî
Nur’dan aldığını ifade etmektedir.
Olup küttâb senin medhini tahrir etseler âlem
Olurlar cümlesi âciz-i aceb sırr-ı Hudâ sensin
Senin zerrât-ı nûrundan olupdur afitâb zerre
Kamu ins ü cin melek hayrân ki pür nur ziyâ sensin
1386
Kuddûsî’ye göre, Muhammedî Nur diğer peygamberlerin varoluşunun nedenidir.
bütün peygamberler, O’nun Hakikatiyle varlık âlemine gelmişlerdir. Onun için diğer bütün
peygam hazeratından üstün olarak Hakk tarafından seçilmiştir. Çünkü O, Allah’a en yakın
olan varlıktır. Bundan dolayı O, bütün hazeratının peygamberler hazeratı arasında, merhameti,
sevgisi ve bilgisiyle seçilmiş ve şefâ’at yetkisi verilen tek peygamber, tek hakikattir.
Tevessül eyledi Hakk’a seninle nice peygamber
Şefâ’at Sana verildi Hudâ’ya âşinâ Sensin
1387
Kuddûsî’ye göre, Hz. peygamber, “Allah’a çağıran ve ışık saçan bir kandil olarak”1388
bütün insanlığı ve varlığı/vücudu aydınlatan bir nurdur. Yâni Allah’ın aleme tecelli etmesiyle
Muhammedî nur zuhur etti. Bu nurla bütün alem yaratılmıştır. Allah’ın da beyan ettiği gibi,
“Allah’tan size nur gelmiştir.”1389 âyetiyle, alemlerin, içinde varolan varlığı vücuda
gelmesinin kaynağıdır.
Habiba Sen Nebiler serveri kevneyne Sultansın
Münevver veçhin ile âleme hem şemsi tâbasın
Hudâ âlemlere gönderdi rahmet çünki sen Şâhı
Kamü halka bize hem Rahmet-i Rahmân-ı Mennansın
1390
1369 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 259a.
1370 Aynı eser, vr. 259b.
1371 İsrâ, 17/79.
1372 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 125.
1373 Suyutî, el-Cami’us-Sağir, Beyrut 1391, s. 123.
1374 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 100.
1375 Enbiya, 21/107.
1376 Kâlem, 68/4.
1377 A’râf, 7/156.
1378 Duhân, 44/6.
1379 Kuddûsî, Dîvân, s. 134.
1380 Kuddûsî, Dîvân, s.134.
1381 Kuddûsî, Pendnâme, vr. 27b.
1382 Nisâ, 4/80.
1383 Fetih, 48/10.
1384 Enfal, 8/17.
1385 Kuddûsî, Dîvân, s.146.
1386 Kuddûsî, Dîvân, s.148.
1387 Aynı yer.
1388 Ahzâb, 33/46.
1389 Maide, 5/15.
1390 Kuddûsî, Dîvân, s.150.