5 sonuçtan 1 ile 5 arası

Konu: Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    Hanımlar Rehberi - s.2286
    Sizin Risale-i Nur eserlerinize can ü gönülden itimat ediyoruz. Nur-u Kur'ân'ı sevgiyle, muhabbetle okuyoruz. Siz bütün ömrünüzdeki hallerinizle, Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin gittiği Kur'ân yolunda gidiyorsunuz. Dinî eserlerin yasak edildiği acı günlerde, imanı kurtaran Nur Risaleleri gibi eserler verdiniz.
    Hazret-i Peygamber Efendimizin yolunu tam takip ettiğinizden; idamlardan, mahkemelerden, zulümlerden korkmadınız. Ve Allah'ın inâyetiyle, yüz otuz parça Nur Risalelerini vücuda getirdiniz. Şahlanmış arslanlar gibi İslâm dinini idam mahkemelerinde müdafaa ettiniz.
    Muazzez Üstadımız,
    Yirmi seneden beri Risale-i Nur'a hizmet eden kıymettar talebeniz, muhterem vâlidemiz Âsiye Hanım buradadır. Bizlere Risale-i Nuru tanıttı. Kadınlar arasında imana, Risale-i Nurla büyük hizmetler yaptı. Ankara'daki annemiz Risale-i Nura ihlâsla hizmet ediyor. Çok hanımların Risale-i Nurla mesut olmalarına, imanlarının kurtulmasına vesile oluyor. Afyon havalisindeki şehadetli, nurlu, faaliyetli Nurcu kardeşimiz Risale-i Nurun mesleğine uygun olarak hizmet ediyormuş. Birçok hanımlar, genç kızlar onun vasıtasıyla Risale-i Nurdan iman dersi okumak bahtiyarlığına erişiyorlarmış. Antalya'da da birçok Nurcu kardeşlerimizin Risale-i Nura çalıştıklarını, Risale-i Nuru yazdıklarını işittik, çok mesrur olduk. Hem Nurlara çalışan bu Nurcu kardeşlerimize, hem vatanımızdaki bütün âhiret kardeşlerimize dualar eder, onları ruh u canımızla tebrik ederiz.
    Uzun yazdık, affınızı yalvarıyoruz, Nurun muhabbeti, Nurun sevgisi bizi durdurmuyor. Daima Nurdan konuşuyoruz. Her zaman dilimizde, kalbimizde, ruhumuzda Nurun sevgisi. Nur okuyacağız... Nur taşıyacağız... Nur yazacağız inşaallah...
    Ankara'da, Risale-i Nur matbaalarda binlerce basılıyormuş. Bu en büyük bayramımızdır. Bu bayram, bütün dünyadaki din kardeşlerimizin bayramıdır. Bunun için başta siz Üstadımızı ve bütün Risale-i Nur talebelerini tebrik ederiz. Buradaki Risale-i Nurla alâkadar âhiret hemşirelerimiz ve bizler size pek çok selâmlar ve dualar ediyoruz. En büyük hürmetlerimizle ellerinizden öperiz.
    Üstadımız, Efendimiz Hazretleri,
    Biz, bu dehşetli zamanda, Risale-i Nurdan aldığımız derslerle imanı kazanmak gibi nihayetsiz bir saadete nâil olduğumuzdan dolayı kalbimize doğan şükranlarımızı işte bu suretle yazdık. Eğer elimizden gelse, Risale-i Nurun kadınlara ve bütün İslâm milletlerine verdiği faydaları, binlerce sayfalar dolusu kaleme alacağız. Ama mümkün değildir.
    Öyle bir zaman gelecek ki, milyonlarca kadınlar Nur Risalelerinin dairesine pervaneler gibi Risale-i Nur derslerine koşacaklar. Risale-i Nurdan kudsî iman derslerini alacaklar, dinleyecekler. Nur semasında Nurlar teneffüs edecekler. Cennetü'l-Firdevs'i kazandıran iman nimetine nâil olacaklardır.
    Çok şefkatli, çok merhametli Üstadımız,
    Risale-i Nurun bu büyük bayramını tekrar tebrik ederiz. Biz, siz müşfik Üstadımızdan, Risale-i Nurdan ölünceye kadar ayrılmayacağız. Siz ve Risale-i Nur; dünyada mürşidimiz, âhirette şefaatçimizdir. Canımız, Nur-u Kur'ân ve iman olan Risale-i Nura ve Kur'ân dellâlı siz Üstadımıza kurban olsun. Herşeyimiz Risale-i Nura feda olsun...
    İstanbul'da, duânıza muhtaç talebeleriniz ve mânevî evlâtlarınız
    Hayrünnisâ, Seyyide, Emine, Fatma.


    Nurcuların kasîdesi*
    Annem beni yetiştirdi, bu hizmete yolladı,
    Teslim etti Risaleyi, Allah'a ısmarladı.
    Boş oturma çalış dedi, hizmet eyle imana.
    Sütüm sana helâl etmem, çalışmazsan Kur'ân'a.
    Yazdığımız Risaledir, okuyoruz Kur'ân'ı;
    Biz Nur'ların yardımıyla hıfzederiz imanı.
    Medrese-i Nûriyedir Sav ve Barla, Eflânî;
    Şâkirtlere müzahirdir Abdülkadir Geylânî.
    Mübarekler heyetiyle Nur ve Gül Fabrikası;
    Kalemleri kılıç gibi, zamanın hârikası.
    Hapishane dedikleri oldu birer medrese;
    Genç, ihtiyar, kadın, erkek, koşuyorlar bu derse.
    Tamam otuz beş senedir küfürle etti cihad;
    Tarih-i İslâmda pek ender görünür bu sebat.
    Ey Nurcular! Ey Nurcular! Ey mübarek kardeşler!
    Her an sizden râzı olsun Allah ile Peygamber...
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    Hanımlar Rehberi - s.2283
    Değil topraklarımızda, bütün dünyada Nurlarımızla beraber zaferlerden zaferlere gideceğimize inanıyoruz. Bu zafer Allah'a giden nurların zaferidir. Bu zafer, Asr-ı Saadette Peygamberimizin açtığı nurlu yolu takip edenlerin zaferidir. Bu zafer, imanlıların zaferidir. Galebe İslâmındır. Mağlûbiyet ise, dünkü ve bugünkü dinsiz güruhlarındır. İmanlı gönülleri hiçbir kuvvet mağlûp edemeyeceğine bütün dünya şahit olmaktadır. Risale-i Nur'un iman hizmetindeki zaferi bunu bir kere daha gösteriyor.
    Siz olmasaydınız; biz bu asrın riyakârlıktan ibaret fâni zînetlerini, medeniyet asrının emri diye çoktan kalblerimize yerleştirmiş, ruhlarımızı elmas seviyesinden mülevves kömür mahiyetine düşürmüş olacaktık. Cenab-ı Hak sizin vasıtanızla bizlere nurlarımızı ihsan etmiş olduğundan; Nurlarımızın ışığında o zulmetli gecelerle, o dessaslar medeniyetinin çirkinliklerini apaçık görebiliyoruz. Allah'ımızın bu inayetine hamd ü senalar ederiz.
    Bu asrın ne korkunç ve ne dehşetli bir asır olduğunu görebilmekliğimiz için ancak ve ancak tahkikî imanın dürbünü ile seyretmekliğimiz icap ediyormuş. İman dürbününü kalb ve gözlerine takmayanları, lehviyatları mehasin gösteren şu mimsiz medeniyetin dalâlet bataklıkları yutabilir düşüncesiyle biz Nur şâkirtleri çok üzülüyorduk. Fakat Nurlar Avrupalıların da ruhlarına girerek lehviyatlarını günden güne temizlemekte olduğunu, gelen mektuplardan öğrenmiş bulunuyoruz.
    Bizler ise, bugün imanın nuru ile diyoruz ki: Ey yirminci asrın medeniyet asrı olduğunu iddia eden dinsiz felsefe, dinsiz, tabiiyyun masonlarla kızıl moskoflar! Bizler sizlere bu vatanın güzel topraklarından ve Orta Anadolu'da Hazret-i Mevlânâ'nın kucağından seslenerek, Hazret-i Muhammed'in (a.s.m.) ümmeti, Mevlânâ'nın torunları ve Bediüzzaman Said Nursî'nin talebeleriyiz. Sizler de bizleri iyi tanıyınız. Senin medeniyetini mazi mezarlığına gömmüş bulunuyoruz. Yerine pek taze yirmi birinci asrın güneşi doğmak üzeredir. Bu güneş İslâmların güneşi, Nurların güneşi ve dolayısıyla Nurcuların güneşi olarak doğacaktır inşaallah.
    Hazret-i Üstadımız Efendimiz, şu lisan-ı pürkusurumuzla sizinle iman yolunda, Allah yolunda, Kur'ân'ımızın rehberliğinde hakkın hakikatını kabul edişimizin birer vesikasını belirtmekle bu asrın en bahtiyar insanı olduğumuza inanıyouz. Zira, bugün dahi bir talebe nazariyle bakmış olduğunuz şu fâni vücudunuz Allah'ın yanında, bizlerin yanında ebedîdir. Çünkü Mârifetullaha müteveccih olan kalblerimiz iman kuvvetiyle çarpmaktadır. Bu kuvvet bizleri Allah yolundan Peygamberimiz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin rehberliğinden, Nurlarımızdan ayırmayacak İlâhî bir kuvvet olmuştur inşaallah.
    Allah'ın izni ile kalblerimize Risale-i Nurun ve Nurlarımızın vermiş olduğu feyizlerle bu mektubu yazdık. Siz Üstadımızı hasta hallerinde pek fazla meşgul ettiğimizden kusurlarımızın affını ayrı ayrı rica eder, Cenab-ı Allah'tan şifalar dileriz ve Leyle-i Mi'râcınızı tebrik ederiz.
    Pekçok dualarınıza muhtaç Konyalı hanımlar nâmına
    Gülsüm, Elmas, Firdevs, Mediha,
    Ayşe, Hatice, Fatma, Saliha, Şükran,
    Müşerref, Zehra, Ayşe, Nuran.

    Hasan Feyzi, Halil İbrahim misilli Nur'un kahramanları gibi İstanbul'da kadınlar taifesinden Nurlara hârika bir alâkadarlık gösteren hanımların mektubudur.
    Çok muhterem, çok mübarek, büyük Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Biz zayıf biçareleri talebeliğe kabul ettiğiniz için pek çok sevindik. Dünyalar bizim oldu. Gözlerimiz sevinç yaşlarıyla doldu. Ağladık... Ve ağlayarak, Rabbimiz Teâlâ Hazretlerine hadsiz şükürler ettik. Cenab-ı Hak bu fakirleri, yüz otuz tane eşsiz eserleri her yerde aşkla okunan siz gibi dünyada bir tek Bediüzzaman olan haşmetli bir Üstadın dualarına dâhil eyledi. Bu zamanın en büyük zâtı olan Risale-i Nur sahibinin talebesi olmak gibi çok büyük bir şerefe, çok büyük bir nimete vâsıl etti.
    Ah Üstadımız, ne yapalım! Hediye kabul etmiyorsunuz ki, hediye gönderelim. Siz, bizim ebedî hayatımızı kurtardınız. Biz size, en küçük bir iyilik dahi yapamıyoruz. Gerçi dünyalar dolusu iyilik edilse, yine sizin bizi iman-ı kâmile eriştiren Risale-i Nur gibi büyük bir lütfunuza mukabil gelemez. Cenab-ı Hak siz Üstadımızdan ebediyen razı olsun, âfiyetler, şifalar versin. Ve bizleri Üstadımız Bediüzzaman'dan ayırmasın. Âmin.
    Ey Rabbimiz! Sevgili Peygamberimiz Habibin hürmetine, bu duamızı kabul eyle. Âmin.
    Büyük Üstadımız Efendimiz,
    Kendimizde size talebe olmaya liyakat görmüyoruz. Sizin bizlere olan çok şefkatiniz, pek ziyade hamiyetiniz; bizleri dünyada, âhirette saadetlere

    Hanımlar Rehberi - s.2284
    kavuşturan Risale-i Nur talebeliğine dâhil etmektedir. Risale-i Nuru okuyoruz. Âhiret hemşireleriniz Risale-i Nura çok müştaktırlar. Beraberce okuyoruz. Nur Risalelerinden çok, hem pekçok istifadeler ediyoruz. Bizler şimdiye kadar Risale-i Nurda kadınlara verilen çok kudsî dersleri; hiçbir kitapta görmedik, hiçbir hocadan işitmedik. O pek kıymetli, pek güzel, pek tatlı iman hakikatleri bizim ruhumuzun gıdasıdır.
    Risale-i Nurdaki mukaddes Kur'ân hakikatleri; bizim kalblerimize işliyor, kalbimizde nurdan muhabbet alevleri yandırıyor, imanımıza kuvvet veriyor, mâneviyatta derecatımızı yükseltiyor. Risale-i Nur; bizi fitnelerden uzaklaştırıyor, tarik-i müstakîme, Kur'ân yoluna intisab ettiriyor. Bizi şeytanların, cinnîlerin ve bizi din perdesi altında aldatıcı, kandırıcı kimselerin şerlerinden emin kılıyor. Hak Teâlâ Hazretleri siz Üstadımızdan ebediyen razı olsun, uzun ömürler versin. Siz Üstadımıza olan şükranlarımız sonsuzdur.
    Sevgili Peygamberimiz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, siz Üstadımıza ve Nur talebeleri kardeşlerimize iman ve Kur'ân hizmetinde ebediyen muin ve yardımcı olsun. Cenab-ı Hak, sizleri bu Kur'ân hizmetinde muvaffak eylesin. Âmin. Âmin. Âmin...
    Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Nasıl dert yanalım? İfsat komiteleri, din düşmanları, desiselerle biz kadınları ifsat ettiler; çoklarımızı İslâmiyetten uzaklaştırdılar; bizi yüksek İslâm terbiyesinden, yüce İslâm edebinden mahrum ettiler. Hâlâ da, dinimize zararlı şeyleri bize aşılamaya çalışıyorlar. Hadsiz hamd ve senalâr olsun Rabbimize ki, Risale-i Nur bizi bunlara kapılmaktan dahi kurtardı. Risale-i Nura nâil olunca, kalblerimize nurlar yağdı. Ruhumuzda nurlu âlemlere pencereler açıldı. Nur Risalelerini okudukça imanımıza, mukaddes dinimize bağlılığımız ziyadeleşti. Peygamberimiz Habib-i Zîşan Efendimize muhabbetimiz fazlalaştı. Allah'a olan itaatimiz, sevgimiz, aşkımız sonsuz bir hâle geldi. Nurları okudukça dinimize, imanımıza zarar veren şeyleri ayırd etmeye başladık.
    Dinî bir ders veriyorum diye biz safdil kadınları aldatıp yanlış yollara bizi teşvik eden kimselere gitmez olduk. Çünkü, Risale-i Nur bizim gözümüzü açtı. Risale-i Nuru okumadan evvel bunları bilemiyorduk. Başka şeylere, başka heveslere uyarak günahlar işliyormuşuz. Pâk İslâm kadınlığının şerefine yakışmayan Avrupalı gâvurların vaziyetlerini taklide kapılıyormuşuz. Risale-i Nur bizi cehaletten, o çirkin şeylerden kurtardı. Günahlardan uzaklaştırdı; sevaplara nâil kıldı. Risale-i Nur bizim her derdimize derman; acılarımıza nurlu birer merhem oldu. Şimdi iman ediyoruz ki, Risale-i Nur herşeye devâdır. Bu pek nûrânî, pek feyizli eserler bize kâfidir. Başka şeylere gitmeye, aramaya ihtiyaç bırakmıyor.
    Biz kadınlar, elhamdü lillâh dinimize bağlıyız. Fakat biz; bize hakikî bir surette dinimizi öğretecek, bizi ibâdete, güzel amellere, güzel ahlâka sevk edecek eserlerden mahrum edildik. Dinsizler kadınları şaşırttılar. Bunun için bize Kur'ân yolunu öğreten İslâmiyetin nurlu, selâmetli caddesinde iman ilmini tahsil ettirerek yürüten Nur Risaleleri gibi bir mürşid-i kâmil lâzımdı. Buna çok muhtaç idik. Bizi ebedî saadetlere nâil kılacak, bizi Kur'ân nurlarıyla nurlandıracak, Kur'ân-ı Kerimin sonsuz feyizleriyle feyizlendirecek Nur Risaleleri gibi bir üstada, bir esere ihtiyacımız fazla idi. Demek bu Nurları, bu eserleri, bu üstadı görmüyormuşuz. Demek gaflette imişiz. Gördük, ayıldık; uyandık; Risale-i Nura sarıldık. Başkalarının aldatmalarından kurtulduk. Nur Risalelerindeki Kur'ân, iman nurlarına eriştik, elhamdü lillâh, Allah'ın bu büyük lütuf ve keremine hadsiz şükürler ederiz.
    Üstadımız,
    Biz Nur Risalelerine ruh u canımızla sarılıyoruz. Hanımlar Rehberi, Gençlik Rehberi, Küçük Sözler, Hastalar Risalesi, İhtiyarlar Risalesi bizim en büyük rehberimizdir. Bizim acılarımızı gideren nûranî derslerimizdir. Hanımlar Rehberi defalarca okunmaya şayeste bir eserinizdir. Okudukça, okumak şevki doğuyor. Tekrar ettikçe anlayışımız artıyor. Ruh ve kalblerimizde tesiri ziyadeleşiyor.
    Sözler
    'i, Hastalar Risalesi'ni, İhtiyarlar Risalesi'ni sık sık okuyoruz. Bu Risalelere, bizler ekmekten, sudan, havadan ziyade muhtaç olduğumuzu; okudukça idrak ediyoruz, anlıyoruz. Böyle böyle Nur Risalelerini devrediyoruz. Nur Risaleleri bizim ruhumuzdur, kalbimizdir, başımızın tacıdır, gönlümüzün nûrudur. Nurları sinemize basıyoruz. Onları yanımızdan, dilimizden, çantamızdan eksik etmiyoruz...
    Üstadımız,
    Nur Risalelerindeki iman nurları, birer gül-ü Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm gibidir. Biz, bu eserlerinizin bize ne kadar faydalı olduğunu, ruhumuza, kalbimize ne derece tesirler verdiğini dile getirmekten âciziz.
    Üstadımız,
    Nur talebelerinin okudukları bir eşi, bir benzeri daha dünyada olmayan Cevşenü'l-Kebir isimli Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz

    Hanımlar Rehberi - s.2285
    Hazretlerinin duasını ve çok sevaplı, çok nurlu, çok faziletli salâvat-ı şerifelerinizi elde ettik, okumaya başladık. Sizin devam ettiğiniz bu pek kıymettar, çok mübarek evradlar; bizim zikrimiz, bizim virdimiz oldu, elhamdülillâh. Fakat en ziyade, Risaleleri okumaya gayret ediyoruz, ehemmiyet veriyoruz. Çünkü, Nur Risalelerini ne kadar sık sık okursak, bu dualardan daha ziyade feyz alıyoruz. Duaları, evradları mübarek gecelerde, hususen Leyle-i Regaib ve Leyle-i Berat, Leyle-i Kadir ve Cuma geceleri gibi vakitlerde okuyoruz.
    Cenab-ı Allah, şefkate çok muhtaç olan biz kadınlara; siz gibi çok şefkatli, çok merhametli bir zâtı üstad eyledi. Dünya yüzünde en doğru ve en yüksek, en hakikî, en büyük bir mürşid olan Nur Risalelerini bizlere ihsan buyurdu.
    Fâni bir üstada yapışmamışız ki, o vefat edince biz mürşidsiz kalalım. Ölmeyen, bâkî olan Kur'ân tefsiri Risale-i Nur gibi ebedî bir üstad var. Üstadımız ebediyen bize üstadlık edecek, bize hâmi olacak, bizi ölünceye kadar nurlandıracak inşaallah.
    Allah'ımıza çok şükürler olsun, biz artık yüksek bir mektep olan Nur Mektebine girdik. Kur'ân Nurlarına intisab ettik. Risale-i Nur bizim yüksek derslerimizdir. Risale-i Nur, en büyük nur kaynağı, en zengin feyiz hazinesidir. Biz kadınlar Nur talebeliğiyle iftihar ediyoruz, şeref duyuyoruz. Bu aldatıcı zamanda, tehlikelerin insaniyeti boğduğu bu asırda; koruyucu en büyük kale, Risale-i Nura talebe olmaktır. Risale-i Nur talebeliği, en büyük bir şereftir. Kur'ân hakikatlerini kalbimize, ruhumuza, aklımıza işleyen Nur Risalelerine intisap etmek; Kur'ân'a, İslâmiyete intisap etmektir.
    Bilhassa, kadınların sâfiyetinden istifade ederek aldatıcı kimselerin çok olduğu bu karışıklık devrinde; en müstakim yol, en doğru rehber, en hakiki üstad Risale-i Nurdur. Risale-i Nur Kur'ân yoludur. Risale-i Nur, iman ve İslâmiyet yoludur. En güzel, en şirin, en zevkli nûrânî hakikatlar Risale-i Nur'dadır. İnsan kelime-i tevhidin zikrini yaparken, Kur'ân okurken nasıl İlâhî bir aşkla dolarsa; Risale-i Nuru okurken, dinlerken de öyle oluyor. Çünkü Risale-i Nur, baştan başa kelime-i tevhidin hakikatlarını ders veriyor. Kur'ân hakikatlarını, tevhid hakikatlarını bize anlatarak kalbimize, aklımıza, ruhumuza nakşediyor. Hepsini lâyıkıyla anlayamasak da, anlayabildiğimiz kadarı bizi kurtarıyor. Anlayamadığımız yüksek hakikatları da mânen bize tesir ediyor, feyizlendiriyor, nurlandırıyor. Onun için, Nur Risaleleri defalarca okunuyor, tekrar tekrar mütalâa ediliyor.
    Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Siz aldatmayan, özü-sözü bir olan, ilmiyle amel eden hakikî bir üstadsınız. En müstakîm, hakikî bir mürşid-i kâmilsiniz. Size teklif edilen hediyeleri şimdiye kadar reddetmemiş olsaydınız, altından saray yaptırırdınız. Siz Nur Risaleleriyle hakikî bir üstad, hakikî en büyük bir mürşidsiniz ki; kendiniz için dünya menfaatlerini toplamadınız, dünya servetleri peyda etmediniz. Dünyayı terk ettiniz. Sırf Allah rızası için iman dersleri verdiniz, Kur'ân'a hizmet ettiniz. İşte sizdeki bu ihlâs içindir ki; biz kadınlar ve milyonlarca erkekler, ihtiyarlar, gençler kitaplarınıza sarılıyorlar, derslerinize itimatla devam ediyorlar. Din için, iman için fedâî oluyorlar. Risale-i Nur uğrunda bütün müşkilâtlara göğüs geriyorlar. Sizin sözlerinize çok ehemmiyet veriyorlar, inanıyorlar.
    Siz, Kur'ân-ı Kerimde kadınların kıymetini, iffet ve ismetini muhafaza eden, onları pis nazarlardan koruyan âyeti tefsir ettiğiniz için dinsizler sizi idam mahkemesine verdiler, zindanlara attılar. O mahkemelerde, size verilecek ölüm cezasından hiç korkmadınız. Tahammül edilmez işkencelere tahammül ettiniz, yılmadınız. Yine o âyet-i kerimenin tefsiri olan ve kadınlığın hukukunu müdafaa eden Risalenizi metanetle müdafaa ettiniz. Bu asırda kötü şeyler içinde bırakılan ve dinî, hakikî bir koruyucuya pek muhtaç olan kadınları; mâsiyetten koruyan, yükselten risalenizi yine neşrettiniz, bizlerin imdadına yetiştirdiniz. Bize efendilerimiz diyorlar ki, "Bu otuz-kırk sene içinde, kadınları müdafaa eden İslâmî bir eseri yazmaya hiçbir kimse cesaret edemedi. Böyle bir eseri, dinsizlerin işkenceleri içerisinde, ancak Bediüzzaman yazabildi. Kadınlık âlemine büyük bir rehber oldu."
    Üstadımız,
    Siz, dinsizlerin çok olduğu böyle bir zamanda, sizi idam etmek için götürdükleri mahkemelerde Kur'ân'ı ve İslâmiyeti müdafaa ettiniz.
    Mürşid-i kâmilin nasıl bir zat olacağını, Abdülkadir-i Geylânî (r.a.), Şâh-ı Nakşibend (r.a.), İmam-ı Rabbanî (r.a.) Hazretleri gibi büyük zatların kitaplarından öğrenen kardeşlerimiz vardır. Bizler, en büyük bir üstadın, en büyük bir mürşid-i kâmilin şartlarını, hallerini, evsafını tamamen sizde buluyoruz, eserlerinizde okuyoruz. Mürşid-i kâmil; ancak, yukarıda bir-iki vasfını arzettiğimiz şekilde olan bir zattır. Biz, ancak öyle olan siz gibi bir Üstada ve eserlerine bağlanıyoruz. Çocukluğunuzdan beri istikametle geçen sizin hallerinizi çoklar aynen gördükleri gibi, mahkemelerde de sizin hâliniz ayan-beyan oldu. Bunlar, sizin bu zamanda emsâli olmayan eser sahibi en büyük bir zat olduğunuza delildir.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    Hanımlar Rehberi - s.2280
    Mübarek Üstadımız,
    Sevgili Rabbimizin kalblerimizde rahmetiyle dercettiği muhabbet hissini; neden bizi ebedî saadete götürecek olan iman dersleri, Risale-i Nur ve siz Üstadımız yolunda sarfetmeyelim? Başka yolda sarfetsek; bize dünya ve âhirette eyvahlar dedirtecek, hüsrana götürecek. Belki de ebediyen ağlatacak. Eğer çocuklarımıza da bu ehemmiyetli hakikati aşılamakla hakikî şefkatimizi su-i istimâl etmeden gösterebilsek, analık vazifemizi bihakkın ifa etmiş olacağız.
    Risale-i Nur hakkında, içinde çok güzel konferans ve nurlu mektuplar ve pek güzel kasideler bulunan kitabı Bursa'dan getirttik. Okudukça, dinledikçe çok mesrur oluyoruz, ruhlarımız şâd oluyor. Onları yazan Nur talebesi kardeşlerimizden Cenab-ı Hak râzı olsun, âmin...
    Duanıza muhtaç İstanbul Hanımları
    (İmana fedakârane hizmet eden bir hanımın manzumesidir.)
    Risale-i Nur Müellifi Üstadım Hazretlerine,
    Mânevî Nur kılıcını almış eline,
    Vuruyor münafıkların baş ve beline.
    Her söylediği hikmet olan Üstadımın,
    Mevlâm ilim vermiş o nur diline.
    Bu nasıl ateştir böyle yakıyor.
    Kavrulup dumanı göğe çıkıyor.
    İman, Kur'ân dersi veren Üstadımın
    Kaleminden âleme nurlar akıyor.
    İman yolunda canını feda eylemiş.
    Bu Şahide şimdiye dek neylemiş?
    Sahih olan hadis ve işaretlerle,
    Resûl Onun geleceğini söylemiş.
    Talebelerine Üstad "Durmayın" diyor.
    "Münafık sözüne uymayın" diyor.
    Fâni ile fena ile ilgisi yoktur;
    "Bana fâni şeyler sormayın" diyor.
    Şahide durma böyle,
    Hakkı her yerde söyle.
    Risale-i Nurlarla,
    İmana hizmet eyle..
    Nur definesi kazdır.
    Nurları okut yazdır.
    Vaktini boş geçirme,
    Çünkü ömür pek azdır.
    Okuduğun Nur olsun,
    Kalbine Nurlar dolsun.
    Nurları okumakla
    İmanımız kurtulsun.
    Gözleri Nur saçıyor,
    Kalblerde gül açıyor.
    Nurun hakikatından,
    Münafıklar kaçıyor.
    Kardeşler hep ağlıyor,
    Üstada bel bağlıyor.
    Nurlardaki hakikat,
    Derya gibi çağlıyor.
    Kalblerimiz hep uyur.
    Üstadım dua buyur.
    Ömrümüz tükenmeden
    Bize imanı duyur...
    Nurcu hanımlar namına çok kusurlu Şâhide

    (Hanımlar Rehberine ilâve olunacaktır.)
    Üstadımıza, Ramazan-ı Şerifini tebrik münâsebetiyle yazılan ve İzmir, Manisa ve havalisinde Risale-i Nurun ehemmiyetli ve tesirli hizmet ve intişarının ve hanımlar arasında hüsn-ü tesirinin bir nümunesi olan bu mektup, aynen İstanbul'daki Nurcu hanımların yazdıkları mektup nev'inden; İzmir, Manisa ve havalisinde merhum Hafız Ali, Hasan Feyzi ve Halil İbrahim (Rahmetullahi aleyhim) gibi; kadınlardan da halis Nur kahramanları çıktığını gösteriyor.
    Ey kalbimizdeki sonsuz sevgimizi ifadeden âciz kaldığımız çok muhterem, çok muazzez ve çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Hulûliyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı şerifinizi, bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Kusurlarımızı affederek biz biçareleri Nur talebeleri olarak kabul buyurmanızı yalvarıyoruz.
    Ey ruhumuzun gıdası ve kalbimizin ebedi sönmez meşalesi, maddî ve mânevî dertlerimizin dermanı ve ey Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyanın azametli, berrak ve sâfi nurundan fışkıran ve bütün insanlık âlemini aydınlatmak kudretini hâiz olan yüksek eserin tercümanı olan Üstadımız!
    Sen, insanları Allah ve Resûlullah yoluna sevkederek hakikat-ı insaniyeyi idrak ve iz'an sahibi her genç ve ihtiyara, avam ve havassa tam mânâsıyla anlatmaya çalışan ve bunda muvaffak olan bir hâdim-i imansın.
    İşte bu cihetledir ki: Bu asırda Kur'ân-ı Kerimin bir mu'cize-i mâneviyesi olan Risale-i Nura bütün ruh u canımızla ve bütün mevcudiyetimizle sarılıyor; tâzim, tebcil ve tekrim ediyoruz. Bizim Risale-i Nura olan bu bağlılığımızı gevşetecek hiçbir

    Hanımlar Rehberi - s.2281
    kuvvet yoktur. Hattâ bunun tasavvuru dahi imkânsızdır. Çünkü, o gönüller üzerine müesses imanî bir rabıtadır. Biz sizin ve Risale-i Nurun yolundan asla ayrılmayacağız. Ve bu eşsiz Nurdan daima istifade edeceğiz inşaallah... Çünkü o, yeryüzünde emsaline rastlanmayan ve bundan sonra dahi rastlanmasına imkân olmayan bir derya-yı iman ve bir tevhid hazinesidir.
    İşte biz, bize böyle eserler hediye eden siz mübarek ve aziz Üstadımıza ebediyyen medyun ve minnettarız.
    Ey mübarek ve çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Mensup olduğumuz mukaddes dinimiz hakkında kâfi derecede bilgi edinmemiz ve istikbalimizi ve ebedî saadetimizi temin edebilmemiz için dinî bir eser hem de bu asrın azgınlaşmış ve önüne geçilmesi pek güçleşmiş küfrî ve gayr-i ahlâkî cereyanlarından kurtaracak nurlu ve ışıklı bir eser ararken, nihayet Cenab-ı Hakkın lütuf ve inâyetiyle bize ihsan edilen Risale-i Nuru bulduk ve okuduk. Ondaki feyiz hiçbir eserde mevcut olmadığından, onun bir harika olduğunu idrak ettik. Çünkü Risale-i Nur; kararan kalbleri hidayet nuruyla aydınlatan ve biz biçareleri zulmetten nura, dalâletten hakikate, dünya ve âhirette saadet ve selâmete kavuşturacak bir mürşid-i ekmel ve mürebbi-i âzamdır.
    Bu âcizleri böyle eserleri okumak şerefiyle müşerref kılan Cenab-ı Hakka binler, yüzbinler defa hamd ü senâ ediyoruz. Bütün dünyanın asırlardan beri beklediği ve nurundan istifade etmek için can attığı, fakat muvaffak olamadığı böyle bir hazine-i ilmiyyeyi bizlere okumayı nasip eden o Halık-ı Zîşana teşekküren âhir ömrümüze kadar secdeden başımızı kaldırmasak yeridir. Temenni ediyoruz ki: Cenab-ı Hak bizleri Risale-i Nurdan ve sevgili Üstadımızdan ebediyen ayırmasın. Âmin, âmin, âmin...
    Ey kıymetli Üstadımız Efendimiz,
    Siz Kur'ân ve iman hizmeti için her şeyinizi feda ettiniz. Mâruz kaldığınız o kadar şedit zulüm ve işkencelere ve giriftar edildiğiniz çok musibet ve belâlara karşı, son derece sabır ve tahammül ettiniz. Din ve İslâmiyet düşmanlarının şiddetli tazyiklerine rağmen vazifenizden asla vazgeçmediniz. Siz mahkemelerde kalbinizde hiçbir korku hissetmeden İslâmiyeti bilâperva müdafaa ettiniz. Ettiniz de böyle âli ve saadet-i dâreyne kâfi ve vâfi eserler vücuda getirdiniz. Ve en büyük iman dâîsi oldunuz. Ve böylece bütün beşeriyete son bir defa olmak üzere din-i Hakkı bütün azamet ve şumûlüyle, olanca kuvvet ve şâşaasıyla tanıtmak ve yaymak ve tebliğ etmek vazife-i kudsiyesiyle muvazzaf bulunduğunuzu ilân ettiniz. Bu cihadınız size mübarek olsun!
    Bu kudsî vazifeyi îfa ederken şefkatin şahikasına yükseldiniz. Birkaç biçarenin Cennete girmesi için bütün kuvvetinizle Cehenneme girmeye hazır olduğunuzu söyleyerek ve dünyada emsaline rastlanmamış ve engizisyon mezâlimine rahmet okutturacak derecede şedit zulüm ve belâlara sabır ve tahammül ederek bunu ispat ettiniz.
    Sizin o Risale-i Nurdaki müessir sözleriniz; ruhumuz, irademiz ve ahlâkımız üzerinde büyük tesirler vücuda getiriyor. Hele o risalelerin şahı Sözler mecmuası defalarca okunmaya ve okutmaya şâyandır. Ve böyle bir eserin birçok mütefekkir ve allâmelerin dahi ellerinden ve dillerinden suduruna imkân olmadığını söylemek, hiç de mübalâğa olamayacağı kanaatindeyiz. Risale-i Nur, her şeyden önce insanlara bir ders-i ibret veriyor. Âhiret fikrini, hesap ve kitap hissini ihya ediyor. Daha dünyada iken ehl-i saadet ve ehl-i dalâletin menzillerini tâyin ediyor.
    Bizler de Risale-i Nurun bu derslerinin tesiriyle fâni hayatın endişelerini hissetmeyecek dereceye geliyoruz. Ve onu okumakla rıza-yı İlâhiyeyi tahsil edeceğimizi ve Cenab-ı Hazret-i Risalet-Penâhîye ve onun sevgili vekili ve tercüman-ı hakikîsi olan siz mübarek Üstadımıza kavuşacağımıza son derece inanmış bulunuyoruz. Ve hayatımızın son nefeslerine kadar bu uğurda herşeyimizi feda edeceğiz. Ve önümüze gelen her felâketi izn-i İlâhî ile ve Üstadımızın himmetiyle yeneceğiz. Ve bizi bu yoldan çevirmek isteyen gafillere asla kulak vermeyeceğiz inşaallah.
    Ey sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri,
    Biz sizin ve Risale-i Nurun kıymetinin bir zerresini bile medih ve sena etmeye muktedir değiliz. Risale-i Nurun ve sizin medhiyenizi, kudretli talebeleriniz coşkun lisanlarıyla, hararetli aşklarıyla terennüm ediyorlar. Biz ise, onların ayaklarının izlerinde sürüklenerek tâ huzurunuza kadar çıkabilmek için böyle bozuk lisanımızla bunları size yazdık. O şüheda-i hakikat Hâfız Ali ve Hasan Feyzi (Rahmetullahi aleyhima)'nın hatırları için bizim bu cür'etimizi hoş görmenizi hazretinizden niyaz ediyoruz.
    İzmir, Manisa ve havalisindeki evlâtlarınız ve âhiret hemşireleriniz nâmına
    Âsıme, Fatma, Leman, Ayşe, Nâile


    Hanımlar Rehberi - s.2282
    Gönüller fâtihi Hazret-i Üstadımız Efendimiz,
    Size nasıl Hazret-i Üstadımız, Risale-i Nurlara da nasıl nurlarımız diyerek bütün mevcudiyetimizle inanmayalım? Hiç inanmamamıza imkân var mıdır? Evet Hazret-i Üstadımız, nurlu yolumuzun Hazret-i Peygamberimiz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize gitmiş olduğunu, devamlı olarak Nurlarımızı okumakla anlamış bulunuyoruz.
    Risale-i Nurların, Kur'ân-ı Kerimimizin hak kitabı olduğunu gösteren, bizlerin anlayabileceğimiz, düşünebileceğimiz hakikatlerin şemsinden başka birşey olmadığına bütün dünya şahit olmuştur. Risale-i Nurlar âb-ı hayat tereşşuhatını ve şualarını kararan ruhlara akıtmakla içerisinde yaşadığımız asırda ve gelecek devirlerde, insaniyete "Vazifene!" diye seslenen İlâhî bir muallimdir.
    Kur'ân'ımızdan ve imanımızdan çok uzak bırakıldığımız devr-i sâbıkta, dalâlet uçurumlarına yuvarlatılıp bilmeyerek ebedî hapislere ve idamlara dûçar edilmeye çalışıldığımız o karanlık günlerde, elinizdeki Kur'ân'ın nurlu ve elmas kılıcı ile geldiniz. Barla yaylasına indiniz. Dinsiz felsefe ve tabiiyyunlara boyun eğdirdiniz, diz çöktürdünüz. Bütün kara düşüncelileri ilzam ederek komünizm, siyonizm ve masonların bellerini bir daha tedavi edilmemek üzere kırdınız.
    Cenab-ı Hakkın sizi ve dolayısıyla Nur'ları; ehl-i imanı iman-ı tahkikîye yükselterek ebedî zulmet yerine ebedî saadet temin etmeleri için ihsan etmiş olduğuna hiç şüphemiz kalmadı. Size Hazret-i Peygamberimizin yirminci asırdaki elçisi ve Kur'ân hizbinin kurtarıcısı demekle bir hakikati ifade etmiş olduğumuza inanıyoruz.
    Kur'ân'ımız, geveze akılların felsefesi diliyle hâlâ inkâr edilmek istenirken; Risale-i Nur Kur'ân'ın bir ayinedarlığını yaparak biz avâmlara da bu kitabın Allah kanunu olduğunu ve ancak bu kanunun ebedî saadete götüren bir rehber bulunduğunu ap aşikâr gösteriyor.
    Dün bilmiyorduk, bugün anlıyoruz ki; ulvî dinimiz olan ve semâvî dinlerin süzülmüşü ve bütün ruhların gıdası bulunan bu güneşi inkâr edicilerin devrinde öylesine bir zihniyet belirmiş ki; bu feci ve korkunç zihniyet, ne firavunlarda ve ne de Ebu Cehil'lerde mevcut değilmiş.
    Bugün neşredilen bu Tarihçe-i Hayatınızda da görülüyor ki; siz Hazret-i Üstadımız Bediüzzaman'a tatbik edilen zulümler Barla yaylasına nefyiniz ile başlıyor. Isparta, Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ ve Afyon'a nefy edilmelerinizde zahiren din düşmanları tarafından sürgün edilmiştiniz. Hakikatte binlerce ehl-i imanın ve hak söze hasret mekteplilerin gönüllerini fethederek kurtaracak Rabbanî bir memurdunuz. Hem onlara yol gösterecek hakikî bir örnektiniz. Gelecek nesilleri idam-ı ebediye mahkûm etmek isteyenler, siz Üstadımızı defalarca zehirlemişlerse de; o zehirler bu cinayetin azametinden ürkmüşler ve birer panzehir haline münkalib olarak ehl-i küfür ve iman için ayırıcı birer vesika olmuşlardır.
    Siz Hazret-i Üstadımız bizim kurtarıcılığımıza tâyin edilmiş olduğunuzdan, Allah'ın izni ile idam sehpaları dahi birer ilânname hükmüne geçmiştir. Ankara dâvâsında kahraman ihtiyar ve genç ağabeylerimiz; dün binler olan, bugün milyonları aşan talebelerinizin yüksek seviyelerini bütün İslâmiyet nâmına ispat eden birer örnek oldular.
    Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkeme Heyetinin karşısında, nurlu kardeşlerimizin birinci muhakemelerinde bulunduk. Konya'dan üç Nurcu kadın kardeş bulunmuştuk. Yüzlerce kadın ve erkek kardeşlerimizle, hakkın hakikatını gördük ve şahit olduk. Bir avukat ağabeyimiz, hüviyeti ve mesleği sorulduğu zaman, "Risale-i Nurun hizmetkârıyım" demişti. Risale-i Nuru nasıl tanıdığını anlatırken, "1952'de Nurları tanıdım, 1954'de hizmetlerine girdim, 1957'de Hukuk Fakültesi'ni bitirip kendimi Nurların hizmetine verdim" demesiyle gözyaşları içerisinde kaldık. "Allah Allah" demekten kendimizi alamadık. Siz Hazret-i Üstadımızdan ve Nurların hizmetinde bulunan ağabeylerimizden Allah razı olsun.
    Kıymetli Üstadımız Efendimiz,
    Sizin mübarek dualarınız hürmetine Cenab-ı Allah'ımızın lütf u ihsanatı ile Konya'da Nurları okuyanlar günden güne çoğalmakta olduğunu siz Hazret-i Üstadımıza müjde etmek ve iman kurtarma dâvâsındaki zaferinizin şahidi olarak sizi tebrik etmek şerefini bizlere bahşeden Cenab-ı Allah'ımıza ne kadar şükür etsek azdır. Dünkü Medrese-i Yusufiyenin bir misali olan hapishanelerin demir parmaklıklarını Nur'un şualarıyla eriterek, o nurların ekmek gibi evlerimize girmelerine vasıta olan hizmetinizin muakkiblerinin binler değil, yüzbinler değil, milyonları aştığını da ayrıca işitiyoruz, şahit oluyoruz.
    Evlerimizin birer medrese-i Nuriye olduğunu şu mektubumuzla bildirmek vesilesi ile siz Hazret-i Üstadımıza diyoruz ki: Siz, müşriklerin ellerinden bizleri kurtardınız. Ellerimize birer nişane-i necat olarak iman vesikalarını verdiniz. Sizin hizmetinizle bizler şu gençlik hevesatımızdan feragat edip Nurlara sarıldık.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    Hanımlar Rehberi - s.2277
    Başka hariç memlekette mühim yerlerde ceridelerle sorulan "Neden sünnet-i seniyyeye muhalif olarak mücerret kaldın?" sualine bir cevaptır.
    Evvelâ: Mektubunuzu gayet hasta olan Üstadımıza okuduk. Üstadımız ise; "Ben şiddetli hasta olmasa idim, bu çok kıymettar ve müdakkik ve mübarek kardeşlerime tafsilâtlı bir cevap yazacaktım. Fakat bu şiddetli vaziyetim müsaade etmediğinden gayet kısa, birkaç noktayı o mübarek ve samimî kardeşlerime ve hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarıma yazarsınız" dedi.
    Birincisi:
    Kırk seneden beri gayet dehşetli bir zındıka hücumu karşısında, herşeyini feda edecek hakikî fedakârlar lâzım geldiği bir zamanda, Kur'ân-ı Hakîmin hakikatına, değil dünya saadetimi belki lüzum olsa âhiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim. Değil bir sünnet olan muvakkat dünya zevcelerini almak, belki bu dünyada on huri de bana verilse idi, bırakmaya mecburdum ki; ihlâs-ı hakikî ile hakikat-ı Kur'âniyeye hizmet edebileyim. Çünkü, bu dehşetli dinsizlik komiteleri, öyle dehşetli hücumları ve desiseleri yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek için âzamî fedakârlık yapmak ve harekât-ı dîniyesini rızâ-i İlâhîden başka hiç bir şeye âlet yapmamak lâzım geliyordu.
    Bîçare bir kısım âlimler ve ehl-i takvâ insanlar, çoluk-çocuğunun maîşet derdi için bid'alara fetva verdiler veya taraftar göründüler. Hususan din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammedîyi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, âzamî fedakârlık ve âzamî sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek lüzumu karşısında ben bir sünnet-i seniyye olan evlenmek âdetini terk ettim ki, tâ çok haramlara girmeyeyim. Ve çok vacipleri ve farzları yapabileyim. Bir sünnet yüzünden yüz günaha girilmez. Çünkü o kırk sene zarfında birtek sünneti yerine getiren bâzı hocalar on kebaire ve haramlara girmeye, bir kısım sünnet ve farzları bırakmaya kendilerini mecbur bildiler.
    Sâniyen:
    Âyet-i kerîmede: 1 ve hadîs-i şerifteki 2 gibi emirler emr-i daimî ve vücûbî değildirler. Belki istihbabî ve sünnet emirleridir. Hem şartlara bağlıdır. Hem de herkes için her vakit değildir.
    Hem de, "Ruhbaniyet İslâmiyette yoktur" mânası, ruhbanîler gibi tecerrüt merduttur, hakikatsızdır, haramdır demek değildir. Belki, 3 hadîsinin sırrı ile hayat-ı içtimaiyeye hizmet etmek için, içtimaî bir âdet-i İslâmiyeye terviçtir. Yoksa selef-i sâlihînden binlerle ehl-i hakikat inzivaya, mağaralara muvakkaten girmişler. Dünyanın fâni müzeyyenatından istiğna ve tecerrüt etmişler, tâ ki, hayat-ı ebediyelerine tam hizmet etsinler.
    Mâdem şahsî ve hususî kemalât-ı bâkıyesi için dünyayı terk edenler, selef-i sâlihînden çok var. Elbette hususî değil, küllî ve umumî olarak çok bîçarelerin saadet-i bâkıyeleri için ve dalâlete düşmemeleri ve îmânlarını takviye edip kurtarmaları için ve hakikat-ı Kur'âniye ve îmâniyeye tam hizmet etmek ve hariçten gelen, dahilde çıkan dinsizlere karşı dayanmak için, zail ve fânî dünyasını terk etmek, elbette sünnet-i seniyeye muhalefet değil; belki hakikat-ı sünnete mutabakattır. Ve Sıddîk-ı Ekber'in: "Cehennemde vücudum büyüsün, tâ ehl-i îmâna yer bulunmasın" diye fedakârlıkta âzamî sadakatın bir zerresini kazanmak fikriyle, bîçare Said bütün ömründe tecerrüdü, istiğnayı ihtiyar etmiş.
    Salisen:
    Risale-i Nur'un Talebelerine: "Başkaları evleniyorlar, siz tezevvüçten vaz geçiniz" denilmemiş, denilmez. Fakat talebeler birkaç tabakadır. Bir tabakanın hakikî ihlâsı kaybetmemek ve hakikî fedakârlık ve âzamî bir sadakat taşımak için, dünya ihtiyaçlarına mümkün olduğu kadar ömrünün muvakkat bir kısmında bağlanmaması bu zamanda lâzım geliyor.
    Eğer hizmet-i Kur'âniye ve îmâniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar vermez. Lillâhilhamd bu neviden çok Nur Talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar. Belki, kadınlardaki şefkatten gelen ücretsiz fıtrî kahramanlık ve hakikî ihlâs cihetiyle zevcinden daha ileri gidebilir. Nur Talebelerinin yetişmiş kısımlarından ekserisi evlenmişler, bu sünneti yerine getirmişlerdir. Risale-i Nur onlara der ki: Haneniz bir küçük Medrese-i Nuriye, bir mekteb-i irfan olsun ki, bu sünnet tam yerine gelsin. Sünnet-i seniyenin meyvesi olan çocuklar âhirete size şefaatçı olsunlar. Dünyada da îmân dersini alıp size hakikî evlât olsunlar. Yoksa bu otuz senede kısmen olduğu gibi o çocuklara yalnız terbiye-i medeniye verilse, bir cihette o çocuklar dünyada faydasız ve âhirette

    Hanımlar Rehberi - s.2278
    dâvacı olarak "Ne için imanımı kurtarmadınız?" diyeceklerinden peder ve vâlidelerini mahzun etmek, sünnet-i seniyenin hikmetine münâfi olur.

    [Yirmi Altıncı Lem'adan]
    • Hanımların Rehberinde iki-üç defa zikredilen 4 hadis-i şerifinin sırrı münasebetiyle İhtiyarlar Risalesi'nden Yedi Rica ona zeyledildi.
    BİRİNCİ RİCA ...
    İKİNCİ RİCA ...
    ÜÇÜNCÜ RİCA ...
    DÖRDÜNCÜ RİCA ...
    BEŞİNCİ RİCA ...
    ALTINCI RİCA ...
    YEDİNCİ RİCA ...
    5
    YİRMİ DÖRDÜNCÜ LEM'A6
    YEDİNCİ MEKTUP7

    • Münazarat namındaki risalenin bir parçasıdır.
    S. Taaddüd-ü zevcat ve esir ve köle gibi bazı mesâili, bazı ecnebîler serrişte ederek, medeniyet nokta-i nazarında şeriata bazı evham ve şübehâtı irad ediyorlar.
    C. ...8
    [Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfından]
    İkinci Noktanın İkinci Mebhası9
    ON YEDİNCİ MEKTUP
    Çocuk taziyenâmesi ...10

    • Keza, çocuk vefatiyle münasebettar bir mektup parçası.
    Yalnız çocuk tâziyesine dair risalede 11 ye dair sualinde ...12
    Emirdağ'ın Manidar Bir Hatırası13

    Beş seneden beri, teneffüs için Emirdağ'ının etrafında faytonla gezdiğim zaman, garip bir tarzda, bir yaşından yedi yaşına kadar küçücük çocuklar, vâlide ve pederlerine karşı gösterdikleri alâkadan ziyade bir iştiyak ile faytonuma koşup elime sarılıyorlardı. Hattâ bir defa fayton altına düştükleri halde hârika bir tarzda zarar görmeden kurtuldular. Hiç beni görmeyen, bilmeyen bir, iki veya üç yaşındaki çocuklar; yalın ayak, dikenler içinde koşa koşa faytona yetişiyorlar, büyük adamlar gibi temenna edip, "Elinizi öpelim" diyorlardı.
    Bu hâle hem ben, hem kardeşlerim ve görenler hayret ediyorduk. Bu hal bir mahalleye mahsus değil. Her tarafta hattâ köylerinde dahi aynı hal devam ediyordu.
    Beni aldatmayan bir hâtıra-i hakikatle, benim ve arkadaşlarımın kanaatimiz geldi ki: Bu mâsum tâifenin, mâsumiyetleri cihetiyle sevk-i fıtrî denilen bir hiss-i kablelvuku ile Risale-i Nur'un bu memlekette mâsum çocuklara ve kendilerine çok menfaati olacak diye, akıl ve fikirleri derk etmediği halde, o mâsumane his ile ve Risale-i Nur'un mânası itibariyle tercümanına, analarına yalvarmalarından ziyâde bir iştiyak ile koşuyorlar. Biz de bir hiss-i kablelvuku ile hissediyoruz ki; ileride bu mâsum küçücük mahlûklar içinden büyük Nurcular çıkacak ve ileride Nur'un has şâkirdleri olacak ki, bu vaziyeti gösteriyorlar. Ben de bu nevi küçücük mâsumları, dünyada evlâdım bulunmadığından, evlâd-ı mâneviye olarak dualarıma umumen dâhil ettim. Her sabah bunları da, Nur talebeleriyle beraber dualarımda yâd ediyorum.
    Hem onlardan bir mâsumu, kırk yaşındaki lâkayd bir adama tercih etmeme sebep; bunlar günahsız olduklarından ve samimî bir alâka göstermelerinden, elbette onları sevk eden bir hakikat var diye, ben de büyüklere temenna ettiğim gibi, onların temennalarına mukabele ediyordum. Hem mâsumiyetleri, hem ileride tam Nurcu olmalarına binaen dualarını kendi hakkımda makbul olacak diye onlara der idim: Madem siz benim evlâd-ı mâneviyem oldunuz, ben size dua ediyorum. Sizin günahınız olmadığı için duanız benim hakkımda inşaallah makbuldür, siz de bana dua ediniz. Çünkü ben, ziyade hastayım.
    Benim ve yanımdaki kardeşlerimin kuvvetli bir ihtimâl ile kanaatımız geliyor ki masonlar ve zındıkların plâniyle Bolşevizm tarzında gençleri terbiye etmek için bir vakit bazı mektepler açıldığı

    Hanımlar Rehberi - s.2279
    ve sonra değişen bu mekteplerde gençlerin başına gelen o belâya karşı bir mukabeledir. Ve inşaallah o yavruların hem kendileri, hem gençler; mason ve dinsizlerin ve zındıkların şerlerinden kurtulmalarına bir işarettir ki, bu acip vaziyeti gösteriyorlar.
    Said Nursî
    Evet, bu vaziyeti biz de gözümüzle görüyoruz.
    Hizmetinde bulunan Nur Talebeleri

    [On Yedinci Lem'anın bir parçasıdır.]
    ON İKİNCİ NOTA14

    [Emirdağ Lâhikası'ndan]
    Aziz Sıddık Kardeşlerim!
    Birincisi:
    Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak...15
    [Emirdağ Lâhikası'ndan]
    Aziz, mâsum evlâtlarım,
    Kur'ân'ı öğrenmek için ders almaya çalışıyorsunuz...16

    • İstanbul hanımlarının mektubudur
    Çok muazzez, çok mübarek ve çok şefkatli Üstadımız Efendimiz!
    Eskiden ne acı günler, ne kara günler geçirdik. Çocuklarımızın Kur'ân dersine gitmeleri bile yasak edilmişti. Mekteplerde de din dersleri kaldırılmıştı. Risale-i Nur yazanları mahkemelere veriyorlardı. Siz çok mübarek Üstadımıza din düşmanları çok eziyetler yaptılar. Çok cefalar çektirdiler. Risale-i Nur yazdı, dine yeniden büyük bir kuvvet verdi, Müslümanlığı ilerletti diye sizi ölüme mahkûm etmeye çalıştılar. Biz o acıklı günlerde ağladık, sızladık, "Yâ Rabbi! Üstadımızı muhafaza eyle. Dinimize, Üstadımıza, Risale-i Nur'a düşmanlık edenleri kahreyle!" diye Allah'a yalvarıyorduk. Âdeta kanlı gözyaşları döküyorduk. Sonunda Cenab-ı Hak siz Üstadımızı muhafaza etti; dinsizler yıkıldılar. Müslümanlığı yok etmeye kastedenler müzmahil oldular. Siz Üstadımız ise, dinî hizmetinizde muzaffer oldunuz. Milletimizi dinsizlerin zararından kurtardınız, zaferler kazandınız. Müslümanların mesut günler geçirmesine sebep oldunuz. Bu sayede dinî istiklâliyetimize, dinî hürriyetimize kavuştuk. Risale-i Nur matbaalarda çok çok basılmaya başladı, biz kadınlar çok mesrur olduk. Nurlarımızı basılmış görünce yeniden dünyaya gelmişçesine sevinçler içerisinde kaldık. Bize binlerce beşibirlikler, altınlar, elmaslar verselerdi, ipekten, atlastan elbiseler dağıtsalardı; bizi bu derece memnun edemezlerdi. Risale-i Nur'u bastırmak, dine, imana en birinci, en büyük hizmettir.
    Üstadımız Efendimiz,
    Din, iman aşkıyla, Müslümanlık duygusuyla mesut olabilecek biz anneler, yavrularımıza Kur'ân-ı Kerimi öğretiyoruz, Risale-i Nur'a çalıştırıyoruz; Risale-i Nur'un iman, İslâmiyet dersleriyle terbiye etmeye çalışıyoruz. Evlerimiz birer medrese-i Nûriye oluyor elhamdülillâh. Eğer çocuklarımıza Risale-i Nur okutmazsak, yoldan çıkarıcı bu zamanın tehlikelerine düşecekler, fena göreneklere kapılacaklar, kötülükleri taklit edecekler. Bizim başımıza belâ ve dert kesilecekler. Âhirette de "İmanımızı neden kurtarmadınız?" diye anne ve babalarından dâvâcı olacaklardır. Bunun için, sevgili yavrularımızın kalblerine Risale-i Nur sevgisi aşılıyoruz. Kadınların çocuklarına karşı şefkatleri fazladır. Eğer çocuklarının ebedî âhiret hayatlarını kurtaracak iman dersleri verilmezse, bu ihmâl edilir de yalnız muvakkat fâni dünya hayatına çalıştırılırsa, o vakit çocuklara olan şefkat, hakikî yerine sarfedilmiş olmaz. Çocuğun hem dünyada, hem âhirette felâketine sebep olan bir şefkat olmuş olur.
    Çocuklarımıza, okşayarak, sevgiyle diyoruz ki:
    "Evlâdım! Risale-i Nur seni hem dünyada, hem âhirette mesut, bahtiyar edecek en büyük ve en hakikî bir din kitabıdır, iman dersleridir. Okumaktan mahrum kalırsan, iman derslerini şimdi alamazsan; hem dünyada, hem âhirette bedbaht olursun, perişan kalırsın" diyerek ve Risale-i Nur hakkında yazılmış olan mektupları, destanları, kasideleri, şiirleri okuyarak, okutarak Risale-i Nur'un sevgisini kalblerine, büyüklüğünü ruhlarına yerleştirmekte devam edeceğiz. Dualarınız sayesinde Risale-i Nur'un dersleriyle inşaallah evlâdlarımız İslâmiyete, hem bize, hem milletimize hayırlı, dindar gençler olarak yetişirler.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Risale-i Nur Külliyatı: Hanımlar Rehberi

    HANIMLAR REHBERİ


    • Ehl-i iman âhiret hemşirelerim olan kadınlar taifesi ile bir muhaveredir
    Bazı vilâyetlerde tâife-i nisâdan samimî ve hararetli bir surette Nurlara karşı alâkalarını...35


    • Mahremdir. Şimdilik Medresetü'z-Zehra erkânlarına mahsustur.
    İhtiyar kadınlara ehemmiyetli bir müjde ve bekâr ve mücerret kalmak isteyen genç kızlara bir ihtar...36

    Genç Nurcu kızlara ait mektuba ek
    • Vaktiyle size gönderilen bir mektuptan parçadır.37
    Bu şehirde Risale-i Nur'a intisap eden ihtiyar hanımlar sebat ettiklerini ve başkalar gibi sarsılmadıklarını düşündüm. Birden bu hadis-i şerif ihtar edildi. 38 yâni, "Âhirzamanda, kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikatlarına tâbi olunuz."
    Evet, ihtiyare kadınlar fıtraten zaife ve hassase ve şefkatli olmalarından, herkesten ziyade dindeki tesellî ve nura muhtaç olduğu gibi, herkesten ziyade fıtratlarında fedakârâne şefkat cihetiyle, dinde bulduğu nihayetsiz şefkatperverâne bir nur-u tesellî ve iltifat-ı merhamet-i Rahmân ve nokta-i istinat ve nokta-i istimdada ihtiyacı var. Tam sebat etmek, fıtratlarının muktezasıdır. Onun için, bu zamanda o hâcâtı tam yerine getiren Risale-i Nur, herşeyden ziyade onların ruhlarına hoş geliyor ve kalblerine yapışıyor.

    Gayet ehemmiyetli bir hakikata gayet kısa bir işaret
    Bazı ehâdîs-i şerife ile işaret var ki; "Âhirzamanda kadınlar tâifesinde hakaik-ı imâniye ziyade bir derece inkişaf edecek. O zamanın dalâlet tehlikelerinden bir derece mahfuz kalacaktır." Bir hadîs-i şerif ferman eder ki: Yani "Âhirzamanda ihtiyar kadınların dinlerine iktida ediniz." Demek şefkat kahramanları olan kadınlar, o seciye-i şefkatten çıkan samimiyet ve ihlâs ile o zamanın riyakârane dalâlet tehlikelerinden kurtulmaya vesile olur. İslâmiyetini muhafaza ederler.
    Hem bir hadîs-i şerif ferman ediyor ki: Yani: "Kızların babasının rızkına bereket düşer."
    Demek kız çocukları âhirzamanda çoğalır. Hem mübarek ve rızıkları bereketli olur. Ben çok zaman evvel bu nevi hadislerin sırrını bilmiyordum. Cenab-ı Hakka şükür ki, bu âhirde bir derece o sırrı anladım. Gayet kısaca bir işaret edeceğiz:
    Nev-i beşerde yavrular, sâir hayvanlar gibi çabuk kendi kendine mâlik olmadığından, yaşamakta hayvanın iki-üç ay yerine, on sene, belki daha ziyade şefkatli bir himayete muhtaç olduklarından, bu sır için cins-i hayvana muhalif olarak insandaki veledlerine karşı şefkat, bir seciye-i fıtrî olarak devam etmek lâzım gelmiş. Hem iktidarsız yavrulara ve zayıf vâlidelerine tam yardım ve himaye etmek hikmetiyle erkeklerde de haysiyet, nâmus seciyesi fıtratında dercedilmiş. Bu nâmusta hâlis ve ücretsiz, mukabelesiz, samimî bir kahramanlık dercedilmiş. Fakat o seciye bazı esbap ile bir derece bozulduğu için samimî ve hâlis kahramanlık seciyesi ekseriyette zayıflamış. Fakat kadınlarda o seciye-i fıtriye olan şefkat kahramanlığı bozulmamış. Bu seciye-i fıtrî ehl-i İslâmda, âhirzamanda büyük bir hizmet ve hayat-ı içtimaiyede, İslâmiyet dairesinde bir esas olacağına o gibi hadis-i şerifler işaret edip remzen haber veriyorlar.
    Said Nursî

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Risale-İ Nur Külliyatı: Tuluât
    By MaHiR 01 in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.07.11, 00:00
  2. Risale-İ Nur Külliyatı: İşârât
    By MaHiR 01 in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 26.07.11, 03:03
  3. Risale-İ Nur Külliyatı: Rumûz
    By MaHiR 01 in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 26.07.11, 02:58
  4. Risale-İ Nur Külliyatı: Tiryak
    By MaHiR 01 in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 26.07.11, 02:46
  5. Risale-i Nur Külliyatı Word belgesi
    By SiLa in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.07.08, 14:13

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •