5 sonuçtan 1 ile 5 arası

Konu: Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    Bu sevgi Hz. peygamber (s.)’in bir sözünde şu şekilde ifade edilir. “Her kim
    Allah’la karşılaşmayı istiyorsa, Allah’da (daha çok) o kulla karşılaşmayı ister, her kim de
    Allah’la karşılaşmaktan hoşlanmıyorsa Allah da (daha çok) onunla karşılaşmayı istemez367”

    aşk doruğa çıkmış, âşık mumun etrafında kelebek gibi dönmektedir. Ayrılık bitmiştir.
    Kuddûsî’ye göre, aşk ile dolu olan, aşkın küresine, atmosferine giren sûfî, “her
    varlıkta Hakk’ın tecellîsi var” düsturu ile hareketle, her varlığa sevgi ve şefkat ile yaklaşır.
    Kendisini hiçbir varlıktan üstün görmez, çünkü o, bu tavrı Mâ’şuk’una karşı bir naz olarak
    kabul eder. O, bütün varlığa karşı tevâzu gösterir. Bu bir bitki de olur, bir hayvan da olur, ya
    da herhangi bir insan hiç fark etmemektedir. Çünkü, her varlığı “Yaradılanı severiz
    Yaradandan ötürü
    ” ilkesiyle sevmektedir. O, insanlara karşı olan ilişkilerinde de aynı tavrı
    gösterir. İnsanların dil, din, ekonomik ve yapay sınıfsal farklılıklarına bakmadan hepsine aynı
    sevgi, saygı ve merhameti gösterir.
    Sâlik için ilk adım, insanı hor görmeyerek ona saygı göstermek, en olgun derece
    ise ona hizmet etmektir. Sâlik, insanı, aşkla Rabbinin bir parçası olarak sevmelidir. Tıpkı
    büyük insan Mevlâna’nın, hamama cüzamlı insanlarla beraber girip, onları kucaklayıp,
    yaralarına elleriyle dokunup, ellerini yüzüne sürdüğü gibi sevmelidir368.
    İnsanı sevmenin ve ona saygılı davranmanın göstergesi, ona hizmettir. Kuddûsî,
    âşık sûfînin bu hizmeti karşılıksız ve Hakk’tan dolayı yaptığını söylemektedir. Sâlik bu
    hizmeti yaparak sonsuzluğa kılavuz olma vasfını kazanır. Allah da insanlara rahmet elini
    uzatıp, onları ölümsüzlüğe, doğruya ve en güzele götüren kendi dostlarını övgüyle
    anmaktadır.
    Aynı şekilde Hz. peygamber(s.) de, “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş
    sayılmazsınız”
    buyurarak, insanların birbirlerini sevmenin önemine vurgu yapmaktadır.
    Uyun o kişilere ki sizden bir ücret istemezler, doğruya ve güzele götürenler işte
    onlardır, başkası değil
    ”369 Bu karşılıksız hizmet bütün dostlarında, “Yalnız başkalarını
    düşünme” denilen “îsar” sıfatıyla açıklanabilir. Îsar ahlâkına sahip olmayı Allah, hizmet
    ahlâkının zirvesi olarak tanımlıyor ve övüyor “Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş ve
    (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar, bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin
    hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine
    kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine tercih edenler
    …”370 Sâlik,
    teslimiyetiyle imanıyla sevdasıyla varlığa karşı îsar ehlidir. Onlar, Mevlânâ’nın dediği gibi
    rüşvet ve para düşkünü kimseler değil, paramparça olmuş gönülleri diken kişilerdir.371


    Nefsini lâkin yeğ bilme ilden itme istikbâr

    İzzetde zillet zilletde hasret olmamak olmaz.

    Şâh u gedâya eyle tevâzu’ yirme dervîşi
    Hürmetde re’fet re’fetde devlet olmamak olmaz372.


    Kuddûsî’ye göre, kalbi bütün olumsuz duygu ve düşüncelerden/ağyârdan
    arındırarak Hakk’a mekân yapabilmek, onu şah damarından daha yakın bilerek amel etmek
    gerekir. Nitekim Hakk âyetinde bunu şu şekilde açıklamaktadır: “Gerçek şu ki, insanı yaratan
    Biziz ve onun iç benliğinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz, çünkü Biz ona şah damaraından
    daha yakınız
    .”373 Gönül insanı olan sûfî, Allah’ın işiten kulağı, yürüyen ayağı, atan kalbi
    olmasını talep eden kişidir. Onun hedefi, arzusu cennet değil, Allah’ın kendisidir; mutluluğu
    iç dünyasını cennete dünüştürmekle elde eder. Kuddûsî’ye göre, gönül insanı olan sâlikin
    amacı, almak değil, “olmak”tır. Aynı zamanda sûfînin amacının, taşıdığı îsâr özelliğiyle
    insanlar için cennet olabilmek olduğunu söyler. Diğerleri ise sûfînin aksine, mekanik bir
    dindarlık içindedirler, onlar olmayı değil, almayı isteyen “faydacı” bir anlayışa sahiptirler.
    Çünkü onlar, dinin özünü şekilde ve içsellikten uzak, sadece görev bilinciyle yerine getirmeye
    çalışırlar.





    343 Max Weber, Economy an Society, ed. G. Rath and C. Wiztich, (Berkeley, University of California Pres) 1978,
    I, s.541–49.
    344 Hâlil İnalcık, “Otman Baba ve Fatih Sultan Mehmed”, Doğu Batı Düşüncesi Dergisi, sayı 26, s.25.
    345 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 28.
    346 Gürer, a.g.e., s.236.
    347 Kuddûsî, Dîvân, s.34.
    348 Kuddûsî, Dîvân, s. 4.
    349 Ahzâb, 33/4.

    350 Kuddûsî, Dîvân, s. 96.
    351 Kuddûsî, Dîvân, s.36.
    352 Bakara, 2/156.
    353 Mülk, 67/2.

    354 Serrac, a.g.e., s. 241.
    355 İsmail Yakıt, Batı Düşüncesi ve Mevlânâ, Ötüken Yay., 2. Basım, İstanbul 2000, s. 104.

    356 Kuddûsî, Dîvân, s. 193.
    357 Kelâbâzî, a.g.e., s. 37.
    358 Kuddûsî, Pendnâme, vr. 26b.
    359 Kuddûsî, Dîvân, s.113.
    360 İbnü’l-Arabî, Futühât, II, 114.
    361 Titus Burckhardt Alcemy, Sciense of The Cosmos, Science of The Soul, London 1967, s.13.
    362 Aynı yer.

    363 Kuşeyrî, Risâle, s.144.
    364 Kuddûsî, Dîvân, s.113.
    365 Yunûs, 10/63.
    366 Mevlânâ, Mesnevi, I, 3192.
    367 Buhâri, Rikâk, 41.
    368 Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, İnkılap Yay. İstanbul, 1985, s.94-95.

    369 Yâsîn, 36/21.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    Kuddûsî’nin anlayışında sâlik, bütün varlıklar için bir aynadır. İnsanlar bu aynaya
    bakarak sır olarak kalmış gerçekleri apaçık olarak bulabilirler. Gizli olan güzellikler perdeyle
    gizlenmiştir. Âşık sâlik, bu perdeleri aşkıyla aralar. Çünkü O, sanatının güzelliğini
    yaratıklarına işlenmiştir; âlem de, O’nun zâhir olduğu bir mazhar görünme yeridir360. Bundan
    dolayı, o güzelliklerden mahrum olmamak, o güzellikleri seyretmek için bir ayna gerekir.
    Zira ağyâr hem kör, hem de körlüğe neden oluğundan bu aynayı kirletir. Bu nedenle insanın
    Sevgilinin güzelliğini görmesi mümkün değildir. Bu sebeple, sevgilinin varlığa yansıyan yüzü
    bir aynadır, ağyâr ise, aynaya bakan bir kördür.
    Bu aynaya ancak güzelliği keşf eden insan bakıp, gördüğü her eşyânın mahiyetini
    kavrayabilir, insan sevgilidir. Sevgili aynadır, onu ancak güzeller görebilir. Sevgilinin bakan
    ve gören güzelliğini, O’nun aşkını yakalayabilenler idrâk edebilir. Âşık sûfî, diğer insanların
    Allah’ın nurunu müşahede ettikleri bir kalb veya bir ayna gibidir. Nefsin kıymetsiz metalini
    altına çeviren büyük bir simyadır361.

    Ma’rifet tahsil eylemek içün
    Sıdk ila rah-ı merdâna geldim

    Boynuma takdım tabla-ı ‘ışkı
    Satmağa anı alana geldim

    Talib olanlar bana gelsinler
    Çünki ben ta’lim-i ihvâna geldim.362


    Kuddûsî’ye göre, âşık, Mâ’şuk’u arayan, O’na kavuşmak için can atan cânını terk
    etmelidir; o her şeyin satıldığı pazarda kendini tüm benliğiyle Hakk’a satmalıdır/vermelidir.
    Hiçbir tereddüt göstermeden kendini tüm varlığıyla O’na fedâ etmelidir; bu satış

    gerçekleşmez ise vuslata ermesi mümkün değildir. Güzellik bahçesinde hoş güller satan Yâr
    ile alışveriş yapılmaz mı? Eğer sâlik, cân’ı Cânan’a hiçbir ikileme düşmeden veremez ise;
    âşık olamamıştır; âşkı kuru bir davadan öteye geçememiştir.
    Aşk pazarı denilen; âşık/kul ile Mâ’şuk/Hakk, aşk ve ma’rifetin alındığı pazar,
    sûfînin gönül dünyasında kurulur. Pazarın müşterileri, o pazarı iyi bilirler. Âşık, aşk ve iman
    elbisesini bu pazardan satın almıştır. Âşık, Yârın/Hakk’ın aşk pazarında hiç tereddüt etmeden
    “gerekirse canını satar” ikilemi içine girmeden, cânı Cânan için satar. Çünkü o aşka dayalı bir
    akit yapmıştır. Zira, âşıklık yolu, şüpheye girmeden tam bir teslimiyet gerektiren bir yoldur.
    Kuddûsî’ye göre, sâlik ile Hakk arasındaki sevgi, zevke dayalı bir ilişki olduğu
    için hassas ve dakik bir konudur. Bu lâtif duygunun oluşması, Allah’a sürekli boyun eğmek,
    O’nsuzluğa sabır göstermeye, devamlı olarak O’nu istemek, huzur ve mutlulukla O’nu
    anmakta ve O’nu zikretmekten geçmektedir363. İşte böyle bir amel, sâliki Hakk’a götürür.
    Zaten tasavvufî yaşamın sırrı, sâlikin kendi varlığını kuşatan zulmet perdelerini aşmadıkça
    Allah’ı gereği gibi bilemez ve O’nu hakkıyla sevemez olmasıdır. Bu perdeler, sadece dünya
    ile ilgili sevgiler değil, âhiret nimetlerine duyulan sevgiden dolayı da oluşur.

    ‘Işkı ister isen ol zikre meşgûl
    Ben de zikr ile bu kâne geldim

    ‘Işkdır silâhım destime anı
    Aluban kahr-ı düşmâna geldim

    Dünyâ ve ahret ‘âşıka perde
    Aldım kamuyı Rahman’a geldim

    Hüsn-i cinânı tuyıcak rûhum
    ‘Işk-ı sıdk-ile cenâna geldim

    Yanaram ‘ışkın adına dâ’im
    Şem-i cemâle pervâne geldim364.

    İşte bu âşıklar, Allah’ın kendilerine olan yakınlığından dolayı, bir annenin
    çocuğuna olan şefkati gibi, o perdeler birer birer ortadan kaldırırlar. Çünkü Onlar, “Allah’ın
    velileridir ki, onlar için hiçbir korku yoktur ve tasaya da düşmezler”365
    . Onlar öz
    benliklerinde ölü ekmeği cân hâline getiren, fâni olan cânı ebedileştirerek, bu aşkla366

    hicapları yırtarak vuslata gidebilirler. Perdelerin hepsini kaldırıp, Mâ’şuk’a ittisal olan sûfî,
    Rabia gibi bir elinde meş’ale diğer elinde su kovasıyla, cehennemin bütün alevlerini su ile
    söndürmek, meşâlesiyle de cennetin bütün zevklerini/nimetlerini tutuşturmak ister. Ta ki
    insanlar yalnızca Hakk’ın aşkıyla hareket etsinler. İşte bu en ulvî aşktır. Bu aşk insanı
    yüceltir. Sevmek, sevgiliyi ölüm dâhil her ne pahasına olursa olsun kişinin kendisine tercih
    etmesidir.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    Kuddûsî’nin düşüncesinde, kişinin samimiliği savunduğu düşünceyi fiiliyata
    geçirmekle ölçülür. Eğer kişi, dünyayı kendine hedef seçmiş ise, o kişinin âhirete yönelip
    dünyayı bırakması yanlış olur. Aynı şekilde âhiret hayatı için hayatına yön veren bir insanın
    da dünyaya yönelmesi doğru değildir. Çünkü bu, insanın hayatında bir ikileme neden olur.
    Bundan dolayı, sâlikin, Allah’ın kulda istediği kulluğu yerine getirmesi için, bütün benliğiyle
    bu iki talepten (dünya ve âhiret) tamamıyla arınması gerekir. Yoksa paradoksla ürülmüş bir
    hayatın hiçbir değeri yoktur. Böyle bir hayat hem Allah, hem de kulların yanında bir değer
    ifade etmemektedir. Nitekim bu konuda Allah şöyle buyurmaktadır. “Allah hiç kimseye tek
    bedende iki kalb vermemiştir…
    ”349


    Yokluk ile takrîb ider şol pâdişâha bendesi
    Ma’şûka virir varını hem cânını merdân-ı ‘ışk
    .350


    Kuddûsî’nin anlayışında, sâlik, aşk ateşiyle kendi benliğinde yanıp yok olmuştur.
    Artık benlik denilen bir şey söz konusu değildir. O, “Bir” olan mutlak varlıktan kendini
    bularak vuslata ermiş kişidir. Sâlik, ölmeden önce ölüp, yeniden dirilme sürecini başarıyla
    tamamlayan kişidir.
    Kuddûsî’nin görüşünde, sûfî, Hakk’tan, kendi beşerî vasfını yok ederek, İlâhî
    yönüyle fenâ bulmuştur ve bekâ ile yeniden dirilerek geri dönmek iznini alan kişidir. Onda
    nefis kalmayınca, tüm beşerî duyguları ölünce, beşerî arzu ve istekleri de yok olmuştur. O
    sadece Hakk’ı arzuladığı için O’na kavuşmuş, ondan tekrar yâni ilk gün gibi, yâni “elest”teki
    gibi dirilerek özünü bulmuştur.

    Nâr-ı ‘ışk-ıla yanub kül olmayan nâdâna yuf
    Ölmeden evvel ölüb dirilmeyen bi câna yuf351.

    Sûfî, “Biz Allah’a aittiz ve yine O’na dönenleriz”352 emri gereği hareketle aslında
    verilen hayatın ulvî/yüce âlemden bir ayrılıktan başka bir şey olmadığının bilincindedir. Ve
    ölüm âşık sûfî için ayrılığın ortadan kalkıp vuslatın gerçekleştiği bir fenomendir; çünkü Hakk
    ölümü de, hayatı da kullarını denemek için yaratmıştır.353 Yâni sâlikin yolculuğu Hakk’ta
    başlar ve yine O’nda sona erer354. Tevhîd’i içselleştirerek gerçek sevgiliyi arayanlar İlâhî aşkı
    bularak, onunla ölümsüzleşen insanlardır. Gerçek ölü diriler arasında gezen, fakat hayattan
    haberi olmayan kişilerdir355. Kuddûsî’nin deyimi ile gerçek sâlik, aşkla yok olup Hakk’la
    hayat bulan kimselerdir.

    Ey ibn-i hâli la kil ü kâl kesb eyle hâli seyr it cemâl
    Cümle sivâdan kes nazarı sen gönlüni ‘ışkdan eyleme hâli

    Zikre devâm it ‘ışkı idâm it nefsini ram it çekme vebâli
    Zühde dayanma ‘ilme kıvanma özüni sanma baldı kemâli

    Mürşide vir el turma çalış gel perde tağın del özle visali
    ‘Işkı gıdâ it derde devâ it terk-i sivâ it bul Müte’âli
    İste Hudâyı gözle rızâyı olma mürâ’i görmek habâli356.

    Kuddûsî sûfî/sâlik için, “ibn-i hâl” tabirini kullanır. Yâni sûfî, zikir, tefekkür ve
    ma’rifetle kazandığı/kesb ettiği aşkla her ân bir hâl yaşamaktadır. O, Allah ile olan
    alışverişinde her şeyden arınıp saflaşarak357 her ân farklı bir hâl ile Hakk’ka yaklaşarak
    diyaloğa geçer. Sâlik, kesb ile hâl kazandıktan sonra insanlarla olan diyaloğuna sınır
    getirmiştir. Hakk’ın konuşulmadığı ve adına “kiyl ü kâl” denilen boş sohbet ve
    muhabbetlerden uzaktır. Çünkü o, ağyâr ile olan ilişkisini kesmiş, gönlünü tamamen
    Mâ’şuk’un aşkına bırakmıştır. Onlar, bedensel olarak hâlkla birlikteler, fakat onların basiret
    gözleri, gönülleri, hâlkın boş, olumsuz, sıradanlaşmış, avamî gibi davranış ve hâllerinden
    tamamen uzakta, Hakk’ı ve O’nun mahlûkatını seyrederek, aşk deryasında gark olmuşlardır.
    Kuddûsî’ye göre sâlik, her an aşkı isteyen, yaşayan ve onun her emrini yerine getiren bir
    hizmetçi gibidir. O, aşkı öyle yaşayandır ki, kendisi de diğer insanlar da aynı sarhoşluğu
    yaşasın diye, onlara bu ulvî aşkı dağıtmaya çalışır. Çünkü o aşkın, bu yüce sevginin sûfî için
    en faydalı gıda ve her türlü derde, hastalığa çare olacağı bilincindedir.
    Kuddûsî, sâlikin eğitimini, mutlaka bir mürşidin/öğretmenin gözetiminde, yâni ona
    el vererek” yerine getirmesini istemektedir.358 Sâlik sonsuzluğu sağlayacak kendisini
    Mâ’şuk’a götürecek her mesleği öğrenmekle olan bir çırak gibidir. İnsanın kendi kendilerine
    öğretebileceği ya da tek başına öğrenebileceği birçok beceriler varsa da, dervişlik mânevî bir
    ortam içinde, bir sûfî çevresi içinde, bir mürşid ya da rehber kılavuzluğunda öğrenilir. Aslında
    burada önemli olan, sâlik olmanın bedelini iyi anlamaktır. Sâlik olmanın bedeli, tüm hayatı,
    yâni hayatın enerjisinin tümünü Mâ’şuk’a adanmasını bilebilmektir. Yoksa hayata yüz
    çevirmek değildir. Fakat Kuddûsî’ye göre, hakiki tasavvufî hayattan uzak olan ve İlâhî aşkı
    tatmayan sûfî de, zâhid de, abid de, zâhir âlimde, âşık sûfînin ve yerine getireceği eylemden
    uzaktır. Bu gurupların sohbetleri, konuşmaları, meclisleri, Allah’ın gönüllere düşürdüğü aşk
    ateşinden tamamen uzaktır.

    Cümle mahlûka olmuşam mir’ât
    Sırr-ı pinhânı tibyâna geldim359.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    Tasavvufda Sâlikin Eğitimi


    Kuddûsî için Hakk’tan başka bir amacı olmayan, sadece Hakk için var olan
    sâlikin, yani insanın eğitimi en önemli problemdir. Bu problemin çözümü de, bunu
    yüklenenin aşk ve ihlâsına bağlıdır. Aşk ile ihlâs sûfîyi Allah’a bağlayan en önemli iki bağdır.
    Bu önemli vasıflardan yoksun kişiler belki mürîd olabilirler ama, Kuddûsî’nin çizdiği Hakk
    dostu portatifine uygun değillerdir.

    İki haslet var insânda birinin sahibi dânâ
    Birinin sahibi müşrik ana dûzah olur me’vâ

    Biri ihlâs durur lâkin katî az sâhibi anın
    Dahi biri riyâdur sâhibinin hamsidir Mevlâ

    Bu ihlâs aşk ile kalbede olur hâsıl karâr eyler
    Hemîn ‘ışk zikr ile dâhil olur kalb şehrine bil hâ
    .345


    Kuddûsî’nin, sâlik için tanımladığı kişilik, mânevî önderi Abdülkâdir-i Geylânî (ö.
    561/1166)’nin ortaya koyduğu mürîd şahsiyet ile aynı uygunluktadır. Geylânî, çizdiği tip için
    şu tanımı yapar: “Eğer sâlik dünyayı istiyorsa âhireti gönlünden çıkarmalı, âhireti istiyorsa
    dünyayı kalbinden çıkarmalı, Hakk’ı istiyorsa âhireti de, dünyayı da yâni, tüm ağyârı
    kalbinden çıkartıp atmalıdır. Kalbinde dünyaya ait zerre kadar bir şey bulunursa, cenneti
    göremez, Cennetten ve nimetlerine karşı zerre kadar bir şey bulunursa da Hakk’a kurbiyetinin
    hiçbir şeye ulaşması mümkün değildir.”346 İşte Kuddûsî’nin sâlik için aradığı ana prensip son
    cümledeki özelliktir.
    Sûfînin, Hakk dostu olabilmesi için, içinde bulunduğu kabını doldurması gerekir.
    Öyle doldurmalı ki, aşk ve ma’rifet fokur fokur kaynayıp taşmalıdır. Aydınlanmış iç
    dünyasıyla, içindeki bilgi hazinesini dökmeden, yâni sıfırlamadan insanlara faydalı olmalıdır.
    Çünkü, insan, kendi kapasitesini yüzde yüz doldurduğu zaman “ham”lıktan olgunluğa geçişe
    hazır hale gelmiştir. Sûfî yüzde yüz kapasitesini geçtiği zaman kemâlatını bitirip insanlara
    faydalı bir konuma gelmiş demektir.
    Gönlünü tamamen Mâ’şuk’un sevgisine adayan, sadece ona yönelip, kalbini tüm
    varlıktan uzaklaştıran görünürdeki halkla yaşayan, fakat “El kârda gönlü yârda” sözü gereği,
    aslında Hakk’la yaşayan murâd sahibi bir kişilik, O’nun sâlik anlayışının temel ilkesidir.

    Olmayınca ‘ışk u ihlâs ehl-i Hak olmaz mürîd
    Hâsıl olur kalbde ‘ışk ism-i Hudâyi yâd ile347.

    Nedir maksûdun ey ‘ âbid ibâdetten de gil bana
    Eğer tâlib isen dünyâya bil âhiret harâm sana

    Eğer âhiret dilersen gönül verme şu dünyâya
    Ki âhiret ehline dünyâ haramdır böylece bil ha

    Eğer ‘âşık ise Mevlâ’ya geç dünyâ ve ‘ukbâdan
    Harâmdır çünkü Ehlullâh’a anlar şüphe yok asla

    Sığar mı bir gönülde iki mahbûb var düşün bir kez
    İki zıd ictimâ’ itmek muhâl mümkün değil zirâ348.

    Kuddûsî’ye göre, sâlikin “ehl-i Hak” sıfatını kazanması için, ilk basamak, daima
    Yaratıcı’yı hatırında tutup, hayatının her ânını O’nun dileği şeklinde geçirmesi gerekir. Bu
    basamağın gıdasıda sürekli zikirdir. Ona göre, bu yaklaşım sûfî de Allah’a karşı sevginin
    yeşermesinin ilk adımıdır. Oluşan bu sevgi beraberinde ma’rifet bilgisi oluşturur. İrfânı
    kazanan sâlik Rabbine ihlâslı bir şekide bağlanır. Eğer bu samimi bağlılık olmazsa, sufînin
    Hakk’a olan kulluğu örümcek ağının zayıflığında kalır.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Tasavvufda Sâlikin Eğitimi

    KUDDÛSÎ’YE GÖRE TASAVVUF EĞİTİMİ



    Bu bölümde, benliğin tekâmülü/oluşumu konusunda büyük öneme sahip tasavvuf
    eğitiminin Kuddûsî’ye göre ne ifade ettiğini anlamaya çalışacağız.
    İleride de göreceğimiz gibi, Kuddûsî’nin, sâlik/derviş/mürîd tipinin en önemli
    özelliği, İlâhî âşkla donanmış olmasıdır. Ona göre sâlik, Hakk’ı ayne’l-yakîn müşâhede eden
    ermiş kişilerdir. Onlar, her türlü emprik gözlemin ötesinde kâinatın esas İlâhî anlamını ve
    vahdeti gözlemleyen insanla olmalarıdır. Sosyolog Max Weber’in ifadesiyle, günlük dünya
    yaşamının her türlü baskısına karşı kendine Allah’ın bağışladığı hâli sürekli bir yaşam
    yapmaya çalışır343. Onlar, cezb ve keşf hâliyle, Hakk’la bütünleşerek, İlâhî takdirin hakikatini
    ortaya koyar. Kendisi, evrenin külli görünüşü içinde merkez noktasına gelmiş ve dünyada
    bütünleştirici bir etki gösteren derûni hakikatlere ulaşmıştır. O Allah’ın aşkı ve cezbe ile
    yaşadığı vecd hâliyle insanlara hep meczub, sarhoş gibi görünür. Yâni onlar, Allah aşkıyla
    Allah dışında her şeyden vazgeçmiş kimselerdir. Onlar Otman Babanın ifadesiyle “Abdal
    oldur kim mecmû-i mâ-sivi Allah’tan geçüb aşk-ı Hakk vi’sâlinde karârı ola ki gayre vücûd
    kalmaya…
    344” kişilerdir. Şimdi Kuddûsî’nin perspektifinde, ideal sûfî şahsiyetin özelliklerine
    bakalım.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Sâlikin Kendini “Hiç”lemesi
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 24.07.11, 21:11
  2. Sülûkta Sâlikin Temel Eğitimi
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 23.07.11, 17:05
  3. Sâlikin Ruh Yapısını Bozan Etmenler
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.07.11, 16:27
  4. Sâlikin Gece Eğitimi
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 22.07.11, 01:09
  5. Sâlikin Ahlâkı
    By MaHiR 01 in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 22.07.11, 01:00

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •