Kuddûsî’ye göre, ehl-i Hak veya Hudâ ehli, uzletle Hakk ise yaptığı alışveriş ise
benliğini inşa edip kemâle ulaşan kişidir. O, ister halk ile ister tek başına Hakk ile uzlet etsin
her iki durumda da, tefekkürle, zikirle gönül dünyasını tamamıyla ma’rife nûruyla doldurarak
ilâhi bir kimlik kazanmaya çalışır.
Benliğin oluşmasında kalb dünyası temel etkendir, kaynaktır, yerdir. Gönül dünyası
İlâhî lütuflara/vergilere kendini açarsa, beden ve ruh birlikte mutluluğu yakalar. Fakat Hz.
Peygamber (s)’nin bildirdiği gibi, “Dikkat edin ki, cesette bir et parçası vardır. O iyi olduğu
zaman bütün ceset iyi olur, o kötü olduğu zaman da bütün ceset kötü olur. Dikkat edin ki o,
kalbtir.”476
Bu sözdeki kötü hâl ortaya çıkarsa, kişi psikolojik problemler yaşar. Ruh-beden
dengesi tümü ile bozulur. Kişinin ne kendine ne de insanlara faydası olur.477
Kierkegaard’a göre de, benliği oluşturan, ruh, tin ve beden sonlu ve sonsuz, özgürlük
ve zorunluluk gibi tümüyle farklı ve tümüyle farklı öğeler aynı zamanda insanı, bireyi ve
varoluşu da oluştururlar.478 Ona göre en önemli sorun “insan olmak sorunudur.” İnsan olmak,
bir ben olmaktır. Onun için benliği olmakla insan olmak, insan olmakla varoluş kazanmak
arasında bir fark yoktur. İnsan olan, ben de olmuştur. Ben olan varoluş da kazanmıştır. Benlik
insan olmanın anlamını oluşturur. Bu anlam, yaşamın ve varoluşun da anlamıdır. Bu sorunu
açık bir şekilde ortaya koyan Kierkegaard gibi varoluşçu düşünürler ne yazık ki, benliği
bulmanın psikolojisinin açık ve net bir şekilde ortaya koyamamaktadırlar.479
Varını yağma eden talibi Yezdân olur
Cân-ı cihândan geçen vâsılı cânân olur
480
Kuddûsî’ye göre varlığını/benliğini/nefsini yok etmeyen kişinin yaratıcıyı istemesi,
O’na varması mümkün değildir. Onun için ancak, kendi varlığından dünyaya benliği ve
cennet nimetlerinin, çekiciliği ve güzelliğinden vazgeçenler candan kurtulup Canan’a
ulaşabilirler.
Vir senliğini Tenriye çün varlık anından
Hiç kalmasun ortada senin nâm u nişânın
Benlik idenin hâlini düşün ki ne oldi
Hayr oldi seni töhmeti nefsine kılanın
Her kim ki bilür nefsini ol Rabbini bilür
Bil özini hem Hâlikini arz u semânın
481
Kuddûsî’ye göre sûfîde “senlik-benlik” denilen bir olaya kalmamalıdır. Ona göre,
insan için, daha doğrusu Yaratıcı dışında kalan bütün mahlukat için “varlık” denilen bir
gerçek yoktur. Bütün “varlık” yaratıcıya aittir. Bu sebepden dolayı, sûfîde varlığını
sıfırlıyarak, kendinden herhangi bir iz bırakmamalıdır. Eğer “benlik”denilen perdeden bir
emâre kalırsa, sâlıkın yol katletmesi mümkün değildir. Zira nefsinin ne olduğunu bilen kişinin
engellere takılıp kalması söz konusu değildir.
Amel çokluğuna mağrûr oluben etme gil
Özün alçak bilen zirâ arîz olur mehir benlik olmaz
482
Kuddûsî’nin anlayışında, çokça amel ve aşk içermeyen zühd ve takva hiçbir zaman
insanın benliğini keşfetmeye götüremez, benliği bulmanın bir yolu da, kişinin kendini
yaratılmış bir varlık olarak tevazulu davranmasıdır. Kuddûsî’ye göre, sâlik, civânmerd
vasfıyla bütün varlığını Yaratıcısına fedâ eden bir kişiliğe sahiptir. Zira o, bir taraftan kendi
nefsini yok bilerek varlığa yaklaşırken, diğer taraftan nefsini çıplak koyarak varlığa karşı
Yaratıcıdan dolayı büyük bir hoşgörü ve alçak gönüllülük içindedir.
443 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 110.
444 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 258b.
445 Richard H. Jones, Mysticism Examined: Philosohcal Inquiries, New York 1993, ss. 176-183.
446 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 269.
447 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 228a.
448 A. Kojeve, Hegel Felsefesine Giriş, YKY, İstanbul 2001, s. 80.
449 Aynı eser, s. 81.
450 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 228a.
451 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 231.
452 Kâşânî, age., s. 260
453 İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, III, 942-942; Komisyon, el-Mu’cemu’l-vasıt, s. 961.
454 Kelâbâzî, age., ss. 146-147.
455 Sühreverdî, Avârif, ss. 299-306.
456 İbn Kayyim, age., II, 271-279.
457 Furkân, 25/63.
458 Bk. Sülemî, Tabâkât, s. 136; Sühreverdî, Avârif, s. 299.
459 Bk. Müslim, Sıfatu!l-Cenne; Ebû Dâvûd, Edeb, 40.
460 Sülemî, Risâleler, s. 143
461 Kuddûsî, Dîvân, s. 147.
462 Bk. İbn Kayyim, age, III, 279.
463 Kuddûsî, Dîvân, s. 169.
464 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 216.
465 Aynı eser, s. 246.
466 Cibran, age., s. 69.
467 Kuddûsî, Dîvân, s. 121.
468 Aynı eser, s. 187.
469 Pascal, age., s. 30.
470 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 254b.
471 Fernand Scwarz, Kadîm Bilgeliğin Yeniden Keşfi, çev. Ayşe Meral Aslan, İnsan Yayınları, İstanbul 1997, s.
200.
472 Kuddûsî, Dîvan, s. 180.
473 Yusuf, 12/53.
474 Fecr, 89/28.
475 Aynı eser, s. 181.
476 Buhârî, İman, 39; Müslim, Müsâkât, 107.
477 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 260.
478 Vefa Taşdelen, Kierkegaard’da Benlik ve Varoluş, Ece Yay., Ank. 2004, s. 84.
479 Aynı eser, s. 85